19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 EYLÜL 2006 CUMARTESİ 4 HABERLER 1 Eylül Dünya Barış Günü etkinliklerinde hükümete ‘Lübnan’a Türk askeri göndermeyin’ çağrısı yapıldı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Demokrasiyi Doğru Telaffuz Etmek 30 Ağustos dolayısıyla TSK’nin yapısı ve rejim içindeki yeri bir kez daha gündeme geldi. Genelkurmay Başkanlığı makamındaki Hilmi Özkök ile halefi Yaşar Büyükanıt’ın konuşmaları arasındaki biçem farkı da, değişik yorumlara neden oldu. İki noktanın hemen altını çizmekte büyük yarar var. Demokrasilerde bütün kurumlar irdelenmeye, tartışılmaya, eleştirilmeye açıktır. Açık rejimlerde, kurumları tabuların arkasına gizleyemezsiniz. Ülkemizde Silahlı Kuvvetler’in rejim içindeki ağırlığının, öbür demokrasilerdekinden daha fazla olduğunu da kimse yadsıyamaz. Ama sağlıklı bir değerlendirme için bu saptamayla yetinmeyip durumun neden böyle olduğunu da anlamaya çalışmak gerekir. Acaba Türk Silahlı Kuvvetleri’nin toplum nezdinde, her zaman birinci sırada yer alan itibarına koşut olan bu ağırlığı salt askerin kendisine ‘‘durumdan vazife çıkarması’’ndan mı kaynaklanıyor, yoksa siyasetçilerin demokrasiyi doğru okuyamayıp vazgeçilmez kurum ve kavramlara gerekli itinayı göstermemesinden ve politikada boşluk yaratmasından mı? Hangi demokraside olursa olsun, siyasette boşluk doğup ülke kaosa sürüklendi mi, mutlaka bir kanaldan bu boşluğu dolduracak hamle gelir. Nitekim, o zamanlarda da, dünyanın en gelişmiş demokrasilerinden biri olan Fransa’da Cezayir olayları dolayısıyla doğan boşluk, 1958 yılında askerin müdahalesine yol açmıştır. ??? Evet demokrasiyi ve askerin rolünü irdelerken klasikleşmiş ezberi bozmakta yarar var. Bir gün bir Fransız dostumla konuşurken; Bizde hep ‘‘Hangi demokratik rejimde, işler sarpa sarınca asker müdahale edip de hükümeti hatta rejimi değiştirir’’ sorusunu sorarlar, demiştim. Haklılar, dedi dostum. Gülerek yanıt verdim: Bari bunu sen söyleme, sizin bugün yürürlükte olan 5. Cumhuriyetiniz, askeri müdahale ile De Gaulle’ün işbaşına gelmesiyle kurulmadı mı? Tabii ki, rejimlerin sağlıklılığı müdahale ortamının doğmamasına bağlıdır. Tabii ki, askeri darbeler demokrasinin iflasıdır. Tabii ki, eğer sorunlar askeri darbelerle çözülmüş olsaydı Türkiye, bugün içinde yaşadığı kısırdöngüden kurtulmuş olurdu. Tabii ki, yukarıda anlattıklarım, askeri darbeyi bir çözüm olarak görmediğimi, izan sahiplerine anlatmaya yeter. Tabii ki, demokrasinin sağlıklı yaşaması için, yalnızca gözü askeri darbe tehlikesine dikip oluşmakta olan sivil darbeyi görmezden gelmek de bir aymazlıktır. ??? Genelkurmay’daki görev değişikliği sırasında, birbirleriyle halef selef olan iki komutan, Özkök ve Büyükanıt’ın üslup farkları kimilerini tedirgin etti. Demokrasiden sık söz eden, ama onun onsuz olmazlarını fazla vurgulamayan Sayın Özkök’ün çok demokrat olarak nitelenmesine karşılık, Sayın Büyükanıt’ın askerin siyasette işi olmadığını özenle belirttikten sonra, demokrasinin koşullarını ve onsuz olmazlarını altını özenle çizerek öne çıkarması ise onun üslubu ve gelecekteki gelişmeler konusunda, kimilerinde, açık biçimde ifade edilmeyen tereddütler uyandırdı. Demokrasiyi derinden kavrayamayıp, üstünkörü algılayan bir toplumda yadırganmaması gereken bir tavırdır bu. Demokrasiyi, bütün kurum ve kurallarıyla, onsuz olmazlarından soyutlayıp yalnızca sandığa indirgeyen görüş, demokrasi sözcüğünün sıkça telaffuz edilmesini yeterli sayıyor. Oysa tanımı tam yapılmamış, laikliğe, hukuk devletine, yalnız çoğunluğun değil, azınlığın haklarına da saygıya vurgu yapmadan tekrarlanan demokrasi sözcüğü, insanı nasıl demokrat yapmaz ise demokrasinin bütün kural ve kurumlarıyla işlemesi gerekliliğini vurgulayan, bu konuda herkese düşen görevi hatırlatanları da, bu tür uyarıları demokrasi karşıtı yapmaz. Hatta tam tersine, demokratlık, demokrasinin kurum ve kavramlarını hatırlatmayı, aksi halde olacaklar konusunda herkesi uyarmayı gerektirir. ‘‘Aksi takdirde olacaklar’’ ise illa, askeri darbe demek değildir, pekâlâ teokratik bir rejim de olabilir. ‘Anneler artık ağlamasın’ Haber Merkezi ‘‘1 Eylül Dünya Barış Günü’’ yurt genelinde çeşitli etkinliklerle kutlandı. Samsun’da, Dünya Barış Günü dolayısıyla izinsiz gösteri yapmak isteyen bir gruptan 8 kişi gözaltına alındı. Başbakan Tayyip Erdoğan, Barış Günü nedeniyle bir mesaj yayımladı. Mesajında, savaşların neden olduğu yıkımların, tarih boyunca insanlığa büyük acılar yaşattığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: ‘‘Barış sadece dilek ve temenni ile sağlanamamaktadır. Barışı talep etmek; yeri geldiğinde onu korumak için harekete geçmek ve gerekli iradeyi ortaya koyabilmek demektir.’’ düzenlenen basın açıklamasına yüzlerce kişi katıldı. İHD İskenderun Şubesi üyeleri de Boyacılar Parkı’nda basın açıklaması yaptı. ‘‘Artık anneler ağlamasın, barış istiyoruz. Savaşa hayır’’ yazılı döviz ve ‘‘Savaşı, öldürmeyi, şiddeti reddediyoruz’’ afiş taşıyan grup, açıklamanın ardından sinevizyon gösterisi yapıp savaş fotoğrafları sergisi açtı. Kadınlar barışa yürüdü Samsun’da 8 kişi gözaltına alındı. İncirlik’ten başlayan ‘ABD def ol’ yürüyüşü Dolmabahçe’de son buldu. (AA/ SALİM HALİMOĞLU) Sarıgül barış güvercinleri uçurdu Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül Dünya Barış Günü’nde, Şişli Çevre Gönüllüleri ile birlikte Şişli Merkez Camisi önünde barış güvercinleri uçurdu. Sarıgül, ‘‘Savaşlar son bulsun, çocuklar ölmesin’’ dedi. Mecidiyeköy’deki AKP ilçe binası önünde bir araya ge len Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) üyeleri Lübnan’a asker gönderilmemesini istedi.AKP binası önüne temsili siyah bir tabut bırakan grup, daha sonra olaysız dağıldı. Barış Derneği tarafından 15 Temmuz’da İncirlik Üssü önünden başlatılan ‘‘ABD def ol!’’, ‘‘Bu memleket bizim’’ yürüyüşü dün Dolmabahçe’de tamamlandı. 49 günde 1200 kilometre kat eden yürüyüşçüleri Dolmabah çe’de coşkulu bir kalabalık karşıladı. Karşılamada, Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan ve Sanat Cephesi’nden Cahit Berkay ile Vedat Sakman birer konuşma yaparak Lübnan’a asker gönderilmemesini istedi. Konuşmacılar asker gönderilmemesi için 400 bin imza toplandığını belirtti. CHP İzmir İl Başkanı Selçuk Ayhan ve Eğitim İş İzmir Şubesi Başkanı Recep Seyfi, yaptıkları açıklamalarda Lübnan’a asker gönderilmesi kararını protesto etti. Adana’da aralarında İHD, KESK, DTP, EMEP, ESP, ÖDP, SDP, DHP gibi siyasi partilerle, çok sayıda demokratik kitle örgütünün temsilcilerinin bulunduğu grup, İnönü Parkı’nda art arda basın açıklaması yaparak ‘‘Lübnan’a asker göndermeme’’ çağrısında bulundu. Mardin’de Cumhuriyet Meydanı’nda İstanbul, İzmir, Ankara, Batman, Adana, Mersin, Hakkâri, Van ve Bitlis’ten yaklaşık 200 kadın, Diyarbakır’da buluşarak dün öğle saatlerinde Şırnak’ın Silopi ilçesine doğru yola çıktı. Barışı sembol eden beyaz kıyafetler giyen kadınlara çok sayıda yazar, siyasetçi, sendikacı da destek verdi. İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Selahattin Demirtaş da PKK’nin yeni siyasi organizasyonu Koma Komalen Kurdistan’ın silah bırakmak için birtakım şartlar içeren deklarasyonuna destek istedi. B AKANLIK BAŞKA KONUŞTU İ NCELEME YOK Çelik, imam hatip oyununu yalanlayamadı ? Yatılı bölge okullarından mezun olanların yatılı imam hatiplere yerleştirildiğine ilişkin haber bakanlık tarafından yalanlanırken Bakan Çelik, “Bunun neresi kötü” diye sordu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yatılı İlköğretim Bölge Okulları’ndan (YİBO) mezun olan öğrencilerin, yatılı imam hatip liselerine yerleştirildiği haberi Milli Eğitim Bakanlığı’nca (MEB) yalanlanırken Bakan Hüseyin Çelik tarafından kısmen doğrulandı. Çelik, uygulamanın neresinin kötü olduğunu sorarken, öğrencileri pansiyondan yararlandırmak istediklerini, imam hatiplerde okumalarının zorunlu olmadığını savundu. MEB, dün yazılı bir açıklama yaparak, YİBO’lardan mezun olan öğrencilerin OKS’ye girmeden merkezi sistemle öğrenci alan liselere yerleştirilebilmesine olanak tanıyan tercih hakkı dolayısıyla, büyük bölümünün yatılı imam hatip liselerine yerleştirildiğine ilişkin haberi yalanladı. OKS sınavında belli bir okul tercihi yapmamış öğrencilerin tümünün veya belli bir kısmının bir meslek lisesine yerleştirilmesinin mümkün olmadığı ileri sürülen açıklamada, böyle bir yerleştirmenin yapılmadığı savunuldu. Bakanlığının açıklamasına karşın Bakan Çelik, uygulamayı yalanlamazken ‘‘Bu yaptığımızın neresi kötü’’ diye sordu. İl milli eğitim müdürleriyle düzenlediği değerlendirme toplantısının açılışında konuşan Çelik, YİBO öğrencilerinin liselere devam edebilmelerine yönelik aldıkları önlemler çerçevesinde, OKS kılavuzunda bir tercih hakkı tanıdıklarını söyledi. Çelik, ‘‘Burada öğrenci şunu beyan ediyor: Eğer ben sınavla girilen okullardan birini kazanamazsam boş kontenjanı bulunan herhangi bir pansiyona beni yerleştirin’’ dedi. Çelik, bir öğrencinin pansiyonuna yerleştiği okula gitmek zorunda olmadığını belirterek, ‘‘Öğrenci bir genel liseye gider ama endüstri meslek lisesinin pansiyonunda kalır. Eğer burada atıl bir kapasite varsa ben neden bunu kullanmayayım’’ diye sordu. Bakan Çelik, şunları kaydetti: ‘‘İmam hatip pansiyonlarının yüzde 8090’ını dernekler vasıtasıyla vatandaş kendisi yaptı. Buradaki öğrenci sayısı azalınca yurt kapasitesi de boşa çıktı. Türkiye’nin birçok yerinde boşa çıkan imam hatip okullarını genel liselere verdik. Orada Anadolu liseleri, başka okullar açtık ve başka okulların ek binalarına dönüştürdük. Şimdi bu 1780 kişilik boş kapasite boş kalsın... YİBO’lardaki çocuklar kazanamadılar diye köylerine geri mi dönsünler. Bu vicdana sığar mı? Yaptığımız uygulamaların neresi kötü?’’ Cerrah’a teşkilat koruması ANKARA/İZMİR (Cumhuriyet) Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah hakkında ‘‘linci öven’’ sözleri nedeniyle herhangi bir inceleme yapılmadığını söyledi. Çalışkan dün düzenlediği haftalık basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cerrah’ın sözlerinin yanlış anlaşıldığını belirten Çalışkan, hiç kimsenin linci övmesinin mümkün olmadığını, polisin linç girişimlerini engellediğini savundu. Çalışkan, ‘‘Polis eylemcileri kurtardı, tedavi ettirdi. Burada polisin davranışı önemlidir. Bunu geçmişte Trabzon’da da polisimiz göstermiştir’’ dedi. İzmir’de bir milletvekilinin şikâyeti üzerine bazı polislerin ‘‘sürgüne gönderildiği’’ne dair haberlerin hatırlatılması üzerine Çalışkan, bu konuda bilgisi olmadığını söyledi. Gençleri tabutta istemiyoruz Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) üyeleri, ‘‘İnsanları Tabutta Görmek İstemiyoruz, ASKER GÖNDERME!’’ kampanyası kapsamında Taksim’deki OLEYİS Marmara Bölge Şubesi önünden Taksim Gezi Parkı’na yürüdüler. 1 Eylül Dünya Barış Günü’nün adına uygun kutlanamadığını söyleyen DİSK Genel Sekreteri Musa Çam, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Lübnan’a asker göndermeye karşı çıkanları ‘‘vatana ihanetle’’ suçlamasına tepki göstererek, ‘‘Asıl ihanet, ABD çıkarları için vatanı ve gençlerimizi peşkeş çekmektir’’ dedi. Çam, AKP’nin tezkere kararıyla savaş karşıtlarından 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinin rövanşını almak istediğini söyledi. (Fotoğraf: AP) ‘Görevinden alınmalı’ İzmirli avukat Noyan Özkan ise İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’ya gönderdiği dilekçeyle, Cerrah hakkında soruşturma başlatılmasını istedi. Özkan, ‘‘Zorbaların linç girişimini öven bir emniyet müdürü görevdeyken yurttaşların anayasal protesto hakları tehdit altındadır’’ dedi. Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi de ‘‘Cerrah, derhal görevden alınmalıdır’’ açıklaması yaptı. MEB’in, ders, çalışma ve kılavuz kitaplarının denetim yönetmeliği yürürlükte TTK devre dışı bırakıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bundan 3 yıl önce yaptığı bir değişiklikle yardımcı ders kitaplarının denetim yetkisini Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’ndan (TTK) alan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), yaptığı yeni düzenlemeyle ders kitapları, çalışma kitapları ve öğretmen kılavuz kitaplarının denetleme yetkisini de TTK’den aldı. TTK’nin denetim yetkisini kaldırmasından dolayı MEB’e yöneltilen eleştiriler halen sürerken, dün yapılan yönetmelik değişikliği ile TTK’nin diğer eserlerdeki denetim yetkisi de Yayımlar Dairesi Başkanlığı’na verildi. Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ‘‘MEB Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’’te 1995 yılında yayımlanan ilk yönetmeliğin 6. maddesinde değişikliğe gidildi. Eski yönetmeliğe göre, ‘‘yazar veya yayınevleri tarafından hazırlanan baskıya hazır nüshaların TTK’ye gönderilmesi, gerekli incelemelerin burada yapılarak sonucun yazara ve yayınevine duyurulması’’ öngörülüyordu. Yapılan değişiklikle bu görevleri Yayımlar Dairesi Başkanlığı’nın yürütmesine karar verildi. Daha önce 90 tam puan alan eserler TTK’ye sunuluyordu. Değişiklikle, söz konusu puanı alan eserlerin TTK’den önce Yayımlar Dairesi Başkanlığı’na gönderilmesi esas alındı. Öğretmen kılavuz kitaplarındaki TTK denetimini de devre dışı bırakan MEB, bu kitapların incelenmesi sonunda hazırlanacak raporla birlikte kurula teslim edilmesi şartını kaldırarak satın alacak birime teslim edilmesini uygun gördü. Bakanlığın ilgili birimlere kitap yazdırmak için görevlendireceği kişiler ile inceleme komisyonlarına alınacak personelin ilgili birimlerce belirlenmesi ve TTK’ye bilgi verilmesi hükmü de kaldırıldı. asirmen?cumhuriyet.com.tr Didar Şensoy anıldı İnsan Hakları Derneği (İHD), 12 Eylül karanlığına karşı verilen mücadelenin yılmaz savunucusu Didar Şensoy’u mezarı başında andı. Feriköy Mezarlığı’ndaki anma etkinliğinde konuşan İHD Şube Sekreteri Hüseyin Ayyıldız, Şensoy’un cezaevleri direnişlerinde bir sembol olduğunu belirterek ‘‘Didar Ablamız 1 Eylül 1987’de cezaevlerindeki koşulların düzeltilmesiyle ilgili 3 otobüs dolusu tutuklu yakını ile yola çıktı. Günlerce süren baskılara, takiplere, coplanmalara rağmen sesini hep inatla yükseltti. Son nefesine kadar cezaevlerindeki zindancı mantığa, işkenceye karşı geldi’’ diye konuştu. (Fotoğraf: CİHAN ORUÇOĞLU) Büyükada Su Sporları Derneği’nde (Deniz Kulübü) bu yaz yüzme kurslarına katılan gençlerin ve çocukların yarışmaları vardı. Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Demir, kapalı yüzme havuzunda düzenlenen yarışmayı başlatırken yaptığı konuşmada, bu yaz 100’e yakın çocuğun burada yüzme öğrendiğini, içlerinden ulusal düzeyde yarışmalara katılacak kadar başarılı yüzücüler çıktığını anlattı. Kulübe üye olmayan ailelerin çocukları da yüzme kurslarına katılıp Büyükadalı olmanın tadına varmışlardı. Çocukların yarışma sırasındaki mutlulukları görülmeye değerdi. Yeni elde ettikleri becerilerini sergiliyorlardı. Büyükadalılar olanaklarını bir araya getirerek Büyükada Su Sporları Derneği’ni yaşatıyorlar. Örnek bir sivil toplum örgütü olarak imkânlardan bütün çocukların yararlanmasını sağlıyorlar. ??? Adalar, eylül ayı gelince boşalma Adalarda Yaz Sonu... ya başlıyor. Okulların açılmasıyla nüfus iyice azalıyor. Yazları yüz binleri geçen Adalı sayısı kışın 510 bin düzeyine iniyor. Sonbaharla birlikte Adalar sessizleşiyor. Geçen kış çok tartışılan ve sıkıntılar yaratan kazılarla geçti. Aylar süren çamur, toz Adalıları bezdirdi. Yıkılan ağaçlar, hoyrat hafriyat öfke yarattı. Yaz başlarken endişe içindeydik. Yazı toz toprak içinde geçirmekten korkuyorduk. Alelacele de olsa çukurlar kapatıldı, yollar asfaltlandı. Toz topraktan biraz kurtulduk, ancak altyapıda sorunlar ortaya çıktı. Suların bir kısmı doğru bağlanmamıştı, kanalizasyonlar tıkanıyordu. Bunları da idare ettik. Asıl korkutucu olanı, artan araç trafiğiydi. Bu yaz Büyükada sanki şehir trafiği yaşar gibiydi. ??? Adalarda oturan gazeteciler olarak geleneksel yaz buluşmasını Büyükada’da Lido Lokantası’nda yaptık. Abidin Usta’nın lezzetli mezeleri ve nefis balık ızgaraları eşliğinde eğlenceli bir akşam yaşandı. Mayıs ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri gecenin ana konularından birisiydi. Adalı gazeteciler o akşam aramızda olan Altan Öymen’i cumhurbaşkanı adayları olarak belirlediler. Altan Ağabey esprili bir dille ‘‘teveccühümüze’’ teşekkür etti. Geçen yıl 16 kişi bir araya gelebilmiştik, bu yılki buluşmamızda sayımız 28’e çıktı. Bu yaz Büyükadalı olan Elif Şafak ve Eyüp Can çiftine hoş geldiniz denildi. Bu yazın en çok satan kitaplarının yazarları olan İpek Çalışlar ve Elif Şafak’ın şerefine kadehler kaldırıldı. Üstelik ikisi hakkında da dava açılmıştı. Rıdvan Akar ve Murat Utku, hasta Beşiktaşlı oldukları için bu buluşma yerine bayraklarını alarak BeşiktaşKonyaspor maçına gittiler. Orhan Ayhan ise, o maçı anlatmaya gittiği için buluşmaya gelemedi. Mıgırdıç Margosyan torunlarına baktığı için, Ahmet Tan parti çalışmaları yüzünden, Ali Bayramoğlu çok uzaklardan konukları geldiği için, Mete Akyol da benzer gerekçelerle yemekte bulunamadılar. Necmi ve Nilüfer Tanyolaç, Onur Belge, Tilda ve Selim Levi, Nadire, Tayfun ve Çiğdem Mater, Teoman ve Lale Göral, Seval ve Halim Bulutoğlu, Rakel ve Hrant Dink, Etyen Mahçupyan ve Serap Çota, Ferdan Ergut, Selçuk Esenbel, Defne ve Alev Er, Aysel Öymen, Nuriye Akman ve Bilge Dicle’nin aralarında bulunduğu Adalı gazeteciler, yayıncılar, yazarlar ge lecek yıl başka bir adada buluşmak üzere sözleştiler. ??? Bu köşede Büyükada’daki Latin Katolik Mezarlığı’nın bakımsız halini dile getirmiştim. Yazının ardından Adalar Belediye Başkanlığı mezarlığı temizledi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı da mezarlığı ve mezarları onarmaya başladı. Adalar böylece bir ayıptan kurtulmuş oldu. Adaların asıl güzel dönemi sonbahar aylarıdır. Eylül ve ekim muhteşem geçer. Adaya sevimli bir sessizlik egemen olur. Rüzgâr tatlı tatlı eser. Arada bir parıldayan ve havayı ısıtan güneş, pastırma yazı adı verilen günleri haber verir. Adalar bir başka melankoliye bürünür. Sonbahar her şeye rağmen bende hüznü çağrıştırır. Adalar boşalıyor. Yaz bitiyor. Yeni yıla galiba Sonbahar’la giriliyor... Bir yılın bittiğini ben hep sonbaharla anlıyorum. Hüzün ve umutlarla... CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle