18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 NİSAN 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 Tabanı buluşturan Cumhuriyet Mitingi’nde kimler yokmuş? “Tabansızlar!” ONCA tehdide ve engelleme çabasına rağmen, milyonları buluşturan ve tarihi bir nitelik kazanan Cumhuriyet Mitingi birilerinin gözünü korkutmuş; Allah göstermesin, “demokrasi”ye sahip çıkanlar da Tandoğan Alanı’nda toplanır sesini yükseltirse bu iş sarpa sararmış. Niye sarpa sarsın? Cumhuriyet Mitingi’ne katılanlar demokrasiye de sahip çıktılar. Başkalarının düzenleyeceği bir “Demokrasi Mitingi”nde Cumhuriyete de sahip çıkıldıktan sonra işler niye sarpa sarsın ki? Bilakis, rayına oturur! Ama “Demokrasi Mitingi”ne bu Başbakan’ın dizinin dibinde oturduğu Hikmetyar’ı, Hizbullah’ı, Ayetullah’ı, Fethullah’ı, emekli general Hilmi Bey’i, Soros’u, Barzani’yi, Talabani’yi, Kıbrıs’taki Talat’ı... Amerikan Büyükelçi’sini, Avrupa Birliği baş komiserini, Uluslararası Para Fonu şefini, GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Kriter İstemi Sel: “14 Nisan’dan sonra AB kriterlerinin yerini Tandoğan kriterleri almıştır.” Ya ğ m u r E k i m 14 Nisan mesajlarını sağır sultanlar duydu. Sığır sultanlar duymadı! Düğün Şevket Çorbacıoğlu: “14 Nisan’da darbe provası değil Cumhuriyet Düğünü yapıldı!” Dünya Bankası müdürünü... Bana Şarkı Söyle yarışmasının en hırçın jüri üyesini, en uzun bacaklı mankeni, en silikon göğüslü aktristi, türbanını en güzel bağlayan kadını, en içten ezan okuyan şarkıcıyı, en etnik kimlikli yazarı... Kaseti en çok satanı, reytingi en yüksek olanı... Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türk Tabipleri Birliği Genel Başkanlarını çağırırsanız... Miting için sermayenin tekelindeki gazeteleri, televizyonları, radyoları... Hükümetin borazanı Misil kamu televizyon ve radyo kanallarını... Devlet adına el konulup yalakalaştırılan gazeteleri, televizyonları, radyoları propagandanız için sonuna kadar kullanır sabahtan akşama insanların beynini yıkarsanız... Okulları üç gün öncesinden tatil eder; uçak, tren, otobüs biletlerini bedavaya getirtir, bindirilmiş kıtaları Ankara’ya taşımaya kalkarsanız... İşte o zaman sizin yıllardır inceden inceye işlemeye çalıştığınız işler sarpa sarar! Tandoğan Alanı’nda halkın değil eline rüşvet torbası tutuşturulmuş güruhun önünde liboş çalar, şeriatçı oynar durumuna düşersiniz. Bu bakımdan Cumhuriyet Mitingine misilleme yapmak için “Demokrasi Mitingi” düzenlemeyi düşlemek yerine Tandoğan’da şöyle bir dolaşın; alana sinen demokrasiden belki biraz nasiplenirsiniz! Halk, Şeriat Darbecilerine ‘Dur’ Dedi! 14 Nisan’da Tandoğan’ı dolduran bir milyon kişi tarih yazdı. Kurucu şehidimiz rahmetli Muammer Aksoy, tohumunu attığı ADD’nin başarısını görse içi coşkuyla dolar, ardından kimlerin bu ülkede cumhurbaşkanı olmaya kalkıştığını görüp kahrolurdu. ADD’nin öncülük ettiği büyük buluşmayı esasında STKB, ÇYDD, ÇEV, Yurtsever Hareket gibi oluşumlar ve “Cumhuriyet’ten taraf” siyasi partiler de eşit oranda destekledi. Mitingin her anında o müthiş kitlenin arasında dolaştık. Cumhuriyetin kılcal damarlarının içinde gezmek harika bir duyguydu. Herhalde bin kardeşimle aile resmi çektirdik. Bugün “Ortaca’dan Hüseyin” dostum aradı, “Abi, Artvinli bir kadın alyansını satıp gelmiş mitinge, lütfen yaz” dedi. Bu en büyük dayanışmanın adı Cumhuriyet kardeşliği. O aydınlanmacı halkın gövde gösterisinden yalnız yobazlar değil, malum “ampul” medya da en ağır şekilde nasibini aldı. Türkiye, son günlerde “Medyanın Vefat İlanı”nı bir kere daha okumuş oldu. Dünyanın hiçbir ülkesinde gazetecilik bu kadar aşağılanmamıştır. En ufak yangında “canlı yayın”a geçen büyük kanallar, tarihimizin akışını değiştirecek nitelikteki bu olaya, “holding çıkar ilişkileri”ni aynı tavada erittiklerinden Fransız kalarak kendi cenazelerini kaldırmış oldular. Büyük gazeteler haberi hak ettiği içeriğin beşte biriyle verirken, Posta gazetesi gafil grubuna ders verircesine, nefis bir manşet atmıştı: “Silahsız Kuvvetler”. Ama onların bile iki nazar boncuğu vardı: Katılımı yalnız 370 bin olarak, Anıtkabir’e gidenlerin sayısıyla sınırlamışlardı. Yazarları Rauf Tamer’in durumu ise çok daha vahimdi: Mitingi övdükten sonra sözü Sn. Cumhurbaşkanımızın son çıkışına getirip, “Türkiye onun anlattığı gibi bir yer değil, konuşmasında hem tahrik, hem resmen tahkir var. Bence kötü bir jübile yaptı” diyerek, resmen kendi jübilesini ilan etmiş oldu!! Rauf Bey, o mitinge katılan herkesin Sezer’i toptan onayladığını bile anlayamamış!.. ??? Sezer yıllardır vurguladığımız vahim noktaların üstüne parmak bastı: Evet, ılımlı İslamın radikal İslama dönüşmesi kaçınılmazdır. İyi de Sn. Sezer böyle düşünüyorsa, neden, bir yıl önce kendisine hatırlattığımız gibi Meclis’i, Bakanlar Kurulu’nu olağanüstü oturuma toplamadı? Veya neden Meclis’i feshedip, seçime gitmeyi gündemine almadı? 1923 Cumhuriyeti’nin radikal İslama dönüşmesi azımsanacak basit olay mı? Sn. Sezer bu anayasal hakları bugün kullanmazsa, hangi cumhurbaşkanı, ne zaman kullanacak? Şu an bile çok geç değil. Yeter ki Sezer, şu anda elinde tuttuğu gücün, “mevzi”nin, tarihsel önemini tekrar düşünsün. Onun bu hamleyi yapması, Atatürk Cumhuriyeti’ni tarih göçüğü altına almaya çalışanların vahim eylemi yanında haktan da öte anayasal bir ödev olarak kalır! İşte burada “Demokrasi nedir, ne değildir?” konusunu tekrar ele alalım. Aklı başında hiç kimse demokrasinin kesintiye uğramasını istemez. Çünkü özgürlüklerin değerine paha biçilemez. İşte bu temelden hareket ederek, Ordu’nun teorik “darbe” olasılığına en şiddetli dozajda “ortada fol yok, yumurta yok”ken karşı çıkanlar, Türkiye’de oynanan ve en üst makamdan onaylanan “şeriatçı darbe” oyununa nasıl gözlerini kapar, anlamak mümkün değil... Demokrasi üç yıl kesintiye uğramasın diye haklı olarak her gün yaygara koparacaksın, ardından demokrasiyi sonsuza dek öldürecek şeriatçı darbeye yeşil ışık yakacaksın! Bu mu demokrasi aşkınız? Haydi hemen koşun hastaneye de, bilincinizi kapayan o beyin tümöründen kurtulun! İşte bu acınası mantığı taşıyanlar, 14 Nisan’ı sabote etmek için her iftirayı kullandı. Bu anti propagandalarında bir ölçüde başarılı oldular ki, koskoca sendikalar bu oyuna gelip, yürüyüşten el ayak çekebildi! Bundan sonra kaynakları belli gülünç kışkırtmalara kanmadan halkın yanında yer almayı akıl ederlerse belki günahlarını bir nebze affettirebilirler. 14 Nisan’ı “kimin düzenlediği belirsiz” lafıyla karalayıp, “emekli asker provokasyonu” olarak tanımlayanlar, o cesur sivil milyonları karşılarında görünce umarım yeni yalan dolanlar bulmaya mecbur kaldıklarını anlamışlardır. O mitingin İstanbul kanadının düzenleme komitesinde yer alan ve Yurtsever Hareket üstünden tüm ülkeye yayan biri olarak, birinci elden tüm bu çıkışın demokratik sivil bir dip dalgası olduğunu size tüm içtenliğimle söyleyebilirim. Ama şunu da ekleyerek: Emekli askerleri, kimse birer “sebze” olarak görmeye kalkışamaz. Onların da bu ülke hakkında en az(!) “satılmışlar ve bölücüler” kadar yorum yapma hakları var! İşte 14 Nisan’da “sahaya çıkan” halk, tam tersine darbe arayan değil, darbeye gerek olmaması için siyasi iradesini tüm ağırlığıyla ortaya koyan “Cumhur”un ta kendisiydi! Bu onurlu halk, olsa olsa en sinsi entrikalarla 1923 Devrimi’nin işini bitirdiğini sanan “şeriatçıdarbeci”lere dur demek için, sivil bir karşı darbe uğruna “Gençliğe Hitabe”nin emrettiği her şeyi yapmaya hazır olduklarına ant içti. Sn. Sezer’in bu veriler ışığında tekrar kritik adımları düşünmesi lazım. email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 Darbeci Mehmet Ali Kılınç: “Aman Allah’ım, ne kadar da çok darbeci varmış!” SESSİZ SEDASIZ (!) Teminatı yabancı sermaye, şirazesi borsa! BU Başbakan diyor ki: “Rejim tehlikede olsa, küresel sermaye Türkiye’ye gelip yatırım yapar mı, yabancı sermaye gelir mi? Huzur olan yere küresel sermaye girer, Türkiye bir huzur ülkesidir.” Bu Başbakan demek istiyor ki; rejimin teminatı çokuluslu sermayedir, Türkiye’deki huzurun güvencesi emperyalizmdir. Artık bu saatten sonra hangi rejim diye sormaya gerek yok. Çünkü küresel sermaye Suudi Arabistan’a da gidip yatırım yapıyor, Suudi hanedanı da huzur içinde yaşıyor! Öte yandan Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı “Rejim tehlikede” diye uyarıyor. Bu Başbakan, “Böyle konuşursanız borsa düşer” yanıtını veriyor. Şu hale bakın; bu Başbakan, ülkeyi mi yönetiyor yoksa borsayı mı belli değil. Cumhuriyet ulus ötesi sermayeye emanet edilmiş, demokrasi borsaya endekslenmiş. Demokrasiyi amaç değil araç olarak görürseniz, Cumhuriyetin temel ilkeleriyle her fırsatta çatışırsanız olacağı işte budur. Ama artık bu Başbakan’ın ne yaptığının ve daha neler yapabileceğinin farkında olan halk var! Anıl Öçal: “Tandoğan’ın anlamı: Halk darbesinin 14 Nisan süreci. Süreç Köşk Akif Kökçe: “Erdoğan köşke çıksın! Oğlunun aldığı geminin kaptan köşküne!” Yüksek Yerilim Hattı Başbakan’ın oğlu gemi aldı: Tayyip vatandaşın erdincutku?yahoo.com filesini dolduramıyor, oğlu filosunu kuruyor! Köy Enstitüleri: Eğitimde Bitmeyen Bahar Prof. Dr. MUZAFFER ERYILMAZ * Mustafa Kemal’in laik temeller üstünde ve yurttaş kimliği ile kurduğu Cumhuriyet, büyük bir özveriyi, büyük bir dayanışmayı topluma muştulayan sayısız yeniliğin, öncü çalışmanın ve bu öncü çalışmaların kuvveden fiile çıkarıldığı büyük bir dönüşümün simgesi ve kendisi oldu… Cumhuriyet’le başlangıçta gerileyen, sinen dahası yer kabuğunun altına çekilen gerici zihniyet, bir tür rövanş alma hıncını ve iddiasını hiç elden bırakmadı… Bunun için Türkiye’de ilericilik ve gericilik arasındaki temel ayrımda turnusol kâğıdı işlevini Köy Enstitüleri oynamıştır ve oynamaya devam etmektedir… Köy Enstitülerine bakış, bir kişinin, bu toplumu nasıl algıladığının ölçüsüdür… ??? Köy Enstitüleri, teorik bilgi ile pratik bilginin, yaratıcı bir temelde birleşerek, yeni ve genç dimağlarda billurlaşmasını amaçlıyordu. Böylelikle, eğitilmesi gerekenler için eğitilecekler çok yönlü bir biçimde eğitilmiş olacak ve onlar da bu bilgi yolu üzerinden edindikleri birikimleri, Anadolu bozkırının kavruk yüzlü şirin insanlarına, tepeden tırnağa duruşuyla bizim olan insanlarımıza sunacaklardı… Yeni bir eğitici kuşak üzerinden toplumu farklılaştırmayı, çağın nimetlerinden yararlanacak bir rotaya sokmayı amaçlayan Köy Enstitüleri büyük önder Mustafa Kemal’in, “Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir” özdeyişine bağlı, özverili ve tarih yazan, yaratan, yaşatan bir kuşak olarak silinmez izler bıraktılar… Ve bir yerde 19. yüzyılda Rus edebiyatçılarının “Hepimiz Gogol’ün ‘Palto’sundan çıktık” demesi gibi, bizler de şimdi hepimiz farkında olsak da olmasak da Köy Enstitülerinin bağrından doğan ışıkla büyüdük, o ışığın içinden çıktık… Tarımsal etkinlikle sağlıkta temel bilgilerin, sanatkârlığın çeşitli kollarıyla sanatsal üretimin, müziğin, tiyatronun iç içe geçtiği, el ele verdiği büyük bir ülküydü Köy Enstitüleri… Nüfusunun büyük çoğunluğu köylerde çakılı kalmış, eğitimsizlik ve olanaksızlıklar içerisinde kıstırılmış Türkiye, kendisi için ideal çıkış yolunu bulmuştu aslında. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde açılan 21 Köy Enstitüsü, zihinlerde ve gittikleri köylerde yarattıkları aydınlanma ile sadece Cumhuriyetimiz için değil, dünya için de örnek bir model, sönmeyen bir ışık yaktı… Albert Einstein, “Bir ülkenin geleceği, o ülke insanının göreceği eğitime bağlıdır” der… Evet, işte Cumhuriyet, Köy Enstitüleri aracılığıyla bu ülkenin kurtuluşa giden nihai yolunu çizdi… Gericilerin en çok korktuğu şey, eğitimdeki ışıksa; o ışığın sahibi, taşıyıcısı, iz sürücüsü, ışık kaynağının sağlayıcısı hep Köy Enstitüleri oldular… Büyük bir eğitim hamlesinin kırlarda feodal ve tutucu ilişkileri parçalamak için harekete geçmesinin aynı anda bu kuvvetleri de harekete geçirmek anlamına geldiği, zaman içinde görüldü… Köy Enstitülerinin yarattığı kalıcı etkinin, insan ilişkilerindeki zenginliğin, toplumsal mobilitedeki güçlülüğün önünde sürüklenmeye başlayanlar, bir hal çaresi olarak karşı atağa geçtiler… Köy Enstitüleri adeta bir tür “vurun abalıya” kabalığı ve gürültüsü içinde kim vurduya getirilerek adeta gericiliğin heveskârlarına, feodal ve kara düşünceli eşrafa kurban verildi… Oysa Köy Enstitüleri, kapatılmalarının üstünden 50 yıldan fazla bir zaman geçtiği halde, bir dip dalgası olarak laik ve çağdaş eğitim özlemiyle yanıp tutuşan Cumhuriyetçi milyonların içinde bir gün yeniden hayata geçirilecek uhde olarak kaldı… Evet, 14 Nisan’da milyon ayağın gericiliği paspas yaparak Ankara’ya ‘içinde kıyametler koparak’ aktığı o muazzam gücü şimdi yaratıcı ve kapsamlı etkinliklere kanalize etmeliyiz… Bir tek meyve veren dal olmayıp, bir buğday tarlası gibi başkentin yollarına, meydanlarına sığmayanlar uçsuz bucaksızlardı ve Cumhuriyetlerini istiyorlardı… Bizim Cumhuriyetimiz için biz alanlara çıktık, hem de açık alınla çıktık… Cumhuriyet için yürekleri çarpan on milyonlar Cumhuriyeti sahiplenmek için üstlerine düşen görev ve sorumluluğu aksatmamalı ve sürekli olarak üstlerine düşenleri yapmalıdırlar… ??? Onun için diyoruz ki; bu miting için coşkularını ay yıldızlı bayrağın yanında bir bayrak gibi dalgalandıranlar, Cumhuriyetin kazanımlarını korumakla artık yetinmemelidirler.. Cumhuriyeti birlik içinde sahiplenenler, Cumhuriyetin kazanımlarının da birbirlerini tamamlayan öğelerden oluştuğunu bilerek şimdi asıl olarak eğitimde yeşeren kara gölgelerinin karşısına kırmızı karanfilleri, yani o doğurgan, o anaç, o bilge varlığı; Köy Enstitülerini yeniden koymalıdırlar… Türkiye bugün ne çekiyorsa, ipleri gerici, ezberci, buyurgan eğitim tarzına teslim ettiği için çekiyor.. Onun için şimdi eğitime sarılarak, Köy Enstitüleri deneyiminin yaratıcı, özgün ve coşkun ırmağından günümüze uyarlanacak yeni bir çıkış yolu bulabilmeliyiz… * Çankaya Belediye Başkanıİç Anadolu Belediyeler Birliği Başkanı ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 17 Nisan www.mumtazarikan.com SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Amasya kentinin kuzeyin 1 de, Pontus kral 2 larının kaya mezarlarıyla 3 ünlü dağ. 2/ So 4 yundan gelinen 5 kimse... Çingene. 3/ Küba kö 6 kenli bir dans 7 ve müzik... Bü 8 yük erkek kardeş. 4/ Gönlü 9 me teselli kendimde 1 2 3 4 5 6 7 8 9 buldum / ile teskin 1 M İ Z İ T R A U ettim özümü” (Âşık 2 E A N M İ R A F Veysel). 5/ Bireyler L E D R O arasında ortak simge 3 N İ L V A K V A K ler sistemiyle gerçek 4 Y Ç leştirilen anlam ve bil 5 O B E L İ S K U Ş İ MA gi alışverişi. 6/ Ma 6 K İ tem... Maydanozgiller 7 S EM E N D E R den, özel bir kokusu 8 S E B E N A K I olan otsu bitki.. 7/ Hay 9 A T E L EME K vanlara vurulan damga... “ yanımda yârem var / Sol yana dönder beni” (Türkü)... Kenar süsü. 8/ Eskrimde kullanılan üç silahtan biri... Yürümek için yapılan ayak atışlarının her biri. 9/ İtici neden, güdü... Teklif. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Antakya kenti yakınında, şelaleleriyle ünlü mesire. 2/ İskambilde koz... Tanrı bağışlamasından yoksunluk. 3/ Ünlü bir Mısır firavunu... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 4 / Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan ucu sivri takoz... Tavlada “üç” sayısı. 5/ Kaliteli bir kahve cinsi. 6/ Japon lirik dramı... Kabuğundan siyah boya yapılan yabanıl bir araç. 7/ Beyaz mermerde bulunan sert kısım... Adın durum eklerinden biri. 8/ Şöhret... Afrika’da bir ülke. 9/ Edirne’nin bir ilçesi... Bir takvim türü. BULMACA CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle