18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 ARALIK 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 En kalabalık ikinci Müslüman ülke olan Pakistan’da hızla artan nüfusta okumayazma oranı yüzde 49 Eğitimsiz, genç ve fakir bir ülke BD dış politikasının önde gelen isimlerinden eski diplomat Richard Holbrooke’un Türkiye’yi ılımlı İslam ülkesi olarak değerlendirmesinin ardından Malezya ve Pakistan örnekleri tartışma konusu olmuştu. Ancak, Pakistan’ın kuruluş ideolojisine işaret eden kendine özgü alt kıta Müslümanlığı dışında radikal İslamın kıskacına nasıl girdiği sorusu üzerinde çok fazla değerlendirme yapılmadı. ABD’nin operasyonundan sonra Afganistan’dan kaçan radikal İslamcı unsurların Pakistan’a yayılması, ülke içinde kronikleşmiş bir başka sorunu daha güçlü biçimde gündeme taşıdı. Bu sorun, kuruluşundan bu yana ülkenin kanayan yarası durumunda olan medrese sorunuydu. Ancak medrese sorununu ele almadan önce ülkenin toplumsal yapısını ve bu bağlamında dini özelliklerini biraz daha ayrıntılandırmak gerekiyor. Pakistan yaklaşık 170 milyonluk (2007 yılı Haziran ayı verilerine göre tahmin edilen nüfus 164 milyon 741 bin 942) nüfusuyla Endenozya’nın ardından en kalabalık Müslüman nüfusa sahip ülke özelliğini taşıyor. Doğum oranı binde 27, ölüm oranı ise binde 8. Yani hızla artan bir nüfus söz konusu. Ancak bu nüfusun büyük bölümü eğitimsiz. Okuma yazma oranı yüzde 49 civarında. Toplam nüfusun yüzde 54’ü ise 19 yaşın altında. Yani ülke oldukça genç bir nüfusa sahip. Oy verme yaşının 21’den 18’e indirilmiş olması, bu genç nüfusun siyasetteki etkisini de ortaya koyuyor. A da başlayan çocuk 20 yaşında “İslami tornadan geçmiş şekilde” mezun oluyor. Medreseler gelecekte din adamlığı dışında bir meslek eğitimi vermiyor. Medresede bir öğrencinin yıllık maliyeti 600 dolar civarında... Ancak bu para öğrencilerden alınmıyor. Masraflar yardımlardan karşılanıyor. Barelvi Deobandi çekişmesi... ĞRETMEN MAAŞI 200 DOLAR Normal okullarda üniversite mezunu bir öğretmenin maaşının yaklaşık 200 dolar olduğu dikkate alındığında medreselerin önemli miktarda kaynağa gereksinim duyduğu hemen ortaya çıkıyor. Pakistan’daki bütün medreselerde okuyan öğrencilerin sadece aylık maliyeti 1 milyar 200 milyon doları buluyor. Pakistan’ın genel sosyoekonomik yapısı dikkate alındığında böylesine büyük miktarlarda bir paranın dışarıdan destek almadan sağlanması zor görünüyor. İşte bu noktada Afganistan’da uyuşturucu ve silah ticaretinden kazanılan kara para gündeme geliyor. Ancak, söz konusu kara paranın nasıl ve hangi koşullar içinde Pakistan’a aktarıldığına ilişkin net bilgiler bulunmuyor. Medreselerde okuyan öğrenciler, sabah gün doğmadan kalkıp geç saatlere kadar çalışıyor ve dini eğitim alıyorlar. Gün içinde iki saat kadar boş zamanları bulunuyor. Öğrencilere yoğun biçimde “cihat” fikri aşılanıyor. Bu öğrenciler medrese sonrası günlük yaşama ilişkin herhangi bir bilgi ve beceri ile donatılmadıkları için ne devlet kademelerinde görev alabiliyorlar ne de üretken olabilecekleri bir iş bulabiliyorlar. Tek şansları medresede imam olarak kalmak ya da bir başka medreseye hoca olarak geçmek... Bu medreselerden çıkan öğrenciler, Batı’ya karşı “cihat” yapmayı kendilerinde “doğal bir hak” olarak görüyor. Ö P OSYAL GÜVENLİK ÇOK ZAYIF Yıllık kalkınma hızında Pakistan, dünyada 34. sırada. Burada, 70 milyonluk nüfusuyla Türkiye’nin 17 sırada olduğu notunu da düşmek gerekiyor. Pakistan bütçesinin yüzde 30’u savunmaya ayrılıyor. Eğitim ve sağlık önemli birer toplumsal sorun. Soysal güvenlik mekanizması yok denebilecek kadar zayıf. Kentlerde güçlü aile bağları, kırsalda da güçlü aşiret bağları Pakistan halkının küçük gruplar içinde ekonomik ve toplumsal açıdan dayanışmasını sağlıyor. Örneğin, bir genç evlense de ev sahibi olana kadar ailesi ile birlikte yaşıyor. Tabii bu durum erkek çocuklar için geçerli. Kız çocuklar evlendiklerinde kayınbabalarının evine yerleşmek durumunda kalıyor. Birkaç kardeş baba ocağında hem bir arada bulunuyor hem de çalışarak emekli olmuş anne ve babasının geçimini sağlıyor. Bir anlamda çocuklar anne ve babalarının yaşlılıklarında sosyal güvencelerini sağlarken, kendileri de daha ilerine ev almak için para biriktirme şansı yakalıyor. Büyük kentlerin birinde yaşayan sıdadan bir Pakistanlı ancak 50’li yaşlarda ileride çocukları ile oturabileceği kendi evini alabiliyor. Bu dayanışma düzeni, kuşaklar arasında sürüp gidiyor. İçinde bulunduğu sosyoekonomik koşullar nedeniyle Pakistan, ülke dışına önemli ölçüde göç veriyor. Bugün yaklaşık olarak İngiltere’de 2 milyon 300 bin, Birleşik Arap Emirlikleri’nde ve ABD’de 1’er milyonun üzerinde, Suudi Arabistan’da 900 bin, Kanada’da 300 bin, İtalya’da 65 bin, Fransa’da 60 bin, çoğunluğu Katalanya’da olmak üzere İspanya’da 45 bin, Almanya’da 35 bin, Norveç’te 40 bin, Danimarka’da 28 bin, Avusturalya ve İsveç’te 20 bin Pakistanlı yaşıyor. S TOPLAM 17 BİN MEDRESE Ülkede toplam 17 bin medrese olduğu tahmin ediliyor. Bu medreselerde 2 milyon civarında çocuk okuyor. En dikkat çekici olan nokta ise söz konusu medreselerin tamamına yakınının devlet denetiminin dışında eğitim yapıyor olması... Yani, Afganistan’dan kaçan Taliban ve El Kaide militanlarının Pakistan’da nasıl zemin bulduğu, ülkenin nasıl radikal İslam tehdidi altına girdiği sorusunun yanıtı da böylece verilmiş oluyor. İşte tehlike de bu noktada ortaya çıkıyor. Böylesine genç ve eğitimsiz nüfusun medreseler gibi denetim altında olmayan İslami eğitim sisteminden, daha doğrusu tornasından geçiyor olması, ülke içinde önemli bir radikal İslamcı potansiyelini de beraberinde getiriyor. eki Pakistan’daki Müslüman nüfusun kompozisyonu nasıl? Ülke nüfusunun yüzde 98’i Müslüman. Bu nedenle İslamiyet Pakistan’ın ulusal dini olarak kabul ediliyor. Müslüman nüfusun yüzde 75’i Sünni, yüzde 20’si ise Şii. Bu da İran’dan sonra en fazla Şii nüfusun yaşadığı ülkenin Pakistan olduğunu gösteriyor. Sünnilerin tamamına yakını Hanefi. Ancak küçük bir grup Ahle Hadit öğretisine inanıyor. Ancak Hanefi Sünniler için de heterojen bir yapıdan söz etmek olası değil. Mektep ve medreselere göre Barelvi ve Deobandi olmak üzere iki önemli ekole ayrılmış durumdalar. Bağlı bulundukları ekollere göre Müslümanlar, Barelviler yüzde 50, Deobandiler yüzde 32, Şii Caferiler yüzde 10, Ahle Hadit yüzde 1, İsmailiye yüzde 2, Bohra yüzde 0.25 olarak sıralanıyor. Yaklaşık 17 bin civarında bulunan medreselerin ise yüzde 65’i Barelviler tarafından kontrol ediliyor. Yüzde 25’i ise Deobandiler tarafından... Yüzde 6’sı çeşitli Şii örgütlenmelerinin, yüzde 3’ü Ahle Hadit’in elinde. Yani nüfusa oranları ile kontrol ettikleri medreselerin sayısı arasında büyük uçurumlar bulunmuyor. Ancak Barelvilerin nüfusa göre biraz daha fazla sayıda medreseyi ellerinde bulundurdukları göze çarpıyor. Barelviler ile Deobandiler arasında ciddi bir çekişme söz konusu. İki ekol birbiri ile çok ciddi bir rekabet içinde. Daily Times Karachi gazetesinin 8 Aralık 2007 tarihli sayısında, “Polis, Eidgah Camisi’ni mühürledi” başlığı ile yayımladığı haberinde, Deobandiler ile Barelviler arasında cuma günü hangi grubun camide namaz kılacağı yönünde çıkan tartışma sonucunda Karaçi polisinin camiyi mühürlediğini yazıyordu. Haber, Barelvilerin bugüne kadar hiç olaya karışmadığına işaret ederek suçu Deobandilerin üzerine atar şekilde yayılmıştı. Aslında bu haber, iki grup arasındaki çekişmenin küçük ama önemli bir örneğini oluşturuyordu. öngörüyordu. Ancak Pakistan koşullarında bunun yapılabilmesinin ne kadar zor olduğu da çok iyi biliniyordu. Reform pakatine göre tüm medreseler bir çatı altında toplanacaktı. “İttihadı medrese” (ITMD) denilen bir şemsiye altında, medreselerin önce kayıt altına alınması öngörüldü ve çalışmalar başlatıldı. Pakistan’da medrese tarihi içinde beş önemli ekol bulunuyor. Bunların hepsi ITMD şemsiyesi bir araya getirilmeye çalışılıyor. ITMD’nin başkan ve yönetim kurulu Pakistan hükümeti tarafından belirlenecek. Sistemin başındaki kişi bir profesör olacak. Yardımcıları yine bilim adamları arasından seçilecek. ITMD’ye özerklik tanınacak. Pakistan Din İşleri, Zekât ve Öşür Bakanlığı Sekreteri’nin verdiği bilgiye göre bugüne kadar 14 bin 600 medrese kayıt altına alındı. Reform, medreselerin sadece kayıt altına alınmasını öngörmüyor. Yaşama geçirilmesi durumunda medreselerin hesapları da merkezi yönetim tarafından kontrol edilecek, hiçbir medrese imamı istediği gibi ve istediği doğrultuda fetva veremeyecek, mezhepçilik yapamayacak. Bunların yanı sıra medreselerde İngilizce, fen bilimleri, matematik, sosyal bilimler gibi normal okullarda okutulan dersler de yer alacak. Bu sürecin sonunda medreselerin de normal eğitim kurumu gibi Pakistan Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tanınması da söz konusu olabilecek. Peki, bu süreç bu kadar kolay işleyecek mi? Aslına bakıldığında Pakistan’ın içinde bulunduğu koşullar, bütün medreselerin sadece ve sadece kayıt altına alınmasının bile önemli bir başarı olabileceğini gösteriyor. MAM HATİP FORMÜLÜ Pakistan, medrese sorununa çözüm bulabilmek için bir süreden bu yana Türkiye’deki YÖK ve ilahiyat fakültelerine ilişkin sistem ile de ilgileniyor. Hatta, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 23 Aralık tarihlerinde Pakistan’a yaptığı ziyaret sırasında, medrese sorununa çözüm getirilmesi için “imam hatip okulu” formülünü gündeme getirdi. Pakistanlı yetkililer de Gül’ün önerisine olumlu yaklaştılar ve Din İşleri, Zekât ve Öşür Bakanlığı’ndan bir heyetin imam hatip okullarını incelemek üzere Türkiye’ye gelmesine karar verildi. Daha önce de seçim hükümeti öncesinde din işleri bakanı olan eski Devlet Başkanı Ziya ül Hak’ın oğlu İcaz ül Hak, Türkiye’deki sistemi incelemek üzere sessiz sedasız Türkiye’ye gelmişti. Aslında Ül Hak’ın, Türk basınına da yansımış olan şu sözleri dikkat çekici: “Lal Medresesi ülkenin güzel bir eğitim kurumu olabilirdi. Bir üniversite hüviyeti kazanabilirdi ama olmadı, terörist yetiştiren bir yere çevrildi. Militanların saklandığı mekân yapıldı. Oysa Pakistan devleti, Lal Medresesi için büyük kolaylıklar sağlamıştı. Sebebi de Lal’in Pakistan’da bayanlara yönelik eğitim veren en büyük medresesi olmasıydı. Yalnız yönetimdeki iki kardeş, Pakistan hükümetinin bu yöndeki kolaylıklarını suiistimal etti”. İ AZINLIKLARA EŞİT HAK... Pakistan’ın Müslüman olmayan nüfusuna gelince... Ülkenin yüzde 2’sini ise Müslüman olmayan nüfus oluşturuyor. En büyük azınlık grubu ise Hıristiyanlar. Dini azınlıklar, Budistler, Sihler, Bahailer ve Farsiler (ateşe tapanlar) olarak sıralanıyor. Hıristiyanlar, ülke içinde zengin kesimi oluşturuyor. Başta ticaret olmak üzere, eğitim, sağlık ve sosyal hizmet sektörlerinde etkin konumdalar. Ağırlıklı olarak büyük şehirlerde yaşıyorlar. Pakistan resmen bir İslam ülkesi olmasına karşın, anayasaya göre bütün dini azınlıklar ülkede çoğunluğu oluşturan Müslümanlar ile yasalar önünde eşit statüye sahip bulunuyor. Devlet Başkanı Pervez Müşerref iktidara gelmesinin hemen ardından, Batı’nın Pakistan kökenli radikal İslamcıların yaptığı eylemlerin sorumlusu olarak gördükleri medreseler ile ilgili reform başlatılacağını duyurdu. Aslında reform çalışmalarına ilişkin düşünceler 90’lı yılların ortasına kadar uzanıyordu ancak hiçbir hükümet adım atmaya cesaret edememişti. Bu konuda ilk adım 11 Eylül saldırılarının hemen öncesinde atıldı. 18 Ağustos 2001’de üç aşamalı bir reform paketi oluşturuldu. 2004 yılında bu konuya ilişkin bir de yasa çıkarıldı. Bu reform paketi, ülke içindeki normal eğitim veren okullar ile medreselerin bir şekilde kombine edilmesini 1965’te kurulan mescit kısa sürede radikal İslamcıların üssü haline geldi Lal Mescidi ve İslamcılık İ slamabad’daki Lal Mescidi, 1965 yılında dini lider Muhammed Abdullah tarafından kuruldu. Kısa sürede radikal İslamcıların toplandığı bir yer haline geldi. Lal Mescidi’nin devletle ilişkilerinin kopması, medrese imamının 2005 yılında Kuzey Pakistan’da kabile üyeleriyle yaşanan çarpışmada ölen subayların dinen şehit sayılmayacağı ve cenaze namazlarının kılınmasının caiz olmadığı yolunda bir fetva vermesiyle başladı. 7 Temmuz 2005’te meydana gelen Londra saldırılarının ardından da Pakistan asıllı İngiliz gençler itham edildi. Basın yayın organları bu gençlerden bazılarının Pakistan’daki medreseleri ziyaret ettiğini ileri sürdü. Aslında bir medrese olan Lal Mescidi’nde eğitim alan öğrenciler, Devlet Başkanı Pervez Müşerref karşıtı muhalefetin desteklediği medresede siyasi amaçlı çalışmalar da yapıyorlardı. Amaçları Pakistan’da Taliban tarzı bir şeriat düzeni kurmaktı. Ancak bu medrese, Pakistan’daki Lal Mescidi’ne yapılan kanlı operasyon sonucu çok sayıda Taliban yanlısı öldürüldü, liderleri Abdül Aziz yakalandı. şeriat yanlılarının tek merkezi değildi ve ayrıca Lal Mescidi’nde Taliban yanlı ri, başkentte kendi ahlak polisini oluşturup şe dırıda ölen babası Abdullah’tan 1998 yılında sı öğrenci yetiştirildiği de yıllardır biliniyor riat mahkemeleri kurmuş ve Müşerref iktida bu görevi devralan Abdül Aziz, yakalandıktan du. Mescide bağlı iki medresede din eğitimi alan rına karşı bir “gölge devlet” haline dönüşmüş sonra El Kaide’yle de bağlantısı olduğunu açıkyaklaşık 5 bin öğrenci bulunuyordu. durumdaydı. Güvenlik güçleri kanlı bir ope ladı. Usame bin Ladin ile görüştüğünü de Amerikan karşıtı olan bu medresenin Afga rasyon ile Lal Mescidi’ne baskın yaptılar. Mes söyleyen imam, Taliban tarzı öğrenci harekenistan’daki Taliban hareketi ile yakınlık için cidin dini lideri imam Abdül Aziz burka gi tinin, “yabancı dostlarıyla” bir bağlantısı olde olduğu saklanmıyordu. Lal Mescid üyele yerek kaçmaya çalışırken yakalandı. Bir sal madığını öne sürdü. KANAYAN YARA Bu basit tabloya bakıldığında Pakistan toplumunun geleneksel aile bağlarından moderleşmeye geçememiş, göçe eğilimli, eğitimsiz ve genç bir nüfusa sahip olduğu görüntüsü ortaya çıkıyor. İşte Pakistan’ın kanayan yarası olarak değerlendirilen medrese sorunu da bu kritik tablo içinde çok daha büyük önem kazanıyor. Çünkü medreseler, ülkedeki Müslüman nüfus için büyük önem taşıyor. Pakistan’da herkes medreselerin önemli eğitim kurumları olduğunu kabul ediyor. Sözün özü; Pakistan’daki dini eğitimin yapısını şekillendiren güçler, Pakistan gibi jeostratejik ve jeopolitik açıdan büyük önem taşıyan bir ülkeyi de kontrol eder duruma geliyorlar. Medreseler, devlet yardımı almadan, İslami cemaatlerin yardımı ve kendilerine verilen zekâtlar ile varlıklarını sürdürebiliyorlar. Medreselerde tam bir eğitim yaklaşık 12 yıl sürüyor. Yani bir medreseye 8 yaşın Yarın: Lahor, Karaçi, İslamabad... Altkıtada yeni denge arayışları Çin’in ‘yakın dostu’ CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle