18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM 2007 PAZAR 16 Rica Mehmet Ali Kılınç: “Lütfen Bay Buş; Türkiye’yi düşmanınız, PKK’yi de stratejik ortağınız ilan edin!” Yağmur Ekim DTP özerk yönetim istemiş... “Ilımlı mı ılımsız mı!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Bush’un yeni unvanı: İstihbarat şefi! Sus Ebru Gümüş: “RTE, hastane duvarlarında ‘sus’ işareti yapan hemşire gibi bir resim çektirsin; medyasının duvarlarına astırsın.” ŞU iktidar, şu Meclis, halkını ne çok düşünüyormuş da haberimiz yokmuş. Neredeyse, “terörle mücadele”ye gösterdikleri ilgiden fazlasını “sigarayla mücadele” konusunda gösterip geçen yasama döneminde kadük kalan yasa teklifini aynen benimseyerek yeniden gündeme getirdiler. Kısa süre içinde de yasayı çıkaracaklardır ve herkesin gözü aydın olsun bundan böyle, kucağına oturduğumuz Amerikalılar gibi “sigarasız” yaşayacağız. Ama birkaç küçük ayrıntıyla: Film sahnesinde eroin, kokain kullanmak serbest, sigara içmek yasak. Kamyonun egzozundan çevreye kara dumanlar salmak serbest, otomobilde sigara içmek yasak. Tarım ve orman arazilerine siyanür atmak serbest, yere sigara izmariti atmak yasak. Hastane kapısında ölmek serbest, hastane Faşizm bahçesinde sigara içmek yasak. Cami avlusuna kundakta bebek bırakmak serbest, avluda sigara içmek yasak. Kolonları kesilmiş, kirişleri çatlamış, ruhsatsız binada işyeri açmak serbest, işyerinde sigara içmek yasak. Kahve köşelerinde işsizlikten ömür tüketmek serbest, bir fincan kahvenin yanında sigara içmek yasak. Lokantada ızgara adı altında karbonlaşmış etleri yemek serbest, sigara içmek yasak. Kafeteryanın çöp bidonundan yemek artıkları toplamak serbest, kafeteryada sigara içmek yasak. Barlarda, meyhanelerde kaçak içki içmek serbest, sigara içmek yasak. Yoksulluktan parklarda yatıp donarak ölmek serbest, sigara içmek yasak. Terörden, açlıktan, pislikten, su baskınından, toprak kaymasından ölmek serbest, sigaradan ölmek yasak! Kâğıt üstünde milleti kurtardılar ama bu işi nasıl yürüteceklerine, koydukları yasakları nasıl denetleyeceklerine bir türlü karar veremediler. Çok kolay. Faşizmin özüne insinler. İhbar kurumunu çalıştırsınlar. İhbar üzerine kestikleri her para cezasından muhbirlere prim versinler. Muhbirliği kurumsallaştırsınlar. Örneğin, terörde olduğu gibi Sigara ile Mücadele Yüksek Koordinasyon Kurulu oluştursunlar; başına da Amerika’dan kokainci bir danışman getirsinler! Altın Lobisi ve Geldiğimiz Yer Geçen haftaki ‘Altın Avcıları’na ilişkin yazıma gösterilen tepkilerden bir kez daha anladım ki ülkemizde çok güçlü bir altın lobisi var. Ovacık’ın yok edilme sürecinde de benzer tepkilere tanık olmuş, vatan hainliğinden Alman ajanlığına kadar akıl almaz saldırılara uğramıştık. Bu kez lobi sözcüleri bir adım daha ileri gidip salt doğamız zehirlenmesin, insanlarımız zarar görmesin dediğimiz içinbizi faşistlikle suçluyorlar. Tepki gösterenlerden biri, Bay A. E. altın konusunda deneyimli bir maden mühendisi; konuyla ilgili teknik bilgiler verdikten sonra kendini tutamamış, bizim “Emperyalizm bir bütündür” sözümüze kendisince ilginç örneklemelerle karşılık vermiş. “Emperyalizmle bütünsel mücadeleye gelince… Bence hemen şu gross marketlerden başlayalım. O Çanakkale’deki, İzmir’deki çevre ‘mücahitleri’ öncelikle bizim kendi ürünümüzü (tulum peyniri, rakı, zeytinyağı vs.) ve bu ülkede üretilen her şeyi, burada çeşitli büyük market adları sayıyor, D. K.gibi yerlerden almaktan vazgeçsinler” dedikten sonra, “İşte bir tane daha pratik hedef” diye ekleyip bir yabancı hamburger zincirini gösteriyor. Sözünü, “Siz de emperyalizmle bütünsel mücadeleyi bunlarla başlatın, ardından biz üzerimize düşeni yaparız!” diyerek bitiriyor. Tanrı bilir, Bay A. E. seçimler öncesindeki Cumhuriyet Mitingleri’ne katılmıştır ve Güneydoğu’da şehit düşen Mehmetçikler için yüreği sızlıyordur. Sormadan edemiyorum: Hem Cumhuriyeti korumak için sokağa döküleceksin, hem topraklarımızın bütünlüğü için can veren askerlerimiz için yüreğin sızlayacak, ama aynı zamanda da doğa korumacılarıyla, altın avcılığının mağdurlarıyla, emperyalizme karşı duranlarla ‘gırgır’ geçeceksin! Bu arada bir de önemli bir yanlışımı bulmuş Bay A. E., altın siyanürle aranmazmış, eğer ekonomik bir altın yatağı bulunmuşsa siyanürle işletilirmiş. Sağ olsun! ??? En öfkeli mektubu ise akademisyen bir bayan, Dr. S. C. göndermiş. Altın lobisi adına öfke kusmuş bize; ne servet düşmanlığımız ne de faşistliğimiz kalmış. Küreselleşen dünyada hâlâ ulusallığı savunanların neslinin tükendiğini, geriye ‘benim gibi’ birkaç dinozorun kaldığını; biz, bir avuç geri kafalı dinozorun yaptığının da faşistlikten başka bir şey olmadığını yazıyor. Mektubunu okuyunca 65 yıllık ömrümün son 48 yılını, ilk ‘sosyalistim’ dediğim 19 yaşımdan bu yana öğrendiklerimin, gördüklerimin, yaşadıklarımın bir muhasebesini yapmak durumunda kaldığımı hissettim. Bir yerde yanlış yapmış olmalıydım. Biz, ulusal değerlere sahip çıkmanın yurtseverliğin temeli olduğunu, yurtseverliğin de evrenselliğe açılan bir kapı, ‘yerel’i evrensellikle buluşturan bir köprü olduğunu öğrenmiştik okuduğumuz kitaplardan. Kendi yurdunu sevmeyen, dünyayı da sevemezdi. Kendi yurduyla bütünleşmeyen, dünya ile de bütünleşemezdi; aynen kendi emekçi sınıfları ile bütünleşemeyenlerin dünya emekçileriyle bütünleşmelerine, dolayısıyla ayakları yurduna basan evrensel sosyalistler olabilmelerine olanak olmadığı gibi. Bu düşünceleri taşıyorduk kafalarımızda. Yurtsever olduğumuz, sınırları Misakı Milli ile çizilmiş yurdumuzu her etnik kökenden, her dilden, her dinden, her inançtan insanlarıyla; tüm çarpık yapılaşmalarına karşın kentleriyle, yoksul ve yoksun köyleriyle; güzeller güzeli doğasıyla, yani dağları, ırmakları, ormanları, denizleri, gölleri, hayvanları, kuşları, böcekleri ile, kısacası her şeyi ile korumaya, sakınmaya, savunmaya çalıştığımız için bir ‘aydın’ tarafından en hak etmediğimiz sıfatlarla suçlanıyorduk. ??? Cumhuriyetin 84. yılında buraya gelmiştik. Buraya getirilmiştik. Emperyalizm, işbirlikçileriyle, ajanlarıyla, parasıyla, vaatleriyle yalnızca kardeşi kardeşe vurdurmakla kalmıyor, aydını ‘aydın’a kırdırmanın yollarını da buluyor, bu keşmekeşten tek kârlı çıkan da hep kendisi oluyordu. Biz ise tek tek ağaçları görmekten ormanı göremiyorduk. Bu konuyu burada bırakmayalım, sürdürelim, derim. (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) Demokrat Mahmut Yeşilgönen: “RTE o kadar demokrat ki, herkesle her konuda anlaşıyor yeter ki kendi dediği olsun!” SESSİZ SEDASIZ (!) Oval Ofis’in perdesinin tam arkası OVAL Ofis’teki perdenin tam arkasına saklanan Kaya Çetin, görüşmesinin perde arkasını açıklıyor: “GWB’nin İncirlik konusunda ısrar ettiğini anlayan RTE ‘Bu İncirlik’te ne var anlayamadım yahu! Verdim gitti anasını satayım, söküp götürecek değilsiniz ya. Lakin buna mukabil siz de bize istihbarat verin’ deyince kefere feleğini şaşırdı. Ancak yüzsüzlüğü ele alan GWB, bu kez de Kanuni’nin Viyana seferini bahane ederek İskenderun`dan Irak`a transit geçiş hakkı istedi. RTE, ‘Bizi geçişle mi korkutacaksın lan, gelin ben size Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Lokum M. Alpaslan Yener: “Liman, rafineri, madenler pazarlanırken suspus olan dinci ve boyalı medya Türk lokumuna Yunan sahip çıktı diye ayakta. Bunlarınki lokum milliyetçiliği!” yol vereyim, hatta arazi vereyim. Siz de teröriste düşman deyin’ demek suretiyle kefereyi kıç üstü oturttu. Ancak GWB utanmak nedir bilmiyordu ve ‘Bizim oğlanların elektriğini kesmeyin, Barzani’yi kollayın’ diye tutturdu. Bunun üzerine RTE, ‘La havle ve la kuvvete! Yahu onlar benim canım ciğerim, din kardeşlerim; neden elektriklerini keseyim? Lakin buna mukabil siz de Irak’a demokrasiyi iyicene yerleştirin, şöyle köküne kadar, okey mi’ derken bir taraftan da vücut dilini de kullanınca, şallak mallak oldu kefere.” “USA”ya yakın değil, “us”a yakın dış politika istiyoruz! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr AB’nin ‘İteleme’ Raporu AB Komisyonu’nun 6 Kasım’da açıklanan “ilerleme” raporuna göre, meğer Türkiye “gerileme” içindeymiş!.. Adına “reform”lar denilen “ortaklık” koşulları “tavsatılmış”! Bu nedenle notumuz “kırık”mış… Bunları okudukça, 22 Temmuz’u anımsamayan var mıdır?.. Aynı AB’nin kurmayları, seçim sürecinde hep AKP’yi överlerken, yüzde 47 oy oranına da “demokrasinin zaferi” demiş ve eklemişlerdi; “AB’ye üyelik politikasının başarısı”… Şimdi o büyük “sevinç”leri unutulmadan “AKP sınıfta kaldı” demek ne anlama geliyor? Bu “ikiyüzlü”lükle şunu söylüyor olmalılar; “Bize hem dincilerin yönettiği, hem de üyemiz olmayan bir Türkiye gerek…” Yani, tıpkı ABD’nin hedeflediği gibi; Ortadoğu’daki “sömürge” ülkeleri arasında yer alacak bir “Ilımlı İslam” devleti… Nitekim hem “türban”ın laik Avrupa’yla bağdaşmadığını mahkeme kararlarına bağlayıp; beklentiler”i uğruna böylesine açıkça tavır almaları, tek kelimeyle “ayıp”tır. Şu çok övündükleri “çağdaş uygarlık”larına da saygısızlıktır.. Öyle görünüyor ki AB’nin bu son raporunda da asıl amaç “ilerleme” değil; “iteleme”… İslam coğrafyasındaki tek laik ve demokratik ülke olan Türkiye’yi de “diğerleri”nin yanına iteleme… 22 Temmuz ve AB Bu kanımızı abartılı bulacaklar yeniden anımsasınlar: Brüksel’in 22 Temmuz öncesindeki politikası; “AKP İktidarı’nı zor duruma düşürecek açıklama ve taleplerden kaçınmak”tı. Bunu destekleyen ABD’nin “The New Republic Online” dergisi de seçime 2 gün kala şöyle yazmıştı; “Türkiye’nin AB üyeliğini başaracak tek parti AKP’dir…” (20 Temmuz 2007) Nitekim Erdoğan’ı ilk kutlayanlardan, Avrupa Komisyonu Başkanı Barrosoda sonucun “AB açısından etkileyici bir başarı” olduğunu açıklamış; şimdi, “reformlar yapılmıyor” denilen AB raporunun sözcüsü, ‘genişlemeden sorumlu’ Olli Rehn, yüzde 47 oy oranının “AB reformlaSam’ın kibarları.. (AB Kom. Bşk. Manuel) rı sayesinde” elde edildiğini (24 hem de Çankaya’da dalgalanma Temmuz 2007); İsveç Dışişleri sına “özgürlük” demek başka ne Bakanı Bildt de AKP’nin AB reformları için yetki aldığını söyleanlama gelir ki? mişti. Sezer’e saygısızlık İngiltere Başbakanı Gordon Dahası, bununla da yetinmi Brown, AKP zaferinin Avrupa yorlar; Cumhurbaşkanımız Se ile Türkiye’yi daha da yaklaştıracağını belirtirken; Dışişleri Bazer’e bile dil uzatabiliyorlar… Özel yaşamından kamusal tu kanı Milibanda ise “Bu sonuç tumlarına kadar tüm kişiliğiyle bütünüyle bizim çıkarımızalaik ve demokratik hukuk devle dır…” diyordu… Benzer tutum diğer siyasal gutini simgelemiş; hatta gerçek anlamda Avrupa ülkeleri gibi olma ruplarda da gözlendi… AP’deki mızı gözeten Ahmet Necdet Se Liberallere göre “AKP halka zer için, sözde ilerleme raporla güvenmiş ve ödüllendirilmiş”ti. Yeşiller, “AKP’yi seçenlerin orrında bakın ne diyorlar? “Kimi yasaları veto eden ve duya tepki verdiğini”; EşbaşAnayasa Mahkemesi’nde iptal kanları Claudia Roth ise sevinç ettiren önceki Cumhurbaşka içinde, “aklın ve demokrasinin nı Ahmet Necdet Sezer ve hü zaferi” olduğunu söylüyordu.. Şimdi, bütün bu tutumların terkümet arasındaki gergin ilişkisini yansıtan sözde ilerleme rapoler, reform çalışmalarının yaru karşısında şunu acaba kim sovaşlamasına katkı sağladı…” Oysa Sezer’in hassasiyeti, ül racak; “Ey şık bayanlar ve bakeyi sömürgeleştirmeyi; dincili kımlı baylar… Bunca eleştirileği kurumsallaştırmayı; sosyal rinizin baş sorumlusu bir iktidevleti yok etmeyi ve tüm ulusal dara şu sevdalı desteğiniz acazenginlikleri pazarlamayı hedef ba nedendir?” Yanıtını; “Onlar Türkiye’nin leyen düzenlemelere karşı değil AB coğrafyasında değil, sömiydi? mürge coğrafyasında yer almaAslında, kendi ülkeleri için aysını istiyorlar da ondan…” dinı hassasiyetlere sahip AB liderye verebilecek bir “solcu Avrulerinin, Türkiye’yi de tıpkı “kendileri” gibi ulusal çıkarlarına palı”yı bile ara ki bulasın… bağlı bir ülke yapmak için çaba gösteren Sezer’e “sömürgeci ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 11 Kasım www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Mızıkçı. 2/ Ankara’nın 1 bir ilçesi... İs 2 kambildeki 3 dört renkten biri. 3/ Bir şe 4 ye ya da bir 5 kimseye bağ 6 lama, mal et7 me... Donuk renkli. 4/ Vi 8 zon denilen 9 değerli kürkü 1 2 3 4 5 6 7 8 9 için avlanan ya da E yetiştirilen hayvan... 1 K A N D I R A Ş E L E K Sodyum elementi 2 A R A İ K A nin simgesi. 5/ Kızı 3 N A M L I L İ K E N B lırmak Deltası’nda 4 D R AM İ ki orman alanına ve 5 I Ş I K E R Z A R rilen ad. 6/ Bir nota... 6 R E “ Otlar”: Necati 7 A L İ N A Z İ K Cumalı’nın oyunu. 8 E K MA K T A 7/ Mersin’in Silifke 9 E K A B İ R A L ilçesinde antik bir kent... Çamaşırın az kirli ve köpüklü son suyu. 8/ Kumarda ortaya sürülen para... Üzüntülü düşünce durumu. 9/ Eskiden kullanılmış bir çeşit fitilli tüfek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kimononun üzerine bağlanan uzun Japon kemeri... Rusya parlamentosuna verilen ad. 2/ Bir mevsim... Bir kimsenin ya da bir yerin koruyuculuğunu yapan iriyarı kimse. 3/ Ünsüzle biten bir sözcüğün ünlüyle başlayan sözcüğe bağlanarak okunması... Üye. 4/ Fazladan kılınan namaz ya da tutulan oruç... Kamer. 5/ Cılız, zayıf. 6/ İlkel bir silah... Siyasal inancını gizleyen kimse. 7/ Bir malın fiyatını artırma... Borç ya da ödünç verme. 8/ Dava... Bir peygamber. 9/ Bir devletin başka bir devlete yaptığı bildiri... Yaşamsal sıvı. CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle