19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 ARALIK 2007 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Hayat ağacına tünemiş tavus kuşlarından mektup var AYNA ADNAN BİNYAZAR Genç Oyuncular’ın 50. yılında Genç Oyuncular, 9 Aralık’ta Beyoğlu’ndaki Maya Sahnesi’nde yapılan toplantıyla kuruluşlarının 50. yılını kutladılar. Şaka gibi geliyor insana. Arkasında hiçbir kurumun toparlayıcılığı ve desteği olmayan, yalnızca dostluğa, dostluğu sürdüren iletişim ağlarını 50 yıl boyunca koruyabilmeye dayalı bir birliktelik! 50 yıl önce, Türk ‘aydınlanmacı’ hareketinin ikinci kuşak yönelişlerinden biri olarak başlayan ve altı yıl süren bu ‘amatör tiyatroculuk’ eyleminin anılarını bugüne taşıyanların artık altmışlı yaşlarını sürüyor olmaları, onların insana, topluma, insanın toplum adına verdiği emeğe olan saygısını gözler önüne seriyor. Tiyatro sanatının ‘iki kalas bir heves’ten ibaret olmadığını da... Ülkemizdeki ilk kapsamlı kültürsanat festivali olan Erdek Şenliği’nin de içinde yer aldığı ‘Genç Oyuncular serüveni’nin kitabı da yazıldı. Genç Oyuncular’ın kurucularından, topluluğun ünlü oyunu ‘Çürük Elma’nın yazarı Atila Alpöge, arkadaşlarının o zamanlardan bu yana biriktirip saklamış olduğu belgelerin bir araya getirilmesiyle oluşturulan müthiş arşivi, yıllar süren bir çabayla değerlendirerek 306 sayfalık büyük boy bir kitaba dönüştürmüş. MitosBoyut Yayınları’ndan çıkan bu şık kitap, bir yandan Genç Oyuncular’ın 19571963 yıllarını kapsayan tarihçesini coşkulu/keyifli bir serüven olarak sunarken, bir yandan da, bu serüvenle ilişkilendirilebilecek ‘nedenler’i ve ‘sonuçlar’ı somut belgelerle buluşturuyor. Kitapta gerek verilerin düzenlenmesi, gerekse sunulacak bilginin belgelenmesi açısından öyle başarılı bir dizge kullanılmış ki, ortaya çıkan ürün aynı zamanda bilimsel araştırma yapacak kişilere örnek olabilecek bir yetkinliğe ulaşıyor. Genç Oyuncular’ın eylemi 1950’li yıllarda biçimleniyor. İktidardaki Demokrat Parti tarafından ‘komünist yuvası’ olma tehlikesine karşı kapatılan/etkinlikleri durdurulan Köy Enstitüleri’nin ve Halkevleri’nin ‘amatör tiyatroculuk’ çalışmaları noktalanınca, boşluğu yeni kurulan amatör topluluklar dolduruyor. Sinemanın yeterince gelişmediği, müzik endüstrisinin oluşmadığı o yıllarda, tiyatro gençler için önemli bir ‘kencı dil bilmeleri, bir başka deyişle gerçek anlamda okuryazar olmaları değil, aynı zamanda çalışmalarını tasarlama ve gerçekleştirme aşamalarında dizgesel yaklaşıma her zaman bağlı kalmış olmalarıdır. Alpöge’nin kitabı, atılan her adımın nasıl bir düşünsel temele dayandırıldığını, ortaya konan eylemin her aşamada ne tür sorgulamalardan, eleştiri/özeleştiri süzgeçlerinden geçirildiğini ayrıntılı olarak gözler önüne seriyor. Onlar amatördüler. Amatör tiyatro “profesyonelin yapmadığını, yapamadığını, yapmak istemediğini (...) yapan tiyatro” olmalıydı. Onlar bu ilkeleri gerçekleştirdiler. Batı’nın ‘öncü’, ülkemizin ‘unutulmaya terk edilmiş’ geleneksel tiyatrosunu ‘deneysel’ bir yaklaşımla sahneye getirdiler. Türk profesyonel tiyatrosunda o zamanlar görülen, neredeyse ‘ağır çekim’ konuşma ve hareket biçemine son vermek amacıyla, görsel işitsel açıdan devingen bir sahne anlatımı oluşturdular. Tiyatroyu, tiyatroya ulaşamayan insanlara taşıdılar. Bunu yaparken, büyükleri ve çocukları aynı zamanda şiir, edebiyat, müzik, resim, sinema sanatlarıyla da kucaklaştırdılar. Onları sanatı tartışmaya yüreklendirdiler. Bütün bunları üst üste beş yıl düzenledikleri Erdek Şenliği örneğinde somutlaştırdılar. Türkiye gibi siyasi açıdan tutarlılık sıkıntısı çeken bir ülkede, başarıya ulaştıkları oranda da engellenmeye çalışıldılar. Dönemin önemli kültür adamları tarafından desteklendiler. Sanata duyarlı olan herkes tarafından önemsendiler. Yine de yirmili yaşlarında başlattıkları serüven otuzlu yaşlarının eşiğinde noktalandı. Yurt düzeyinde kültür seferberliği, artık çeşitli mesleklerde görev yapmaya başlamış olan otuz kişinin taşıyacağı yükle nereye dek sürebilirdi? Onlar, hangi meslekten olurlarsa olsunlar, bugün de Türkiye’yi aydınlatmayı sürdürüyorlar. Ne mutlu bize ki, tiyatromuza Genco Erkal, Arif Erkin, Mehmet Akan, Ani Çetin İpekkaya, Birkan Özdemir, Ergun Köknar, Çiğdem Selışık (Onat), Arto Berberyan, Yücel Tanyeri gibi has tiyatrocuları armağan ettiler... Atila Alpöge’nin yapıtı, özellikle ‘amatör tiyatro hareketi’ bağlamında tiyatro tarihimizi zenginleştiriyor... Sanatçının Çığlığı Bebek Fazıl’la, babası Ahmet Say’ın arabasında bir gece yarısı yolculuğu yapmıştık. O sıralarda “Türkiye Yazıları” dergisini çıkaran müzik eğitimcisi Say, “Kocakurt”, “Bingöl Hikâyeleri” adlı yazınsal ürünleriyle de tanınıyordu. Onun son yıllarda yayımladığı dört ciltlik “Müzik Ansiklopedisi” de gösteriyor ki, Fazıl Say’ın müzik dehası önce baba ocağında pişirilmiş. Eğitimi sırasında Fazıl Say’la Berlin’de de karşılaşmalarımız oldu. O yıllar yeni yeni tanınıyordu. Nâzım’a, Orhan Veli’ye ilişkin çalışmalarından söz etmişti. Bir araya gelip Orhan Veli’den bestelenmeye elverişli şiirler seçecektik. Öyle kalmıştı. ??? Fazıl Say, temeli düşünsellikle beslenen coşkuların sanatçısıdır. Onunla konuştukça anlarsınız ki, bu coşku başıboş akan dere değildir; ırmaktır, Fırat suyudur... Görüşlerini söylemeye başladı mı, kendini bilgiyle de donattığı hemen ayırt edilir. Sanatı coşkuduygubilgi donanımıyla algılayıp yorumlayan Say’ın halk birikimlerinden esinlendiği; doğaçlamalarından, Âşık Veysel yorumlarından, Nâzım Hikmet oratoryosundan, Metin Altıok ağıtından bellidir. Say, ülkenin nerelere götürüldüğünü bu duyarlıkla algılayıp çığlık attı! ??? Ülkemizde her an Cumhuriyet’in düşünsel kalelerinden biri daha gericiliğin işgaline uğruyor. Halk, üzerine ölü toprağı serpilmişçesine sessiz, tepkisiz. Sanatçı, toplumun önduyarlığıdır; “karanlığın tehlikesini” önce o sezer. Halkını uyarmak, işgale uğratılmak istenen kalenin burcuna kurtuluş bayrağını dikmek; Fazıl Say gibi, yaratıcılığının bir ucu Mozart’ta, Bach’ta, Beethoven’de; bir ucu türkülerimizde, Veysel’de, Nâzım’da, Altıok’ta olan bir sanatçı için kaçınılmaz olmuştur. Hele gerçek sanatın üstünü örtüp düzeysizliği öne çıkarmak ülkemizde kültür politikası sayılıyor, bu da Cumhuriyet Türkiye’sinin gericiliğin, ilkelliğin batağına saplanmasına yol açıyorsa... Say’ın çığlığının bir nedeni de bu! ??? Sanat, ilkel kafalı tarikatçıların denetimine bırakıldıkça yozlaşıyor, uygarlık toprağı, göz göre göre, toplumun ayaklarının altından kayıyor. Say, kayan toprağın sesini duydu; insanımızın, Cumhuriyet sonrası mürtecilerini gözünün önüne getirip düşünsel bir kurtuluş savaşı başlatmazsa, ülkede bir süre sonra laiklilikten, ulusal benlikten, çağdaş uygarlık düzeyinden, Cumhuriyet ilkelerinden; “bunlardan daha elim ve vahim”i, devrimlerin yaratıcısı Atatürk’ten hiçbir iz kalmayacağının çığlığını attı. Söz yerini bulmuş olmalı ki, Say’ın bu çığlığı, politikacısından gazetecisine, kaygıya kapılan herkesin yüreğine su serpti. ??? Peki, biri çıkıp, yıkıma sürüklenen ülkemizin gerçeklerini dile getirdiğinde neden önce dinciler yerinden fırlıyor? Sorun burada. Say, yurtdışına gideceğini söyleyince, biri gidersen git diye öfke kustu, Kültür Bakanı, bu çıkışı sanatçı alınganlığı sayıp, “gönlünü alırız” dedi, bir iki laf cambazı da nerdeyse zurna öttürdü, davul çaldı... Yıllarca yurtdışında kaldığımdan, kimsenin, topraklarının dışında huzurlu olacağına inanmam. Yurt gurbetinin ne olduğunu bilen Say’ın, kaygısını Türkiye sevgisiyle dile getirdiği kesindir. Onun, halkın birikimlerinden çağdaş bir sanat yaratma yolundaki çabaları başka nasıl açıklanabilir?.. [email protected] ? Atila Alpöge’nin yazdığı ‘Hayat Ağacında Tavus Kuşları’ MitosBoyut Yayınları’ndan çıktı. Yoğun bir emek ürünü olan kitap, tiyatro tarihimizde önemli bir yer kaplayan Genç Oyuncular’ın altı yıl süren eylemini anlatıyor. dilerini ifade edebilme’ aracı. Türkiye Milli Talebe Federasyonu’nun (TMTF) düzenlediği Uluslararası Üniversite Tiyatro Festivalleri’ne üniversite gençliğinin kurmuş olduğu topluluklar katılıyor. Festival yoluyla yabancı üniversite toplulukları ile de etkileşim başlıyor. Gençlerin çok partili ‘demokratik düzen’e yakışır biçimde ‘bağımsız sanat’ yapmaya yönelişi de bu dönemin amatör tiyatro çalışmalarını güçlendiriyor. Genç Oyuncular 9 Ağustos 1957’de kuruldu. Tasarlayıcıları, o yıllarda İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğrenci olan ve okullarının adını taşıyan amatör toplulukla oyun sergileyen, dahası, çağrı üstüne çevredeki fabrika gibi kuruluşların çalışanlarına ve ailelerine tiyatro götüren ekipten Aram Gümüşyan, Arif Erkin, Ergun Köknar ve Atila Alpöge’ydi. Kurucu kadro ise bu dörtlü yanında, aralarında Çetin İpekkaya, ve Ayla Alpöge’nin (Ödekan) de bulunduğu dokuz kişiden oluşmuştu. Kısa süre içinde Genco Erkal, Mehmet Akan, Ani İpekkaya, Oya Kaynar (Başak) ve bir dolu başkalarının katılımıyla topluluk üyelerinin sayısı otuz üçe yükselecekti. Ülkemizde yanlış bir kanı vardır. Matematiğe aklı ermeyenlerden sanatçı ve edebiyatçı olabileceği düşünülür. Oysa matematik zekâsı olmayanların, yaratıcılık gerektiren bir alanda sıradanlığın ötesine geçebilmeleri olası değildir. Çekirdeğini Teknik Üniversitelilerin oluşturduğu Genç Oyuncular’ın Türkiye düzeyinde kısa sürede başarıya ulaşmalarında temel etken, yalnızca Galatasaray, Robert Kolej gibi kültürsanat altyapısı sağlam liselerden gelmeleri, yaban SANATI BAĞIMSIZCA YAPMAK AMATÖR VE İDEALİST Hisseli Harikalar Kumpanyası sahnede Kültür Servisi Hisseli Harikalar Kumpanyası 27 yıl sonra tekrar sahneleniyor. Müzikalin orijinal hali korunarak, güncellendiği 2007 versiyonunda oyuncular, dansçılar, orkestra ve teknik ekip ile birlikte yaklaşık 80 kişilik bir kadro görev alıyor. Şarkı sözlerini Çiğdem Talu’nun yazdığı, besteleri ise Melih Kibar’ın yaptığı müzikalde, ilk kadrodan Erol Evgin, Ayşen Gruda ve Kartal Kaan da bulunuyor. Müzikal 27 Aralık Perşembe akşamı saat 21.00’de TİM Maslak Show Center’da izlenebilir. (www.biletix.com ) Kültür Servisi Federico Garcia Lorca’nın yazdığı, Engin Alkan’ın yönettiği Bernarda Alba’nın Evi adlı oyunun galası bu akşam 20.30’da Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde yapılacak. Oyun, değişen koşullar ile baskıcı töre arasındaki çatışmanın kadınlardan oluşan bir aile üzerin Değişen koşulların etkisi deki yıkıcı etkilerini konu ediniyor. Oyun, 0206 Ocak tarihleri arasında Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi’nde, 0913 Ocak tarihleri arasında Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde ve 1620 Ocak tarihleri arasında ise Kağıthane Sadabad Sahnesi’nde seyircilerle buluşacak. A Grubu 4798 No’lu Seyahat Acentası İşletme Belgemizi Kaybettik. Hükümsüzdür. K2 ORG.TURZ.HİZM.LTD.ŞTİ. Nüfus Cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. Emine SÖZEN Nüfus Cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. Serkan ALAGÖZ CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle