25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2007 SALI 4 HABERLER Eğitimciler, AKP döneminde resim ve müzik derslerinin göstermelik hale geldiği görüşünde DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Yazarımızın yazısı elimize ulaşmadığından dolayı yayımlayamıyoruz. Alman kanalında çarpık dizi ‘Sanat eğitiminin içi boşaltıldı’ ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Son yıllarda, resim derslerinin “iş eğitimi” içeriğine büründüğüne, müzik derslerinin ise öğrencilere genel müzik bilgisi aşılamaktan ve yetenekli öğrencilerin keşfedilmesini sağlamaktan uzak kaldığına dikkat çekildi. Sanat dersi öğretmenleri, haftada bir saat olan resim ve müzik derslerinin süresinin öğrencilere bilgibeceri kazandırmak için son derece yetersiz olduğunu belirtirken “Son yıllarda dini içerikli etkinlikler, koro çalışmalarının, resim sergilerinin yerini alıyor” vurgusunu yaptı. Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say’ın tartışmaya açtığı “sanat eğitiminin yetersizliği” Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından yalanlansa da resim ve müzik dersi öğretmenlerince doğrulanıyor. Eğitimciler, Alevilere hakarete protesto MİYASE İLKNUR ? Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say’ın tartışmaya açtığı “sanat eğitiminin yetersizliği” Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından yalanlansa da resim ve müzik dersi öğretmenlerince doğrulanıyor. Eğitimciler, haftada bir saat verilen resim ve müzik dersleriyle öğrencilere bir şey kazandırmanın mümkün olmadığını, AKP döneminde sanatsal etkinlikler yerine dini etkinliklerin ön plana çıkarıldığını belirtiyor. son yıllarda koro çalışması, tiyatro gösterisi, resim sergisi gibi okullardaki sanatsal etkinliklerin yerini dini içerikli faaliyetlere bıraktığına dikkat çekerken özellikle ders saatinin yetersizliğinden yakınıyor. Halen ilköğretim ve ortaöğretimde resim ve müzik dersleri haftada bir saat veriliyor. Ortaöğretimde ise öğrenciler resim ya da müzik dersinden birini seçerek yine haftada sadece bir saat alıyor. Eğitimcilerin verdiği bilgiler, sanat eğitiminin halini ortaya koyuyor: Eğitimİş Kırşehir İl Temsilcisi Dilek Yurdugül Görsel sanatlar öğretmeni: Yeni müfredat, resim sanatından çok, iş eğitimine, el becerisi kazandırmaya dönük. Müze gezisi müfredatta var, çok güzel, ancak bu dersin süresi haftada bir saat. Hangi zamanda öğrencilere gezi yaptıracaksınız? Sadece kâğıt üzerinde kalıyor. Derse başlıyoruz, 20 dakika zaten hazırlıkla geçiyor. Kalan 20 dakikada ne yapılabilir? Öğrenciler o günün konusunu evde tamamlamak zorunda kalıyor. Öğretmenlerin sanatsal etkinlikte bulunma talepleri de idarecilerden destek gör Türkiye’de 1995 yılında Star televizyonunda yayımlanan bir yarışma programında sunucu Güner Ümit’in Alevilere yönelik “ensest” iftirasının bu kez de Alman televizyon kanalı NDR’de yayımlanan bir dizide konu edilmesi, Almanya’da yaşayan Alevileri ayağa kaldırdı. Hamburg’da 200 Alevi Kuzey Almanya Televizyon ve Radyo Kurumu NDR önünde toplanarak yayını protesto etti. Kamuya ait Alman televizyon ve radyo kurumlarından NDR’nin önceki gün yayımlanan “Tatort” adlı polisiye dizinin “Wem Ehre gebührt (Kim onuru hak ediyor?)” isimli bölümünde Alevi bir babanın öz kızına tecavüzü konu edildi. Dizinin içeriğini Türkçe bir gazetenin cumartesi ekinde Maria Furtwaengler ile yapılan röportajdan öğrenen Aleviler, NDR televizyonuna telefon ve faks yağdırarak dizinin yayından kaldırılmasını istediler. Aleviler, dün de NDR televizyonunun Hamburg’daki merkezi önünde toplanarak kendilerine yönelik karalayıcı yayını protesto ettiler. NDR’nin önünde açıklama yapan Aleviler, “Sanatın özgürlüğünü bizim kadar savunan başka bir inanç grubu yoktur. Ancak kamuya ait bir televizyon kanalında Alevilerin kızlarıyla cinsel ilişkide bulunan kişiler olarak gösterilmesi feci şekilde rencide edici ve bu konudaki iftiraları körükleyici niteliktedir” dediler. Protesto gösterisinde bir konuşma yapan Hamburg Alevi Kültür Merkezi Başkanı Cengiz Orhan, “Bir polisiye dizide bir inanç grubunun bu şekilde rencide edilmesi kabul edilir bir şey değil. NDR yetkililerinden diziyi yayından kaldırma veya söz konusu bölümlerin filmden çıkarılmasını talep ettik. Ancak herkes Noel tatilinde olduğu için kesin bir yanıt alamadık” şeklinde konuştu. Hamburg Alevi Kültür Merkezi, Hamburg Anadolu Alevileri Kültür Birliği, Geesthacht Alevi Kültür Merkezi ve Hannover Alevi Kültür Merkezi üyeleri Hamburg’un Niendorf semtindeki NOD merkez binası önünde NDR İdari Sorumluları Dieter Hütterott ve Ralf Eddelbüttel ile görüştükten sonra dağıldılar. Hütterott ve Eddelbüttel, Alevilerin tepkilerini program sorumlularına iletme sözü verdiler. Y ARGITAY’DA BAŞKANLIK SEÇİMİ İĞNELİ FIRÇA ‘Hâkimler laik rejime taraftır’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yaş haddinden emekliye ayrılan Yargıtay Başkanı Osman Arslan, bağımsız olmayan hâkimden adalet beklenemeyeceğini, teminatı olmayan hâkimin de bağımsız olduğundan söz edilemeyeceğini kaydederek bütün hâkimlerin laik rejime taraf olduklarını vurguladı. Arslan dün kendisi için Yargıtay Toplantı Salonu’nda düzenlenen veda töreninde yaptığı konuşmada, hâkimlerin, bağımsız, teminatlı ve tarafsız olması gerektiğini vurgulayarak, “Bağımsız olmayan bir hâkimden adalet beklenemez, teminatı olmayan hâkimin de bağımsız olduğundan söz edilemez” diye konuştu. Hâkimin hukuktan yana taraf olduğunu söyleyen Arslan, “‘Kural budur ama hâkimin taraf olacağı olaylar da vardır; Hâkimler, Cumhuriyetin temel nitelikleri konusunda taraftır. Hâkimler, üniter devletten, bölünmez bütünlükten yana taraftır. Taraf olmuştur, olacaktır...” dedi. Seçim bugün Yargıtay Başkanlığı seçim ise bugün yapılacak. Başkanlık için Yargıtay Birinci Başkanvekili Zeki Akar, Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Hasan Gerçeker, 7. Ceza Dairesi Başkanı Turan Demirtaş, 6. Ceza Dairesi Başkanı Mustafa Aydın, 18. Hukuk Dairesi Başkanı Mahir Ersin Germeç, 10. Ceza Dairesi Başkanı Refik Dizdaroğlu, 19. Hukuk Dairesi Başkanı Coşkun Koçak, 13. Hukuk Dairesi Başkanı Ahmet Erkal Baççıoğlu ve 21. Hukuk Dairesi Başkanı Ali Güneren aday oldu. sıyla öğrencilere, sanat yoluyla çağdaş yaşamı, özgür düşünceyi öğretmek neredeyse olanaksız hale geliyor. Son yıllarda, okulunda sanatsal etkinlik düzenleyebilen alan öğretmenleri çok şanslı; çünkü buna olanak tanıyan idarecileri var. AKP geldiğinden beri müyor. MEB’deki kadrolaşma oldukça fazla ve Eğitimİş Bursa Şubesi Baş getirilen yöneticiler sanat derslerini kanı Jülide Akköprü Görsel dersten bile saymıyor; desteklemedisanatlar öğretmeni: Resim, mü ği gibi engelleyebiliyor da... zik ve beden eğitimi “ifade ve beceri Eğitimİş İstanbul 2 No’lu dersleri” olarak anılır. Ancak haftada Şube Başkanı Abidin Müs40 dakika süresi olan bir derste öğren lüm BaysalGörsel sanatlar cilerin kendilerini ifade etmesi ve be öğretmeni: Temel sorun, sanat ceri kazanması mümkün değil. Avru derslerinin süresinin çok az olması ve pa’da bu dersler haftada 6 saat işleni altyapı eksikliklerinin gerekli eğitimin yor. Resim dersinin yeni içeriği iş eği verilmesini engellemesi. MEB öncetimine yönelik ve sanatsal bilgi yerine likle bu sorunları çözmeli yoksa öğretöğrencinin oyalanmasına yönelik. 10 men eksiği olmasa bile bu şartlar alokuldan bir iki tanesinde resimmü tında sanat eğitimi verilmez. Sanat eğizik atölyesi var; altyapı eksik. Dolayı timinde sınırların olmasını savunan bir anlayış giderek daha da egemen oluyor. Kadrolaşma ZAFER TEMOÇİN sonucu alanı din eğitimi olan kişiler idareci yapılıyor ve bu insanların sanat eğitimine bakış açısı doğal olarak bizlerden farklı, önyargılı yaklaşıyorlar. Bugün güzel sanatlar fakültelerinin resim bölümlerinde maaşlı model bulamazsınız. En fazla Mimar Sinan, Marmara, Hacettepe gibi güzel sanatlar fakülteleri gibi öne çıkan üniversitelerde vardır ama özellikle Anadolu’da yok. Hele ki çıplak modelle çalışılmasına tahammül edilmiyor, engelleniyor. Eğitimİş İstanbul 2 No’lu Şube Özlük ve Hukuk Sekreteri Murat Sığırcı Müzik öğretmeni: Diğer müzik öğretmeni arkadaşlarımızla üzerinde birleştiğimiz konu, haftada bir saat dersin yetersizliği. Teknik donanım yok. Ayrı müzik sınıfı olması, öğrencilerin enstrüman çalmayı öğrenmesi gerekir. Bugünkü müfredat, öğrencilerin müzik bilgisi edinmesi ve yeteneklerinin açığa çıkarılmasında kesinlikle yetersiz. Eskisi gibi değil, koro çalışması sadece özel günler için yapılıyor. Dini etkinliklerin sanatsal faaliyetlerin yerini [email protected] aldığı çok açık ortada. Ermeni cemaati avukatı Bakar ‘Azınlıklar ülkeyi terk edebilir’ İstanbul Haber Servisi Ermeni Cemaati avukatı Diran Bakar, Hrant Dink’in öldürülmesi, Dink’in çocuklarının da ülkeyi terk etmesi üzerine maddi durumu iyi olan cemaatin de her an gidebilecek gibi kendilerini hazırladığını iddia etti. Bakar, “Korkuları var. Bu korku da her zaman oldu. Korku sadece Cumhuriyet dönemine ait bir korku da değil” dedi. Hükümetin azınlıklara karşı doğrudan tavrı olmadığını ifade eden Bakar, Vakıflar yasasının TBMM’ye gelmesini beklediklerini bildirdi. Gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesi, Malatya’da misyonerlerin katledilmesi ve son günlerde rahiplere yönelik saldırıların cemaatte endişe yarattığını belirten Bakar, “ Maddi durumu iyi olanların, “bir şey olursa kaçarım” diyerek hazırlandıklarını” söyledi. Dünyaca ünlü 20 üniversitenin profesörleri bir bildiri yayımlayarak Fransa Devlet Başkanı Sarkozy’i protesto etmişler. Hürriyet gazetesinde Sefa Kaplan’ın haberine göre bu kez Batı bilim dünyasından olumlu bir açıklama gelmiş. 20 bilim insanı açıklamalarında şunları belirtmişler: “Sarkozy Türkiye’nin Avrupalı değil Asyalı olduğu yönünde gayri meşru bir iddia ortaya atmıştır.” Hürriyet gazetesi bu açıklamayı manşetine koyarak, bu açıklamanın mutluluk verici olduğunu okuyucularla paylaşmak istemiş. İyi de etmiş. Ben de Türkiye’nin Avrupalı sayılmasından yanayım. Gönlüm, Türkiye’nin gerçekten Batılı bir ülke olmasını istiyor. ??? Hürriyet’in ve eminim ki birçok Türk’ün mutlu olduğu bu çıkıştan herkesin mutlu olduğundan emin değilim. Türkiye’nin Asyalı olmasını isteyen, siyasi, sosyal ve kültürel olarak Doğu’ya ait olduğunu düşünenler de bulunuyor. Onlar da tıpkı Sarkozy gibi Türkiye’nin AB üyesi olmasını istemiyorlar. Türkler Asyalı mı Avrupalı mı? Ünlü bilim insanlarının bizleri sevindiren bu açıklamasını izlerken şu sözlerinin de önemli olduğunu düşünüyorum: “Üyeliğin önemli nedeni Türkiye’nin geniş dinamik ekonomisi bir yana, Ortadoğu’ya uzanan bir köprü ve Avrupa’nın siyasi kimliğinin oluşması için bir yol sunuyor olmasıdır.” ??? Gerçekten bizler Avrupalı mıyız, yoksa Asyalı mı? Bu soru Türklerin önünde Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan bu yana duruyor. Belki, daha da öncesinden. Türklerin nereli olduğu sorusu, Batılıların da bizlerin de hep kafasını meşgul eder. Osmanlı’ya bakarsak, yüzünü Batı’ya dönmüştür. Osmanlı İmparatorluğu sürekli Batı’ya doğru büyümüştür. Avrupalılar için ise Osmanlı, Doğu’dan gelen bir tehlike olarak kabul edilmiştir. Ortaçağın Avrupalı din âlimlerinin ve felsefecilerinin çoğu, Türkleri “şeytanın çocukları” gibi görmüş ve hep nefretle anmıştır. Onları hiçbir zaman Avrupa’nın bir parçası kabul etmemişlerdir. “Aman Allahım Türkler geliyor!” yüzlerce yıl Avrupalılarının korkularını en iyi ifade eden sözcükler olmuştur. Bunda hiç şüphesiz din ayrılığının tayin edici bir etkisi vardır. “Barbar Müslümanların Avrupa’ya hücum eden kolu olarak” sayılan Türklere sempatiyle bakılmamıştır. ??? Türkler bu nedenle hep Doğu’dan gelenler olarak sayılmıştır. Avrupa’nın çoğunluğu için Türkler Doğuludur. Peki Asyalılar Türkleri nasıl kabul ederler? Batıya uzanan kolları olan bir Doğulu sayarlar. Peki, gerçekten biz kimiz? Batılı, mı Doğulu mu?.. Bence her ikisinin arasında bir yerde. Doğumuzdaki ülkelere gittiğimde Türkiye’nin bu ülkelerden çok daha gelişmiş ve Batı devrimlerine çok daha yakın bir ülke olduğunu düşünürüm. İran’da, Mısır’da, Ermenistan ya da Pakistan’da kendimi Batılı gibi hissederim. Batı’nın demokratik değerleri oralarda dolaşırken bir özlem olarak beni cezbeder. Batı’ya yani Avrupa’ya gittiğimde ise tersini düşünürüm. Avrupa ülkelerinin altyapısıyla, yaşam standartlarıyla, bireysel haklar alanında elde ettiği kazanımlarla Türkiye’nin çok ilerisinde olduğunu görürüm ve kendimi oralarda Doğulu gibi hissederim. ??? Tabii, kültürel olarak bakıldığında daha farklı değerlendirmeler de yapılabilir. Türkler sosyal ilişkilerde toplu halde yaşamaya, birey yerine topluluğun kimliğini öne çıkarmaya yatkındırlar. Tıpkı diğer birçok Doğulu ülkede olduğu gibi, birey bizde de epeyce geride durur. Avrupalı daha bireyselleşmiş, cemaat yaşamını geride bırakmıştır. Kendini toplum için feda etme kültürü Batılı için uzaklarda kalmıştır. Bizde ise hâlâ köklü bir kültürdür, tıpkı diğer Doğu ülkelerinde olduğu gibi. ??? Batılı bilim insanlarının Türkiye’yi “Ortadoğu’ya uzanan bir köprü ve Avrupa’nın siyasi kimliğini oluşturması için bir yol sunuyor” sayan değerlendirmesidir asıl olan. Türkiye, Avrupa yolculuğunda burjuva demokratik devrimlerinin kazançlarını kendi kimliğinin içine yerleştirmeye çalışırken, kendisi de Avrupa’nın bütün diğer ülkelerinden farklı kültürüyle Batı’ya olumlu katkılar sunabilir. “Biz Batılı mıyız, Doğulu muyuz” diye sorarsanız “Batı’ya yakın, yüzü Batı’ya dönük bir Doğulu kültür alaşımıyız” diyebilirim… Ortalarda bir yerlerdeyiz… Bunu bir zenginlik olarak değerlendirmek de mümkün, bir yoksulluk olarak da… Bu da bize bağlı… CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle