16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 EYLÜL 2007 CUMARTESİ 8 DİZİ YÖK denklik vermiyor ancak cemaatler İslamcı eğitimin merkez üssü olma yolundaki Malezya’ya öğrenci götürme yarışında ‘Ilımlı İslamcılar’ yetiştiriliyor M K alezya’da, ekonomik durumu iyi olmayan öğrencilere İslami vakıflar ve cemaatler el atıyor. Türkiye’den giden öğrenciler zaten cemaat bağlantısı içinde olduklarından ötürü çok fazla sıkıntı çekmeseler de, özellikle Filistin, Irak, Mısır, Bangladeş gibi ülkelerden gelen fakir öğrenciler İslami vakıflar tarafından yakın takibe alınıyor. Başarı gösteren öğrencilere burs veriliyor. Ünversitenin İslamlaştırma tornasından geçmekte olan öğrenciler, söz konusu İslami vakıflar tarafından da ikinci bir eğitim sürecine alınıyor. Böylece, söz konusu üniversitede öğrenim gören fakir öğrencilerin önü tamamen kesilmiş oluyor. M alezya’daki Uluslararası İslam Üniversitesi’nde halen 91 ülkeden gelen sekiz binden fazla öğrenci öğrenim görüyor. Üniversitelerde kız öğrenci sayısı erkek öğrencilerden fazla. Kız öğrencilerin oranı toplam öğrencilerin yüzde 65’i civarında. Bunun nedeni olarak kız öğrencilerin ortaöğretim derecelerinin daha yüksek olması gösteriliyor. Yani bu durum objektif bir bakış açısıyla okunduğunda, Malezya’da özellikle kadınların dinselleştirilmesinin ılımlı İslama giden süreçte önemli bir kazanım olarak algılandığı hemen göze çarpıyor. üresel güçlerin İslamlaştırma politikasının belkemiğini eğitim sistemi oluşturuyor. Bu bağlamda Malezya’daki eğitim sistemi, sadece kendi ülkesi için değil, küresel aktörlerin hedefindeki nüfusu Müslüman olan ülkeler için de “Ilımlı İslamcı prototipi” yetiştiriyor. Malezya bu anlamda “İslamcı eğitimin” merkez üssü olma yolunda. Gerek Malezya’daki altyapı olanakları, gerekse küresel sermayenin verdiği destekle Malezya’daki eğitim kurumları son yıllarda önemli bir çekim merkezi durumuna geldi. İngilizcenin yaygın olarak konuşuluyor olması, nüfusunun yarısından fazlasını Müslümanların oluşturması, bu bağlamda Malezya’ya önemli bir avantaj sağlıyor. Resmi veriler, Malezya’daki üniversitelerde 100’ün üzerinde ülkeden gelen öğrencilerin eğitim görmekte olduğunu gösteriyor. İslamlaştırma tornasının en yoğun çalıştığı kurumlardan bir tanesi Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi... Bu kurum, belki de küresel sistem içinde ılımlı İslamcı prototip Müslüman yetiştiren en önemli okul durumunda. Gerek eğitim sisteminin küresel sistemin koşullarına göre belirlenmiş olması, gerekse 21. yüzyıldaki postmodern yaklaşımları barındırması, bu üniversitenin Mısır’da geleneksel İslamcı eğitim yapan El Ezher’den farklılaşmasına neden olmuş. Oysa ki El Ezher, Soğuk Savaş döneminde ABD’nin Ortadoğu’daki “Sovyet yayılmacılığına” karşı desteklediği Müslüman Kardeşler örgütünün merkez üssü durumundaydı. Ancak El Ezher bu özelliğini son dönemde yitirdi. Ilımlı İslam ile radikal İslam arasındaki geçirgenliğin giderek artması üzerine, El Ezher bir anlamda gözden çıkarıldı. Küresel güçler için önemli olan kontrolü yitirmemekti. Bu nedenle genel İslamlaştırma politikası çerçevesinde, Malezya’daki eğitim kurumları öne çıktı. PROF. SIDDIK BABA ‘Sadece Türkiye Avrupa’ya İslamı götürebilir’ U Kız öğrenciler önde Malezya’daki Uluslararası İslam Üniversitesi’nde halen 91 ülkeden gelen sekiz binden fazla öğrenci öğrenim görüyor. Üniversitede otuzdan fazla ülkeden Malezya’ya gelmiş öğretim üyeleri görev yapıyor. Ancak öğrencilerin ağırlığını Malezyalılar oluşturuyor. Oranı yüzde 80 civarında. Ancak dikkat çeken nokta, üniversitelerde kız öğrenci sayısının erkek öğrencilerden fazla olması. Kız öğrencilerin oranı toplam öğrencilerin yüzde 65’i civarında. Bunun nedeni olarak kız öğrencilerin ortaöğretim derecelerinin daha yüksek olması gösteriliyor. Yani bu durum objektif bir bakış açısıyla okunduğunda, Malezya’da özellikle kadınların dinselleştirilmesinin ılımlı İslama giden süreçte önemli bir kazanım olarak algılandığı hemen göze çarpıyor. Tıpkı Türkiye’de türban konusunun öne çıkarılarak kadının İslami bir meta haline getirilmesi gibi. Kredili sistemin bulunduğu üniversitede “hoca seçme” serbestisinin olması da öğrenciler için önemli bir avantaj sağlıyor. Üniversiteye başvuran ve “ön kabul” alan öğrenciler önce İngilizce ve Arapça dillerinde seviye tespit sınavına giriyor, ardından da bu sınavda aldıkları notlara bağlı olarak hazırlık sınıflarına yerleştiriliyor. Aslında küresel aktörlerin sahneye koyduğu oyun, küçük birtakım nüanslar dışında, hem Türkiye’de hem de Malezya’da büyük benzerlikler taşıyor. İSLAMA YÖNELME SÜRECİ EĞİTİMİN Peki, Malezya’daki eğitim sistemini “İslam” temelinde şekillendiren bu süreç nasıl işledi? Aslında eğitim konusuna ülkenin genel olarak dinselleştirilmesine ilişkin politikaların uygulamaya konulmasından önce el atılmıştı. 1977 yılında Mekke’de toplanan Uluslararası İslami Eğitim ve Öğretim Sempozyumu’nda, modern olanaklardan yararlanan bir üniversitenin açılması düşüncesi ortaya çıktı. Bu düşünce önemli ölçüde de destek buldu. Daha sonra ülkesinde başbakanlık da yapan dönemin Malezya Eğitim ve Öğretim Bakanı Dr. Muhammed Mehatir de üniversitenin Kuala Lumpur’da kurulmasını istedi. 1983 yılında ise Mekke’de yapılan bir sempozyumda, uluslararası bir üniversite kurma hazırlıkları başlatıldı. Esaslar belirlendi. Üniversitede “İslami ilimlerin” yanı sıra pozitif bilimler de öğretilecekti. Ancak “İslam üniversitesi” olması nedeniyle, özellikle sosyal bilimler bölümlerinde okuyan öğrencilere zorunlu “ilahiyat” dersleri de getirildi. Yani bu üniversiteye giren öğrenciler için hangi dalda öğrenim gördüğü önem taşımaksızın İslamlaştırma tornasından geçmek zorunlu olacaktı. Uluslararası bir İslam üniversitesi kurulması yönünde ilk projenin Saidi Nursi tarafından ortaya atılmış olmasını da bir not olarak koymak gerekiyor. DE KATKI SAĞLADI TÜRKİYE Söz konusu esasların ayrıntılarına bakıldığında, ılımlı İslam projesini görmek olasıydı. O zaman bu konuda kendisine yardımcı olanların başında gelen ve daha sonra başbakan yardımcısı ve maliye bakanlığı görevi de yürütmüş olan Enver İbrahim, devlet temsilcisi olarak bu üniversitenin başkanlığı görevini de üstlendi. Ancak bu noktada bir başka dikkat çekici nokta ise Türkiye’nin tutumu oldu. CIA’nın eski Türkiye İstasyon Şefi Graham Fuller’in, ılımlı İslam için örnek gösterdiği üç ülkeden biri olan Türkiye de İslam Konferansı Örgütü şemsiyesi altında, Uluslararası İslam Üniversitesi kurulması çabalarına destek veriyordu. İKÖ adına kuruluşa Türkiye, Mısır, Pakistan, Suudi Arabistan, Bangladeş, Libya ve Maldiv katıldı. 1983 yılında öğretime başlayan bu üniversiteye, Müslüman olmayan Malezya vatandaşlarına da girme hakkı verildi. luslararası İslam Üniversitesi’nin eski rektör yardımcısı Prof. Sıddık Baba’nın bu konuda basına da yansıyan değerlendirmeleri dikkat çekici: “Üniversitede öğrencilerime soruyorum; sizce İslam dünyasına hangi ülke liderlik yapabilir, diye. Hepsinden de aynı cevabı alıyorum: ‘Türkiye!’ Sizin çok zengin bir geçmişiniz var. Avrupa ülkelerine yakınsınız ve daha da yakınlaşmak istiyorsunuz. Avrupa’da bugün yirmi milyon Müslüman yaşıyor. Sadece Türkiye Avrupa’ya İslamı götürebilir ve sadece Türkiye bize liderlik yapabilir. Tarihi tecrübe ve birikimlerinizi geleceğe aktaracak bir vizyonu genç nesillere verebilirseniz bizler de kurtuluruz.” YÖK denklik vermiyor Erdoğan’ın danışmanı ders verdi “Stratejik derinlik” ve “komşu ülkelerle sıfır problem” politikalarıyla Türkiye’yi Ortadoğu ülkelerine yakınlaştırdığını ileri süren ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da danışmanı sıfatıyla Hamas’ın Siyasi Büro Şefi Halid Meşal’i Ankara’ya çağırıp bir skandala imza atan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu da Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nde bir dönem ders vermişti. Davutoğlu, Türkiye’nin dünyada pergel ucu olmasını istiyor ve bu düşünceleri nedeniyle çevresinde neoOsmanlıcı olarak tanınıyor. Başbakanlık’a danışman oluşu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün başbakanlığı döneminde gerçekleşti. Erdoğan döneminde de devam etti. Muhafazakâr görüşleri en baskın danışman olarak biliniyor. luslararası İslam Üniversitesi’ne Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) denklik vermiyor. Ancak Türkiye’deki cemaatler, Malezya’ya öğrenci götürmek için adeta yarışıyor. Malezya İslam Üniversitesi’nde Sosyal Bilimler, Bilgi ve İletişim, Teknoloji, İlahiyat, Yabancı Diller, Tıp, Eczacılık, Hukuk, Mimarlık, Ekonomi, Mühendislik fakülteleri ile bunlara bağlı birçok bölüm bulunuyor. Ekonomi, Hukuk, İlahiyat ve Sosyal Bilimler, Bilgi ve İletişim fakültelerinin ücretleri 23 bin dolar arasında değişirken, Mimarlık, Mühendislik ve Ahmet Davutoğlu ĞRENCİLERİN ÇOĞU ARAP ÖTürkiye’de, ÜLKELERİNDEN Türkiye’nin Malezyalaşması tartışılırken, Sıddık Baba gelişmelere Avrupa’nın İslamlaştırılması bağlamında farklı bir bakış açısı getirmiş. Yani, Türkiye’nin bir “ılımlı İslam” ülkesi olduğunu çoktan kabul etmiş. Aslında Malezya’daki yabancı öğrencilerin çoğunluğunu Arap ülkelerinden gelen öğrenciler oluşturuyor. Arap öğrencilerin ağırlığı ise Sudanlı ve Libyalılarda... Sudanlıların büyük bir bölümü Malezya’dan burslu okuyor. Son dönemde küresel enerji baronlarının Sudan’a yönelik ilgisi göz önüne alındığında, Malezya’da okumakta olan Sudanlı öğrencilerin ‘İslamlaştırma politikası’ açısından önemi bir kez daha ortaya çıkmış oluyor. İNSAN YETİŞMİŞ POTANSİYELİ Aslında giderek İslamlaştırılan Malezya’nın ılımlı İslam için eğitim üssü olması, özellikle azgelişmiş ya da gelişmekte olan Müslüman ülkeler açısından büyük önem taşıyor. Çünkü bu süreçte yetişmiş insan gücüne yapılan yatırım bugün için değil belki, ama gelecek yarım asırdaki İslam coğrafyası için kırılma noktası olabilecek. Malezya’daki “İslamlaştırma tornasından” geçen fakir Müslüman ülkelerden gelen öğrenciler, kendi ülkelerinde önemli bir “yetişmiş insan potansiyeli” oluşturacak. Bu öğrencilerin kendi ülkelerinde üst düzey görevlere gelmesiyle birlikte “ılımlı İslamcı prototip” devlet adamları da yönetime gelmiş olacak. Böylece küresel aktörler İslamlaştırma sürecinde önemli bir mevzi kazanmış olacaklar. U Sağlık Bilimleri fakültelerinin ücretleri ise 45 bin dolar arasında bulunuyor. Öğrenciler Tıp ve Eczacılık fakülteleri için 10 bin dolar ödemek durumundalar. Üstelik bu ücretlere barınma giderleri de dahil. EMAATLERİN C KISKACINDA İşte bu noktada cemaatler ve İslami vakıflar devreye giriyor. Öğrencilerin birkaç yüz dolara çok rahat geçinebildiği Malezya’da, ekonomik durumu iyi olmayan öğrencilere İslami vakıflar ve cemaatler el atıyor. Türkiye’den giden öğrenciler zaten cemaat bağlan Fakir öğrencileri İslami vakıflar ve cemaatler yakın takibe alıyorlar. tısı içinde olduklarından ötürü çok fazla sıkıntı çekmeseler de, özellikle Filistin, Irak, Mısır, Bangladeş gibi ülkelerden gelen fakir öğrenciler İslami vakıflar tarafından yakın takibe alınıyor. Başarı gösteren öğrencilere burs veriliyor. Zaten üniversitenin İslamlaştırma tornasından geçmekte olan öğrenciler, söz konusu İslami vakıflar tarafından da ikinci bir eğitim sürecine alınıyor. Böylece söz konusu üniversitede öğrenim gören fakir öğrencilerin önü tamamen kesilmiş oluyor. Üniversiteye girişte önkoşullardan birinin de “dini bir lider ya da organizasyondan alınması gereken tavsiye mektubu” olması dikkat çekici. Bu referansın Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi’nin tanıdığı Türk ya da yabancı bir profesör, kurum, kuruluş ya da politik bir ismin olması gerekiyor. Yani cemaat bağlantısı daha bu aşamada gündeme geliyor. Malezya’daki Uluslararası İslam Üniversitesi’nin Türkiye’deki en önemli bağlantı noktasını ise Ensar Vakfı oluşturuyor. Üniversitede okuyan Türk öğrenciler de bir dernek kurmuş durumda. Cemaat bağlantıları ile kurulan derneğin, “dinler arası hoşgörü mesajları” vermesi ise dikkat çekici. S Ü R E C E K CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle