15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 EYLÜL 2007 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL On Birinci Cumhurbaşkanı Kim Olacak? Anayasa değişikliğinin kabulü halinde, geçici 19. madde hükmü, herkes ve her kurum için, bağlayıcı ve uygulanması gereken bir anayasa kuralı haline gelecektir. Bu madde, metnindeki açık ifadeye uygun olarak uygulanacak ve aralık ayında on birinci cumhurbaşkanı seçiminin ilk ve ikinci tur oylamaları yapılacaktır. Birinci veya mutlaka ikinci turda, on birinci Cumhurbaşkanı 28 Ağustos günü seçilmiş ve o gün yemin ederek göreve başlamış olmasına karşın, yeniden on birinci cumhurbaşkanı seçilecek ve ortaya çözülmesi imkânsız bir hukuki sorun çıkacaktır. lu cumhurbaşkanı seçimi nedeniyle yapılacak harcamaları da eklersek, bütçenin toplam 250 milyon YTL’lik bir yük altına gireceği söylenebilir. AKP’nin öfke ile hazırladığı ve inatla sürdürdüğü gereksiz bir anayasa değişikliği için devletin omzuna böylesine ağır bir mali külfeti yüklemeye hakkı var mıdır? 4 Eğer anayasa değişikliği halkoyu ile kabul edilirse, seçmenler beş ay içinde dört kez sandık başına gitmiş olacaklardır. Bunun seçmen üzerindeki olumsuz psikolojik etkilerini de değerlendirmek gerekir. Kısa bir süre içinlükten kaldırılması” deyimini kullanamıyo de sık sık yapılacak oylamaların seçmende rum; “geri çekmek” veya “iptal etmek” de yaratacağı bıkkınlık nedeniyle oluşacak olumyimleri de kullanılabilir) için geçerli birçok ne suz değerlendirmeler ve düşüncelerin yöneleceği yer AKP olacaktır. İbrenin tersine dönden bulunuyor. 1 Belli bir siyasi tercihi yansıtan anayasa mesi ve cumhurbaşkanı seçiminde AKP’nin değişikliğinin, bu tercihi benimseyenler yö desteklediği adaya verilecek oyların, bu parnünden dahi, hemen yürürlüğe konulmasını tiye 22 Temmuz seçimlerinde verilen oyların gerektirecek “acil” bir durum bulunmuyor. Mil altında kalması mümkündür. 5 Bunların ötesinde, asıl önemli olan ve içinletvekili genel seçimi ve cumhurbaşkanı seden çıkılması güç olan husus, geçici 19. madçimi yeni yapılmış; değişiklikte TBMM sedenin halkoyu ile kabulü halinde ortaya çıkaçimleri için öngörülen dört, cumhurbaşkanı cak olan hukuki durumdur. Belki de buna seçimi için öngörülen beş yıllık sürelerin dol“hukuki durum” deyimi yerine bir “karmasına daha çok yıllar var. Yakın gelecekte maşa hali” demek daha isabetli olur. TBMM’nin toplantı yeter sayısı ile ilgili bir Anayasa değişikliğinin kabulü halinde, gesorun yaşanması da söz konusu değil... çici 19. madde hükmü, herkes ve her kurum 2 Kapsamlı bir anayasa değişikliği için haiçin, bağlayıcı ve uygulanması gereken bir zırlıklar başladı ve hızla ilerliyor. 21 Ekim’de anayasa kuralı haline gelecektir. Bu madde, halkoyuna sunulacak olan metinde öngörülen metnindeki açık ifadeye uygun olarak uyguesasların, bu yeni değişiklik içinde düzenlenlanacak ve aralık ayında on birinci cumhurmesi mümkün ve yararlıdır. Böylece her iki metin arasında bütünlük ve varsa çelişkilerin başkanı seçiminin ilk ve ikinci tur oylamalagiderilmesi sağlanabilir. (Bu noktada, yine rı yapılacaktır. Birinci veya mutlaka ikinci parantez açarak bir hususa değinmek istiyo turda, on birinci cumhurbaşkanı 28 Ağustos rum. Hazırlıkları sürdürülen kapsamlı anaya günü seçilmiş ve o gün yemin ederek göreve sa değişikliği, yürürlükte olan 1982 Anaya başlamış olmasına karşın, yeniden on birinci sası’nın 175. maddesindeki kurallara göre ya cumhurbaşkanı seçilecek ve ortaya çözülmepılacaktır. Bu maddeye göre, mevcut anaya si imkânsız bir hukuki sorun çıkacaktır. Anayasaya göre, halkoyuna sunularak vesa tümüyle yürürlükten kaldırılarak yeni bir ya sunulmadan kabul edilen anayasa kurallaanayasa yürürlüğe konulamaz; ancak mevcut rının hukuki değerleri arasında herhangi bir hükümler değiştirilebilir, kaldırılabilir, yeni hüfark yoktur. Hangi yolla yürürlüğe konulursa kümler getirilebilir. Yeni bir anayasanın yükonulsun, hukuki değerleri eşittir. Ancak 5678 rürlüğe konulması ancak 175. maddenin kalsayılı kanunun halk tarafından kabulü halindırılması ve yerine yeni bir anayasa yapmaya de, düzenlediği konudaki son anayasa hükmü elverişli bir kuralın getirilmesi ile mümkün olaolduğu için, emrettiği kuralın harfiyen yeribilir. Yeni anayasa konusunda muhalefet parne getirilmesi gerekir. Mantık yoluyla da aytileri ile 367 oyu sağlayacak biçimde bir uznı sonuca ulaşmak mümkündür. Siz elinizde laşma sağlanamaz ise bu da yeni bir halkoyyeterli süre ve güç mevcut iken geçici 19. lamasını zorunlu kılar. 3 5678 sayılı yasanın halk tarafından ka maddeyi olduğu gibi koruyacak ve halka sobulünden sonra, geçici 19. maddeye göre on racaksınız: “Ey halkım, ben on birinci cumbirinci cumhurbaşkanı seçimi için iki tur oy hurbaşkanının senin tarafından seçilmesilama, yani 21 Ekim’de halkoylaması ve ara ni istiyorum. Ne dersin?” Halkımız da, işin lık ayında da cumhurbaşkanını seçmek için iki doğasına uygun olarak büyük bir olasılıkla oylama yapılacaktır. Halkoylaması ve seçim “evet” diyecek. Bu “evet”in gereğini yerine ler hiç de küçümsenmeyecek masrafları ge getirmezseniz olur mu? Olmaz... Olmaz ama, rektirmektedir. Sadece anayasa değişikliği sonuç ne olur, nasıl çözülür bunu da hesaba için yapılacak halkoylamasında 100 milyon katmak gerekir. YTL harcanacağı tahmin ediliyor. Buna iki tur ? Arkası 8. Sayfada PENCERE Milliyetçi ve de Darbeci... YSK mi, RTÜK mü, her neredense, yukardan bir yerden saçma sapan bir gerekçeyle Kanaltürk’e ceza kesmişler... Birisi dedi ki: İyi olmuş... Neden?.. Bu kanal hem darbeci, hem de milliyetçi... Şaşıp kaldım... ? Kanaltürk’e entel kesimden tepki çok... Medyada dinci televizyondan geçilmiyor, elini sallasan ellisi, saçını sallasan tellisi... Açık seçik dinciliğe karşıt fikirde olan hangi kanal var?.. Kanaltürk, değil mi?.. Meğer onun da kusuru büyükmüş... Hem darbeciymiş.. Hem de milliyetçi.. ? Kanaltürk’ün patronu Tuncay Özkan rahmetli Ufuk Güldemir gibi Cumhuriyet’in Ankara Bürosu’nda yetişmiş bir arkadaşımızdır; bağımsız, cumhuriyetçi, laik bir televizyon kurabilmesi medyada umut ışığıdır... Çünkü medya elden gitti gidiyor, “kayıt dışı para”yla egemen dincilerin eline geçiyor... ? Dinci iktidara karşı çıktın mı, nesin?.. Milliyetçisin.. Darbecisin.. Milliyetçilik kötü müdür?.. Ümmetçilikten iyidir... Daha ileridir.. Laik Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı’nın ümmetçiliğinden Atatürk milliyetçiliğine geçilerek kurulmuştur... Peki, milliyetçilikten öte ne var?.. “Enternasyonalizm”, daha başka deyişle beynelmilelcilik.. ki Sovyetler’le birlikte sizlere ömür... Artık ‘enternasyonalizm’in yerini ‘küreselleşme’ aldı... ? Küreselleşme nedir?.. Başbakan RTE şimdi Amerika’ya gidiyor, torununu görecek, Bush’un kapısını çalacak... Biliyorsunuz küreselleşen dünyada Amerika’ya çok bağlı ve düşkün RTE ailesi... Bundan önceki gidişinde ABD Başkanı Bush ile Türkiye Başbakanı RTE arasında şu konuşma geçmişti: “Bush Oğlunuz hâlâ Amerika’da çalışıyor mu?.. RTE Evet çalışıyor... Bush Peki, evine ekmek götürebiliyor mu?.. RTE Evet, götürüyor...” Küreselleşme işte budur!.. ? Küreselleşme bu olunca, Kanaltürk de kimilerinin gözünde milliyetçi darbeci olur... Hepimizin aklı Allah’a emanet... Hem Renksiz Hem Liberal! Hepimizin kişisel sıkıntıları var. Ekmek kavgası yaşam boyu... Şu geçici dünyada bir tat arayıp bulan, içimizden kaç kişi. Boşuna çabalar, umutlu başlangıçlar, çoğu kez yıkılışlar, sonra yeni bir güçle yaşamı keşfetmeye, fethetmeye çabalamalar!.. Bütün bunlara vakit kalırsa... İçinde yaşadığın ülkenin günden güne karanlıklara sürüklendiğini görürsen, bireysel güzellikler, bireysel yararlar gözüne görünmez olur. Sen artık çözülmesi zor bir kördüğümün içindesindir. ??? Yüzyıllar boyu yazmışlar, konuşmuşlar, anlatmışlar. Kişinin huzuru, güvenliği, mutluluğu neye bağlı? Devlet nedir, kimin içindir? Birey için mi, yoksa toplum için mi? Anayasalar yapılırken düşünülmesi gereken nedir? Devlet nedir, toplumun bütün sorumluluğunu yüklenmesi, yaşatması, bugününü yarınını aydınlığa çıkarması gereken bir dev kuruluş mu? Yoksa her bireyin keyfine göre yaşamasını, daha doğrusu belli bir kesimin yararını sağlamaya çalışması mı? ??? Rousseau, “Mutlak olarak en iyi yönetim hangisidir diye soruldu mu, belirsiz olduğu kadar çözümlenemez bir sorun ortaya atılmış demektir” diyor. Sonra da ekliyor: “Ama belli bir ulusun iyi ya da kötü yönetildiğinin belirtileri nelerdir diye sorulsaydı, iş değişirdi ve o zaman olaylara dayanan bu sorun çözümlenebilirdi. Ne var ki, çözümlenemiyor, çünkü herkes kendine göre çözümlemek istiyor” diye ekliyor. Şu günlerde yeni bir anayasanın tartışmaları var. Renksiz bir anayasa istiyorlarmış? Bir yandan da liberal olsunmuş!.. Hem renksiz hem liberal, nasıl şeyse?.. AKP kafasındakilerin özlemi, kendi yararlarına, çağdaşlıktan, uygarlıktan oldukça uzak düşüncelerine, “Milli Görüş” safsatalarına yakışan bir anayasa!.. J.J. Rousseau, daha 18. yüzyılın ortasında bir gerçeği ortaya koymuş: ??? “Kimisi malların, kimisi kişilerin güvenliğini üstün tutar. Kimine göre en iyi yönetim en sert, kimine göre en yumuşak olanıdır. Kimi suçların cezalandırılmasını, kimi işlenmeden önlenmesini ister. Kimi paranın elden ele geçmesine sevinir, kimi halkın yiyeceği ekmeği olsun der. Bu ve buna benzer noktalar üstünde uyuşulsa bile sorunun çözümüne yaklaşmış sayılır mıyız? Politik bir ortaklık kurmanın amacı nedir? Üyelerinin korunması, mutluluğa kavuşması değil mi?” ??? Yönetimi elinde tutanlar “liberal” diye en katı devletçiliği uyguluyorlarsa, öte yandan yığınların yararını hiçe sayıyorlarsa, sonra da “biz size en uygun anayasayı yaptık, sizler için en yararlı yönetimi kurduk”, diyorlarsa, buna inanmak kendini bile bile kandırmak olmaz mı? Önce geçmişi iyi bilmeli, bilim, sanat, kültür nasıl bir yol gösteriyorsa, akıl hangi çareyi önümüze seriyorsa... Nuri ALAN Emekli Danıştay Başkanı 21 Ekim 2007 tarihinde halkoyuna sunulacak olan 31.5.2007 günlü 5678 sayılı kanun, cumhurbaşkanının seçilme yöntemi ve görev süresi, TBMM’nin görev süresi ve toplantı yeter sayısı ile ilgili anayasa kurallarını değiştiriyor; anayasaya eklediği geçici 19. maddede de aralık ayı içinde on birinci cumhurbaşkanı seçimi için iki tur oylama yapılmasını öngörüyor. Oysa on birinci Cumhurbaşkanı 28 Ağustos 2007 tarihinde seçildi ve halen görevini sürdürüyor. Öyle anlaşılıyor ki konu, özellikle doğuracağı sonuçlar itibarıyla, yeni hazırlanan anayasa taslağı ile birlikte, önümüzdeki günlerde kamuoyunda giderek yoğunlaşan biçimde tartışılacak ve daha önce yaşanan “367” olayına benzer biçimde Türkiye gündeminin ilk sırasına oturacak. Bu konuyu ilk kez, kanun henüz Resmi Gazete’de yayımlanmadan önce, Cumhurbaşkanlığı’na gönderilen metni inceleyerek yazdığım ve 18.05.2007 günlü Cumhuriyet gazetesinde “Anayasa Değişikliğinde Eksikler ve Hatalar” başlığı ile yayımlanan yazımda kamuoyunun bilgisine sunmuş, gördüğüm düzenleme eksikliklerini ve hatalarını işaret etmiştim. Söz konusu yazımın amaçlarından biri de, değişiklik metni cumhurbaşkanı tarafından geri gönderildiğinde, TBMM’de yapılacak incelemede metin üzerinde gerekli düzeltmelerin yapılmasına zemin hazırlamaktı. Cumhurbaşkanlığı, sanıyorum esasa ilişkin nedenlere dayandığı için geri gönderme gerekçesinde bu konuya değinmedi; TBMM de yasayı aynen kabul ederek yeniden Cumhurbaşkanlığı’na gönderdi. 21 Ekim gününde yapılacak halkoylamasına, bünyesinde önemli eksiklikleri ve hataları barındıran bu metin sunulacak. Hemen ifade etmek gerekir ki, anayasa değişikliğinin 21 Ekim 2007 günü halkoyuna sunulması için hiçbir haklı neden yok; aksine kabul edilen metnin hukuki varlığına son vermek (Henüz yürürlüğe girmediği, kuralları hukuki bir sonuç doğurmadığı için “yürür Gerekli mi? CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle