27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 AĞUSTOS 2006 CUMA 4 HABERLER Er ve erbaşlar ‘Yurttaşlık Sevgisi’ kitabı ile kadınerkek eşitliğinde kendilerine düşen görevleri öğrenecek DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Bir Bulmacam Var Çocuklar Dünkü Vatan gazetesinin ‘‘Oha... Çüüüş!..’’ manşetini gördüğümde, önce gözlerime inanamadım. Neler oluyordu? Basın bu hallere de mi düşecekti?.. Derken haberi okudum ve manşeti atanlara ‘‘Az bile yazmışsınız, elinize sağlık!’’ diyesim geldi. Dilerseniz manşetteki haberi kısaca özetleyeyim. Üzerinde, ‘‘Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından, 15.7.2006 tarihinde açıklanan ilköğretim okulları için 100 Temel Eser listesinde yer almıştır’’ ibaresi bulunan bilmecelerden bir bölümü şöyle: ‘‘Gel bizim eve koyum k.çına’’ (Kitapta sansürsüz) ‘‘Cevap: Yastık’’ ‘‘Don içinde dik durur’’ ‘‘Cevap: Mum’’ ‘‘Karanlık yerde kadı oturur T.şaklarını suya batırır.’’ (Kitapta sansürsüz) ‘‘Cevap: Turşu’’ ‘‘Karşıda oturur, s.kini yere batırır.’’ ‘‘Cevap: Körük’’ ‘‘Ağzı açık alamet/ Ki kızıl kıyamet/ Yaş koydum kuru çıktı/ Salli alâ Muhammed.’’ ‘‘Cevap: Fırın’’ ‘‘Dağdan gelir, taştan gelir/ G.tü açık eniştem gelir.’’ (Kitapta sansürsüz) ‘‘Cevap: Keçi’’ ??? Bunları okuyunca siz de bir ‘‘oha!.. çüüüş!..’’ çekmiş olabilirsiniz içinizden, tıpkı benim gibi... Evet Sevgili Okurlar, bu satırlar Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından tavsiye edilen bir kitaptan alınma satırlardır. Bir yanda bölücü PKK ve destekçisi, ‘‘stratejik müttefikimiz ABD’’, bir yanda orman yangınları, bir yanda yanan ve yangınının içine balıklama dalmamız istenen Ortadoğu, bir yanda ekonomik durum ve işsizlik, bir yanda başkaldıran ve artık ‘‘Vurun kahpeye!’’ narasıyla saldırıya geçme aşamasına gelmiş olan irtica ve bir yandan da, şu yukarıdaki kitabı ilkokul öğrencilerine tavsiye eden Milli Eğitim Bakanlığı... Şimdi söyler misiniz bana, Türkiye’nin en büyük sorunu hangisidir?.. Tabii yukarıda alıntılarını yayımladığımız kitap işin görünen yüzü.. AKP’nin iktidara geldiği günden itibaren, kadrolarını işgal etmeye başladığı Milli Eğitim’de dönen dolapların, tesadüfen basına yansıyan, basılı olduğu için su yüzünde kalan kısmı. Daha neler oluyor, neler... Şu anda, Türkiye’nin varlığı ve bekası için en tehlikeli örgüt hangisidir dersiniz? PKK mi, Milli Eğitim mi? Olanlara bir bakın, kararınızı verin! ??? Yarın 26 Ağustos. Türkiye 26 Ağustos’ta, Anadolu’daki işgal güçlerine karşı büyük taarruzu başlatıyordu. Uzun süreceği sanılan saldırının sonucu dört gün içinde belli olacak, düşmanın direnişi kırılacaktı. Birinci Dünya Savaşı ertesinde, Anadolu işgal altına girmişti. İki büyük işgalcinin pençesinde kıvranıyordu yurdumuz. Birincisi İtilaf Devletleri’nin silahlı güçleri, ikincisi cehalet ve irticanın kara güçleri. Birinci mücadele, dört yılda mucizevi şekilde zaferle sonuçlandı. Ama zaferi kazanan Başkomutan, bu zaferin tek başına hiçbir anlam ifade etmeyeceğini, öbür işgalcinin de yenilmesi gerektiğini, yoksa kaçınılmaz olarak, her zaferin geçici olacağını biliyordu; bu amaçla da kolları sıvadı. Bu işgalciye karşı savaştaki genç ordu, laik milli eğitimin kadrolarıydı. Başlangıçta, çok yol alındı, büyük işler başarıldı, aydınlık bir kuşak yetiştirilmeye konuldu, aydınlanmanın köylere kadar yaygınlaştırılması için Köy Enstitüleri açıldı. Cehalet ve irticanın kara güçleri boş durmadılar, fevkalade usta bir biçimde kılık değiştirdiler ve sandıktan fırlayıp milli eğitim ordusunun üzerine saldırdılar. Beş gün sonra 30 Ağustos’u kutlarken, kendimize şu soruyu sormak zorundayız: ‘‘İtilaf Devletleri’ni püskürtenler, acaba irticaya karşı savaşlarını da kazandılar mı?..’’ Neyse daha fazla canınızı sıkmayayım. Madem ki dönem bulmacalı eğitimöğretim dönemidir, benim de bir bulmacam var çocuklar: ‘‘B.k gibi çıkarlar / Ak diye sunarlar.’’ Düşünün bakalım bulabilecek misiniz? ‘Töre’ye kışlada önlem ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Er ve erbaşlar, töre cinayetleri ile kadınerkek eşitliği konusunda ‘‘Yurttaşlık Sevgisi” kitabı ile bilgilendirilecekler. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, toplumsal cinsiyet eşitliği, töre cinayetleri ve kadınerkek eşitliğinin sağlanmasıyla erkeklere düşen görevler konularında, TSK’nin askerlere dağıttığı kitap için bir bölüm hazırladı. Toplumsal cinsiyet konusuna yer verilen kitapta, kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği oluşturan nedenler ele alınıyor. İstatistikler ve araştırma sonuçları ile kadının Türkiye’deki toplumsal statüsü ortaya konuluyor. Kitapta, ‘‘Erkekler güçlü, kadınlar narindir’’, ‘‘Aslında kadınlar zayıf görünür ama erkeklere istediklerini yaptırırlar’’, ‘‘Erkekler çocuktur’’, ‘‘Kadınlar anlaşılmazdır’’, ‘‘Erkek bilgeliği, aklı, sağduyu ? Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanıp TSK tarafından askerlere dağıtılan kitapta, erkeklerin, kız ve erkek çocuklara eşit davranmasının, kadınlara şiddet uygulamamasının, ailedeki kızları küçük yaşta istemedikleri kişilerle ya da akrabalarla evlenmeye zorlamamasının kadın erkek eşitliğinin sağlanmasında etkili olduğu belirtiliyor. yu, bilgiyi ve erdemi temsil eder’’, ‘‘Kadın yumuşaklığı, akıl dışılığı, bilgi ve kural dışılığı, anneliği, duygusallığı temsil eder’’ gibi her zaman, her toplum ve her kültür için geçerli olmayan ancak üzerinde düşünülmeden doğru kabul edilen kalıp yargıların değişimi engellediğine dikkat çekiliyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, verimsizliğe neden olduğu ve kalkınma politikalarının başarılmasını güçleştirdiği ifade edilen bölümde, kadına yatırım yapmayan ülkeler ve bölgelerin, yıllık büyümelerinin yüzde birini kaybettikleri belirtiliyor. Kadınerkek eşitliğinin sağlanmasında erkeklere de önemli görevler düştüğü kaydedilen kitapta, resmi nikâh yapılmasının, kız çocuklara doğar doğmaz nüfus kâğıdı çıkarılmasının, töre ve gelenek gibi gerekçelerle okula gönderilmeyen kızların okula gitmesinin sağlanmasının önemine dikkat çekiliyor. Erkeklerin, kız ve erkek çocuklara eşit davranmasının, kadınlara şiddet uygulamamasının, ailedeki kızları küçük yaşta istemedikleri kişilerle ya da akrabalarla evlenmeye zorlamamasının kadınerkek eşitliğinin sağlanmasında etkili olduğu belirtiliyor. Kadınların, ailede alınacak kararlara katılmalarının, ev dışında da çalışmalarının, toplumsal sorumluluklar almalarının ve siyasi karar alma süreçlerine girmelerinin eşleri tarafından desteklenmesinin de bu anlamdaki önemi vurgulanıyor. Kadına yönelik şiddetin ele alındığı bölümde, kadınların en korunaklı yer olarak düşünülen ‘‘aile içinde’’ yoğun şekilde şiddete uğradıklarına dikkat çekiliyor. Bu döngünün sonlandırıl masının, erkeklerin yapacağı katkılarla kolaylaşacağı vurgulanarak ‘‘Çocuklara şiddet uygulamayın, ailede hemen her konuda karşılıklı görüş alışverişinde bulunun, kadınların eğitim görmesine ve çalışmasına destek olun, şiddetin önlenmesi için kanunlardan yararlanın’’ önerilerine yer veriliyor. Töre/namus cinayetlerinin, ‘‘kadına karşı uygulanan şiddetin en korkunç biçimi’’ ve ‘‘kişilerin temel insan hakkı olan yaşama hakkının elinden alınması ve birer yargısız infaz yöntemi’’ olduğu belirtilen kitapta, Yeni Ceza Kanunu’na göre töre cinayetlerine ceza indirimi uygulanmayacağı anımsatılıyor. Bu türden suçları işleyenlerin ömür boyu hapse mahkum edileceği ve cezalarının bir bölümünü hücrede geçirecekleri kaydediliyor. I RAK İZİN VERMEDİ Ankara PKK için bastırıyor ? Türkiye’nin PKK’ye yönelik operasyonuna Kürt liderler karşı çıktı. BAHADIR SELİM DİLEK Yılmaz turlarına başladı Yüce Divan’da aklandıktan sonra merkezde yeni bir yapı için temaslarda bulunacağını açıklayan eski Başbakan Mesut Yılmaz, ilk görüşmesini 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile yaptı. Yılmaz, Demirel’i Güniz Sokak’ta bulunan konutunda ziyaret etti. DemirelYılmaz gazetecilere poz verdikten sonra basına kapatılan görüşme yaklaşık 1 saat 45 dakika sürdü. Ziyaret sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yılmaz, ‘‘Siyasete yeniden dönmeye karar verdiğimi daha önce açıklamıştım. Bu konuda sayın Cumhurbaşkanı’nın görüşlerini almak için kendilerini ziyaret ettim. Çok değerli görüşleri oldu. Onların hepsini değerlendireceğim. Şu aşamada bunun dışında hiçbir açıklama yok” diye konuştu. Temasları olup olmayacağı sorusuna ise Yılmaz, ‘‘Temaslarım var ama kurumlarla değil kişilerle’’ yanıtını verdi. (Fotoğraf: AA) asirmen?cumhuriyet.com.tr ANKARA Türkiye, PKK’nin Irak’ın kuzeyinden tasfiye edilmesi için baskılarını arttırdı. Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Ünal Çeviköz’ün Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’ye Türkiye’nin taleplerini bir kez daha ilettiği öğrenildi. Zebari, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde PKK’ye yönelik sınırlı zamanlı bir operasyon yapması yönündeki talebini Cumhurbaşkanı Celal Talabani ve Kürt lider Mesud Barzani’ye aktardı. Ancak gerek Talabani, gerekse Barzani, böyle bir operasyona ‘‘hayır’’ yanıtını verdi. Cumhuriyet’e ulaşan bilgilere göre, Çeviköz hafta başında Zebari ile bir araya gelerek, PKK’nin Irak’ın kuzeyinden tasfiye edilmesi ve terör örgütünün lider kadrosunun Türkiye’ye verilmesine ilişkin gelişmeleri ele aldı. Çeviköz, Türkiye’nin PKK’ye yönelik sınırlı zamanlı bir harekât talebine ilişkin değerlendirmeleri aktardı. Zebari de bu talebi hem Talabani’ye hem de Barzani’ye götürdü. Her iki Kürt lider de böyle bir harekâta karşı çıktı. Talabani’nin son dönemde yaptığı sert çıkışların ardında, Türkiye’nin PKK’ye yönelik operasyon yapma baskısının olduğu belirtilirken, ÇeviközZebari görüşmesinde kapatılan PKK ofislerinin de gündeme geldiği öğrenildi. Çeviköz’ün, Bağdat dışındaki PKK ofislerinin kapatılmasını da istediği belirtildi. Edinilen bilgilere göre Zebari de Çeviköz’e, TSK’nin sınırötesi yaptığı topçu ateşine yönelik rahatsızlığı iletti ve bunun sivil can kaybına neden olduğunu ileri sürdü. Çeviköz, terörist sızmaların önlenmesi için Irak güçlerinin daha etkin olmasını istedi. Barış, Demokrasi ve Emek Festivali, aydınlarla yurttaşları buluşturmayı sürdürüyor Dikili Festivali’nde sona doğru İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Dikili Belediyesi tarafından düzenlenen Dikili Demokrasi ve Emek Festivali kapsamında gazetemiz imtiyaz sahibi İlhan Selçuk bugün saat 19.00’da Keçeci’nin Kahvesi’nde ‘‘Dünyada ve Türkiye’de Yeni Ufuklar Yeni Umutlar’’ başlıklı söyleşiye katılacak. Gazetemiz yazarı Hikmet Çetinkaya da Muammer Aksoy Parkı önünde kurulacak Cumhuriyet Kitapları Standı’nda saat 18.00’de okuyucularıyla söyleşecek ve kitaplarını imzalayacak. Festivalin son hafta etkinlikleri dün başlarken bugün de saat 11.00’de Levent Cafe’de, ‘‘Allianoi ve Hasankeyf Buluşması’’ konulu panele Prof. Dr. Zeynep Avunbay, Doç. Dr. Ahmet Yaraş, Yrd. Doç. Dr. Neslihan Dalkıran, Dr. Oya Otyıldız, Avukat Arif Ali Cangı ve gazetemiz yazarı Oktay Ekinci katılacak. Belediye Kültürevi’nde saat 14.00’te Prof. Dr. Oğuz Makal ‘‘Türk Eğitim Tarihinin Sessiz Kahramaları: Eğitmenler’’, saat 14. 30’da Ahmet Soner ‘‘Seyyar Enstitü’’ başlıklı söyleşilerde yer alacaklar. Saat 15.00’te Muammer Aksoy Parkı’nda Prof. Dr. Kemal Kocabaş ‘‘Eğitim Sisteminde Güncel Sorunlar ve Öneriler’’, saat 16.00’da Levent Cafe’de Ferhan Şensoy ‘‘Küba Anıları’’, saat 18.00’de Haydar Ergülen ‘‘Günbatımı Söyleşileri (Kader Gibi Ödünç)’’ adlı söyleşilere katılacaklar. Saat 19.30’da Olof Palme Barış Parkı’nda halk dansları gösterileri, Sevgi Yolu Sahne’de saat 20.00’de ‘‘Keçileri Kaçıranlar’’ adlı oyun sahnelenecek. Sevgi Yolu Sahne’de saat 21.00’de ‘‘Akıntıya Karşı Tek Başına Bir Koro... Behice Boran’’ belgeseli gösterilecek. Yarın da saat 11.00’de Sempati Cafe’de Vecdi Çıracıoğlu’nun ‘‘Hayata Dair’’ başlıklı söyleşisi, 14.00’te Cafe 04’te, Sebahat Sertel, Ali Şimşek, Aysel Sağır, Emel Dinseven, Sadık Albayrak’ın katılımıyla ‘‘Ne Oldu Bize?’’ paneli yapılacak. Saat 15.00’te Levent Cafe’de Panos Trigazis, Prof. Dr. Yakup Kepenek, Hakkı Ülkü’nün yer aldığı ‘‘Savunma ve Demokratikleşme’’ paneli, saat 16.30’da Aydın Ilgaz ve Utku Erişik’in katıldığı ‘‘Hababam Sınıfı 50. Yaşında’’ adlı söyleşi gerçekleştirilecek. Levent Cafe’de saat 18.00’de Salih Bolat Gülsen Tuncer, ‘‘Günbatımı Söyleşileri1 Güneşe Karşı’’, saat 19.30’da, ‘‘Gün Batımı Söyleşileri 2, Şairle Birlikte’’ başlıklı etkinliklerde Refik Durbaş, Salih Bolat, Şükrü Erbaş, Haydar Ergülen, Gülsen Tuncer yer alacak. Saat 20.00’de de Olof Palme Barış Parkı’nda halk dansları gösterileri, Liman Sahne’de saat 21.00’de belgesel gösterimi ‘‘Akıntıya Karşı... Aziz Nesin’’, 22.30’da da Leman Sam konseri yapılacak. Zabıtanın yasak sevdası ? ÇORUM (Cumhuriyet) Emperyalizme Karşı Yurtsever Cephe üyeleri, ABD ve İsrail’in Ortadoğu’daki işgallerini kınamak için önceki gün Çorum’un Gazi Caddesi’nde imza standı açtı. ‘‘İncirlik’ten Dolmabahçe’ye yürüyoruz. ABD def ol. Bu memleket bizim’’ yazılı bildirileri de vatandaşlara dağıtan gruba bir süre sonra yetkileri olmadığı halde Çorum Belediyesi zabıta ekipleri müdahale etmek istediler. Zabıta ekiplerini sakinleştirmeye çalışan polislerin standın yasal olduğunu anlatmasına karşın zabıta ısrarcı oldu. Bu kez araya sivil polisler girdi. Uzun çabaların ardından zabıta ekipleri ikna edilince tartışma sona erdi, Yurtsever Cephe üyeleri de bildirilerini dağıtmaya devam etti. Fenerbahçe, Dinamo Kiev’e elendi. Galatasaray tur atladı ve Şampiyonlar Ligi’ne kaldı. Bu yazıyı yazdığım sırada Trabzon ve Kayserispor’un UEFA Kupası’nda oynayacakları maçlar başlamamıştı. Yaz sıcağında bizi en çok heyecanlandıran spor olayı Dünya Basketbol Şampiyonası. Basketbol Milli Takımı’nın başarılı maçlar çıkarması ilgimizi arttırıyor. Basketbol maçlarını izlerken eğer aradaki fark çok azsa ve sürekli takımların birisi diğerini geçiyorsa gerilim iyice artıyor. BrezilyaTürkiye basketbol karşılaşması tam anlamıyla bir korku filmi gibiydi. Korku filmi demek pek doğru değil belki, ama aşırı gerilim ve heyecan söz konusuydu. Özellikle maçın bitmesine 6 saniye kala Türkiye 7069 öndeyken Brezilya’nın kazandığı faul atışları tam anlamıyla kader anıydı. Brezilyalı basketçi bu faullerden ikisini atsa, Türkiye’nin 6 saniye içinde sayı yapması gerekiyordu, yoksa maç Basketbol Futboldan Heyecanlı gitmişti. Birini atsa uzama söz konusu olabilirdi. Olmadı, Brezilyalı her iki faul atışını da kaçırdı ve Türkiye maçı kazandı. Ancak o saniyelerde maçı izleyenlerin hali görmeye değerdi. Ekran başında titreyenler, kuruyanlar, sesi kısılanlar ilginç bir görüntü oluşturuyorlardı. Maçı izlerken, acaba Brezilya’da da bu kadar çok insan aynı heyecan içinde mi diye kendi kendime sordum. Maçı anlatan spiker, ‘‘Kalp hastalığı olanlar bu maçı izlemesinler’’ diye uyarıda bulunmak ihtiyacını hissetti. TürkiyeYunanistan maçı, Brezilya maçı kadar gergin değildi. Bu maçta da çok çekişme yaşandı, ancak son saniyeler Yunanistan’ın üstünlüğü içinde geçtiği için gerginlik fazla yoktu. ??? Futbol takımlarının maçlarının ardından basketbolcüleri izlerken iki oyunu karşılaştırmaya başladım. Futbol daha geniş sahada oynandığı için çok değişik gösteriler yapmak mümkündü. Daha yavaş oynanıyordu. Ne kadar hızlı olursa olsun basketbolün hızına yetişmesi mümkün değildi. Futbol olsun, basketbol olsun, her ikisi de kolektif oyunlar. Çok büyük organizasyonlar ve planlar üzerinden oynanıyor. Benim tespitim, basketbol futbola göre çok daha karmaşık bir oyun. Çok daha hızlı ve planlaması çok daha yüksek. ??? Basketçiler saniyelerle yarışıyorlar. Birkaç saniye, maçın kaderini değiştirebiliyor. Futbolda da son dakika sürprizleri oluyor, ancak basketinkine benzemiyor. Basketbol Milli Takımı, bu şampiyonada eski aslarından birçoğunun (Mehmet Okur, Hidayet Türkoğlu gibi) olmadığı bir ekiple oynuyor. Takım gençlerden oluşuyor. Bu haliyle başarılı olur mu soruları kafaları meşgul ediyordu. Yunanistan maçı hariç, gençler çok başarılı oyunlar çıkardılar. Yunanistan maçında da kötü sayılmazlardı. Grup ikincisi olup Slovenya’yla eşleşmenin iyi olmadığını söylüyor uzmanlar. Eğer grup birincisi olsaydık Çin’le karşılaşacaktık ve Çin’i yenebilirdik diyorlar. ??? Yaz başında Dünya Futbol Şampiyonası heyecanını yaşamıştık, yazı Dünya Basketbol Şampiyonası’yla tamamlıyoruz. Futbol da heyecan vericiydi. Sanki basketbol daha heyecanlı gibi. Belki Milli Basketbol Takımı’nın başarılı maçlar çıkarması bu heyecanı arttırıyor. Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi ön elemelerini geçememesi, artık bir klasik haline dönüşüyor. Fenerbahçe, Avrupa’da bunca yatırıma rağmen bir başarı gösteremiyor. Fenerbahçe’nin heyecanlı seyircisi de bu nedenle bir türlü mutlu olamıyor. Ben de bir Fenerli olarak çok mutlu olduğumu söyleyemem. Biz Fenerlilere geçmiş olsun. Galatasaraylıları ise kutlamak gerekiyor. Bunca gerginliğin, savaşların ve çatışmaların ortasında spor, bazen sinirleri yatıştırıyor ve kafa dinlemek için fırsat yaratıyor. Aziz Nesin, futbol maçlarını izlememize kızardı. ‘‘Futbol uyuşturucu gibidir’’ diyerek bizi uyarmaya çalışırdı. Belki bir yönüyle haklıydı. Bir başka yön ise yarışmanın keyfi. Bu keyfi yaşamayı sevenlere diyecek bir şey olduğunu sanmıyorum. Dünya Basketbol Şampiyonası’nda ekran başındaki heyecanımız sürecek... CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle