22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 KASIM 2007 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL 84. Yılda Genel Görünüm... Anayasa değişikliği ile hiç kuşkusuz tarikatçılığın önü açılmakta, tarikatlar özgürleştirilmekte, dini ayin yasağı kaldırılmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin yapısı değiştirilerek yetkileri azaltılmaktadır. Anayasa Mahkemesi’ne başvurular sınırlandırılmakta, güçleştirilmektedir. Kürtçe eğitimin, özgürlük adına, önü açılmaktadır. PENCERE Ne Konuştular?.. RTE ile birlikte çekilmiş fotoğraflarındaki Bush’un halleri ilginç mi ilginç... Başkan anasının gözü... İşin gırgırında.. Yüzünün her çizgisinde, bakışlarının her anlamında, dünya âlemi, bu arada Ortadoğu’yu Amerikan tezgâhında dokumanın keyfi sırıtıyor... Barzani ile çekilmiş fotoğraflarında da aynı Bush sırıtıyordu... Bilindiği gibi Başkan’ın bir eli Barzani’nin üstünde... Öteki eli RTE’de... ? Bizim medya tam bir hastalığa tutuldu... TV’nin çeşitli kanallarında Bush ile RTE’nin konuşmasına ilişkin paparazzi saatler ve saatlerce sürüyor... Ne çene ne çene... Sonuç?.. Sıfıra sıfır elde var sıfır... Operasyon olacak mı?.. Cak.. İstihbarat verilecek mi?.. Cek.. Eskiden cekcak üzerine varsayımların hayatta hiçbir kıymeti harbiyesi bulunmadığına ilişkin talim terbiye geçerliydi... Şimdi devlet hayatını bile cek ile cak üzerine oturtuyoruz... ? Diyorlar ki: Bu kez kararlıyız... Yız.. yız.. yız... Bu kez ciddiyiz... Yiz.. yiz.. yiz... Halkı uyutmak üzerine Başkan Bush’la görüşmeyi iç politikada pazarlamak fikri Amerikanofil ılımlı İslamcıların buluşuydu; ama, tuttu mu?.. ? Bush RTE görüşmesinden çıkan ne?.. Medya lebaleb yorumla dolu... TV’lerde saatlerce süren açık oturumlarda, sözüm ona bu işten anlayanların ağızları bir kez açıldı mı kapanmak bilmiyor.. Ey Allah’ın garip kulları!.. Bush RTE görüşmesinden elle tutulur, somut, ne olduğu belirli bir şey çıksaydı, bu kadar yoruma, safsataya, gevezeliğe, zevzekliğe yol açılır mıydı?.. ? Peki, bu görüşmenin neden yarım saati kalabalık oldu da, bir saati baş başa geçti ve gizli kaldı?.. Bush RTE bir saat ne konuştular?.. Çok merak ediyorum.. Çünkü sicili yüzünden RTE’ye hiç mi hiç güvenim yok.. Ne konuştular?.. İsmet İnönü’nün Bir Gerçeği Hep tartışılan bir konudur! İsmet İnönü Köy Enstitüleri’nin kapatılmasına niçin karşı çıkmadı? Yıllardır tartışılır! Köy Enstitülerini kuran Hasan Âli Yücel’le İsmail Tonguç’u neden yarı yolda bıraktı? Toprakları köylülere dağıtma yasası ile Köy Enstitüleri yasası birbirini tamamlayan iki temel davranış!.. Biri olmazdan öteki olamaz! Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ikisini de gerçekleştirmek istedi, gerçekten istedi, ama başaramadı... Neden İsmet Paşa bu işi yarım bıraktı? Yıllar yıllar sonra bu konudaki sorulara İsmet İnönü’nün verdiği yanıt inandırıcı mıdır? “Herkes benim zayıflığım gibi görür ama, benim gücümdür aslında... Köy Enstitüsü fikrine inanmışımdır. İnanmış bir insan sonuna kadar bunu yürütür, idealizm, felsefede bu böyledir, ama ben politikacıyım, uygulayıcıyım. Ben gücüme göre, gücümün var olduğu yerde gücümü gösterebilirim..” Yıllardır tartışılan, İnönü’nün neden bu işi yarım bıraktığını düşünen, anlamak, çözmek isteyenlere verilecek yanıttır bu. “Ben gücüme inanırım, ben gücümün bittiği yerde bir politikacı, bir tecrübe sahibi insan olarak bir noktada, onu gelecekte tekrar uygulamak üzere, bir noktada durdururum.” ??? Enstitülü bir dostla görüşürken, onun acı eleştirilerini, hatta kınayan suçlamalarını dinlerken benim yanıtım da az çok böyleydi... 1946 yılında Türkiye yeni bir anlayış, düşünüş, yorumlayış aşamasına girmekteydi. Çok partili düzene, sözüm ona demokrasi atılımına girmiştik. Oy almak baş istekti, oyla iktidara gelmek en büyük tutkuydu. İnönü’nün partisi CHP de, bu seçim yarışında önde gitmek için ödün üstüne ödün vermeye başlamıştı. CHP’nin devrimci kadrosu başta Yücel olmak üzere bir yana itilmişti. Hasan Âli Yücel bu yeni düzenlemenin baş kurbanı olacaktı. Gelmiş geçmiş en başarılı Milli Eğitim Bakanı’nı harcamayı parti çıkarına daha uygun gören, gücü azalmış, kendini güçsüzleşmiş hisseden bir İnönü’ydü. Günaltay’lar, Sirer’ler, daha başkaları, Toprak Reform’u gibi, Köy Enstitülerini de, bu girişimlerin başlıca savunucularını da siyaset sahnesinden silerek, partilerini daha güçlü, daha etkili kılacaklarını sanıyorlardı. Halkevleri, Enstitüler, çağdaşlık, uygarlık atılımları önlenerek demokrasi diye yeni bir düzenin kurulacağını, karşı partilerin, en başta Bayar’ların Menderes’lerin, yani toprak ağalarının, çıkarcı takımının yolunu kesebileceklerini düşünüyorlardı. İnönü “Gücümü kaybettim” deyip tutucu kadroyu öne çıkarmakla tarihsel bir yanlışlık yapmıştır. Ama istemeye istemeye yapmak zorunda kalmıştır. ??? Değerli dostum Alev Coşkun’un yeni kitabı “Hasan Âli Yücel”i (Cumhuriyet Yayını) okurken Türkiye’nin çok partili düzene geçiş dönemini ben de gün gün bir daha yaşadım. Niye bugünkü çıkmazlara geldiğimiz apaçık anlaşılıyor, CHP’nin İnönü’ye rağmen sağa yönelişinin öyküsü!.. Çağdaşlıktan kopuş, Hasan Âli Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı’ndan uzaklaştırılmasından sonra başlamıştır. Gerilere gide gide bugünlere gelmişiz! Erol ERTUĞRUL “KuvayiMilliye şehitleri Siz toprak altında derin uykudayken Düşmanı çağırdılar, Satıldık. Uyanın, Biz toprak üstünde derin uykulardayız. Kalkıp uyandırın bizi. KuvayiMilliye şehitleri Mezardan çıkmanın vaktidir.” umhuriyetimizin kuruluşunun 84. yılını kutluyoruz bu yıl. Seksen dört yıl önce, 29 Ekim 1923’te Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduklarını biliyoruz. Laik ve demokratik bu Cumhuriyetin, Türk gençliğinin koruyuculuğuna bırakıldığını da biliyoruz. Ne acı ki ülkemiz, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 84. yılında, kuruluş ilkelerine ve kuruluş felsefesine aykırı bir kadro tarafından yönetiliyor. Cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra, Kubilay’ı kesen düşünce; Sıvas’ta 37 aydını diri diri yakan düşünce; dinci, bağnaz bir dizi eylemi gerçekleştiren düşünce bugün Türkiye’nin yönetimini eline almıştır. Laik Türkiye Cumhuriyeti, laikliğe karşı bir yönetimin elindedir. Bugün, Büyük Atatürk’ün Çankaya Köşkü’nde iftar yemekleri verilip, kuran okutulmaktadır. Laiklik, aklın din karşısında özgürlüğüdür. Amaç, kişileri ve devleti dinsel baskılardan kurtarmak; aklı, din karşısında özgürleştirmektir. Ülkemizi yöneten AKP kadroları ise laikliği, yalnızca din ve inanç özgürlüğüne indirgemeye çalışıyorlar. Öyle algılanırsa, laiklik, dincilik olur. Laiklik adına, ülkemiz dinselleştirilmek isteniliyor. AKP’nin devlet bakanı, “Dini, kişilerin yalnızca inanç alanı olmaktan çıkarmalı, yaşamın her alanına yaymaya çalışmalıdır” diyor. Böylece, AKP’nin gerçek amacı çok açık bir biçimde ortaya çıkıyor. Bu anlatım bir din devleti özlemini dile getirmektedir. Cumhuriyetimizin 84. kuruluş yılını kutlarken, sivil anayasa yutturmacası ile gerçekte, din kurallarını öne çıkaran bir anayasa yapılmaya çalışılıyor. Anayasanın tümden yenilenmesi yönteminin yanlışlığı bir yana, sivillik adı altında getirilmek istenilen anayasa, sıkmabaşı üniversitelerde ve daha sonra tüm kamu kurumlarında özgürleştiren, laikliği din kurallarına göre yaşamaya indirgeyen kurallar getiriyor. Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor ki, anayasalar temel yasalardır. Ayrıntılara yer vermez. Bir anayasada üniversitelerde ve kamu kurumlarında ne tür giysiler giyileceği yer almaz. Kaldı ki sıkmabaş, Anayasa Mahkemesi kararları ile, Danıştay kararları ile ve en son AİHM kararları ile üniversitelerde ve kamu kurumlarında engellenmiştir. Yargı kararlarıyla engellenmiş bir eylemi, yürütme ve yasama organı olarak bir araya gelip, anayasa ile yeniden düzenlemek, kuvvetler ayrımı kavramına ve yargı bağımsızlığına aykırıdır. Yargı kuramlarının kararlarını işlemez duruma getirmek ve yok saymak amacıyla anayasa çıkarmak, hukuk devleti anlayışı ile de bağdaşmaz. Cumhuriyetimizin 84. yılını kutladığımız bu günlerde, AKP’nin sözde anayasa hukukçusu bazı milletvekillerinin, sivil anayasa adı altında, Atatürk’ü anayasadan çıkarmaya çalışmaları, bu yolda açıklamalar yapmaları, anayasamızın değiştirilemez ilkelerine açıkça aykırıdır. Değiştirilemez o maddeler, Atatürkçü Düşünce sisteminin özüdür. Aydınlık kamuoyunun tepkisini azaltmak amacıyla değiştirilemez maddeleri olduğu gibi tutarak, ancak öbür maddelerde yapılacak değişikliklerle, bu maddelerin içini boşaltmak kurnazlığı, C 84. yılda Cumhuriyeti kuran kuşaklara ve Büyük Atatürk’e karşı tam bir hayınlıktır. Anayasamızın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif bile edilemez maddeleri Cumhuriyeti kuran, aydınlanma devrimini yapan kuşakların aldıkları bir önlemdir. Cumhuriyeti kuranlar, demek ki bir gün, Cumhuriyetimizin niteliklerini içeren bu maddeleri değiştirmeye çalışanlar olabileceğini düşünmüşler. İşte şimdi o gün gelmiştir. Çünkü, karşıdevrim, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hep vardı ve bir avuç oy uğruna hayın ve aymaz politikacılar yüzünden hep yol aldı. Günümüzde, iktidar oldu. 84. yılda, kadınlarımızı ikinci sınıfa iten ve erkek baskısıyla oluşturulmaya çalışılan uygulamalar, ne acı ki insan hakları, özgürlük adı altında sunulmaktadır. Cumhurbaşkanı’nın eşi, 15 yaşında evlenince, eşinin baskısıyla Başbakan’ın eşi ise, ağabeyinin baskısı ile başlarını kapatmışlar. Böylece bu durum özgürlük ve insan hakkı mı oluyor? Bu durum ülkemizin dışarıdaki izlenimini bozuyor, ülkemizi küçük düşürüyor. Anayasa değişikliğiyle hiç kuşkusuz tarikatçılığın önü açılmakta, tarikatlar özgürleştirilmekte, dini ayin yasağı kaldırılmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin yapısı değiştirilerek yetkileri azaltılmaktadır. Anayasa Mahkemesi’ne başvurular sınırlandırılmakta, güçleştirilmektedir. Kürtçe eğitimin, özgürlük adına, önü açılmaktadır. Yapılacak değişiklikler arasında, cumhurbaşkanlarına, dokunulmazlık getirilmesinden söz ediliyor. Cumhurbaşkanlarının milletvekilleri gibi dokunulmazlıkları yoktur. Cumhurbaşkanı olan kişinin seçkin, özel, herkesin üzerinde saygıyla birleştiği bir isim olduğu düşünüldüğünden, onlar için dokunulmazlık akla gelmemiştir. Cumhurbaşkanı olacak kişinin, parasal sorunlardan yargılanan, yargılanacak bir kişi olması, doğal olarak düşünülemezdi. Ayrıca böyle bir düzenleme, kişiye özel bir düzenlemedir. Hukuk tekniğine ve kurallarına da aykırıdır. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 84. yılını kutlarken, tüm bu olanlar için Mustafa Kemal Atatürk’ten, KuvayiMilliyecilerden özür diliyoruz. Bu dönem de gelip geçecek.. Türk ulusu, uygarlık, çağdaşlık yolunda ilerlemesini sürdürecektir. CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle