10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 ŞUBAT 2007 PAZAR 4 HABERLER Tarım birliklerini ele geçirme çabalarına fındık, zeytin ve pamuktan sonra KoyunKeçi Birliği de eklendi DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Bir Hicran Yarası: Ertuğrul Firkateyni Sevgili, Yapı Kredi Emeklilik’in sponsorluğuyla, Türk sualtı araştırmacılarının 117 yıl önce batan Ertuğrul’a dalmalarıyla ilgili bu hafta yayımlanan habere sevindim. Tarihimiz ile pek ilgilenmiyor, onu yeterince bilmiyoruz. Ertuğrul faciasını son olaya dek ya hiç duymamıştık, ya da hayal meyal biliyorduk. Ertuğrul, neden ve nasıl Japonya’ya gitti, nasıl battı konusunda kamuoyunda bilgi yok. Bilinen şey geminin Japon İmparatoru’na hediye götürmek üzere gittiği ve doğal afet sonunda battığıdır. Oysa olayın çok değişik yönleri var. Her şeyden önce, 19. yüzyıl sonunda, Abdülhamid, Japonya’daki Meiji kalkınmasından haberdardı. Nitekim Abdülhamid “Siyasi Hatıralarım”da “...Bize de, hiç değilse on senelik bir sulh tanınsa Japonların (Meiji devrinin başından beri) o kadar methedilen terakkilerini (gelişmelerini) biz de yapabilirdik” der. Öte yandan, Batılıların sürekli müdahalelerinden yılan, birbirini izleyen ayaklanmalar, savaşlardan başını alamayan ve hükmettiği devletin zayıflığının bilincinde olan Abdülhamid, “hilafet”i, dünya politikasında söz sahibi olmasını sağlayacak bir silah olarak görmekte ve bunu ustaca kullanmaya gayret etmektedir. Doğrusu Pan İslamizm, başta İngilizler olmak üzere Batılıları tedirgin de etmektedir. Ama Sultan, hilafet kurumunun caydırma ve korkutma politikasının bir parçası olduğunu ve öyle kalması gerektiğini bilir, bu yüzden de Mehmet Reşad’ın, 1914’te cihad ilan etmesini yanlış bulup eleştirmiştir. ??? İşte 1889 yılında Ertuğrul Firkateyni’nin Japonya’ya gönderilmesinde, hem iki yıl önce yeğeni İstanbul’u ziyaret etmiş olan Japon İmparatoru ile yakın ilişki kurmak isteği, hem de Halife’nin Asya’daki Müslümanlara bayrağını gösterme amacı rol oynamıştır. Unutmayalım ki, o sıralarda, kendi toprakları üzerindeki egemenliğini güç koruyan Osmanlı İmparatorluğu’nun Singapur’da, Batavia’da, Kalküta’da konsoloslukları vardır. Bunlara Madras ve Karaçi’deki fahri konsolosluklar eklenir ve tam bu dönemde, İstanbul’a bazı Cava asıllı öğrenciler getirtilir. Ayrıca, İngiltere için hayati önemi olan Hindistan’da Peyki İslami adında Urduca bir dergi çıkarılır. Burada bir yazıda, Abdülhamid, Hindistan Halifesi olarak nitelenir. 1854’te inşa edilmiş ahşap bir tekne olan ve hareketinden önce bir de üstüne kazan kondurulan Ertuğrul, 1889’da bu amaçlarla yola çıkarılır. Doğrusu bu amaçların bir kısmı gerçekleşir. François Georgeon’un belirttiğine göre firkateynin uğradığı her limanda, Cidde, Aden, Bombay, Kolombo, Singapur’da Osmanlı denizcilerinin geldiği haberi o yöre Müslümanlarının coşkulu karşılamalarına yol açar. Yolculuk sırasında terfi ettirilmiş olan Osman Paşa yazdığı raporda, Osmanlı sancağını selamlamaya gelen 30 bin kişilik kalabalıklardan söz eder. Ertuğrul’un seferi, İngiliz Hükümeti’ni tedirgin eder ve Times’ta bu tedirginliği dile getiren yazılar yayımlanır. ??? Ne var ki, böyle büyük bir sefer için elverişli olmayan Ertuğrul’un gidiş dönüş altı aylık olarak planlanan seyahati beklendiği gibi geçmez. Çeşitli aksaklıklar çıkar (daha başlangıçta gemi Süveyş’te iki kez kumlara oturur), yolda zaten az olan tahsisat biter. Gemi yolda muson mevsimine rastlar ve yalnız Osaka’ya varış 11 ay sürer. Japonya’da coşkuyla karşılanan Osman Paşa, Mikado’ya Padişah’ın iyi niyetlerini ve armağanlarını sunar. Ancak fırtına mevsimi başlamıştır ve böyle bir teknenin denize açılması tehlikelidir. Ancak Osman Paşa bu uyarılara karşın, İstanbul’dan aldığı emir gereği,14 Eylül 1890 günü denize açılır ve kaçınılmaz akıbete duçar olur.. fırtınada Oşima Adası civarında kayalıklara çarpıp batar. 610 kişilik mürettebattan ancak 69 kişi Japon balıkçıları tarafından kurtarılabilir. Osman Paşa da, şehit düşenler arasındadır. Georgeon, Osman Paşa için şunları yazar: “O muhtemelen Osmanlı bahriyesinin en seçkin adamlarından biridir ve Osmanlılar’ın yiğitlik, cesaret, kişisel değer sahibi olma gibi bütün geleneksel vasıflarına sahiptir. Ama 19. yüzyıl sonunda bu vasıflar tek başına geçerli değildir. Sadece tekniğe hâkim olmak yetmez.. asıl gereken, Sultan’a itaatsizlik korkusuyla en akıl dışı emirlere bile körü körüne uymak yerine inisiyatif gösterebilmektir.” Sultan Hamid’in, hilafet siyasetinin iflasını görmek için 14 yıl sonra, halefi Sultan Reşad’ın, cihad ilanını beklemek gerekecekti. İşte Sevgili, Ertuğrul firkateyni ve kaptanı ile mürettebatının hazin öyküleri. ??? Sevgili, Bugün galiba hep hüzünlü konuları konuşacağız. Bu hafta yitirdiğimiz Meral Pulur, yakınları dışında kamuoyunun az tanıdığı bir kişiydi. O basınımızın satılmayan dürüst kalemlerinden Hasan Pulur’un ardındaki güçtü. Herkesin bildiği yazılarda, yaşamı ve desteğiyle katkısı olmuştu. Amansız bir hastalıktan üç hafta içinde göçtü, elli yıllık hayat arkadaşını ardında bırakarak. Kendisini hep rahmet ve saygıyla anacağız. AKP’de ‘koyun rantı’ baskını MURAT KIŞLALI ANKARA AKP, gece baskınıyla Türkiye Damızlık KoyunKeçi Yetiştiricileri Merkez Birliği yönetimine el koydu. Birliğin haziranda yapılması gereken genel kurulu, bağlı bulunduğu genel müdürlüğü değiştirilerek 17 Şubat Cumartesi (dün) gününe alındı. Karar, birliği oluşturan illere 16 Şubat gecesi haber verildi. Dün alelacele yapılan genel kurulda yönetim kuruluna AKP Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un kardeşi Cemal İzol seçildi. AKP’nin tarımda birlikleri ele geçirme çabalarına FİSKOBİRLİK, TARİŞ ve ÇUKOBİRLİK’ten sonra KoyunKeçi Yetiştiriciliği Birliği de eklendi. Türkiye Damızlık KoyunKeçi Yetiştiricileri Merkez Birliği Genel Başkanı Hasan Çakır, birliklerini 4631 sayılı Havyan Islah Yasası’na göre kurduklarını belirterek, “Damızlık sığır ? Tarım Bakanlığı, hazirana ertelenen birliğin genel kurulunu, mevzuata aykırı olmasına karşın bir gün önce gece yarısı mesajıyla düne çekti. Yapılan genel kurulda AKP Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un kardeşi Cemal İzol yönetime seçildi. ve arıdan sonra bizimki kurulan üçüncü birlikti” dedi. Yasaya göre, koyun ve keçide başka birlik kurulamayacağını belirten Çakır, “Bizim hepsi merkeze bağlı her bir ilde bir birliğimiz var. Bu birliklerle de hayvanları kayıt altına alıyor, kimliklendiriyor, ıslah ediyor, kaçak hayvancılığı önlüyoruz. Bunun yanında da devlet bizim aracılığımızla üreticiye teşvik veriyor” diye konuştu. Çakır, birliklerini 8 aylık çalışmanın sonucunda 2006 Aralık’ta kurduklarını belirterek, “17 Şubat 2007 tarihi için seçim kararı aldık” dedi. Ancak birliğin bağlı bulunduğu Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme (TÜGEM) Genel Müdürü Hüseyin Velioğlu tarafından birliğe gönderilen 30 Ocak 2007 tarihli yazıda, “Mevzuata göre Merkez Birliği Genel Kurulu, genel kurullar toplandıktan ve yeni yöneticileriyle delegelerini seçtikten sonra aynı yılın haziran ayı içinde toplanır hükmü bulunmaktadır. Yine olağan genel kurulun haziran ayı içinde yapılması şartı bulunmaktadır” ifadesine yer verilerek, “17.02.2007 tarhinde yapılması planlanan genel kurulun yapılamayacağı, bu nedenle düşünülen Merkez Birliği Olağan Genel Kurulu’nun haziran ayında yapılması gerekmektedir” denildi. Çakır, bağlı oldukları TÜGEM’in bu yazısının kendilerine 14 Şubat’ta ulaştığını ve faksla 17 Şubat’ta yapmayı planladıkları genel kurulun hazirana ertelendiğini il birliklerine bildirdiklerini belirterek, “Hal böyleyken, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü’nden (TEDGEM) 16 Şubat’ta, genel kurulumuzun 17 Şubat’ta yapılacağına dair bir faks aldık” dedi. Çakır, “Öğrendiğimize göre birliğimiz 16 Şubat 2007 tarihinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ferhat Şelli’nin sözlü talimatıyla kendilerine bağlanmış. Yine Şelli tarafından TEDGEM’e talimat verilerek Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un kardeşi olan Cemal İzol’un Merkez Birliği’ne genel başkan yapılması için genel kurul yapılması emredilmiş. Bu kanunsuzluğa baskı altındaki TEDGEM personeli de ortak olmuştur” diye konuştu. ‘Amaç rant aktarımı’ Çakır, “Bu olaylar İzol aşiretinin reisi olan Zülfükar İzol tarafından organize edilmiştir. Amaçları yurda sokacakları kaçak hayvanları resmileştirmek ve hayvan desteklemelerinde kamu kaynaklarını bazı odaklara usulsüz olarak aktarmaktır. 30 tane kurulmuş birliğimiz var, bu genel kurula ancak 78 tanesi katıldı. Türkiye’deki koyun mevcudu 25 milyondur. Bir yıl içinde 40 milyona çıkacak. Artış destekten dolayı diyecekler ama kaçak da olacak. Kulak küpesi taktık diyecekler ve devletten para alacaklar. Sadece koyun başına ikişer küpeden elde edilecek gelir 30 milyon dolardır” dedi. HADEP İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN SODEV GENEL KURULU Hükümlüye tatil günü ertelemesi ? Aldıkları cezayı çekmek için savcılığa başvuran HADEP’lilere, ‘Pazartesi gelin’ dendi. DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Eski Diyarbakır emniyet müdürü Gaffar Okkan suikastı ve Silopi’de 2 HADEP’linin kaybolmasını protesto eden HADEP’lilerin 15’er ay hapis cezaları 6 yıl sonra Yargıtay tarafından onandı. Ancak cezaevine girmek için savcılığa başvuran hükümlülere “Bugün git, pazartesi günü gel” yanıtı verildi. 20 Ocak 2001’de Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın öldürülmesi, hemen ertesi gün de Şırnak’ın Silopi ilçesinde 25 Ocak’ta kapatılan HADEP’in ilçe yöneticileri Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in jandarma karakoluna girdikten sonra kaybolmalarını protesto etmek için dönemin HADEP yöneticileri sessiz oturma eylemi yapmıştı. Eyleme katılan 40 kişi hakkında 15’er ay hapis cezası verilmişti. Bunun üzerine sanıklar iki yıl kadar önce Yargıtay’a itirazda bulunmuşlardı. Yargıtay, 6 yıl sonra dosyayı sonuçlandırdı. Mahkeme, 30 kişinin cezalarının ertelenmesini, 10 kişi hakkında da 15’er ay hapis cezasını onadı. Aydın Cıngı yeniden başkan İstanbul Haber Servisi Sosyal Demokrasi Vakfı’nın (SODEV) 13. Genel Kurulu’nda Aydın Cıngı yeniden başkan seçilirken Erol Kızılelma yeniden başkan vekilliğine getirildi. Cıngı genel kuruldaki konuşmasında, “AKP iktidarının demokrasi yolundaki uyumsuzluğu, sığ anlayışı, ılımlı Müslüman politikası ve formel hukuka sığınarak koşulları zorlaması, birçok insanın geleceğe umutla bakmasını engellemektedir” dedi. SHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan Göğüş, dünyada sol partilerin tartıştığı konularla, Türkiye’deki sol partilerin tartışma konularının çok farklı olduğunu ifade etti. ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras, milliyetçi heyezana karşı birlikte siyaset yapılmasını istedi. EMEP Genel Başkanı Tüzel ise “Yeni cumhurbaşkanı, toplumun çoğunluğunun temsil edilmediği bu antidemokratik Meclis’ten çıkacak” dedi. Alevi Kültür Derneği Genel Başkanı Ali Kenanoğlu, sağ partilerin sadece seçim öncesi Alevi yurttaşları anımsadığını belirtti. [email protected] MURAT KARAYALÇIN’DAN SEÇİM MESAJI: ABD ve Kürtler... TürkiyeABD ilişkilerini değerlendirmek amacıyla dün bir yazı yazmıştım. Amacım tamamen durum saptaması yapmak, bildiklerimi okuyucularımla paylaşmaktı. Yazımı olumlu bulup internet sitelerine taşıyanlar olduğu gibi, bir okuyucum da yazımı ABD’nin bölgedeki egemenliğini aynen kabul etmeyi savunan bir dayatma şeklinde yorumlamış. Okuyucumun yazımda itiraz ettiği paragrafta şunları söylemiştim: “Tabii Türkiye ile ABD arasındaki diğer önemli sorun da Kuzey Irak ve oradaki PKK varlığı. Burada da ABD’nin nasıl bir yerde durduğunu görmek gerekiyor. ABD, Kuzey Irak’taki Kürt varlığını hayati önemde görüyor. Aynı şekilde İsrail’in yaklaşımı da öyle. Bu varlığın özerk olması, bağımsız olması önemli değil, önemli olan Kürtlerin bölgede varlıklarını korumaları.” ??? Bu vesileyle, düşüncelerimi biraz daha açıkça ifade etmek gereğini duyuyorum. Öncelikle şunu söyleyeyim: ABD’nin Irak’taki varlığına, işgale başından itibaren karşı çıkan birisiyim. Irak’ın ABD için Vietnam olabileceğini de söylemiştim. TBMM’nin ABD birliklerinin Türkiye’de konuşlanmasını isteyen 1 Mart tezkeresini reddetmesini Slovenya’da bir dağ köyünde, onlarca yabancı gazeteciyle birlikte yemek yerken öğrendiğimde havaya zıplamış ve bu sevincimi değişik milletlerden meslektaşlarımla paylaşmıştım. Bu karardan gurur duyduğumu da yazmıştım. Hiçbir gerekçe, Irak’ın işgalini haklı ve mazur gösteremez. İşgali onaylayanlarla da her zeminde tartıştım, eleştirilerimi ifade ettim. Bu ayrı bir konu. ABD, Irak’ı neden işgal etti? Çok derin tartışmalar yapabiliriz. Ancak işgali bir tek petrole hâkim olmak amacıyla açıklamak da yeterli değildir. İşgalin değişik amaçlarından söz edebiliriz. Örneğin İsrail’in bölgedeki “güvenliği” ABD yönetimi açısından her zaman önemli oldu. Nitekim Bush ve adamları, İsrail’in “utanç duvarı” dahil bütün temel siyasetlerini gözü kapalı desteklediler. Irak’ın işgalini teşvik edenlerin başında İsrail’in olduğu da ayrı bir gerçek. ABD’nin bölgeye yönelik uzun vadeli planları olduğunu da ortaya çıkan projelerden biliyoruz. Büyük Ortadoğu Projesi bunlardan birisi. İsrail, Irak’ın işgalinden mutlu oldu. Çünkü Saddam yönetiminin yıkılmasıyla onların bir düşmanı da ortadan kaldırılmış oldu. Irak’ta ABD kontrolünde bir yönetim İsrail’in işine geliyor. İşgal için daha başka birçok neden sıralanabilir. Bütün bu boyutları düşünmek ve soruna çok yönlü bakmak gerekiyor. Yoksa gelişmeleri anlamakta zorluk çekebiliriz. ??? Kürtlere gelince: Bölgede Şii ve Arap olmayan bir halk Kürtler. Bu nedenle ne İran’a yakınlar ne de Arap dünyasına. Bu özellikleriyle çok uzun zamandan beri İsrail’le iyi ilişkilere sahipler. İsrail bu nedenle Kürtleri önemli bir potansiyel müttefik olarak görüyor. Kendi etrafındaki tecrit zincirini kıran bir halka olarak kabul ediyor. Kürtler de kendi güvenliklerini ve geleceklerini İsrail ve ABD ile ittifakta görüyorlar. Onlar da bölgedeki ülkelerden gelebilecek müdahalelere karşı bu dayanışmayı çok önemsiyorlar. Siyasetlerini bu perspektif içinde geliştiriyorlar. Önümüzdeki döneme damgasını vuracak olan gerçek bu. Bu saptamalar, şu andaki durumun doğru değerlendirilebilmesi açısından önem taşıyor. Şii ve Arap olmadıkları için Kürtler, Türkiye için de önemli bir müttefik olarak görülebilirler. PKK yüzünden tırmanan gerginlik, iki taraf açısından da çok yararlı sonuçlar doğurmuyor. Ayrıca ülkemizdeki milyonlarca Kürt’ün Kuzey Irak’tan etkilendiğini de biliyoruz. Kuzey Irak’taki Kürtlerle kurulacak kalıcı dostluklar, Türkiye’deki şiddeti önlemek açısından da bir imkân olarak değerlendirilebilir, Kürt sorununu çözebilmek açısından da… ??? Bütün bunları “dayatma” amacıyla değil, durum saptaması amacıyla yazdım. Tabii ki saptamanın ötesinde, herkes gibi benim de bölgeye ilişkin değerlendirmelerim, düşüncelerim bulunuyor, bunları da dile getiriyorum. Benim gibi düşünmeyenler de kendi görüşlerini yazarak, çizerek ifade ediyorlar. Düşmanlığa dönüşmedikçe, fikir ayrılıkları, gerçeği anlamada yardımcı olabilir. Sol iktidar sol ittifakla gerçekleşir ALİ AYAROĞLU ZONGULDAK SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, 2007’nin seçim yılı olduğuna işaret ederek “Sol iktidar ancak sol ittifakla gerçekleşir” dedi. Karayalçın, partisinin Zonguldak İl Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, seçimle re ilişkin mesajlar verdi. Karayalçın, 2007’nin seçim yılı olduğuna işaret ederek “Kimse kendi kaprisi için, kendi konumunu korumak için sol ittifaktan kaçmamalıdır. İttifaktan kaçanlar, bunu önemsemeyenler, Meclis’e girebilirler, ama bu Türkiye’nin sorunlarını çözmeye yetmez” dedi. asirmen?cumhuriyet.com.tr CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle