25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS 2006 PAZAR 4 HABERLER AKP’de muhalif il başkanları görevden alınıyor, 2 ilde kongre yapılamıyor ARAŞTIRMA RAPORU: DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN ‘Hoş Geldin Palamut!’ Sevgili, İstiklâl Caddesi’nden Balıkpazarı’na saptığımda, akşam inmiş, balıkçı tablaları, manav tezgâhlarının üzerindeki yüz mumluk ampuller yanmıştı. Sol taraftaki güler yüzlü balıkçıyı hemen fark ettim. Sıra sıra palamutların yattıkları tablasının üstüne, ampulün altına gelecek şekilde bir pankart asmıştı: ‘‘Hoş geldin palamut’’ İçim ışıdı. Bana göre de hoş geldi palamut, eline sağlık, ne güzel yazmışsın, dedim. Sağol abi, dedikten sonra, neşeyle bağırmaya başladı: Derya kuzusu bunlar, derya kuzusu!.. Aslında daha tam derya kuzusu kıvamına gelmemişlerdi, henüz çingene palamudunun irileriydiler. Bunu söyleyip de afisini bozup, keyfini kaçırmanın anlamı yoktu. Yürüdüm, ilerde sağdaki Nevizade Sokağı’na saptım, Boncuk’tan içeri girdiğimde, Bay Telemak’a ‘‘Palamutunuz var mı?’’ diye sormama gerek olmadığını biliyordum. Hiç o mevsimde, palamut bulundurmayan meyhane olur muydu? Şunlardan birini tavada yapsana bana, dediğimde sordu: Yine unu bira ile bulamaç yapayım mı? Palamutlar, ufak, yani ‘‘çingene palamudu’’ kıvamındayken, yağsız olduklarından, bana göre yalnız tavada yenirdi ve kızgın tavaya atılmadan önce, bulandıkları un biraz bira ile bulamaç yapıldığında, dışı nar gibi kızarırken, içi de sulu sulu kalırdı. Daha önceki gelişlerimden birinde Telemak’a anlatmıştım, o da unutmamış, yıllar yıllar önce bir Rum meyhaneciden öğrendiğim bu yöntemi. ??? Ertesi akşamüstü, yanımda fotoğrafçıyla birlikte, palamudu sevinçle saygıyla karşılayan balıkçının önünde resim çekmeye başladığımızda, esnaf çevremize toplandı, birkaçı gazete için fotoğraf çektiğimizi öğrendiklerinde hemen, Bizi de çekip yayınlayın gazetede! diye tutturdular. Olmaz, dediğimde de söylenmeye başladılar: Peki neden onu çekiyorsunuz da, bizi neden çekmiyorsunuz? Nedeni basit, dedim, sizler de yazıyor musunuz tezgâhlarınızın üstüne ‘‘Hoş geldin palamut!’’ ya da ‘‘Safalar getirdin kiraz’’ diye. Sürdürdüm: Bakın bu arkadaş küçücük bir yazıyla, hem keyfine ortak edip sevindiriyor bizi, hem de nimete saygısını gösteriyor. Öyledir ya Sevgili, palamut gerçekten bir nimettir. Bırak afiyetle yemesini, seyri bile keyif verir insana. Kadim dostum, Trabzon kökenli Prof. Fazıl Sağlam gibi ben de, çarşılarda, tablaların, taşların üstüne serilmiş envai çeşit balığı, uzun uzun seyretmekten çok hoşlanır, onların lacivert sularda başlayıp, tabağımızda sona eren serüvenlerini düşünürken, o derinlikleri salt lezzetleriyle bize keyif vermek için bırakıp geldiklerini sanısına kapılırım hep. O yüzdendir ki, balığı tavada ya da ızgarada yakanlara kızar çıkışırım: Bu balıkçıklar, büyük özveriyle o güzelim suları, sen onları tabağa gelmeden katledesin diye bırakıp gelmediler. ??? Sevgili, İstanbul’da ağustosta sardalye ile açılan balık mevsimi (ki aslında çoğu en güzel, en kıvamında olduğu Çanakkale’den gelir) asıl, ağustosun ikinci yarısında balıkçı tablalarına düşen, başlarda, boyu uskumrudan biraz irice olan çingene palamutlarıyla şenlenir. Bu bızdıklar, on beş yirmi gün içinde büyüyüp, palamut kıvamına gelirler, torikleştiklerinde, tuzlu su ile tenekelere basılıp lakerda olmaya bırakılırlar. Onları balıkların ecesi lüfer izleyecek, Boğaz’da, zaman zaman Adalar açıklarında, curnatanın (balıkların akın halinde Karadeniz yönünden gelip, Boğaz’ı aşmaları) yolu üstünde geceleri lüks lambalı sandallar çoğalmalarıyla bize lüfer bolluğunun müjdesini ileteceklerdir. Görünüşe aldanma! Nazenin sandığın lüfer suyun içindeyken haşindir; geldi mi, tombalak palamutları kaçırıverir. Boğazı dolayısıyla dünyanın en lezzetli balıklarını veren İstanbul’un deniz şenliği palamudun sularımızda boy göstermesiyle başlar, lüferle, artık karasularımıza teşrif etmeyen ve ulaşılması güç kalkan ile sürer, mayıs ayında da kılıç ile noktalanırdı. Ama artık ne Beykoz dalyanı ve kalkanı kaldı, ne de kılıçlar... Dalyancılardan Niyazi Bey biraderimiz, bu duruma küsüp, sandalıyla Burgaz’a göçtü; lokantalarımızda da köpekbalıkları, kılıcın tahtına kuruldu. Ama yitirdiklerimize hayıflanmak neye yarar? Biz onun yerine, elimizdeki nimetlere şükredelim ve bıçkın balıkçı gibi yine şaşmaz bir dakiklikle zamanında gelmiş olan çingene palamutlarını neşeyle karşılayalım: ‘‘Hoş geldin palamut!’’ Demokrasi sancısı EMİNE KAPLAN ANKARA Kongre sürecini sancılı geçiren AKP, genel merkeze rağmen kazanan il yönetimlerini görevden alırken; aday çokluğu ve milletvekilleri arasındaki anlaşmazlık nedeniyle Kırıkkale ve Bingöl kongrelerini erteledi. Sinop il yönetimi istifa ettirilirken, Ağrı ve Eskişehir il yönetimleri görevden alındı. Partinin kuruluşu sırasında ‘‘parti içi demokrasi’’ vurgusu yapan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, muhalif il yönetimi istemediği belirtildi. AKP’nin sancılı kongre süreci devam ediyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ve genel merkezin ‘‘tek aday’’ için tüm ikna ? AKP yönetimi, pek çok yerde kongrelere tek aday çıkması için müdahale etti. Genel merkezin baskısına karşın kazanan muhalif il yönetimleri ise görevden alındı. Aday çokluğu ve milletvekilleri arasındaki anlaşmazlık nedeniyle Kırıkkale ve Bingöl’de kongre yapılamıyor. ve baskı politikalarına karşın 47 ilde birden fazla aday çıktı. Parti yönetiminin milletvekilleri ve delegeler üzerindeki baskısı üzerine kongrelerin büyük bölümünde genel merkezin desteklediği adaylar kazandı. Buna rağmen kazanan muhalif yönetimler ise genel merkez tarafından ya istifa ettirildi ya da görevden alındı. Eskişehir’de genel merkeze rağmen aday olan ve kazanan Osman Yüksel, istifa etmesi yönündeki çağrılara direnince ekibiyle birlikte görevden alındı. Ağrı İl Başkanı Kemal Yıldırım da, istifa etmemekte direnince görevden alınan ikinci il başkanı oldu. Yıldırım, genel merkezin işlemini iptal ettirmek için dava açtı. Genel merkez, Yıldırım’ın yerine kongrede kaybederek ikinci olan Hasan Aslan’ı il başkanı olarak atadı. Sinop’ta milletvekilleri ile il başkanı arasındaki yolsuzluk atışması üzerine de il başkanı ve il yönetimi istifa ettirildi. AKP’nin İstanbul, Ankara, İz mir, Kastamonu, Çorum, Gümüşhane, Isparta, Mardin, Kırıkkale ve Bingöl il kongresinde birden fazla aday çıkması nedeniyle sıkıntı yaşandı. Milletvekilleri, genel merkez ve belediye başkanları arasında uzlaşma sağlanamaması nedeniyle Isparta, Bingöl ve Kırıkkale kongreleri ertelendi. Erdoğan’ın belirlediği adayla Isparta kongresi yapıldı. Kırıkkale’de ise milletvekilleri arasında kavgaya varan sert tartışmalar yaşandı. Bunun üzerine Erdoğan, Kırıkkale kongresi ile adaylar konusunda uzlaşma sağlanamayan Bingöl kongrelerini erteledi. Bu iki kongrenin ne zaman yapılacağına ilişkin belirsizlik sürüyor. Eğitimcilerin yüzde 39’u ek iş yapıyor ? Bağımsız Eğitimciler Sendikası’nca hazırlanan ‘‘11. Eğitim Bileşenleri Araştırma Raporu’’na göre, eğitimcilerin yüzde 87’si başka bir kurumda çalışmak istiyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bağımsız Eğitimciler Sendikası’nca, eğitim çalışanlarının mesleki memnuniyetlerini ve sorunlarını ortaya koymak amacıyla hazırlanan ‘‘11. Eğitim Bileşenleri Araştırma Raporu’’ sonuçları açıklandı. Sendikanın, Ankara’da 1100 eğitim çalışanı ile görüşerek yaptığı anketin sonuçlarına dayanarak hazırladığı rapora göre, eğitimcilerin yüzde 39’u ek iş yapıyor, yüzde 87’si fırsat tanınması durumunda başka bir kurumda çalışmak istediklerini ifade ediyor. Eğitimcilerin çalışmak istedikleri kurumların başında, BOTAŞ, RTÜK, TRT ve Başbakanlık gelirken yüzde 74’ü ise mesleki koşullardan memnun olmadıkları için ilk fırsatta emekliye ayrılmayı düşünüyor. Sendikanın raporuna göre, eğitimcilerin yüzde 67’si kendini yetersiz ve başarısız buluyor. Eğitim çalışanlarının yüzde 62’si ise özel hayatı ile iş hayatı arasında denge kuramadığını ifade ederken yüzde 78’i ciddi ekonomik sorunları olduğunu kaydediyor. Ankete katılan eğitimcilerin yüzde 74’ü, Milli Eğitim Bakanlığı’nın politikalarını ve vizyonunu benimsemediğini kaydederken yüzde 92’si ‘‘Milli Eğitim Bakanı’nı politikacı olarak mı, yoksa öğretmenlerin ve öğrencilerin bakanı olarak mı görüyorsunuz?’’ sorusuna, ‘‘Politikacı olarak görüyorum’’ yanıtını verdi. ‘Milleti ezdirmeyeceğiz, ülkeyi soydurmayacağız, devleti böldürmeyeceğiz’ CHP’den yeni seçim sloganı GÜRSU KUNT ‘Yöneticiler yetersiz’ Rapora göre, eğitimcilerin yüzde 80’i kişisel gelişimi için master ve doktora yapacak durumda olmadıklarını kaydederken eğitimciler, master, doktora gibi çalışmaların, ücret, terfi ve atamalarda ölçüt kabul edilmediğine inanıyor. Eğitimcilerin büyük bir bölümü, öğrencilerinden daha çok, yöneticileriyle sorun yaşadığını kaydederken yüzde 72’si yaşadıkları sorunları yöneticileriyle paylaşmıyor. Eğitimcilerin yüzde 89’u ise yöneticilerinin yetersiz ve donanımsız olduğunu düşünüyor. ANTALYA CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ‘‘Önümüzdeki seçime girerken üç kelime söyleyeceğiz; ezdirmeyeceğiz, soydurmayacağız, böldürmeyeceğiz’’ dedi. İsim vermeden AKP’yi ‘‘ırk, etnik kimlik, din anlayışı üzerine hükümet kurmakla’’ suçlayan Baykal, ‘‘Biz Müslümanız. Bununla da iftihar ediyoruz ama inancımızı siyasi düzen haline getirmeyi reddediyoruz’’ dedi. Antalya’da bulunan Baykal, Kaş ilçesinde bir haftadan uzun süredir devam eden yangın alanında incelemelerde bulundu. Baykal, orman yangınlarının ülkeye yönelik en önemli tehditler arasında değerlendirilmesi gerektiğini ifade ederek ‘‘Orman yangınlarının doğal olmayan hatta siyasi gerekçelere dayalı nedenleri olduğunu görüyoruz. Orman yangınları da ulusal güvenlik sorunlarımızdan. Hatta orman yangınlarının ülkeye yönelik diğer tehditlerle iç içe girmiş olması da mümkündür’’ diye konuştu. Daha sonra Elmalı ilçesine belediye tarafın dan yaptırılan Atatürk büstünün açılış töreninde yurttaşlara hitap eden Baykal, bazı kişilerin etnik kimlikleri kurcalamak istediğini belirterek ‘‘Irk, etnik kimlik, din anlayışı üzerine hükümet kurmayın. Bütün Türkiye eşittir. Bu anlayışı bozmamak lazım. Biz Müslümanız, bununla iftihar ediyoruz. Ama inancın siyaset düzeni haline getirilmesini de reddediyoruz’’ dedi. Seçime girerken, üç kelime söyleyeceklerini belirten Baykal, “Ezdirmeyeceğiz, soydurmayacağız, böldürmeyeceğiz. Türkiye’de birilerini, birileri eziyor. Millet eziliyor, ülke soyuluyor. Soygunda üç suç ayağı var; vicdansız işadamı, haramzade bürokrat, namussuz siyasetçi... Herkes soygunu siyasetçiden güç alarak yapıyor. Ülkede milleti ezdirmeyeceğiz, ülkeyi soydurmayacağız, devleti böldürmeyeceğiz. İlk seçimde bunu da başarıya ulaştıracağız’’ dedi. Törenin ardından Gazipaşa ilçesine hareket eden Baykal’ı taşıyan helikopter teknik bir arıza nedeniyle bir tarlaya zorunlu iniş yaptı. Arızanın düzeltilmesinin ardından helikopter yeniden havalandı. Kaş’taki yangın alanında incelemelerde bulunan CHP lideri, yangın söndürme çalışmalarına katılan işçilerle sohbet etti. ‘Yılmaz’ın Köşk adaylığını destekleriz’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Züheyir Amber, ‘‘Sayın Mesut Yılmaz’ın eğer cumhurbaşkanı olma dileği varsa, gücümüz yettiğince destek oluruz’’ dedi. Amber, Yılmaz’ın genel başkan olmak istemediğini, ANAVATAN’da siyaset yapacağını daha önce ifade ettiğini anımsattı. Yılmaz’ı, cum hurbaşkanı olmak istemesi halinde destekleyeceklerini bildiren Zübeyir Amber, şöyle devam etti: ‘‘Ortak aday olduğunu açıklarsa, destekleriz. Sayın Mesut Yılmaz’ın, aday gösterilmesi düşünenler arasında; kariyeri, birikimi ve tecrübelerinden dolayı önceliği var. Cumhurbaşkanı adaylarında aranan niteliklerin hepsi Yılmaz’da var.’’ 48 Sene Öncesinden... Tarsus’tan... ‘‘Atilla (Yaprak) bu yaz Sabancı Üniversitesi’nde ders vermek üzere Türkiye’ye geliyormuş. Bir sınıf buluşmasına ne dersiniz?’’ Bu mesaj Ali Onur Bilgin’den gelmişti. Atilla’yla birlikte yine sınıf arkadaşımız Levent Kavvas da ABD’den geliyordu. Onları neredeyse 40 yıldan fazla zamandır görmüyordum. Benim belleğimde küçük genç yüzleri ve ince bedenleri kalmıştı, bir de minicik siyah beyaz sınıf fotoğrafları. Levent’in Tarsus Amerikan Kolejli orta birinci sınıftaki resmi gözümün önündeydi. Şimdi kim bilir ne hallere girmiştir diye düşündüm. Ali Onur Bilgin ve eşi Hülya Antalya’da yaşıyorlardı. Bu yazı da Sedef Adası’nda geçiriyorlar. Nerede buluşacağız tartışması sonuçlandı. Sınıf arkadaşımız Nedim (Aşkın)’ın Fenerbahçe Dalyan’daki Kurukahveci Mehmet Efendi Köşkü’ndeki Köşebaşı Lokantası buluşma mekânı olarak seçildi. Rahmetullah (İnal)’la Tarsus Amerikan Koleji’nde okurken çektirdiğimiz fotoğraf, onca seneye rağmen kaybolmamıştı. O zamanlar futbol sahası olarak kullandığımız, şimdi artık yok olan sahada yan yana çocukça durmuşuz. Mahmut Emirmahmutoğlu’yla da yıllar sonra çocuklarımızın özel okullar sınavını kazanıp kazanmadığını kontrol ederken Galatasaray Lisesi’nin bahçesinde karşılaşmıştık. O karşılaşma bizim 40 yıl sonraki buluşmalarımızın başlangıcı olmuştu. ??? Muhammed Kara, tam bir Tarsusluydu. Onunla da kızının İş Bankası Cağaloğlu Şubesi’ne gelmesiyle görüşmeye başlamıştık. Mehmet Şahinoğlu ne yapıyordu? Çünkü ben mayıs ayında Tarsus’ta yapılan 40. mezuniyet törenlerine katılamamıştım. Mehmet’i anlata anlata bitiremiyorlardı. Spor yapmaya düşkün Mehmet Şahinoğlu profesördü. Sonra birden bizim sınıftan ne kadar çok profesör çıktığını düşününce çok mutlu oldum. Ben bizim minik sınıf tembellerinden miydim? Yoksa en haylazı mı? Çünkü araya giren iki askeri darbe bu arkadaşlarımla ilişkilerimi neredeyse tamamen koparmıştı. Sait Kozacıoğlu ve Ali Artun’la solculuk ve hapishane arkadaşlığı yaptığım için onlardan haberdardım. ??? Atilla ve Levent en uzakta olanlarımızdı. Onları görünce çok heyecanlandım. Yaşlı görünmüyorlardı. Hele Levent sanki hiç değişmemişti. Göz doktoru olan hemşerim Giritli Asım Güngör, kızı ve eşiyle gelmişti buluşmaya. Seha Sadıklar da öyle... Ben ve Nedim özellikle Rahmetullah’ı bekliyorduk. Nedim eski arkadaşlarıyla karşılaştığında muziplik yapmaya bayılır. Rahmetullah konuşacak o gülecekti. Rahmetullah, Karabucaklıydı. Karabucak, Tarsus’un hemen yanı başındaki ormandı. Oradan kestiği bambularla yüksek atlama yapardı. Yüksek atlamanın ne demek olduğunu ilk ondan ve ağabeylerinden öğrenmiştik. Rahmetullah, son buluşmada bizimkilere çok güzel fıkralar anlatmıştı. Onu dinlemek için sabırsızlanıyordum. Çoğu müstehcen olan bu güzel fıkraları dinlerken müthiş keyiflendik. Doya doya güldük. Ne yazık ki bu müstehcen fıkraları size aktaramayacağım. Levent, ilk karşılaşır karşılaşmaz, benim futbolculuğumdan söz etti, koltuklarım kabardı. En heyecan verici olanı ise dünyanın öte ucunda uydu kanalıyla Türk televizyonlarını izliyorlardı, benim çıktığım programları da izliyorlarmış. Bundan çok mutlu oldum. ??? Ali Açan, Hüsamettin Alper, Mustafa Öngay, Ahmet Eriş, Mert Kaptan, Cevdet Caner, Taner Akdoğan, Semih Bilgin diğer gelebilen arkadaşlarımızdı. Erkut Yucaoğlu tatilde olduğu için, Cengiz Çandar mesleki bir nedenle gezide bulunduğu için gelemediler. Onlarla telefon konuşmaları yaptık. Birçok arkadaşımız dünyanın diğer ülkelerinde çalışıyorlar, başarılı işler yapıyorlardı. Hepsini bir arada görmemiz kolay değildi. Muzaffer Canatan ve Vitali Meşulam her zaman gelenlerdendi, bu kez yoktular... ??? 19581959 döneminde Türkiye’nin değişik yerlerinden gelen, değişik kültürlerden küçücük çocuklar olarak Tarsus’ta aynı sıralarda oturmuştuk. Aradan 50 seneye yakın bir zaman geçti. Türkiye’nin bütün altüst oluşlarını bizim kuşak yaşadı. Koray Doğan, 12 Mart’ta bir polis kurşunuyla yaşamını yitirdiğinde daha 20’lerindeydi. Ercüment Topçu’yu henüz 15’ine bile gelmeden Mersin yolunda bir trafik kazasında yitirmiştik. Servet Taş ise dağcıydı, bir tırmanış sırasında uçurumdan yuvarlanıp aramızdan ayrıldı. Onları da andık. Can Saydam, bizim buluşmalarımıza arada İsveç’ten gelir katılırdı. Onu da geçen yaz yitirdik... Zaman hızla geçiyor... Eski arkadaşları görmek, geçmişe yolculuk yapmak gibi... Duygulu, heyecan verici... Onları ne kadar özlemişim... asirmen?cumhuriyet.com.tr ORHAN ÖZKAYA: Toprak satışında sınır çoktan aşıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski Tapu Kadastro Genel Müdür Yardımcısı Orhan Özkaya, yabancılara toprak satışının bilgisayarlı takibe alınmasına ilişkin başlatılacak uygulamanın, çözüm getirmeyeceğini söyledi. Özkaya, yasada belirtilen binde 5’lik sınırın çoktan aşıldığını söyledi. Yabancılara toprak satışında yasal sınırın geçilip geçilmediğini bilgisiyar sistemi aracılığıyla takip edeceğini açıklayan Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’ne tepki geldi. Eski Genel Müdür Yardımcısı Özkaya, ‘‘Bilgisayarla binde 5’lik sınırın geçilip geçilmediği izlenecekmiş. Neden bu önlemler daha önce alınmadı? ’’ dedi. Özkaya, şunları kaydetti: ‘‘Takibin geri dönüşü nasıl olacak? Herhangi bir yaptırım yok. Nasıl bir uygulama yapılacağının en azından yönetmelikle açıklanması lazım. Herhangi bir yabancının gayrimenkulünü alırsanız bu konu uluslararası yargıya taşınmayacak mı, AİHM’ye gitmeyecek mi?’’ CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle