18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 KASIM 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Devlet her 100 liralık gelirinin 70 lirasını yoksuldu, dar gelirliydi demeden tüketim üzerinden alıyor 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN En ağır vergi Türklerin sırtında ? Türkiye, vergi gelirleri içindeki yüzde 70’lik dolaylı vergi payı ile dünyada birinci sırada yer alıyor. Kesintiyle vergilendirmede en ağır yükü ücretliler üstlenmiş durumda. Ekonomi Servisi Denetim, vergi ve danışmanlık şirketlerinden KPMG tarafından dünya çapında gerçekleştirilen ve Türkiye’nin de dahil olduğu yıllık vergi oranları araştırmasına göre Türkiye, dolaylı vergilerin toplam gelir vergileri içindeki payı en yüksek olan iki ülkeden biri. KPMG Türkiye, “Türkiye’de ve Dünyada Kurumlar Vergisi ve Dolaylı Vergiler Araştırması’’ sonuçlarını düzenlenen basın toplantısı ile açıkladı. 2007 başında, aralarında Türkiye’nin de dahil olduğu 92 ülkede kurumlar vergisi oranları üzerinde yapılan incelemede, Avrupa, kurumlar vergisinin en düşük fakat katma değer vergisi ile mal ve hizmetler vergilerinin en yüksek olduğu bölge. Kurumlar vergisinde OECD ülkelerindeki ortalama oran yüzde 27.8, Latin Amerika ülkelerinde yüzde 28 ve Asya Pasifik ülkelerinde yüzde 30.1 iken AB’deki ortalama oran yüzde 24.2 düzeyinde. KPMG Türkiye ortaklarından Ferruh Tunç, Türkiye’de 2006’daki 194 milyar YTL’lik bütçe gelirlerinin 150 milyar YTL’sini vergi gelirlerinin oluşturduğuna, vergi gelirlerinin de yüzde 70’inin dolaylı vergilerden oluştuğuna işaret etti. Tunç, “Gelir ve kurumlar vergisini ayırdığınızda kazanç yoluyla alınan vergiler yüzde 10. Kesintiyle vergilendirmede en büyük grup ücretliler. Bilerek mi bunu yapıyoruz, bu vakayı iyi değerlendirmek lazım’’ dedi. Kapitalizmin Finansallaşması Üzerine Union for Radical Political Economics (Radikal Politik İktisat Birliği) merkezi ABD’de bulunan ve radikal, heterodoks, post Keynesgil ve Marksist gelenekten gelen toplumbilimcileri bir araya getiren akademik bir örgüt. Birlik, akademik çalışmalarını yıl boyunca sürdürdüğü bilimsel konferans ve çalışma toplantılarının yanı sıra iktisat dünyasına emeğin penceresinden ve eleştirel açıdan bakan çalışmaların sergilendiği Review of Radical Political Economics (RRPE) adlı dergiyi de çıkartıyor. RRPE, geleneksel iktisadi düşüncenin sınırlarını zorlayan ve kapitalizmin gelişme dinamiklerini sorgulayan eleştirel çalışmaları akademi dünyasına kazandıran en önemli “sol” yayın organlarından birisi konumunda. RRPE’nin Yaz 2007 (Cilt 39, sayı 3) nüshası Radikal Politik İktisat Birliği’nin yıl başında Şikago’da gerçekleştirilen yıllık konferansında sunulmuş olan tebliğler arasından seçilmiş bir derlemeye ayrılmıştı. Söz konusu derleme arasında üç genç Türk meslektaşımızın da yazıları bulunuyordu. Bu yazımda sizlere bu arkadaşlarımızın çalışmalarını ve bulgularını tanıtmak arzusundayım. Şu anda Şikago’da Roosevelt Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Özgür Orhangazi, Mathieu Dufour ile birlikte uluslararası finansal krizlerin sınıfsal karakterini incelemekte ve krizlerin aşılması sürecinde finansal sermaye gruplarının yeniden yapılanması olgusunu, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu yedi gelişmekte olan ülke için özetlemektedir. Dr. Orhangazi’nin bu makaleyi izleyen bir başka çalışması ise “Amerikan FinansDışı Şirket Kesiminde Finansallaşma ve Sermaye Birikimi”ni incelemektedir. Dr. Orhangazi’nin bulguları, kapitalizmin finansallaşma sürecine girdiği 1973 sonrasında Amerikan finans dışı şirketlerinde ortalama kârlar yükselirken sabit sermaye yatırımlarında ciddi gerilemenin söz konusu olduğunu ve genelde finansallaşmayla sabit sermaye yatırımları arasında ters ilişki bulunduğunu belgelemektedir. RRPE’nin aynı sayısında bir başka genç arkadaşımız, Emel Memiş, Utah Üniversitesi’ne sunduğu tez çalışmasının bulgularını derlemektedir. Dr. Memiş, makalesinde Türk imalat sanayiinde kâr oranlarını hesaplamakta ve kârlılığın kaynakları ve zaman içinde seyrini ayrıştırmaktadır. Türk imalat sanayiinde kârlılık üzerine şimdiye değin sürdürülen iktisat araştırmaları çoğunlukla kâr marjları verilerini kullanmaktaydı. Dr. Memiş kâr marjları (markup) yerine doğrudan kâr oranını sergilediği çalışmasıyla Türk iktisat yazınında önemli bir boşluğu doldurmaktadır. RRPE’deki bir diğer Türk meslektaşımızın yazısı ise Dr. Fırat Demir’e ait. Dr. Demir, finansallaşma sürecini rantiyer tip kapitalizmin yükselişiyle bağdaştırıyor ve gelişmekte olan ülkelerde sabit sermaye yatırımlarını ve üretim kararlarını nasıl istikrarsızlığa itmekte olduğunu vurguluyor. Dr. Demir’in ekonometrik analizinden çıkan sonuçlar gelişmekte olan ülkelerde tasarrufların esas itibarıyla kısa dönemci spekülatif finansal kullanım biçimlerine yönelmekte olduğunu ve sabit sermaye yatırımlarına fon olarak giderek daha az kaynak ayrılabildiğini göstermekteydi. RRPE’nin sizlere aktarmaya çalıştığım 39(2) No’lu sayısında toplam 12 adet makale var. Bunlardan üçünün Türk meslektaşlara, bir diğerinin ise Bilkent ve Sabancı üniversitelerinde bir zamanlar görev yapmış olan Dr. Engelbert Stochammer’e ait olması bize ayrı bir kıvanç veriyor. VERGİLER ÖDENEBİLİR OLMALI KPMG Türkiye vergi ortaklarından Ferruh Tunç, vergilerin tarafsız ve ödenebilir olması gerektiğine işaret ederek “Eğer ülkede adaletsiz bir vergi anlayışı varsa, normal bir vatandaşın da vergisini adaletli şekilde ödemesini bekleyemezsiniz” dedi. YÜKÜN BÜYÜK KISMI HALKIN ÜZERİNDE K PMG Türkiye vergi ortaklarından Ferruh Tunç “Kazanç üzerinden alınan vergiler oranı yüzde 30 ama stopaj yolu ile alınan vergileri de bir kenara bırakınca kazanç üzerinden beyanname vererek ödenen vergiler yüzde 10’larda kalıyor. Dolayısıyla toplumun yüzde 90’ı fiyat mekanizması yoluyla harcamaları üzerinden ya da gelirleri üzerinden yapılan zorunlu kesintiler yoluyla vergilendiriliyor. Bu durum büyük ölçüde vergi yükünü geniş halk kesimlerinin çektiğini göstermektedir’’ dedi. Ferruh Tunç, “Türkiye’de trafik canavarı gibi vergi canavarı var da biz onları yakalıyoruz gibi bir durum yok. Bu yapısal bir sorun. Vergi sadece oran meselesi değil, idari etkinlik gibi diğer boyutlarını hayata geçirmek lazım. Birbirimizi suçlu ilan ederek bir şeyler yapamayız. Kimse bilerek vergi kaçakçısı olmak istemez’’ dedi. Tunç,Türkiye’deki dolaylı vergi oranlarının çok yüksek olduğunu, bunun daha da yukarıya gidebileceğini belirtti. Anadolu Cam Rusya’da yatırım yapacak Ekonomi Servisi Anadolu Cam’ın Krasnodar, Novosibirsk ve Leningradskaya bölgelerinde başlayan yatırım hamleleriyle, Rusya Federasyonu’ndaki yatırımlarının 600 milyon dolara, kapasitesinin 1.5 milyon tona ulaşacağı bildirildi. Anadolu Cam’ın, Rusya Federasyonu Krasnodar Bölgesi’nde RuscamKuban fabrikasının temelini attığı kaydedildi. Rusya Federasyonu’nda endüstrinin yoğunlaştığı, üretimin zenginleştiği, kültürel ve ekonomik gelişmelerin hızla ilerlediği bölgelerden biri olan Krasnodar’da temeli atılan 4’üncü cam ambalaj tesisinin her birinin 120 bin ton/yıl kapasiteli iki fırının 2008 ve 2009 yıllarında devreye gireceği belirtildi. Açıklamada, Novosibirsk şehrinde toplam 240 bin ton/yıl kapasiteli yeni bir tesisin yatırımına da karar verildiği kaydedildi. Havalı piliçler Şeker Piliç, su yerine havalı soğutma sistemine geçerek sektörde yeni bir döneme kapı aralıyor MURAT GÜLDEREN Kuraklık ve buna bağlı olarak yaşanan su sıkıntısının gelecek dönemlerde özellikle kanatlı sektöründe büyük sorunlara yol açabileceği endişesiyle sulu soğutma sisteminden yeni bir teknoloji olan havalı soğutma sistemine geçiş kararı alan Şeker Piliç, böylece günlük 700 ton su tasarrufu yapmayı planlıyor. 2008 yılı için 5 milyon doların üzerinde yatırım bütçesi ayıran Şeker Piliç ayrıca Eskişehir’de 3.5 milyon YTL’ye mal olacak bir de damızlık üretim çiftliği kurarak sektörde mevcut olan yüzde altılık pazar paylarını da artırmayı Genel Müdür Yardımcısı Bor. hedefliyor. Şeker Piliç Genel Müdür Yardımcısı Emre Bor, 2008’de önemli yatırımlara imza atacaklarını kaydederek bunlardan birinin hem sektör hem de çevrecilik açısından büyük önem taşıyan havalı soğutma sistemine geçiş olduğunu söyledi. Bor, “Tesisleri mizde günde 120 bin adet piliç kesimi yapıyoruz ve bu da en az 2 bin ton su kullanmamızı gerektiriyor. Kullanılan suyun yaklaşık 1300 tonunun kesim için kullanıldığı dikkate alırırsa havalı soğutma sayesinde günlük 700 tonluk bir su tasarrufu yapmış olacağız” dedi. Sektörle ilgili olarak da genel bir değerlendirmede bulunan Bor şöyle konuştu: “Kanatlı sektörü 2007 yılında yaralarını sardı. 2006 yılında 960 bin ton beyaz et üreten sektör bu yılı 1 milyon tonla kapatacak gibi gözüküyor. 2008 yılında sektörün 1 milyon 200 bin üretim yapması bekleniyor” dedi. Ş İ R K E T L E R D E N Çin’in kredi notu yükseldi Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Çin’in kredi notunu yükseltti. Fitch’den yapılan açıklamada, Çin’in döviz cinsi kredi notunun A’dan A+’ya, yerel para cinsinden kredi notunun da A’dan AA’ye yükseltildiği bildirildi. Akçansa’dan 165 milyon YTL kâr Akçansa, 2007 yılının ilk 9 aylık döneminde 165 milyon YTL net kâr elde etti. Sabancı Holding ve HeidelbergCement ortaklığı ile Türk çimento ve hazır beton sektöründe faaliyet gösteren Akçansa’nın 2007 yılının 9 aylık döneminde amortisman öncesi faaliyet kârı 192 milyon YTL. TEB’den şimdi de Kayseri raporu Türk Ekonomi Bankası (TEB), illerin gelecekteki stratejisini belirlemesine ve yatırım alanlarını ortaya çıkarmasına yardımcı olmak amacıyla 31 Mayıs’ta Kayserili yerel idareciler,işadamları, akademisyenler ve bürokratların katılımı ile yapılan “İller İçin Gelecek Stratejileri” konferansının sonuç raporunu tamamladı. Şekerbank’tan kâr rekoru Şekerbank 2007 yılının üçüncü çeyreğinde 108 milyon 675 bin YTL net kâr açıkladı. Bankanın net kârı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 803.44 oranında artış gösterdi. Eker: Buğday fiyatı yüzde 100 artsa bile yüzde 20’lik zammı haklı çıkarmaz ULAŞIM ÜCRETLERİ Zammın nedeni Dubai Şeyhi İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Levent’teki İETT arazisi satışından gelecek olan 1 milyar 156 milyon YTL ’yi satışın üzerinden 8 ay geçmesine karşın hâlâ kasasına koyamadı. Kent ulaşımına geçen günlerde yapılan zammın nedeninin de, Dubai Şeyhi El Maktum’un, araziyle ilgili dava süreci sürdüğü için ödeme yapmaması nedeniyle İBB’nin kaynak sıkıntısına girmesi olduğu ortaya çıktı. İBB Başkanı Kadir Topbaş, davaların sonuçlanmak üzere olduğunu belirterek, ihalenin iptalinin söz konusu olmadığını söyledi. Ödenmeyen 1 milyar 156 milyon YTL’nin yapılması planlanan yatırımları aksattığını anlatan Topbaş, gecikmeden dolayı kaynak sıkıntısı içinde olduklarını, 22 Ekim’de uygulanmaya başlanan yeni toplu taşıma ücretlendirmesiyle zararı aşağı çekmeye çalıştıklarını ifade etti. Topbaş, “İETT otobüslerinden yılda 192 milyon YTL zarar ediyoruz. Sadece zararı aşağı çekmeye çalışıyoruz” dedi. ANKARA (AA) Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Ankara’da ekmeğe yapılan zam için buğday fiyatlarının gerekçe gösterilemeyeceğini belirterek, “Çünkü yüzde 20’lik ekmek zammı için buğday fiyatlarının yüzde 100 artması gerekiyor’’ dedi. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Eker, beraberinde bazı Bakanlık bürokratlarıyla birlikte Türkiye Ziraatçılar Derneği’ni ziyaret etti. Eker, Ankara Valisi ile de konuyu görüştüğünü belirterek “Serbest piyasa ekonomisi, fakat vatandaşlarımızın mağduriyetinin önüne geçmemiz gerekir’’ dedi. TZD Başkanı İbrahim Yetkin ise Ankara’da ekmeğe yapılan yeni zammın 6 gündür yürürlükte bulunduğunu belirterek, “Bu zamla ilgili olarak yarın Ankara İdare Mahkemesi’ne yürütmeyi durdurma istemiyle dava açacağız’’ dedi. Ekmeğe aslında gramajın düşmesiyle yüzde 30’luk bir zam geldiğini kaydeden Yetkin, “Tespitlerimize göre ekmeğe yüzde 56’lık zam yeterliydi’’ diye konuştu. B İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK [email protected] İlginç bir sohbet toplantısı... İstanbul Sanayi Odası’nın yönetim kurulu üyeleri ile bir grup gazeteci 2627 Kasım’da yapılacak 6. Sanayi Kongresi’nin bu yılki teması olan “Sürdürülebilir Rekabet Gücü: Endüstriyel Teknoloji ve İnovasyon” konusunda konuşuyoruz. İSO Başkanı Tanıl Küçük dertli: “Yapısal sorunlar sürüyor. Tek parti iktidarının Türk sanayicisinin önünü daha fazla açacağını düşünüyorduk, ama olmadı. Globalizasyon müthiş bir değişim içinde, ancak hükümet ne yazık ki bu değişimi göremedi. Türk sanayii yabancı tarafından satın alınır hale geldi...” Haklı mı haklı Tanıl Küçük. Ekonomideki hızlı büyüme ne yazık ki Türkiye’nin küresel arenadaki rekabet gücüne fazla yansımıyor. İşsizlik azalacağına artıyor. İhracatta rekor kırıyoruz, ama ithalat ihracatı katlayarak artıyor. Yıllık bazda ihracatı Yerli Sanayi Ne Kadar Tehlikede? mız 100 milyar doları geçti, ancak dışalım da 159 milyar dolara ulaştı. Yüksek faizdüşük kur politikası üretimin önünde ciddi engel. Şişe Cam Grubu’ndan Düz Cam Grubu Başkanı, aynı zamanda İSO Yönetim Kurulu Üyesi Gülsüm Azeri de ekliyor: ‘’Ne yazık ki mevcut yatırım ortamı da negatif. Ancak her şeye rağmen bazı sektörlerde, Batılı yatırımcılar açısından Türkiye, Batı ülkelerine göre yarı yarıya avantajlı. Bu işlerde Avrupalılar Türkiye’ye gelmek zorundalar. Türkiye’nin dehşetengiz pazarını düşünecekler, 510 yıl ileriye bakacaklar, gelip yatırım yapacaklar, ama yatırımcı Türkler kalmayacak ortada. Mühim olan, pazarı elde tutabilmek. Türk sermayesinin tehlikede olduğuna inanıyorum. Genel sorun, bu ortamda küçük şirketlerimizin orta boya bile gelememeleri.” Bir gazeteci arkadaş soruyor: “Sürdürülebilir rekabet gücü, diyoruz, teknoloji ve inovasyon diyoruz, ama Türk sanayiinin ciddi anlamda yapısal sorunları varken ve bunlar çözülmeksizin giderek büyürken, bu tema biraz gündem dışı kaçmıyor mu? Sanki Batı’da bir ülkenin sanayisinin geleceği tartışılıyor gibi!” Tanıl Küçük, “Biz bu kongreleri düzenlerken temaları uzun vadeli bakış açısı kazandırmak için özellikle seçiyoruz” diyor. Gerçekten de endüstriyel teknoloji ve inovasyon, Türk sanayicisi için belki de tek can simidi. Ancak bence burada sorun, hatta ortaya atılacak soru şu olmalı: İnovasyon konusu Türkiye için yeni değil, yıllardan beri konuşuluyor, tartışılıyor, hatta hükümet inovasyon ve ArGe’nin gelişmesi için ciddi bir kaynak bile ayırdı. Ancak buna karşın Türkiye’ye sıçrama yaptıracak bir atılım bir türlü gerçekleşemiyor. Bunun nedeni nedir? Ne yapılmalı? Bunu başarabilen ülkeler var. Örneğin, Finlandiya. Finlandiya 90’lı yıllarda ekonomik açıdan ciddi bir sıkıntı içindeydi. Ekonomisi iflas etmek üzereydi. Ülkede en önemli geçim kaynağı ormancılıktı ve bu da yetmiyordu. Ani bir karar verdi hükümet. ArGe’yi 3 katına çıkarma hedefi koydu kendine. Ülkede işsizlik varmış, borç içinde yüzüyormuş, hiçbirini takmadı, üniversitelere gelen projelerin yüzde 70’ine ArGe desteği verdi. Sonunda Nokia’yı yarattı. Ya İrlanda?.. Yoksul bir tarım ülkesiydi 1015 yıl öncesine kadar. Radikal bir karar aldı ve eğitime yatırım yaptı. Eğitimi arkasına alarak çektiği yabancı yatırımlar ile bugün Avrupa’da kişi başı milli geliri en yüksek ülkeler arasında. Bugün Türkiye’nin bıçak sırtında olduğunu herkes biliyor. Küresel piyasalarda oluşabilecek ciddi bir dalgalanma ile alabora olmak işten bile değil. Eğer Türk sanayicisi, üreticisi bilgiyi üretip katma değer yaratamazsa bunun bedelini hem kendisi hem de tüm Türkiye öder. İnovasyon, endüstriyel teknoloji, ArGe gibi unsurlarda atılım, ulusal radikal kararların alınması ile gerçekleşir. Buna önayak olanlar hükümetlerdir. Radikal kararlar almak ise cesaret ister... Yoksa biz yerli sanayi ne kadar tehlikede diye tartışırken bir de bakmışız, elimizde bir şey kalmamış... CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle