22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 NİSAN 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Türk Telekom Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Doany, şirketin hedeflerini anlattı 13 ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK ‘En büyük rakibimiz Turkcell’ ÖZLEM YÜZAK Büyüme ‘Bayramı’ Geçen hafta yayımlanan, ekonominin yıllık büyüme verileri, hükümet çevrelerince coşkuyla karşılandı. Bir büyüme sevincidir gidiyor. Sevinç iyidir de, büyümenin niteliksel yönleriyle irdelenmesi gerekiyor. Ülkede üretilen mal ve hizmetlerin girdi masrafları çıkarıldıktan sonra kalan kısım katma değeri verir. Büyüme oranı gerek sektörel olarak, gerekse toplamın katma değerin bir önceki yıla göre değişimini gösterir. Tablo’da, 2005 ve 2006 yıllarının sektörel ve toplam büyüme oranları veriliyor. İki türlü “toplam” var. İlki, gayri safi yurtiçi hasılaGSYİH, yani, yurtiçi ulusal üretimin parasal olarak tutarıdır. Gayri safi denilmesi, bu değerin sermayenin aşınma ve eskimesini içermesi nedeniyledir. Bu toplama, yurttaşlarımızın ülke dışından getirdiği katma değer ile yabancıların ülkemizden çıkardıkları katma değerin arasındaki fark eklendiğinde GSMHgayri safi milli hasılaya ulaşılır. Genellikle ekonomik büyüme, GSMH’nin değişim oranını gösterir. Ekonomi, 2006’da bir yıl öncesine göre, enflasyondan arındırılmış fiyatlarla, GSYİH yüzde 6.1; GSMH de yüzde 6.0 oranında artmıştır. Buradan, yabancıların yurtdışına çıkardığı katma değerin yurtdışından getirilenden toplamın yüzde 0.1’i kadar büyük olduğu anlaşılır. Toplam büyüme alt sektörlerdeki büyümenin, sektörlerin önemine (ağırlığına) göre alınmış ortalamasıdır. Aşağıdaki Tablo’nun sonunda da görüldüğü gibi, ekonominin büyüme oranı bir önceki yıla göre 2006’da 1.6 puan daha azdır. Ekonomi, 2006’da, 2005’teki büyüme oranını yakalayamamış; daralmıştır. Bu nedenle, hükümetin “büyüme bayramı” yapması için bir neden bulunmuyor. Doğrudan üretim, yani tarım; sanayi başlığı altında toplanan madencilik, imalat sanayisi ve enerji ve inşaat sektörleri içinde, yalnız sanayide az da olsa bir artış (0.9) görülüyor; kalan sektörlerde, büyümenin yükünü çeken inşaat dahil, büyüme oranları bir önceki yıla göre azalmıştır. Hizmet alt sektörleri içinde ise yıllardır bir türlü büyüme eğilimi yakalayamayan mali kuruluşlar geçen yıl önemli sayılabilecek bir büyüme oranı yakalamış ve bir önceki yıla göre de artı 2.0 puanla en yüksek farka ulaşmıştır. Buna karşılık ulaştırma ve haberleşmede çok önemli bir katma değer düşüşü görülmektedir. Gerçekte, üretim artışı sınırlı kalınca, Tablo’daki fark sayılarının da kanıtladığı gibi, buna bağımlı olan ticaret, ulaştırma ve haberleşme gibi hizmet kesimleri de büyüyemiyor. Veriler, ekonominin 2006’da bir önceki yıla göre “üretimden biraz daha uzaklaştığı” sonucunu veriyor. Özellikle nüfusun yaklaşık üçte birinin doğrudan geçim kaynağı olan tarım kesimi, neredeyse, kırsal nüfus artışı kadar katma değer artışı sağlamıştır. Bu durum kırsal kesimde kişi başına gelirin hemen hemen hiç artmadığı anlamına gelir. Tablonun son sütunundaki değişim verileri, ekonominin bütünü ile ilgili olarak bir politikanın, yani makroekonomi politikasının “bulunmadığını” kanıtlar. Eğer bir bütüncül politika olsaydı, örneğin, tarım sektörünün bir önceki yıla göre büyümesi bu ölçüde düşmez ya da neden yarı yarıya azaldığı açıklanabilirdi. Paul Doany, Türkiye’nin telekom altyapısının gelişmiş ülkelerin düzeyine çıkması için toplam 3 milyar dolarlık bir yatırım gerektiğini söyledi. MALATYA Ev ve işyerlerinde sabit telefonları daha çok kullanmaya teşvik ettiklerini belirten Türk Telekom Yönetim ve İcra Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Paul Doany, “Sabit telefon kullanımı mobil telefona kıyasla dörtte bir oranında daha ucuz. Bizim yapmamız gereken fiyat avantajını tüketiciye daha iyi anlatabilmek” dedi. Fiyat avantajı silahı ile yakın dönemde şehirlerarası ve uluslararası görüşmeleri içeren uzak mesafe konuşma sürelerini iki katına çıkarmayı hedeflediklerini söyleyen Doany, “Türkiye’de uzak mesafe görüşme trafiği Avrupa’nın üçte biri kadar. Biz yakın dönemde bu rakamı önce ikiye, daha sonra ise 3 katına çıkarmayı hedefliyoruz” diye konuştu. Malatya’da Türk Telekom tarafından yaptırılan bir ilköğretim okulunun açılışına katılan Doany, bir grup gazeteci ile sohbet toplantısı gerçekleştirdi. Türk Telekom olarak açıkladıkları EĞİTİME YILDA 100 MİLYON YTL Paul Doany, Türk Telekom’un eğitim projesine de değinerek, aslında projenin sahibinin eski Türk Telekom yönetimi olduğunu hatırlattı. Doany projeyle ilgili şunları söyledi: “Biz sosyal sorumluluk projesini de üstlendik. Her yıl 100 milyon YTL gibi rakamı okul inşası ve iç düzenlemesi için ayırıyoruz. Proje bize heyecan veriyor. Ayrıca Intel ile de 600 bin öğretmene bilgisayar eğitimi verilmesi için yeni bir projeye başladık. Geçen yıl 34 okul inşaatına başlamıştık. Şimdi sırayla hepsini açıyoruz. Bunların ardından yenilerine başlayacağız.” yeni tarifelerle ilgili çok eleştiri aldıklarının hatırlatılması üzerine konuşan Doany, “Tarifeler ortada. Tarife miz GSM’den dörtte biri oranında daha ucuz. Sabit hat abonesi 19 milyon, toplam kullanıcı sayısı ise 50 milyonu aşıyor” dedi. Doany, Türk Telekom’u satın alan Öger Telekom’un erken ödeme yapmasıyla ilgili basında yer alan haberlere ilişkin sorulara da şöyle yanıt verdi: “Erken ödeme seçim ödemesi diye yorumlandı. Halbuki biz bu ödemeyi geçen sene yapmayı planlıyorduk, kurdaki dalgalanma yüzünden yapamadık. Bankalardan dolar kredisi almakta zorlanmıştık. Şimdi ise verdiğimiz sözü gecikmeli olarak yerine getirdik.” Şehiriçi görüşmelerde Türk Telekom lehine olan tekelci durumla ilgili eleştirileri de yanıtlayan Doany, “Yakında başka işletmeciler de piyasaya girecekler. Şehiriçi görüşmelerde Türk Telekom olarak rekabetçi fiyat sunmadığımızı düşünüyorlarsa bizi eleş tireceklerine kendileri yatırım yapsınlar, bizimle rekabet etsinler” dedi. Telekomünikasyon sektöründe kendilerine her zaman en büyük rakip olarak Turkcell’i gördüklerini belirten Doany, Türk Telekom’un 2004’ten beri tarifelere zam yapmamasına rağmen piyasa liderinin aynı dönemde kontür fiyatlarında toplam yüzde 48 fiyat artışı gerçekleştirdiğini işaret etti. 10002000 mühendise istihdam Türkiye’nin telekom altyapısının gelişmiş ülkelerin düzeyine çıkması için toplam 3 milyar dolarlık bir yatırım gerektiğini, bunu da 56 yıla yayarak gerçekleştirmeyi planladıklarını anlatan Doany, “Acilen kırsal alanda 4 milyon yeni ADSL abonesine hizmet verebilmemiz için iki yeni sözleşme imzaladık. Siemens’le ise yeni faturalandırma sistemleri konusunda 150 milyon dolar tutarında bir anlaşma imzaladık. Bunları gerçekleştirebilmek için 2007’de 1000 ila 2000 mühendisi işe almayı planlıyoruz” dedi. Fotoğraf: MURAT ÖZTEK AKŞAM GAZETESİ ‘Doğal ürün reçeteyle satılıyor’ Türkiye’de organik gıdaların henüz butik dükkânlarda 50 100 gram ambalajlarda, adeta reçete ile satıldığına dikkat çeken sektör yetkilileri, bu alanda girişimcilerin yatırımlarının desteklenmesi gerektiğini savunuyor. Hüseyin Bozdağ bu çerçevede organik gıda üreticileriyle sözleşmeli üretim yapma arayışında olduklarını söyledi. Başbakan, Karadeniz gezisi sırasında Cumhuriyet gazetesini gösteren bir yurttaş tarafından protesto edildi. Fındık üreticisine özür açılışı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Ordu Milletvekili Kazım Türkmen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün resmi açılışını yaptığı BolamanPerşembe yolunun yaklaşık 4 aydır kullanımda olduğunu belirterek “Buradaki esas amaçları fındık nedeniyle Karadeniz’de kaybettikleri prestiji yeniden kazanmaktı. Bunun için 3 yıldır ödemedikleri don parasını bile ödediler. Ama yüzlerine gözlerine bulaştırdılar” diye konuştu. CHP’li Türkmen, Başbakan Erdoğan’ın önceki gün resmi açılışını yaptığı Karadeniz Otoyolu BolamanPerşembe yolunun inşaatının 1993’te başladığını ve yaklaşık 4 aydır kullanımda olduğunu söyledi. Yolun yeni açılmasının Erdoğan’ın “kaybettiği fındık üreticisini yeniden kazanmaya ve Karadeniz’e yeniden girebilmeye” yönelik olduğunu belirten Tüzmen, “Fındık üreticisinin perişanlığını bu yolun açılımındaki gösterimlerle, kalabalıkları çekerek unutturmaya çalıştılar” dedi. Açılışa Ordu’dan gerçek köylülerin gelmediğini belirten Türkmen, “Alanda toplama insanlar ve resmi plakalı araçlar çoğunluktaydı. Hatta yoğunluk olsun diye 2004 senesinden beri ödenmeyen 252 milyon YTL’lik don paraları içinde, Ordu’dan üç ilçenin parasını ödeyerek, bu ilçe üreticilerini de alana taşımak istediler. Gürgentepe, Gölköy ve Kabadüz’e toplam 17.5 milyon YTL ödediler, yine de asıl üreticiyi getiremediler” diye konuştu. Organik yemek için ürün yok MURAT GÜLDEREN Organik yemeğe dönüş yapmaya geçen yıl temmuz ayından beri çalışan Emin Catering firmasının sahibi ve eski Yemek Sanayicileri Derneği Başkanı Hüseyin Bozdağ, sektörün doğal yollardan üretilen ürün bulamamasından yakınıyor. Bozdağ, Türkiye’de organik gıdaların henüz butik dükkânlarda 50 100 gramlık ambalajlarda, adeta reçete ile satıldığına dikkat çekti. Organik gıda üreticileriyle ? Toplu tüketim için yemek pişiren Emin Catering firmasının sahibi ve eski Yemek Sanayicileri Derneği Başkanı Hüseyin Bozdağ, organik yemek talebinin gün geçtikçe arttığını ancak doğal yollardan üretilen meyvesebze bulamadıklarını söyledi. sözleşmeli üretim yapabilmek yönünde arayış içerisinde olduklarını kaydeden Bozdağ, “Bize salçadan una, soğandan maydonoza kadar 145 çeşit gıda lazım. Hem de öyle 35 kilo değil, onlarca hatta yüzlerce kilo organik gıda bulabilmeliyiz. Bu mümkün olmuyor. Örneğin piyasada organik patates, soğan, et, maydonoz, lahana, pırasa yok. Organik tuz bulamıyoruz” dedi. Organik üretimin Türkiye’de emeklediğini belirten Bozdağ, her gün 20 bin kişilik yemek pişirdiklerini belirterek “Bunlar dan bazıları organik yemek istiyor. Yemek servisi yaptığımız firmalara 30 günlük liste veriyoruz. Ama bunların tümünü organik olarak temin etmek çok zor” ifadesinde bulundu. Bozdağ, kimyasal gübre ve ilaç kullanılmadan üretilen organik gıdaların ihracat şansının çok yüksek olduğunu belirterek “35 milyar dolar olan dünya organik tarım pazarı önümüzdeki 10 yılda 7080 milyar dolara çıkacak. Devlet organik gıda üretimini teşvik etmeli” dedi. Sektörlere Göre Ekonomik Büyüme 2005 Doğrudan Üretim Tarım Sanayi İnşaat Hizmet Ticaret UlaştırmaHaberleşme Mali Kuruluşlar Konut Sahipliği Serbest Meslek Hizmetleri Diğerleri Devlet Hizmetleri Dışalım Vergisi GSYİH GSMH Kaynak: TÜİK 5.6 6.5 21.5 7.4 8.8 () 0.2 1.5 7.4 0.8 12.2 7.4 7.6 2006 2.9 7.4 19.4 5.9 3.1 2.2 2.2 5.2 2.0 9.1 6.1 6.0 Fark=Önceki yıla göre değişim () 2.7 (+) 0.9 () 2.1 () 1.5 () 5.7 (+) 2.0 (+) 0.7 () 2.4 (+) 1.2 () 3.1 () 1.3 () 1.6 TURİZM ÇEŞİTLENDİRİLMELİ TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, “Turizme 35 milyar dolarlık yatırım yapıldı. Yaza hızlı giriyoruz” dedi. Okan Üniversitesi’nde görüşlerini öğrencilerle paylaşan Ulusoy, turizmin çeşitlendirilmesinin önemine değinerek “Güney sahillerimiz taş yığını oldu ve artık dolu vaziyette, doğa tahrip ediliyor. Sağlık, kış sporları, kültür ve kongre gibi turizmde alternatiflerimizi çeşitlendirmeliyiz. Turizmi 12 aya yaymalıyız” dedi. KURAKLIK TAHILI VURACAK Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ali Çullu, küresel iklim değişikliklerinin etkisiyle önümüzdeki 50 yıl içinde Türkiye’de ortalama 13 derece sıcaklık farkı olacağının tahmin edildiğini belirtti. Çullu, buna paralel olarak tarımda üretimin etkileneceğini belirterek “Tahıl ithaline kadar gidebilir. Gelecek için çok doğru, sürdürülebilir plan ve politikalara ihtiyaç vardır’’ dedi. [email protected] [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Geçen iki hafta içinde garip olaylara şahit olduk. İran Devrim Muhafızları, 15 İngiliz askerini, “İran karasularına girdiniz” gerekçesiyle tutukladılar. İngiltere’yle İran arasında pazarlıklar sürerken biz bu askerleri yemek yerken, gülüp konuşurken, kendi hükümetlerinin iddialarını yalanlayan demeçler verir, Irak’tan çıkılmasını isteyen mektuplar gönderir, İran hükümetinden özür dilerken izledik. Sonra, İran Devlet Başkanı Ahmedinejad, hiç beklenmedik bir biçimde, İran halkından İngiliz halkına bir “hediye” olarak serbest bıraktı. Askerler İngiltere’ye döner dönmez, apar topar karargâha götürüldüler, sonra da bir basın toplantısı düzenleyerek önceki tutumlarını, “psikolojik işkence yapıldığını, kurşuna dizileceklermiş izlenimi verildiğini” iddia ederek açıkladılar ve öykülerini satışa çıkardılar. Onlar, medyadan toplam 250.000 sterlin almaya hazırlanırken (The Guardian, 08/04), bir sürü soru cevaplarını bekliyor. etmelerinin pek bir anlamı yok. Bu belirsizlik koşullarında, İran her an bir ABD saldırısı bekler, bölgedeki her hareketlilikten düşmanca bir anlam çıkarmaya çalışırken, ellerine tüfekten başka bir şey verilmemiş 15 askerin lastik bir bot içinde bu sulara gönderilmesinin anlamı ne? Emekli albay ve güvenlik uzmanı Mike Dewar’ın BBC’de işaret ettiği gibi, “bir silahlı bir helikopterin varlığı bu olayı kolaylıkla engelleyebilirdi”. Falkland savaşında İngiliz deniz piyadelerine komutanlık eten Tuğgeneral Julian Thomson da The Independent’a verdiği demeçte olanları gariplikle karşılıyor, “Neden kimsenin yardıma gitmediğini öğrenmemiz gerekiyor. Askerlerimizi tehlikeye atacaksak gereken korumayı da sağlamamız gerekirdi” diyor (06/04/07). İngiltere’de bu sorular sorulurken ABD’de neocon yazarların, askerlerin direnmemiş, hatta çarpışarak ölmemiş olmalarına kızıyor olmaları, Ralph Peters’in (haritaların albayı E.Y) Newyork Post’ta (“Where’s Winston”, 03/04) ağzından köpükler saçarak İngiliz ordusunu suçlaması, bu çocukların bu bölgeye, hatta doğrudan İran sularına bu kadar savunmasız biçimde gönderilmiş olması, ister istemez insanın aklına şu soruyu getiriyor: Acaba kanlı bir olay tetikleyerek İran’a saldırmak için bir “casus belli” mi yaratılmak istendi? Askerlerin tutuklandığı anlaşılınca, Bush yönetiminin, İran hava sahasında tehdit edici uçuşlar yapmayı önermiş olması da (The Guardian, 07/04) bu olasılığı güçlendiriyor. Askerlerin tutuklulukları boyunca sergiledikleri, Peki Şimdi Ne Oldu? sürekli İranlılara teşekkür etmek, özür dilemek, kendi hükümetlerini yalanlamak, eleştirmek gibi “garip” tutumları, “feda edildiklerini” düşünmüş olmalarından, buna karşılık İran’da kendilerine göreli olarak yumuşak davranılmış olmasından kaynaklanan bir şaşkınlıkla açıklanabilir miydi? Başarılı bir karşı hamle Eğer bu olayın arkasında, bir “casus belli” yaratmaya yönelik bir komplo var idiyse, sanırım İran yönetiminin tehlikeyi doğru okuyup doğru karşı hamleyi, hem de bir sürü tali kazanç elde ederek gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. İran’ın, tutukluları hemen Arapça yayın yapan, dolayısıyla daha çok Arap dünyasında izlenen bir TV önüne çıkarıp ABD ve İngiltere’nin Irak’ta tutukladıkları Arap ve İranlılara (ve çuval olayının gösterdiği gibi Türklere) reva gördükleri aşağılayıcı muamelenin aksine, insancıl koşullarda tutulduklarını gösterdikten sonra, daha fazla uzatmadan 13 gün içinde serbest bırakması, olayın “fünyesini” çıkardı, daha büyük bir krize hatta belki de bir savaşa dönüşmesini engelledi. İran’ın karşı hamlesinin getirdiği kazançlar bu kadarla da sınırlı değil. İran rejimi, Arap kamuoyu karşısında insancıl bir profil sergiledikten, “sokakların hayranlığını kazandıktan” (Financial Times 07/04) sonra, tehdit ve şantaj yerine dip Kaygı verici bir soru Nasıl oldu da İran, 15 İngiliz askerini bu kadar kolaylıkla tutuklayabildi? Bu sorunun içinde üç soru gizli. Askerler bu tartışmalı, her an olay çıkma olasılığı yüksek sularda ne arıyorlardı? Neden hiç direniş göstermeden teslim oldular? Neden yardımlarına kimse gitmedi? Olay, Körfez’in İran ve Irak arasında sınırların bir türlü saptanamamış olan tartışmalı bölgesinde gerçekleşti. Bu anlamda İngiliz ve ABD hükümetlerinin, olay yerinden Irak suları diye söz lomatik kanallardan yaklaşıldığında akılcı ve uzlaşmacı davranabileceğine yönelik görüşmeye açık olduğunu düşündüren bir mesaj verdi. Bu mesaj, ABD dış politikasında, neoconların reddetmek için çok çabaladıkları BakerHamilton raporundan sonra gecikmeyle de olsa artık neoconlara rağmen başlayan bir yön değişikliğini (Michael Boyer, Foreign Policy, Nisan 2007) (örneğin, Rice’ın mekik diplomasisi, Pelosi’nin Suriye gezisi) güçlendiren, IPS’in emektar yorumcusu Jim Lobe’un deyişiyle “Bush’un yelkenindeki rüzgârı azaltan” bir gelişmeydi (The Asia Times, 05/04). Avrupa’nın olay boyunca gösterdiği, İngiltere Muhafazakâr Partisi’nden Avrupa Parlamentosu üyesi Charles Tannock’un deyişiyle “kararsızlık ve çelişkili tavırlar” (Daily Star 05/04), İran’la AB arasındaki ticari ilişkilerin, Nabucco boru hattı projesinin ağır bastığını, bir savaş durumunda AB’nin desteğini almanın olanaksızlığını bir kez daha gösterdi. 15 İngiliz askerinin tutuklanması, Irak’ta bir İranlı diplomatın kaçırılmasından, beş diplomatın ABD tarafından tutuklanmasından, birinin Türkiye’de kaybolmasından sonra, adeta bir misilleme olarak gerçekleşti. 15 Askerin ülkelerine gönderilmesi, Patrick Cockburn’un, Celal Şafari’nin serbest bırakılması, İran’ın diğer tutuklulara diplomatik erişim olanağı elde etmiş olması bağlamında işaret ettiği gibi “bir tutuklu mübadelesi olarak” gerçekleşti (Counterpunch, 05/05). Bunları da göz önüne alarak, İran’ın kazançlarına, Arap seçkinlerine ve halkına, ABD iş birlikçisi hükümetlerden farklı, bağımsız bir ülkenin ulusal onurunu nasıl koruyacak bir biçimde davranabileceğini göstererek moda ifadeyle “yumuşak gücünü” artırmış olmasını da ekleyebiliriz. Sonuç olarak, İran’ın uluslararası ilişkiler, bölgesel hegemonya projeleri açısından, İsrail’in en çok satan gazetesi Maariv’in New York muhabiri Yoav Fromer’in deyişiyle “ABD’nin Irak, İsrail’in Lübnan fiyaskolarından sonra… büyük bir zafer kazandığı” (The New Republic 06/04) söylenebilir. Gözlemciler, örneğin Prof. Juan Cole, Council on Foreign Relations’a verdiği demeçte belirttiği gibi İran, molla rejiminin ülke içi meşruiyet sorunları açısından da süreci başarıyla yönettiğini ulusal onuru okşayan ve ulusal birliği güçlendiren bir biçimde sonuçlandırdığını düşünüyorlar. İran rejiminin süreci başarılı bir biçimde kendi meşruiyet zeminini, ulusalcılık temelinde güçlendirdiğini gösteren en ilginç belirtilerden biri de, bence, molla rejimine muhalif reformist kanattan kimi etkili seslerin, sergiledikleri, Devrim Muhafızları gibi radikal kesimin yaklaşımına paralel tepkiydi: Örneğin reform yanlısı günlük gazete AyendahNo’nun başyazısında, tutsakların yargılanmadan serbest bırakılmasıyla ilgili olarak “Gelecekte de böyle hemen geri adım mı atacağız” deniyordu (Financial Times, 07/04). Tüm bunların ötesinde, “Peki, şimdi ne oldu” sorusuna, “Ne olacak, gerçekten bağımsız bir ülkenin devleti, büyük güçler karşısında ulusal çıkarlarını korumaya çalışıyordu” diye de cevap verebiliriz. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle