12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS 2006 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB PB PB B A A A A PB 33 33 32 32 34 34 33 35 27 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB Y Y Y B B B PB A 29 28 28 28 34 34 32 33 36 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B A A A A A B PB 36 35 40 41 37 40 34 32 32 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Orta ve Doğu Karadeniz kıyıları sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı yurdun doğu kesimlerinde biraz artacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih Y Y Y Y Y Y Y Y Y 19 23 23 22 21 20 22 22 22 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB Y B Y B B B B Y 23 26 35 25 28 28 28 33 21 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı PB A PB A B B B B A 21 40 24 38 30 35 37 38 40 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada ral Yaşar Büyükanıt, dört gün sonra iki yıl Genelkurmay Başkanı sıfatıyla görev yapacak. Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevini devralan Orgeneral İlker Başbuğ, iki yıl sonra iki yıl süreyle Genelkurmay Başkanlığı görevini üstlenecek. Önümüzdeki dört yıl askerin ülkeyi başka iklimlere sürüklemek isteyenlere asla hoşgörüyle bakmayacağını kanıtlayan bu konuşmaların önemli özelliği, birbiriyle örtüşmesi. Konuşmalar ilk bakışta sert mesajlar izlenimi verebilir. Bu izlenimin nedeni, ulusun rejimin yegâne güvencesi kabul ettiği TSK’den son dört yıldır dinlediği ‘‘yumuşak’’ açıklamalardan kaynaklanıyor. İki konuşma TSK’de üslup ve uygulama açısından değişik bir sürecin başladığını gösteriyor. TSK’nin Cumhuriyet kurulduğundan beri ulusuna güvence veren, gücünü halkından, yasa ve Anayasa’dan alan temel ilkelerini korumaya yeminli olduğunun altını çiziyor. ??? Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, askerlerin görevini bilene, bilmez görünene bir kez daha anımsatma amacıyla 4 maddede topladı. İlk iki madde ülkeyi savunmak ve korumak. Son iki maddeye gelince ‘‘TC’nin üniter yapısını bozmaya çalışan terör ve terör dışı mihraklarla mücadele, TC’nin Anayasa ile belirlenmiş temel niteliklerine yönelik saldırı ve girişimleri önlemek.’’ Askerin temel ilkelerini bu denli açıklıkla vurgulaması, laik rejimin geleceğinden kaygılananları kuşkusuz rahatlattı. Bugünkü iktidarın himayesinde laik rejimin içi boşaltılıyor. Dışarıdan da üniter yapı tahrip edilmek, laik rejim temelinden baltalanmak isteniliyor. Orgeneral Büyükanıt ayrıntıya girmeden sıraladığı bu öğelere, ‘‘bu konularda askerlerin yorum yapma hakları olmadığını’’ söyleyerek değiniyor. Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ’un söylemleri de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın koşutunda. Şöyle diyor: ‘‘TC’nin doğuşu bir devrimdir. Bu devrim, ümmet toplumundan laik ulus devletine dönüşümdür. TSK, ulus devlet, üniter devlet ve laik devletin korunmasında her zaman taraf olmuştur ve olmaya devam edecektir.’’ Bu açıklamalardan çıkan anlama gelince: Komutanlar için Anayasa’nın 3. ve 4. maddeleri (TC’nin Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olma özelliği, bölünmez bütünlüğü, Türkçe dili) bir emirdir ve bu maddelerin içerdiği ilkeleri kırmaya kimsenin cüret etmemesi gerekmektedir. İki komutan alışılmışın dışında askerce hem içeriye, hem de dışarıya sesleniyor. Orgeneral Büyükanıt, dikkatlerden kaçmaması gereken noktanın altını çiziyor: ‘‘Türkiye’de askerin rolünü diline dolayan Avrupa Birliği’nin, TC’nin üniter yapısını bozmaya ya da TC’yi başka tür Cumhuriyete dönüştürme hayaline’’ de gerekli şu uyarıyı yapıyor: ‘‘TSK var olduğu sürece, gördükleri bu rüya gerçek olmayacaktır.’’ Orgeneral Büyükanıt’ın konuşması sırasında RTE’nin Hürriyet’in yazdığına göre ‘‘yüzü asılmış’’. Oysa bizler önceki günden beri iki konuşmanın içeriğine... Orgeneral Büyükanıt’ın son vurgulamalarına içtenlikle katılıyor ve... Oh nihayet ‘‘Demokrat ama söyleyince oturtan konuşmalar dinledik’’ diyebiliyoruz. Türkiye’nin Lübnan’a asker göndermesini sadece hükümet istiyor GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY AKP yalnız kaldı ? Baştarafı 1. Sayfada Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın da katıldığı zirvede, askerler hükümete üç çekince iletti. Askerler, BM kararının net olmadığına, ateşkes koşullarının netleşmediğine, İslam ülkelerinin bile olabildiğince tarafsız kalmaya çalıştığına, görev tanımı ve yerinin belli olmadığına vurgu yaptılar. Sezer de önceki gün verilen resepsiyonda, askerler ile benzer kaygıları ortaya koydu. Hükümet, Türk askerinin insa ni yardım için gideceğini açıklamıştı, ancak Sezer, ‘‘O kararla insani yardım olmaz. Oraya asker göndererek insani yardım yapılmaz. Asker insani yardımı savaş ortamında yapar. Madem barış var, barış ortamında da asker güvenlik sağlar’’ diyerek, hükümetin tezini çürütmüş oldu. Cumhurbaşkanı eleştirdi Cumhurbaşkanı Sezer, PKK konusunda Türkiye’ye bekledi ği desteği vermeyen Batılı ülkelerin, Türkiye’nin asker göndermesinde ısrarcı olmasına ses çıkarmayan AKP’yi de eleştirdi. Sezer’in, ‘‘Bizim orada ulusal çıkarımız yok. Bizim ulusal çıkarımız kendi iç güvenliğimizin sağlanmasıdır. Orada başkalarının çıkarları var, başkalarının çıkarlarını korumak, onların güvenliğini sağlamak bizim işimiz değil’’ diyerek, hem hükümete uyarıda bulundu, hem de PKK konusunda Batılı ülkelerin çifte standardına dikkat çekti. Sezer, hükümetin ‘‘Türkiye büyük devlet olduğu için asker göndermeli’’ yönündeki söylemine de ‘‘Biz asker göndersek de göndermesek de büyük devletiz. Eğer BM çok net bir karar alır, sadece insani yardım öngörürse, o zaman durum değerlendirilir. Ama bugünkü karar insani yardımı içermemektedir’’ sözleriyle karşı çıktı. Lübnan’dan gelecek şehit cenazelerinin hazmedilemeyeceği vurgulandı Muhalefet: Batağa saplanırız İran bombalıyor Kandil’de gizli savaş ? Baştarafı 1. Sayfada Türkiye’nin dostluğunu kazanmak ve ABD’ye mesaj göndermek için Kandil’i bombaladığını öne sürdü. Karayılan, İran’ın saldırıları karşısında PKK’nin bu ülkede faaliyet gösteren kardeş örgütü PJAK’nin de faaliyetlerini yoğunlaştırdığını söyledi. İran’da mayıs ayından bu yana 94 İranlı güvenlik görevlisinin PJAK tarafından öldürüldüğü iddia edildi. PKK’nin bulunduğu bölgeden çıkarılmasının mümkün olmadığını öne süren Karayılan, Türkiye’nin petrol zengini Kerkük kentinin geleceğinde söz sahibi olabilmek için PKK’yi bahane olarak kullandığına inandığını söyledi.Haberde, İran’ın saldırılarının yanı sıra Türkiye’nin de özellikle sınır bölgelerindeki PKK kamplarını vurduğu ifade edildi. Haberde, saldırıların Irak Kürdistanı bölgesini baskı altına almanın bir yolu olarak görüldüğü değerlendirmesi yapıldı. Gazeteye konuşan Kürt Bölgesi İçişleri Bakanı Osman Hacı Mahmud ise , Kürt hükümetinin ya da Irak hükümetinin bu bölgeyi kontrol edemediğini belirterek ‘‘PKK’nin Kandil’i terk etmesini umuyoruz’’ dedi. Mahmud, İran’dan PKK’yi bombalamayı durdurmasını istediklerini de söyledi. Beşiktaş’ta eylem Beşiktaş İskelesi dün İsrail ve Formula 1 protestolarına sahne oldu. Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu (KüreselBAK), ‘‘Nükleersiz, bombasız, askersiz bir İncirlik istiyoruz’’ diyerek, ‘‘Barışa pedal’’ çevirdi. 23 Ağustos’ta Adana İncirlik Üssü’nden bisikletleriyle hareket eden grup dün Beşiktaş İskelesi’ne gelerek basın açıklaması yaptı. Yeşiller Türkiye Koordinasyonu da, bisikletleriyle Formula 1’i protesto etti. Beşiktaş’taki iskele meydanında toplanan bisikletli grup adına konuşan Ümit Şahin, ‘‘Biz Yeşiller olarak, petrol uygarlığının popüler sembolü Formula 1’in savaşlarla ve küresel ısınmayla bağlantısını göstermek istiyoruz’’ dedi. (Fotoğraf: BURAK ALİÇAVUŞOĞLU) ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP hükümetinin Lübnan’a Türk askeri gönderme planı, sert eleştirilere neden oluyor. Hükümetin, terörle mücadele etmek yerine sonu bilinmeyen bir maceranın peşinde koştuğuna dikkat çekilerek Lübnan’dan gelecek şehit cenazelerinin hazmedilmesinin mümkün olmadığı vurgulanıyor. Hükümete yönelik eleştiriler şöyle: DSP Genel Başkanı Zeki Sezer:Mehmetçik birilerinin haklarını korumak üzere ateşe atılmamalı. Sayın Cumhurbaşkanımız son derece olumlu bir uyarıda bulunmuştur. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar: Hükümetin eğer böyle bir talebi olacaksa TBMM’ye bunu getirerek Türkiye’nin milli menfaatlerına ne ölçüde uygun olduğunu orada ifade etmelidir. Nihai söyleyeceklerimizi o güne saklıyoruz. Hükümetin dış politikayla ilgili önemli meseleleri yönetememek gibi bir zafiyetinin olduğu Irak krizinden sonra bu noktada da görülmektedir. Hürparti Genel Başkanı Yaşar Okuyan:Sayın Cumhurbaşkanımız, Orgeneral Büyükanıt ve Orgeneral Başbuğ’un yaptığı konuşmaların altına aynen imzamızı atıyoruz. Türkiye’nin Lübnan ve Ortadoğu batağına sürüklenmek istendiğini herkes görmektedir. Fakat bir tek AKP iktidarı ve onun başındaki zatı muhterem, Sayın Başbakan görememektedir. Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün: Barış gücünün Lübnan’da ne ile karşılaşacağının kestirilmesi zor. Türkiye, hem İsrail hem Lübnan hem de Suriye ile diyalog kuran tek bölge ülkesi. Türkiye, Lübnan’a asker gönderirse bu pozisyonunu bozar. Bütün yaşamını toplayıp, Atatürk en çok ne yaptı, diye sorarsanız; ben, okudu derim... Okudu, okudu ve modern bir Türkiye dokudu... Atatürk’ün yaşamını kaleme alan farklı yazarların ortak hayranlıklarından biri, O’nun kitaplarla olan dostluğudur... Çanakkale savaşlarının en şiddetli dönemlerinden birinde Mustafa Kemal’le görüşmek için cepheye giden gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın, Atatürk’ün odasını şöyle tarif eder: ‘‘Yazıhanesi üzerinde bir Çerkes kamasının yanı başında Balzac’ın Colonel Chabert’i, Maupassant’ın Boule de Suif’i, Lavedan’ın Servir’i duruyordu...’’ Atatürk Fransız yazarların eserlerinin çoğunu aslından okudu... Kurtuluş Savaşı sürerken iki kesim askere alınmadı: Öğretmenler ve öğrenciler! Atatürk’e göre onlar, geleceğin orduları ve geleceğin ordularını hazırlayanlardı. Atatürk Ankara’da daha Meclis’i açmadan kütüphane açtı. Yunus Nadi, Ziya Gökalp ve Veled Çelebi’den kitap bulmalarını istedi. Bulunanlarla Maarif Kütüphanesi’nin temeli atıldı. ??? Atatürk’ün okuduğu bilinen, saptanmış kitap sayısı 3997. Bu kitapların 1741’i Çankaya Köşkü’nde, 2151’i Anıtkabir’de, 102’si İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde, 3’ü Samsun Gazi İl Halk Kütüphanesi’nde. Mustafa Kemal’in Sofya Ataşeliği sırasında da çok kitap okuduğu biliniyor. Ancak bunların çoğuna ulaşılamadı. Ansiklopedi ciltleri, dergiler, haritalar, atlas ve nota albümleri verdiğimiz rakamların dışında. Bu saptamaları Anıtkabir Derneği yaptı. Dernek bununla da yetinmedi, Atatürk’ün sayfalarda altını çizdiği bölümleri birleştirdi ve ‘‘Atatürk’ün Okuduğu Kitaplar’’ başlığıyla güzel bir seri haline getirdi. Başlangıçta her biri 500 sayfa civarında olmak üzere 20 cilt planlandı. Ne var ki, 24 cilde zor sığdırabildiler. Çalışmayı yapan ekip, Atatürk’ün altını çizdiği bölümleri, yanına işaret koyduğu paragrafları ve Ata’nın kendi el yazısıyla düştüğü notları özenle topladı. Ellerine, emeklerine, akıllarına sağlık. Bu ciltler çalışma masamın hemen yanında, uzanıp alabileceğim bir yerde durur. Günlük işlerden fırsat buldukça, Atatürk’ün okuduğu kitaplar arasında gezinirim. Atatürk akla gelecek her türden kitap okumuş. İşte birkaç damla: Irklar Tarihi, Van Tarihi, Darvincilik, İstanbul Tarihi, Kahramanlar, Ordu Komutanı Napolyon, Fransa ve Avrupa Nereye Gidiyor, Japonya ve Dünya Barışı, Venizelos, Asya Tarihi, Nil ve Mısır Medeniyeti, Yunan Halkının Oluşumu, İlk Uygarlıklar, Yakut Dili Lugatı, Kamusı Türki, Sosyalizm ve Kapitalizm Konusu, Kuranıkerim Tercümesi, İlkmektep Müfredat Programı, Sendikacılık, Anadolu Halk Türküleri... ??? Ne dersiniz; Atatürk hayatta en çok okudu, demekte haksız mıyız? Okuduğu kitapların sadece altını çizdiği bölümler bile 12 bin sayfa tutuyor. Gençlere bir anımsatma; Atatürk 24 yaşında eğitimini tamamladığında tüm ders notlarını toplayıp 2 ciltlik kitap haline getirdi. Sonraki yıllarda yeri geldikçe onlara baktı. Okul bitti, ders bitti demedi! Bugünkü kuşakların Atatürk’ten öğreneceği, okuyacağı o kadar çok şey var ki! Atatürk’ün yolu, kitap dolu... Ne mutlu kitap okuyorum diyene! ankcum?cumhuriyet.com.tr Irak’ta bir Türk rehin alındı ? BAĞDAT (AA) Irak’ta, adı daha önce çok az duyulmuş bir grup, bir Türk yurttaşını rehin aldığını açıkladı. Adalet Aslanları Tugayı adlı grup tarafından, militanların sık sık kullandıkları bir Arapça internet sitesine gönderilen video kasette, Türk firması adına çalıştığı belirtilen kişinin ellerinin önden kelepçeli görüntüleri yer aldı. Habere göre, rehinenin video görüntülerinin yer aldığı sitede, Türk vatandaşının kimliği ‘Yıldırım Tik’ olarak açıklandı. Türk vatandaşını kaçıranlar, kasette rehinenin ‘itiraflarının’ bulunduğunu belirtti. Rehineciler, bu kişinin çalıştığı firmanın ABD ordusuna hizmet ettiğini ve kapatılması gerektiğini savundu. / IŞIL ÖZGENTÜRK Cumhurbaşkanı’na yanıt Kendim Çalıp Kendim Oynuyorum Bilgisayarımın başına oturdum, Pazar yazımı yazmam gerek.. ama bende ne mizah ne kara mizah yapacak, ne de ciddi ciddi yazılar yazmak için hiçbir istek yok. Hadi diyorum, orman yangınlarından başla, hemen sizlere bin kez anlattığım o görüntü aklıma düşüveriyor. Ağaçlar cayır cayır yanıyor ve bir adam yüzünde büyük bir çaresizlik, kendi kendine bağırarak konuşuyor: ‘‘Onlar da insan, onlar da!’’ Şimdi normal koşulların var olduğu, hukukun işlediği bir düzende yaşasaydık, benim şu biraz sonra yazacaklarımın bir anlamı olurdu. Orman yangınlarının söndürülmesindeki basiretsizlik, plansızlık nedeniyle kriz yönetilememiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli varlıklarından biri olan kızıl çam ormanları, sedir ağaçları yanıp kül olmuştur. Bu bir katliamdır. Katliamdan birinci derece sorumlu, hükümet ve Çevre Bakanı ve kadrolarıdır. Şimdi bu sözler adam gibi bir ülkede söylenseydi, bu sözlerin söylenmesine gerek de yok, böyle bir basiretsizlik yaşansaydı, mutlaka Çevre Bakanı istifa etmiş, sorumlu kadrolar sorgulanmış ve hükümet ciddi bir krize girmişti. Hakikaten artık sıkılıyorum, kendi çalıp kendi oynayan durumdayım... Manzaraya bakın, dünyanın gelişmiş ülkelerinde artık kuduz vakasına rastlanmıyor. Ama vitrinlerinde dünyanın en gözde markalarının dolup dolup taştığı, Amerikan arabalarının fır fır dolaştığı ülkemizde İstanbul’un göbeğinde kuduz nedeniyle karantinaya alınmış bölgeler var. Var da ne olmuş, karantinaya alınan bölgelerin muhtarları ve halkı bu durumdan habersiz. Giriş çıkışlar kontrolsüz, durumu belirten ne bir levha var, ne bir uyarı ve çocuklar karantina bölgelerinde köpeklerle koyun koyuna... Şimdi bu söylediklerimin bir anlamı var mı? Anlamı olması için, ülkeyi yönetenlerin insan hayatına değer vermesi gerekir; bu öyle sevgiyle filan olacak bir şey değildir, dünyanın her yerinde işlerini yapmayan insanlar ve kadrolar için net bir şey vardır, o kişiler o işten alınırlar. Gerekirse cezalandırılırlar. Bu söylediklerim normal demokratik ülkelerde geçerli. Biz de.. canım kendim çalıp kendim oynuyorum... Çok açık, Türkiye Cumhuriyeti kadroları ve yönetim şekli tümüyle köhnemiş, eski Sovyetler Birliği’ni andırıyor. Kimse hiçbir şeyden sorumlu değil. Kimse hiçbir ipin ucundan tutmuyor ve yapılan her yanlış, her kötü iş kişilerin yanına kâr kalıyor. Bazen çok komik şeyler oluyor.. deniliyor ki, Türkiye Cumhuriyeti liberal bir ekonomik düzene sahiptir. Bu da kocaman bir yalan; Türkiye Cumhuriyeti’nde özel sektör, hâlâ babasının, yani devletin himayesindedir. Özel sektör devlet ihaleleriyle yaşamını sürdürür. Öte yandan her krizde değişik bir sektör bağırmaya başlar, ‘‘İhracat yapamıyoruz tekstilde kota kalksın, KDV düşürülsün!’’ Bre kardeşim bu ne iştir.. başın sıkışınca devlete yalvar, işler tıkırındaysa kendini girişimci diye yuttur. Turizmde de durum aynı.. sürekli bahaneler bularak kendine bakma ve ‘‘İmdat yetiş!’’ diye devletten yardım iste! Bunun neresi özel teşebbüs?.. Sadece özel sektör mü, bizzat bireyler de her şeyi devletten beklemek huyundan asla vazgeçmemişlerdir. Adam bütün gün köy kahvesinde oturur, ‘‘Kardeşim’’ dersin, ‘‘bir el verde şu köy yolunu onaralım’’.. adam kendinden gayet emin, ‘‘Bana ne kardeşim, devlet yapsın’’der ve can sıkıntısından yirminci çayını içmeye başlar. Hani bir söz vardır, ‘‘Neresinden tutsam, elimde kalıyor’’ diye.. durumumuz öyle, ama muhterem halkımızın hiçbir şey umurunda değil, belki de doğrusu bu. Bana ve benim gibi düşünenlere ne oluyor!.. Hani düşünüyoruz da, yazı yazıyoruz da bir şey mi değişiyor?.. Bir arkadaşım var, rejimlere, ideolojilere inanmaz. Ona göre dünyada iki çeşit insan vardır. A’lar ve B’ler. A’lar dünyayı idare ederler, bilimde, sanatta bir şeyler yapmaya uğraşırlar, düşünürler, proje üretirler, düşüncelerini hayata geçirmek için mücadele ederler; B’ler ise sadece yer doldururlar. Ben galiba bu günlerde B olmak istiyorum.. kendim çalıp kendim oynamaktan bıktım. [email protected] Arınç: ‘Lübnan’da ne işimiz var’denilemez İZMİR/ MERSİN (Cumhuriyet) TBMM Başkanı Bülent Arınç, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Lübnan’a asker gönderilmesini onaylamadığı yönündeki açıklamalarıyla ilgili ‘‘Lübnan’da ne işimiz var’’ denilemez dedi. TARİŞ Genel Müdürlüğü’nü ziyaretinde, gazetecilerin Cumhurbaşkanı Sezer’in Lübnan’a asker gönderilmesi konusundaki değerlendirmelerine ilişkin sorularını yanıtlayan Arınç, ‘‘Bu aşamada sayın Cumhurbaşkanı’nın bir yetkisi ve sorumluluğu yoktur. Meclis’in alacağı karar Resmi Gazete’de yayımlanacaktır. Cumhurbaşkanı’nın imzasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Anayasanın 92. maddesi çok açıktır. Kim ne derde desin, sonunda bu maddeye göre işlem yapılacaktır’’ diye konuştu. Lübnan ve Filistin’de yaşanan olaylar sonrası BM’nin 1701 sayılı kararıyla bölgede ateşkese benzer bir sükunetin sağlandığını ifade eden Arınç, BM ve AB üyesi bazı ülkelerin Lübnan’daki barış gücünü güçlendirmek amacıyla asker ve teçhizat gönderme kararı aldığını söyledi. 307 bin extacy hapı ele geçirildi ? İstanbul Haber Servisi Avrupa ülkelerine eroin maddesi göndererek karşılığında ‘‘extacy’’ hapı getirdikleri ileri sürülen bir şebekeyi takibe alan narkotik polisi ‘‘Zümrüt’’ adını verdiği operasyonlar çerçevesinde, Bakırköy’de şebeke elemanlarıyla irtibata geçti. Şebekenin elebaşıları oldukları öne sürülen Mahmut B. ve Osman E. ile 1 kişi gözaltına alındı. Büyükçekmece’deki bir eve düzenlenen operasyonda da, 307 bin 473 adet extacy hapı ele geçirilirken 6 kişi yakalandı. Narkotik Şube Müdürü Tufan Ergüder, 307 bin 473 adet hapın, bugüne kadar İstanbul’da ele geçirilen en yüksek extacy miktarı olduğunu söyledi. İnekler uçurumdan atladı ? ERZİNCAN (Cumhuriyet) Erzincan’ın Kemaliye İlçesi Başpınar Köyü’nde Tarımsal Kalkınma Kooperatifi tarafından krediyle alınan 135 ineği otlatmaya götüren çoban Coşkun Öztürk, ineklerden birinin bir hayvandan korkup 40 metrelik uçurumdan atladığını, diğer ineklerin de arkasından gittiğini söyledi. Uçurumdan atlayan 27 inekten 15’i telef oldu. Fırat: Karar TBMM’nin AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat ise Cumhurbaşkanı Sezer’in ‘‘Türkiye’nin Lübnan’a askeri güç göndermesine karşı olduğu’’ yolundaki açıklamasını saygıyla karşıladığını belirterek ‘‘Ancak anayasaya göre asker sevk etme yetkisi sivil iktidara, kararı vermek TBMM’ye aittir’’ dedi. Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde düzenlediği toplantıda, gazetecilerin sorularını yanıtlayan Fırat, ‘‘Yaşanan gelişmelere gözümüzü kapatarak ‘Ben karışmıyorum’ deme gibi bir lüksümüz yok’’ diye konuştu. İki kişiye 558’er bin YTL ? ANKARA (AA) Sayısal Loto’ta, 6 bilen 2 kişi 558 bin 417 YTL 15’er YKr ikramiye kazandı. Numaraların; 2, 23, 24, 29, 42 ve 46 olarak belirlendiği çekilişte, 5 bilenler 2 bin 119 YTL 60’ar YKr, 4 bilenler 19 YTL 60’ar YKr, 3 bilenler 2 YTL 80’er YKr ikramiye alacak. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle