13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 ŞUBAT 2007 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ARADA BİR AHMET ARPAD Tehlikenin Farkında Olmak ya da Olmamak Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin özünü değiştirmeye yönelik tehdit teşkil eden faaliyetlerin halkımız ve henüz kadrolaşmamış devlet erklerince önlenmesi ve rejimin korunması reflekslerinin kararlılıkla ortaya konulması yaşamsal bir görev olmuştur şimdi. Gecikilmemelidir. Ama emperyal güçler ve dahilde onlarla aynı idealleri paylaşanlar inatla ve ısrarla yollarına devam ediyorlar. Petrol Kanunu içeriği, Kuzey Kıbrıs’ın Rum egemenliğine girmesi için AB ve Rum dayatmalarına karşı kararlı politikaların yürütülememesi, Kuzey Irak’ta kukla bir devlet oluşturma çabaları karşısında yeterince etkili olamayışımız son günlerin gidişatının örneklerindendir. Tüm emareler; Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetimizin temel değer ve niteliklerinden uzaklaştırılmak istendiğini; gündemde Batı’nın yanında ve kontrolünde, taleplerini yerine getiren muhafazakâr demokrat zarfla sunulan ılımlı İslami bir rejimin kurulma yolunda olduğunu göstermektedir. Bu yol Atatürk’ün kurduğu devletin giderek tarih sahnesinden çekilişi ve sonuçta Irak’a benzer şekilde etnik, mezhep, milli, gayri milli ayrışmalarının ivme kazanacağı istikrarsız bir geleceği ifade etmektedir. Türkiye bu yolda Lozan’da kazandıklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Siz bunları öngörünce bazıları da diyecekler ki; ne oluyorsunuz, gül gibi yönetiliyoruz. Yabancılar gelsinler, bize zenginlik getirsinler, yol iz göstersinler. Rumlar, Ermeniler dostumuzdur. İran en büyük tehdittir. ABD en büyük, AB medeniyet projesidir. 1 Mart tezkeresini geçirmemekle ABD’ye ayıp ettik. Milliyetçilik çağın dışında kalmış bir duygudur. Dünya artık büyük bir köydür. Tehlike yok ki farkında olalım. Bunların bilmediği; sınırsız yabancı müdahalesi ile bir ülkede sağlıklı bir gelişmenin, kalkınmanın olamayacağıdır. Bu duruma düşen bir ülke giderek onurunu, saygınlığını, istikrarını yitirebileceği gibi, zaman içinde tarih sahnesinden de silinebilir. Bunun örnekleri vardır. Bir ülke ticari bir müessese gibi bir gidişin sonu iflas etmez. Ama büyük Atatürk’ün dediği gibi ülke işgal altına ve işgalcilerle işbirliği yapanların kontrolüne girer. İşgal; askeri bir işgal olmayabilir. Politik, ekonomik, güvenlik, sosyokültürel boyutlarıyla işgaldir. Kurtulmaya Çabalarken Daha Çok Batıyorlar Türkiye’de demokrasi Demokrat Parti’den bu yana sık sık askıya alınmıştır. Hele 12 Eylül cuntacılarının ardından çok şeyden vazgeçmek zorunda bırakıldı insanımız. Sadece demokrasiden mi? Sosyal haklarından da, insan haklarından da. Hiçbiri doğru dürüst geri dönemedi. Yok olan sendikalaşma da giderek iyice tabana vurdu. Bıkkın insanlar toplumu 12 Eylül’den bu yana sürekli büyüdü. Gün geçtikçe esnekleşen demokrasi günümüzde artık yolunmuş tavuğu andırıyor! Şu sıralar Meclis’e çöreklenmiş AKP iktidarının da ülke çoğunluğuna olumlu hiçbir şey getirmediği tartışılmaz bir gerçek. Dış güçlere borçlu ve de gebe bir yönetim Türkiye’nin başında hep olmuştur. Ancak dini vitrine çıkarıp, onu tepe tepe kullanan bu defaki gibisi hiç görülmemişti! Milleti ümmet, vatandaşı kul yapmak isteyenlerin başbakanı uluorta, “Türkiye modern bir İslam devletidir” diyebiliyor. Görevi gereği çekimser olması şart Meclis Başkanı ikide bir söyledikleri ile sanki iktidar partisinin reklamcılığını yapıyor. Demokrasinin işlediği ülkelerde böyleleri çoktan görevden alınırdı. Türkiye Menderes’ten bu yana kötü politikacı çok gördü. Politikanın içinden gelen, “çekirdekten politikacı” ender çıktı. Bencil olmayanı, ödün vermeyen halkçısı, dürüstü, yetenekli aydını hep parmakla gösterildi. İnsanına dönük politika yapmasını bilmeyen, beceremeyen, girişimleri toplumdan uzak, toplumdan kopuklar ise doldurdu Meclis koridorlarını! Yine de şimdikiler gibisi hiç gelmemişti başımıza. Girişimleri ile, hele son bir yıl içinde yaptıklarıyla toplumu bir iç gerilimin eşiğine getirdiler. Sürekli gündemi saptırarak, tartışma ortamı yaratarak, kimi yerde tozu dumana katarak kamuoyunu sarsmaya hâlâ devam ediyorlar. Sadece Meclis’teki milletvekilleri azar yemiyor, yargı üyeleri, rektörler, işçiler, köylüler, köşe yazarları da “saldırı”dan payını alıyor! Ülke insanını karşısına almış “yöneticiler” artık köşeye sıkıştıklarının farkındalar. Ancak onlar şu sıra kellelerini kurtarmak isterken, hata üzerine hata yapmaya, çevrelerine kin kusmaya, kabadayılığa, önüne geleni kışkırtmaya devam ediyorlar. Teksaslı “kovboy”un Irak’ta nasıl bir batağa saplandığı, kurtulmaya çabalarken nasıl daha çok dibe gittiği, kendini politikacı sanan herkese örnek olmalı! Bizimkilere olmuyor galiba? Yarım yüzyıldır uğraşıyor birileri ülkemizle. Türkiye’de onlarca yıldır bölücülük görevi üstlenmiş “misyoner” kişiler olduğu bilinen bir gerçek. Bunların özellikle 12 Eylül’den günümüze daha sık “göreve getirildiği” de sır değil. Görünmeyen birileri başa getirdiği “politikacıları” hep oradan buraya piyon taşları örneği sürüp durdu. 2002’de olduğu gibi, kurulur kurulmaz seçim kazanan parti hiç görülmedi Türkiye’de! Çimentosu çok güçlü ki Atatürk’ün cumhuriyetini, bir türlü yıkamadılar bizi! Türk insanının dinamizmi sağlam, birlikte yaşama kararlılığı sonsuz. Bu nedenle gelecek seçimlerde mutlaka bir aydınlar ittifakı gerekli! Ortak güçler doğru yönlendirilmeli. Çıkar mı dersiniz, yepyeni bir lider seçimler öncesindeki şu süreçte? Niçin gerçekleşmesin bu düş, belki de yakındaki cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen ardından? İçine düştüğümüz anafordan kurtulmak için yaratıcı toplumsal dinamik kendini göstermeli. İnsanımız 1923 Devrimi’ne dört elle ve bilinçle sarıldığı anda ülke kendini bataklıktan çıkarıp kurtaracak, olumlu bir değişme sürecine girecektir. Türkiye’nin kaderini belirleyecek sonbahar seçimlerine ülkenin demokratları, gerçek aydınları, gerçek laikleri, yepyeni, çoğunluğun sevdiği ve saydığı ortak bir liderle gitmeli, yönetime mutlaka “el koymalı”… Topluma huzur, bireylere refah getirmeyen, tepemize çöreklenmiş politikacıların ne işi var Türkiye’de? İnsanımıza yararlı olmayan bu insanların arkasında güçlü bir dış destek filan mı var ki, bir türlü kurtulmadık onlardan! Tanju ERDEM Amiral (E) eçen akşamlarda TV’nin birinde 12 Mart’ın muhbir ajanlarından biri konuşuyordu. “Osmanlı çökerken, paylaşmadan kalan kısmıyla milli bir devlet kurulmasına karar verilmiş. Şimdi koşullar değişmiş. Türkiye’nin Osmanlı’ya benzer çokuluslu bir yapıya dönüşmesi zamanı gelmiş.” Buna göre, Türkiye Mustafa Kemal’in önderliğinde emperyalizm ve maşalarıyla savaşarak kazanılan utku sonucu bağımsız, özgür, üniterulus devletini kurmamıştı. Emperyal güçler öylesine müsaade etmişlerdi. Şimdiki konjonktürde ise Türkiye Cumhuriyeti’nin çözülme zamanı gelmişti. Bu görüşleri bir Türk insanından duyarsanız kahrolur musunuz ya da adam son yıllarda türeyen birtakım kişi ve kuruluşların ülkeye biçmek istedikleri ve yönetimler eliyle (medya desteğinde) gerçekleştirilmekte olan bir yapısal dönüşümün sonuçlarına toplumu koşullarındırıyor mu dersiniz? Bu, ulusal duyguları ve birliği yaralanmış bir toplumda herkese göre değişir. Gerçek, soğuk savaş sonrası ABD’nin tek hegemon güç olarak, AB’yi de yanına alıp; neoliberal vitrinle sunulan küresel boyutlu sömürgeleştirme saldırısı ve dayatmalarıyla başlayan bir süreçte Türkiye’nin de içinde bulunduğu ve halkları çoğunlukla İslam, G gelişmekte olan Ortadoğu ve Avrasya ülkelerinin kontrol altına alınması ve onların ulus devlet direnişlerinin yok edilerek potansiyel kaynaklarından; jeopolitik ve jeostratejik konumlarından yararlanmaktır. Dünya, emperyalizmin bu açgözlü serüveninin Irak’ta seyircisidir. Türkiye bu dayatmaları; Batı ile çıkar ilişkileri olan ya da Batı sempatizanı olarak yetiştirilmiş, bir kısım politikacı, bürokrat, bilim adamı ve büyük medyası ile kendi arzusuyla olumlu karşılamıştır. Ülkemiz Özal yönetiminden başlayarak, özellikle son yıllarda giderek ABD ve AB’nin güdümü altına girmiştir. Bu teslimiyetçi politikaların uygulamalarını her alanda görmek olanaklıdır. Yaşamsal ulusal çıkarlar Bu uygulamalar; bugüne değin Cumhurbaşkanımızın anayasanın lafzına, ruhuna ve yeminine sadık davranışları, Silahlı Kuvvetler’in genelde rejimin temel değer ve niteliklerine; özelde laikliğe, ayrımcılığa ve yaşamsal ulusal çıkarlara dönük hassasiyetleri, yargı erkinin genelde anayasa ve İdare Hukuku’nun özüne sadık kararları ve kimi sivil toplum kuruluşlarının kamuoyunu uyandırmayı amaçlayan bildiri ve eylemleriyle bir ölçüde hayata geçirilmeleri yavaşlatılmış veya ertelenmiştir. Demokrasi araç değil Ülkenin özgüvenini, ulusal duygularını, ulusal birliğini, onun güçlü aracı dilini aşındırır. Ülke kaynaklarından öncelikle gelişmişlerin şirketleri nemalanır. Demokrasiyi bir araç olarak kullanarak yönetime egemen olanlar halkına ve muhaliflerine giderek otoriterleşirler. Esasen dinin kamusal alana ve yaşam dinamiklerine karıştırılma girişimleri olan bir toplumda demokrasiyi sürdürmek olanaklı mıdır? Ülkenin güvenliği artık küresel güvenliğin bir parçasıdır. Hele Türkiye gibi emperyalizmin merkez ülke olarak değerlendirdiği bir ülke, emperyalist hedeflerin, planların sıçrama tahtası olarak kullanılmak istenecektir. Böylesine bir süreç ve getireceği uğursuzluklar üzerinde düşünüp değerlendirmek için tehlikenin farkında olmak lazımdır. Onun için de yakın tarihimizi bilmeli, Atatürkçü düşünceyi özümsemeli, onun ilkelerine dört elle sarılmalıyız. Bizim görüşlerimiz fanatik bir Batı düşmanlığı olarak algılanmamalıdır. İnsanlık ailesinde ulus ve yurt sevgisiyle dolu; bağımsız, onurlu, uygar ve gönenç içinde bir ulus olarak yücelme milli ülkümüzü ve kaygılarımızı dile getiriyoruz. Saklı ya da aşikâr, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin özünü değiştirmeye yönelik tehdit teşkil eden faaliyetlerin halkımız ve henüz kadrolaşmamış devlet erklerince önlenmesi ve rejimin korunması reflekslerinin kararlılıkla ortaya konulması yaşamsal bir görev olmuştur şimdi. Gecikilmemelidir. GÜZEL SANATLAR YETENEK SINAVLARINA KADIKÖY’DE ATÖLYE ORTAMINDA BİREBİR İSTİKRARLI HAZIRLIK RESİM DERSİ VERİLİR 0 535 794 09 85 CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle