19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS 2007 PAZARTESİ 16 Bilim kazandı Bundan 10 yıl önce, Kemal Gürüz’ün başkanlığı döneminde YÖK, eğitim fakültelerini ve bu fakültelerin eğitim bölümlerinin yapısını değiştiren kararlar vermiş, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin bölümleri ile bunlara bağlı anabilim dallarını kapatmıştı. Prof. Dr. Mahmut Adem, muştuladı. YÖK, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nin bölümlerinin yeniden açılmasını kararlaştırmış. “Sağduyu ve bilim kazandı” diyor Prof. Adem: “Hak yerini buldu. Eğitim bilimlerine uzun yıllar gönül vermiş eğitim bilimciler olarak başta YÖK Başkanı Teziç ve Başkan Vekili İsa Eşme olmak üzere tüm YÖK üyelerine teşekkür borçluyuz. Dar bir kadronun, YÖK Yürütme Kurulu kararıyla kapatılan bölümlerin, YÖK Genel Kurulu’nca yeniden açılma biçimi bile çok daha demokratik değil mi?” Ya yeni dönem? İşte ondan çok kaygılı Prof. Adem: “İlk üç başkan döneminde (19812003) ‘medreseleştirilen’ Türk üniversitesi, 22 Temmuz’dan sonraki süreçte 19812003 dönemini de aratır duruma getirilebilir. Böyle bir gelişme ancak, Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip tarafından gerçekleştirilen 1933 Üniversite Reformu gibi köklü bir yenilenme ile düzeltilebilir.” SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Yetiştirme 1980’li yıllar. Ülkenin her köşesinden gelmiş öğrencilerin kaldığı Ankara’daki bir yükseköğrenim öğrenci yurdu. Odalar, 810 kişilik. En önemli ortak paydalardan biri gurbetçilik olunca, öğrenciler kısa sürede içli dışlı olmuşlar... Dolayısıyla kim kime memleketten ne kadar para geldiğini, bayramlarda kimin kime otobüs veya tren bileti aldığını, kimin nerede, kimlerle yemek yediğini biliyor... Odanın köşe ranzasının üst katında yatan bir öğrenci diğerlerinden ayrılıyor. O da küçük bir çiftçi ailesinin çocuğu, ama hiç para pul sıkıntısı çekmiyor. Kendisini “dini bütün” olarak tanımlıyor ve ülkenin bütün sorunlarını “İslami değerlerden uzaklaşılması”na bağlıyor. Devlet yönetiminde üst noktalara gelmek istediğini söylüyor. Zaten okumak için seçtiği bölüm de buna uygun... Kim oldukları çok da fazla anlaşılamayan ağabeyler, öğrenciyi parasız bırakmadıkları gibi, haftanın en az üçdört günü başkentin iyi semtlerinden birindeki evlerinde ağırlıyorlar. Üst baş yeni, kitaplar yeni, ayakkabılar yeni. Bayram günlerinde bilet sıkıntısı yok. Ağabeyler, bileti aylar öncesinden ayırtıyorlar. Sürekli yinelediği “Üniversiteyi bitirip yurtdışına gitmem gerekiyor” tümcesini, mutlaka diğer bir tümce tamamlıyor: “Benim başarılı olmam önemli. Mutlaka yurtdışına çıkmalıyım.” Üniversiteyi bitiriyor, dediği gibi yurtdışına gidiyor, okuyor, geri dönüyor. Önemli bir devlet kurumuna “uzman” olarak giriyor. En son görevi mi? AKP milletvekilliğiydi... Fotoğraf Diyelim ki, bir fotoğrafa bakıyorsun, yan yana iki adam görüyorsun. Biri, bir de öteki; Sunullah Arısoy’un şiiri sanki: Adamın aklından zoru var / Basbayağı deli... / Hayır o değil, öteki! Dayamış sırtını duvara / Zurna çalıyor... / Ne ayağı var ne eli... / Hayır o değil, öteki Gözlerinde bir delice ışık / Tutturmuş uygunsuz bir türkü / İlle de diyor... Anladık, peki... / Hayır o değil, öteki! Dertsiz başım derde girdi, / Adam, adam değil ki! / Nerden baksan deli... / Hayır canım o değil, öteki! Acı Pirinç... ROMA 1990, Çizme’nin Dünya Kupası yılı. Cumhuriyet ekibi, Roma’da ev tutuyor. “Tasarruf” adına da, yemekleri kendileri yapıyorlar... Pilav en ekonomik yemek... Bakkaldan pirinç almak istiyorlar. Ama dil bilen yok. Ekip, pirinçle özdeşleşen ilk adı telaffuz ediyor: Silvana Mangano! Saniye sekmeden bakkal pirinç paketini alıp raftan indiriyor! Spor servisinden arkadaşlar, bu anekdodu bana “ortak Akdeniz dilinin” çarpıcı örneklerinden biri olarak anlatmıştı. O günden bu yana köprülerden çok sular aktı... Mangano’nun muhteşem güzelliği ve cazibesiyle belleklerde yer eden “Acı Pirinç” filmini, Türkiye’de artık hatırlayan var mı bilmem... “İtalya” ve “pirinç” sözlerinin Türkiye’deki karşılığı bundan böyle Osman Güneş. İtalya, pirinç, risotto... deyince herkesin aklına Osman Güneş geliyor. Gerekçe Esnaf ile doğrudan iletişimi olan bir kooperatifçi dostumuz, seçim öncesi her gittiği yerde nabız yoklamış. Ağlaşıyor, dert yanıyor, ama yine de sandıkta AKP’ye oy vermekte kararlı olduklarını söylüyorlarmış. Gerekçeleri de açıkmış: “Şimdi paramız gitti, gider. Gitsin! Ama, din elden giderse geri getiremeyiz.” İlan Günün özeti: Irkçıgericiküreselleşmeci ittifakı, yıllardır özlemle bekledikleri 2. cumhuriyeti ilana hazırlanıyor. “Vali değil bakan gitmeli!” Çizmede Güneş’in adı henüz bakkallara malolmadı. Ama blogcular bu ismi ezberledi. “Il Giornale”de çıkan “Günahkâr risotto!” (23 Ağustos) makalesinden bu yana, internette yapılan espirinin haddi hesabı yok. İşte sizlere bir demet: “A kafayı yemişler! Bu Güneş’ten içişleri bakanı olursa, bizim (İtalya’nın Hıristiyan Demokrat kökenli Bakanı) Mastella aydınlanmacı!” “Bu .... (kullanılan sıfatı alıntılamıyorum!) içişleri bakanı yapıldıysa, herkes için ümit var demektir!” “Ne mutlu Türkiye’ye! İçişleri bakanı demek tüm büyük sorunları halletmiş. İş ‘risotto’ gibi önceliklere zaman ayırmaya gelmiş.” “Bu kafayla bunlar bir de AB’ye girmek istiyor!” “Aaa, risotto vali götürmüş! Türkiye AB’ye girmek istiyorsa, validen önce içişleri bakanını görevden almalı.” “Güneş ilahi prensiplerden önce biraz fizik prensiplerine kafa yormalı! Pişen alkolün buharlaştığını bu adama anlatan çıkmamış mı?” “İlahiyatçılar (Yaşar Nuri Öztürk ve Süleyman Ateş kastediliyor) anlatmış!..” “Arkadaşlar Türklerin hepsi bu kafada değil. Yılda 61 milyon litre de rakı tüketiyorlar. Türkiye’nin AB üyeliğini ben hararetle destekliyorum. AB, Türkiye’nin sekülerleşmesini hızlandıracaktır...” “AB’nin sekülerlikle ilgisi yok ki! AB’nin böyle bir derdi olsa, Türkiye’yi almadan önce (soft Katolik) Polonya’yı kovar! Kovulacak 2. ülke de İtalya olur... Müslümanların gücü küçümsenmemeli. (Yobaz) Müslümanlar, (yobaz) Hıristiyanlar denli tehlikeli. İstanbul 1975’te, Milano’dan daha Avrupalıydı. Türban yasaktı. İslamcılar İran gibi‘demokrasi’ adı altında devreye girdi. Ve işler bu noktaya geldi!” Sitelerde İslam hakkında da yorumlar var... Cennette akan şarap nehirlerinden, Kuran’dan surelere dek alkolle ilgili ne varsa internet blogcuları döktürmüş. Gösterilen ilgiye şaşarsanız: (Bknz: wwww.uaar.it/news/2007/08/23/scandalo/turchiaperrisotodelpeccato/) Kim ne derse desin, zaferini buruk bir ortamda kutlayacağımız Ulusal Kurtuluş Savaşı gergef gibi işlenmiş, aklı başında bir halk örgütlenmesi ile gerçekleşmiştir. Kuvayı Milliye bunun en somut örneğidir ve Atatürk’ün deyişiyle “hesap” işidir. Sakarya Meydan Savaşı öncesi gerçekleştirilen “tekalifi milliye” emirleri de, bir halkın bir hedefe, bağımsızlık hedefine ulaşabilme amacıyla nasıl toptan örgütlenebildiğini kanıtlar. Tekalifi milliye sayesinde, üstünde başında hiç Geldiğimiz durum bir şey olmayan yarı çıplak bir halk ordusuna, Anadolu’nun yoksul insanları özgür olabilmek ve kendi vatanında başı dik yaşayabilmek için kendi evinden ve dükkânından “buğday, saman, un arpa, fasulye, bulgur, nohut, mercimek, kasaplık hayvan, şeker, gaz, pirinç, sabun, yağ, tuz, zeytinyağı, çay, mum, çamaşırlık bez, patiska, pamuk, yün, tiftik, kumaş, kösele, iğne, taban astarlığı, sarı ve siyah meşin, yemeni, çarık, potin, deri, demir, kundura çivisi, tel çivi, iplik, nal, mıh, yem torbası, yular, kolan, kaşağı, urgan, at arabası, kağnı, at, merkep, gres yağı, araba lastiği, solisyon, buji, soğuk tutkal, telefon makinesi, kablo, pil, çıplak tel, sülfürik asit, tüfek” vermişti de, böylece zafere ulaşabilmiştik... Geldiğimiz duruma bakar mısınız? 80 yıl sonra bambaşka bir hedefe yönlendirilmiş aynı halk, üç kuruşluk mercimeğe, beş kuruşluk bulgura ve bir torba kömüre, içte gerici bir dikta kurabilmek adına bağımsızlığı hiçe sayan bir kadroya ülkesinin geleceğini teslim ediyor! Kimliği, kişiliği, duruşu, ailesi, düşünceleri ve davranışlarıyla Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın alçakgönüllüğünü ve kararlılığını, Cumhuriyetçiliğin atılımcılığını simgeleyen Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer gidiyor... Yerine 1919 İstanbul’u geliyor... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Emekli aylığını hangi kurum bağlar? SORU: SSK sigortalısı olarak çalışmaktayım.. Doğum tarihim 1958 yılıdır. İlk kez TC Emekli Sandığı kapsamında ve 1982 yılında göreve başladım. Bu çalışma sürem 1991 yılına kadar sürdü. Bu görevden ayrıldıktan sonra yeniden TC Emekli Sandığı’nda ikinci kez göreve başladım. Bu görevim de 1998 yılına kadar sürdü. Bu kez 1998 yılında SSK sigortalısı olarak çalışmaya başladım. Bugün de yine SSK sigortalısı olarak görev yapmaktayım. Sorularım: 1) Ne zaman emekli olabilirim? 2) Emekli olurken ne kadar ikramiye alabilirim? 3) Emekli olurken sosyal güvenlik kurumlarından hangisini seçmeliyim? (D.E.) YANIT: 1) Doğum tarihi 1958, sigortalılık başlangıcı 1982 yılı olan ve 1982 ile 2007 yılı arasında geçen 25 yıllık süre içinde 9.000 gün kesenek ve prim ödemiş bir SSK sigortalısı olarak emekli olabilirsiniz. 1958 doğumlu olan ve ilk kez 1982 yılında sosyal güvenlik kapsamında çalışan bir SSK erkek sigortalısının emekli olabilmesi için, 46 yaşını doldurması ve 25 yıllık sigortalılık süresi içinde 5.075 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunması emekli olması için yeterli koşullardır. Sizin sahip olduğunuz koşullar, SSK’den emekli olmanız için aranan koşulların da üstündedir. Özet olarak, SSK’den emekli olmanıza yasal engel bulunmamaktadır. 2) Öncelikle, emekli ikramiyesi alabilmek için, emekli aylığının Emekli Sandığı’nca bağlanması koşuldur. 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası Ek Madde 20 uyarınca: “Emekli, adi malullük, vazife malullüğü aylığı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan; asker, sivil tüm iştirakçilere her tam fiili hizmet yılı için” aylık bağlamaya esas tutarların bir aylığı emekli ikramiyesi olarak verilir. Emekli aylığı Emekli Sandığı’nca bağlansa bile, ikramiye ödenmesi için yeterli değildir. Emekli Sandığı’nca aylık bağlanmasının yanı sıra son görev yerinin Emekli Sandığı’na bağlı bir kurum ya da kuruluş olması da gerekmektedir. 2829 sayılı Hizmetlerin Birleştirilmesine İlişkin Yasa ve onun uygulama yönetmeliğine göre, son yedi yıllık fiili hizmet süresinin yarıdan fazlası Emekli Sandığı’nda geçtiği için emekli aylığı Emekli Sandığı’nca bağlansa bile, son görev yerinden TC Emekli Sandığı iştirakçisi olarak emekliye ayrılmayanlara, emeklilik ikramiyesi ödenmemektedir. 2829 Sayılı Yasanın Uygulama Yönetmeliği’nin emekli ikramiyesine ilişkin 8. maddesinde bu konu açıklanmaktadır. Ve bir risotto tarifi... “Acı” değilse de “ekşi”, daha doğrusu hafif mayhoş bir “limonlu risotto” tarifi ile noktalıyorum bu yazıyı: Malzeme 400 gr. pirinç. İriliğine göre 1/2 ya da 1/4 beyaz soğan, 2 çorba kaşığı tereyağı, 1 limon, 1/2 bardak sek beyaz şarap (şampanya, sek köpüklü beyaz şarap olabilir), iri üçdört limon kabuğu parçası (kabuğun beyaz kısmını atın), ince kıyılmış 2 dolu çorba kaşığı taze maydanoz, 2 hazır sebze küpü, 1 litre civarı su, karabiber. Hilal gibi soğanları tereyağında hafif kavurun. Pirinci ekleyerek işleme devam edin. Şarapla limon kabuklarını ekleyin. ALKOL BUHARLAŞANA DEK ateşe har verin. Tekrar ateşi kısın. Ve yavaş yavaş sıcak sebze suyunu pirince yedirin. Pirinç, su çektikçe, kepçeyle sebze konsomesinden eklenecek. Risotto’nun sırrı: Lapa kıvamında ancak iyi pilav gibi pirincin tane tane, diri kalması! Sıcak su, kıvam tutana dek göz kararı sürekli eklenecek. Yaklaşık 15 dakika süren süreç sonunda maydanozla çok ince rendelenmiş parmezanı; yemeği ateşten alırken ekleyip karıştıracaksınız! Birkaç kaşık limon suyu da ekleyebilirsiniz... Damakta kalan; baskın bir “mayhoşluk” değil, limon, maydanoz ve şarabın parfümü olmalıdır. Pirincin kalitesi de çok önemli... Risotto pirinci bulabilirseniz ne âlâ! Yoksa bildiğiniz pilav pirincinin en şişmanını kullanın. Favori “risottom” bu! Malzemesi de her evde bulunur. Afiyet olsun. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Emekli ikramiyesi Madde 8 Son defa TC Emekli Sandığı’na tabi görevlerden emekliye ayrılan ve kendilerine bu kanunun 8. maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden kurumlardan herhangi birinden aylık bağlananlara, sigorta primi veya emeklilik keseneği ödemek suretiyle geçen sürelerin toplamı üzerinden TC Emekli Sandığı Kanunu’nun emeklilik ikramiyesi ödenmesine dair hükümleri gereğince ikramiye ödenir, Ancak, sigortalı sürelerin ikramiye ödenmesinde nazara alınabilmesi için bu sürelerin, TC Emekli Sandığı’na tabi daire, kuruluş ve ortaklıklarda geçmiş olması gerekmektedir. Bu şekilde sigortalı geçen hizmetlerden dolayı ilgililere evvelce herhangi bir kıdem tazminatı veya emeklilik ikramiyesi ödenmiş süre var ise, emeklilik ikramiyesinin hesabında bu süre nazara alınmaz. Bu kanunun 8. maddesi uyarınca birleştirilen hizmet süreleri üzerinden son 7 yıllık sürenin yarısından fazlasının TC Emekli Sandığı’nda geçmiş olması nedeniyle bu kurumca aylık bağlanmış olsa dahi, son defa TC Emekli Sandığı’na tabi görevden emekliye ayrılmayanlara emeklilik ikramiyesi ödenmez. Bu gibilerln ayrıldıkları görev itibarıyla kıdem tazminatı alma hakları varsa bu hakları saklıdır.” 3) Sosyal güvenlik sistemi aylığı bağlayacak kurumu “birleştirilen hizmet süreleri üzerinden son 7 yıllık sürenin yarısından fazlasının” geçtiği kurum göz önüne alınarak saptanmaktadır. Bu durumda sizin yaşlılık aylığınız 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası’na göre değil, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’na göre bağlanacaktır. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Ağustos www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Canlı bir varlığın etkin gücü. 2/ 1 Bir anlatımda ve 2 rilmek istenen öz... Bağışlama. 3 3/ Aldatma işi, hi 4 le... Bir ilimiz. 4/ 5 Zurnanın dudaklara gelen kamış 6 bölümü... “ ge 7 licek cümle ek 8 sikler biter” (Yunus Emre). 5/ 9 Ekin demetlerini yükse1 2 3 4 5 6 7 8 9 ğe atmaya yarar yaba... 1 S A R I Ç İ Ç E K Trabzon’un bir ilçesi. 6/ 2 A S O R L A P A Geminin rüzgâr alan yaT E K İ N nı... Bir tür deniz taşı 3 K E M K A T I K macılığı. 7/ Motorlu ta 4 A S 5 R B E KM B şıtlarda direksiyon ile teN E F T İ R E kerlek arasındaki bağ 6 lantıyı sağlayan mil... 7 S E L E M B A S Hava basıncı birimi. 8/ 8 E Ş E K B ON N Toprak, kum ve saman 9 T A Ş İ K A R D İ elemeye yarayan iri delikli kalbur... Zihin. 9/ Aydın ilinde ünlü bir antik kent. İngilizceyi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster University ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Busness Administration’da master yapmış Bağışsever Halkımız ile Gazilerimiz Arasında Sağlam Bir Köprü ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH Gramer, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview hazırlık. Acıbadem / İstanbul 0 536 225 07 80 TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ ELELE VAKFI Halk Bankası Ankara K.Esat Ş. 16 0000 13 YTL Tel: 0312 431 99 36 www.elele.org.tr YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir halkın bütün dünyaya yayılması. 2/ “O kuş en kuytu bahçelerde öter / Yükselir perde perde sesi” (Yahya Kemal)... Bir giyeceğin göğüsle omuz arasında kalan bölümüne eklenen parça. 3/ Bir soru sözü... Tütün yaprağı dizisi. 4/ Çarşılarda aynı işi yapan esnafın bulunduğu bölüm... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 5/ Yüz ifadesi... Eski dilde kapı. 6/ Yapma, etme... Karakter. 7/ Suudi Arabistan’ın plaka imi... İki nicelik arasındaki bağıntı. 8/ “Almangümüşü” de denilen, çinko, bakır ve nikelden oluşan alaşım... Neodim elementinin simgesi. 9/ Gümüş görünüşünde bir alaşım. CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle