14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EYLÜL 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ Sezer, YÖK Yasası, Kamu Yönetimi Temel Yasası, orman arazilerinin satışını öngören anayasa değişikliklerini Meclis’e iade etti 9 AKP’ye hukuk ve laiklik dersi ? AKP hükümeti, Sezer’in Meclis’e iade ettiği YÖK Yasası’nı, Kamu Yönetimi Temel Yasası’nı, orman arazilerinin satışını öngören anayasa değişikliğini yeniden getiremedi ve rafa kaldırmak zorunda kaldı. Sezer, veto gerekçelerinde hükümete “hukuk ve laiklik” dersi verdi. umhurbaşkanı Sezer, 7 yılda 72 yasayı veto ederken, bunların 60’ı AKP hükümeti döneminde gerçekleşti. Sezer, imamhatip liselerinin önünü açan, YÖK’ün yetkilerini sınırlandıran YÖK Yasası; kamusal alanda türban serbestisi getiren ve devlet kurumlarını yeni bir yapıya büründüren Kamu Yönetimi Temel Yasası; orman arazilerinin satışını öngören anayasa değişiklini TBMM’ye iade etti. AKP hükümeti, bu yasaları yeniden getiremedi ve rafa kaldırmak zorunda kaldı. Sezer, veto gerekçelerinde hükümete “hukuk ve laiklik” dersi verdi. AKP hükümeti, orman arazilerinin satışını öngören anayasa değişikliği ile 25 milyar dolarlık gelir elde etmeyi planladı. Bu yöndeki anayasa değişikliği paketinin içine “halkoylamasına gitmesi durumunda pakete destek alabilmek için” seçilme yaşının 25’e düşürülmesine ilişkin düzenleme de konuldu. Ancak Sezer, anayasa değişikliğini veto etti. Bunun üze C rine hükümet, paketin üzerinde bazı değişiklikler yaparak yeniden TBMM’den geçirdi. Sezer, ikinci kez yasayı geri gönderdi. Halkoylaması riskini göze alamayan hükümet, yasayı rafa kaldırdı. Sezer’in veto gerekçeleri şöyle: ‘O Ulusal zenginlik olan ormanların ‘’devleRMANLAR TALAN EDİLİR’ tin hüküm ve tasarrufu altındaki kamu malı’’ olduğu sonucuna varmak zorunludur. Devlet, bu malları başkasına devredememekte ve satamamaktadır. İncelenen yasa Türk hukukunda kabul gören “ormanların devlet eliyle işletilmesi’’ ilkesi ile bağdaşmamaktadır. Ormanların gerçek ya da devlet dışındaki tüzel kişilerce işletilmesi durumunda, ormanların düzenlemelerle güvence altına alınarak korunması güçleşecektir. Değişiklik, kamu yararına da uygun düşmemektedir. Ormanların özel sektörce işletilmesine izin verilmesi ormanların yağmalanması riskini de birlikte getirmektedir. Orman niteliğini tümüyle kaybetmiş ve orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin devri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde sınırlı ayni hak tesisi ve satışı sorumluların ödüllendirilmesi anlamı taşımaktadır. 1990’lı yıllarda yapılan orman sınırları dışına çıkarılmış yerlerin çeşitli çıkar gruplarının yasadışı kazanç sağlama yolu durumuna geldiği bilinmektedir. Sınırlar dışına çıkarılmış yerlerin, kullanıcılarına öncelik verilerek de olsa satışının yapılabilecek olması, orman yağmasını arttıracak, yağmalanan bu taşınmazlardaki kaçak yapılar için yeni “imar affı’’ umudu doğuracaktır. Bir yerin orman niteliğini yitirmesi, insan eliyle kasten ormanların tahrip edilmesi ve bu alanların bu kişilerce işgali biçiminde gerçekleşmektedir. Bu davranışlar, suç oluşturan eylemlerdir. Yeni düzenlemeyle işgalcilerin bu yerlerin yasal sahibi olabilmelerine olanak ta nınması hukuk devleti ve adalet ilkesiyle bağdaştırılamaz. Ormanlık alanların tahribine ve orman varlığının sona erdirilmesine yönelik eylemlere anayasal dayanak kazandırılması, işgale ve ormanların tahrip ve yağmasına süreklilik kazandıracaktır. ‘Ö Orman niteliğini tümüyle kaybetmiş ve orZENDİRİCİ’ man sınırları dışına çıkarılmış yerlerin satışı, sorumluların ödüllendirilmesi anlamı taşımaktadır. Bu durum, orman alanlarının yok edilmesini özendirecek ve yeni orman yıkımlarına neden olacaktır. 19741983 döneminde, devlet ormanı sayılan yaklaşık 1.2 milyon dönüm alan, orman rejimi dışına çıkarılmıştır. Devlet ormanı sayılan araziler, 1984 ve 1985 yıllarında 224 bin ve 19862000 döneminde de 2.5 milyon dönüm daraltılmıştır. KAMU YÖNETİMİ TEMEL YASASI Sezer ailesi ‘Kamusal alana türbanı sokma hedefleniyor’ Ahmet Necdet Sezer, annesi ve kız kardeşiyle. A KP hükümeti, Kamu Yönetimi Temel Yasası ile devletin yönetim yapısını tümüyle değiştirmek istedi. Ancak bu girişimi de Sezer’den döndü. Hükümet, yasayı rafa kaldırdı. Yasanın kamusal alanda “türban serbestisini” hedeflediğini belirten Sezer, vetosunu şu gerekçelere dayandırdı: Yasa ile, merkezi yönetim, görev ve yetkileri sınırlandırılıp özel görevli durumuna düşürülürken yerel yönetimler genel görevli kılınmakta, merkezi yönetimin taşra örgütlerinin kimileri kaldırılırken kimileri yerel yönetimlere devredilmekte, böylece merkezi yönetim örgütsel ve işlevsel yönden zayıflatılmaktadır. Yetki genişliğine dayanan güçlü merkezi yönetim yerine, görev ayrılığına dayalı güçlü yerel yönetim yapılanmasının yolu açılmaktadır. Yapılan düzenlemeler, anayasada öngörülen tekil devlet yapısına, “idarenin bütünlüğü’’ , yetki genişliği ve idari vesayet ilkelerine ve kamu yararına uygun düşmemektedir. Bu düzenlemeler, amaçlanmasa da anayasada öngörülmeyen bir yönetim modeline geçilmesine neden olabilecek niteliktedir. MAÇ TÜRBAN YASAĞINI KALDIRMAK’ Ahmet Necdet Sezer. Ankara Hukuk Fakültesi 62 yılı mezunları albümünden. İmamhatip liselerinin önünü açan YÖK Yasası Sezer’den döndü ‘Yasa öğretim birliğine aykırı’ KP hükümetinin imamhatip liselerinin önünü açmak için getirdiği YÖK Yasası da, Sezer’den döndü. İmamhatip liselerinin genel lise statüsüne yükseltilmesinin anayasanın Atatürk ülke ve devrimlerini temel alan ruhuyla bağdaşmadığını vurgulayan Sezer, şu görüşleri dile getirdi: Yükseköğretim ortaöğretime göre biçimlendirilmeye ve yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Bunun nedeninin de, meslekiteknik ortaöğretim kurumlarını, bu bağlamda özellikle imam hatip liselerini bitirenlerin kendi alanları dışında bir yükseköğretim programına girmek iste ‘İmamhatipler amacından saptı’ İ mam hatip okulları yalnızca din adamı yetiştirilmesi için erkek öğrencilerin öğretim görmeleri ve bunların da ortaöğretim sonrasında kendi alanlarında yükseköğrenime devam edebilmeleri amacıyla kurulmuştur. İncelemeler, sonraki düzenleme ve uygulamalarla imam hatip liselerinin amacından saptırıldığını göstermektedir. İmam hatip liseleri, genel liselere alternatif öğretim kurumları durumuna getirilmiş, ikili eğitimöğretim sistemi yaratılarak eğitim birliğine ve laiklik ilkesine aykırı düşecek önemli uygulamalar yapılmıştır. İmam hatip liseleri ülkenin din adamı gereksinimini karşılamak amacıyla kurulduklarına göre, bu liselerin hem okul hem öğrenci sayısı olarak ülke gereksiniminin gerektirdiği düzeyde tutulması öğretim birliği ve laiklik ilkelerine uygun düşecektir. ‘A Yasanın “Kamu yönetiminin kuruluş ve işleyişi A nin temel ilkeleri’’ başlıklı 5. maddesinin (d) bendinde, “Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde ve bu hizmetlerden yararlandırmada ayrımcılık; bu hizmetlerle ilgili olarak insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı düzenleme ve uygulama yapılamaz’’ düzenlemesine yer verilmiştir. Genel olarak, temel hak ve özgürlüklerin önündeki engelleri kaldırmaya yönelik olumlu bir düzenleme gibi görünmekle birlikte uygulamada bu kuralın başka bir amaçla kullanılması olanaklıdır. Gerçekten de “Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde’’ anlatımıyla, kamu görevlileri ve kamuda çalışanların; “Bu hizmetlerden yararlandırma’’ anlatımıyla da özellikle öğrencilerin, hedef kitle olarak belirlendiği görülmektedir. Yine aynı kuralda, “Ayrımcılık ve insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı düzenleme ve uygulama yapılamaz’’ anlatımıyla hem düzenleme yapılırken hem de uygulamada hedef kitledekiler için türban yasağının kaldırılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Ulusal ve ulusalüstü yüksek mahkeme kararlarında açıklanan içerikleriyle gerek anayasa gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kuralları, Türkiye Cumhuriyeti’nde türban konusunu, geriye dönülemeyecek biçimde gündemden çıkarmıştır. meleri durumunda, aynı gruptaki genel liselerle eşit katsayıdan yararlandırılmalarının sağlanması olduğu açıktır. Böylece, gençlerin imam hatip liselerine yönlenmelerinin özendirilmesi amaçlanmaktadır. Ülkemizde eğitim ve istihdamla ilgili sorunların büyümesinin nedeni, meslekiteknik ortaöğretim yerine, yalnızca yükseköğretime hazırlayan genel ortaöğretime ağırlık verilmesidir. Meslekiteknik öğretimin her yönden niteliğinin arttırılması ve mezunlarına istihdam olanaklarının yaratılması, böylece öğrencilerin bu okulları tercih etmeleri ve alanlarında yükseköğrenim yapmaları konusunda özendirilmeleri gerekirken bu tür liseleri bitirenlerin kendi alanları dışındaki okullara yönlendirilmeleri kamu yararıyla bağdaştırılamayacak sonuçlar yaratır. Meslekiteknik ortaöğretim kurumlarını bitirenlerin farklı katsayı uygulaması sonucu haksızlığa uğradıkları savı gerçeği yansıtmıyor. ‘F Eşit katsayı uygulaması, asıl adaletARKLI KATSAYI UYGULAMASI ADALETLİ’ ‘B Demokratik düzen, dinsel gerekleri egemen kılmayı AŞÖRTÜSÜ AYIRIM ARACI NİTELİĞİNDE’ amaçlayan şeriat düzeninin karşıtıdır. Dinsel gereklere dayanan düzenleme demokratik olamaz. Özgürlük, anayasal ilkelerle sınırlıdır. Laiklik ilkesine ters düşen düzenlemelerin demokratik hak içerdiğinin ileri sürülmesi anayasal düzenle bağdaşmaz. Kamu kurumlarında başörtüsüne izin verilmesi, bir kesime ayrıcalık tanınması anlamına gelir ki, bu da eşitlik ilkesine ters düşer. Kamusal kuruluşlarda ve öğretim kurumlarında başörtüsü bir ayrıcalıktan öte ayırım aracı niteliğindedir. Yasa, diğer bakanlıkların yurtdışı hizmetlerinin Dışişleri Bakanlığı elemanlarınca yürütülmesini engellemektedir. Bir müsteşarın, başkanın ya da genel müdürün görevinin, hiçbir haklı neden olmadan, salt hükümetin değişmiş olmasına dayanılarak kendiliğinden sona erdirilmesi, kamu yönetiminin sürekliliği ilkesine aykırıdır, kamu hizmetinin gerekleri ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Yapılacak düzenlemelerin ülke ve ulus birliğini, tekil devlet yapısını, merkezi yönetimyerel yönetim dengesini zedelememesine, anayasal ilkelere, kamu yararına ve kamu hizmetinin gereklerine uygun olmasına özen gösterilmesi yaşamsal önem taşımaktadır. ‘İkili öğretim kaos ve karmaşa yaratır’ Devletin eğitim ve öğretimdeki gözetim ve denetim görevi, laiklik ilkesine aykırı etkinlik ve öğretim yapılmasına izin verilmemesi görevini de kapsıyor. Laiklik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan tüm değerlerin temel taşıdır. Atatürk devrimlerinin hareket noktasında laiklik ilkesi yatmakta ve devrimlerin temel taşını bu ilke oluşturmaktadır. Laiklikten verilecek en küçük ödün, Atatürk devrimlerini yörüngesinden saptırarak yok olması sonucunu doğurabilecektir. İkili öğretim, yani bir yanda akla ve bilime öte yanda dinsel öğretiye dayalı öğretim toplumda ikiliğe yol açacak, kaos ve karmaşa yaratacaktır. Bunun çağdaşlaşma hedefine ve ulusal birliğe zararı açıktır. İmam hatip liselerinin genel lise statüsüne yükseltilmesi ya da bu liseleri bitirenlerin genel liseleri bitirenler gibi yükseköğretim hakkından yararlanmasının sağlanması, eğitimin laikleşmesini amaçlayan öğretim birliği ilkesiyle, laiklik ilkesiyle, demokratik, laik, eşitlikçi, adil, işlevsel ve bilimsel temellere dayalı eğitim anlayışıyla, kısaca anayasanın Atatürk ilke ve devrimlerini temel alan ruhuyla bağdaşmamaktadır. sizliği, imam hatip lisesini bitirenlerle diğer meslekiteknik liseleri bitirenler arasında yaratmaktadır. YÖK’ün farklı katsayı uygulanmasına ilişkin kararının, haksızlık ve eşitsizlik yarattığı gerekçesiyle iptali istemiyle açılan davaların tümü Danıştay’ca reddedildi. Farklı katsayı uygulaması adaletli bir düzen kurmaktadır. Yasanın gerçek amacı imam hatip lisesini bitirenlerin alanları dışındaki yükseköğretim programlarına girişlerini kolaylaştırmak ve imam hatip liselerini yeniden çekici duruma getirerek bu okulların öğrenci sayısını daha da arttırmaktır. Oysa, bu okullarda bugün bile gereksinimden çok fazla sayıda öğrenci bulunduğu bilinen bir gerçektir. MEB verileri 2003 yılı itibarıyla Türkiye’de 536 imam hatip lisesinin bulunduğunu, bu liselerde 105 bin öğrencinin okuduğunu göstermektedir. Yıllık imam hatip gereksinmesinin 5 bin olmasına karşılık, bu liseleri bitirenlerin sayısı 25 bini bulmaktadır. Yapılan araştırmalardan, 2003 yılı itibarıyla imam hatip lisesini bitirenlerin sayısının 511 bini aştığı anlaşılmaktadır. Bu sayılar, eğitim düzeninde yaratılan çarpıklığı ortaya koymaktadır. Anayasanın 130. maddesi uyarınca hangi ortaöğretim programlarını bitirenlerin yükseköğretimin hangi programlarına hangi ölçütler kullanılarak girebileceği, YÖK’e tanınan bir yetkidir. Ülkenin öğrenim çağındaki gençlerinin bilgi ve yeteneklerine göre ve ülke gereksinimleri de göz önünde tutularak uygun alanlara yönlendirilmeleri iktidarların siyasal tercih ve değerlendirmelerine bırakılmayacak kadar önemlidir. Yasa anayasanın 130. maddesine aykırıdır. Sezer 72 yasayı veto etti C umhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, görev süresi boyunca 1120 yasadan 72’sini veto ederek bu konuda rekor kırdı. 1962 yılından bugüne kadar cumhurbaşkanları toplam 155 yasayı veto etti. Veto edilen yasaların cumhurbaşkanlarına göre dağılımı şöyle: Cemal Gürsel: 2, Cevdet Sunay: 18, Fahri Korutürk: 13, Kenan Evren: 26, Turgut Özal: 18, Süleyman Demirel: 14, Ahmet Necdet Sezer: 64. Sezer, 20 yasayı da iptali ve yürürlüğün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. Korutürk 6, Evren, 6, Özal 2, Demirel de 4 yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. Sezer’in başvurusu sonucunda 10 yasanın bazı maddeleri iptal edilirken, 3 yasayla ilgili başvuruda yürürlüğü durdurma kararı verildi. Sezer’in başvurularından yalnızca 3’ü reddedilirken, diğer yasalarla ilgili mahkemenin incelemesi ise sürüyor. YARIN: ABD’YE GİTMEDİ, TALABANİ’Yİ KABUL ETMEDİ CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle