24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM 2007 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU leyla.tavsanoglu?cumhuriyet.com.tr Eski MHP’li İskân Bakanı Koray Aydın, bu hükümet tarafından Yüce Divan’a sevk edilmesine tepki gösterdi ‘AKP yolsuzluk batağında’ SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Eski İmar İskân Bakanı Koray Aydın’la Ankara’daki bürosundayız. Yüce Divan’da bütün yolsuzluk iddialarından aklanmış olmanın mutluluğunu yaşıyor. Aklanma kararının alındığı 5 Ekim’de yeniden doğmuş gibi olduğunu söylüyor. Sonra da kendisini Yüce Divan’a sevk eden AKP hükümetine açıyor ağzını, yumuyor gözünü. “Bu yolsuzluk çamuru üzerinde oturan AKP hükümetinin beni yargılatmasını içime sindiremiyorum” diyor. İşadamı Rahmi Koç’un, “Tayyip Erdoğan’ın 1 milyar doları var” sözlerinin neden yalanlanmadığını, savcıların bu sözleri ihbar kabul edip neden soruşturma açmadıklarını sorguluyor. AKP ve iş dünyası içindeki ilişkiler ağını anlatıyor: Yüce Divan’da bütün yolsuzluk suçlamalarından aklandınız. Şimdi neler hissediyorsunuz? Gelecek için planlarınız neler? Bu mahkeme benim hayatımda bir dönüm noktası oldu, diyebilirim. Kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyorum. Bundan sonra hayatımı 5 Ekim öncesi ve 5 Ekim sonrası diye ayırsam çok yanlış bir şey söylememiş olurum. Ben Türkiye’de belki de pek çok siyasiden fazla saldırıya, suçlamalara maruz kaldım. Hayatta en zor şey, insanın kendisine söylenenlerin yanlış, iftira olduğunu bilmesine rağmen bunlara karşı bir şey yapamamasıdır. Ben Türkiye’de bu çaresizliği de yaşadım. O dönemin şartları içinde bana yapılmış olan bütün suçlamalara karşı kendimi savunacak bir zemin bulamadım. arkandayım. Orayı terk etme. Hakkını kısıtlamaya devam ederlerse yarın partide basın toplantısıyla bunu duyuralım” dedi. Ertesi gün parti genel merkezinde bir basın toplantısı yaparak bu haksızlığı dile getirdi. Ben hukuka çok güvenen bir insanım. Bir ülkede hukuk olmazsa toplum düzeni bozulur. bırakmıyorlar. Dokunulmazlığın siyasetçiye ne anlama geldiğini düşünürdüm. Ben yargılanmış bir insan olarak söylüyorum. Dokunulmazlık siyasetçinin sığınacağı sığınaklardan birisidir. Onun için de hiç kimse yargılanmadan kaçmamalıdır. Bu olursa siyaset kurumu da, siyasetçi de güçlenir. Ben bunu şu anda yaşayarak öğrendim. ‘Türkiye’de hukuk devletine özlem duyuyoruz’ Bugünkü koşullar altında Türkiye’de hukuk kuralları geçerli mi? Hukuk hepimize lazımdır. İnsanın ihtiyacı olduğunda iyi, olmadığında kötü olarak düşünmemek lazımdır. Ama Türkiye’de tam bir hukuk devletinin özlemini hepimiz duyuyoruz. Hukuk tüm kurumlarıyla işliyor mu, derseniz aksaklıklar olduğunu biliyorum. Ama özellikle yüksek yargıya bu konuda saygı duyuyorum. Yüksek mahkemelerin saygınlıklarını koruduklarını düşünüyorum. Onlara güvendiğimi ifade edebilirim. Yüce Divan’a sevk edildikten sonraki ilk konuşmamda TBMM’de savunma hakkımın gasp edildiğini söyleyerek duruşma tutanakları Erdoğan’ın 1 milyar doları Kayıp trilyon davasından FP lideri Erbakan mahkum oldu. O davanın sanıkları içinde şimdi cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül de vardı. Gül o sırada milletvekili seçildi, başbakan oldu ve dokunulmazlığına sığınarak bu işten kurtuldu. Ama Cumhurbaşkanlığı sürecinde kendisine defalarca bu davadan aklanması gerektiği söylenmesine rağmen de buna yanaşmadı. Siz bu tavrı nasıl karşıladınız? Siyasetçi yargılanmaktan korkmamalıdır. İnsan haklıysa korkmaz. Bana, “O mahkeme süresince nasıl bu kadar dik durdun? Meclis’te kafa tuttun, kavga ettin. Sözünü kestirdin” diyorlar. Ben böyle davrandım. aklayacak bir mahkeme sürecini de işletmedi. Bu suçlamalara maruz kaldığım dönemde hep beni bu AKP çoğunluğunun Yüce Divan’a sevk etmiş olmasını bir türlü içime sindiremedim. İşadamı Rahmi Koç’un “Tayyip Erdoğan’ın 1 milyar doları vardır” sözlerine hiç yalanlama gelmedi. Bu nasıl iş? Büyükşehir belediyelerinde yaptıkları büyük yolsuzlukların hesabını verememiş bir takım. Dediğiniz gibi Türkiye’nin en zengin insanı Rahmi Koç, “Tayyip Erdoğan’ın 1 milyar doları vardır” dediğinde gazetelere manşet olmuştu. Herhalde Rahmi Koç’un bir bildiği vardır ki o sözleri söylemiştir. En azından Rahmi Koç’a, “Bunu niye söyledin” diye soran yok. “Öyle söylediyse herhalde bir bildiği vardır” diyen de yok. Bunlar unutuldu, gitti. Bu kadar yolsuzluk batağına saplanmış olan bir iktidarın üzerlerine bulaşmış olan bu yolsuzluk yaftasını gizlemek için o komisyonları kurarak dikkatleri başka yerlere kanalize etmeyi amaçladıklarını düşünüyorum. Çünkü yolsuzlukla özdeşleşmiş olan bir iktidar güya yolsuzlukların hesabını soruyor izlenimini uyandırarak dikkatleri başka tarafa görevli siyasiler de kendilerini sorgulamalıdır. ‘Dokunulmazlık yargıyı durdurdu’ İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Akbil yolsuzluğu vardı. Üzeri kapatıldı, gitti. Siz bunun altında yatanları çok iyi biliyorsunuz. Anlatır mısınız? Akbil yolsuzluğu elektronik dolandırıcılıktır. O süreç içinde inanılmaz işler dönmüştür. İfade verecek olan kişilerin üzerine gidilmemiştir. Adli soruşturma eksik yapılmıştır. Bu hâlâ bugünün konusudur. Çünkü dokunulmazlık nedeniyle o yargılama durdu. Burada trajikomik olan, bunun malvarlığı davasının içeriğidir. Tayyip Erdoğan benim gibi malvarlığı davasından yargılanmıştır. Malvarlığı davasından yargılanmayı şimdiki Atasay Kuyumculuk’un sahibi olan Cihan Kamer’in verdiği bir sahte faturayla oğlunun sünnet düğününde gelen altınları bozdurarak edindiğini söyleyip kurtulmuştur. Düşünebiliyor musunuz? Ülkenin Başbakanı malvarlığından yargılanıyor. Malvarlığının kaynağı olarak oğlunun sünnet düğününde getirilen takıları gösteriyor. Sahte fatura veren Cihan Kamer de şimdi Tayyip Erdoğan’ın kankası olarak Türkiye’de geziyor. Cihan Kamer, Türkiye’de Dubai Towers’ı yapmak isteyen firmayla birlikte büyük konut işine soyunan, o firmanın ortağı olan kişi. Bunun faturasını kesenin önü açılıyor, belediyedeki soruşturmasını yapan maliye müfettişleri vali oluyor, buna kenarından bulaşan herkes daha sonra âbâd oluyor. Böyle bir kişi, başka siyasileri malvarlığından dolayı yargılatıyor. Ama sonuçta 11 hâkim benim malvarlığımda hiçbir artış olmadığına oybirliğiyle karar verdi. ‘AKP’lilerin tavrı rahatsız etti’ Savunma zeminini nasıl bulamadınız? Yargılama süreci başladığında ben önce bu süreci sığınabileceğim bir liman olarak gördüm. Ben kendine güvenen ve başarmak isteyen bir insanım. Bugüne kadar olan hayat çizgimde de bunu ispatladığımı düşünüyorum. Bu kendime güvenimle bu yargılama sürecine sığınabileceğimi, kendimi ifade edebileceğimi, anlatabileceğimi sandım. Ama yargılama süreci benim düşündüğümden de çetin ve zor geçti. O dönemde medyada karşılaştığım aşırı saldırının benzer yansımalarını mahkeme sürecinde de gördüm. Özellikle soruşturma komisyonunda, AKP çoğunluğunun önünde onların şımarık, kendini beğenmiş, ne oldum delisi ve budalası olmuş tavırları beni çok rahatsız etti. Ama ben o tavırlara karşı çok dik ve net cevaplar verdim. Eğilmedim, bükülmedim, medet ummadım, hesap vermekten de kaçmadım. Bu tavrım onları çok rahatsız etti. Daha sonra TBMM’de soruşturma komisyonunun raporunun görüşülmesi sırasında ben o platformda iktidarı ele geçiren AKP azgınlığının ve buna karşı kendi haklılığımın Türk milletine sergilenmesi gerektiğini düşündüm. Haksızlığa uğradığımı söyledim, belgelerle konuştum. Daha sonra benim muhatap olduğum suçlamaların şimdi AKP döneminde de benzer uygulamalarla devam ettiğini söyledim. Bu bir suçsa herkes için suç sayılması gerektiğini, suç değilse herkes için suç olmaması gerektiğini belgelerle ortaya koydum. AKP’nin iktidar uygulamalarını sergileyen, ona tavır koyan, muhalefet eden bir duruş içine girdim. Bu onları çılgına çevirdi. ‘Küresel emperyalizmin maşası durumuna düştüler’ İnsan sünnet düğününde gelen altınlarla nasıl bu kadar zengin olabilir? Buna ancak gülünür. Bakın bu AKP, Türk siyasetinde dönüştürülmüş ve devşirilmiş bir siyasi takımdır. Bunlar daha önceki bütün siyasi fikirlerinden üç buçuk ay hapis yattıktan sonra vazgeçtiklerini söyleyerek küresel emperyalizmin maşası durumuna düşürülmüş bir siyasi takımdır. Böyle bir siyasi kadro, Türkiye’de yolsuzlukların hesabını soramaz. Kendileri böyle bir zemin üzerinde oturuyorlar. Bu tür insanların bu gibi hesaplar sormaları mümkün değildir; yapamayacakları da bellidir. Kemal Unakıtan’ın daha maliye bakanı olmadan önce naylon fatura düzenlemekten hakkında epeyce dosya bulunduğu bilgileri vardı. Bunun ardından oğullarının kaçak villaları gündeme geldi, ama hepsi şimdi unutuldu. Hakkında bu tür iddialar olan bir kişi aklanmadan nasıl maliye bakanı olabilir? Bunu herkes içine sindirdi. 2002 seçimlerinde Tayyip Erdoğan milletvekili olamayınca kendi yerine koyduğu kişi. Demek ki mutemedi. Daha sonra kendi yerine koyduğu kişiyi Maliye Bakanlığı gibi Türkiye’nin en önemli bakanlıklarından birinin başına getirdi. Özelleştirmeyle ilgili bütün ihaleleri önce Abdüllatif Şener’e bağlamıştı. Ama Şener ona dik durunca, alet olmayınca, emir alıp uygulamayınca ihaleler ondan alındı, bu mutemet kişiye bağlandı. P O R T R E ‘Savunma hakkım gasp edildi’ Buna karşılık neler yaptılar? O kadar kalabalığa karşı ben tek kişiydim. Bana inanılmaz derecede hücum ettiler. Sözlerimi kestiler. Oturdukları yerlerden laflar attılar. Sonunda da benim konuşmama tahammül edemeyip mikrofonu kapattılar. Savunma hakkımı gasp ettiler. Anayasanın 100. maddesi açık. “Bakanlar, görev süresi içindeki iş ve eylemlerinden dolayı yargılanırlar. Bu konuda savunma hakları da sınırsızdır ve sorumsuzdur” der. Yani ben istersem TBMM’de bir ay konuşabilirim. Ama benim savunma hakkımı gasp ettiler. Daha sonra dışarı çıktığımda partimizin genel başkanı Devlet Bey beni aradı. “Ben çekip kendi döneminde ve görüntülerini delil olarak olabilecek yolsuzluklara karşı KORAY AYDIN sundum. Dolayısıyla bunu bir önlem olarak dosyanın TBMM’ye iade Trabzon, 1955 doğumlu. Yükseköğrenimini Karadeniz Teknik Üniversitesi görüyor. Benim içime edilerek orada savunma sindiremediğim budur. Yani Makine Mühendisliği Bölümü’nde yaptı. Genç yaşında MHP Trabzon Gençlik hakkımı kullanmam büyükşehir belediyesindeki Kolları Yönetim Kurulu üyesi ve başkanlığı yaptı. 12 Eylül 1980 darbesi gerektiğini talep ettim. yolsuzlukların hesabını Bundan amacım, sonrasında siyasi yasakların kalkmasıyla Muhafazakâr Parti’nin kuruluş verememiş bir iktidarın biriktirdiğim AKP çalışmalarına katıldı. Daha sonra MHP’nin yerine kurulan MÇP’nin MYK bizden hesap sormaya yolsuzluklarını, AKP’nin üyeliği ve genel sekreter yardımcılığını yaptı. MHP yeniden kurulduktan sonra kalkmasını hiçbir zaman yanlış politikalarını Türk 1991 genel seçimlerinde Trabzon milletvekili seçildi. 1995’ten sonra partinin içime sindiremedim. milletine anlatabileceğim o genel sekreteri oldu. 1999 genel seçimlerinde Ankara milletvekili ve üçlü platformu bir kez daha koalisyon hükümetinin Bayındırlık ve İskân Bakanı oldu. 5 Eylül 2001’de ‘Yukarıya yayıldılar’ kullanmaktı. bakanlıktan istifa etti. Bakanlığı döneminde yolsuzluklara karıştığı Ama Yargıtay Cumhuriyet Erdoğan’ın mütevazı bir suçlamasıyla Yüce Divan tarafından yargılandı, ancak geçen ay bütün Başsavcısı, “Evet, ailenin oğlu olduğunu TBMM’de savunma hakkı suçlamalardan beraat etti. biliyoruz. Ama 1 milyar gasp edilmiştir. Ama bu doları olduğunu savunma hakkını burada yalanlamadı. O zaman sizce bu 1 milyar kullanabilir” diye itirazımı reddetti. Bu benim Çünkü verilmeyecek bir hesabım yoktu. Kendime olan güvenimden bunu yaptım. doların kaynağı ne olabilir? için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Çünkü bir Ülkenin cumhurbaşkanı iç edilmiş bir trilyon Bu iktidarın övündüğü en büyük hukuk devletinde savunma hakkının her davasından yargılandı. Partisinin genel başkanı icraatlarından biri, 1 milyar doları olan kişi şeyden kutsal olduğunu, hatta Abdullah bundan hüküm giydi. Bu konu gündeme sayısını 7’den 28’e çıkarmış olması. Tabana Öcalan’a bile savunma hakkının sınırsız getirildiğinde önce hesap verdiğini söyledi. yayılma buna derler. 28 kişiye yayılmışlar. kullandırıldığını bilen ve devlete bakan olarak Sonra, “Gerekirse hesap veririm” dedi. Daha Halka yayılacakları yerde yukarıya yayıldılar. hizmet etmiş bir kişinin savunma hakkının sonra, “Cumhurbaşkanı olmadan önce de “1 milyar doları var” diyen kişi, Türkiye’nin gasp edilip hukuk sürecinin bunun hesabını vermekten kaçmam” dedi. en büyük holdinginin patronu. Kendisinin sürdürülebileceğine hiç ihtimal vermemiştim. Ama bu sözler buza yazılan yazılara benzedi; bugüne kadar boş konuşmadığını biliyoruz. Bu unutuldu gitti. Kimse de bunu kovalamadı. sözü mutlaka bir bilgiye, bir duyuma dayalı ‘Siyaset yozlaşıyor’ Neden, sizce? olarak söylemiştir. Beni üzen, bu sözlerin Türkiye’de bir hukuk dışılık mı var? Büyük bir çoğunluğun işine gelmediği için. derinine inilmemiş, sorgulanmamıştır. Savcılar Bu bir örnek olabilir. Ya da burada yanlış O da içine sindirdi. Hiç bunlar olmamış gibi bu sözleri ihbar kabul edip ifadesine yorumlama oldu, diyelim. Ben mahkemede de gitti, rahatça Cumhurbaşkanlığı koltuğuna başvurmalıydılar. Herkes biliyor. AKP, söyledim. Siyasilerin birbirine yaptığını hiç oturdu. Bugün ülkeyi yöneten Başbakan büyükşehir belediyelerindeki yolsuzluk kimse birbirine yapmıyor. Siyasetteki kör hakkında açılmış onlarca yolsuzluk davası var. iddialarının çamuru üzerine kurulmuş bir dövüşü, inatlaşma, birbirinin ayağına çelme Bunların büyük kısmı dokunulmazlık zırhına partidir. Bu partinin dayandığı temel leş gibi takma, siyasete seviye kaybettiriyor, siyaseti sığındığı için rafa kokmaktadır. Yolsuzluk kokmaktadır. Bu koku de yozlaştırıyor. Zaten siyasiler onları alıp götürecektir. Ama bugüne kadar bu kalktı. Başbakan birbirlerine söylemediklerini iddialar halka mal edilememiştir. Bununla kendisini ‘Şener isyan etti’ Peki, neden bu ihaleler Abdüllatif Şener’den alınıp Unakıtan’a bağlandı? Bana göre Abdüllatif Şener o dönem içinde yapılmış olan yolsuzluklara, haram sofralarında atılan kahkahalara, sahte İslamcılık söylemleri arkasında paranın pulun kölesi olmuş o grubun düştükleri bataklığı cennet sanmalarına isyan etmiştir. Böyle aklı başında bir siyasetçinin birdenbire aday olmamasını aklı başında insanlar sorguladığında bu benim söylediğim cevabı bulacaklardır. Şener’in şimdiye kadar bu konularda hiçbir şey söylememesini nasıl karşılıyorsunuz? Bana göre susarak çok şey söyledi. Ben onun şu benim söylediklerimi söylemek istediğini adım gibi biliyorum. Kendisini iyi tanıyorum. Onunla iki dönem milletvekilliği yaptım. ‘Her taşın altındaki isim’ Bir de Ramsey’in sahibi Remzi Gür’le olan ilişkiler var. Erdoğan’ın çocuklarını yurtdışında Gür’ün okuttuğu söylendi. Bu da Erdoğan’ın bir zamanlar gerçekten parasız olduğunu göstermiyor mu? Bu da malvarlığı davasında ortaya çıktı. Remzi Gür olayı sahiplendi ve “Çocuklarının yurtdışında okuma masraflarını ben karşılıyorum” dedi. Eski Futbol Federasyonu İkinci Başkanı Hasan Doğan, bu Remzi Gür’ün akrabası. Cihan Kamer’le Hasan Doğan ortak. Tayyip Erdoğan’ın oğluna o gemiciği hediye eden Hasan Doğan. Hasan Doğan, Remzi Gür’ün akrabası. Remzi Gür de Erdoğan’ın çocuklarının okuma masraflarını üstlendiğini söyleyen kişi. Yani çocuklarını okuttuğunu söyleyen kişi, aynı zamanda bunlara bir de gemi hediye etmiş. Gemiyi aldıklarını söylediler. O kâğıt üzerinde. Benim külahıma anlatsınlar. ‘İhalesiz verilen işe ortak mı var?’ Bir de SamsunCeyhan boru hattının SamsunAnkara ayağının müteahhidi Ahmet Çalık var. Çalık Holding’in CEO’su da Erdoğan’ın 29 yaşındaki damadı. Buna ne diyorsunuz? O şirket bu işi Bakanlar Kurulu kararıyla ihalesiz aldı. Bir iş ihalesiz verilirse hep bir “acaba” sorusu vardır. Üstelik dediğiniz gibi Tayyip Erdoğan’ın 29 yaşındaki damadı şirketin CEO’su. Sizin bir holdinginiz olsa 29 yaşında, hiç tecrübesiz, hayatında bir köpek kulübesi bile inşa etmemiş bir insanı CEO yapar mısınız? Bunu yaparsanız ne akla gelir? Bir ilişki akla gelir. Bazıları, “Acaba bu ihalesiz olarak verilmiş işe bir ortak var da bu ortağın bekçisi olarak damat mı orada oturuyor” diyorlar. Bu, arkasına bakılması gereken bir iştir. İlişkiler ağını bir yana bırakalım da SamsunCeyhan hattının Türkiye’nin enerji çıkarlarına çok ciddi darbe indirdiğini biliyoruz. Rusya Devlet Başkanı Putin bu hatta karşı çıkarken Erdoğan’ın ısrarı onu Türkiye’ye tavır almaya itmedi mi? O ihalenin yapılış biçimiyle ilgili Putin’in çok ciddi itirazları vardı. Hatta, hatırlayın. Bir dönem ihaleyi de iptal ettiler. Ben işin geri planını çok iyi bilmiyorum. Ama karineyle yola çıkarak baktığımda, bu işin içinde bir iş var, diyorum. Bunu Türk milletinin takdirine bırakıyorum. Bu işlere kafa yorulmadı. Bu ilişkiler ağını aydınlatacak mutlaka bir şeyler yapılmalıdır. Bugün bunu yapmak mümkün olmamıştır. Ama yarın mümkün olacaktır. ‘Türk milletini enayi sanmasınlar’ Türk milletini de enayi sanmasınlar. Bütün denizcilik camiası o geminin hediye olduğunu söylüyor. Bu nasıl bir ilişkidir? Remzi Gür elektrik dağıtım ihalelerine katılıyor. Enerji dağıtım ihalelerine de katılacağı söyleniyor. Her taşın altından bunlar çıkıyor. CUMHURİYET 12 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle