15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 EYLÜL 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 MEKSA ve başarısı Mesleki Eğitim ve Küçük Sanayi Destekleme Vakfı (MEKSA), 1985’ten bu yana uygulamalı bir meslek eğitimi modelinin benimsenmesi ve yayılması için çaba harcıyor. Ulaşmak istediği hedef, mesleki eğitim ile istihdam arasında bağ kurulması. Vakıf, “işletmeler üstü eğitim merkezleri” kuruyor. 13 ilde 22 mesleki eğitim merkezi var. Bugüne değin kadınlar, sokak çocukları, engelliler, eski hükümlüler gibi özel ilgi grupları dahil 50 binin üzerinde çocuk, genç ve yetişkine mesleki eğitim hizmeti götürmüş. En önemlisi, eğitim alan insanların istihdam edilme oranının yüzde 80 90’ı bulması... Bu başarının ardındaki isimlerden biri, MEKSA’ya yüreğini, emeğini ve beynini vakfetmiş olan Dr. İrfan Yazman. Dr. Yazman’ın, her ilde pıtrak gibi üniversite kuran, ama mezun ettiği yüz binlerce gence iş bulamayan eğitim sistemine ilişkin saptamalarına katılmamak olası değil: “Türkiye’de meslek sahibi olmaktan ve iş bulmaktan söz açılınca gençlerin ve ana babaların aklına ilk gelen üniversiteler olmaktadır. Yolunuz küçük bir kente bile düşse sizi ilk karşılayan tabelalar ‘dershane tabelaları’ olacaktır. Oysa üniversitelerin asıl işlevi bilimsel araştırma yapmak, bilimsel bilgi üretmek, teknoloji geliştirmek, yayın yapmak değil midir? Çalışma yaşamının gereksinim duyduğu meslek sahibi insan yetiştirmek herhalde üniversitelerin öncelikli uğraş alanı olmasa gerek. Bir an için bütün talebi karşılamaya yeter sayıda üniversite açıldığını hayal etsek bile, gene de ‘ara elemanı’ veya ‘nitelikli işgücü’ dediğimiz meslek sahibi insan açığı devam etmeyecek midir? Yeni üniversiteler açılmasın diyen yok. Ama üniversite okul düzeyine düşürülmemeli, asıl işlevine dönmeli. Dönsün ki Türkiye bilim ve teknolojide de atılımlar gerçekleştirebilsin.” MEKSA, bir toplumsal deneyi yaşama geçirmiş ve başarmış. O deneyden ders çıkaran? Eğitim sistemine uygulayan? Aramayın, bulamazsınız... SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Gençliğim Eyvah! Dile kolay, tam 5 yıldır çocuklar Hüseyin Çelik’in ellerinde büyüdü! Hüseyin Çelik neler yaptı? Ulusal Eğitim Derneği Genel Başkanı Zeki Sarıhan, okul zilleri çalmak üzereyken Hüseyin Çelik ile geçen beş yılın özetini çıkardı: “Yeni ders kitaplarını Avrupalı uzmanlara yaptırdı. Eğitim mevzuatında ulusal olan ne varsa gücü yettiği oranda ayıklamaya çalıştı. Her fırsatta imam hatip liselerini koruyarak bunun için şura bile topladı. Öğrencileri özel okullara yönlendirerek hem bu alandan yüklerini tutmak isteyenlerin, hem de tarikat okulu patronlarının isteğini yerine getirdi. Eğitim yöneticilerinin atanmasında alabildiğine partizan davrandı. Türkçenin İngilizce tarafından istila edilmesini bile hoş gördü. ‘Ders kitaplarında insan hakları projesi’ başlatan Soros’tan ödenekli eski solcu akademisyenler, ulusal bağımsızlık, ulusal güvenlik, ulusal birlik, Kemalizm, İstiklal Marşı gibi kavramları insan haklarına aykırı görerek, bunların ders kitaplarından çıkarılmasını önerirken, bu çalışmayı destekleyen Hüseyin Çelik’e teşekkür ettiler.” Aynı anlayışla bir beş yıl daha... Zeki Sarıhan’a göre, “gençliğim eyvah”tı, şimdi “Türkiyem eyvah” olacak... Goya’nın Hayaletleri “Kraldan çok kralcı, her devrin adamı, iktidar, döneklik” üzerine bir film görmek istiyorsanız, işi gücü bırakıp “Goya’nın Hayaletleri”ne bir bilet alın! Milos Forman ile “Goya” isimlerini afişte yan yana görür görmez kendimi en yakın sinemaya attım. Beklentim, Çek yönetmene 1985 yılında Oscar kazandıran “Amadeus” tadında bir film izlemekti. Hemen şunu söylevim; “Goya’nın Hayaletleri”, “Amadeus” ayarında bir film değil. Ama mutlaka izlenmesi gereken bir film. Bir “orta Avrupa entelektüeli” olan Milos Forman; “Goya’nın evreni İspanya”yı, AmadeusMozart denli yakın mesafeden hissedemiyor. Ve aynı güçle yansıtamıyor... Ancak buna karşın Forman’ın yakaladığı öyle hayati noktalar ve konular var ki; iki saat boyunca koltuğa sizi mıhlıyor. Bunlardan en önemlisi, ressam Goya ile rahip Lorenzo tiplemeleri... “Amadeus”u unutulmaz kılan, Mozart ve Salieri gibi... Mozart’ın sanatçı dehası karşısında ezilen “vasat insan, vasat müzisyen” Salieri’nin çıkmazlarını ve karanlıklarını belleklerde yer eden bir beceriyle beyazperdeye yansıtan Forman; burda da aynı beceriyi “rahip Lorenzo” karekterini işlerken göstermiş. “Amadeus”tan nasıl Mozart’ tan çok Salieri’yi hatırlayarak çıktıysak; bu filmde de Goya’yı değil, “rahip Lorenzo”yu hatırlayarak çıkıyoruz. Başkarakter çünkü Goya değil, Lorenzo. Yaratmak, dolayısıyla farklı olabilmek için bir hedefin olacak, bilimin ışığına yönelecek ve çok çalışacaksın. Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Asker Kartarı, çantasına bu üç unsuru da almış, öyle çıkmıştı yoluna. Var olan fakültelerle bütünlüğü sağlayabilecek, onların açık bıraktığı alanı kapatabilecek ve Türkiye’de iletişim eğitimine katkı sağlayabilecek bir fakülte düşledi: “Yurtdışı ve yurtiçinden konusunda uzman, ufku geniş, eleştirel perspektife sahip, düşünen, sorgulayan, hiçbir şeyi verili kabul etmeyip tartışan, bilgi üretmeyi bir yaşam biçimi olarak seçmiş güçlü bir akademik kadro; iki yabancı dil Yaratmak farklılıktır bilen, yüksek akademik başarıya sahip, hevesli, azimli ve çalışkan gençler; onlara sağlanan yurtdışı öğrenim ve uygulama alanında kendini gösterme fırsatı, çalışıp üretmeye, kendini göstermeye uygun bir akademik atmosfer…” Ve sonuç: “Fakültemiz faaliyete geçeli bir yıl oldu. Yüksek lisans eğitim programımızı hazırladık ve ikinci kez öğrenci aldık. Eğer bir genç yıllarını verip lisansüstü eğitim alıyorsa, konusunun uzmanı olmalı. Yüksek lisans eğitimi usta yapmalı insanı, ya da bilim uzmanı. Bizim mezunumuz işsiz kalamayacak kadar ustası olacak işinin. Hem kuramsal hem de uygulama bilgileriyle donanmış, yani bilgili ve becerikli insanlar olacaklar. Uğur Mumcu’nun vurguladığı gibi, bilgi sahibi oldukları için fikir sahibi olacaklar. Dünyaya söyleyecek sözleri olacak. Şu anda pırıl pırıl 10 öğrencimiz var. 11 Avrupa üniversitesi ile değişim anlaşması yaptık. Bu yıl dört öğrencimiz birer dönem Avrupa’da öğrenim görecek. Her dönem en az bir yabancı öğretim üyesi bizde ders verecek. Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı’na girdik ve sekiz iletişim fakültesine öğretim üyesi yetiştirmek üzere protokol imzaladık. Bu yıl sınava giren adaylardan ikisi öğretim üyesi olarak yetiştirilmek üzere seçildi. Yakında atamaları yapılacak ve doktora eğitimlerini fakültemizde tamamlayacaklar. Bir prodüksiyon birimi kurduk. Üniversitemiz de bu birime özkaynaklarından 1.5 milyon YTL tutarında malzeme alarak bizi destekledi. Prodüksiyon biriminde öğrencilerimize iletişim uygulamalarında yol gösterecek yetişmiş uzmanlar istihdam ettik. Bu birim aracılığıyla Hacettepe Üniversitesi’nin 40. yıl etkinliklerinde gösterilmiş olan belgesel film dahil olmak üzere çeşitli projeler hazırladık.” Mayası düşten, unu gerçekten karılmış hamurun ekmeği de has oluyor... Dönekliğin anatomisi Lorenzo aslında, Salieri gibi bir “vasatlık” abidesi değil. Bilakis, zehir gibi zeki biri. Ama zekâsını son zerresine dek, gelen geçen iktidarın emrine tahsis ediyor. Hangi iktidar yükselişe geçerse, onun “çehresine bürünüyor”, “onun cüppesini” giyiyor! Hangi “iktidarın taşeronluğunu” seçerse; zerre kadar utanmadan onun “sözcüsü” oluyor! Lorenzo’nun lügatında “tutarlılık”, “kuşku” ve “tereddüt” gibi kavramlara yer yok. Başlı başına “iktidarın şehveti” çünkü, bu felsefi konuları önemsiz kılıyor. Lorenzo’yu Lorenzo yapan tek bir özellik var; müstehzilik ya da sinisizm! Başlangıçta onu bir engizisyon rahibi olarak tanıyoruz. Doktriner, acımasız bir engizisyon rahibi... Dönem 18. yüzyıl sonu. “Rahip Lorenzo”; İspanya’nın başına gelen tüm belalardan, ilk dönemlerindeki gücünü kaybeden engizisyonu sorumlu tutuyor. Değişik rüzgârların estiği yeni dönemde bu gerekçeyle, engizisyon düzenini sertleştirerek sürdürmeyi savunuyor. Ancak “kader” daha doğrusu “tarih” ağlarını örüyor, Napolyon’un askerleri, İspanya’yı işgal ediyor. Napolyon işgali ile birlikte “Sap döner, keser döner” hesabı, devir değişiyor. İspanya; Fransa’nın “aydınlanma ilkeleriyle” tanışıyor. Özgürlük, eşitlik, kardeşlik... Engizisyon birdenbire lağvedilmez mi? ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr İsteğim Dışında ‘İstekle Emekli’ Oldum! SORU: Eşim ve ben aynı il sınırları içinde, ayrı kamu kurumlarında TC Emekli Sandığı iştirakçisi olarak çalışırken benim çalıştığım kamu bankasında emeklilik hakkını hak kazanmış olanlara istekli emekli olmaları için bir belge imzalatılmak istendi. Ben ve bazı arkadaşlarım, buna karşı koyarak belgeyi imzalamadık. Beni, Karadeniz’deki bir ilçenin bir beldesindeki banka şubesine atadılar. Aynı belge orada da önüme geldi. Yine imzalamadım. Bu kez beni İran sınırına yakın bir ilçeye adeta sürgüne gönderdiler. Bu kez aynı belge önüme bir kez geldi. Yaklaşık altı ay evimden uzakta direndim. Ancak bu kez eşim ve çocuklarımın “perişanlığını” göz önüne alarak belgeyi imzalayıp emekli oldum ve eşimle çocuklarımın yanına döndüm. Böylece isteğim dışında “istekle emekli” oldum. Yaptığım hesaplamada, emekli aylığımın doğru ancak çok az, emekli ikramiyemin ise eksik hesaplandığını gördüm. İkramiyedeki eksikliğin kaynağını merak etmekteyim. (A. Z.) Açıklanan enflasyon sayılarına göre Türk Lirası’nın “özgül ağırlığı”nı korumakta olduğu açıklanmaktadır. Oysa ki bu “özgül ağırlık” çarşı ve pazarda her geçen gün hızla azalmaktadır. Türkiye’de bu gidişten her kesim etkilenmektedir. Ancak en çok etkilenenler ise memur, işçi, emekli, dul ve yetimler gibi “sabit gelirlilerdir”. Türkiye’de yasayla kurulmuş üç temel sosyal güvenlik kurumundan biri TC Emekli Sandığı’dır. 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası’nın tanıdığı sosyal güvenlik haklarından, “Türk uyruğunda olmak ve 18 yaşını bitirmiş bulunmak” koşuluyla kamu kesiminde: “a) Genel bütçeye giren dairelerde, b) Katma bütçeli dairelerde, c) Özel idarelerde, ç) Belediyelerde, (..) g) Özel yasayla kurulmuş ve kurulacak bankalarda, (...) k) Ticaret ve sanayi odaları ile ticaret ve zahire borsalarında, (...) l) 5434 sayılı Emekli Sandığı Yasası’yla kurulan Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı’nda” görev yapanlar yararlanmaktadır. TC Emekli Sandığı’nca bağlanan emekli aylıklarının hangi yöntemle hesaplanacağı, 5434 Sayılı TC Emekli Sandığı Yasası’nın 41. maddesinde belirtilmiştir. “a) Emekli adi malullük ve vazife malullüğü aylıklarının hesaplanmasında, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 43’üncü maddesinde yer alan gösterge tablosu ve personel kanunlarındaki ek göstergeler esas alınır.” Yasaya göre bağlanan emekli aylıkları üç ödeme grubundan oluşmaktadır. Bu grupların birincisinden yüzde 15 iştirakçi payı, yüzde 20 oranında kurum karşılığı olarak, toplam yüzde 35 oranında kesenek alınan “aylıklar” birimidir. Bu grup: 1) Genel Gösterge Aylığı, 2) Ek Gösterge Aylığı, 3) Kıdem Aylık, 4) Özel Tazminat Aylığı (aylık niteliğindedir ve yasada “tazminat” olarak tanımlanır), 5) Taban Aylıktan oluşmaktadır. Bu grupta yer alan aylık birimleri, “hizmet süresi” göz önüne alınarak hesaplanmaktadır. “Fiili ve itibari” hizmet süresi toplamı 25 yıl olanlara, emekli aylığı bağlanmasına esas alınan tutarın (Ödeme Birimi Göstergesi x Ödeme Birimi Katsayısı) yüzde 75’i, hizmeti 25 yıldan az olanlara her tam yıl için yüzde 1 eksiği, fazla olanlara da her tam yıl için yüzde 1 fazlası üzerinden bağlanır. Fiili ve itibari hizmet toplamındaki ay kesirleri tam ay sayılır. Yıl kesirlerinin her ayı için, emekli aylığı bağlanmasına esas tutarın yüzde 1’inin 12’de 1’i emekli aylığına ayrıca eklenir. Bağlanacak aylıkların toplamı, “emekli aylığı bağlanmasına esas” tutarın fiili ve itibari hizmet süresi 50 tam yıl karşılığı olan “yüzde 100’ünü geçemez”. Emekli aylıklarına yansıyan ikinci grupta yer alan ödemeler ise “ Tazminatlar ve Ödenekler”dir. 6) Makam Tazminatı, 7) Temsil Tazminatı, 8) Temsil Ödeneği, ikinci grubu oluşturur. Bu grupta yer alan ödemelerden gerek iştirakçi payı gerekse kurum karşılığı prim kesilmez. 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası Ek Madde 68 uyarınca “Makam tazminatı ile yüksek hâkimlik tazminatı ödenmesini gerektiren görevlerde toplam 2 (iki) yıl bulunduktan sonra emekliye ayrılanlara makam veya yüksek hâkimlik tazminatı ve temsil tazminatları, bulundukları en üst görev esas alınarak ödenir”. Bu gruptaki Makam Tazminatı, Temsil Tazminatı ve Temsil Ödeneği, hizmet süreleri göz önüne alınmaksızın, emekli aylıklarına yüzde 100 oranında yansıtılır. Üçüncü grup ise kaldırılan vergi iadesinin yerine konulan yüzde 4 oranındaki “ek ödeme” olarak tanımlanan ödeme birimidir. Ancak ikinci ve üçüncü gruptaki tazminat ve ödenekler ile ek ödeme “emekli ikramiyesine” yansımaz. Ayrıca 30 yılı aşan çalışma sürelerine emekli ikramiyesi ödenmez. Hesaplamalarınızdaki fark, görüşümüze göre bundan kaynaklanmaktadır. Ve engizisyondan aydınlanmaya... “Milli dönek” Lorenzo, filmin sonunda hangi kimliğe bürünüyor dersiniz? Sapına dek inançlı bir “aydınlanma savunucusu”! “Ee pes!” diyorsunuz: “Pes yani bu kadar olur!” “Goya bahane, Lorenzo dönekliği şahane!” özet bu. Sinemada karşılaşmadığım ölçüde çarpıcı bir “iktidar ve döneklik analizi” Milos Forman’ın filmi... “Forman belli ki konuyu oturup, uzun uzun düşünmüş...” derken şöyle bir demecine rastladım: “Benim derdim (modern, resmin öncüsü) Goya’dan çok, ressamın (engizisyondan... Napolyoncu çağa) yaşadığı çalkantılı dönemdi. Hayatım, baştan sona benzer çalkantılarla geçti, Çekoslovakya, doğduğumda demokratik bir ülkeydi. Ardından her biri kendi doğrularını empoze edenNazizm, komünizm ve (bir kez daha) demokrasi geldi. Bu çalkantıları bire bir yaşadım!” “Çalkantılı geçiş dönemlerinde”, bir önceki devirle “bağlantı halkalarını kuranlar”; her toplumun kendine özgü Lorenzo’ları başka deyişle! Lorenzo’lar olmadan, 360 derecelik Udönüşler yapmak olası mı? Tarihi virajların baş mimarları bunlar, Lorenzo’lar... Dönekliğin türlü çeşidini tanıyan Forman; neticede bunu anlatıyor. Goya tablolarının ışığıyla yansıtılan görsellik, sıra dışı (Lorenzo/Javier Bardem) oyunculuk, bıçak gibi keskin diyaloglar cabası.. Türkiye’nin Lorenzo’larını bir nebze daha yakın plan tanımak istiyorsanız, bu filmi mutlaka görmelisiniz. Zamanlama da bu kadar olur! Mükemmel. Kaçırmayın! HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 17 Eylül www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ “Kadı ku1 şu, bozkır tavuğu” gibi ad 2 lar da verilen 3 bir kuş. 2/ Şarkı, türkü... Sa 4 karya ilinde 5 bir ilçe. 3/ Bir 6 noktanın de7 niz yüzeyinden olan yük 8 sekliği... 9 “Yok” sözcü1 2 3 4 5 6 7 8 9 ğünün karşıtı. 4/ İskambilde bir kâğıt... 1 E S K A L A T Ö R T İ R E Üzerinde çeşitli işler 2 B O L D T A R E T yapmaya yarayan 3 O L E G A B ON mobilya. 5/ Yağmur 4 L İ S Ö K E L P suyunun biriktiği çu 5 A T A R A Y Ö L kur yer... Burçak bit 6 A D A kisine halk dilinde 7 S İ N Ü S verilen ad. 6/ “Bü 8 O P E C O B Ü S yük ’ye eskiler der 9 S İ M Ü L T A N E ler / Bizim öz musikimizin piri” (Yahya Kemal)... Rüşvet verenle alan arasında aracılık eden kimse. 7/ Bir çeşit susamsız ve yağlı simit... Demir elementinin simgesi. 8/ Tuzla. 9/ Dağcılık. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Ateşkes, mütareke. 2/ İslam inancına göre,kıyamet günü bütün ölülerin dirilerek toplanacağı yerin adı... Yabancı. 3/ Kasların ağrılı kasılması. 4/ “Çıkışma, azar” anlamında yerel sözcük... Duygulu, hassas. 5/ Bir şeyin olmasına az kaldığını belirten deyim sözü... Bir şeyin yapılmasını yasaklama. 6/ Türkiye’nin plaka imi... İçecek koymaya yarayan cam kap. 7/ Yassı gümüş külçesi... “Elifim noktalandı / derdim çokçalandı” (Türkü). 8/ Yürürken dayanmak için kullanılan kalın sopa... İzmir’in Kemalpaşa ilçesinin eski adı. 9/ Ciltte çeşitli nedenlerle oluşan kaşıntılı döküntüler. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle