25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 2006 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Cepheden Mektup!.. O. Doğu SİLÂHÇIOĞLU 9 Eylül 1922 / İzmir en; nefer Seyit... Ahmet oğlu, 1310 Nevşehir/İğneli doğumluyum... 18 yaşındaydım, cepheye koştum; 328’de Balkan Harbi’nde, ‘‘23’üncü Fırka Koşulu Topçu Taburu’’nda; şıvgarda, çengelde, dipte, yular tuttum. ‘‘Kumanova’’da cephe bozulunca kayışları kesip topları ayırdık; tekmil batarya at binip topluca menzile kaçtık. ‘‘Metroviçe Bolatin Köyü’’nde esir düştüm; ilk kafileye yazdılar; yirmi birinci gün sonunda Çatalca’ya ulaştım!.. 330 nihayetinde, ‘‘Harbi Umumi’’de, ‘‘Kafkas Kolordusu’’nda ‘‘Ağırlıklar Kolu’’nda yedekçi oldum. ‘‘Allahuekber Dağı’’nda gece yürüyüşündeydik; tipiden göz gözü görmez olmuştu; rüzgâr vurdu bağrıma; ‘‘Zivin’’ mevkiinde şehit düştüm... Ben donmuşum, toprak donmuş, kazamadılar; aylarca kar altında kaldı bedenim; baharda cemre vurunca toprağa; çift süren bir sabanın mahmuzuna takıldı kemiklerim... 331’de, ‘‘Sarıkamış’’tan ‘‘Çanakkale’’ye koştum. Gelibolu sırtlarında yedi düvelle boğuştum. ‘‘Arıburnu’’ sahiline çıkmıştı düşman; ‘‘Kocaçimen Tepe’’ye doğru ilerliyordu; savunmada birden insicam kayboldu! ‘‘Yarbay Mustafa Kemal’’ en öne geçti! Bize taarruzu değil, ölmeyi emretti! 57’nci Alay’la hücuma kalktık; düşmanı ‘‘Conkbayırı’’ yarlarından attık. Muharebeyi kazandığımız işte o an’dı!.. Alaydan sağ kalan kimse olmadı... Ol bapta ve herhalde emir ve ferman Hazreti Veliyyülemir, Velîihsan Efendimizindir! Ve de Almanya ile ittifak âlimenfaatimizdir! Alnımıza bir kez yazılmıştı ya, bilmediğimiz topraklarda hiç uğruna can vermek; cepheden cepheye koştuk yeniden; vagonlara doldurulduk hepimiz; yetmemişti zahir çektiklerimiz; sonradan duyduk ki; vardığımız yaban el, nerde olduğunu bile bilmediğimiz bir toprakmış: ‘‘Galiçya!..’’ Çapsızlık TÜRKÇEDE ‘‘bilgi ve beceri yetersizliği’’ anlamına gelen ‘‘çapsızlık’’ sözcüğünün her iki geometri alanında da geçerli sayılabilecek ‘‘çap’’ kökeninden oluşturulmuş olması ilginçtir. Aynı sözcüğü daire ve küre için kullanabildiğimiz gibi yerel politikada da, küreselleşmiş dünyada da kullanabiliyoruz. Kimi belediye başkanlarının çapı bir kenti ya da kasabayı yönetmeye yetmiyor, kimi o alanda başarılı olduğu halde dışa uzanıldığı zaman yetersiz kalıyor. En iyi örnek, galiba şimdiki Başbakan. Yetmiş küsur milyonluk Türkiye’yi yönetmek, 12 milyon nüfuslu da olsa İstanbul gibi bir kenti yönetmekle aynı şey değil. Ama, yine de bunun hayli önemli bir deneyim olduğunu düşünebilir ve Sayın Tayyip Erdoğan’ın kişiliğinde denenen girişimin başarılı sonuç vermesini bekleyebilirdiniz. Nitekim, dünyada bunun çeşitli örnekleri var. e yazık ki, deneyim iyi sonuç vermemiş, ülke yönetmek ve bunu dünya koşulları ortasında becermek, öyle görünüyor ki, eski ‘‘belediye başkanı’’nın çapını aşmıştır. Son günlerdeki sinirlilik ve sözcük seçimindeki başarısızlık bunu gösteriyor. Oysa, başlangıçta çiçeği burnunda bir başbakanın Avrupa başkentlerinde fırtına gibi esmes,i birçok köşe yazarımızı aşka getirmiş, hakkında övgüler düzülmesine yol açmıştı. Şimdi ise, başkalarının Yakındoğu planları önünde sürüklenen ve kendi halkının dertli insanlarıyla bile uygun tonda konuşmakta güçlük çeken bir başbakan karşısındayız. slına bakarsanız, konu, kişisel durumların da ötesinde, yanlış bir kavramlaştırmanın, ‘‘seçilmişleratanmışlar’’ ayrımının geçersizliğini gösteriyor. Çoğu zaman, ‘‘atanmışlar’’ diye küçümsenen ve genellikle politikacılara göre alt düzeyde değerlendirilen insanlar o mevkilere uzun çabalarla ve başka türden ‘‘seçiliş’’lerde olgunluk kazanarak geliyorlar. Seçimlerden seçilerek gelen bir başbakanla atamalarla değerlendirilerek gelen bir Genelkurmay Başkanı’nın şehit aileleri konusundaki davranış biçimleri arasındaki fark bunun açık göstergesi olmadı mı?.. B N A Galiçya’da siperdaşım Ömer oğlu Bedir’di; Bedir 332’de ‘‘Oramar’’dan Galiçya’ya sevk edilmişti... Van’dan yola koyulan Bedir; Anadolu’yu, Rumeli’yi, Balkanlar’ı bir baştan bir başa çarığıyla yürüyerek geçmişti!.. Şimdi Bedir nerdedir, diye soran olursa; onu orda bıraktık; ‘‘Krakov’’da, ‘‘Rakoviçki Mezarlığı’’nda... Hayvan terkisinde uykusuz geceler; aş kabında soğuk arpa çorbası; o da yoksa kırık buğday kavurması; boğazımıza sokulmuştu kimi eller sanki kopası kırılası... Çamurun üstüne bir parça ot serip, bir beylik üzerinde günlerce yattım; dost bildiğim Alamanın peşinde, bir dilim ekmeğin derdine düştüm; 333’te ‘‘ha!’’ dediler, ordan da ‘‘Süveyş’’e koştum... ‘‘Kanal’’da gece soğuk olurdu; fırtınada kum sarardı her yeri; gündüz güneş yakardı, alevin yaktığı gibi örste demiri!.. Yâd ellerde ehli keramın derdine düşmüşüz; dilimizde ‘‘Medine Marşı’’; çığırıyoruz hep birlikte, inletiyoruz göğü yeri: ‘‘Ölürüz de vermeyiz Peygamber’in kabrini...’’ Aç kaldık, susuz kaldık yetmedi; sırtımızdan girdi Arap’ın, ‘‘cembiye’’ dedikleri eğri boyunlu hançeri... ‘‘Elbire Ramallah’’ta, ordugâhta sıtma oldum. Kinin yoktu; ateş içinde geçerdi geceler; köyümü sayıklardım titrer dururdum! ‘‘BirÜs Sebi’’de; İngilizin topçusu başlayınca ateşe, üstümüzde paralandı bir atım; koluma saplandı bir şarapnel parçası; Akhisar tütününden yarama bastım; bir eski çaputu üstüne sardım; daha şifa bulmamıştı yaram; doğrulup yeniden yollara düştüm... Tebaamız Arap’ın ihaneti tarifsiz; altın bilirdi dişlerimi; kasaturayla sökerken kırdı çene kemiklerimi! Zulmünden kurtulmak için çaresiz kaldım; varıp irademle İngilize teslim oldum; ‘‘düşmanımdır’’ demedim; insafına sığındım... ‘‘Seydi Beşir Kampı’’nda, kayıtta, sırtıma 1044 numarayı damga ile vurdular; yeniden esir oldum. 334’te ‘‘Mütareke’’ imzalandı; ‘‘Musul’’da kaldım. Kol geziyordu tifüs, salgından kurtulamadım; kireçlendi bedenim, toplu mezara atıldım... ‘‘İstiklal Harbi’’nde ‘‘kalk!’’ dediler dirildim, yeniden doğdum. 920’de ‘‘Kuvayı Milliye’’de çeteci oldum. ‘‘Düzce’’de, ‘‘Hendek’’te tenkile koştuk. ‘‘Geyve Boğazı’’nda yolları kestik. Çerkez Ethem başkaldırmış dediler; ‘‘Muntazam Ordu’’nun safına geçtik. Yunan göz koymuştu Anadolu’ya; ‘‘Mustafa Kemal’’’in ardına düştük. ‘‘Sakarya’’ günlerce kıpkızıl aktı; müdafaa hattımız birden yarıldı; 921’in 13 Eylülü’ydü; düşmanı satıhta güç bela tuttuk!.. ‘‘Genel karşı taarruz’’a karar verildi; ‘‘Süvari Kolordusu’’ teşkil edildi. 2’nci Fırka, 4’üncü Alay, 4’üncü Bölük’te manga neferi oldum. Binbaşı Reşat Bey Alay Kumandanımız. Kumandan Muavini Şerafettin Yüzbaşı. 26 Ağustos ‘22 sabahı ‘‘Büyük Taarruz’’da; sırtımızda mavzer, elimizde kılıç, atlarımızın nefesi tutuk; ağızlarında ve soluk zincirlerinde köpük; dizginlere yapışmış gibi ellerimiz; kimimizin çizmesinde kalmamış topuk; olanlarla hayvanları mahmuzladık; zifiri karanlıkta kanatlanıp ‘‘Ahır Dağı’’ üzerinden ‘‘Sincanlı Ovası’’na uçtuk. Ağustosun 30’unda, önünde durulmaz sel olduk coştuk. ‘‘Dumlupınar’’dan düşmanı ezerek geçtik. On dört gün on dört gece, üzengisiz at üstünde, hiç durmadan dinlenmeden Akdeniz’e doğru koştuk. 9 Eylül sabahıydı güzel İzmir’e kavuştuk... Halkapınar Köprüsü’nden dörtnala geçtik. Öncü öncüsündeydik ateş içine düştük; cefakâr atlarımızla fani dünyadan göçtük... Ruhumu henüz teslim ettim!.. Daha soğumadı bedenim!.. Biliyorum gün gelecek yok olacak kemiklerim... Ama vatan borcumdu; ben yerine getirdim! Ve artık müsterihim!.. Toprağın altındayım şimdi; Bayraklı’da, İzmir’de!.. Ben, Nevşehir İğneli köyünden Ahmet oğlu Nefer Seyit; Antalya Kızılsaray köyünden Ömer oğlu Hakkı Çavuş; ve Akşehir Hamit köyünden Bekir oğlu Mehmet Çavuş’la birlikte... Dördüncümüz hemşerim nefer Ahmet’ti; yaralıydı; bizden sonra hastanede can verdi...Bugün emanetim karım dul, çocuklarım yetim! Olsun!.. Onlar yoksul ama hür yaşıyorlar!.. Ben helal ettim hakkımı sana! Sen de helal et memleketim!.. PENCERE Garip Şeyler Gırgırı... Garip şeyler oluyor... Dışişleri Bakanlığımız açıkladı: ‘‘ Afganistan’da terörle mücadele için NATO Türkiye’den ek asker istemedi...’’ Ama Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ne dedi: ‘‘ NATO ek asker istedi...’’ Allah Allah.. Büyükanıt ayrıca ekledi: ‘‘ Tek asker bile gidemez, böyle bir şeye gerek yok!..’’ ? Evet, garip şeyler oluyor... Genelkurmay Başkanı Büyükanıt nasıl Genelkurmay Başkanı oldu?.. ‘İyi saatte olsunlar’ın engelleme çabaları boşa çıktı... Önce, üzerinize afiyet, Van’da bir savcı Büyükanıt’ın ayağını kaydırmak için uğraştı... Sonra Ankara’da, iktidar çevrelerinde, birtakım ‘faaliyet’ tezgâhlanmaya başladı... Fis fis kos kos bulutları ortalığı sardı... Cumhurbaşkanı Sezer baktı ki olmayacak, duruma müdahale etti, yasal koşulların başına dincilerin çuval geçirmesini engelledi... ? Ama iş bitmedi... Fis kos medyada sürdü... Güya giden Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök daha demokrat idi... Büyükanıt değildi.. Fis fis.. Kos kos.. Ancak Genelkurmay Başkanlığı devri teslim töreninde Orgeneral Büyükanıt’ın konuşmasında bir sözcük geçti... Neydi o?.. Sevr!.. Buraya bir mim koyun!.. Türkiye Cumhuriyeti ordusunun en üst düzeydeki görev devri tesliminde, eski deyişle dile getirelim, ‘‘Sevr kelimesi telaffuz edilmişse’’ bu iş çocuk oyuncağı değildir... Herkes pür dikkat kesilmeli!.. ? Garip işler oluyor... Afganistan’daki terörle mücadele için NATO Türkiye’den ek asker istedi... Lübnan’da terör mü var?.. Türkiye’den asker isteniyor... Afganistan’da terör mü var?.. Türkiye’den asker isteniyor... Oysa terörün daniskası bizde!.. ? Peki, biz neden susuyoruz?.. Birleşmiş Milletler Barış Gücü asıl bize gerekmez mi?.. NATO güneydoğuya asker yollasın... AB neden küçük parmağını kımıldatmıyor?.. Şimdi Lübnan’a asker yollayan Avrupa devletleri bize neden destek askeri güç sağlamıyorlar?.. Garip bir durum var ortada!.. Terör tehdidi altında bulunan ve her gün evlatlarını bu yolda kaybeden Türkiye’ye kimse aldırmıyor, dönüp bakmıyor bile... ? RTE de bir garip kişi... PKK ile uğraşacağına bizim şehit aileleriyle uğraşıyor... Böyle Başbakan düşman başına mı?.. Dostlar başına mı?.. İSTANBUL CUMOK’TAN İZMİR’İN KURTULUŞ GÜNÜNE KUTLAMA 1915’TE ÇANAKKALE’DE YENDİK, YİNE YENERİZ. 1919’DA SAMSUN’A ÇIKTIK, YİNE ÇIKARIZ. MİLLİ MECLİS’İ 1920’DE KURDUK, YİNE KURARIZ. EMPERYALİZMİN UŞAKLARINI SAKARYA’DA DURDURDUK, DUMLUPINAR’ DA YENDİK, YİNE YENER, VE GENE BİR BAŞKA 9 EYLÜL SABAHI İZMİR’DE YENİDEN DENİZE DÖKERİZ. DÖKECEĞİZ... BU KEZ TÜM EMPERYALİSTLERİ VE İŞBİRLİKÇİLERİNİ GÜZEL YURDUMUZA GERİ DÖNEMEYECEKLERİ VE ULUSUMUZUN BAŞINA BELA OLAMAYACAKLARI BİÇİMDE KESİN OLARAK DENİZE DÖKECEĞİZ. YAŞASIN BAĞIMSIZ DEMOKRATİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ! CUMOK CUMHURİYET OKURLARI İSTANBUL CUMOK İzmir CUMOKADD DUYURUSU Onurlu halkımıza çağrımızdır Dün ve Bugün Önderimiz GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ‘‘Başka bir liderimiz, siyasi irademiz yoktur’’ İzmir’in Kurtuluşunun 84. yıldönümünde DÜN, DÜŞMANLARI DÖKTÜĞÜMÜZ YERDE BUGÜN, HAİNLERİ DÖKELİM DENİZE 9 Eylül 2006 Hükümet Konağı 10:30 Atatürk posterlerimiz ve bayraklarımızla Hükümet Konağı önünde yapılacak törenin ardından Cumhuriyet Alanındaki Törenlere katılıyoruz. CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle