15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 HAZİRAN 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA SÖYLEŞİ Dış dünyaya başarıyla açılan Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin geleceğinin belirsiz olduğunu söyleyen Başkan Çetin: 9 Türkiye’de tarım bitirildi LEYLA TAVŞANOĞLU eveye, “Boynun niye eğri” diye sormuşlar. “Nerem doğru ki?” cevabını vermiş. Ülkemizin bugünkü durumunu kuşkusuz en doğru biçimde bu sözler anlatabilir. Nereye elinizi atsanız elinizde kalıyor. İşte, tarımın durumu. Tarım alanları hızla yok olurken tarım sektöründe çalışan insanlar geçim derdi içinde büyük şehirlerin varoşlarına göç ediyor. Bu sefer de büyük şehirler kaldıramayacakları ölçüdeki nüfus artışıyla soluk alamaz hale geliyor. 2000 yılında uygulamaya konulan Dünya Bankası’nın ARIP Projesi’yle tarım satış kooperatifleri can çekişiyor. Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin Başkanı Cahit Çetin’le konuşuyoruz. Ağzını bıçak açmıyor. Dış dünyaya başarıyla açılan Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin geleceğinin belirsiz olduğunu, yakın gelecekte öbür tüm tarım satış kooperatifleriyle birlikte kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarını anlatıyor. Tarımın Türkiye için stratejik bir sektör olduğu bilindiği halde bugün gelinen noktayı anlatır mısınız? CAHİT ÇETİN Bugün tarım sektörü tamamıyla bitirilmek üzeredir. Oysa bir ülkenin kalkınmasının temelinde tarım sektörünün güçlü oluşu yatmaktadır. Tarım sektörü bütün gelişmiş ülkeler için stratejik önemdedir. Ülke tarımı için yaşamsal önemi olan tarım satış kooperatiflerinin Türkiye’de kuruluş tarihi 1913 yılına dayanıyor. 1913’te Aydın’da incir üreticileri sıkıntı içindeydi. Azınlık tüccarları inciri üreticiden yok pahasına satın alıyordu. Bunun üzerine yörede bir grup aydın insan Milli Aydın Bankası adı altında bir banka kurdu. Bu, Tariş Bank’ın temelini oluşturuyordu. 1915 yılında bankayı kuranlar bunun finans ayağının yetmediğini, bir de pazar ayağı olması gerektiğini düşünerek İncir Müstahsilleri Birliği’ni kurdular. Bu da ilk tarım satış kooperatifi fikrinin doğuşuydu. Yani Tariş’in temelini atıyordu. Bildiğim kadarıyla tarım satış kooperatifleri Türkiye’de tarımsal üretime büyük katkılar sağladı… ÇETİN Evet. Bu kooperatifler zaman içinde son derece olumlu sanayileşme, çiftçi örgütlenmeleri, üreticinin bilinçlenmesi, güçlenmesi için her türlü altyapıyı hazırladılar. Ama bunlar zaman içinde kooperatif politikalarının aracı haline gelmeye başladılar. 1970’li yıllardan başlamak üzere 2000 yılına kadar çiftçiye kooperatifçiliğin ruhunu unutturan politikalar izlendi. Üstelik de bu kooperatifler hâlâ devlet gibi algılanmaktadırlar. Öyle ki siyasetçi kooperatifleri karalamaya başlamıştır. Oysa kooperatifçilik bir ülkenin en önemli unsurlarından birisidir. Bana göre tarım da serbest pazar ekonomisinin insafına terk edilemeyecek kadar önemli, stratejik, o ülkenin kan damarı bir sektördür. Tarım korunmalı, desteklenmeli, sübvanse edilmeli, ülkenin ihtiyaçlarına yer veren projeler yapılmalı ve popülist politikalardan vazgeçilmelidir. ‘Pazarlama sıkıntısı çekiyoruz’ D ÇETİN Bakın, AB ve ABD tarımsal faaliyetlerinin en önemli gücü kooperatiflerdir. Söz konusu ülkelerde kooperatiflerin piyasa etkinliği ortalama yüzde 7080 düzeylerindedir. Bu ülkeler tarımsal kalkınmalarını kooperatifler kanalıyla yapmışlardır ve yapmaktadırlar. ‘Yeni bir anlayış gerekli’ CAHİT ÇETİN KİMDİR? Balıkesir/Edremit, 1941 doğumlu. Yükseköğrenimini AÜ DilTarih, Coğrafya Fakültesi’nde yaptı. Mezuniyet tezi “Edremit ve yöresi zeytinciliği ve bölgeye katkıları” idi. Ege Bölbulmamakla birlikte; bulunan Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) çözümü, kooperatifçiliğin gerçek değerleri içinde son derece yanlıştır, diye düşünüyorum. Bugün FİSKOBİRLİK’e ya da fındık sorununa çözüm bulunacaksa, bir başka unsur olan TMO’da değil, kooperatifçiliğin kendi şartları ve kendi imkânları içinde çözüm bulunması gerekirdi. Bana göre yanlış bir uygulamadır. Bakın 4570 sayılı kanunda “Devletten tarım satış kooperatiflerine kaynak aktarılamaz” diye açık bir hüküm vardır. Kanun böyle ama TMO’ya kaynak aktaramaz diye yazmıyor. Hiçbir devlet ya da kuruluş bir başka devlete nere gesi’nde 6 ilde örgütlü, 33 kooperatif ve 28 bin ortaklı Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Birliği’nin 20 yıldır yönetim kurulu başkanlığını yapıyor. Türkiye’nin ilk ziraat fakültesi olan AÜ Ziraat Fakültesi’nin Danışma Kurulu ve Ege Bölgesi Sanayi Odası Meclisi üyesi, TOBB Genel Kurul delegesi ve Edremit Ziraat Odası başkanı. ye kaynak aktaracağını tarif edemez. Ama Dünya Bankası Türkiye’ye bunu yapmıştır. O zaman nasıl yapılıyor? ÇETİN Bir bağımsız devlete hiçbir kuruluş ya da devlet nereye kaynak aktaracağını tarif edemez. Ya da, kendi kanununa bunu koyacaksın, diye bir dayatma içinde olamaz. Diyebilirsiniz ki, “Eski günlere mi dönmek istiyorsunuz?” Asla öyle bir hevesimiz yok. Bugün devlet özel sektöre de kaynak aktarır. Bazı şirketlerin sıkıntılarını çözebilir. Çok önemli bir otomotiv şirketinin Türkiye’de birden acze düşmesinin yaratacağı ekonomik sorunları, istihdam sorunlarını hesaba katar. ‘Tarımın en büyük gücü kooperatiflerdir’ Bugün önemli kuruluşların sıkıntıları karşısında elektrik parası alınmadığını, vergilerinin ona göre ayarlandığını da biliyoruz. Bunular tabii ki yapılır. Ama tarım satış kooperatiflerine devlet kaynak aktaramaz, diye hüküm koymak dış müdahalenin ülkede tezahür etme biçimidir. Dünya Bankası’nın Türkiye tarımına yönelik ARIP Projesi var. Bu projeyle tarım satış kooperatiflerinin tümünün sonunun gelmekte olduğu duyumları var. Bu nasıl iş? ‘İthal eden ülke olduk’ Peki, sizce çıkış yolu nedir? ÇETİN Birliklerin tabi olduğu Ana Sözleşme çağdaş, evrensel kooperatifçilik kuralları çerçevesinde yeniden düzenlenmelidir. Tarım sektörü serbest piyasa ekonomisinin insafına bırakılamayacak kadar önemlidir. Bunu görmezden gelmek TSKB’lerin tasfiyesine göz yummak, ülke tarımını yok eder. Tüm dünya, tarımını kooperatiflerle ayakta tutarken Türkiye’nin TSKB’leri değerlendirmemesini anlamak mümkün değildir. TSKB’ler neredeyse tarımın en örgütlü gücüdür. Bunlar Cumhuriyet’ten eski, deneyim ve kültüre sahiptir. Çok geç kalınmadan tarımsal kooperatifler yeniden ciddiyetle ve ülke gerçekleriyle örtüşecek şekilde ele alınmalıdır. ‘Üreticiler beklenti halinde’ AB, kendisi için riskli olabilecek alanları, rekabetleri güçlü kooperatiflerin tarım dinamizmiyle aşmaya çalışıyor. Gelişmiş ülkeler AB ve ABD tarımsal kalkınmayı kooperatifler kanalıyla yapıyor. Gelişmiş ülkelerde tarımsal kooperatifler stratejik önem taşıyor. AB’de faaliyet gösteren toplam 32 bin tarımsal kooperatif ile topluluk tarımı organize ediliyor. Türkiye’de ise kooperatifçilik gereği gibi yeni bir anlayışla ele alınmazsa tarımın son kaleleri olan kooperatifleri kaybetmemiz kaçınılmazdır. Kooperatifler ekonomik organizasyonlar olmanın ötesinde kırsal kalkınma ve sosyal yapının da temel taşlarıdır. Bu nedenle tarım satış kooperatiflerinin faaliyetleri yalnızca ticari olarak değerlendirilmemeli. Bunlar aynı zamanda ülkenin sosyoekonomik kalkınmasına katkıda bulunmaktadırlar. Türkiye’de faaliyet gösteren 17 tarım satış kooperatifi bulunmaktadır. 57. hükümet (DSPMHPANAP Koalisyonu) döneminde IMF’yle yapılan standby anlaşmasına paralel 2000 yılında uygulamaya konulan ARIP Projesi’yle tarım satış kooperatiflerine yönelik politikalar IMF ve Dünya Bankası’na emanet edilmiştir. Bir de yeniden yapılanma sürecinin başarısız olduğu söyleniyor. Bunun doğruluk derecesi nedir? ÇETİN ARIP Projesi’nin yürürlüğe girdiği tarihte oluşturulan Devlet Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) havuzu 250 trilyon lira kaynakla birlikleri finanse etmeye başladı. Devlet 250 trilyon lira döner fonla 7 yıl boyunca 17 birliği, 800 bin ortağı, 23 tarımsal ürünü idare etti. Yani bu, birlik başına yılda 2 trilyon lira gibi düşük bir kaynakla finanse edildi. Söz konusu kaynak, birliklerin ödediği faizle bugün yaklaşık 800 trilyon liraya ulaştı. Havuz birliklerden gelen yaklaşık 500 trilyon lira faizle nemalandı. Yeniden yapılanma süreci geçen 7 yıl içinde başarısız oldu. Ama bunun sorumlusu Yeniden Yapılandırma Kurulu (YYK) üyeleri değildir. ‘Uygulanan sistem çok yanlış’ Son bir oyun, bu hükümet döneminde fındık üzerinde oynanmadı mı? ÇETİN Türkiye dünyanın en büyük fındık üreticisi ülke. Ama ürettiği fındığı pazarlamada sıkıntıları ortada. O konuda AKP Genel Başkan Danışmanı Cüneyd Zapsu’nun adı çok geçmişti… ÇETİN Ben başka bir birlik başkanı olarak o konuda söz söyleme yetkisini kendimde Türkiye’deki 17 tarım satış kooperatifi ortakları üreticiler beklenti halindedir. İktidara talip siyasi partilerin programlarında da TSKB’lere dönük söylem bulunamamıştır. Tarım satış kooperatifleri birliklerinin yeniden yapılandırılmalarını ve rehabilitasyonlarını belki de en çok isteyen birliklerden birisi Tariş Zeytinyağı Birliği’dir. Çağdaş ticarete uyum sağlamak için de Tariş Zeytinyağı Birliği’nin pazarlama şirketinin iç piyasadaki sektör liderliğine varan hâkimiyetini görmekteyiz. Bakın, dış piyasalarda da Şikago, Montreal, Toronto’da, Londra’da, Moskova’da, Japonya’da, dünyanın 38 ülkesinde kendi ürünümüzü kendi markamızla pazarlama kararlılığımız çok iyi biliniyor. Özel sektörün bile başaramadığı tarz, konsept yaratmadaki öncülüğümüzle de övünebiliriz. Tarım sektörünün 1980 sonrası hükümetler döneminde uygulanan yanlış politikalar yüzünden gerilediği söylenir… ÇETİN Doğru. Sanayileşme adına ülkenin tarımı ihmal edildi. Yerli üretimin pazarlamadaki zorlukları ciddi bir biçimde üretime olumsuz biçimde yansıdı. O sanayileşme hamlesi tabii ki Türkiye için doğru bir işti. Ama sanayileşmenin yanında tarımın ihmal edilmesi vahim bir hatadır. Tarımın iyice zayıflatılmasıyla birlikte Anadolu’da tarım sektöründe çalışan insanların en yakın şehrin varoşlarına göç ettikle rine tanık oluyoruz. Bugün Türkiye tarım ürünleri ithal eden bir ülke haline getirilmiştir. Geçen yılın buğday rekoltesi yetersiz olduğu için bu yıl buğday ithal etmek zorunda kalmıyor muyuz? ÇETİN Sadece o mu? Sarmısak da ithal ediyoruz. Düşünün. Hayvancılık yok denilecek bir düzeye gelmiştir. Ama bu bugünün sorunu değil. 1980’li yıllarda izlenen politikaların sonucudur. Türkiye’de tarımda sübvansiyonlar kaldırılırken AB ülkeleri ve ABD’de durum nedir? ÇETİN Türkiye yakın tarihlere kadar tarım ürünleri ihraç eden bir ülkeyken AB üyeleri tarım ürünleri ithalatçılarıydı. Şu anda AB ülkeleri ihracatçı konuma gelmişlerdir. AB bütçesinden 55 milyar Avro tarım sübvansiyonuna ayrılıyor. ABD, tarım sübvansiyonuna 100 milyar dolar ayırıyor. Çünkü tarımda üstünlük savaşları sürüyor. Ama bizimki gibi ülkelerde ise tarımda sübvansiyonu kaldırma yoluna gidiliyor. Bir zamanlar dünyadapamuk piyasasını elinde tutan Türkiye’de pamuk ekim alanları daraldı. Çünkü ABD pamuğuyla rekabet edemiyoruz. Bu, insanın kendi kuyusunu kazmaktan beter bir iş. Kurul üyeleri önlerine konulan reçeteyi az da olsa tüm esneklikleri kullanarak ülkenin lehine çalışması için yardımcı olmak istemektedirler. Ancak uygulanan sistem yanlıştır. Böylece Türk tarımı geri dönüşü mümkün olmayan yanlışlara sürüklenmektedir. Yeniden yapılanma süreci yedi yılın sonunda gelinen nokta itibarıyla sorgulanmalıdır. Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri (TSKB) Ana Sözleşmesi’yle YYK’nin koyduğu kurallar birbiriyle zaman zaman tezat oluşturuyor, uymuyor. Buna somut bir örnek verir misiniz? ÇETİN Örneğin YYK kooperatiflerin piyasa şartlarına uygun hareket etmesini önerirken birliklerin tabi olduğu ana sözleşme ortak ile kooperatif arasındaki ilişkiyi ürün taahhütleşmesine bağlıyor. Ana Sözleşme gereği TSKB’ler yüklü miktarda ürün ve stok maliyetiyle piyasada faaliyet gösteriyor. Başka şansları da yok. Özel sektör işletmeleri ise ihtiyaçları kadar o günün fiyatlarından mal alıyor, onu satıyor ve yeniden düşen piyasada mal alımı yapıyor. Bu koşullarda rekabet etmek pek de mümkün değil. Buna rağmen TSKB’ler piyasanın insafına bırakılıyor ve eşit olmayan koşullarda rekabet etmeleri isteniyor. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle