18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 2007 SALI 6 HABERLER 7. Cumhurbaşkanı’na sert tepki gösteren CHP lideri, ‘Bir ülke her gün DNA’sını değiştiremez’ dedi SALI ORHAN BURSALI Baykal: Evren ölçüyü aştı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, eyalet sistemi tartışmasını ortaya atan 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in “ölçüyü aştığını” söyledi. Evren’i “parlak fikirli” olarak nitelendiren Baykal, “Her sabah erken kalkan, kafasındaki ülkenin modelini teklif ediyor. Bu, ölçüyü aşmak anlamına geliyor. Bir ülke her gün DNA’sını değişteremez” dedi. CHP lideri Baykal, dün NTV’nin sorularını yanıtladı. Baykal, şunları söyledi: “Türkiye sürekli kendini irdeleme, sorgulama hatta suçlamaya itiliyor. Her sabah erken kalkan, kafasındaki ülkenin modelini teklif ediyor. Bir ülke her gün DNA’sını değiştiremez, anayasal rejiminin özünü değiştiremez. Herkesin aklına gelen parlak düşünceyi, ortaya atması yaklaşımı yanlış. Demokrasi belli kurallarla işler. Herkes buna katkı verebilir.. ama her sabah kalktığı zaman birilerinin memleketi ‘ERKEN SEÇİM OLASILIĞI YOK’ ‘ANAYASA MAHKEMESİ’NE GİDERİZ’ B aykal, artık erken seçim olasılığı görmediğini bildirdi. “Bu AKP’nin bir fantezisidir” diyen CHP lideri, sözlerini “Anket yaptırılıyor, yok seçilecek seçilmeyecek, cumhurbaşkanı olacak olmayacak, bir ay iki ay erkene alınacak alınmayacak tartışması... Abuk subuk işler bunlar. Seçimleri erkene almak ancak cumhurbaşkanlığı seçiminden önce mümkündü. Bu engellendi. Artık yapacak hiçbir şey yoktur. Seçimler kasımda olacaktır. 25 yaş da uygulanacaktır” diye sürdürdü. Baykal, TÜSİAD’ın uzlaşma çağrısının yerinde olduğunu söyledi. B aykal, cumhurbaşkanı için anayasının öngördüğü gerekler birinci turda yerine getirilmez ve TBMM Başkanı “Gerekler yerine getirildi” derse o zaman Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini yineledi. CHP lideri, “O zaman öyle bir kaos çıkar ki, adaylar belirlenmiş, seçime geçmişseniz bir aday seçilemez olur. O, Türkiye’yi doğrudan otomatikman seçime götürür. Cumhurbaşkanının uzlaşıyla seçilmesi konusu bizim şahsi talebimizinden öte Türkiye’nin bir sıkıntıya sürüklenmemesinin de bir zorunlu gereği olarak ortaya çıkıyor” dedi. min eli kimin cebinde anlamak güç” karşılığını verdi. Irak’taki parçalanma ve Kuzey’deki gelişmelere dikkat çeken Baykal sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunu ABD himaye etmektedir. Ortadoğu’da yeni bir siyasi harita düşünüyorlar. Bir etnik dayanağı olan bir oluşumdur. Türkiye’yi de Irak gibi parçalamaya yönelik bir tavır baştan ayağa yeniden yapılandırmak istemesi çok yanlış. Bunlar masa başında değil, tarihi süreçle şekillenir. Bazı kişiler parlak düşüncelerini hayata geçirerek Türkiyeyi kurtarmak isteyebilirler. 12 Eylül’de siyasi partilerin kapatılması kararını almaları Türkiye’ye yapılmış olan en büyük kötülüktür. Ülkede bir kaos, çözülmeye girilmesinde bunun etkisi çok büyüktür. Kıbrıs için de ‘Maraş’ı vermek için elimizde tutuyoruz’ açıklaması yapmıştı. Bütün bunlar bize Evren’in sabıkasının bulunduğunu gösteriyor.” Abdullah Öcalan’ın, Kenan Evren için “askeri deha” dediğinin hatırlatılması üzerine ise Baykal, “Ki sergilendi. ABD PKK’ye karşı giderek siyasallaştırılan bir tutum sergiliyor. Amerika Türkiye’nin aczini ve kararsızlığını kullanarak bölgedeki haritayı değiştirmeye yönelik hareketler yapıyor. Türkiye’de bu duruma karşı tam bir aymazlık yapılmakta. Tuzaklara gönüllü olarak düşülmektedir.” CHP lideri Deniz Baykal, Kürt liderlerle görüşme konusunda hükümetle TSK arasında yaşanan anlaşmazlıklarla ilgili bir soru üzerine de şu açıklamayı yaptı: “TSK’nin bu konudaki tavrı nettir. O tartışma gülünç bir tartışma. Ne demek ‘kişisel görüşü’? Silahlı kuvvetlerle hükümet farklı düşünür. Evet maalesef odur. İşin acı tarafı nedir biliyor musunuz? Bu anlayıştaki bir insan cumhurbaşkanı olmak üzeredir. Cumhurbaşkanı olma arayışındadır. Türkiye bir koasa doğru sürükleniyor. Ve bu gidişi önlemesi gereken kurumlar seyrediyor.” KEPENEK’İN ÖNERİSİ ‘Darbecileri koruyan madde kalksın’ TÜREY KÖSE 10 gün sonra dışarı çıktı Son günlerdeki açıklamalarıyla gündeme gelen 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, uzun bir aranın ardından dün ilk kez evinden çıktı. Açıklamalarının ardından yaklaşık 10 gündür evinden çıkmayan ve az kişiyle görüşen Evren, dün korumaları eşliğinde sabah saatlerinde Marmaris Ulusal Egemenlik Caddesi üzerinde bulunan bir bankanın şubesine gitti. Evren, bankada yaklaşık 20 dakika kaldı. (AA) ANKARA 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in son açıklamaları tartışma yaratırken darbecilerin yargılanması yolunu kapatan anayasanın geçici 15. maddesinin kaldırılması istekleri yeniden gündeme geldi. Anayasanın geçici 15. maddesi, 12 Eylül askeri darbesini gerçekleştirenlerin müdahale ile ilgili her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiasının ileri sürülemeyeceğini, haklarında yargıya başvurulamayacağını hükme bağlıyor. CHP Ankara Milletvekili Yakup Kepenek bu maddenin kaldırılması için hazırladığı öneriyi 25 Aralık 2006 tarihinde grup yönetimine iletti. Kepenek, “12 Eylül’ün oluşturduğu demokrasi karşıtı kültürün geriletilmesi ve demokrasinin güçlenmesi, temel hak ve özgürlüklerin gelişmesi, adaletin, hukukun evrensel ölçütlerine göre işlemesi ve toplumsal ahlakın güçlenmesi için 12 Eylül’ün üzerindeki sorumsuzluk örtüsü bir an önce kaldırılmalıdır” dedi. Kepenek, “geçmişte ülkede demokratikleşmenin öncülüğünü yapmış olan CHP Meclis grubunun, 12 Eylül konusunda da aynı tarihsel öncü görevini üstlenmesinin toplumsal sorumluluğunun gereği sayılması gerektiğini” kaydetti. Kepenek’in önerisi henüz grup yönetiminden geçip, TBMM Başkanlığı’na sunulmadı. ‘PKK 12 Eylül’ün ürünü’ Kenan Evren’in mimarı olduğu 12 Eylül döneminde eğitimde dinselleşmenin temelinin atıldığı ve uygulanan baskıların terörü doğurduğuna dikkat çekildi AYŞE SAYIN EVREN AKP’YE SICAK Erdoğan’ı başarılı buluyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’nin ileride 8 eyalete bölünebileceği yönündeki sözleriyle tepki çeken 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in, iktidara geldiği günden bu yana AKP’ye sıcak mesajlar vermesi dikkat çekiyor. Türkiye’nin ulus devlet niteliğini yok edecek önerileriyle tepki toplayan Kenan Evren’in AKP iktidarı ile yakınlığı da dikkat çekiyor. Ege Akdeniz Genç İşadamları Federasyonu temsilcilerini Marmaris’teki evinde kabulü sırasında konuşan Evren, “50’lerde DP geldi güzel işler yaptı, 60’larda Demirel tek başına geldi güzel işler yaptı. Biz koalisyonda çalışmaya alışmamışız. Türkiye’de iktidar olmayı sömürme vesilesi görmeye alışmışız. Ne kadar çok parti varsa o kadar sömürü var. Koalisyon olan ülkede çalkantı olur” demişti. Evren, bir televizyon kanalında da Başbakan Erdoğan’ı başarılı bulduğunu açıklamıştı. AKP’nin özellikle ekonomide büyük ilerleme kaydettiğini belirten Evren, “Onun için başarılı değildir diyemem. Hakikaten birçok şey yaptılar. Bilhassa ekonomi sahasında büyük ilerleme kaydettiler. Bu zamana kadar enflasyonu düşürememişlerdi, bunlar düşürdü” demişti. Evren’in bugüne kadar AKP iktidarını eleştirdiği en önemli konu ise Erdoğan’a Çankaya’ya çıkmama önerisinde bulunması ANKARA Eyalet sistemi önerisi ile tartışma yaratan 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in mimarı olduğu 12 Eylül döneminde, eğitimde dinselleşmenin temelinin atıldığına, uygulanan baskıların PKK’yi doğurduğuna dikkat çekildi. CHP Hakkâri Milletvekili Esat Canan, Evren’in 12 Eylül dönemindeki uygulamaları ile bugünkü söyleminin tamamen çeliştiğine dikkat çekti. Türkiye’nin 8 eyalete bölünmesi önerisini gündeme getirerek yeni bir tartışma başlatan Kenan Evren’in mimarı olduğu 12 Eylül, Türkiye’de demokratikleşme ve insan haklarına en ağır darbenin indirildiği bir dönem olarak tarihe geçti. Eğitimde dinselleşmenin temeli de yine 12 Eylül döneminde atıldı. Evren’in istemi doğrultusunda hazırlanan 1982 Anayasası’na ilk kez konulan hükümle, ilk ve ortaöğretimde din dersi zorunlu hale geldi. Süleyman Demirel’in başbakan olduğu 197980 arası 36 imam hatip lisesi açılırken, darbe sonrasında da imam hatip okulunun açılması hız kesmedi. Darbe sonrasında 35 imam hatip lisesi daha eğitime başladı. Askeri yönetim, imam hatip lisesi mezunlarına da istedikleri üniversiteyi seçme hakkı tanıdı. Bu durum 28 Şubat sürecine kadar devam etti. 12 Eylül döneminde Barış Derneği Davası’nda yargılanan CHP Denizli Milletvekili ve TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyesi Mustafa Gazalcı, Türkİslam sentezi anlayışının 12 Eylül döneminde eğitime girdiğine dikkat çekti. Anayasa komisyonunun olumsuz raporuna karşın zorunlu din dersinin anayasaya eklendiğine işaret eden Gazalcı, “12 Eylül bir karabasan oldu. Suudi Arabistan şirketi Aramco’dan imamlara büyük paralar aktarıldı. Sıkıyönetim komutanlıklarınca 1402 sayılı yasayla üniversitelerin içleri boşaltıldı. Türkiye’ye kışla düzeni getirildi” dedi. ÖLGE ETMESİN YETER’ ‘G Evren’in geçmişte Türkiye’nin üzerine karabasan gibi çöken süreci başlattığına işaret eden Gazalcı, “Vatanın milletin birliğinin, bütünlüğünün kimler tarafından bozulmak istendiğini, bugünkü çabalarından anlıyoruz. Evren, işte eyalet olsun işler kolaylaştırılsın, diyor. Ama eyalet ayrı bayrak demek. Demek ki Türkiye’yi hiç tanınamış, yazık olmuş bu ülkeye. Böyle bir kişinin günah çıkarıp, halktan özür dilemesi gerekirken, birilerinin ekmeğine yağ sürecek eyalet açıklamalarını şiddetle kınıyorum. Evren bundan sonra gölge etmesin yeter” dedi. Bugün eyalet sistemini savunan Evren’in liderliğindeki 12 Eylül yönetiminin Doğu ve Güneydoğu’ya yönelik uyguladığı baskı ve işkencenin PKK örgütlenmesinde önemli rol oynadığına dikkat çekildi. Canan, Evren’in geçmişteki uygulamaları ile bugünkü açıklamalarının büyük çelişki oluşturduğunu söyledi. Türkiye’nin bu noktaya gelmesinin en büyük nedenlerinden birinin 12 Eylül rejimi olduğunu kaydeden Canan, “O dönemde demokrasinin tamamen askıya alınması, yapılan baskıcı uygulamalara cezaevinde başlatılan işkenceler, tutuklanmalar, gencecik çocukların fikirlerinden dolayı idam edilmesi... Bir bakıma PKK’nin de 12 Eylül ürünü olduğunu söylemek mümkün. Bütün bunları, o günün sonuçları olarak değerlendirebiliriz” dedi. Evren’in geçmişte Kürtleri bile inkâr ettiğini vurgulayan Canan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama ben Kenan Evren’in bugünkü açıklamalarını olumlu buluyorum. Kenan Evren bile ‘Türkiye böyle gidemez, Türkiye’nin dünyaya ayak uydurması gerekir’ demiştir. Bu bir görüştür.” “Sadakat Sadakat Sadakat!” İnanılmaz bir olay mıydı AKP’lilerin liderlerine sundukları üç cümlelik “doğum günü hediyesi”? Şüphesiz, AKP içinde Erdoğan’ın “demirel”i biliniyordu. Ancak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine 1.5 ay kala (ve arkasından genel seçimler) AKP milletvekillerinin zikir törenlerini çağrıştıran gösterisi, pervasızlığın dibe vuruşuydu. Peki hangi pervasızlığın? Tapınmanın... Seçimler nedeniyle büyük bir yaltakçılığın... Önemli sayıda milletvekili kişiliklerinin, bizim siyasi hayatımızda aslında ne olduğu ve ne anlama geldiğinin... Siyasi partilerin antidemokratik yapılarının ve kişiye tapınmaya vardıran otokratikdiktatoryel yapısının... Ve bu “tapınma töreni”, ülkemizde bir türlü kurulamayan gerçek demokrasinin önündeki en büyük engellerin ne olduğunu yıldırım çarpmış gibi aydınlattı: Bir türlü sivilleşemeyen siyasi partiler... ??? Şimdi 2. Cumhuriyetçiler ve AKP’lilerle taktik veya stratejik olarak bütünleşen gazete yazarıakademisyenleri düşünün. Bu “çevre” ülkemizde demokrasinin temel meselesi olarak “askerin inine tıkılması”nı görüyor. Genelkurmay Başkanı mı konuştu? Vayyyy demokrasilerde asker mi konuşurmuş... Asker konuştukça demokrasi kurulamazmış... Demokrasi ve insan hak ve özgürlüklerinde eksikliklerin nedeni askerler mi, yoksa siyasiler mi? Bunu anlamak için toplumun esas hayatının yoğrulduğu “siyasi ilişkiler”in yapısına, niteliğine, partiyi, devleti, hükümeti, ülkeyi yönetim biçimine bakmak yeterlidir! Daha çok ve daha iyi demokrasinin “gözündeki mertek” olarak askeri gören, ama bundan çok daha önemlisi siyasi liderleri ve siyasal yapıyı görmeyen bir “araştırma” ve bu tür araştırmaların arkasındaki “akademisyen” unvanların bilimsel iddiası sıfırdır! ??? Ülkemizde şu anda “en büyük (siyasi) asker” kimdir? Söyleyeyim: Erdoğan! Erdoğan, partisini derleme toparlama ve iktidara gelme aşamasında “demokratik”, “meşveretçi”, “katılımcı” bir lider pozundaydı! Ancak, köprüyü geçtikten sonra bu giysisini attı ve gerçek giysisini üzerine çekti! Hemen parti tüzüğünü değiştirdi ve otokratik lider yönetimi kurdu. AKP’nin merkezi ve yerel, neredeyse bütün yasa ve uygulamalarının hepsi tepeden inme karakteri taşır. “Kitle örgütleri liderleri ve yazar takımı” ile yaptıkları toplantıların hepsi de göstermelikti ve bunların hepsi de Erdoğan’ın etekleri dibine yaklaşanlara atılmış birer büyük “kazık” ve “halkla ilişkiler çalışması”ndan başka bir şey değildi. ??? Bugün, Erdoğan, hem Çankaya’dan hem Başbakanlık’tan, “çifte demir sarmal” içinde, ülkeyi demir eldivenle yönetme hazırlığı içinde. Son bazı yasalar bu “otokratik” yönetimin kesin habercileridir! “Ekonomik haberci”, İhale Yasası’nda yaptıkları son değişikliklikler. Yeni İhale Yasası tasarısı, ekonomiyi kesin AKP’lileştirme özelliğini taşıyor. İhalelere büyük bir siyasi denetim getiriyor. İhale yolsuzluklarının soruşturulmasını zora sürüyor. Bu iki anlama gelir: 1) İkinci beş yıllık büyük bir vurgun dönemine hazırlık; 2) Bu denetimle bütün ekonomik hayatı (ve dolayısıyla büyük basını) sürekli olarak bir cendere içinde (ve kendi yanında) tutma... (Boğma ipi veya İngiliz sicimi efekti!) İkinci önemli haberci, yeni hazırladıkları “devlet sırrı” yasa taslağıdır! Bu yasa, ülkede terör estirme hazırlığının, saydam olmayan antidemokratik bir yönetimin altyapısını oluşturacaktır! Erdoğan, AKP’leşenlere bile kısa zamanda dehşet rüyaları gördürecek bir “devlet benim” anlayışına hızla sürükleniyor! ??? Erdoğan demokratik bir lider olamaz. Hamuru çamuru buna uygun değil. Geldiği kültürel çevre, Erbakan gibi, lider diktatörlüğünün tepe yaptığı, sadık köleci anlayışlar ürettiği bir çevredir. Üstüne üstlük, demokrasiyle ilgisi olmayan, cemaat ve cemaat içinde lidere tapınma ilişkilerinin ürettiği bir anlayış var karşımızda... Böyle bir “kültürel çevre”nin siyasi hayata taşınmasının anlamını kavrayabilmek için “okumuş olmak” gerekmiyor! Müritleri, lidere istediği ve arzu ettiği en büyük hediyeyi verdi: “Sadakat Sadakat Sadakat!” Yani... Almancası ile, Heil Führer! Not: Perşembe günü: “Balans Ayarı”na mı doğru? Heil Führer! (Kim Sivilleşmeli?) [email protected] 78’LİLER: GELECEĞİMİZİ KARARTTI DYP LİDERİ AĞAR’DAN EVREN’E DESTEK SHP GENEL BAŞKANI KARAYALÇIN ‘Düşünce suçlusu değil işkence suçlusu’ İstanbul Haber Servisi 78’liler Girişimi, 12 Eylül 1980 darbesinin ülkenin geleceğini kararttığını anımsatarak darbeyi yapanların yargılanması istemlerini tekrarladı. 12 Eylül’de her kesimden düşünen gençlerin, aydınların, emekçilerin muhalefetini gözaltı, işkence, hapis ve idamlarla bastıran askeri cuntaya karşı “Darbeciler yargılansın” kampanyası sürdüren 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, “Kenan Evren düşünce suçlusu değildir, insan hakları ihlallerini süreklileştirmek, on binlerce insana işkence yaptırmak gibi suçları var” dedi. Evren’in sözleri üzerine soruşturma başlatan Muğla Cumhuriyet Savcılığı’na çağrıda bulunduğunu söyleyen Can, şöyle devam etti: “Evren’in düşünce suçlusu kapsamında yargılanmasını istemiyoruz. 650 bin kişiye gözaltında işkence yaptılar. 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Asılan 50 kişi arasında yaşı raporla büyütülen 17 yaşındaki Erdal Eren de vardı. Geçen yıl Muğla Üniversitesi’nde ‘Elim titremedi, yine yaparım’ demişti. Biz Kenan Evren’in görüşleri üzerinden Türkiye’yi tartışmayı istemiyoruz.” ‘Teklifi olan söylesin’ MALATYA (Cumhuriyet) DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in federasyona yönelik sözlerine desteğini yineleyerek, “Bir avuç suda fırtınalar kopartılıyor. Türkiye’nin idari yönetimiyle ilgili başka teklifi olan varsa onu söylesin’’ dedi. Malatya Erhaç Havaalanı’nda basın toplantısı düzenleyen Mehmet Ağar, Kenan Evren’in sözlerinin kamuoyuna yansıtıldığı gibi büyütülecek ifadeler olmadığını söyledi. Evren’in “ekonomik yetkiler haiz olan kişilere verilsin” dediğini belirten Ağar, “Bunda bir şey yok ki. Bir avuç suda fırtına kopartılıyor. Türkiye’nin idari yönetimiyle ilgili başka teklifi olan varsa onu söylesin. Bizim söylediğimiz, kamu yönetimi reformu lazım. Türkiye üniter yapısını koruyarak daha güçlü şekilde meselelerini çözecek yönetim yapısına kavuşacaktır. Ekonomik anlamda buradaki bazı bakanlıklardaki ekonomik yetkiler valilere verilir. Üniter yapı zedelenmeksizin. Bunda büyütülecek ne var’’ dedi. ‘Federasyona karşıyız’ ANKARA (AA) SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, “SHP federasyon yapılanmasına karşıdır, üniter devletten yanadır. SHP, üniter devlet yapısı içinde de olsa eyalet yapılanmasını doğru bulmamaktadır’’ dedi. Karayalçın, partisinin genel merkezinde yapılan MYK toplantısındaki konuşmasında, SHP olarak üniter devlet yapısı içinde de olsa eyalet yapılanmasını doğru bulmadıklarını belirtti. Karayalçın, “DTP’li 54 belediye başkanının Abdullah Öcalan’ın sağlığıyla ilgili özel bir komisyon kurulması önerisini nasıl değerlendiriyorsunuz’’ şeklindeki soru üzerine, bu öneriyi çok anlamsız bulduğunu söyledi. Karayalçın, şunları kaydetti: “Türkiye Devleti, tüm hükümlülerini korumak zorunda olduğu gibi Abdullah Öcalan’ı da korumak durumundadır. Bu konuda bir kaygı, kuşku varsa iletilir ve hükümet, ilgili organlar bunun gereğini yerine getirir. Özel birtakım kurullar, birtakım gruplar tanımlamasını da bu konuda son derece de yanlış buluyorum.’’ CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle