Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 ŞUBAT 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 Sol elle yemek yemek günahmış... “Sağ elini kullanıp deveyi havuduyla götüreceksin!” ANKARA Garı’ndan bir yolcusunu uğurluyor Fatih Aker. Fatih Aker kim diye sorarsanız; internetteki “Muhakemedya”nın kurucusu ve yöneticisi. İlgilenenler “www.muhakemedya.blogcu.com”a bakabilir. Sözü, uzatmadan Fatih Aker’e bırakalım: “Ayın ortasına yaklaşmışız. Yolcumu uğurladım, garın içinden geçip caddeye çıkacağım. İçeride gelengiden posta bölümünde dağ gibi balyalar dikkatimi çekiyor. Yanaştığımda, TCDD yayın organı ‘Raillife’ın Şubat 2007 balyaları olduğunu anlıyorum. Y(allah) y(allah) ayın ortasında, balyası dahi açılmamış bunca dergi ne iştir? Tahminimce orada öylece bekletilen tiraj 30 ila 50 bin arası. Derginin son sayısında kapağın ana konusu; Mevlana: Dünyayı kucaklayan sevgi. GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Satıcı Süleyman Güney: “Babalar gibi satıyorlar ülkeyi; dünü, bugünü, geleceği; üleştiriyor leş kargalarına, kıytırık bıyıklı din taciri.” Ya ğ m u r E k i m Talabani bilincini yitirmiş... Sanmıyoruz, olmayan şey yitirilmez! Dönem Nami Tepe: “Kemal Unakıtan, Kanaltürk için ‘ben hariç diğerlerini inceleyin dönemi bitti’ demiş. Bize taraf olanlar hariç diğerlerini inceleyin dönemi başlamıştır!” Selim İleri’nin aynı tarihler içinde hem Cumhuriyet’te hem Zaman’da yazdığını ortaya çıkardığım çalışma esnasında, bu kez, Raillife’ın şubat sayısına kapak olan yazının, haftalar önce Zaman Cumaertesi ekinde yayımlandığını fark ediyorum. Gülizar Baki’nin kaleme alıp, Kürşat Bayhan’ın fotoğrafladığı ‘tıpkı yazı’ ilkin Zaman Cumaertesi’nde 16 Aralık 2006 günlü 55. sayıda yayımlanmış. Aynı yazı bu kez Raillife’ın Şubat 2007 tarihli 14. sayısında! Ne eksik ne fazla! Yazı ilk yayımlandığı Zaman Cumaertesi’nde, Feza Gazetecilik A.Ş. adına ‘copyright’lanıyor. Tıpkı yazı, üzerinden haftalar geçtikten sonra bu FTipi kez Cihan Haber Ajansı’na ‘copyright’lanıyor. Hem de ‘kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz’ ibaresiyle. Yazı önce Zaman okuruna ulaştırılıyor, yetinilmeyip Cihan aracılığıyla TCDD’ye ‘yeniden’ pazarlanarak nemalandırılıyor. Adı üzerinde ‘cihan’a yayılıyor! TCDD’nin resmi mevkutesi Raillife, ZamanCihan mutfağında ‘tekrar ısıtılarak’ TCDD yolcusuna servis edilen atık yemeklerle dolu. Arşiv orada, ortada. Ne çare hayat gözümüzün önünde bayatlamaya devam ediyor.” Bayatlatılan hayata şaşmamak gerek. Devletin bürokrasisinden piyasanın ticaretine kadar “FTipi” denen kadro işte bu ve belli bir “merkez”den yapılan “servis”le ancak bu kadar üretebiliyorlar. ‘Titanic’ Faciası Yaklaşırken ‘Aydın’larımız!.. Türkiye Cumhuriyeti’ni sessiz ve soğuk bir kış gecesinde engin denizlerde seyreden bir gemi olarak kabul edersek, hemen eklememiz lazım ki, önümüzde koca bir buzul bekliyor ve bu azman parça tam rotamızın üstünde. Cumhuriyet gazetesi, körelmiş, beyninin tüm aydın refleksleri dumura uğramış kişileri tokatlayarak uyandırmak istercesine bir kere daha “Tehlikenin farkında mısınız” sorusunu soruyor, yolun Atatürk Cumhuriyeti’nin sonuna gelip dayandığını vurgulayan o çarpıcı manşetini atıyor. Lütfen o gazeteleri saklayın; onlar çok önemli birer belge, tarihe düşülmüş not olarak hatırlanacak son derece vahim izler. Bu buzulun farkı şu: Facia ve çarpışmanın önümüzde dikildiğini göre göre bodoslama ilerlemeye devam ediyoruz. Ve o buzulu bir dolu insan, yıllardır toplumun aymazlarına ikaz ediyor! Bakın, 1993’te, “Şeriatçılar bu gidişle yaklaşan belediye seçimlerini alacaklar” diye o günlerde SHPCHPDSP’yi uyarıp Taban Operasyonu hareketini on binlerce imza ile başlatmıştık. Siyasilerimizi nihai felaketin tohumunun ciddiyetine ikna edemeden... Bugün 14 yıl sonra neredeyiz, göz atmaya var mısınız? Neredeyse tüm büyük şehirler dahil, belediyeler AKP’de, parlamentonun neredeyse 2/3’ü AKP’de, ve... Türkiye şu yaşanamayan kışın derin uykusundan uyanmazsa, Cumhurbaşkanlığı da ikiüç ay kadar sonra AKP’de... Tabii bunun üniversite rektör atamaları ve hukuk sistemimize, başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere getireceği yıkımlar ortada... Yani 1993’te “paranoya” denilen her ikazımız bugün ne yazık ki gerçekleşiyor. Ve işin acısı, tablo her gün toptan kararmaya giderken aydınlarımızın ezici çoğunluğu hâlâ olan biteni algılayamadan günlük hayatlarını yaşamakla meşguller! ??? Atatürkçü aydınlarımız, artık 90’ların başında yaptıkları gibi pek “solu birleştirme” çabası içinde değiller. Ne kadar acı bir itiraf değil mi? Çünkü önce o yıllarda DSP, şimdi de CHP bu birleşmeye gönüllü bir arayış içinde değil. İnsanlar da artık yılgınlık içinde. 795’inci “ret” cevabını ve kimseyi ikna edemeyen uydurma gerekçeleri, “Birleşme sandıkta olacak” masallarını dinleyecek takatleri kalmadı. AntiKemalizmi, gizli ya da açık bir şekilde, 80 sonrasının 2. Cumhuriyetçi şablonları ve ılımlı İslamın meltem rüzgârlarıyla yaşamına geçirmiş “sözde aydın” kesimin durumu daha vahim. Onlar, Titanic faciasına parmak kala hâlâ beyinleri uçmuş bir şekilde Atatürk’e, Kemalizme ve Silahlı Kuvvetler’e sürekli taş atmakla meşguller. Bu hanımefendi ve beyefendilere göre, Kemalistlerinki basit bir “Laiklik elden gidiyor” paranoyası! Akıl almaz bir sorumsuzlukla, her fırsatta Atatürk’ün tarihteki karşıtları bir vesileyle övülüyor, 27 Mayıs’a karşı tamamen tek yanlı bir linç kampanyası götürülüyor, Atatürkçü uyarılar “laikçi fetvası” olarak sırıtmalar eşliğinde çöpe bırakılıyor ve gündem başka noktalara kaydırılıyor. Şeriatçılığın karanlık yüzü, özgürlük düşmanlığı, kadınlara reva gördüğü 3. sınıf muameleler, basına sansürle yapılan gizliaçık restleşmeler, hiçbir şey umurlarında değil. Onlar için neredeyse köktendincilik ve tarikatçılık, bir toplumun “ceberrut devletçi anlayış”a karşı haklı tepkisi, alkışlanacak “sivil toplum” hareketi(!). 1923 Cumhuriyetini ucundan kenarından eleştiren bir şey varsa, bu onlar için çok “makbul” oluyor bugün... ??? Bizim de demokratik yönde acilen değiştirilmesini istediğimiz 301. madde için gösterilen çabaların onda biri, “laiklik” konusunda akıllarına gelmiyor. O çok sevdikleri internetin sansürüne bile adım adım yaklaşıyor olmamız, gözlerini açmaya yetmiyor. Çocuk pornosu ve Dink cinayetinin, nasıl internette tüm siyasaleleştirelerotikmizahi dünyayı planlı bir şekilde yok etmek için devreye sokulduğunu anlamıyorlar. Ellerinden gelse, bir yolunu bulsalar, suçu orada bile yine Mustafa Kemal’e çıkarırlar! Dink’in ölümü hepimizi sarsmış, adam kalkıyor, sekiz sütun röportaj veriyor, “Bütün faşist cinayetler pusuda işlenir”. Bu zeki ve duyarlı aydın sözleri mi, yoksa canilere uzatılmış yeni bir provokasyon mu? Yani “göbekten ve karşıdan” işlenecek cinayetler daha “makbul” şeklinde bir öneri mi bu? Her bayrağını ve ülkesini sevene, kanıt göstermeden zavallı ve ilkel bir anlayışla anında “ırkçıfaşist” diye saldırmak ise, vazgeçemedikleri bir ilkel refleks. Sevgili globalci, AB’ci, liberalsosyalist (!) aydınlarımız için AKP ve yöneldiği İslamcıfaşizmi yok saymak ilginç bir sendrom halini aldı. Burada not düşüyorum: Tarih sizi affetmeyecek. Uzatmaları oynuyorsunuz. Özet bilanço şu: “Sinei millete dönüş” bile aylardır konuşulmaz oldu. Kum saati çılgın gibi akıyor ve halkın geçim derdi dışında iki büyük sorunu var: Genç adam, gecesine 300.000 dolar önerdiği kızımızla evlenip, kendi hayatına bir büyük ekonomik (!) kazanç sağlayabilecek mi, Fenerbahçe 6 puan farkı koruyabilecek mi? Allah akıl fikir versin! email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Seçimde piyasaları canlı tutmak! İKTİDARIN güzelliğine ve para piyasalarının keyfine bakınca insanın “bu yıl keşke milletvekili seçimi yapılmasa” diyesi geliyor! Ama ne çare ki şu “demokrasi illeti” yüzünden, milletin rahatı kaçırılacak ve sandıklar kurulacak! Fakat yine de bir umut var; bu Başbakanı cumhurbaşkanı yaparlarsa belki demokrasi illetinin getirdiği seçim derdinden en kısa zamanda kurtuluruz! Bu dertten henüz kurtulamadığımız için Erdoğan Şahin, genel seçimde uygulanabilecek bir promosyon çalışması yapmış: Bir ve iki oy için: Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Müberra Şimşek: “Lafın ağzından bir kere çıktığını söyleyen adam, ağzından çıkan lafı kulağı ile duyuyor mu acaba?” Ağız Okşa Kemal Öncü: “Başbakanın yanağını okşayan, parmağını yalar!” İçinde 1 kilo salça, yarım kilo pirinç, yarım kilo makarna, yarım kilo toz şeker, 2 litre sıvı yağ, yarım kilo çay bulunan bir gıda paketi. Üç ve dört oy için: Birer gıda paketi ve 25 kiloluk torbalar halinde toplam yarım ton kömür. Beş ve altı oy için: Birer gıda paketi, yarımşar ton kömür ve yeşil kart. Yedi ve daha fazlası oy için: Birer gıda paketi, yarımşar ton kömür, yeşil kart ve sözleşmeli işçilik. İlaveten bedava sünnet, ücretsiz nikâh. Böyle bir promosyon, piyasaları daha da canlandıracak ve demokrasinin canına can katacaktır. Piyasada rekabet kızışıyor: Dampingsiz girilmez! Bireysellik Temelinde Örgütlü Olmak! RASİM AKKAYA İlköğretim Müfettişi Sorumluluk, özgürlük ve demokrasi… Bu üç olgu, insanı insan yapan temel değerlerdir. Bunlarla donatılmayan bir kişilik; başka kişi, kurum, örgüt veya zümrelerin emirleri ve baskıları altında oluşan zayıf bir karakterdir. Yani, edilgendir ve nereye çekersen veya yönlendirirsen oraya gidecek biçimdedir. Toplumlar; böyle insan tiplerinden korunmak için eğitime önem verirler. Kimi insanlar, üzerlerine düşen sorumluluklarını yerine getirmede, düşüncelerini yaymada, kişiliğini ortaya koymada ve demokrat davranmada çekingenlik gösterirler... Bu da zamanla iradesizlik olarak ortaya çıkar. Özgüveni olmayan insanların kendilerine ve toplumlarına kazandıracakları çok fazla bir şey olmaz. Bilimsel, eleştirel, doğru, yapıcı ve yaratıcı, çözüm üretebilen, olgun, özgüveni yüksek, iyi ve karakterli insanlar yetiştirmek; eğitim sistemlerinin birincil öncelikleri olmalıdır. Olumsuzluklara ve çaresizliklere “kader böyleymiş” diyerek tutsak olmamak gerekir. Kuşkusuz, geleneksel aile yapısı içerisinde birilerinin gözünün içine bakarak oluşan kişilikler; önce okul gibi formal disiplin, daha sonra da sokak, çevre ve arkadaş ortamları gibi olumlu veya olumsuz informal ilişkilerle biçimlenmeye devam ederek, öznel kişiliklerini bulmada zorlanırlar. Sadece çeşitli nedenlerden yararlanabilen kimileri ile ailesinin önceki kazanımlarından yararlanan kimseler toplumda ön saflarda olurken; eğitim sistemleri fırsat eşitliği anlamında bu farklılıkları azaltmaya çalışır. Cumhuriyetimizin kurulmasından bu yana gelişen Türkiye Cumhuriyeti; sanayileşme, kültürel iç akış ve artan nüfusuna bağlı olarak kentleşen olgusu ile birey olabilme yönünde kabuğunu kırmaya çalışan insan tipini oluşturmada yavaş ilerlemektedir. Kuşkusuz ülkeler; özgüveni yüksek, birey olma zevkini tatmış, özgür yaratılışlı, kendine ve toplumuna güvenen, çalışkan, özverili, eğitimli ve yüksek karakterli, demokrat, saygın, ölçülü, kişisel haklara saygılı, evrensel değerlere önem veren, disiplinli bir toplum ve mutlu insanlar ülkesi olmak isterler. lere girişin de ülkemizde ileri yaşlarda olması, gençlerin kendilerini tanımalarını, kişiliklerini geliştirmelerini, demokrasiyi yaşamalarını ve yaşatmalarını önemsiz kılmaktadır. Gençleri kendilerine güvenilen, önemsenen birer varlık olarak yetiştirerek lider kimlikli yapmak gerekir. Giydirilmiş lider kişilikler yaratabilmek, öncelikle kendini yönetmekle, sonra çevresine önderlik etmekle olur. Lider kişilikler; kendine güveni olan, sağlam ve kültürel donanımları ile dikkatleri üzerinde toplayan; sorumluluk alma iradesini ortaya koyan, soran ve sorgulayan, analitik düşünen, duygularını işin içine katan, bağımsız, özgür düşünceli ve vicdan sahibi olan, bilimsel düşünen insanlar yetiştirebilmekle oluşur. Bizim eğitim sistemimizde böyle lider kişilikli insanların yetiştirilmesini sağlayan 1940’lı yıllarda Köy Enstitüleri adı altında kırsal alanlarda kurulan özgün kurumlarımız vardı. Bu okullarda yetiştirilerek öğretmen olan köy çocukları; örnek ve lider kişilikleri ile 4050 yıl süresince eğitim sistemimize yön vermişler ve bir ışık olarak önümüzü aydınlatmışlardır. Siyasete ve çeşitli dedikodulara feda edilen yurdumuzun dünyaya örnek bu enstitüleri kapatılarak kendisine, ailesine, ulusuna ve evrensel değerlere saygılı, sorumluluk sahibi, demokrat ve özgür kişilikli olarak yetişen bir ekolün önü tıkanıp hem toplumumuz, hem de dünya bir güzel sistemden alıkonuldu. Ne acı… ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com Onurlu toplumlar Oysa Tanrı bizim ulusumuza uygar ve çağdaş bir önder sunmuştu… Atatürk, bize aklın ve bilimin yolunu göstererek “Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir, fendir” diyerek rotamızı çizmişti… İnsanları, özgür iradesini hayatının her aşamasında kullanabilmekten alıkoyan; aşiret, akraba, hemşeri, kulüp, mezhep, tarikat ve etnik oluşumlarla örüntülenen “iradelerin esaretinden” kurtarmak gerekir. Kendisi olan insanlara ve o insanların oluşturacağı topluma özlem duyulur. Bir yerlere bağlı kalma esaretinden kurtulan beyinler, o gereksiz oluşumlar yerine sorumluluk sahibi bireyler olurlar. Kendisine, ailesine, yurduna ve insanlığa karşı sorumlulukları gelişen insanlar, kendilerinin lideri ve yöneticisi olarak fikrini, vicdanını ve irfanını hür tutar ve demokrat kişilik geliştirirler. Kuşkusuz bu yapılanmayı, formal örgütler olan okullar yapabilir, geliştirebilir. Ancak, toplum gerek devlet olarak, gerekse kişiler olarak böyle insanlar yetiştirmek amacına yönelik hareket edemezse, yani eğitimi bu özellikleri boyutunda önemseyerek hareket etmezse, o toplumun geleceğinden korkulur. Bu şekilde özgür kişilikli olarak yetiştirilecek insanlar, tutum ve davranışlarını birey olarak gösterebilirler ve bu “yalnız”, “tek”, “kişi” ve “aydın” kimlikleri ile örgütlenebilirler. O örgütlerde “bireysellik temelinde örgütlü olan” insanlar; demokrat, bağımsız ve sorumluluk sahibi olarak ellerini taşın altına koymakta duraksamaya düşmezler. İşte toplumlar o zaman onurlu, gururlu ve kimlikli olurlar. BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com Özgür İredenin oluşumu Ancak geleneksel olarak kendiliğinden oluşan veya var olan; aşiret, akraba, hemşehri, kulüp, mezhep, tarikat ve etnik kavramlar boyutunda oluşan örgütlenmeler veya birliktelikler; insanları, özgürce kendi iradesini hayatının her aşamasında kullanabilmekten alıkoymaktadır. Bu anlamda; iradesini kullanabilmek; hem seçmek, hem seçilmek hem de herhangi bir şey yapabilmek adına güçleşmektedir. Korkarak ya da korkutularak örüntülenen yaşam biçimlerine göre insanlar, bu psikozu benliklerinden atıncaya kadar hayli zaman geçmektedir. Özgür, demokrat ve sorumlu kişilikler; ancak kimi insanlar için becerileri oranında çok ileri yıllarda oluşabilmektedir. Demokrasinin vazgeçilmez unsurları olarak bilinen siyasi parti TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Ok kılıfı. 2/ “Hazanbel” de 1 denilen ve kök 2 leri hekimlikte kullanılan otsu 3 bir bitki... Ge 4 nelev işleten 5 kadın. 3/ Gerçek anlamın 6 dan az çok ayrı 7 bir anlam taşı 8 yan kalıplaşmış söz... Eskişehir 9 yöresine özgü bir tür 1 2 3 4 5 6 7 8 9 helva. 4/ Alan Parker ta 1 F E T İ Ş İ ZM rafından sinemaya da 2 A R A F A T A Y aktarılan ünlü müzikal. 3 T İ R A N A T U 5/ Yelkenin ucunda ip 4 A T D O L M E N geçirmek üzere yapılİ CMA mış göz... “Kaddi dil 5 L E Ç E O B A K dâra kimi dedi kimi 6 İ M A K A R İ B U elif / Herkesin maksudu 7 Z bir amma rivayet muh 8 M A A R D EME telif ” (Kanuni Sultan 9 T R K O Y A K Süleyman). 6/ Rütbesiz asker... Eksiklik, noksan, kusur. 7/ Kayısı, erik, zerdali gibi meyvelerin kurusu... Pamuk ipliğinden yapılan kalınca kilim. 8/ Ev giysileri ve sabahlık yapımında kullanılan dökümlü kumaş. 9/ Mezbaha... Suudi Arabistan’ın plaka imi. TÜRK BÖBREK VAKFI 08 MART DÜNYA BÖBREK GÜNÜ’NDE BÖBREK SAĞLIĞINIZ İÇİN TELEFONLARINIZI BEKLEMEKTEDİR. 0 212 557 70 70 / PBX YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Köy evlerinde giriş yeri. 2/ Madenleri yontmada kullanılan çelik araç... Yüksek bir makama sunulan mektup ya da dilekçe. 3/ Perhiz... Avrupa’da bir ırmak. 4/ Ermenistan’ın başkenti... Sodyum elementinin simgesi. 5/ Bir nota... Kastamonu ilinde bir sulama barajı. 6/ İlaç... Halk dilinde mutfağa verilen ad. 7/ Denizcilikte, tören için mürettebatın küpeşte boyunca düzenli biçimde dizilmesi. 8/ Kuzu sesi... Üstün bir yetkinin gücünü simgeleyen değnek. 9/ Satrancın ilk adı ve kökeni olan Hintçe sözcük. CUMHURİYET 17 K