23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 AĞUSTOS 2007 PAZAR 16 Olacak A. Düşova: “AKP’nin cumhurbaşkanı adayı Gül, seçilince de AKP’nin cumhurbaşkanı olur” Ya ğ m u r E k i m Karşılıksız çekler artmış... “Karşılıklı çekmişlerdir!” SİYASETİN gündelik dedikodularına dalınca devletin değiştirilme sürecini görmezden gelmenin sıradanlaştığını söylüyor Ankara’daki dostumuz Mustafa Yıldırım ve “Siyasetçilere, ABDAB işgal planlarında Türkiye’nin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yerini anlamaya çalışmak hem zor geliyor, hem de sıkıntılı. NATO Genişletme Projesi’nde Türkiye’ye düşen görev belli de bundan ulusumuzun bilgisi yok” diyor: “Durum böyle olunca, suya sabuna dokunmadan siyasal parti liderliği yapmak da günlük gevezeliğe denk düşüyor. Adamın biri Anayasa’dan Atatürk ilkeleri çıkarılsın deyince, ortalık karışıyor ama içerden dışardan devletinin temel varlığı parçalanmış; ne Anayasa’nın maddesi kalmış, ne de ruhu; federasyon altyapısı tamamlanmış, üst yapılardan siyasal kurumlaşma da öyle. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU ABD Irak’ta felaket senaryosu yazıyormuş. O zaman yaşadığımız ne? Cihat Kaya Çetin: “Tebliğ ve cemaat aşamaları tamamlandığına göre inadına adaylıkla cihat süreci mi başlıyor?” Sırada ne var? Sıra, çalınan Türk egemenliğine kılıf olarak ruhunu yitirmekte olan çoğunluğa bir ‘president’ seçtirmeye gelmiş. Seçilen kafasına göre yönetecek ya da Başbakan’ın bir dediğini iki etmeyecek, ‘Çankaya Noteri’ olacak. AB’ye uygun olarak ulusal egemenlik mi kaldırılacak; emriniz olur, kalksın! Amerikan askerleri ulusal sınırlar içinde yerleşerek komşulara saldırmak; gerektiğinde içerdeki muhalefeti ulusal ordunun komuta kademelerini ele geçirenlerle birlikte ezmek mi istedi; al sana onay! İlke de ilke, bağımsızlık da bağımsızlık, diye ayağa mı kalktınız: Halkın yüzde 80’inin seçtiği kişiye, yani halka, yani çoğulcu, çok kültürlü, çok parçalı demokrasiye karşısınız, faşist, militarist ve Mandater hatta Kemalistsiniz! Bazı yurttaşlar duygularını akıllarının önüne koyuyorlar ve ‘parsel parsel satıldığımıza inanmıyorum’ diyorlar. İşimiz inanmak mı; yoksa gerçekleri olduğu gibi görerek gereğini yapmak mı? ‘Mandater Cumhuriyet Koalisyonu’ işin sonuna gelmişken Deniz Baykal, eski tür sokak politikası oyunlarını ‘siyaset yapmak’ sanıyor! Oysa cumhurbaşkanını halk seçerse padişahlık güvencede! Nerenin padişahı mı, anımsayalım: Başbakan RTE, bir televizyon programında başkanlık sistemini övüp, bunun bürokrasiyi ortadan kaldıracağını savunmuş ve ‘Bunun uygulanabilmesi için eyalet sisteminin olması gerekmiyor mu’ sorusuna ‘Eh, tabii o zaman ona uygun bir yapılanma da olmalı. Altı kaval üstü şişhane olmaz’ dememiş miydi! Üstü padişah olursa altı ne olmuş olacak?” Gerçeği Aramak, Gerçeği Bulmak AKP’nin seçim başarısı toplumun geniş bir kesimi tarafından içe sindirilemiyor. AKP’nin bir yasama dönemi daha iktidarını sürdürmesinden hoşnut olmayan bu kesimin bir bölümü de seçim sonuçlarını, Türkiye’nin iç gerçeklerinden çok AKP’ye destek veren dış güçlere bağlıyor. Bu dış güçler Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Barzani, Talabani, Rum ve Ermeni lobileri olarak sıralanıyor. Gerçekten de Türkiye’deki siyasal iktidarın bir dönem daha sürmesinde kendileri açısından yarar gören, bundan çıkarı olan güçler seçimlerde AKP’yi desteklemişler, bunu açıkça dile getirmekten de çekinmemişlerdir. Sanırım, şunu da düşünmekte yarar vardır: Dış destek, hiç kuşku yok ki iktidar partisinin elini rahatlatmış, hareket alanını genişletmiş, ona fazladan bir özgüven kazandırmıştır, fakat sonuçta sandık başına giderek oy kullanan seçmen için bu dış desteğin ‘doğrudan’ bir anlam içerdiği de söylenemez. Tam tersine, sözgelimi, ABD karşıtlığının yüzde 90’ların üzerinde tavan yaptığı bir dönemde bir parti, “Amerika da bizi destekliyor!” dediğinde alması gereken oyu da alamaz. Aynı durum diğer dış güçler için de geçerlidir. Dolayısıyla dış güçlerin desteğiyle seçmenlerin eğilimleri arasında ‘doğrudan’ bir ilişki bulunmamaktadır. 1950 yılından bu yana siyasal yaşamımızda başta ABD olmak üzere dış güçler önemli roller oynamışlardır. Fakat üç askeri darbenin dışında siyasal iktidarları belirleyen yine de her zaman oy sandığı, başka bir deyişle Türkiye’nin iç koşulları, iç dinamiklerinin seçmenler üzerindeki etkileri olmuştur. ??? 1950’den bu yana seçim sonuçlarına bir göz atalım... 1950: Demokrat Parti yüzde 52.68, Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 39.45/ 1954: DP 57.61, CHP 35.36, 1957: DP 47.91, CHP 41.12/ 1961: Adalet Partisi 34.80, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi 13.96, Yeni Türkiye Partisi 13.73, CHP 36.74/ 1965: AP 52.87, CHP 28.75, Türkiye İşçi Partisi 2.97 / 1969: AP 46.55, CHP 27.37, TİP 2.68/ 1973: AP 29.82, Demokratik Parti 11.89, Milli Selamet Partisi 11.80, CHP 33.29/ 1977: AP 36.89, MSP 8.57, Milliyetçi Hareket Partisi 6.42, Cumhuriyetçi Güven Partisi 1.87, Demokratik Parti 1.85. CHP 41.39/ 1983: Anavatan Partisi 45.14, Milli Demokratik Parti 23.27, Halkçı Parti 30.46/ 1987: ANAP 36.31, Doğru Yol Partisi 19.14, Refah Partisi 7.16, Milliyetçi Çalışma Partisi 2.93, (Sosyaldemokrat Halkçı Parti 24.74, Demokratik Sol Parti 8.53)/ 1991: DYP 27.03, ANAP 24.01, RP 16.88, (SHP 20.75, DSP 10.75)/ 1995: RP 21.38, ANAP 19.65, DYP 19.18, Milliyetçi Hareket Partisi 8.18, Halkın Demokrasi Partisi 4.17, (DSP 14.64, CHP 10.71/ 1999: MHP 17.98, Fazilet Partisi 15.41, ANAP 13.22, DYP 12.01, HADEP 4.75, DSP 22.19, CHP 8.71, diğer sol partiler 1.39)/ 2002: Adalet ve Kalkınma Partisi 34.43, Saadet Partisi 2.49, DYP 9.54, MHP 8.35, Genç Parti 7.25, ANAP 5.11, DEHAP 6.14, (DSP 1.22, CHP 19.41, diğer sol partiler 1.04)/ 2007 AKP 46.58, Saadet Partisi 2.34, MHP 14.27, Demokrat Parti 5.42, Bağımsızlar 5.39, GP 3.04. (CHP 20.88, diğer sol partiler 0.82) Bu sayılar 57 yıllık çok partili dönemdeki seçmen eğilimlerini somut olarak ortaya koymaktadır. Türkiye’de muhafazakâr oyların toplamı her zaman, sosyal dönüşümden yana olanlarınkinden daha fazla olmuştur. Yine bu sayılara bakıldığında AKP’nin ‘başarısı’nda da pek şaşılacak bir yan olmadığı görülmektedir. Siyasal İslamcı partilerin 1999’da yüzde 15.41 olan oy oranı 2002’de yüzde 34.43’e, 2007’de de 46.58’e yükselmiştir. ??? Olağanüstü bir gelişme olmadığı takdirde AKP Kayseri Milletvekili Abdullah Gül 28 Ağustos günü Türkiye Cumhurbaşkanı seçilecektir. Laikdemokratik bir cumhuriyette İslamcı gelenekten bir politikacının devletin en yüce makamına gelmesinin içe sindirilmesi hiç kolay olmasa da gün, şaşırma, bocalama, edilgenleşme, sinip köşeye çekilme günü değildir. Toplumsal dönüşümden, ilerlemeden, çağdaşlaşmadan yana laikdemokrat güçler takkelerini önlerine alıp bu ülkede, nesnel koşulların kendi başarıları için en uygun olduğu dönemlerde bile niçin hep azınlıkta kaldıklarını düşünmelidirler. Suçu başkalarında aramak, bir suçlu bulmak insanı belki rahatlatır, ama onu gerçeğe, doğruya, geleceğe açılan kapılara götürmez. Bize gerekli olan ise gerçektir. Canımızı sıksa da, içimizi acıtsa da gerçeğe ulaşmak, gerçekle yüzleşmek zorundayız. Başka bir Türkiye düşünden vazgeçmediysek tabii. (eposta: dkavukcuoglu@superonline.com) Hortumcu Gülhan Elmas: “Susuzluğa isyan eden Ankaralıları militanlıkla suçlayan Melih Gökçek’in itfaiye araçlarından su isteyen kadınları da hortumculukla suçlaması yakındır!” SESSİZ SEDASIZ (!) Yeni cumhuriyetin ciheti askeriyesi! İKİNCİ cumhuriyetçi gazeteci, ikinci cumhuriyetçi yazara soruyor: “Peki bugünkü devlet kadrolarıyla demokrasiye geçmek için ne tür reformlar gerekiyor?” Yanıt: “Türkiye’de iki tane devlet var. Asker dahil bugün her kurumun içinde yeryüzünü bilen, işlerin artık böyle gidemeyeceğini, Türkiye manzarası böyle devam ederse başımıza büyük bela geleceğini gören ciddi kadrolar var. Yani bir yanda bu donanımlı, özgüvenli kadrolar var, diğer yanda da yerel kuralsızlıklarını, devleti kutsayarak sürdürmek isteyen İttihat Terakki Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Katkı Akif Kökçe: “Susuzluktan dolayı süt ürünlerine yüzde 20 zam geliyormuş. Artık süte su değil, suya süt katacaklar.” zihniyetine sahip olan kesimler var. Devletteki bu iki kesim arasında büyük bir kavga yaşanıyor bugün.” Fatih Aker, yanıtı yorumluyor: “Bu görüş, şimdiden, Fethullah’ın dünyevi sermayesiyle kurdurulmaya çalışılan ikinci cumhuriyetin ciheti askeriyeden de ‘üflenmeye’ başlandığını haber vermek adınadır. Haber değilse bile ‘misenformasyonu’dur. Hazırlıklar, artık asker de dahil edilerek tam gaz görüşü yaygınlaştırılmaya çalışılıyor ama başta CHP olmak üzere, herkes yaz tatilinde!” Tatlı yiyelim tatlı konuşalım... Birlikte diyetisyene gideriz! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Tahtacılar... “Kentlerde otursam da yüreğim, gönlüm dağlardadır. İstedim ki, bu yazdıklarımla yetiştiğim topraklara, kendi insanıma, atalarıma, öğretmenlerime karşı borcumu biraz olsun ödemiş olayım…” Anadolu sevdalısı, dostumuz Musa Seyirci söylemiş bunları. “Yirminci Yüzyılda Fethiye Kırsalında Yaşam”ı anlattığı kitabı için… Sivas’ta irticanın yaktığı Nesimi Çimen’in “o güzel insanlar, o güzel atlara bindiler ve gittiler” sözünden esinlendiği kitabında diyor ki; “1960’lı yıllarda, Yörük yaşamının simgesi olan kara çadır henüz bozulmamışken, evlerdeki develer de katarıyla gitti. Oysa sarı develerimiz obaların süsüydü; çocukluğumuzda onlar ‘ıhınca’ (oturunca), başımızı dizlerine koyar uyurduk. Biz uyanmadan kalkmazlardı…” tısı “yarma tahta”dan damlarını (ev) kuran; “ormancı”yla poz veren Tahtacılarımız… Musa Seyirci, Yörüklerin yanı sıra, bir anlamda onların “orman emektarları” denebilecek Tahtacılara ait “giz”lerin, neden peşine düştüğünü özetle şöyle açıklıyor; “Arkeologlar toprağın altını nasıl iğneyle kuyu kazarak araştırıyorlarsa, toprağın üstündeki sözlü kültürü de belgelemeliyiz. Çünkü toprak ana üstünü örttüğü kültürü uzun süre koruyabilir, oysa günümüz yaşamı sözlü kültürümüzü hızla yok ediyor…” Nitekim 1930’larda Manavgat’ın dağlarında doğan “Tahtacı Türkmen”lerden bilge insan Hasan Şimşek, tüm yaşadıklarını, büyüklerinden dinlediklerini ve kuşaktan kuşağa bildiği her şeyi Musa Seyirci’ye anlatmaya başlayınca, bu ele avuca sığmaz insanların asırlardır süYörük Kültürü regelen serüvenleri de Kültür Bakanlıkitaplaşıverdi. ğı’nın “özverili emekOzan Hasan Aktar”larından olan burak aynı serüveMusa Seyirci, Antalnin kahramanları ya’da ve İzmir’de adeiçin; ta “nefes nefese” gö“Tahtacı diye bizi rev yaptığı kültür mühakir görmeyin, dürlüklerinden sonra Arifiz, kâmiliz, 2003’te, Türkmenistan erenlerdeniz; Kültür Müşaviri oldu. Bizi tanımadan kaKendi deyimiyle, rar vermeyin “meslekte 30. yıl armağaErenler yolunu sünı” gibi gelen bu görevinrenlerdeniz…” de, yaşadıklarını ve öğdeyince de tarihin bu rendiklerini yazma fırsatı en uzun soluklu da bulabildi.. Tahtacı kadın... doğa işçilerinin ne Belli ki “yurt hasdenli aydın ve görreti”yle kaleme aldığı kitabın müş geçirmiş insanlar olduklada, “yörük kültürü”nün ne rı, şiirleşiverdi… denli “içten bir insancıllık”la Türkmenler Anadolu’da Tobezendiğini, kendi çocuklu roslar’a yayıldıkça, hayvancığundan, gençliğinden tanık lıkla yaşayan Yörüklerden kilıklarıyla ve “Türkmen yaşa mileri de “ağaç işleri”nde uzmı”nın hemen tüm ayrıntıla manlaşırlar. rıyla anlattı... Tahtacılar, Fatih’e bile İsBu nedenle “O güzel İnsan tanbul’u kuşatırken gemileri lar, O Güzel Atlar”ı okuyan taşıttığı kalasları Kaz Daherkes, sadece Musa’nın anı ğı’ndan sağlayarak, Osmanlarını değil, Anadolu’daki lı’nın “hünerli emektarları” gözden ırak bir dünyanın “do arasında yer alırlar. ğaya sevdalı” geleneklerini de Peki, günümüzde acaba na“öğrenme” şansını elde edi sıl bir dünya görüşüyle geleneklerini sürdürüyorlar?.. yor. Yanıtı yine Akburak’ın ayKitabı da “Kon”uverdi nı şiirinde; İşte bu şansın sanki deva“Yobaza, softaya karşı koyamını oluşturan “Batı Akdeniz rız, Bölgesi Tahtacıları” da adeta Bilgine, aydına saygı dudağlardan süzülüp başucumu yarız; za “kon”masın mı? Uygarlık yolunda çağa Hem de her biri yaşanmış uyarız, lıkların tartışmasız belgeselMustafa Kemal’i sevenlerini oluşturan “Tahtacı fo lerdeniz…” toğrafları”yla birlikte… “Kolastarı” ile ağaç biçen; (Derin Yayınları0212/527 01 “sac”da ekmek pişiren; üç tel 65) li (saz) ile çalıp söyleyen; ça ekinci?cumhuriyet.com.tr HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 19 Ağustos www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Aşırı karmaşık ve incelikli 1 bir şey için kul 2 lanılan sözcük. 2/ “Denizayısı” 3 da denilen fok 4 cinsi... “Arpa 5 ektim biçemedim / Bir 6 gördüm seçe 7 medim” (Tür 8 kü). 3/ Yat limanı... Çem 9 berin çevresinin çapı1 2 3 4 5 6 7 8 9 na oranını gösteren sa 1 A D I Y AMA N yı. 4/ Kırsal kesimde 2 D İ Ş Y AMA K büyük toprakları olan, K E F E varlıklı ve sözü geçen 3 I Ş I K K İ K İ R İ K kimse... Bir göz rengi. 4 Y K İ İ L 5/ Üye... Üstü kapalı 5 A Y O K E Y olarak anlatma. 6/ Tan 6 M A K İ Ö rıtanımaz... Telefon 7 A M E R İ K A sözü. 7/ İtalya’nın en 8 N A F İ L E U R uzun ırmağı... Bir nes 9 K E K Y Ö R E neye zorunlu olarak bağlı olmayan ve onun özünde bulunmayan nitelik. 8/ Sahip, malik... Ortodokslarda tahta pano üzerine yapılmış her türlü dinsel resme verilen ad. 9/ Bakteri öldürücü olarak kullanılan bir cins antibiyotik. 2007/187 ESAS Davacı Sinan Kardeşler İnş.Turz.Tic. ve San. Ltd.Şti. vekili tarafından, davalı Mehmet Ferhat Çobanoğlu aleyhine açılan El atmanın önlenmesi atmanın önlenmesi davasının, yapılan duruşmasında verilen ara kararı gereğince, Davalı Mehmet Ferhat Çobanoğlu’na gönderilen dava dilekçesi ve duruşma gününe ilişkin davetiyenin bila tebliğ döndüğü, tüm aramalara rağmen adreslerinin tesbit edilemediğinden, hakkında duruşma gününün ve dava dilekçesinin ilanen yapılmasına karar verilmiş olmakla, davalı Mehmet Ferhat Çobanoğlu’nun duruşma günü olan 01.10.2007 günü, saat 10.20’ de mahkememiz duruşma salonunda hazır bulunmaları, ya da kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi takdirde H.M.U.K.’nun değişik 213. maddesi gereğince yargılamaya yokluğunda devam edileceği ve karar verileceği hususu tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. (Basın: 42487) MERSİN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ İLAN YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İlk damıtılan ve içinde anason bulunmayan rakı... Sanat, hüner. 2/ Padişah ve vezirlerin kavuklarına takılan tüy ya da püskül şeklinde süs... İnce dantel. 3/ “Diyelim ki, sözgelişi” anlamında kullanılan sözcük... Hayvanlara vurulan damga. 4/ Oylumlu... “ çıkınca ortaya mazi silinmeli” (Tevfik Fikret). 5/ Göğüs... Acıklı. 6/ Yüce, yüksek... “ kapılı bir handa / Gidiyorum gündüz gece” (Âşık Veysel). 7/ İlkel benlik... Güney Anadolu’da bir dağ. 8/ Geniş karınlı ve dibi dar toprak kap... Herkesin gözü önünde yapılan. 9/ Telli çalgılarda telleri yüksekçe tutan tahta köprücük... Anlayışlı. CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle