28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 TEMMUZ 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Doğan Kuban’ın hayranlık uyandıran kitabı, ödünsüz ‘aydınlanmacı’lığının ürünü 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL ‘Osmanlı Mimarisi’nde devrimci imza tatürk’ün ‘Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır’ sözünü, her türlü dogmatik tutumu reddeden bir anlayışın ifadesi olarak görüyorum…” (Atatürk Konferansları, Ankara, 1970) Askeri bir söylemin arkasındaki “devrimci” bilinci vurgulayan bu söz, Doğan Kuban’a ait… Cumhuriyetin 47. yılında, 44 yaşındayken verdiği “Atatürkçülük ve Çağdaş Uygarlığa Katılma Sorunu” konferansında, sadece mimar değil, “Cumhuriyet aydını” olduğunu da kanıtlıyordu. Nitekim 34 yıl sonra, Cumhuriyet gazetesindeki “aydınlanma dersleri”ne dönüşen makalelerinden birinde de şunu vurguluyor: “Bilgi ve teknoloji toplumuna dönüşemeyen Osmanlı devleti battığı zaman bize cehaleti miras bırakmıştır. 200 yıllık Osmanlı aydınlanma savaşının tek ürünü Cumhuriyettir.” (Aklı Yük Gibi Taşıyanlar13 Ağustos 2004) Osmanlı’yı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni işte böylesine gerçekçi kıyaslayan hocamız, son günlerde yine medyanın ilgi odağı. Çünkü işte o “cehaletiyle batan” Osmanlı’nın uygarlık tarihindeki “mimarisi”ni, 720 sayfalık anıtsal bir kitapta, 1000’i aşkın belge ve fotoğraf sanatçısı Cemal Emden’in özenli katkılarıyla Türkiye’ye armağan etti. Kuban’ın 50 yıllık birikimleriyle yarattığı eserin, mimarlık tarihini, sosyal, ekonomik ve kültürel yaşanmışlıklarla birlikte değerlendirerek yansıtması da geçmişe sadece “şovenist dayanak”lar bulmak için bakan muhafazakâr anlayışa karşı “bilimsel gerçekçiliği” belgeliyor. Tıpkı, yine Cumhuriyetin devrimci Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in tarihsel mimarimizle ilgili şu anımsatması gibi; “Geçmişin anıtları övünmek için değil, medeniyetlerini öğrenmek için korun Şimdi Artık Düşünmek Gerek... Evet, şimdi, seçimlere on gün kala, artık düşünmek gerek… Şimdi artık oy kullanmayı, 22 Temmuz Pazar günü yapılacak öteki işlerden biri olarak değil, fakat yaşamsal önem taşıyan, sıra dışı, olağan dışı, gerçekleştirilmesi kesinlikle şart bir girişim saymak gerek. Şimdi artık, kendini bu ülkeden sayan ve oy verme hakkına sahip bulunan herkesin, sandığa atacağı o bir oya, üstünde yaşadığı toprakların yazgısını belirleyecek bir güç atfetmesi gerek. Şimdi artık, elindeki belgede ‘seçmen’ kimliği yazılı herkesin, bu kimliğe olağanüstü bir sorumluluk kaynağı gözüyle bakması gerek. Hiç inkâra kalkışmayalım: Bu toplum, genelinde en kişisel sorumluluklardan bile dışarıya, başkası’na, bir üçüncü kişi’ye atıfta bulunularak kurtulma alışkanlığının kök salmış olduğu bir toplumdur. Bir odada, pencerenin aralık kalmış olması yüzünden üşüsek ve pencerenin kanadı elimizin hemen erişebileceği bir uzaklıkta olsa bile, odada bir başkası da varsa eğer, yapacağımız, yapma alışkanlığında olduğumuz ilk şey, hemen ona dönmek ve –çoğunlukla ortaya söylermiş gibi yaparak– “Şu camı da kapatsalar!” demektir. Yaşadığımız ülke, kişisel değil, fakat anonim sorumluluk duygusunun aşırı gelişmiş olduğu bir ülkedir. O yüzdendir ki, onyıllardır bu ülkede, toplumsal ve siyasal alanda tüm olup bitenlerin sorumluluğunu seçilenlerde aramak, buna karşılık seçenlerin –ve aynı zamanda da seçmeyenlerin!– sorumluluğundan neredeyse hiç söz etmemek, bir alışkanlıktır. Ne var ki, bu kez durum epey farklı. Bu kez sandığa atılacak oyların altını yeterince sorumluluk duygusuyla beslememek veya sandığa gitmeyi önemsememek, ülke adına bir yıkımla sonuçlanabilecektir. Çünkü bu kez Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan bu yana ilk kez böylesine kapsamlı, böylesine hem açık hem de sinsi yapıda ve nihayet böylesine gaflet ve dalâlet ürünü tehlikelerle karşı karşıyadır; bu saptama, ucuz bir karamsarlığın değil, fakat, ciddiye alınmazsa eğer, çok pahalıya mal olabilecek bir gerçekliğin ifadesidir. Her şeyden önce, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi çok ciddi bir parçalanma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Ülkenin topraklarının bir bölümünü yabancıların egemenliğine teslim etmek, gizli ve sinsi bir niyet olmaktan çıkmış, artık uluslararası toplantılarda masaya konan haritalardan açık ve seçik yansımaya başlamıştır. Bu ülkenin gafletin uçurumundan başlarını kaldıramayan tatlı su aydınlarının da paha biçilmez(!) çabalarıyla, vatan topraklarının bir bölümünün koparılıp alınması, başta ‘federasyon’ olmak üzere, süslü sözcüklerin kalıbında neredeyse tartışmaya açılmıştır. ‘Vatan’ kavramı, kimi çevrelerce çok bilinçli –ya da umarsız bir biçimde bilinçsizce olarak artık modası geçmiş, yalnızca bir tür bağnazlık göstergesi olabilecek bir kavram düzeyine indirgenmektedir. Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun üzerinden seksen yıldan fazla bir sürenin geçmiş olmasına rağmen, yeryüzündeki bütün demokrasilerin ve modern devletin temel direklerinden biri olan laiklik ilkesi de tartışılır konuma getirilmiş, sürekli kendini savunma zorunluluğuyla karşı karşıya bırakılmış ve zayıflatılmıştır. Öyle ki, günümüzde bu ülkenin laik olmasının gerekmediği bile açıktan açığa söylenebilmekte, buna karşı çıkanlar ise antidemokratik ve çağdışı olmakla suçlanabilmektedir. Laikliğin, “din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılması” tarzındaki son derece yetersiz tanımından bir an önce vazgeçilmesinin, bunun yerine her şeyden, ama her şeyden önce düşünce ile inanç arasındaki doğru tercihlerde yaşama şansı bulabilecek bir ilke ve kavram olduğunun bilinçlere yerleşmesinin zamanı, çoktan gelmiştir. 22 Temmuz günü vereceğiniz oy, sizin bu zamanı kaçırıp kaçırmadığınızın bir göstergesi olacaktır ve bu bağlamdaki sorumluluk, hiçbir dışa atıfla savuşturulabilir türden değildir! [email protected] “A Yıl: 1961, Urfa... Selçuk Batur, Özgen Aktüre, Erdoğan Elmas, Tülin Damar, Afife Batur, Doğan Kuban, iki Urfalı ve çocuklarla birlikte. Erdoğan Elmas Arşivi ya da İslam dünyası için yalancı demokrasi dersleri verirken İran’ı satın alamadıkları için savaşmayı göze aldıklarını, Suudi hükümdarları ile ortak olduklarını, Irak’a 600 bin kişi öldürerek demokrasi getirdiklerini unutan ahlak düşkünü insanlardır. Osmanlı’yı parçalayan, hatta Türkiye’yi Türklerden arındırmak isteyen bu adamlar değil miydi?..” İşte “Osmanlı Mimarisi”ni de yaratan bu devrimci düşünce, son yıllarda doruğa çıkan kültür yoksunu şehircilik politikalarını da sorgulamakta. Örneğin mimarlık ve kentsel planlamanın, AKP yasalarıyla birbirlerinden tümüyle ayrıştırılmak istenmesini destekleyen ya da suskun kalan şehirci ve mimarları uyarıyor. Kübalı mimar Isabel Léon’un geçen haziranda Türkiye ziyaretinde düzenlenen söyleşide, Le Corbusier, Costa, Niemeyer gibi 20. yüzyılın ünlü dünya mimarlarının aynı zamanda şehir plancısı olduklarını da anımsatan Kuban, şunları söylüyor: “Şimdi ise plancılar mimarlıktan anlamadan yetişiyor. Amerikalılar bu işin karakterini değiştirdiler, ikisini ayırdılar ve şehir planlama bölümünü yarattılar…’’ Kuban’ın mimarlık kültüründen uzaklaşan şehircilik politikalarındaki “otomobile bağımlı ulaşım”(!) ve “gökdelenli çağdaşlaşma”ya(!) karşı görüşleri de bakın nasıl: “ABD üç bomba icat etti: Atom bombası, araba ve gökdelen. Bunlardan kurtulmadıkça iyi bir kent olmayacak… Uluslararası teknolojinin, emperyalizmin, her türlü aptalca şeyin işareti, simgesi olan olgular bunlar...” (Küba Postası) Sözün kısası, son zamanlarda medyada haklı övgülerle tanıtılan “Osmanlı Mimarisi”, Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’nin temelidir” dediği “kültürel birikimler”imize, laikliğin akla dayalı bilimselliğiyle sahip çıkan bir çağdaşlığın ürünü. Bu nedenle belki de en anlamlı işlevini, Cumhuriyet Devrimi’ni “yadsıyan”lara bile “Osmanlı’nın mimarisini öğretmek”le üstlenecek. ŞEHİRCİLİK DERSİ malıdır…” YDINLANMA DERSİ Doğan Hasol’un çağdaş mimarlık dünyamıza kazandırdığı Yapı Endüstri Merkezi’nin (YEM) 40. yılını taçlandıran “Osmanlı Mimarisi” (YEM Yayımları) herkeste hayranlık yaratan bir “başyapıt”… Bundan böyle, Osmanlı’nın “özgün” mimarisinin ve bunu yaratan uygarlık serüveninin kuşaktan kuşağa “evrensel ders kitabı” olacak. Böylesine tarihsel bir “Osmanlı dersi”nin, Osmanlı’ya öykünen “dinci siyasetler”e karşı yıllardır direnen bir bilim insanımızın imzasını taşıması, kitabın değerini ve önemini daha da artırıyor. Çünkü Cumhuriyet düşmanlarının dillerinden düşmeyen, “Laikler Osmanlı’yı inkâr ediyor” sözünün ne denli kandırmaca olduğunu; dahası, uygarlık ve sanat tarihinin de “yaratıcı”lığın temelindeki “insan aklı”na değer verenlerce önemsendiğini kanıtlıyor. Örneğin Kuban, yukarıda değinilen ma A kalesinde, aklı rehber almak yerine “yük gibi taşıyanlar”ın toplumdaki “az düşünen”ler olduğunu da vurgulayarak diyor ki; “Bu nedenle de bağnazdırlar…” Aynı bağnazların, son yıllardaki siyasal güçlenmelerine karşı da Kuban, çoğu bilim insanındaki “akademik tarafsızlık”(!) tavrının yerine “ödünsüz bir cumhuriyetçi”liği sürdürmektedir. Örneğin İngiliz dergisi “The Economist”in, Türkiye’deki seçim sürecine ait 5 Mayıs 2007 tarihli başyazısındaki “Demokrasi laiklikten daha önemlidir” tavsiyesini şöyle eleştiriyor: “Bu makale, şeriatçı partiyi desteklemek için yazılmıştır. Bunu yazan ya da yazdıranların amacı, Türkiye’yi dinci İslam ülkeleri sürüsüne katmaktır.” (Cumhuriyet24 Mayıs 2007) Aynı yazısında toplumu aydınlatmasını da özetle şöyle sürdürüyor: “Bu, Huntington’un ve Amerika’nın, İslam dünyası sömürüsünü 21. yüzyılda da sürdürmek isteyen emperyalistlerin sloganıdır. Bu dayatmanın sahipleri Türkiye İngilizce’yi İngilizce kaynaklardan öğrenin... Westminster Univesity ve Premier College sertifikalarına sahip, London School of Business Administration’da master yapmış, ÖĞRETMENDEN, BRITISH ENGLISH Gramer, konuşma, derslere yardımcı, sınavlara hazırlık. İş İngilizcesi (Business English) ve İngilizce iş görüşmelerine (Interview) hazırlık. Acıbadem/İstanbul 0536 225 07 80 TC PERTEK KADASTRO MAHKEMESİ’NDEN ESAS NO: 1975/171 KARAR NO: 2006/4 Mahkememizin yukarıda esas ve karar numarası yazılı bulunan, dava dosyasının yapılan açık yargılaması sonunda verilen karar gereğince: Davalı Yusuf Kenan TOYLAK, mirasçısı Cömert TOYLAK, Dahili davalı Birgül TOYLAK (GÜNDOĞDU), Filiz TOYLAK (DONAT), Dahili davacı Dünyamalı SEVİM (GÜR) Gülü TOYLAK (OLMAZ), tüm aramalara rağmen adresleri tespit edilemediğinden, kendilerine karar tebliğ edilememiştir. 1 Karar gereğince Mahkememizce verilen 01.06.2006 gün ve 1975/171 Esas, 2006/4 Karar sayılı ve davacı Hasan GÜR’ün Zeynel TOYLAK aleyhine açmış bulunduğu davanın vazgeçme nedeniyle REDDİNE, 2 Davacı Hıdır SEVİM’in Zeynel TOYLAK aleyhine açmış bulunduğu davanın kabulüne, Pertek ilçesi, Arpalı köyü, cevizlik mevkiinde kain, 771 Parsel sayılı taşınmazın tespit tutanağının iptali ile taşınmazın yüzölçümü tespit gibi baki kalmak kaydı ile tamamı 3 pay kabul edilerek, l payın Davacı Hıdır SEVİM oğlu 02.02.1935 D.lu Namlı SEVİM, 1 payın Davacı Hıdır SEVİM kızı 01.04.1937 D.lu Dünyamalı SEVİM (GÜR), l Payın Davacı Hıdır SEVİM oğlu 02.06.1979 D.lu Kazım SEVİM adlarına tespit ve tesciline, 3 Davacı Hıdır SEVİM’in Zeynel TOYLAK aleyhine açmış bulunduğu davanın kabulüne, Pertek ilçesi, Arpalı köyü cevizlik mevkiinde kain, 773 Parsel sayılı taşınmazın tespit tutanağının iptali ile taşınmazın yüzölçümü tespit gibi baki kalmak kaydı ile tamamı 3 pay kabul edilerek, l payın Davacı Hıdır SEVİM oğlu 02.02.1935 D.lu Namlı SEVİM, 1 payın Davacı Hıdır SEVİM kızı 01.04.1937 D.lu Dünyamalı SEVİM (GÜR), 1 Payın Davacı Hıdır SEVİM oğlu 02.06.1979 D.lu Kazım SEVİM adlarına tespit ve tesciline, Karar özetinin tebligat yapılamayan, yukarıda kimlikleri yazı bulunan Cömert TOYLAK, Birgül TOYLAK (GÜNDOĞDU), Filiz TOYLAK (DONAT), DünyamaIı SEVİM (GÜR), Gülü TOYLAK (OLMAZ)’a ilanen tebliğine, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içerisinde, Temyiz yoluna başvurabilecekleri, aksi halde on gün sonra kararın kesinleşeceği ilan olunur. 27.06.2007 (Basın: 37493) ESAS NO: 2007/160 Esas KAMULAŞTIRILAN TAŞINMAZIN BULUNDUĞU YER: TUNCELİ MERKEZ CUMHURİYET MAHALLESİ ADA NO: 3 PARSEL NO: 226 VASFI: K.EV VE ARSA YÜZÖLÇÜMÜ: 1.157,53 MALİKİN ADI VE SOYADI: HÜSEYİN ERGÜN KAMULAŞTIRMAYI YAPAN İDARENİN ADI : DSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KAMULAŞTIRMANIN VE BELGELERİN ÖZETİ: Kamulaştırmayı yapan davacı idare, malikleriyle cinsi ve niteliği yukarıda yazılı taşınmazın, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili için, davacı idare tarafından mahkememizin 2007/160 Esas sayısında dava açılmıştır. 2942 Sayılı Kamulaştırma Yasasının 10. maddesinin 4. bendi uyarınca ilan olunur. 12/06/2007 Basın: 36834 TUNCELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI ESAS NO: 2007/159 Esas KAMULAŞTIRILAN TAŞINMAZIN BULUNDUĞU YER: TUNCELİ MERKEZ KOPUZLAR KÖYÜ PARSEL NO: 179 VASFI: TARLA YÜZÖLÇÜMÜ: 3.700,00 MALİKİN ADI VE SOYADI: Sakine Kalsen, Fadime Ser, Hülya Kalsen, Fatma Yıldırım, Meral Kalsen, Leyla Kalsen, Ali Ekber Kalsen, Ali Asker Kalsen, Ali Cemal Kalsen. KAMULAŞTIRMAYI YAPAN İDARENİN ADI: DSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ KAMULAŞTIRMANIN VE BELGELERİN ÖZETİ: Kamulaştırmayı yapan davacı idare, malikleriyle cinsi ve niteliği yukarıda yazılı taşınmazın, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili için davacı idare tarafından mahkememizin 2007/159 Esas sayısında dava açılmıştır. 2942 Sayılı Kamulaştırma Yasasının 10. maddesinin 4. bendi uyarınca ilan olunur. 12/06/2007 (Basın: 36835) TUNCELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle