19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 EKİM 2007 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr Bir bilinmeze yolladık Aysel’i... A ylardır beynimin içinde, ama elim varmıyor, bir türlü yazamıyorum Aysel’i... İsveç’e ilk geldiğinde küçücük bir kızdı. Ne çabuk büyüdü, ne çabuk dinci örgütlere katıldı, ne tez yitti... Babasıyla oturma ve çalışma iznini aynı tarihlerde almıştık. Osman ve Kenan’ı da yanımıza alarak işsiz dolaştığımız günlerden sonra ben evlendim, onlar Türkiye’deki eşlerini ve çocuklarını getirdiler. Aysel’i, annesi ve ağabeyiyle birlikte geldiklerinde havalimanında karşıladık. Bir eliyle rüzgârda uçuşan saçların tutmaya çalışırken diğer eliyle annesinin eteğine yapışmıştı. Önce o koştu babasına doğru. Ancak, babası “Oğlum!” diyerek iki adım geriden gelen erkek çocuğuna açtı kollarını. Aysel’in küçücük elleri boşlukta kaldı. Sanki içimden bir tel koptu o an, Aysel’in gözlerindeki hüznü de ilk o zaman yakaladım. Büyük kızım Ceren doğduğunda hastaneye ilk koşanlar arasında o da vardı. İsveç’e başı açık gelen annesi örtündü. Sonraki yıllarda da, kızımın en iyi arkadaşı Aysel’i, Ortadoğulu ve Afrikalı radikal olmuştu. Bize oturmaya geldiklerinde saç İslamcıların kurduğu bir dernekte fırçasını alır, “Amca, saçlarımı ör!” derdi. Kuran kursuna yazdırdılar, o da örtündü. Lüle lüle saçlarını ortadan ikiye ayırır, Babasına kızdım: “Bak, çocuk okulda belik şeklinde örerdim. Bazen nazlanır, başarılı, bırak okusun. Böyle yerlere “Aman Aysel, bıktım senden, git gönderip zihnini bulandırma!” yengenle annen örsünler dedim. “İnsanın dinini öğrenmesi saçlarını!” dediğimde dökülen MALMÖ kötü mü? Buralarda dinimizden dişlerinin arasından güler, “Ama başka tutunacak neyimiz var” amca, onlar senin kadar güzel dedi. Aysel’in örtünmesinde ne örmesini bilmiyor ki!” derdi. sakınca varmış.. Hiç olmazsa Babası da lafa karışırdı: “Kızım, başkalarının kızları gibi amcan köyde kuzu güderken ALİ HAYDAR diskolara gitmez, kötü arkadaş kızların saçlarını örerek NERGİS gruplarından uzak dururmuş... öğrenmiş bu saç örmesini...” Ailece yediğimiz, içtiğimiz ayrı Ve sancı üç, dört yıl önce başladı! gitmezdi... Ayrıştırdılar bizi... Aysel, İslamcı derneğe gide gele Somalili bir Önce, tıpkı misyonerler gibi, ellerinde erkek arkadaş edinmişti. Çocuk, Suudi Kuran’la dolaşan sakallı, takkeli, beyaz uzun Arabistan’da din eğitimi almıştı. Aysel, entarili adamlar türedi. Bizim evin bodrum onunla evlenmekle kalmayacak, birlikte katındaki bir dairede toplanarak “Hu!” Suudi Arabistan’a da gidecekti... Annesi çekmeye başladılar. Sonra, Aysel’in, saçını, başını yoldu. Babası yerden yere vurdu kendini, ama faydası yoktu. “Bir de sen konuş, belki senin sözünü dinler!” dediler. Karşımdaki Aysel, tanıdığım Aysel değildi. Yaz sıcağında, ayak uçlarına dek uzanan kapalı giysiler içindeydi. Gözlerindeki o çocuksu hüznün yerini inatçı bir kararlılık almıştı. Uzun süre ne söyleyeceğimi bilemedim. Sonra, bir yerden lafa başlamış olmak için: “Anımsıyor musun Aysel, küçükken saçlarını hep bana ördürürdün!” dedim. Artık bana o saçlarının bir telini bile göstermemek için sıkı sıkı örtmüştü. Gözlerini bir noktaya sabitleştirdi, sözü fazla dolaştırmadan konuya girdi: “Ne burada, ne de Türkiye’de İslam gerçek anlamıyla yaşanıyor. Ben Suudi Arabistan’a gideceğim, orada Kuran’daki İslamı yaşayacağım” dedi. Sonra, sanki bilinçaltında sakladığı gizli yarasını açığa vurdu: “Kötü mü olur, benden kurtulur, biricik oğullarını doya doya severler işte!” Bir anda çocukluğundaki Aysel’e dönmüştü yeniden. Aysel, bir sabah eve kısa bir veda mektubu bırakarak gitti. Dağa giden Kürt kız kardeşlerden sonra, Aysel’i de dinci örgütlere kaptırmıştık. Annesi hastalandı, babası kalp ameliyatı geçirdi. Aysel’den beklenen telefon aylar sonra geldi. İyiydi, rahattı. Terör örgütlerine bulaşmamıştı. Ama geriye de dönmek istemiyordu. “Şimdilik bu kadar” diyordu. Bulunduğu ortam rahat konuşmasına uygun değildi, belki sonra yine arardı... Neredeyse üç yıl olacak, Aysel’den yeni bir haber yok. Hafta sonlarında evde bunaldığımda alır başımı parklara giderim, oynayan çocuklara takılır hep gözlerim. Ceren’le onu parkta salıncağa bindirdiğimde, “Amca, hep kızını sallıyorsun, beni çok az salladın ama!” diyerek cıngar çıkarırdı; anımsarım... Ne zaman salıncakta sallanan bir çocuk görsem yüreğim yanar! İşte böyle, gurbet içinde gurbetliktir bizim yaşadıklarımız. [email protected] Frankfurt Kitap Fuarı’ndan sürpriz mi çıkar? ltın sonbahardayız. devlet çıkarılmasını öneren Ölümünü erteleme “neoliberal demokrasi”, umuduyla geldiği daha doğrusu emperyalizm, bu kenti o şaşırtıcı sonbahar bu anahtarı gerektiği yer ve yapraklarıyla aklına zamanda kullanmaya yapıştırıp İstanbul’a dönen meraklı olmasıyla biliniyor. ve 1933’te ölen Ahmet Katalan edebiyatı, bu Haşim’in Frankfurt’unda. nedenle, bundan böyle Burada artık sadece paranın herkesi rahatsız edebilecek borusu ötüyor. Avrupa’nın bir potansiyeli temsil mali başkenti Frankfurt, ediyor. İyi de, bu, bizim Main Nehri kenarındaki gibileri rahatsız eder mi? tuhaf yalnızlığını Bir dil ve bir edebiyat, kalabalıklaştıran konuklarla elbette aydını rahatsız baş başa yine bu hafta. etmez. Aydınlanmanın Eh, kolay değil, 59 yıldır jakoben mirasını süren bir alışkanlık duruyor üstlenenleri hiç etmez. önünde: Uluslararası Çünkü diller serpildikçe Frankfurt Kitap Fuarı. insanlığımız da serpilir. Kent, çoğu yine incir Ama kendi başına, çekirdeğini doldurmayan müdahalesiz, daha açığı “entel” toplantılarıyla “sol”suz bırakılırsa, ağırlığını duyuracak ve bu neoliberal yol, ülkeleri “kültür ticaretiyle” yıkıma da götürür. cirosunu katlayacak. Böyle çağrışımların altında 1014 Ekim arasındaki ve arkasındaki asıl oyuna, birkaç günde kente hadi adıyla sanıyla kitaplı bir kalabalık analım, emperyalizmin damgasını vuracak. oyunlarına, gerekli tepki Peki, bu kalabalıktan bir ve yaratıcı yanıtlarla tepki şey çıkacak mı? Bunu pek vermedikçe, sürüklenen bilen yok. Daha önceki, sonbahar yapraklarından ödüle boğulan Yaşar farkımız kalmayacak. Kemal ve Orhan Biliyoruz. Frankfurt, Pamuk’lu yıllarda da, farkında olmadan, bir Türkçe ve Türkiye için şeylerin gizlenmesine tartışmalara neden olmuştu yardımcıdır artık. belki ama, sonunda bu Önümüzdeki yıl bu işlerden kimse bir şey uluslararası kitap anlamamıştı. Kent, etkinliğinin onur konuğu sonbaharlarındaki altın Türkiye ve Türkçe yaprak edebiyat. yağmuruna F R A N K F U R T 2010 yılında da rağmen o koyu İstanbul yalnızlığını Avrupa’nın sürdürmüş, kültür sadece kitap ve başkenti olarak bağlantılı etkinliklere sektörlerdeki sahne olacak. OSMAN ÇUTSAY ticaret Peki, canlanmıştı. önümüzdeki Cirolar şişince, insanlar 10 yılda Türkiye’ye ortada bir şey var Frankfurt’tan bir sürpriz sanabiliyor. fatura çıkarılmayacağına Fakat bu yıl yine de önemli. dair garanti mi var? Fuarın onur konuğu İspanya’nın Katalan edebiyatı çünkü. kuzeydoğusundaki zengin İspanya, 1991’de “konuk bölgenin ardından, diyelim ülke” idi. 2007’de onun on yıl sonra, Türkiye’nin yerini Katalan edebiyatı en yoksul bölgesi ve alıyor. Katalanlar ve 12 Eylül’ün yasakladığı Katalanca sadece bir dil, Kürtçe, bu fuarın İspanya’da yaşamıyor, ama “onur konuğu” ilan ağırlıklı olarak İspanya’nın edilirse ne olur? Faşist kuzeydoğusundaki bu Franco gibi tepkilere zengin “bölge” fazlasıyla hazır cahil katillerin kol çağrışım yüklü. Yani gezdiğini biliyoruz sahnede Dali, Miro, Türkiye’de de, ama böyle Gaudi’leriyle ve bir de bir “emrivaki”nin asıl Ronaldinho’lu futbol anlamını çözemeyecek takımıyla Avrupa’yı kadar kültür ve siyasetten büyüleyen Barselona nasipsiz miyiz? durmuyor. İşin içinde Bağdat doğumlu ve “edebiyat” var. Türkçeyi doğru dürüst Ortalık yine buram 12 yaşından sonra buram politika kokuyor. öğrenebilmiş, ama o Katalan kültürünün böyle muhteşem Türkçesiyle de bir bağımsızlıkla bir kültür modern Türk şiirinin üç etkinliğine damga vurması, kurucusundan biri olmuş herhalde bazı İspanyolları Ahmet Haşim, Main çok mutlu etmemiştir. Nehri’nin kıyısındaki bu Katalanca, faşist İspanya’da tuhaf kentte 75 yıl önce yasaktı. Malum, Avrupa’da ölüme çare aramıştı. ve dünyada, “kendi Bulamamıştı. Biz de Katalanlarıyla” yaşamaya bulamayız. Frankfurt, çalışan birçok ülke var. bir de böyle üzerimize Neredeyse her şiveden bir geliyor. Bir tuhaf geliyor. Hayat boyu ‘tek tip plaka’ Batasuna yönetiticileri tutuklandı İspanya’da Ulusal Mahkeme Hakimi Baltasar Garzon, geçen perşembe düzenlenen operasyonda gözaltına alınan 23 kişi arasında bulunan, yasa dışı Batasuna partisinin üst düzey 2 yöneticisinin tutuklanmasına karar verdi. Batasuna partisinin 16 yöneticinin ve ETA yanlısı 7 kişinin gözaltına alındığı operasyon sonrasında savcılığın talebi üzerine Batasuna’nın üst düzey yöneticilerinden Joseba Alvarez ve Oihana Agirre tutuklandı. Hakim Garzon, basına yaptığı kısa açıklamada, “Batasuna’nın faaliyetleri, terör örgütünün faaliyetlerinin bir parçası” derken, Alvarez ve Agirre’nin, ETA’nın terörist faaliyetlerine destek vermek, terör örgütünü yüceltmek ve mahkum olan teröristlere yardım etmekle suçlandıkları bildirildi. Bask bölgesindeki Bilbao ve San Sebastian kentlerinde ise Batasuna yanlısı yüzlerce kişi sokaklarda protesto gösterisi yaptı. Olaysız geçen gösterilerde, gözaltındakilerin serbest bırakılması, ETA üyesi mahkumlariçin genel af çıkartılması istendi. (AP) A 30 Göl kıyısında, yaşanacak bir kent S Caddelerini alışverişe çıkmış, ağına bak başörtüsü, türban, cüzdanları kredi kartı dolu soluna bak çarşaf, karşında kalburüstü yabancılar dolduruyor. servi boylu Afrika güzeli. Tarihi yapıların sıralandığı sokaklar, Cenevre’ye gelen bol para harcamadan dönmüyor. Sadece caddeler cıvıl cıvıl. Vitrinler kolye, varlıklı Araplar, Afrikalılar, küpe, yüzük, kol saati dolu. Altın, Asyalılar çıkmıyor karşınıza platin, gümüş... Camekânlarda dükkânlarda. Bu göl kıyısı kentine dünya markaları, pırıl pırıl, ışıl ışıl. bir taş atımı ötedeki İtalya’dan, Onlara bakan insanların gözleri de. Fransa’dan günübirlik uğrayanlar da Ara sokaklarda butikler, antikacılar. az değil. Kimi otelde, lokantada Şarküteri dükkânlarında peynirin, kulağınıza İstanbul Türkçesi de salamın, jambonun kırk çeşidi. geliyor. Cenevre’yi yabancılar İtalyan, Fransız, İsviçre şarapları sadece Leman Gölü kıyısındaki iştah kabartıyor... Salına salına güzel konumu, şıklığı, yürüyorlar siyah giysili kadınlar. Kocaman C E N E V R E Akdeniz kentlerini anımsatan yumuşak göbekli, kara sakallı iklimi nedeniyle erkekleri iki adım önde. sevmiyor. Sayısız özel Peşlerinde yaramaz, banka da insanları şımarık çocukları. Cenevre’ye çekiyor. Filipinli çıtı pıtı bakıcıları En gözdeleri, İsviçre’nin ellerinden tutmaya AHMET ARPAD diğer kentlerinde de çalışıyor. Arabistan şubeleri olan Arab yarımadasının insanları Bank ile Faisal Private Bank… dolduruyor Cenevre’nin kibar Leman Gölü kıyısına, Rhone ile caddelerini, şık lokanta ve Avre ırmakları arasına ilk yerleşim kafelerini, kocaman odaları göl İÖ 2500’de olmuş. Geneva da manzaralı otellerini. Sadece onlar İÖ 500’de kurulmuş. Cenevre şöyle mı? Kırk milletten insan çıkıyor bir uğranacak kent değil. Buralarda karşınıza, Fransız İsviçresi’nin bu en az 23 gün kalmak gerekiyor, seçkinler kentinde. 250 alışverişin ötesinde gidilecek, enternasyonal kuruluşa ev görülecek daha çok şey var. sahibeliği yapan 180 bin nüfuslu Kıvrıla kıvrıla yükselen dar Cenevre’de yaşayanların üçte biri sokaklarda yürüyüp kente tepeden yabancı, 150 ülkenin insanı var bakan kocaman Saint Piyer burada. Kozmopolit bir kent. Katedrali’ni gezmeli, gölgesindeki küçük kafelerde, şirin lokantalarda oturmalı, Plain Palais’de kurulan bitpazarında zaman öldürmeli, kentin az ötesindeki, rengârenk cici evleri ikişer üçer katlı tarihi Carouge mahallesinin dar sokaklarını arşınlamalı. Kocaman ağaçların gölgesindeki küçük alanlarda bir sıraya oturup dinlendikten sonra yine Cenevre’ye dönmeli. Rhone Irmağı’nın kenarında masaları beyaz örtülü şirin lokantalar iştah açıcı, huzur verici. Leman Gölü’nün çevresinde yapılacak romantik yürüyüşler dinlendirici. Gölde yüzen ördekler, kuğular, Quai du MontBlanc’dan peş peşe demir alan bembeyaz gezinti gemileri… Jardain Anglais’den kalkan, Nyon’a, Yvoire’a, ta Lozan’a uzanan yüz yıllık yandan çarklılar. Gölün içinden suları 140 metreye fışkırtan dev fıskıye. Ötelerde Parc Le Grange, Parc des EauxVives… Yazdan kalma bir gün mutlu edici. Gustave Ador, göl kıyısında kilometrelerce uzanan ağaçlıklı geniş bulvar. Koşanlar, gezinenler, bisiklete binenler. Yat limanından yelken açan kar beyazı zengin tekneleri. Yeşille mavinin arasında doğa güzelliği, refah ve huzur. www.ahmetarpad.de Eylül Pazar Fransa’da bugün kullanılan günü Fransız sistemin ise yaklaşık yarım İçişleri yüzyıllık bir geçmişi var. Bakanlığı internet l Ocak 2009’da başlayacak sitesinden duyurulan bir uygulama bir anlamda habere göre, 1 Ocak toplumda küçük bir devrim 2009’dan itibaren bütün yaratacak. Ouest France motorlu taşıtlar için hayat gazetesinin Pazar ekinde boyu “tek tip plaka” açıklanan bir araştırmanın uygulamasına başlanacak. sonuçlarına göre, Önlem ülkede kayıtlı Fransızların yüzde 64’ü bu 36 milyonun üstünde gelişmeden hiç memnun motorlu araç sürücüsünü değil. Özellikle de kadınlar ilgilendiriyor. ve taşrada yaşayanlar. Bakanlık, pratik amacı Kadınların yüzde 67’si, “Tüketicilerin resmi taşralıların da yüzde 70’i işlemlerini basitleştirmek, karşı çıkıyor. Erkeklerin vasıta kayıtlarını daha yüzde 61’i yeni plakadan kolaylaştırmak ve yeni memnun kalmadıklarını bir elektronik sistemi söylerken bu oran yürürlüğe koymak” Parislilerde yüzde biçiminde özetliyor. 51’e kadar düşüyor. Bir otomobilin resmi Ama kim ne derse desin, kimliğinin açık yüzü hükümet 40 milyonu aşkın diyebileceğimiz plakaların motorlu taşıtın kayıtlı doğuşu neredeyse olduğu bu alanda köklü otomobilin tarihi kadar bir değişiklikte kararlı. eski. İlk plakalar atla Her yıl yaklaşık 3 milyon çekilen arabalardan yeni vasıta trafiğe motorlu taşıtlara geçişin girerken 6 milyon araç e1 yaşandığı 19. yüzyıl değiştiriyormuş. 13 milyon sonunda Avrupa’da yeni işlem düzenleyen görülüyor. Paris Valiliği resmi makamlar ellerinde 14 Ağustos 1893’te 150 milyon dosya yayımladığı bir genelgeyle olduğunu ileri sürüyorlar. bütün motorlu taşıt 5 yılda tamamlanması sahiplerini arabalarının sol öngörülen bu değişim kenarına adını, adresini ve sürecinin 1 Ocak’ta izin numarasını açık başlayacak ilk aşamasında bir biçimde içeren bir önce yeni arabalar ve tüm plaket koymaya motorlu çifte çağırıyor. 1900 tekerler “tek tip PARİS yılında Lyon’da plaka” alacaklar. halka açık bir 1 Mart’tan parkın, “Parc de itibaren satış Tete d’Or” veya taşınma içinde dolaşan nedeniyle arabaların değiştirilmesi UĞUR HÜKÜM kaldırdığı toza gündeme gelen şiddetle itiraz vasıtaların kimlik edilmesi üzerine park ve dolayısıyla plakaları idaresi arabalara geçici değişecek. 1 Haziran’da plakalar vermeye başlıyor. başlayacak son aşamadaysa Bu uygulama, 1901’de 1 Ağustos’tan önce geri Fransa’nın tümüne kalan vasıtaların hepsi yeni genelleniyor. Ülke çapında plakalarına kavuşacaklar. bilinen ilk uygulamaysa Diplomatik, askeri, Hollanda’da görülüyor. güvenlik gücü gibi çok özel 1898’de ortaya çıkan ilk kurumlar olmadığı sürece, plakaların üzerinde sadece sıradan vatandaşlara ait bir numara bulunuyormuş. araçların ön ve arka Bir yılda 1’den 168’e plakaları sadece beyaz ulaşılmış. Hollanda 15 renkte olacak ve “AA123Ocak 1906’da numaralama AA” modelini izleyecekler. sistemini modernleştirmeye AB standartlarına uygun karar verdiğinde son olarak hazırlanacak plaka numara 2065 rakamını 7 karakterli olup kronolojik taşıyormuş. Fakat örneğin, sıralamayla dağıtılacak. daha 1901 yılında ABD’nin Taşıt istediği kadar el ve New York eyaletinde yöre değiştirsin, yaşadığı başlayan ilk uygulamayla veya Fransa dışına birlikte federal devlet her çıkmadığı sürece plakası eyaletin kendi numarasına değişikliğe uğramayacak. sahip olmasını öngörmüş. Yetkili makamlar özlem Sonraları her ülke kendine çekenlere, nereli özgü plaka sistemi olduklarını ille sergilemek geliştirmiş. Örneğin Fransa, isteyenlere ufak bir aralık İngiltere, İtalya gibi kapı bırakmışlar. ülkelerde her vasıtaya İsteyenler plakaların sağ sahibinden bağımsız bir yanındaki AB rumuzunun numara verilirken ABD, simetrisine, AB simgesini Belçika, İsviçre ve aşmayan boyutta yerel benzerlerinde plaka kimliklerini belirten bir numarası araba sahibinin işaret, logo veya yazı adına özel verilir olmuş. ekletebilecekler. Hadi yine Bazı sistemlerde taşıtın sembolik de olsa bölge, el veya yöre değiştirmesine kent şovenizmine gün göre de plaka numarası doğdu. Hayat boyu değiştirme zorunluluğu “tek tip” olmaya devam getirilmiş. edilebilecek... CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle