18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 KASIM 2007 PERŞEMBE 16 İstihbarat M. Alpaslan Yener: “Bay Buş; biz dışarıdakileri biliyoruz, sen bize içeridekilerin istihbaratını ver!” Ya ğ m u r E k i m Liverpool, Beşiktaş’a sekiz gol atmış... “Kartal ye, ye, ye!” DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Soğan kalp krizine iyi geliyormuş. Doğrudur,. Kokusuna kriz de dayanamaz! Sevinç Müjgan Mızrak: “Askerlerimizin kurtulduğuna sevinemeyen Adalet Bakanı, şehit düştüklerinde mi seviniyor!” ABD Başkanı George W. Bush, Büyük Ortadoğu Projesi’ndeki eş başkanı RTE’nin sırtını “Oval Ofis”te sıvazlarken, Türkiye’deki ayrılıkçı terör örgütünü ABD’nin düşmanı ilan etti. İşbirlikçiler, zevkten dört köşe oldu. O halde, durup düşünmek gerek. Bir devletin, bir ülkenin düşmanı kimdir, nedir; tabii ki başka bir devlet, başka bir ülke! Dolayısıyla Bush, bu ilanıyla ayrılıkçı terör örgütünü, başka bir “pozisyon”a getirmenin ilk adımını atmıştır! Bush, El Kaide’yi de düşman ilan etti diyebilirsiniz. Etti de sonuç ne oldu? Kaldı ki, dünya kamuoyunda El Kaide’nin üzerindeki “Müslüman terörist” yaftası aynen duruyor. Bu yaftadaki “Müslüman” tanımına kimlerin itiraz ettiğini de çok iyi biliyoruz! Bir de Türkiye’deki ayrılıkçı terör örgütüne, Düşman Washington sokaklarından, Londra caddelerinden, Paris bulvarlarından, Brüksel meydanlarından bakın. Dünya medyası teröristlere, terörist demiyor. Kürt isyancı diyor, gerilla diyor, savaşçı diyor, milis diyor; diyor oğlu diyor ama asla terörist demiyor. Dünyaya sunulan tabloda, “özgürlük savaşçısı isyancı Kürt”lerin, Türk askeriyle çatışması, Türk askerini öldürmesi, yaralaması, “rehin” alması; Irak’taki Kürtlerin, Amerikalıların ve en önemlisi Türkiye’den giden bazı milletvekillerinin gözetiminde “tören”le serbest bırakması izlettiriliyor ve bu “barışçı” elin “demokrasi aşkı”na “siyasi çözüm”le tutulması beklentisi yaratılıyor. Öte yandan tabloya dünyanın gözüyle biraz daha yakından bakmaya çalışırsanız... “İsyancı Kürtler” nerede? Türkiye’nin güneydoğusunda, Irak’ın kuzeyinde ve biraz da İran’ın batısında. Irak’ın kuzeyinde Kürtler var mı? Var, üstelik devlet kuruyorlar. Irak’ın kuzeyindeki Kürtler, ABD’nin dostu mu? Dostu, hem de Irak’taki en büyük dostu. Irak’ın kuzeyindeki Kürtlerle, “isyancı Kürtler” dost mu? Dostluk ne demek, kan kardeşi! Peki bu durumda, dostunun dostu, yani Irak’ın kuzeyindeki “isyancı Kürtler” ABD’nin niye düşmanı olsun! Sahtekârlığın sınırı yok. Bu bakımdan, ayrılıkçı terör örgütünün suratındaki “terörist” damgası Bush tarafından silinerek dünya kamuoyu önünde “düşman”la “savaş” süreci başlatılmıştır. Ardından “müzakere” ve “mütareke” süreçleri gelecektir! ‘Hamdolsun Talimatı Aldık!’ Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, ABD Başkanı’nın yanından çıktıktan sonra görüşmenin sonucunu üç sözcükle açıklayıverdi: Hamdolsun, istediğimizi aldık!.. Tayyip Bey’in her olayda dini referans alan, belli yerlere, belirgin mesajlar gönderen sözlerini bir tarafa bırakıp soralım: Ne aldık? PKK, Irak’tan mı kovuluyor?.. Türkiye istediği gibi geniş çaplı operasyon mu yapıyor?.. Bush “ortak düşmanımız” dediği için PKK terörü tarihe mi karışıyor?.. Yoksa terör örgütünün liderleri paketlenip Türkiye’ye mi teslim ediliyor?.. Bu soruların tümünün yanıtı kocaman bir “Hayır”dır!.. ABD Başkanı, tıpkı 2004’te, 2006’da yapılan “zirve”lerde olduğu gibi artık bayatlamış olan “ortak” numarasını yinelemiş ve ipleri bir kez daha eline geçirmiştir… Peki, aslında olan nedir?.. Olan şudur; ABD “üçlü mekanizma”, “anında istihbarat”, “üst düzey askerlerin kırmızı telefon bağlantısı” gibi cılkı çıkmış argümanlarla aslında Türkiye’nin elini kolunu bir güzel bağlamıştır!.. Öncelikle ABD, “anlık istihbarat” ve buna dayalı nokta operasyonu sözüyle, bugüne kadar şehit düşen askerlerimize, yapılan kanlı baskınlara bilerek seyirci kaldığını itiraf etmiştir. PKK’nin nerelerde yuvalandığını bilmediği açıklamalarının ise kocaman bir palavra olduğu iyice ortaya dökülmüştür... Çok daha vahimi; Türkiye bundan böyle PKK ile mücadeleyi ABD’nin izni ve bilgisi dahilinde yapmak durumunda kalacaktır!.. Yani kaderini tamamen “stratejik ortak”ın ellerine teslim edecektir!.. ABD bu müthiş manevra ile göreceksiniz yakında Türkiye’nin Barzani ile masaya oturmasını bile sağlayacaktır. Teslim edilen erler olayında ABD’nin Kürt yönetimini övmesi en çarpıcı işaretlerden birisi olarak kayda geçmiştir. İşte Tayyip Bey’in “hamdolsun” diyerek Tanrıya şükrettiği durum budur, koca bir hiç!.. ??? Güzide medyamıza gelince… Birkaç gazete, televizyon ve namuslu kalem haricinde medyanın çok büyük bölümü bu “cinayet”e ortak oldu! Dünya basını “Türkiye operasyondan uzaklaştı”, “ABD dizginleri ele aldı” yorumları yaparken, TMSF gazetelerinde (sevgili Mustafa Balbay bu harflerin yeni açılımını da yaptı: (Tayyip’e Manşet Sağlama Fonu!) dinci basında ve iliştirilmiş medyada hiç sıkılmadan “Operasyon başladı”, “PKK çizildi” manşetleri bile atıldı, atılabildi… O denli ileri gidildi ki, “casus uçakların” nasıl gözetleme yapacağı, nasıl bilgi ileteceği ve nasıl operasyon yapılacağı bile krokiler eşliğinde yazıldı, yazılabildi… Bu manşetleri atanlar, o krokileri nal gibi birinci sayfaya yerleştirenler, son birkaç yıldır yüzlerce evladımız şehit olurken aynı işgalcinin, aynı casus uçaklarla aynı bölgede fink attığını, istese bu saldırıları durdurma gücüne sahip olduğunu Türk halkından özenle gizledi, gizleyebildi… Demek ki talimat öyleydi!.. SESSİZ SEDASIZ (!) Sözün değil özün bittiği yerdeyiz! SON zamanlarda “sözün bittiği yer” modası başladığını söylüyor Reşit Çağın ve şöyle diyor: “Ne bitmesi? Bu ülkede söz biter mi? Bizde, mikrofon uzatılan her siyasetçi mutlaka konuşur. Özellikle Başbakan her şeyi bilir, her konuda mutlaka bir söyleyeceği vardır... Canlarımızın yittiği zamanlarda devlet adamı maskesi takanlar, ekranların karşısına geçip ‘Sözün bittiği yerdeyiz’ diye dramatik bir açıklama yapar. Fakat o nasıl bitişse, Meclis’ten yetkiler alındığı, ordu hazır olduğu halde hiç bir şey yapılamaz ve sadece konuşmaya devam edilir. Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com İsrail Işık İşgüden: “İsrail elçisi, ‘sınır ötesi gerekiyorsa kimseye sorulmaz’ demiş. Der; çünkü İsrail’in stratejik ortağı yok!” Yokuş Fuat Tekinalp: “Bush’la RTE’nin görüşmesinden çıkan sonuç: Sınır ötesi operasyon var mı? Yok. Yok mu? Var!” Hem de bu defa bizim yalancı pehlivanlar ‘Sabrımız taşıyor’ dedikçe ABD ‘sakın ha’ diye uyarırken, koroya Irak’ın kukla konumundaki devlet adamı müsveddeleri de katılıp koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ne ‘erkeksen gel’ dercesine meydan okuyarak Türk milletini tahrik ederken. Velhasıl, yönetenlerce ‘sözün bittiği yerdeyiz’ diye diye bir türlü söz bitirilip de icraata geçilemediği için, ülkece ‘sözün değil özün bittiği yer’e getirilmiş bulunuyoruz. O öz de, ‘güven’ duygusudur. Müttefiklere ve en önemlisi devlete olan güven duygusu!” Gözden ırak olan gönülden sınır ötesi! Organik Beslenme Çılgınlığı SADIK ÇELİK * Organik beslenme günümüzde kimsenin ağzından düşmüyor. Gün geçmiyor ki organik tarımın desteklenmesini isteyen yeni bir haber çıkmasın. Organik pazarlar açılıyor, web siteleri kuruluyor, organik beslenmeyi teşvik eden dernekler türüyor. Organik kelimesi artık sadece beslenmenin ve gıdanın başına eklenmiyor. Kıyafetler de organik, mobilyalar da ... Üstelik bu azınlık dışarıda veya işyerlerinde yedikleri yemeğin organik olması için de çok bekleyecek, çünkü toplu üretimde organik yemek yapmak şu anki olanaklarla pek mümkün görünmüyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr O halde ne yapmalı? Sağlıklı yaşam reçetelerini, tüketim toplumunun bize sunduğu yeni oyuncakları bırakalım bir tarafa, çünkü şu andaki organik ürünler ancak evcilik oynamamıza yeter. Kendi kapımızın önünü kendimiz süpürelim. Evlerimizde yaptığımız yemeklerde organik ürünler kullanmamız ve hijyeni kontrol etmemiz daha kolay. Esas tehlike bizi dışarıda bekliyor. Birçoğumuz iş dolayısıyla en az bir öğünü dışarıda yiyor, çocuklarımız zorunlu olarak okulda besleniyor. Peki yediklerimizi ne kadar kontrol ediyoruz, ne yediğimizin bilincinde miyiz? Kaçımız çocuğunun okuluna bir de bu gözle baktı, hatta zahmet edip okulun kantinini, yemekhanesini inceledi? Kaçımız işyerinde yediğimiz yemeğin hijyeninden emin; yemek firmasının kalite belgelerini sorduk mu, yetkili kişileri yemeğin üretildiği yerleri gezip görmeleri için teşvik ettik mi? Yediğimiz restoranları bir de biz teftiş ediyor muyuz? Şikâyetlerimizi gerekli mercilere bildiriyor muyuz? Her gün en sevdiklerimizi tehdit eden gıda terörüne karşı biz ne yapıyoruz? Hiç sesimizi çıkarmıyor, marketten aldığımız üç paket organik sebzenin bizi tüm bunlardan korumasını bekliyoruz. Evet organik tarıma, ekoloiik üretime destek verelim. Ama bizi çok daha yakınlarımızda tehdit eden unsurları da unutmayalım. Sizin bireysel sorgulamalarınız başkalarınınki ile bir araya geldiğinde bilinç düzeyini yaratacak ve biz yemek hizmeti sunanları da yaptıkları işi hakkıyla yapmaya yöneltecektir. * Keyveni Catering Yön. Kurulu Başkanı Özgürlükler ülkesi Türkiye! Birçok ülke gezdim, 10 yıl ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya gibi bazılarımızın pek öykündüğü Batı ülkelerinde yaşadım ve gazetecilik yaptım, ama Türkiye gibi bir özgürlükler ülkesi görmedim!.. Şaka yapmıyorum; siz bakmayın AB Komisyonu’nun bilmem kaçıncı “İlerleme Raporu”na, en özgür, en demokratik ülke Türkiye!.. Siz dünyanın neresinde karısı Türkiye Cumhuriyeti milletvekili, kocası dağda bu Cumhuriyete kurşun sıkan terörist gördünüz?!. DTP Van Milletvekili, üstelik partinin Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan’ın eşi Salman Kurtulan’ın Kuzey Irak’taki PKK kamplarında bulunduğu ve 1999’dan bu yana hakkında tutuklama kararı bulunduğu ortaya çıktı. Nasıl özgürlük ama!.. Daha trajikomik olanı; durumu öğrenen gazeteciler vekil hanıma “Eşiniz dağda mı” diye soruyorlar, hanımefendi, “Kocamdan haberim yok” yanıtını veriyor!.. Ama asıl müthiş yanıt, yanındaki DTP’li Hamit Geylani’den geliyor: İnsanların özel hayatıyla ilgili soru sormaya hakkınız yok!.. Vay, vay, vay gördünüz mü yanıtı… Böyle özgürlüğü dünyanın hiçbir yerinde bulamazsınız… Vah benim cefakâr ülkem, sen bu kadarına layık mıydın?!.. e posta: umitzileli?gmail.com Organik beslenme ne kadar mümkün? Organik ürünler hâlâ marketlerde küçük gramajlı ambalajlarda neredeyse reçete ile satılıyor. Herkesin günlük yemeğini yapabilmesi için ne miktarı yeterli, ne de fiyatları uygun. Dolayısı ile bu ürünler henüz sağlığı koruyucu olmaktan çok tüketim toplumunun yeni favorileri olmaktan öteye gidemiyor. Bir yemeğin organik olabilmesi için salçadan tuza, domatesten makarnaya kadar kullanılan bütün malzemelerin organik olması gerekli. Dolayısı ile organik yemekten önce üretim koşullarında iyileştirmeye gitmek gerekiyor. Türkiye’de 1950’lerden beri çarpık kentleşme ve sanayileşme ile birlikte bilinçsizce kullanılan gübreler, tarım zararlılarına karşı kullanılan zirai ilaçlar, genetiği değiştirilmiş tohumlar esas tehlikeyi oluştururken, tek bir organik malzeme ile “organik yemek” hazırladığını iddia etmek abesle iştigal etmektir. Ekolojik tarıma ayrılan sahalar gittikçe artıyor, fakat tam da bu sırada küresel ısınma bu sahaların verimliliğini tehdit ediyor. Üstelik organik tarım hormon, zirai ilaç vs. kullanımı olmadan yapıldığı için senede daha az ürün elde ediliyor ve firesi çok daha fazla oluyor. Dolayısı ile ekolojik tarım ürünleri el yakacak kadar pahalı ve yakın bir zamanda ucuzlaması beklenmiyor. Bu durumda ekolojik ürünler şanslı bir azınlığın kullanımına açık olarak kalacak. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com T.C. ANTALYA 3. SULH HUKUK MAHKEMESİ ESAS NO: 2007/1485 Antalya 2. Noterliğinin 12.07.2007 tarih 2007//407 yevmiye nolu; vasiyetçi Antalya ili Elmalı İlçesi Armutlu köyü Cilt No: 15, Hane No: 22’de nüfusa kayıtlı Hakkı ve Habibe’den olma 1919 D.lu muris Hasan TAŞGIN’a ait 14.05.2002 tarih ve 8968 yevmiye nolu vasiyetnamesinde; Elmalı İlçesi Armutlu köyünde bulunan gayrimenkullerinden 515 parsel 10600 m2. miktarlı taşınmazını 1/2’şer oranda oğulları Erol TAŞGIN ve Selçuk TAŞGIN’a, 732 parsel 6800m2 miktarh taşınmazını da oğlu Hakkı TAŞGIN’a bıraktığını vasiyet etmiştir. İlgilinin ilan tarihinden itibaren 1 yıl içinde vasiyetname iptali için dava açılmadığı takdirde vasiyetnamenin kabul edilmiş sayılacağı hususu ilan olunur. 28.09.2007 Basın: 58783 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Kasım www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir çeşit yağ1 lı ve sarı renkli peynir. 2/ İnce 2 talaş... Paralı oyunlarda kâr 3 ve zarar olma 4 dığını belirt 5 mekte kullanılan sözcük. 3/ 6 Kalın bükül 7 müş sicim... 8 Hücre yapısında bulunan ve 9 proteinlerin oluşturul1 2 3 4 5 6 7 8 9 masında önemli rol oy 1 K E B İ K E Ç K nayan asit grubunun 2 E K O S E E F E kısa yazılışı... “Tok” 3 P Ü R L İ T A S sözcüğünün karşıtı. 4/ K İ L İ Ç E Sinemacılıkta, bir gö 4 E R B E rüntünün yavaş yavaş 5 K İ R İ K E L K E T E kaybolması ya da be 6 L Ç A L A P lirmesi... Eski dilde 7 E T A düşman. 5/ Japon kö 8 R E Y H A N İ İ kenli bir dövüş sporu. 9 F A U N A O K 6/ Elektrik direnç birimi... Soluk borusu. 7/ Afyondan elde edilen alkaloit. 8/ Kore’ye özgü, pirinçten elde edilen bir cins bira... Mısır unundan yapılan ve sacda pişirilen bir tür ekmek. 9/ Tiryaki Hasan Paşa’nın, Avusturya kuvvetlerine karşı başarıyla savunduğu kale... İlkel bir silah. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çeşitli av ve süs ırkları bulunan gür tüylü köpek cinsi. 2/ Bir bankanın, sattığı menkul değerleri geri satın alma taahhüdüne verilen ad... Bir tür pamuklu kumaş. 3/ Ender, seyrek... Mersin ilinde ünlü bir yayla. 4/ Operalarıyla ünlü İtalyan besteci... Kayak. 5/ İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalı söz. 6/ Yunan abecesinde bir harf... İriye yakın, biraz iri. 7/ Radyum elementinin simgesi... Bir ilimiz. 8/ Yarış atlarının yedekte gezdirilerek meraklılara gösterildiği yer... Bir nota. 9/ Aziz Nesin’in bir oyunu... “Yaşadım / ağaçları şahidimdir” (B.R. Eyüboğlu). CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle