Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS 2006 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU leyla.tavsanoglu?cumhuriyet.com.tr AKP’nin muhalif milletvekillerinden Dr. Turhan Çömez’le Ortadoğu yangınını, ABD ile ilişkileri ve gergin iç siyaseti konuştuk Teslimiyetçi dış politika olmaz SÖYLEŞİ P O R T R E / T U R H A N Ç Ö M E Z LEYLA TAVŞANOĞLU Dr. Turhan Çömez AKP’nin parti içi eleştirileriyle tanınan milletvekillerinden. Sürekli parti içi demokrasi çağrısı yapıyor, yolsuzlukları eleştiriyor. Partisinin dış siyaset çizgisi de onun için bir eleştiri konusu. Bir hafta kadar önce Lübnan’dan döndü. Orada neler yaşandığına tanık oldu. Türkiye’nin Lübnan’a asker göndermesinin ne gibi tehlikelere yol açacağının bilinci içinde. Ülkesinin dış politikada teslimiyetçi bir tutum izlemesi onu rencide ediyor. Çömez’le, kanın gövdeyi götürdüğü Ortadoğu’da olanların Türkiye’yi nasıl etkileyeceği ve esas olarak da PKK sorununu konuşuyoruz. Çömez’in inancı ABD’nin Türkiye’ye dürüst davranmadığı yönünde. Neden mi? Öyleyse söyleşimizi okuyun. Siz Lübnan’dan yeni döndünüz. Ortadoğu’da kan gövdeyi götürüyor. İsrail ordusu Lübnan’ı, Hizbullah İsrail’i vuruyor. Irak’ın durumu içler acısı. Kuzey Irak’taki Kürt oluşumu resmiyet kazanmak üzere. Hatta bu Kürt oluşumunun Türkiye’yle bir federasyon çatısı altında birleşmesinden bile söz ediliyor. Siz bu incelemelerinizin sonucunda nasıl bir tahlil yapıyorsunuz? ÇÖMEZ Şu anda Ortadoğu’nun bağrına düşen ateş iki İsrail askerinin kaçırılmasıyla izah edilemeyecek kadar karmaşık bir durumdur. Bu süreci anlayabilmek için biraz gerilere gitmemiz ve dünyanın fotoğrafını tepeden bakarak çekmemiz gerektiğini düşünüyorum. 1990’lı yıllara kadar dünya çift kutupluydu. Ama Soğuk Savaş döneminin bitmesiyle ABD’nin biçimlendirici rol üstlendiği tek merkezli bir düzleme oturdu. Fakat son yıllarda ABD’nin bu biçimlendirici rolünün yavaş yavaş irtifa kaybettiğini ve dünyada yeni güç merkezlerinin mesafe aldığını görüyoruz. ABD yavaş yavaş irtifa kaybediyor dediniz. Nasıl? ÇÖMEZ ABD’nin en büyük endişesi gücünü kaybetmek. Bu bir sendrom halinde. Dolayısıyla dünyayı yeniden tasarımlama çabaları, dünyadaki enerji havzalarını ve güç merkezlerini kontrol etme arzusu bana göre bu temel korkudan kaynaklanmaktadır. Ortadoğu’da olanların analizini yapacak olursak... Bana göre süreç 1991’de Birinci Körfez Savaşı’yla başladı. O savaştan sonra 36. paralelin kuzeyinde uçuşa yasak ve güvenli bir bölge oluşturularak Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adıyla başlatılan ve bugün gerçek yüzünü görebildiğimiz senaryonun ilk adımı atıldı. Bütün bu olanlar, bugün artık insanların açık açık dillendirdiği ve neredeyse yadsımadığı bir sözde Kürdistan gerçeğiyle bizi tanıştırdı. Bana göre bu Ortadoğu’daki politikaların önemli ayaklarından birisidir. Zaten ABD Dışişleri Bakanı Rice da Ortadoğu haritasının yeniden çizileceğini söylemedi mi? ÇÖMEZ Şüphesiz Ortadoğu haritasını yeniden çizme çabaları var. Ancak bununla birlikte özellikle İsrail’e müttefik arayışları da ön planda. Bunu da görmek gerekiyor. Lübnan’daki iç savaştan sonra orada İsrail’in desteklediği Falanjistler liderliğinde lokal bir Hıristiyan devleti kurulması arzusu ortaya çıktı. Bu, İsrail’in kendine ortak bir devlet arayışından kaynaklanmaktaydı. Bugün de bir Kürdistan arayışı var. Demin, Lübnan’da başlayan savaşın nedeni iki İsrail askerinin kaçırılması olayı değil, dediniz... ÇÖMEZ Evet. Şu anda Lübnan gelecek 20 yılını kaybetti. İnsanlar artık Batı’ya, özellikle İsrail ve ABD’ye çok büyük öfke duyuyorlar. Bana göre bu savaş bir Hizbullahİsrail çatışması değil. İran ve ABD’nin kolluk kuvvetlerinin, veya öncü kuvvetlerinin bir çatışmasıdır. Ben bunu öncü bir savaş olarak değerlendiriyorum. İsrail belki bu Balıkesir’in Gönen ilçesine bağlı Paşaçiftlik köyünde 1965’te doğdu. Bandırma İmam Hatip Lisesi ve İ.Ü. Çapa Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Bir yılı aşkın süre Erzurum İl Sağlık Müdür Yardımcısı olarak mecburi hizmetini tamamladı. Tıpta uzmanlık sınavına girerek İstanbul’da Vakıf Gureba Hastanesi’nde genel cerrahi asistanı olarak göreve başladı. Bir süre başhekim muavinliği yaptı. AKP’nin kurulmasıyla birlikte Recep Tayyip Erdoğan’ın özel kalem müdürü ve danışmanı oldu. 2002 seçimlerinde Balıkesir’den milletvekili seçildi. ABD’yle Türkiye arasında yoğun bir telefon diplomasisi yaşandığını ve bunun ardından sınır ötesi operasyon söylemlerinin bir anda gündemden düştüğünü belirten Çömez, Washington’ın Türkiye’ye dürüst davranmadığını düşünüyor. Çömez “Söylemlerle yürüyecek ilişkiyi artık Türkiye’nin kaldıracak zamanı yok” diyor. savaşı, kaçırılan iki askeri kendince gerekçe göstererek başlattı. Ancak süreç öyle devam etmedi. Şu anda orada kaos, endişe var. Bugün Hizbullah’ın Ortadoğu’da yeniden güçlendiğine tanık oluyoruz. Oysa İsrail bu saldırıları yaparken Lübnan’a bu sorunu üreten gerçek nedenin Hizbullah olduğunu anlatmak ve Lübnan’daki halkları Hizbullah’a karşı cepheleştirmek niyetini taşıyordu. Ancak sonuç çok farklı oldu. Peki, bugüne kadar düzenli bir Lübnan ordusuna karşı çıkan ABD ve öbür Batılı güçler, buna İsrail de dahil, şimdi Lübnan ordusu kurulması isteklerini ne amaçla dile getiriyorlar? ÇÖMEZ Hizbullah’ın Güney Lübnan’da, yani Litani Nehri’yle İsrail sınırı arasında kalan bölgede hem askeri hem de ülke genelinde siyasi olarak güçlenmesi, gerek ABD gerek İsrail’i derinden rahatsız etti. Buradan savaşın bir başka boyutuna dikkat çekmek istiyorum. Bu Türkiye’de tartışıldı, ama bana göre yeterli olmadı. Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde Fransızlar üs kuruyorlar. Yine Kıbrıs’taki İngiliz askeri üslerine pek çok ABD askeri ve askeri mühimmatın transfer edildiğini duyuyoruz. Rum basınından izleyebildiğim kadarıyla buraya getirilen çok sayıda ABD deniz piyadesinin başına yine Rum asıllı ABD’li komutan atandı. Yine bir süre önce İncirlik Üssü’nden çok sayıda mühimmatın raf ömrü dolduğu gerekçesiyle Türkiye’den dışarı taşındığını okuduk. Ben bu konuda soru önergesi de verdim. Ben şu sorunun yanıtını arıyorum: Bugün marketlerde bile kullanılan ürünlerin raf ömürleri önceden belli olduğuna, ilaçların raf ömürleri bilindiğine göre Türkiye’ye sokulan bu kadar önemli miktarda silah, patlayıcı ve mühimmatın raf ömrü Ankara tarafından bilinmiyor muydu? Peki, sizce bilinmiyor muydu? ÇÖMEZ Bunlar Türkiye’ye sokulurken raf ömürleri mutlaka bilinmeliydi. Biliniyor idiyse Türkiye bunların dışarı ne zaman çıkması gerektiğini de bilmeli değil miydi? Biz öğrendik ki ABD Türk tarafına bu konuda sadece bilgi vermiş. Ayrıca ömrü geçmiş patlayıcıların, raf ömrü dolan bu lojistiğin ABD’ye transferi daha önce de yapıldı mı? Bunların başlıklarını çıkartır, içlerindeki patlayıcıları boşaltırsınız. Geri kalan zaten hurdadır. Bunlar neden Türkiye’de imha edilmedi de konteynerlerde onlarca TIR’la Mersin Limanı’ndan transfer edildi? Bunların son ulaşım noktasını Türkiye denetledi mi? Öte yandan Hizbullah’ın silahsızlandırılması konuşuluyor. Hizbullah, belki Lübnan yasalarına göre silahsızlandırılması gereken yasadışı bir örgüt. Ama bakıyorsunuz ki Lübnan siyasetinde etkin. Parlamentosunda önemli sayıda milletvekilleri, bakanları bulunan bir siyasal parti. Bir siyasi partinin askeri kanadının olamayacağını, olmaması gerektiğini söylüyoruz. Ben ABD’li yetkililere şunu sormak istiyorum: Irak’ta KDP de bir siyasi parti, ama onun da askeri kanadı var. Bir de PKK olayı yok mu? Bölgede hâkim güç ABD sizce PKK’yi neden engellemiyor? ÇÖMEZ Bakın, Hizbullah’a silahların nereden gittiği soruluyor. Türkiye üzerinden uçan sivil İran uçaklarında böyle bir mühimmatın bulunup bulunmadığı tartışma konusu oldu. Türkiye uluslararası havacılık kurallarına göre bunu yapmalı ve kendi sınırları üzerinden silah geçişine engel olmalı. Ama aynı soruyu PKK için sormak istiyorum. PKK elindeki Stinger füzelerini, C4 patlayıcılarını nereden buldu? Uzaktan kumandalı mayınları, patlayıcıları Kandil Dağı’ndaki mağaralarda üretmedi herhalde... ABD’nin kontrolündeki Irak ve çevresinde yuvalanmış olan bu terör örgütü teknik donanımı ve altyapıyı kimin izniyle, ya da kimin göz yummasıyla elde etti? Şaban Dişli ve Cüneyd Zapsu birkaç ay önce Washington’da, ‘‘Siz PKK’yle temas ediyorsunuz’’ dediklerinde ABD tarafı çok kızdı. ‘‘Biz teroristlerle temas etmeyiz. Ama siz Hamas’la temas halindesiniz’’ tepkisini gösterdiler... ÇÖMEZ ABD’liler haklı. Çünkü Kuzey Irak’ta bulunan 5 bin civarındaki PKK teröristleriyle karşılaşmamak için epeyce çaba harcamaları gerekir. Bunların kampları, lider kadroları, faaliyetleri şüphesiz ABD istihbaratı tarafından biliniyor. Bunları neden teslim etmezler?.. ABD ve kuzeyde bulunan Peşmerge güçleri neden sınır güvenliğini sağlamazlar ? Kandil Dağı’nda bulunan ve Kuzey Irak’ta kampları olan PKK’nin lojistiğini, para, mühimmat, gıda transferini neden kesmezler? Bunların geçiş yolları bellidir. Bunun önüne neden geçmezler? Erdoğan bir ara sınır ötesi harekâttan söz ediyordu. Daha sonra bundan geri adım attı. Sizce bunu neden yaptı? ÇÖMEZ O süreçte ABD’yle Türkiye arasında yoğun bir telefon diplomasisi yaşandı ve sınır ötesi operasyon söylemleri bir anda gündemden düştü. ABD önce PKK’yle mücadele konusunda Türkiye’yle sıkı bir işbirliğine gireceğini ifade ederek Türk tarafını, bizleri açıkça yatıştırdı. Irak’ta bulunan PKK bürolarının tabelalarının indirilmesi, masasının, sandalyesinin başka yere taşınması ve Irak’a bir koordinatör atanmasıyla bu iş çözülmez. ABD gerçek bir dost ve müttefikse, net adımlar atmalı. ABD ne gibi adımlar atmalı? ÇÖMEZ Sınır geçişlerini engelleyecek, PKK’nin lider kadrosunu Türkiye’ye teslim edecek. Bunların İsveç’e, Norveç’e götürülmesiyle ilgili bazı adımlar atılmasına dair bilgiler kulağımıza geliyor. Bunu yapmak son derece yanlış olacaktır. Ayrıca ABD, PKK’nin lojistiğini mutlaka kesmelidir. İstihbarat paylaşımını daha sağlıklı, daha doğru biçimde yürütmelidir. Türkiye sınır ötesi bir operasyon yapacaksa da bununla ilgili tam ve açık desteğini vermelidir. Bu gerçekleştiği takdirde ABD’yle ilişkilerimizi onların da, bizim de arzu ettiğimiz boyutta geleceğe taşıyabiliriz. Söylemlerle yürüyecek bir ilişkiyi artık Türkiye’nin kaldıracak zamanı yok. Siz AKP’yi, hükümetin icraatını zaman zaman eleştiriyorsunuz. Bu hükümetin ve lider kadrosunun vizyonu belli. Bu dediklerinizi bu hükümetle gerçekleştirme şansı var mı? ÇÖMEZ Sayın Başbakan’ın 4 Ekim’de ABD Başkanı Bush’la yapacağı görüşmeyi çok önemsiyorum. Bunun sadece ABD’nin Türkiye’den Ortadoğu’yla ilgili beklentilerini aktardığı bir görüşme olmamasını diliyorum. Türkiye bu süreçte dik bir duruş sergilemeli, bu anlattığım talepleri net olarak ABD tarafına aktarmalıdır. Bu ilişkiler sadece hükümetler, devlet başkanları arasında yürümez. Askeri kanat ilişkileri de son derece önemlidir. Topyekun karşılıklı mesaj alışverişi ve anlayış zemininde bunun yürütülmesi gerekir. Özellikle 1 Mart tezkeresinin TBMM’de reddinden sonra yaşanan zorluklar ilişkileri germedi mi? ÇÖMEZ 1 Mart tezkeresinden sonra ABD’nin Süleymaniye’de Türk askerine bana göre yaptığı son derece çirkin ve yakışıksız hareket.. ABD basınında önemli kalemlerce Türkiye aleyhinde çok ağır atıflar yapılması bizi rahatsız etti. Ancak 4 Ekim görüşmesi çok önemlidir. AKP’nin lider kadrosu 2002 seçimlerinden önce değiştikleri söylemlerini kullandı. Ancak görüyoruz ki İslami reflekslerinden hiç vazgeçmiyorlar. Hep ötekiler ve bizden olanlar duruşu içindeler. Bu durumda nasıl inandırıcı olabilir? ÇÖMEZ Türkiye uzun yıllar kamplaşmalardan, zıtlaşmalardan çok çekti. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş temellerinde çok önemli ilkeler var. Bu ilkeler bize Atatürk’ten armağandır. Bunlardan vazgeçmemiz de asla mümkün değildir. Türkiye yüzü Batı’ya dönük, demokratik, laik bir hukuk devletidir. Kim gelirse gelsin, hangi parti olursa olsun bu kriterlerden asla ödün veremez. Devletin yönetilme anlayışı içine dini motiflerin katılmasını asla doğru bulmam. Yoksa, devletin yönetim anlayışı içine dini motifleri katma çabası ülkenin bugününe de yarınına da zarar verir. Biz parti olarak bu ilkeleri benimseyerek yola çıktık. Zaman zaman bazı bireysel refleksler bu ilkelerden uzaklaşıldığına dair izlenimler verebilir. Bunlar yanlış yaklaşımlardır. Türkiye’de Dışişleri Bakanı, Bakanlığı var. Ancak AKP Genel Başkanı’nın Veri Koordinatörü Cüneyt Zapsu gölge başbakan gibi davranıyor. Arka arkaya büyükelçilerle görüşüyor. Dışişleri bu temasları basından izlediğini açıklıyor. Başbakan bunların Zapsu’nun şahsi görüşmeleri olduğunu söyledikten iki gün sonra kendi bilgisi dahilinde bu temasların yapıldığını açıklayabiliyor. Siz bu karmaşık durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? ÇÖMEZ Sayın Zapsu, başbakan kimliğiyle değil, AKP Genel Başkanı kimliğiyle Sayın Erdoğan’ın danışmanıdır ve AKP MKYK üyesidir. Dolayısıyla yapmış olduğu bu görüşmeleri de siyasi kimlik şemsiyesi altında yapmalıdır. Söz ettiğiniz görüşmeler üzerine Sayın Zapsu’yu aradım ve bu görüşmeleri hangi sıfatla yaptığını, bundan ilgili makamların haberinin olup olmadığını sordum. Kendisi de Başbakan’ın veri koordinatörü olarak bu görüşmeleri yapmak gibi bir misyonunun bulunduğunu, daha önce de böyle görüşmeler yaptığını söyleyerek devletin ilgili kademelerine bu görüşmeleri not ettiğini ifade etti. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden beri gelenekleşmiş yaklaşımlarını ve tarzlarını değiştirmek doğru değil. İnsanlar bir kimlikle bir görüşme yapıyorsa edindiği izlenimleri mutlaka ilgili makamlarla paylaşmalıdır. 2 arkadaşımızın ihracı demokrasiyle bağdaşmadı Bizden olanlar ve ötekiler ayrıştırması yapıldığını söyledik. Son olarak Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk’a çok ciddi, ölüm tehditleri dolu elektronik posta mesajları geliyor. Bunların üstüne de Anadolu’da Vakit gazetesi İlhan Selçuk’u hedef gösteren yayınlar yapmaya başladı. Böyle mantıkla sizce nereye varılır? ÇÖMEZ Birbirimizin düşüncelerini sonuna kadar benimsemek ve desteklemek zorunda değiliz. Birbirimizin düşüncelerine saygı göstermek, anlayış göstermek, hatta anlamak mecburiyetindeyiz. Türkiye’nin kendine özgü koşulları var. Anadolu’da farklı kökenlerden gelmiş insanlar yaşıyor. Ama bizim ortak paydamız Türkiye. Dolayısıyla bu ilkelerden asla ödün vermeden yolumuza devam etmemiz gerekir. Türkiye biz ve ötekiler anlayışından çok çekti. Yeniden bu tecrübeleri yaşamak istemiyoruz. Bir başkasını açıkça ölümle tehdit etmek nasıl bir anlayıştır? Karşınızdakinin fikirlerini beğenmeyebilir, o fikirleri en sert üslupla eleştirebilirsiniz; tartışabilirsiniz. Fikirler zaten tartışmak içindir. Sayın Selçuk’a yapılan bu tehdide inanıyorum ki İçişleri Bakanlığı kayıtsız kalmayacaktır. Bu mesajların hangi kanaldan, nasıl ulaştığı istihbarat birimleri tarafından kolaylıkla bulunacak ve gereği yapılacaktır. Erdoğan sürekli Kasımpaşalılık kimliğiyle övünüyor. Bu tavır bir başbakana yakışıyor mu, sizce? ÇÖMEZ Sayın Başbakan’ın Karadeniz’den başlayıp İstanbul Kasımpaşa’da ve Ankara’da süren bir yaşamı var. İnsanların yaşam deneyimleri, eğitimleri, birikimleri, donanımları kişiliklerine yansır. Sayın Başbakan’ın bu karakteri de siyasi kimliğinde zaman zaman ön plana çıkıyor. Bunu eleştirenler ya da beğenenler oluyor. Ama 3 Kasım seçimlerinde Başbakan’ın bu üslubu hem kendisine, hem partiye prestij sağladı. Şunu da eklemeliyim ki siyasetçinin herkesi kucaklaması, esnek olması, bütün bireylerin düşüncelerine saygı duyması önemli bir özelliktir. Bu üslubun Türk siyasetinde ne anlam ifade ettiğini millet takdir edecek, belirleyecektir. Partinizden Mahmut Koçak ve Fuat Geçen’in ihracını nasıl değerlendirdiniz? ÇÖMEZ İki arkadaşımızın da partiden ihraç edilmesini doğru bulmadım. Bunu eleştirdim. Onların düşüncelerini onaylamak ayrı bir şeydir, partiden ihraç edilmelerini onaylamak ayrı bir şeydir. Kendi bünyemizde tahammül kültürünü yerleştiremezsek, olgunlaştıramazsak başkalarının da bize tahammül etmesini bekleyemeyiz. Ben onların ihraçlarının demokratik olgunlukla bağdaşmadığını düşünüyorum. AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’ın CHP’li Haluk Koç’a üstü kapalı homoseksüel demesini nasıl karşıladınız? ÇÖMEZ Bu üslubu doğru bulmadım. Siyasette düzeyin düşmesi sadece düzeyi düşürenlere, kendi partilerine zarar vermez. Topyekun siyaset kurumuna irtifa kaybettirir. Birbirimizi en sert biçimde eleştirelim, ama bu eleştirileri yaparken de belli bir düzeyi koruyalım. Birbirimize saygı duymak, anlayış göstermek zorundayız. Hiç kimse bu ülkeyi bir başkasından daha fazla sevdiğini, bu ülke için bir başkasından daha fazla uğraştığını ve mücadele ettiğini iddia etmesin. Artık rencide edici bu üslubu terk edelim. CUMHURİYET 12 K