24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 NİSAN 2007 PAZARTESİ 4 HABERLER TSK’nin uyarısının ardından gözler Anayasa Mahkemesi’ne çevrilirken AKP ‘vuruşarak çekilmek’ için iptal kararı bekliyor 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK ‘Adaylıktan çekilmiyorum’ Karar 2. tura yetiştirilecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, CHP’nin cumhurbaşkanı seçiminin birinci tur oylamasının iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle açtığı davayı yarın karara bağlamayı planladıklarını belirterek “Belki karar çarşamba günü sabah da verilebilir” dedi. Tuğcu, Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in, Genelkurmay’ın açıklamasına ilişkin “yüce yargıyı etkilemeye yönelik bir girişim olarak algılanacağı” yönündeki sözlerini de “Bizim önceliklerimiz anayasa ve hukuktur” şeklinde değerlendirdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı’nın uyarısının ardından gözler Anayasa Mahkemesi’ne çevrilirken; AKP “cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül’ün çekilmesiyle geri adım atmak yerine, vuruşarak çekilmek için” umudunu iptal kararına bağladı. AKP’nin cumhurbaşkanı adayı, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, “adaylığının geri çekilmesinin söz konusu olmadığını, Anayasa Mahkemesi kararını beklemek gerektiğini” söyledi. Kulislerde, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar ve Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu’nun ortak seçim çağrısı yapabileceği ifade ediliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunun Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi ve aynı gece Genelkur Cumhuriyet Çocukları... Biz, ‘Cumhuriyet Çocukları’yız. ‘Cumhuriyet Çocukları’; Kurtuluş Savaşı’nın gururuyla büyüyen, Atatürk kültürüyle yetişen, laik, bağımsız Türkiye’nin sahibi olmanın özgüvenini taşıyan kuşaklardır. ‘Cumhuriyet Kadınları’ böyle yetişmiş çocukluğun kadınlarıdır. Bu kültürle yetişen insanlar, özverili meslek insanları olmuşlardır. Sınıf öğretmenleri, sıtma savaş tabipleri, ilçe kaymakamları, jandarma komutanları, orman koruma memurları hep vatanlarını, yurtlarını kendilerinin önünde tutan bir kültürle yetiştiler, bu kültürle yaşadılar. Sonra dünya değişti. Türkiye de değişti. Bireysellik keşfedildi. Birey öne geçti. İnsanları birleştiren ortak çıkarlar yerini bireyin kendi çıkarlarına bıraktı. İnsanlar birbirlerinden uzaklaştılar. Birbirlerine yabancılaştılar. Bunun çözümü yok muydu? Varsa neydi? Orkestra... Bir orkestra olamaz mıydık? Kemanların, viyolonsellerin, flütlerin, fagotların, trompetlerin, davulların ayrı notalar çaldıkları, ama birlikte çaldıkları zaman dinlemeye doyulmaz bir senfoni yarattıkları bir orkestra olamaz mıydık? Birbirimizi tamamlayamaz mıydık? Birbirimizle bütünleşemez miydik? Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası ile Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın birlikte çaldığı o muhteşem Ankara konserinde müziğin heyecanıyla bu düşünceler de doğrulanıyordu. Her iki orkestranın da şefi olan Sevgili Rengim Gökmen’in sözleriyle, ‘geçmişin ve bugünün müzisyenleri ile geleceğin müzisyenleri buluşuyorlardı’. Önümüzde oturan Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer ve Semra Sezer ile birlikte tarihi konser salonunu dolduran dinleyiciler bunu yaşıyorlardı. İşte, hepimiz bir orkestraydık. Sahnede yerini alan müzisyenler ile salonu dolduran müzikseverler bir orkestrayı oluşturuyorduk. Atatürk mutlaka salondaydı. Bu orkestra, aynı ritmi yaşıyordu, aynı harmoniyi seslendiriyordu, aynı melodiyi yaratıyordu. Laik, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti. Bu çoksesli müzik, bu evrensel kompozisyonlar, insanlığın acılarını, insanlığın sevinçlerini anlatıyordu. Çekilen onca sıkıntıdan kurtulanların zaferini çınlatıyordu. Atatürk, inleyen çaresizliğin kısırdöngüsüyle uyuşturan müziğin yerine zaferin cesur haykırışını seslendiren müziği seçerken bu alanda da yeni ufukları göstermişti. Ne yazık ki her alandaki geriye dönüşler müzik alanında da yaşanmış, evrensel çoksesli müzik kültürü yerine çaresizliğin arabeski ile bilinçsiz isyanların çığlıkları ortalığı kaplamıştı. Ama her şey doğru yerine oturacaktı. İnsan bilinci bir müjdedir. İnsan iradesi bir karardır. İnsan aklı bir zaferdir. ‘Cumhuriyet Çocukları’, ‘Cumhuriyet Kadınları’, ‘Cumhuriyet Erleri’, bir orkestra olarak çağdaş Türkiye’nın zafer senfonilerini yazacaklardır. Ne Arap yalellisi, ne tekke iniltisi, ne arabesk sızıltısı. Dağ Başını Duman Almış’larla.. Onuncu Yıl Marşı’yla.. İstiklal Marşımızla.. Atatürk’le.. Hepimiz ayaktayız... ? AKP’nin cumhurbaşkanı adayı, Dışişleri Bakanı Gül, “Adaylığım bir gecede alınmış bir karar değil. Uzun yoklamalar, görüş alışverişleri neticesinde ortaya çıkmıştır, adaylığımın geri çekilmesi söz konusu değil, Anayasa Mahkemesi kararını beklemek gerekiyor” dedi. may Başkanlığı’nın uyarı açıklaması siyaset kulislerini karıştırdı. TBMM Başkanı Bülent Arınç, birinci tur oylamayı kapatırken ikinci tur oylamanın 2 Mayıs günü yapılacağını duyurdu. Ancak muhalefet, mahkemenin kararı beklenmeden ikinci turun yapılamayacağı görüşünü taşıyor. Gerek iktidar gerekse muhalefetin siyasal manevraları için Anayasa Mahkemesi’nin kararı merakla bekleniyor. Dışişleri Bakanı ve cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül, dün eski Dışişleri ve Savunma bakanlarından Haluk Bayülken’in vefatı nedeniyle Dışişleri Bakanlığı’nda düzenlenen törenin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gül, bu süreç başladıktan sonra ana muhalefet partisi CHP’nin karşılaşılan durumun ortaya çıkması halinde konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götüreceğini söylediğini, kendi adaylığının söz konusu olduktan sonra da CHP’nin kamuoyu nezdinde bağlandığı için konuyu Anayasa Mahkemesi’ne götürdüğünü ifade etti. Gül, “Şimdi bu dosya Anayasa Mahkemesi’nde. Dolayısıyla bu konuyla ilgili herhangi bir yorum yapmanın, bir görüş ifade etmenin doğru olmadığı kanaatindeyim. Doğru olan Anayasa Mahkemesi’nin kararını beklemek ve bu kararı saygıyla karşılamaktır” dedi. ‘Süreç devam ediyor’ Gül, bir gazetecinin, adaylığını geri çekip çekmeyeceğine ilişkin sorusuna “Hayır” yanıtını verirken, “Bu süreç devam ediyor. Dolayısıyla herhangi bir biçimde adaylığımın geri çekilmesi söz konusu değil. Bu bir gecede alınmış bir karar değil. Uzun yoklamalar, görüş alışverişleri neticesinde ortaya çıkmış bir adaylıktır. Dolayısıyla bu süreç devam ediyor. Anayasa Mahkemesi kararını hep birlikte beklememiz gerekiyor” demekle yetindi. Başkent kulislerinde mahkemenin kararı ve sonrasındaki gelişmelerle ilgili olarak dile getirilen bazı olasılıklar, senaryolar şöyle: ? Tur iptal edilir: Anayasa Mahkemesi’nin 367 rakamına ulaşılamadığı gerekçesiyle birinci turu geçersiz sayması ve iptal kararı alması durumunda birinci tur tekrarlanabilir. İlan edilen seçim takvimi içerisinde turlar yapılabilir. Ancak iktidarın bu süreçteki 367 arayışı gerek parlamentonun, gerekse milletvekillerinin “itibarı”na ciddi gölgeler düşürüp söylentilere yol açabilir. AKP, çeşitli yollarla 367 katılımı sağlarsa, üçüncü turda 276 oyla Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçilebilir. Ancak AKP’nin bu yola başvurmayacağı, iptal kararı verilmesi durumunda “vuruşarak çekilmek” için hemen seçim kararı alacağı belirtiliyor. ? Anayasa değiştirilir, seçime gidilir: AKP, seçilme yaşını 25’e indiren anayasa değişikliğinin temmuz ya da ağustos ayında yapılacak seçimde uygulanabilmesi için muhalefetle işbirliği arayacak. Uzlaşma sağlanması durumunda, anayasa değişikliği yapılacak ve hemen arkasından seçime gidilecek. Gül çekilir: AKP’nin cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül, her ne kadar “çekilmeyeceğini” açıkladıysa da, gerilimin tırmanması üzerine adaylıktan çekilir. Gül, tek aday olduğundan turlara devam edilemez ve süresi içerisinde cumhurbaşkanı seçilemediğinden “derhal” seçime gidilir. ? Gül’e 276 oy çıkmaz: Gül adaylıktan çekilmez, ama kendisine yeterli oy verilmez. 9 Mayıs günü yapılması planlanan 3. tura AKP milletvekillerinin çoğunluğu katılmaz. 276 oy alamayan Gül, seçilemez. Anayasanın 102. maddesine göre “3. turda üye tamsayasının salt çoğunluğu sağlanamadığı takdirde üçüncü oylamada en çok oy almış iki aday arasında 4. tur oylama yapılır, bu oylamada da salt çoğunluk sağlanamadığı takdirde derhal seçimler yenilenir”. HİSSELERİNİ DEVRETMİŞ Kanal 7 gözaltısında Akman izi ? Alman polisi tarafından düzenlenen operasyonda gözaltına alınan Mehmet Gürhan’ın, hisselerini RTÜK Başkanı Zahid Akman’dan aldığı ortaya çıktı. FIRAT KOZOK ANKARA Avrupa Deniz Feneri tarafından toplanan 16 milyon Avro’nun 8 milyonunu Kanal 7 Avrupa’nın kullandığı gerekçesiyle Alman polisi tarafından düzenlenen operasyonda gözaltına alınan Mehmet Gürhan’ın, hisselerini RTÜK Başkanı Zahid Akman’dan aldığı ortaya çıktı. Akman’ın, söz konusu paranın kullanıldığı dönemde kanala ortak olduğu belirtildi. AKP iktidarının en büyük destekçilerinden Kanal 7’nin Avrupa yayınlarını üstlenen Euro 7 televizyonunun Frankfurt’taki merkez binasına ve aynı binada çalışan Avrupa Deniz Feneri E.V’nin merkezine düzenlenen operasyonun altından ilginç ayrıntılar çıkıyor. Toplam 340 polisin katıldığı operasyonda gözaltına alınan Kanal 7 Avrupa Genel Müdürü Mehmet Gürhan’ın, elindeki hisseleri RTÜK Başkanı Zahid Akman’dan aldığı ortaya çıktı. 13 Temmuz 2005’te RTÜK üyeliğine seçilen ve başkan olan Zahid Akman’ın, 30 Eylül 2005 tarihinde hisselerini devrettiği öğrenildi. Akman’ın hisselerinin toplam değerinin 250 bin Avro olduğu belirtildi. Akman’ın, 8 milyon Avro’luk paranın “buharlaştığı” dönemde kanala ortak olduğu kaydedildi. Bayülken uğurlandı Önceki gün yaşamını yitiren eski Dışişleri ve Savunma bakanlarından Haluk Bayülken için dün Dışişleri Bakanlığı’nın önünde bir tören düzenlendi. Törende Bayülken’in yakınlarının yanı sıra, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, eski Başbakan Bülent Ulusu, eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, MGK Genel Sekreteri Yiğit Alpogan, Dışişleri mensupları ve emekli diplomatlar da bulundu. Bayülken’in naaşı daha sonra Ko catepe Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi. Buradaki törene 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de katıldı. Abdullah Gül, cenaze töreni için camiye gelişinde, boynuna Türk bayrağı asılı bir yurttaşın tepkisiyle karşılaştı. Hakkı Çakan adlı yurttaş, Gül’e doğru yanaşarak “Bu vatan sahipsiz değil” diye bağırdı. Gül ise yurttaşa, “Bu vatan hepimizin, merak etmeyin” diyerek karşılık verdi. Polis tarafından cami dışına çıkarılan Çeçen gözaltına alındı. (Fotoğraf: AA) email:erdalatak@gmail.com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com Acil sandığa gidilsin TÜSİAD ülkede yaşanan gerilimin demokrasiye zarar verecek boyuta geldiğini belirterek seçim çağrısı yaptı ANKARA (ANKA) Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), Cumhurbaşkanlığı seçim süreciyle ilgili olarak yaşanan son gelişmeler çerçevesinde bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Mevcut fiili durumun demokrasiye zarar vermemesi için hemen erken genel seçime gidileceğinin ilan edilmesi, bir zorunluluk haline gelmiştir” denildi. yaratılan fiili durumun demokratik teamüllere uygun olmadığının altı çizildi. AKP’nin, toplumda gitgide artan ve TÜSİAD’ın da paylaştığı laik rejimi koruma kaygısını yeterince dikkate almadığı ifade edilen açıklamada şöyle denildi: “Mevcut fiili durumun demokrasiye zarar vermemesi için hemen erken genel seçime gidileceğinin ilan edilmesi, bir zorunluluk haline gelmiştir. Genel seçimlerin, gerilimi yurt sathına yaymaması için bütün siyasi partilerin samimi bir gayret içinde olması şarttır. Bunun yolu, seçim ortamına, ülkenin geleceğine yönelik siyasal programların egemen olmasını sağlamaktır. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini laiklik ve demokrasinin ayrılmaz bütünlüğü oluşturmaktadır. Biri lehine diğerinden fedakârlık etmemiz düşünülemez. Türkiye, tansiyonu düşürerek ve millet iradesini yenileyerek bu süreçten sağlıklı bir biçimde çıkabilir.” Mumcu: Sezer devreye girsin ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anavatan 3 yıldır izleniyor Alman mali polisi yaklaşık 3 yıl boyunca Avrupa Deniz Feneri’nin gelirlerini izlemiş, ardından da operasyon kararı almıştı. Soruşturma başlatan Alman savcılığı, derneğin topladığı 16 milyon Avro’nun 8 milyonunu Kanal 7’nin kullandığını belirlemişti. Savcılığın diğer 8 milyon Avro’nun bir kısmının da Filistin’de silahlı bir örgüte aktardıldığından kuşkulandığı ifade ediliyor. Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, “Kritik süreçte Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, inisiyatifi ele alarak demokrasiden ve ulusal bütünlükten yana bir inisiyatif ortaya koymasının zamanıdır” dedi. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Mumcu, ülkenin olağan günler yaşamadığını ifade ederek, Sezer’in sessizliğinin bir boşluk yarattığını belirtti. “Cumhurbaşkanlığı makamı boş değildir, varlığını da hissettirmelidir” diye konuşan Mumcu, hükümetten de Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecini durdurmasını istedi. ‘Demokratik teamüller zorlanıyor’ TÜSİAD’dan yapılan açıklamada, son günlerde Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak yükselen gerginliğin, Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı açıklamayla doruğa ulaştığına vurgu yapıldı. Mevcut krizin, tüm tarafların samimi katkısıyla, her türlü duygusal tepkiden uzak ve sağduyuyla çözülmesi bir zorunluluk olduğu ifade edilen açıklamada, Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasıyla Ağar: Kutuplaşma kaldırılmalı ? İstanbul Haber Servisi DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, “Türkiye her gün rejim meselesi içinde, her gün bir laikmuhafazakâr çatışması içerisinde bunaltan siyaset anlayışı ile yola devam edilemez. Kutuplaşmaya doğru giden bu siyaset anlayışı tümüyle ortadan kaldırılmalı” diye konuştu. Türkiye’nin asla bugün olduğundan daha kötüye gitmeyeceğini, ülkenin zorluklarını demokrasi içinde aşacağını ifade eden Ağar, “Türkiye’nin çözümleri sivil siyaset içinde olacak” dedi. Bu yazıyı yazmaya başladığımda Çağlayan’daki miting başlamamıştı. Mitingi ve son gelişmeleri değerlendirmek amacıyla NTV’ye gideceğim için bu yazıyı bir an önce yazmak durumundayım. Türkiye’nin bir türbülansa girdiği, taşların yerinden oynadığı bir dönemden geçiyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimi nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Türkiye’deki bölünme daha da derinleşecek, durum öyle görünüyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklaması ve ardından hükümetin ona verdiği cevap, bir yönüyle makul bir noktaya gelmiş gibi görünüyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın bildirisi sertti ve ağır suçlamalar içeriyordu. Cumhurbaşkanlığı seçiminde taraf olduklarını da ifade ediyordu. Hükümet pek alışık olmadığımız ölçüde sert bir cevap verdi. Onu da beklemiyorduk. Şimdi top ortada kaldı... Peki sonra ne olacak? Daha önceki yazılarımda da, bir askeri müdahale koşullarının olup olmadığını sor Siyasetin Yol Haritaları... gulamıştım. ABD ve AB’den gelen açıklamalar beklediğimiz gibiydi. Batılı ülkeler, askerin siyasete müdahalesine pek sıcak bakmadıklarını ifade ettiler. Daha önceki askeri müdahalelerin sonuçlarını bilen kamuoyu da müdahale taraftarı olmadığını yeri geldikçe belirtiyor. Çağlayan mitingini düzenleyen çevrenin sözcüleri de sık sık “darbeye de karşıyız” diyorlar. Bu konudaki duyarlığın arttığı görülüyor. ??? Askeri müdahale koşulları yok ama, askerin sürece müdahil olduğu da bir gerçek. Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın konuşmaları, açıklamaları, yayımladığı bildiriler çok net mesajlar içeriyor. İşte belirsizlik belki de burada düğümleniyor. Toplumun önemli bir kesimi AKP iktidarından rahatsızlığını dile getiriyor. Bu kaygılar ciddi kaygılar. Sokaktaki insanın bir kesimi endişeli. Bir başka kesimi ise AKP’yi desteklemeye devam ediyor. Askerin müdahalesini eleştiriyor ve sürecin kendi doğal seyri içinde gitmesine engel olunmasını istemiyor. Türkiye’de siyasi kamplaşma bugünün meselesi değil. Geçmiş tarihimizde de çok sık kamplaşmalarla yüz yüze geldik. Bu kamplaşmalar 12 Eylül 1980 askeri darbesinden ve 12 Mart 1971 askeri müdahalesinden önce de vardı. Bu kamplaşmalar binlerce gencin ölümüne yol açan çatışmalara da neden olmuştu. ??? Geçmiş siyasi çatışmaları ve kamplaşmaları bugünle karşılaştıran değerlendirmeler yapmak yararlı olabilir. 12 Mart ve 12 Eylül öncesi çatışmaların belli merkezlerden darbeyi elverişli hale getirmek için kışkırtıldığını şimdi daha iyi biliyoruz. Türkiye bir darbeye planlı bir şekilde hazırlanmıştı. Bugün bir iç gerginlik yaşansa da, bazı suikastlar ve cinayetler gündeme gelse de bir iç çatışma ortamı içinde olunmadığını söyleyebiliriz. Toplum eleştiri ve tepkilerini hukuki ortam içinde dile getirmeyi tercih ediyor. Soruna bu açıdan bakıldığında geçmişe göre daha ılımlı bir havadan söz edilebilir. Meclis ve çevresinde yoğunlaşan siyasi mücadele de sonuç olarak meşruiyet sınırlarının dışına taşmış değil. Konu Anayasa Mahkemesi’nde. Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar artık süreci belirleyecek hale geldi. Türkiye’nin bu açıdan bir olgunluk sınavından geçtiğini de söylemek mümkün. ??? Tabii bütün bu bilek güreşi, Türkiye’yi kimin nasıl yöneteceği çatışması nereye gidecek? Bu gerginlik nerede duracak? Anayasa Mahkemesi 367 şartını gerekli görürse önü müzde büyük ihtimalle erken seçim bulunuyor. Erken seçim ne getirir, ne götürür? Bugünkü tablodan daha değişik bir sonuç çıkar mı? Kamuoyu yoklamaları benzer bir tabloyla yüz yüze geleceğimizi gösteriyor. Tabii birkaç ay içindeki gelişmeler havayı bir ölçüde değiştirebilir. Ben yine de seçimin gerginliğin yumuşaması açısından bir imkân olabileceği düşüncesindeyim. Çünkü sonuç olarak milletin iradesine başvurulacak. Ortaya yeni bir tablo çıkacak. ??? Türkiye’nin çok partili sisteme alışması, demokratik bir hukuk devleti haline gelmesi, aynı zamanda laikliğe ilişkin kaygıları aşmasını da sağlayacak. Çağdaş uygarlık düzeyi, Türkiye’nin bütün kurumlarıyla bir değişimden geçmesi anlamına geliyor. Kurumların kökleşmesi anlamına geliyor. Belki de biz bu süreci yaşıyoruz. Ağır ama acılı... Sunay AKIN’ın Türkiye Kas Hastalıkları Derneği yararına düzenleyeceği tek kişilik gösteri 15 Mayıs 2007 tarihinde saat: 21.00’de Beşiktaş Kültür Merkezi’nde sahne alacaktır. Bilgi ve rezervasyon için Türkiye Kas Hastalıkları Derneği Hatboyu Cad. No:12 34149 Yeşilköy/İSTANBUL İrtibat Tel: 0 212 663 65 53 0212 573 09 75 CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle