22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS 2007 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN dishab?cumhuriyet.com.tr Türkiye’de demokrasinin temellerinin sınanacağı kritik bir dönemden geçildiğini görmek zorundalar DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ İslamcılara açık çek verilmedi THODORİS KANELLU Bernard Kouchner Şov! W. Bush’un Irak macerasına katılan sözde koalisyonun, üç yılı aşkın işgalden sonra varılan hezimetin ardından bütünüyle çökme aşamasına hızla yaklaştığı bir sırada, Amerika’ya şirin görünmek için yanıp tutuşan Sarkozy, soldan sağa dönmede ‘sınır tanımayan’ dahası ‘yanlış hesabın Bağdat’tan döneceğinden’ habersiz cevval Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner’i, Kosova ‘başarısının’(!) ardından bu kez Ortadoğu’nun ‘yalnız adamına’ destek vermek üzere Bağdat’a koşturmuştur. Fransa’nın W. Bush’a arka çıkma girişimi, dünya başkentlerinde genel olarak ‘tebessümle’ karşılanmasına karşın, daha çok Amerika’yla ilişkilerde yeni bir sayfanın açıldığının ilk adımı olarak yorumlanmıştır. Buna karşılık bu girişim ülkede sert tepkilere yol açmıştır. Örneğin Türkiye basınında da yer aldığı gibi muhalefetteki yeşil milletvekili Noel Mamere’in “Fransa ‘fino köpeği’ gibi davranıyor” şeklindeki eleştirileriyle karşılaşmıştı. Anımsanacağı üzere ‘fino’ benzetmesi Irak savaşında W. Bush’un bir dediğini iki etmemekle ün yapan eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’e aitti. Çizerler bu benzetmeyi Amerikan Başkanı’nın sevimli köpeğinden ilham alarak yapmışlardı. Ama o günlerden bu yana köprülerin altından çok sular akmış, başkanın yanında sevimli köpeğinden başka, yakın danışmanları dahil, pek kimse kalmamıştı. W. Bush’la Irak savaşına katılanların en güçlü üyesi İngiltere de artık eski İngiltere değil. Parlamentosundan Irak savaşına sert eleştiriler geliyor. Öyle ki, yeni Başbakan Brovn yakın gelecekte, ihtimal ‘petrol paylaşımında’ düş kırıklığına uğradığından olmalı, Irak’tan asker çekme hazırlığında. Özetle, W. Bush için Irak’ta hele bu saattan sonra kendisine ‘sadık finolar’ bulması eskisi kadar kolay görünmemektedir. Ne var ki ‘sadık fino’luğa soyunmak ne denli zor ve riskliyse de, ‘fino rolü’ oynamanın tehlikesi yok. Atlantik ötesine aşırı düşkünlüğü bilinen Sarkozy, W. Bush’un Irak bataklığından nasıl çıkacağının şaşkınlığının yanı sıra ülkesinde ve dünyada giderek artan yalnızlığında, bütünüyle görüntüden ibaret de olsa yanında görünme fırsatını kaçıracak değildi. Yeşil vekil Mamere’in ‘Bu pisliğin içinde ne yapacağız,elimizi kirletmekten başka!’ şeklindeki sert eleştirilerinde kuşkusuz, yalnız değil. Kouchner’in Bağdat seferinin ipliği daha başlamadan pazara çıkmıştı. Sarkozy’nin, Avrupa İşleri ve Dışişleri Bakanı’nın ziyaretin kendi inisiyatifiyle gerçekleştiğinin altını çizmek için; “Ziyareti ABD’ye önceden haber verdiğimiz doğru değil” diyerek Amerikalı, İngiliz ve Alman meslektaşlarını ziyaretten birkaç saat önce haberdar ettiğini söylemesi ise ilginçtir. ABD’yi, ziyaretinden sadece birkaç saat önce haberdar etmek, ne zamandan beri Washington’a önceden haber verilmediği anlamına gelmektedir? Bu ayrıca, bizzat kendi itirafıyla, ziyaretini Amerikalılara bal gibi haber verdiğini, dahası ziyareti onların izniyle yaptığını ortaya koymaktadır. İşin aslı ise kimsenin saklısı değil. Ziyaretin, Sarkozy’nin W. Bush ailesinin yazlığında geçirdiği tatil sırasında ve Dışişleri Bakanı Bayan Rice’ın da bilgisi dahilinde kararlaştırıldığı, herkesin ayırdında olduğu bir ‘sır’dır. ??? Fransız Dışişleri Bakanı’nın bu girişimi ne denli beyhude olsa da yine de en azından kendilerine göre bazı önemli nedenleri yok değil. Birincisi, Sarkozy’nin, bu girişimle Ortadoğu’da olduğu gibi bizzat kendi ülkesinde ve dünyada artan bir biçimde yalnız kalan Amerikan Başkanı’na arka çıkarak, uluslararası sorunlarda Fransa’nın da önemli bir oyuncu olduğunu göstermeyi, lrak’ta özellikle Kürtler başta olmak üzere Şiilerle de kucaklaşarak onca savaşa ve karmaşaya karşın tıkır tıkır işleyen petrole ve ticarete bir yerinden katılmayı hedeflediğinden kuşku yok. Ama müstevli Amerika’ya arka çıkma düşü, aslında daha da iddialı: Birincisi, işgal altında olunduğu yetmiyormuş gibi körüklenen etnik ve dinsel karşıtlıklar temelinde ve direncin hız kaybetmeden sürdüğü bir ortamda, tarafları birbirleriyle uzlaşarak Amerika’ya yardımcı olmaya ikna etmek. İkincisi ise Irak bataklığını BM’nin sırtına yüklemek. BM’nin Irak krizine ‘müdahil’ olması, çoğu uzmanın da vurguladığı gibi, 1770 numaralı kararla BM Güvenlik Konseyi’nin Irak otoritesine destek ve yardımını, durumun elverişli olması dışında sınırlamaktadır. Oysa ne dün ne de bugün durum böylesi bir destek için elverişli olmaktan çok uzaktır. Özetle Sarkozy ve Kouchner’in şovu şov olarak kalmaktan öte anlam taşımamaktadır. Ayrıca W. Bush’un Fransa’nın desteğine ihtiyaç duymadığı da ortadadır. Zira başkan her zaman olduğu gibi bugün de ‘zaferden’ söz etmektedir. Ona göre Amerikan halkı bu savaşı sürdürmelidir. Bu Tanrı’nın buyruğudur: “Amerikan halkının, Ortadoğu halkları Tanrı’nın herkese bahşettiği özgürlüğe kavuşmadan, güvenlik içinde olması asla mümkün değildir. Iraklılar bugün diktatörlük altında değil, demokrasi içinde yaşamaktadır!” Pes doğrusu! Ne diyelim, Tanrısı ıslah etsin! T ürk Silahlı Kuvvetleri’nin bugüne kadar gösterdiği en büyük başarı, politik yaşama defalarca müdahale etmesi ve bu çerçevede varlığının önemini vurgulamasıdır. Üstelik ordu, demokrasi ve çağdaşlık yönünde, Müslüman bir ülkenin laik karakterini savunan hiçbir siyasi partinin sağlayamadığı kadar istikrarlı yol izlemiştir. Türkiye’deki siyasi partiler, orduya güvenerek, olayların istedikleri şekilde gelişeceğine inandılar, ancak genelde hep yanıldılar. Silahlı kuvvetler ise her fırsatta siyasi güçlerin boşluğunu doldurdu. Ordu son derece açık ve net bir şekilde kendi çıkarlarını kollamaktadır. Faaliyetleriyle Türkiye ekonomisinin büyük bir bölümüne hâkim konumdadır. Türkiye’de bugüne kadar ülke kalkınması, ordunun ekonomik faaliyetlerine bağlıydı. İslamcı AKP’nin en büyük başarısı ise ülkenin geliştirilmesi yönünde oldu. Bunun en büyük kanıtı, Türkiye’yi AB’nin eşiğine kadar taşımasıdır. Bu noktada AKPordu çatışması beklenen bir gelişmeydi. Bu çatışmada kazanan taraf, son seçimlerde oyların yaklaşık yarısını alan İslamcı AKP’dir. Türkiye’deki seçim sonuçlarındaki en büyük etken, ordunun yarıdarbesi olarak tanımlanan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı sergilediği tutum ile Genelkurmay’ın internet sayfasında yer alan açıklamadır. Ordunun suskunluğu geri adım olarak yorumlanmamalı Tayyip Erdoğan’ın partisi AKP’nin oyların yüzde 47’sini alması, Türkiye’de sağlık, eğitim, yerleşim hizmetlerindeki düzelme ve orta direk vatandaşın yaşam düzeyinin artması ile doğru orantılıdır. Ayrıca Türklerin (AB üyeliği çerçevesinde) istikrara ve modernleşmeye ihtiyaç duymasının bir sonucu olarak oy artışı sağlanmıştır. Erdoğan ve eçimlerden Gül icraatlarıyla Türkiye’yi çıkan yüzde AB’nin eşiğine kadar 46.7’lık oy oranı, getirdiler. İşte tüm bu Türklerin ılımlı etkenler dikkate İslamcılara açık alındığında, yabancı basın doğal olarak seçimlerden çek verip orduya sonra Türkiye’nin krizden “hayır” demeleri çıktığını dile getirdi. Ve değil, demokrasi yine doğal olarak Türk yolunda Genelkurmay Başkanı yaptıkları bir Yaşar Büyükanıt da devletin laik duruşuna seçim anlamına yönelik başka açıklamalar gelmektedir. yapmaktansa susmayı tercih etti. Bu noktada vurgulanması gereken husus, bu suskunluk kesinlikle yenilgi ya da geri adım olarak yorumlanmamalıdır. Orgeneral Büyükanıt, silahlı kuvvetlerin önceliğinin emrindeki güçlerin saygınlığını korumak olduğunun farkındadır. Türkler ülkelerinin silahlı kuvvetlerine güveniyorlar. Bu nedenle orduyu istikrarsızlık ya da gerilemeyle özdeşleştirmemesi gerekenler (Erdoğan ve Gül), ülkede demokrasinin temellerinin sınanacağı kritik bir dönemden geçtiklerinin farkında olmak zorundadırlar. Seçimlerden çıkan yüzde 46.7’lık oy oranı, Türklerin ılımlı İslamcılara açık çek verip orduya “hayır” demeleri değil, demokrasi yolunda yaptıkları bir seçim anlamına gelmektedir. Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na yeniden aday olması, Erdoğan hükümetinin geri alınamaz hakkı olsa dahi, ordu ile yeni bir sürtüşmeye yol açabilir. Büyükanıt’ın daha fazla gerginlik yaratmama kararı sürekli olamamakla beraber, Erdoğan’ın bundan böyle takip etmek zorunda olduğu yolu da göstermektedir. Ilımlılık, ilerleme, bütün Türk halkının gelişmesi ve hâlâ açıkta olan AB süreci. Türkiye’deki yönetim “demokrasi” sağlam temellere oturana kadar (iyi ya da kötü), halkın büyük bir çoğunluğunun devletin laik karakterine inandığını kesinlikle unutmamalıdır. Aynı zamanda, siyasetin mevcut kurallarına uygun yol izlemeleri de onlara haklılık kazandıracak diğer bir faktördür ve bunu da unutmamaları gerekir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bugüne kadar ülkenin siyasi yaşamında hiçbir zaman düzenli ve belirli bir rolü olmamıştır. Bu çerçevede AKP’yi de düzenli bir şekilde takip edemediğinin bilinmesi gerekir. Ancak yine ordu daima gerektiği zaman düzenli olarak müdahale etmektedir. THE INDEPENDENT 21 AĞUSTOS 2007 S İşgal terör tehlikesini ateşliyor SEUMAS MILNE I Yunancadan çeviren: Murat İlem (Eleftherotipia, Yunanistan, 21 Ağustos 2007) rak savaşını kazanmanın zor olduğunu savunan felaket heveslileri Afganistan’ın farklı olduğunu düşünüyor. George Bush’un terörle savaşını başlatan işgal, işgalci ülkelerde hâlâ güçlü seslerle savunuluyor. New York Times’ın bu hafta kullandığı ifadelerle “iyi savaş” hâlâ kazanılabilir. Basra’dan İngiliz güçlerinin çekilmesine yönelik tartışmalar artarken Kâbil veya Kandahar’dan çekilme konusunda konuşulmuyor. Aksine mevcut 7000 asker sayısının artırılması planlanırken, bakanlar, komutanlar ve yetkililer tüm yaz boyunca Dışişleri Bakanı David Miliband’in da ısrar ettiği gibi İngiltere’nin Afganistan’da uzun süre kalacağı mesajlarını veriyor. İngiliz büyükelçisi Sir Sherard CowperColes “Onlarca yıl kalabiliriz” derken Helmand bölgesindeki İngiliz komutanı John Lorimer, askeri işgalin Kuzey İrlanda’nın 38 yıllık işgalinden daha fazla süreceği görüşünde. Brown hükümetinin Irak’taki güçlerini azaltmasından doğacak bir siyasi örtü ihtiyacına izin verilse bile bu durum İngiliz ve hatta Afgan halkına sorulmadan belirsiz süreli açık bir işgale işaret ediyor. Tüm bunlar İngiltere’nin geçen yıl binlerce askeri “tek bir kurşun atmadan yeniden yapılanmaya yardım” için güneye göndermesinin ardından Afganistan’da daha fazla varlık göstermesine neden oldu. İki milyon cephanenin ardından şu anda barış gücü görevi yapıyor olması gereken askerler, Peştun milliyetçileri, cihatçıları ve yabancı işgaline karşı savaşmaya kararlı tüm grupları çatısında toplayan Taliban isyancılarına karşı açık savaş içindeler. İngiliz kayıpları diğer Batılı askerlerin yanı sıra hızla artarken İngiliz kamuoyu, medyanın “çocuklarımız ön saflarda” diyetinden bıkmış durumda. 6 yıl önce kurtarılmış olması gereken Afganlar içinse yaşam giderek kötüleşiyor. Kızılhaç Uluslararası Komisyonu iki ay önce insani durumun giderek kötüleştiğini, sivillerin kirli bir savaş yüzünden artan güvensizlik ve şiddet ortamından “korkunç” bir biçimde etkilendiklerini rapor etti. Güneydeki savaş 80 bin kişinin evini terk etmesine neden olurken sivil ölümleri geçen yıla oranla iki kat arttı. Yalnızca haziran ayında 200’den fazla insan ABD veya NATO askerleri tarafından öldürüldü. Bu sayı Taliban’ın öldürdüğü sivil sayısından kat kat fazla. ABD’nin hava saldırıları şiddet gösterilerine ve Taliban’ın silahlı savaşımına desteği artırdı. İyi bir savaş! İşgalin Afganistan’a barış, kalkınma getirmediği açık bir biçimde ortadayken ve İngiltere, Kanada, İtalya ve Alman ABD Başkanı Bush, Irak’taki savaşı kazanabilecekleri konusunda hala umutlu... halklarının çoğu askerlerinin geri çekilmesini isterken neden hâlâ bu savaşın “iyi bir savaş” olarak görüldüğü ilk bakışta anlaşılmıyor. Bunda işgalin El Kaide’nin Afgan kamplarından kısmen koordine edilen 11 Eylül saldırılarına yanıt olarak başlatılmış olması ve BM kararlarının (ki bu kararlarda Afganistan açık bir biçimde belirtilmiyor) etkisi olabilir. Buna ek olarak Taliban rejiminin baskıcı ve karanlık geçmişi ve elit kesimlerin askeri bir başarısızlık durumunda ileride Batı gücünün yansımalarını yitireceği korkusu da sayılabilir. Ancak ABD ve müttefiklerinin Taliban’ı devirmek için belli El Kaide güçlerini hedef alacağına etnik bir iç savaşa girmesi, savaş ağaları ve ülke genelinde caniler yaratılmasına neden oldu. El Kaide terör ağları köklerinden söküleceği yerde, Pakistan ve Irak’a kaçmalarına izin verildi, yakalanması ilk hedef olan Usame bin Ladin kaçarken, kadınların Kâbil ve başka kentlerde sınırlı özgürlükleri tecavüz ve şiddetle kesildi. Batılı politikacılar Afgan hükümetinin demokratik bir biçimde seçildiğini savunurken seçimlerde yaygın olarak hile ve korkutma taktikleri uygulanarak siyasi partilerin seçimlere katılmasına izin verilmedi. İşgal altındaki Afganistan’da BM’nin geçen yıl uyardığı gibi dünyadaki uyuşturucunun yüzde 90’ı üretilirken, yolsuzluk ve güvensizlik ortamıyla yeniden yapılanma gerçekleştirilemedi. 1970 ve 80’lerde Afganistan’da kız çocuklarının okula ve üniversiteye gitmeleri cesaretlendiriliyor, ülkede öğretmen ve devlet memuru görevlerinin yarısına kadınlar getiriliyor, hükümet yoksullara toprak dağıtıyordu. Ama ABD Soğuk Savaş döneminde bunu yıkmak için milyonlarca dolar harcayarak cihatçı Frankenstein El Kaide’nin yaratılması için temelleri attı. Gordon Brown bugün Afganistan’ın teröre karşı “ön cephe” olduğunu ileri sürüyor. Gerçekte El Kaide tehlikesi Batı’nın desteklediği diktatör rejimleri olan Pakistan ve Suudi Arabistan’da bulunuyor. Buna destek ise Irak, Afganistan ve Pakistan bölgelerinin işgaliyle artıyor. İngiltere 170 yıldır Afganistan’da dördüncü savaşını yapıyor. Bugüne kadar halkın desteğini almadan dışardan bir hükümetin dayatılamayacağını öğrenmiş olması gerekirdi. Bu yaz başında Afgan senatosu yabancı güçlerin geri çekilmesi ve Taliban’la müzakereler konusunda bir tarih belirlenmesini istedi. Afganistan’da yabancı güçler olduğu sürece barış ve istikrar sağlanamayacağı gibi daha geniş bir çözümün Taliban’ın yanı sıra İran ve Pakistan gibi bölgesel güçleri içermesi gerekecek. Ne yazık ki politika, bunu tüm tarafların kabul etmesine kadar daha çok kanın döküleceğinin işaretlerini veriyor. İngilizceden çeviren: Elçin Poyrazlar (Guardian, İngiltere, 23 Ağustos 2007) T.C. ÜSKÜDAR 1.İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKUL SATIŞ İLANI 2007/11 Satış Üsküdar Bulgurlu mahallesi 220/2 pafta, 1986 ada, 4 parsel sayılı 219 m2 miktarlı arsanın tamamı satılarak paraya çevrilecektir. İMAR DURUMU: Üsküdar Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nün 14.08.2006 tarih 2064 sayılı yazısından 11.08.1998 tanzim tarihli 1/1000 ölçekli Bulgurlu Kısıklı uyguluma imar planında H=12.50 m. (4 kat) yükseklikte TAKS:0.45 emsalde ikiz nizam konut alanında kalmaktadır. HALİ HAZIR DURUMU: Satışı yapılacak olan gayrimenkul Dut Dibi Sokak ile Güvercin sokağının kesiştiği köşe parsel olup Çevresinde 4/5 katlı konut yapılaşması oluşmuştur.Satış konusu taşınmaz düz bir topografik yapıya sahiptir. Sosyal, kültürel, sağlık, eğitim ve alışveriş merkezlerine yakın konumdadır. KIYMETİ: Bilirkişi tarafından 200.166,00 YTL olarak takdir edilmiştir. SATIŞ ŞARTLARI: 1 Satış 15/10/2007 günü saat 14.30 14.40 arasında Üsküdar l. İcra Müdürlüğünde yapılacaktır. Birinci açık arttırmada tahmin edilen değerin % 60’ı ile satış masraflarını aşmak ve öncelikle ödenmesi gereken alacaklıların alacaklarını karşılamak kaydı ile en çok pey sürene ihale edilecektir. Böyle bir bedelle alıcı çıkmaması halinde en çok pey sürenlerin taahhütleri baki kalmak kaydı ile 25/10/2007 günü aynı yer ve saatlerde ikinci açık arttırması yapılacak ve bu arttırmada da tahmin edilen değerlerinin % 40 ile satış masraflarını aşmak ve öncelikle ödenmesi gereken alacaklıların alacaklarını karşılamak kayıt ve şartı ile en çok pey sürenlere ihale edilecektir. 2Arttırmaya iştirak edecek olanların tahmin edilen değerin % 20’si oranında Türk parası nakit veya banka teminat mektubu ya da bloke edilmiş çek ibraz etmeleri şarttır. Satış İcra İflas Kanununun 130. Maddesi gereğince peşin para ile yapılacak ve istem halinde halin icabına göre 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. İhale damga pulu, katma değer vergisi, tapu tescil ve tahliye masrafları alıcıya ait olup diğer ilişikleri ihale bedelinden karşılanacaktır. 3İpotek sahibi alacaklılar ile, diğer ilgililerin bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, hususi ile faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgelerle 15 gün içersinde Müdürlüğümüz dosyasına bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaştırma dışında kalacaklardır. 4Satış bedeli hemen veya verilen müddet içersinde ödenmediği takdirde icra iflas yasasının 133. Maddesi gereğince ihale feshedilerek iki ihale arasındaki farktan ve geçen günlerin temerrüt faizinden alıcı ve kefilleri sorumlu tutulup, hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden Müdürlüğümüzce tahsil edilecektir. 5Şartname ilk satış gününden en az 15 gün evvelinden dosyasında hazır olup, istem halinde masrafı verildiğinde bir örneği gönderilecektir. 6Satışa katılanların şartnameyi görmüş, içeriğini aynen kabul etmiş sayılacakları, daha fazla bilgi almak isteyenlerin Müdürlüğümüzün 2007/11 satış Sayılı dosyasına müracaat etmeleri ve tebligat yapılamayan ilgililere ilan en tebliğ olunur olunur. 23/08/2007 Basın: 46345 2006/5527 Satılmasına Karar Verilen Taşınmazın Cinsi, Kıymeti, Adedi Evsafı: Taşınmazın Bilgileri: Taşınmaz Mal Taşınmazın Adresi: Merkez / TEKİRDAĞ Taşınmazın Yüzölçümü: 37500 m2 Taşınmazın Özellikleri: Tekirdağ merkeTekirdağ merkez Akçahalil köyü 185 Parsel sayılı toplam 37500 m2 yüzölçümlü tarla olup yerleşim alanına yakındır. Sulama imkanı yoksa da her türlü kuru tarım yapılabilir. Takdir Olunan Kıymeti: 22.500,00.YTL. Satış saati: 10.0010,10 Taşınmaz adresi: Tekirdağ merkez Akçahalil köyü 260 parselinde kayıtlı toplam 15600 m2 yüzölçümlü olup tarla vasfındadır yerleşim alanına yakın olup yol, su bulunduğundan ulaşım ve işleme kolaylığı sağlar. Her türlü kuru tarım yapılabilir. Takdir olunan kıymeti: 31.200,00.YTL. Satış saati: 10,2010,30 Taşınmaz adresi: Tekirdağ merkez Aydoğdu mah. Uluağaç sokak papazçeşme mevkii 1026 ada 51 parsel kayıtlı 100 m2 yüzölçümlü taşınmaz ve bu taşınmaz üzerindeki betonarme karkas tarzında inşa edilmiş tek katlı evdir, sobalı taşınmazın 1. katının kolonları dökülmüştür, taşınmaz meskenin brüt yüzölçümü 85 m2 olup 1 oda, l salon, mutfak, banyo, tuvalet ve holden oluşmaktadır. Salon ve oda yer döşemeleri PVC marley koridor ve ıslak hacimleri karo mozaik yer döşemeli duvarlar plastik badanalıdır. Üzeri çatısız olup yıpranma payı % 30 mertebesindedir. Takdir olunan kıymeti: 30.312,50.YTL Satış saati: 10,4010,50 KDV Oranı: ..... 1. Satış Günü: 01/11/2007 10:00 Perşembe 2. Satış Günü: 12/11/2007 Pazartesi Yukarıda özellikleri yazılı taşınmaz/lar bir borç nedeni ile açık arttırma suretiyle satılacaktır. Satış Şartları: 1 Satış yukarıda belirtilen gün ve saatte 1.İCRA MÜDÜRLÜĞÜNDE ADLİYE SARAYI MERKEZ TEKİRDAĞ’da açık artırma sureti ile yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin % 60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmaz ise en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartı ile yukarıda belirtilen gün ve saatlerde ikinci arttırmaya çıkılacaktır. Bu arttırmada da bu miktar elde edilememiş ise taşınmaz en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana ihale edilecektir. Şu kadarki, arttırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin % 40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmaz ise satış talebi düşecektir. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin % 20’si nisbetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, ihale pulu, 1/2 tapu harcı ve masrafları, KDV alıcıya aittir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu taşınmaz üzerindeki haklarını hususu ile faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile onbeş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın Dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenleri şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2006/5527 sayılı dosya numarası ile Müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 23/08/2007 (İc.İf.K.126) Basın: 46357 TEKİRDAĞ 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZ AÇIK ARTIRMA İLANI CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle