23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 NİSAN 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Türkiye’deki yüksek faizlerin cari açıktan daha endişe verici olduğuna dikkat çeken Standard & Poor’s: 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER En büyük risk sıcak para ? Erdoğan’ın adaylık sürecini iyi yönetememesinin genel seçim için endişe verici olacağını söyleyen S&P Türkiye Direktörü Farouk Soussa, “Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında türbana bağlı olarak bir anayasal bir kriz olursa, bu piyasalarda bir çalkantıya neden olabilir” dedi. Ekonomi Servisi Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s Türkiye Direktörü Farouk Soussa, Türkiye ile küresel piyasalardaki reel faiz farklılığının, ucuz para birimleri ile yüksek getirili kıymetlerin fonlanması anlamına gelen “carry trade”i teşvik ettiğini ve bu durumun Türkiye açısından cari açıktan daha endişe verici olduğunu söyledi. Reuters’in sorularını yanıtlayan Soussa, “Faiz farklılığı sıcak parayı çekiyor ancak carry trade cazip olmadığında sıcak para çok sıklıkla yön değiştiriyor. Carry tra Milattan Önce ve Sonra Gülmek mi ağlamak mı daha doğru bilemiyorum.. 14 Nisan öncesi ve sonrası söylemlerdeki kıvraklık, siyaset ve sermaye cephesinde değişen rüzgârların fırıldaklara etkisi, kamuoyu oluşturucularının söylemlerindeki değişimin hızı, boyutları, hani şu kredi kartı reklamındaki esnekliğin (fleksi) ötesi bir boyutta... AKP’nin Cumhurbaşkanlığı’nı da ele geçirmesi, seçimlerden tek partili iktidarla çıkılması projesinin, sermayesiyasetmedya çıkar ittifakının A Planı’nın olmazlığına akıllar bayağı yatmış olmalı. En azından olmazlığı olasılığının güç kazanmasına karşı alternatif B Planı’na uygun söylemler, kamuoyu oluşturmaları gündeme sokuldu bile. Genelkurmay Başkanı, Cumhurbaşkanı söylemlerinin üstüne 14 Nisan’da, bir milyon insanın sel oluşturup Çankaya yolunun önünü kesmeleri gündeme gelince; ipleri elden kaçırmamak üzere hızla harekete geçilmiş. Biz Cumhuriyet rejimi, ülkenin geleceği, laiklik adına kaygı duyanlar, tehdidi algılamış olanlar, siyaseten nasıl bir güçbirliği oluşturabileceğimizin sorgulamasında, ilk kez 14 Nisan’da oluşturduğumuz tepki gücümüzü, birlikteliğimizi nasıl sağlıklı bir savunma refleksine dönüştürebileceğimizin arayışlarında debelenirken.. Sermayemedyaiktidar cephesi A Planı’ndan vazgeçmeden, ancak suya düşebileceği olasılığının ortaya çıkması karşısında, B planlarını uygulamaya sokmuşlar bile.. İşte DYPANAVATAN birleşmesi. İşte Başbakan Tayyip Erdoğan’ın öncelikle A Planı ile B Planı arasında bir orta yol bulmak üzere; yani kendi cumhurbaşkanlığının önünü açmaları koşuluyla bu iki parti ile seçim sonrası koalisyon vaadi. İşte önceleri tek partili iktidarı, ekonominin olmazsa olmaz koşulu olarak ilan etmiş işveren cephesinin, kendinden yana bir koalisyon oluşumuna hazırlaması. TÜSİAD’ın önce AKP iktidarı ile Cumhurbaşkanlığı’nda uyum reçetesi. Sonra bu reçeteden vazgeçip, Erdoğan’ın istemi doğrultusunda Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına vize vermesi. Sonra da sağda bir koalisyon oluşumu için destekçi role girmesi. Ekonomik gelişme, istikrar adına tek partili hükümet direnişinden geri adım atması. ??? Yanılmak istemiyorsanız 14 Nisan öncesi ve sonrası, çok yorulmadan, sadece bir hafta içindeki değerlendirmelerine, söylemlerindeki hızlı değişime şöyle bir karşılaştırmalı göz atın; her şey A Planı’na uygun yürüyor gibiydi. Erdoğan tartışmasız cumhurbaşkanı adayı. Muhalefetin Meclis üye çoğunluğu arayışı hukuksal bir safsata. Cumhurbaşkanlığı’nın fethinden sonra, hemen seçimle de AKP tek partili iktidarı garanti gibi. En kötü olasılık güçlü bir sağ koalisyon. Zaten bu nedenle de DYPANAVATAN birleşmesinde sermayemedya cephesi baskısı önceden gündeme sokulmuştu. Böyle olunca da kamuoyunu oluşturacak söylemlerde Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı anasının sütü gibi haktı. Karşı görüşler darbeciliğin hastalıklı hezeyanlarıydı. Zaten öylesine üzerine gidilmişti ki, Başbakan Erdoğan’a aday olmak dışında seçenek bırakılmamıştı. Partisi de kadroları ile ayakta durmaya hazırdı, bu işin geri dönüşü yoktu. Aykırı çıkışların sansürlenmesi, yok sayılması ya da suçlanması söz konusuydu. Pazartesiden bu yana, aynı isimlerin söylemlerini değiştirmedeki yetenekleri karşısında dudaklarım uçukluyor.. Canım istikrar için ille de tek partili iktidar koşullanması bizim ülkemizin zaafı. Demokrasilerde uyum içinde koalisyonlarla istikrar örnekleri çok. Yeter ki koalisyon uyumlu olsun. İdeali AKPDYPANAVATAN. Duruma göre diğer partilerle de olabilir. Erdoğan cumhurbaşkanlığında ısrarlı olacaksa, Meclis oy çoğunluğu pürüzünü aşmanın yolunu bulmalı. Zaten o da bu nedenle özveride bulunup iki parti lideri ile buluştu. Doğrusu 14 Nisan’ı, 1 milyonu, ne demek istediklerini hafife almamak da gerekli. Erdoğan, Mumcu ile görüşmeyi içine sindirdiğine göre, Baykal’ı da sindirebilmeliydi. Doğrusu azınlık oyu ile Meclis çoğunluğunun ele geçirilmiş olması, tüm kararların Erdoğan’a bırakılması, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı için dahi uzlaşma aramaması, muhalefetten gelen eleştirileri yok sayması iyi şeyler değil. 14 Nisan’da meydanlara çıkanların, 1 milyonluk kitlenin tepkisini hafife almak, hele de yargılamak yanlıştı. Tam tersine kitlelerin rejime, demokrasiye, laikliğe, Cumhuriyete ilişkin bu kaygıları haklı bile olmasa, varsa, ortaya konmuşsa ciddiye alınmalıydı.. Gördüğünüz gibi sermayemeydasiyaset çıkar ittifakının sözcüleri, sahiplerinin seslerinde; 14 Nisan milat, öncesi ve sonrası söylemlerinde 180 derecelik bir değişim gözleniyor. Bizi, ülkemizin geleceği için kaygı duyanları, tehlikenin farkında olanları, kimi söylemlerinde geçtiler bile.. Çok önemli, şimdilik küçücük gibi görünen bir farkla tabii ki; onlar sermayemeydasiyaset cephesinin çıkar ilişkileri için, hazırlanan B Planı’nın uygulanması koşulunu yaratmak üzere bizden bir adım önde görünmeye bakıyorlar. Onların B Planı’nda, ülkemiz, insanımız, çocuklarımızın geleceğine ilişkin kaygılarımız, tehdit algılamamızdaki önceliklerimize yönelik geçerli hiçbir ilke yok. 14 Nisan milat, geleceğe yönelik bizim planımız ne? [email protected] T Ü R B A N K R İ Z İ , P İ YA S A L A R I S A R S A R B aşbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na aday olmasının piyasalar tarafından sürpriz olarak karşılanmayacağını belirten Soussa, şunları söyledi: “Sanıyorum insanlar Erdoğan’ın aday olmasını bekliyorlar; bu nedenle adaylık açıklamasının piyasalardaki etkisi sınırlı olacaktır. Ancak seçim sonrasında türbana bağlı olarak bir anayasal bir kriz olursa, bu piyasalarda bir çalkantıya neden olabilir. İki seçim arasında AKP ile ilgili hoşnutsuzluk artarsa bu da piyasada çalkantıya yol açar. Ancak sonuçta Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması piyasalar açısından büyük bir şok olmayacak.” Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini ne şekilde yöneteceğinin seçmenin algılamasını etkileyeceğini de vurgulayan Soussa, “Eğer bunu iyi yönetmeyi başaramazsa bu genel seçimler açısından endişe kaynağı olabilir ve bunun etkileri kasım seçimlerine yansıyabilir. Bu durumda (ekonomik) politika açısından bu negatif olur; çünkü bu, koalisyon hükümeti ve politikalarda atalet olasılığını artırır” diye konuştu. Goldman Sachs’tan anket Yatırım bankası Goldman Sachs’ın müşterileri arasında yaptığı anket, Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olacağı ve genel seçimlerde AKP liderliğinde bir koalisyon hükümetinin iktidara geleceği beklentisinin güçlendiğine işaret ediyor. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olacağını öngörenlerin oranı, şubat ayındaki ankette yüzde 60’tı. Bu oran yüzde 73’e yükseldi. AKP liderliğinde bir koalisyon hükümetinin göreve geleceğini tahmin edenlerin oranı ise yüzde 48’den yüzde 64’e çıktı. AKP’nin tek başına iktidar olacağını savunanların oranı da yüzde 45’ten yüzde 28’e geriledi. de’den çıkış olduğunda lirada da çok büyük bir değer kaybı olacak ve bu da enflasyon beklentilerini etkileyerek negatif bir döngü yaratacak. Yani ana endişe kaynağı bu. Faiz oranlarındaki farklılık, cari açıktan daha endişe verici” dedi. IMF’nin de şartlarından bir olan ancak hükümetin yasalaşmasını seçim sonrasına bı raktığı sosyal güvenlik reformunun kısa ya da orta vadede mutlaka ele alınması gerektiğini belirten Soussa, “Eğer bunun üzerine gidilmezse 10, 15 ya da 20 yıl içinde sosyal güvenlik açıkları sürdürülemez duruma gelecek. Türkiye’nin sosyal güvenlikte parametreleri değiştirmesi gerekiyor” diye konuştu. Hükümetin seçim öncesinde mali disiplinden saptığını söylemek için henüz erken olduğunu belirten Soussa, son yıllarda uygulanan sıkı mali politikaların hükümetin elini rahatlattığını söyledi. “Mali disiplin ile mali politikaların sürdürülebilir olması arasında bir fark var. Mali politikaların sürdürülebilir olması açısından hükümetin bir miktar esnekliği var çün kü son 45 yıldaki mali performansları başarılı. Bu da onlara FDF’yi yüzde 6.5’in altında tutabilme ve bir nefes alma payı bırakabilme şansı veriyor” diye konuşan Soussa, şunları söyledi: “Eğer bu mali rahatlama siyaset güdümlü ve sorumsuzca yapılırsa bu AKP hükümetinin en önemli dayanaklarından birini sarsar.” DOLARDA DÜŞÜŞ SÜRÜYOR Avrupa’ya 150 bin araç ihraç etmeyi planlayan şirketin Türkiye genel müdürü Kobayaşi: Toyota 1 milyar Avro yatırdı Avro ve sterlin zirvede Ekonomi Servisi ABD’de faiz oranlarının bu yıl düşeceği yönündeki beklentilerle doların piyasa genelinde baskı altına girmesiyle Avro iki yıldır ilk kez 1.36 doların üzerine çıktı ve rekor seviyelerden kapandı. Dolardaki düşüş eğiliminin devam edeceğini tahmin eden uzmanlar, Avro/dolar paritesinde yeni rekor seviyelerinin de görüleceği görüşünde. Öte yandan İngiliz sterlini de uluslararası para piyasalarında son 15 yılın en yüksek düzeyinden işlem görmeye devam ediyor. Önceki gün 2 dolar sınırını da aşan İngiliz sterlini, dün 2.005 dolar düzeyine çıktı. Ekonomi Servisi Adapazarı’nda kurulu Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye AŞ Genel Müdürü ve üst yöneticisi (CEO) Kazuhiro Kobayaşi, Türkiye’deki toplam yatırımlarının 31 Mart 2007 itibarıyla, 1 milyar Avro’yu ulaştığını belirtti. Kobayaşi, yaptığı yazılı açıklamada, “Bu bizim için çok önemli bir dönüm noktasıdır. 3 bin 500 kişinin çalıştığı şirketimiz 2001 yılından bu yana her yıl ortalama 100 milyon Avro’nun üzerinde bir yatırım yapmıştır. Bu da Toyota’nın, Türkiye operasyonuna olan inancının ve takdirinin açık bir göstergesidir’’ dedi. Toyota fabrikasında bu yıl, 100 bin adedi Corolla Verso, 60 bin adedi ise Auris modeli olmak üzere 160 bin civarında fazla araç üretimi planlanıyor. Ağırlıklı olarak Avrupa’ya ihracat gerçekleştiren şirketin bu yılki ihraç rakamı hedefi ise 150 binin üzerinde. Toyota’nın yeni hatchback modeli Auris, geçen şubat ayında Toyota Türkiye’nin ürettiği araçlar arasına katılmıştı. Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye AŞ Genel Müdürü ve üst yöneticisi (CEO) Kazuhiro Kobayaşi Türkiye otomotiv üretiminde altıncı Türkiye otomotiv üretiminde Avrupa altıncısı oldu. Almanya (5 milyon 819 bin 614), Fransa (3 milyon 174 bin 260) ve İspanya’nın (2 milyon 770 bin 435) ilk üçü paylaştığı Avrupa otomotiv üretiminde Türkiye, geçen yıl 1 milyon 24 bin 987 adetlik üretimiyle 6’ncı sırada yer aldı. İngiltere, 1 milyon 648 bin 388 adet, İtalya 1 milyon 211 bin 594 adet üretimle Türkiye’nin önünde yer aldı. Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan Çukurova Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Makine Mühendisliği Otomotiv Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadir Aydın, yaklaşık 10 yıl öncesine kadar kalitesiz üretimle “Yürüyen tabut üretiyor’’ eleştirilerine maruz kalan otomotiv sanayiinin kendisini her geçen yıl yenilediğini belirtti. JTI, Gallaher Group’u aldı Ekonomi Servisi Dünyanın üçüncü büyük sigara üreticisi konumundaki Japan Tobacco International (JTI), İngiliz Gallaher Group PLC’yi 15 milyar dolara satın aldı. Winston, Camel ve Salem gibi sigara markalarının üreticisi olan Japan Tobacco’nun Gallaher Group’u devralmasıyla ilgili anlaşma, daha önce aralık ayında duyurulmuştu. Japan Tobacco, satın alma ile çok az varlık gösterebildiği Batı Avrupa’daki çalışmalarını genişletmiş olacak. ‘Gıdada KDV indirimi yetersiz’ ANKARA (ANKA) Hükümet, mini vergi paketiyle bazı gıda ürünlerinde KDV oranını yüzde 8’e düşürmeyi planlarken Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) indirimin 30 kalemle sınırlandırılmaması gerektiğini açıkladı. Kopuz, “Tüm gıda sektörü adına yetkililere sesleniyoruz. Gıdada KDV indirimini 30 kalemle sınırlamak uygulamada büyük karışıklığa yol açar” dedi. Kopuz, yaklaşık 6 ay süren bekleyişin ardından, indirimin 30 gıda kalemi ile sınırlı kalacağı yönündeki açıklamaların sektörde Hükümet, mini vergi paketiyle bazı gıda ürünlerinde KDV oranını yüzde 8’e düşürmeyi planlarken TGDF indirimin 30 kalemle sınırlandırılmaması gerektiğini açıkladı. hayal kırıklığı yarattığını bildirdi. İndirim kapsamının gıda üreticilerini rahatsız ettiğini belirten Kopuz, “Tüm ürünlerin indirim kapsamına alınması, gıda sektöründe kayıt dışı ekonomi ve merdiven altı üretimin engellenmesi yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır” dedi. Merdiven altı üretimin yok edilmesiyle tüketiciye güvenli ve ucuz gıda ulaştırılabileceğini kaydeden Kopuz, bu nedenle ambalajlı her türlü gıda mamulünün üzerindeki vergi yükünün minimuma indirilmesini istedi. G Ü N Ü N İ Ç İ N D E N . . . Motorinin fiyatı arttı Rafineri çıkış fiyatlarında yapılan ayarlamanın ardından, motorinin pompa fiyatları yeniden belirlendi. Ayarlamanın ardından, motorinin pompa fiyatlarında, litrede yaklaşık 23 YKr zam yapıldı. Buna göre motorinin pompa fiyatı BP, Shell, Opet bayilerinde, Ankara’da 2.31 YTL’ye, İstanbul’da 2.26 YTL’ye, İzmir’de ise 2.25 YTL’ye yükseldi. POAŞ bayilerinde ise motorinin litre fiyatı Ankara’da 2.29, İstanbul’da 2.25, İzmir’de 2.24 YTL olarak belirlendi. ‘Wolfowitz’in yerine Derviş gelmeliydi’ Nobel ödüllü ünlü iktisatçı Joseph Stiglitz, tartışmaların hedefi olan Dünya Bankası Başkanı Wolfowitz’in görevine getirilmesini eleştirirken halen BM Kalkınma Programı’nın başında bulunan Kemal Derviş’i övdü. Stiglitz, “Derviş’in sahip olmadığı tek bir nitelik vardı: Cumhuriyetçi Amerikalı değildi” ifadesini kullandı. Uzel, Rusya’da fabrika açacak Türk Uzel grubunun, Rusya’nın Krasnadar bölgesinde traktör fabrikası açmak için görüşmelerde bulunduğu bildirildi. Rus Kommersant gazetesinde yayımlanan haberde, Türk traktörlerinin Rusya’da yıllardır kullanılan Belarus traktörlerinin yerini alacağı ifade edildi. Bira karteline ceza AB Komisyonu, Hollanda’da anlaşmalı fiyat uygulayan bira kartelinin 273 milyon Avro para cezası ödemesini kararlaştırdı. AB’den yapılan açıklamada, 19961999 yılları arasında aktif olan bira kartelini oluşturan şirketlerden Heineken’e 219 milyon Avro, Grolsch’a 32 mil yon Avro ve Bavaria’ya 23 milyon Avro ceza verildiği bildirildi. Dünyanın en büyük bira üreticisi Belçikalı InBev ise kartel oluşumunu ihbar ettiği için 84 milyon Avro cezadan kurtuldu. Avrupa’da büyüme revize edildi Almanya’nın önde gelen 5 ekonomik araştırma kuruluşu, ortak yayımladıkları raporda 2007 yılı için Alman ekonomisine yönelik büyüme tahminlerini revize ettiler. Ekim ayında yayımladıkları raporda 2007’de büyüme oranını yüzde 1.4 olarak tahmin eden kuruluşlar, bugün açıklanacak raporda büyüme tahminlerini yüzde 2.4’te revize ettiler. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle