Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 AĞUSTOS 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 9 AÇI MÜMTAZ SOYSAL Ulusumuz Bunları Unutmaz... ABD Genelkurmayı adına yapılan açıklamalarda, Irak’ta uğradıkları kayıplar, Türkiye’nin Kuzey Irak’tan cephe açmamış olmasına bağlanıyordu. İncirlik Üssü’nde gelişen kelepçeleme olayı da belki bu hıncın bir uzantısıydı. Bu eylemleri gerçekleştiren ABD, Türk ulusunun dostluğunu yitirdi. Bu çirkin ve saygısız olayların sorumlusu Bay Erdoğan’dır. PENCERE Dış Politika Fasaryası... Dış politika ince zenaattir; diplomasinin ise yeme de yanında yat!.. Devletler arası ilişkilerde bir sürü kulağı kesik al takke ver külah dost gibi görünürken, birbirlerini el altından kazıklamaya çabalarlar... Bizim Dışişleri Bakanı Abdullah Gül İsrail’e gitti, geldi... Kaçırılan İsrailli askerlerin aileleriyle gizlice görüştü... Sonra bu görüşme her nasılsa açıklandı... Gül’ün TV’lerdeki sureti görülecek şeydi.. Utangaç, günahkâr, suçlu.. Ne demek Müslümanlar tarafından kaçırılan Yahudi askerlerin ailelerini İsrail’de ziyaret ederek ‘Geçmiş olsun’ demek?.. Hem Gül Türkiye’de şehit ailelerini ziyaret edecek değil ya!.. ? Dış politika eskiden ince zenaatti, diplomasi de bu işin salçasıydı; şimdi iş değişti.. Başbakan RTE’nin başdanışmanı fındıkçı Cüneyd Zapsu Amerika’ya gidip neoconi’lere dedi ki: ‘‘ Adamı deliğe itmeyin...’’ Adam dediği RTE!.. ‘‘Delik’’ ne demek, siz anlayın!.. Amerikalı: Peki, ne yapalım?.. ‘‘ Kullanın!..’’ ? Lübnan’a asker yollayalım mı?.. Derin dış politika analizleri, fasarya tahminler, olmadık öğütler, ukalalık yazıları, çokbilmişlik çeşitlemeleri ortalığı kapladı; ama, hepsi fasafiso... AKP iktidarının derdi günü ne Lübnan, ne İsrail, ne Irak, ne asker ne de bilmem ne... Takıyyeci diyor ki: Ben adamımı ABD’ye yolladım, niyetimi ve bağlılığımı duyurdum, şimdi sözümü yerine getirmek için her şeyi yapmalıyım.. Ne yapmalısın? Bush asker yolla dedi mi, yollamalıyım, yoksa bu işin ucunda delik var... ? Dış politikamız çoktandır devletin ulusal dış politikası olmaktan çıktı... İçerde ılımlı İslam devleti modeline Türkiye’yi oturtmak amacına şartlandı... Amerika desteklerse gelecek yıl Cumhurbaşkanlığı takıyyecilerin eline geçer, seçim sandığından dinciler çıkar, Atatürk Cumhuriyeti’ne de bir zamanlama içinde ‘El Fatiha’ okunur... Türkiye dışardan yönetiliyor!.. Dışardan yönetilen ülkelerde dış politika da dışardan saptanır.. Kültür ve Turizm ADABOĞAZI, Bodrum başlangıçlı deniz gezilerinin en yakını, en kolayı, aynı zamanda da en eğlenceli olanıdır. Gümbet koyundan uzanan burun iki küçük adaya kadar uzanır. Adalar arasındaki boğaz ‘‘yalancı’’ olanıdır; uzaktan baktığınızda sahici sanıp geçmeye kalkarsanız, tekne oturur, çünkü ora çok sığdır. Öbürü, burunla adaların küçüğü arasındaki boğaz ise, ancak su kesimi az olan ufak tekneler için elverişlidir; denizin rengine bakıp dipteki derinliği kestirerek geçebilirsiniz. Ötesi, yalnızlığını kazları, ördekleri ve tavuklarıyla paylaşan ‘‘Afyonlu’’nun çardağı önünde uzanan bir koydur ki, günlük tura çıkanların yüzmek için seçtikleri sayılı yerlerden biridir. Biridir ama, yakında o da bitmek üzeredir. Yakınındaki başka küçük koycuklar, ‘‘akvaryum’’ gibi saydam kuytular ve ıssız kıyılarla birlikte. Çünkü, Kültür ve Turizm Bakanlığı Bodrum Yarımadası’nı ‘‘Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi’’ ilan etmiştir. ‘‘Fena mı? Hem korunacak, hem gelişecek’’ diye sevinebilirsiniz. Eğer Sayın Bakan ‘‘Koyların turşusunu mu kuracağım!’’ demeseydi. Yarımadadaki 85.000 yataklık kapasitenin üstüne 100.000 yatak daha ekleme niyetini dile getirmeseydi. elki, aynı bakanın açıklamaları yarımadadaki irili ufaklı belediyelere ilişkin yolsuzluk haberleriyle aynı günlere rastladığı için, onun ‘‘Bodrum’daki imar yetkilerini geri aldık’’ sözü üzerine, ‘‘Ne iyi, imar yetkileri Bakanlık’ta olunca artık arkasındakinin deniz görüşünü örten bina yapılmayacak, ormanlar kesilip siteler ve dev oteller dikilmeyecek’’ diye sevinmiş olabilirsiniz. Oysa, çevre düzeni planlarını yapan zaten Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’dır, turizm merkezlerini planlama yetkisi zaten Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndadır, sit alanları ile ve koruma amaçlı koruma planlarında yetkili ve sorumlu olan da zaten aynı Bakanlığa bağlı koruma bölge kurullarıdır. Eksik olan, bütün bu yetkili ve sorumluların ellerindeki öngörü, denetim ve yaptırım mekanizmalarını doğru kullanabilmesi. Türkbükü koyu gibi bir yerin batı yamaçları şimdiden yurttaşların ve yabancıların kuralları çiğneyerek yaptıkları binalarla doldu bile. sıl önemli olan ve sorunun temelini oluşturan konu, ‘‘kültür’’le ‘‘turizm’’ birleştirilmesindeki çelişkidir. Turizm, özde, bir ticaret alanıdır, kazanç ve kâr ister. Türkiye turizminde tarih ve sanat kalıntılarının büyük rol oynadığı da doğrudur. Ama, ne turizm, bunlara yönelik turizmden ibarettir; ne de kültür, sadece tarih ve sanat demektir. Üstelik, kültür hep para kazanmayı değil, tam tersine harcamayı gerektirir. Ayrıca doğa sevgisi, çevre bilinci de kültürün parçası değil midir? Bu çelişkiyi çözmek, kazanç düşüncesine saplanıp kalmayan bir turizm politikası ve kasa kapaklarını kültür uğruna açık tutan bir politika anlayışı gerektirir ki, bu da her fâninin çözebileceği bir bilmece değildir. Erol ERTUĞRUL Hukukçu 4 B A Temmuz 2003 Cuma günü saat 14.00 sıralarında, Kuzey Irak’ta, Süleymaniye kentinde bulunan Türk Özel Kuvvetler binasına 120 ABD askeri geldi. Sözde dost bir ülkenin askeri sayıldıklarından kuşkuyla karşılanmadılar. ABD askerleri binada bulunan üçü subay, sekizi astsubay olmak üzere on bir Türk askerini gözaltına aldılar. Başlarına çuval geçirdiler, ellerine kelepçe taktılar, Bağdat’a götürdüler. Bu olaydan sonra ABD, Türkiye’den özür dilemedi, Türkiye’nin ve Türk ulusunun tepkisini giderecek hiçbir davranışta bulunmadı. Ulusumuzun bireyleri, bu çuvalın kendi başlarına geçirildiğini duyumsadılar. Bu olayı hiçbir biçimde içlerine sindiremediler. 17 Eylül 2005 Cumartesi günü saat 02.00’de Adanaİncirlik Üssü’nde, bir Türk hava pilot binbaşı ile eşi, bir dinlence yerinden çıktılar. Özel araçlarına bindiler ve ABD’li bir çavuş tarafından durduruldular. Kimliklerini söyledikleri halde, içkili oldukları gerekçesiyle araçlarından indirildiler. Olay yerine gelen öteki ABD askerleri tarafından yere yatırıldılar, elleri arkadan kelepçelendi, sırtlarına ayakla bastırıldı. Olay, Türk kamuoyuna bir yıl sonra yansıdı. Ulusumuzun bireyleri bu olayı da içlerine sindiremediler. Ve herkes, bu kelepçenin kendi ellerine geçirildiğini duyumsadı. 1960 öncesinde ABD ile yapılan ikili anlaşmalarla, Türkiye’de suç işleyen ABD’li görevliler Türkiye’de yargılanamıyor, kendi ülkelerine gönderiliyorlardı. Bu durum, 24 Temmuz 1924 tarihinde imzalanmış Lozan Antlaşması’nın 23. maddesine aykırı olarak yıllarca sürdü. Daha sonra ulusumuzun tepkileri ile kaldırıldı. Şimdi, bu çarpık ve yargı egemenliğimize aykırı uygulama sürdürülüyor mu? 3 Kasım 2002 günü yapılan genel seçimleri kazanan AKP’nin genel başkanı Bay Erdoğan, o zaman ne milletvekili ve ne de başbakan değilken ABD’ye gitti, ABD Başkanı Bay Bush tarafından başbakan gibi karşılandı. Kapalı kapılar arkasında görüşmeler ya pıldı. Sonradan öğreniyoruz ki Bay Erdoğan, Bay Bush’a, yetkisi olmadığı halde, çağımızın en yayılmacı, sömürgeci ve terörist ülkesi olan ABD’nin Irak’a yapacağı saldırı için Türkiye’nin de bu saldırıya destek vereceği ve katılacağı sözünü vermiş. Bu nedenle ABD, Viranşehir’de, Kızıltepe’de taşınmazlar kiraladı. ABD askerleri, ağır silahlarıyla birlikte İskenderun Limanı’na çıktılar. Bay Erdoğan’a göre, TBMM nasıl olsa Irak’a girme kararı verirdi. Ancak TBMM, Türk ulusunun birkaç milyar dolara satılmayacak kadar onurlu olduğunu gösterdi. ABD ile birlikte Irak’a giriş istemi reddedildi. ABD askerleri, geldikleri gibi gittiler. Bu durumu içine sindiremeyen ABD, bu kez Süleymaniye saygısızlığını yaptı. İncirlik Üssü’nde gelişen kelepçeleme olayı da belki bu hıncın bir uzantısıydı. ABD Genelkurmayı adına yapılan açıklamalarda, Irak’ta uğradıkları kayıplar, Türkiye’nin Kuzey Irak’tan cephe açmamış olmasına bağlanıyordu. Bu eylemleri gerçekleştiren ABD, Türk ulusunun dostluğunu yitirdi. Bu çirkin ve saygısız olayların sorumlusu Bay Erdoğan’dır. Devlet geleneklerine aykırı davranmış, yetkisiz sözler vermiştir. Acısını ise ulusumuz çekmiştir. Bu olaylara, yönetim olarak gereken tepkiler gösterilmemiştir. Bunlar, AKP’nin ve ülkemizi yönetenlerin içine sinse bile, ulusumuzun içine sinmez. AKP yönetiminin asıl amacı, dinci düşünceyi egemen kılmaktır. Türk Rönesansı’nı, Türk Aydınlanması’nı yok etmek, Türkiye’yi geriye götürmektir. Bu nedenle ulusumuzun onuru, TSK’nin onuru onları fazlaca ilgilendirmez. Dışişleri Bakanı Bay Gül, bize bunları yapan ABD’nin Dışişleri Bakanı ile kol kola girip ‘‘ABD ile tam bir uyum içerisindeyiz’’ diyebiliyor. ABD, askerlerimizin yaşamlarına alçakça tuzaklarla son veren PKK terör örgütüne destek verirken Türkiye’yi açıkça oyalıyor. Bu mu dost ülke? Ülkemizi yönetenler ise boş sözlerle ulusumuzu oyalıyorlar. AKP’nin amacı, TSK’yi ele geçirmek, dinci kadrolarla donatmaktır. Bunu gerçekleştiremediği için TSK’yi köşeye sıkıştırma girişimleri işine geliyor. Ulusumuzun onuru olan TSK’ye karşı emniyet güçlerini kullanıyor. Yargıyı kullanmaya kalkıyor. Geçen günlerde Şemdinli olayları ile ilgili davada karar verildi. Yargılanan astsubaylar, görülmemiş bir hızla ve eksik yargılama ile, kırk yıla varan cezalara çarptırıldılar. Kararın gerekçesi açıklandı. Bu astsubayların bir örgüt kurmadıkları, bir örgütün üyesi oldukları ve üstlerinin bilgisi dışında böyle bir eylemi gerçekleştiremeyecekleri ileri sürüldü. Üst rütbelerdeki suçluların bulunup çıkarılmalarının, devletin görevi olduğu vurgulandı. TSK’nin bir çete olduğu söylenmeye çalışıldı. Yurdumuzun geldiği noktayı göstermek bakımından, bu karar dehşet vericidir. Dünyanın en büyük soykırımına uğramış Yahudi ulusu, İsrail devleti aracılığı ile Ortadoğu’da bir kıyımı gerçekleştiriyor. ABD’nin onayı ile gerçekleştirilen bu kıyıma, sözde uygar Batı susuyor. Susmak ‘‘onaylamak, katılmak’’tır. BM adındaki, hiçbir gücü ve etkinliği olmayan örgüt, binlerce insanın kendi ülkesinde göçmen olmasını, binlerce sivil insanın, çocuk, kadın demeden yok edilişini izliyor. Böylece ABD’nin sözünü ettiği BOP ile Ortadoğu’nun haritası yeniden çiziliyor. Türkiye ise yöneticileri aracılığı ile zarar göreceği bu duruma onay veriyor. Herkes suskun kalıyor. ABD’nin yanında yer alan, onun eylemlerine destek veren yönetim, Merkez Bankası’nın, Ziraat Bankası’nın, Halk Bankası’nın genel yönetimlerini, Ankara’dan İstanbul’a getirmeye hazırlanıyor. Ankara, Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentidir. Bu kurumların merkezleri Ankara’dadır. Bu kafa, gücü yeterse yarın da TBMM’yi İstanbul’a taşımaya çalışır. Bu girişim, Atatürk devrimine karşı duruşun bir göstergesi sayılabilir. Türk ordusu, Çanakkale’de Mustafa Kemal’in komutasında, bir karış vatan toprağını vermemek için, bir teki bile sağ kalmadan yaşamlarını vermiş 57. Alay’ların ordusudur. Türk ordusu, Kurtuluş Savaşı’nda, Mustafa Kemal’in istediği Çiğiltepe’yi, söz verdiği saatten yirmi dakika sonra aldığı için kendi yaşamına son veren Albay Reşat Çiğiltepe’lerin ordusudur. Kimse bu ordunun bir tek erinin bile başına çuval geçiremez, ellerine kelepçe vuramaz. Ulusumuz bunları unutmaz. Bunun hesabı, bunu yapanlardan, buna neden olanlardan sorulur. Er ya da geç. İSTANBUL 1. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜNDEN AÇIK ARTTIRMA SURETİYLE GAYRİMENKUL SATIŞ İLANI DOSYA NO: 2002/6 İflas tasfiyesi maksadıyla Ankara ili, Çankaya ilçesi, Anıttepe mahallesinde kain ve Tapu Sicil Müdürlüğünün 4247 ada, 7 parsel sayısında kayıtlı 667 m2 miktarlı kargir apartmanda 80/800’er arsa paylı bodrum kat 9 ve 10 Bağımsız bölümlerin açık artırma suretiyle satışına iflas idaresince karar verilmiştir. TAPU KAYDI : Ankara ili, Çankaya ilçesi, Anıttepe mahallesinde kain ve tapu sicil müdürlüğünün 4247 ada, 7 parsel sayısında kayıtlı 667 m2 miktarlı kargir apartmanda 80/800’er arsa paylı bodrum kat 9 ve 10 nolu meskenler kaydına Çankaya 3.Bölge Tapu Sicil Müdürlüğünün 27.01.2003 gün ve 727 yevmiye numarası ile iflas şerhi konulmuştur. HALİ HAZIR DURUMU : Satışa konu meskenlerin bulunduğu ana bina Anıttepe mahallesi Turgut Reis caddesi üzerinde yer alan Bodrum kat, zemin kat ve 3 normal kattan oluşan 5 katlı, her katta 2 adet olmak üzere toplam 10 daire bulunduğu, binanın ayrık nizamda olduğu, doğalgaz kombili sistemle ısıtıldığı, meskenlerden 9 nolu bağımsız bölümün binanın arka cephesinde, 10 nolu bağımsız bölümün binanın ön cephesinde bulunduğu, 9 ve 10 nolu dairelerin 2 oda, salon, mutfak, antre, banyo ve WC bölümlerinden oluştuğu, 9 nolu dairenin salon, odalar ve antre zemini halıfleks kaplama, duvarlar yağlı boyalı, 10 nolu dairenin salon, odalar ve antre zemini laminat kaplama, duvarlar 1,00 m. yüksekliğinde ahşap süpürgelik üzeri yağlı boyalı olduğu, 9 ve 10 nolu dairenin kapı ve pencereleri ahşap üzeri yağlı boyalı olduğu, tüm pencerelerde ahşap perde bandı dışında demir korkuluk bulunduğu, tavanların sıva ve badanalı ve kartonpiyer mevcut olduğu bilirkişi tarafından belirtilmiştir. İMAR DURUMU: İflas dosyasına Çankaya Belediye Başkanlığı İmar Müdürlüğünün yazısında “İmarın 4247 ada, 7 parsel sayılı parselin 12755 nolu kesin parselasyon planında ayrık nizamda 5 katlı konut bölgesinde kaldığı, yola mesafesinin 7.00 m.(komşu binalar hizasına uyacak) yan komşu mesafelerinin 3.00’er m., inşaat cephesinin 12.00 m., inşaat derinliğinin 22.00 m., saçak seviyesinin ise Hmax: 15,50 m.olduğu hususlarının tespit edildiği” belirtilmiştir. TAŞINMAZIN KIYMETİ : Bilirkişi tarafından 9 nolu daireye 115.000,00 YTL., 10 nolu daireye 125.000,00 YTL.kıymet takdir edilmiştir. SATIŞ GÜNÜ VE ŞARTLARI : Satışa konu taşınmazların ilk açık artırmasının; 9 nolu meskenin 03.11.2006 Cuma günü saat 14.0014.15 arasında, 10 nolu meskenin 28.11.2006 Sah günü saat 13.3013.45 arasında İstanbul 1.İflas Müdürlüğüne mahsus odada yapılacak, ilk açık arttırmada muhammen bedelin % 60’ını satış ve paylaştırma masraflarım bulmaması halinde taşınmazların 2.açık artırmasının, 9 nolu meskenin 13.11.2006 Pazartesi günü, 10 nolu meskenin 08.12..2006 Cuma günü aynı yer ve saatler arasında yapılacaktır. Bu arttırmada muhammen bedelin % 40’ını satış ve paylaştırma masraflarını karşılaması halinde satışlar yapılacak, aksi takdirde düşürülecektir. Satışa iştirak edeceklerin, taşınmazın muhammen bedelinin % 20’si oranında nakit Türk Lirası veya Milli bir bankanın teminat mektubunu satış anında iflas idaresine vermeleri gerekmektedir. İhale karar pulu, Dellaliye Resmi, KDV, Tapu Harcı, Eğitime Katkı Payı, Tescil ve Teslim masrafları ile satıştan sonra doğabilecek her türlü masraflar alıcıya aittir. Satışa iştirak edeceklerin taşınmazı gezip gördükleri ve şimdiki haliyle kabullendikleri addolunacaktır. Satış şartnamesi ilanın gazetede neşri tarihinden itibaren dairede açık bulundurulacak olup, daha fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda belirtilen dosya numarası ile daireye müracaat etmeleri, satışa iştirak edeceklerin belirtilen gün ve saatte dairede hazır bulunmaları tebliğ ve ilan olunur. 14.08.2006 (Basın: 41829) İstifanın Kabul Edilmemesi Zorla Çalıştırmadır Dr. Birsen OLGAÇ Z orla çalıştırılmama, temel insan hakkı olarak kabul edilmekte olup anayasamızın temel haklar bölümündeki 18. maddesi ile garanti altına alınmış ve istisnaları öngörülmüştür. Bu maddenin gerekçesinde ifade edildiği üzere çalışma, kişinin serbest iradesiyle üstlendiği bir yük olup, bu yükün kişiye zorla kabul ettirilmesi, kendisinin iradesi dışında bir faaliyette bulunmaya mecbur bırakılması, hem kişi hürriyeti ile bağdaşmayan bir husustur hem de bu duruma sokulan kişi için bir eziyet teşkil eder. Temel haklar, anayasamızın ikinci kısmında yer alan 1274. maddelerinde düzenlenmiştir. Temel haklar veya insan hakları ya da medeni (yurttaşlık) haklar, bireyin kişiliğinin, ruhi, ahlaki gücünün ve bağımsızlığının özgürce ve tam olarak gelişmesi için tanınan ve kabul edilen haklardır. İnsan hakları anlaşmaları (anlaşma, sözleşme, vs.) taraf devletlerin görüşmelerle hazırlayıp kabul ettiği, onları, hak ve özgürlükleri yurttaşlarına tanıyıp koruma ve geliştirme yükümlülüğü altına sokan uluslararası belgelerdir. Bu anlaşmalarda uygulamaların izlenmesi ve dentlenmesi hükümleri de yer almaktadır. Türkiye’nin onayladığı ve anayasanın 90. maddesinin son fıkrası gereği iç hukukun üzerinde olan, zorla veya zorunlu çalıştırmayı yasaklayan uluslararası sözleşmeler, 29 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi ile bunu örnek alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’dir. 2006/1 sayılı Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu kararına göre anayasamızın 90. maddesinin son fıkrasına 5170 sayılı kanunla eklenen kural ile kanun koyucu, temel hak ve özgürlüklere ilişkin anlaşmalara, yasalar önünde önem ve öncelik vermiş, bu konudaki iradesini açık ve net olarak ortaya koymuştur. Bu itibarla ulusal yasalar ve uygulamalar, yukarıda sayılan sözleşmelere aykırı olamaz. Bu sözleşmelerden yalnızca 29 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi, bütünü ile ‘‘zorla veya zorunlu çalışma’’ya ilişkin olup, bunu, kişinin rızası olmaksızın ceza tehdidi altında yaptığı iş ve hizmet olarak tanımlamakta ve cezanın hak veya imtiyaz kaybını da kapsadığını kabul etmektedir. 1932 yılında yürürlüğe girmiş bulunan sözleşmenin taraf devletlerce uygulanmasını denetleyen Bağımsız Uzmanlar Komitesi, yıllar içinde oluşturduğu içtihatlarla sözleşme hükümlerine açıklık getirmiştir. Bir kısım taraf devletlerin bazı fakülte ve yüksekokulları bitiren vatandaşlarına ceza tehdidi altında hizmet yükümlülüğü getirmeleri Bağımsız Uzmanlar Komitesi tarafından zorla çalıştırılma olarak kabul edilmiş, diplomaların, hizmet yükümlülüğünün tamamlanmasından sonra kabul edilmesi sözleşmeye aykırı bulunmuştur. Norveç’in diş doktorlarına hizmet yükümlülüğü getiren yasası, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’nun İversen Kararı’nın aksine, 29 sayılı sözleşmeye aykırı bulunmuş ve kaldırılması istenmiştir. Türkiye’de de tıp doktorlarına 21.06.2005 tarih ve 5371 sayılı yasa ile yüklenen devlet hiz meti, gönüllü olmayan doktorlar için çalışmanın engellenmesi tehdidi, yani hak kaybı altında zorla çalıştırma olup, hem sözleşme ve hem de anayasaya aykırıdır. Komite, çeşitli üye ülkelerin benzer uygulamalarına bu gerekçe ile karşı çıkmış ve kaldırılmasını talep etmiştir. Cezayir’deki yükseköğrenimini ve eğitimini tamamlamış kişilerin bir işe girebilmek veya bir mesleği icra edebilmek için 24 yıl arasında yurttaşlık ödevi yapmalarını öngören yasa, bağımsız uzmanlarca 2003 yılında sözleşmeye aykırı bulunmuştur. Türkiye’de doktorlar için öngörülen devlet hizmeti yükümlülüğüne ilişkin yasa ve ilgili Başbakanlık genelgesinin iptali için Türk Tabipleri Birliği tarafından Danıştay’a yapılan başvurunun, anayasamızın 152. maddesi kapsamındaki somut norm denetiminde, Anayasa Mahkemesi’nin 17. 03.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2006/12 sayılı Yürürlüğü Durdurma Kararı’ndan Danıştay’ın, devlet hizmetine ilişkin hükümleri anayasanın eşitlik ilkesini düzenleyen 10. maddesi ile temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasını düzenleyen 13. maddesi açısından değerlendirdiği görülmektedir. Yasa hükümlerinin anayasanın 18. maddesine ve 29 sayılı sözleşme hükümlerine aykırılığının neden ileri sürülmediği ise anlaşılamamıştır. Her iki Yüksek Mahkeme’nin kararlarına rağmen devlet hizmeti yükümlülüğü öngören hükümler, temel insan haklarına aykırıdır. Bağımsız Uzmanlar Komitesi’nin 29 sayılı sözleşmeye aykırı bulduğu bir diğer uygulama da istifanın yasa ile yasaklanması veya üst makamın onayına bağlı tutulmasıdır. Bu durum, serbest iradeyle girişilen bir ilişkinin ‘‘yasa zoru ile’’ hizmete çevrilmesi olarak addedilmektedir. Komiteye göre kişiler, serbest iradeleri ile üstlendikleri bir işten, olağanüstü durumlar dışında makul bir ihbar süresi sonunda veya belirli dönemlerde istifa edebilmelidirler. Komitenin bu içtihadı, anayasamızın milletvekillerinin istifasını, genel kurul üye tam sayısının salt çoğunluğunun onayına bağlayan 84. maddesini akla getirmektedir. Madde, ret kararlarına karşı başvuru hakkı dahi tanımamakta ve kanunların kabulü için öngörülmüş olanın çok üstünde bir karar yetersayısı aramaktadır. Uluslararası çalışma sözleşmelerinde yer alan standartların, kişi kapsamı, sözleşmenin konusuna göre değişmektedir. Temel insan haklarını korumayı amaçlayan sözleşmeler (ki 29 sayılı sözleşme bunlardan biridir), onaylayan ükelerdeki tüm nüfusu korumayı amaçlamaktadır. Dolayısıyla 29 sayılı Sözleşme de tüm nüfusu kapsamaktadır. Bu nedenle, ana muhalefet partisinin sinei millete dönmesi halinde, anayasamızın 84. maddesi işletilerek istifaların kabul edilmemesi, yasalarımızca üstün hukuk kabul edilmiş olan 29 sayılı sözleşmenin ihlali olacaktır. Uluslararası çalışma sözleşmeleri, onaylayan ülkeleri, hükümlerini uygulama ve uygulamanın denetlenmesine izin verme yükümlülükleri altına sokmaktadır. Bu itibarla anayasamızın 84. maddesi ile ilgili olarak 29 sayılı sözleşmenin uygulanmasında ortaya çıkacak sorunun çözümü, tahkikat komisyonu ile başlayıp Uluslararası Adalet Divanı ile sona eren bir sürece aittir. DOSYA NO: 2002/7 İflas tasfiyesi maksadıyla Ankara ili, Çankaya ilçesi, Anıttepe mahallesinde kain ve Tapu Sicil Müdürlüğünün 4247 ada, 6 parsel sayısında kayıtlı 700 m2 miktarlı kargir apartmanın 1/10 payına isabet eden 6 nolu dairenin açık artırma suretiyle satışına iflas idaresince karar verilmiştir. TAPU KAYDI : Ankara ili, Çankaya ilçesi, Anıttepe mahallesinde kain ve tapu sicil müdürlüğünün 4247 ada, 6 parsel sayısında kayıtlı 700 m2 miktarlı kargir apartmanın 1/10 payına Çankaya 3.Bölge Tapu Sicil Müdürlüğünün 03.02.2003 tarih ve 993 yevmiye numarası ile iflas şerhi konulmuştur. HALİ HAZIR DURUMU : Satışa konu meskenin bulunduğu ana bina Anıttepe mahallesi Turgut Reis caddesi üzerinde yer alan Bodrum kat, zemin kat ve 3 normal kattan oluşan 5 katlı, her katta 2 adet olmak üzere toplam 10 daire bulunduğu, binanın ayrık nizamda olduğu, doğalgaz kombili sistemle ısıtıldığı, taşınmazda kat irtifakı ve kat mülkiyetinin kurulmadığı, sadece arsa payı olarak 1/10 hisse üzerinden mülkiyet sahibi olunduğu, daire numarası 6 numara olan meskenin binanın 1 .katında ve arka cephesinde yer aldığı, 2 oda, salon, mutfak, antre, banyo ve WC.’den oluştuğu, salon ve odaların parka kaplama, duvarların plastik boyalı. Kapı ve pencere ahşap üzeri yağlı boya, tüm pencere lerde ahşap perde bandı bulunduğu, tavanların sıva ve badanalı, giriş kapısının çelik olduğu bilirkişi tarafından belirtilmiştir. İMAR DURUMU: İflas dosyasına Çankaya Belediye Başkanlığı İmar Müdürlüğünün 12.08.2005 tarih ve 24492 sayılı yazısında “İmarın 4247 ada, 6 parsel sayılı parselin 12755 nolu kesin parselasyon planında ayrık nizamda 5 katlı konut bölgesinde kaldığı, yola mesafesinin 7.00 m. (komşu binalar hizasına uyacak) yan komşu mesafelerinin 3.00’er m., inşaat cephesinin 12.00 m., inşaat deriliğinin 22.00 m., saçak seviyesinin ise Hmax: 15,50 m.olduğu hususlarının tespit edildiği” belirtilmiştir TAŞINMAZIN KIYMETİ : Bilirkişi tarafından taşınmaza 125.000,00 YTL.kıymet takdir edilmiştir. SATIŞ GÜNÜ VE ŞARTLARI ; Satışa konu taşınmazın ilk açık artırmasının 13.11.2006 Pazartesi günü saat 11.3011.45 arasında İstanbul 1.İflas Müdürlüğüne mahsus odada yapılacak, ilk açık arttırmada muhammen bedelin % 60’ını satış ve paylaştırma masraflarını bulmaması halinde taşınmazlann 2. Açık Artırmalarının 23.11.2006 Perşembe günü aynı yer ve saatler arasında yapılacaktır. Bu arttırmada muhammen bedelin % 40’ını satış ve paylaştırma masraflarını karşılaması halinde satışlar yapılacak, aksi takdirde düşürülecektir. Satışa iştirak edeceklerin, taşınmazın muhammen bedelinin % 20’si oranında nakit Türk Lirası veya Milli bir bankanın teminat mektubunu satış anında iflas idaresine vermeleri gerekmektedir. İhale karar pulu, Dellaliye Resmi, KDV, Tapu Harcı, Eğitime Katkı Payı, Tescil ve Teslim masrafları ile satıştan sonra doğabilecek her türlü masraflar alıcıya aittir. Satışa iştirak edeceklerin taşınmazı gezip gördükleri ve şimdiki haliyle kabullendikleri addolunacaktır. Satış şartnamesi ilanın gazetede neşri tarihinden itibaren dairede açık bulundurulacak olup, daha fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda belirtilen dosya numarası ile daireye müracaat etmeleri, satışa iştirak edeceklerin belirtilen gün ve saatte dairede hazır bulunmaları tebliğ ve ilan olunur. 14.08.2006 (Basın: 41828) İSTANBUL 1. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜNDEN AÇIK ARTTIRMA SURETİYLE GAYRİMENKUL SATIŞ İLANI CUMHURİYET 09 K