25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 AĞUSTOS 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Haber sitelerinin sorunları Bilgisunar (internet) üzerinden haber yayını yapan sitelerin sayısı giderek artıyor. Kimisi işini ciddiye alıyor, işlevsel kılıyor.. kimisi laf olsun torba dolsun diye yayın yapıyor.. kimisi yalnızca para kazanmak için... Haberbiz Ankara Temsilcisi Saim Tokaçoğlu, o dünyayı kısaca özetlemeye kalktı, epey sorun adacığı çıktı karşımıza: Haber siteleri basın kuruluşu sayılmıyorlar. Kâğıt üzerinde olmamanın getirdiği bir farklılık var. Oysa gazete, televizyon, radyo neyse, bilgisunar haberciliği de o. Hepsinin yeri farklı. Biri diğerinin yerini tutamaz. Bilgisunar haber siteleri basın kuruluşu olarak görülmedikleri için, çalışanları da basın mensubu sayılmıyorlar. Haberbiz olarak iletişim fakülteleri öğrencilerine yetişmeleri için olanak sağlayabilmek istiyoruz, ama kimlik bile veremiyoruz. Haber alma özgürlüğümüz oldukça kısıtlı. Eğer kişisel olarak tanınmıyorsanız resmi kurumlardan, yetkililerden herhangi bir konuda görüş, hatta randevu almak bile olanaksız. Basın meslek örgütleri bilgisunar haber sitelerine sahip çıkmıyorlar. İMD’nin (İnternet Medyası Derneği) kurulmasıyla bir meslek kuruluşuna sahip olmak adına çok önemli bir adım atıldı. Sahip çıkılsa, basın meslek örgütlerinin çatısı altına alınsa, kurulmaları, çalışmaları meslek örgütlerince belirlenen kurallara bağlansa, meslekle ilgisi olmayanların bilgisunar haberciliği yapmalarının da önüne geçilebilirdi. Yasal düzenlemelerin olmayışı, ciddi habercilik yapan sitelerin haklarını koruyamamalarına neden oluyor. ‘Kesyapıştır’ diye nitelediğimiz haber siteleri bu boşluktan yararlanıyorlar. Oysa, Haberbiz olarak bizim ilkelerimiz var. Kendi muhabirlerimizden ve abonesi olduğumuz ajanslardan geçilmedikçe, haberi atlayacak bile olsak, ne kadar önemli olursa olsun almıyoruz sayfalarımıza. Bir günlük gazeteyle kıyaslanamaz ama, ekonomik sorunlar doğal olarak var. Haber sitelerinin tek geliri reklam kutucukları. Bilgisunar medyası şimdilik reklam ajanslarının medya planlamalarında yeteri kadar yer almıyor. Haber sitelerinin günlük ziyaretçi sayıları, gazetelerin tirajları gibi etkili oluyor reklam veren kuruluşlar için. SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU 22 Ağustos’u anımsamak Dr. Leziz Onaran, Ulusal Kurtuluş Savaşı sürecinin en kanlı boğazlaşmalarından biri olan 22 Ağustos ile 13 Eylül arasındaki Sakarya Meydan Savaşı’nın yeterince anımsatılmamasından yakınıyor: ‘‘13 Eylül son yıllarda Polatlı’da kutlanmaya başlandı. Sayın Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer de bugünün önemini belirtiyor. Ama gönül, Türkiye çapında ilgi gösterildiğini, üzerinde durulduğunu görmek istiyor. 13 Eylül, yalnız Polatlı’nın sevinçli günü, bayramı değildir. Yurdumuzun bütünüyle kurtuluşunun yıldönümüdür. Sakarya’da 22 gün 22 gece süren ölüm kalım savaşından sonra düşmanın umudunu yitirdiği gündür. O 22 gün, 22 Ağustos’tan başlanarak anılmalı, içimizde yaşatılmalı, adı bilinen bilinmeyen kahramanlara saygılarımız sunulmalıdır.’’ Leziz Onaran’ın aktardığı bir anısı da, Sakarya Meydan Savaşı’nın önemine adeta çentik atıyor: ‘‘Bir hekim grubuyla Atina’daydık. 1980’li yılların sonlarındaydı, sanıyorum. Uğradığımız büyük, turistik otellerin birinde, geniş giriş salonunun hemen hemen bütün bir duvarını kaplayan bir Yunanistan haritası vardı. Doğu sınırı ta Sakarya’ya dek sokulmuştu. Altında da ‘1921 yılında Yunanistan’ yazıyordu. Saplantılarının, bulanık emellerinin belirtisi olan bu davranışı ibretle gördük. O haritanın orada ne kadar kaldığını bilmiyorum. Birkaç yıl sonra bir tıp kongresi dolayısıyla yine Atina’daydık. Hemen o otele gidip baktık, kaldırılmıştı!’’ Grass Neden Linç Ediliyor? Basta Merkel Almanya’sı medyası olması olmak üzere, Avrupa basınının ‘‘mal bulmuş Mağribi’’ gibi 80 yaşına merdiven dayamış Günter Grass’ın üzerine çullanması; yazarı tüm nüansları gözardı edici bir yaklaşımla çarmıha germesi, ürkütücü. Özellikle içinde bulunduğumuz konjonktür düşünüldüğünde... Günter Grass, bir zamanların Sartre’ı gibi Avrupa’da artık türü tükenen bir ‘‘entelijensiya’’nın temsilcisiydi. Yalnız Almanya’nın değil, Avrupa’nın vicdanıydı. Savaş karşıtı söylemleriyle ortaya çıktığında örneğin, yanlız ülkesi Almanya’da değil, tüm Avrupa kamuoyu üzerinde ağırlığı olan ‘‘etkileyici, yönlendirici’’ bir güce sahipti. ‘İstenmeyen Adam Kampanyası’ ‘‘Günter Grass’ı yok etme kampanyası’’ şimdi, giderek ‘‘popüler kültürün hükmü altına giren’’ ve ‘‘araziye uyum sağlayan’’ Avrupa yazın dünyasında kalan son kalelerden birini daha yıkıyor. Grass bundan böyle ‘‘cürmü kadar yer yakar’’ bir konuma itiliyor. Ölçünün kaçtığı tepkiler karşısında Grass de aynen bunu söylüyor; ‘‘Beni ‘persona non grata’ istenmeyen adam yapmak istiyorlar!’’ Peki, diyeceksiniz, böylesine güçlü, böylesine büyük bir ‘‘moral otoriteye’’ sahip bir adam; nasıl olur da bunca yıl, ‘‘gerçek kimliğini’’ gizler? Grass’e yöneltilen suçlama bu sonuçta. ‘‘Gerçek kimlikle’’ ne kastedildiğini iyi deşifre etmek lazım. Yazar, geçen hafta çıkan ve üzerinde kıyamet koparılan anılarında (‘‘Soğanı Soymak’’) II. Dünya Savaşı’nın son aylarında (1 Mart 20 Nisan 1945); 17 yaşındayken SS’lere katıldığını, ancak tek kurşun sıkmadığını, hayatı boyunca bu utancı taşıdığını ve yüzleşmeyi yapacak gücü ancak şimdi kendisinde bulduğunu; bulabildiğini söylüyor. O halde kim ‘‘gerçek’’ Günter Grass? 17 yaşındayken sırtına iki ay o korkunç SS üniforması geçiren genç mi? ‘‘İlk günahın’’ ağırlığını hayatı boyu yüreğinde taşıyan; kamuoyu önünde olmasa da hesaplaşmasını sürekli olarak vicdanında yapmak zorunda kalan yazar mı? Yetişkin yaşamında ‘‘demokrasi ve antifaşizm’’ mücadelesinde asla geri durmamış, bu konuda hiç taviz vermemiş Grass’ı bugün ‘‘faşist’’ etiketiyle tanımlamak mümkün mü? Yazarın en amansız muhalifleri bile bu soruya ‘‘evet’’ diyemiyor. Demek ki Grass’ı ‘‘taşlama kampanyası’’ araçsallaştırılıyor. Ve açık/gizli bir hazla, sürekli şu mesaj işleniyor; ‘‘Bitti! Günter Grass konuşma hakkını; ona buna parmak sallamak ayrıcalığını yitirdi. Yazmak istiyorsa yazar ama artık konuşamaz!’’ Hedefe doğru Yarın Uğur Mumcu’nun doğum günü. Onun adını ve ilkelerini yaşatan Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) Başkanı Güldal Mumcu’ya sorduk: um:ag büyüdü, serpildi mi? Mumcu um:ag kurulalı yaklaşık 12 yıl oldu. Vakfı; Uğur Mumcu’nun öldürülmesinin ardından, toplumsal yılgınlığı aşmak, Uğur’un gazetecilik anlayışını sürdürmek; yapıtlarını, yazılarını, araştırmalarını düzenli bir biçimde kamuoyuna sunmak amacıyla kurmuştuk. Araştırmacı gazetecilik programında çok büyük bir aşama kaydettik. Programımızı bitiren 26 kişi bugün fiilen basında çalışmaktadır. Amaçlarımız açısından sevindirici bir gelişmedir bu ve bir düzeyi yakaladığımızın kanıtıdır. Açtığımız yaz okulu ile de çocuklara bir yandan gazetecilik, bir yandan da sanatı sevdirmeye çabalıyoruz. Yeni yayınlar düşünüyor musunuz? Mumcu Faili meçhul cinayetlerle ilgili bir araştırma üzerinde çalışıyoruz. Geçmişte öldürülen insanlarımız ile ilgili dava dosyalarına, belgelere ve yakınlarına ulaşıyoruz. Faili meçhul cinayetlerle ilgili derinlemesine bilgiler içeren bir dizi kitap olacak bu çalışma. Ayrıca, Türkiye’deki siyasi cinayetlerin ve siyasi davaların bilgilerini içeren bir merkez oluşturma niyetindeyiz. Bu merkezi yaşama geçirmek için duyarlı dostlarımızdan destek bekliyoruz. Vakıf olaraz hedeflediklerinizi gerçekleştirdiniz mi? Mumcu Hedeflediğimiz noktaya ulaşıyoruz diyebilirim. Tam hedeflediğimiz bir noktada değiliz kuşkusuz... Yaşam akan bir süreç. Uğur Mumcu’nun adına layık olmaya yönelen çabalarımız sürecek. Rotanız oturdu yani... Mumcu Rotamız doğru yerdedir. Çünkü pusulamız Uğur Mumcu’dur. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr 2006 Yılı İkinci Dönem: SSK Alt Sınır Aylıkları 3395 sayılı Süper Emeklilik Yasası, SSK’deki dengeleri “altüst” etmeden önce , bütün SSK sigortalılarının yaşlılık aylıklarının hesaplanmasında 12 derece içinde yer alan 141 kademe ve göstergeden oluşan tek bir Gösterge Tablosu kullanılmaktaydı. Bütün aylıklar ve gelirler bu gösterge tablosundaki sayılarının memur aylık katsayısı ile çarpılması sonucu çıkan tutara göre hesaplanırdı. Sigortalının aylığı da, prim ödeme gün sayılarına ve doldurduğu yaşa göre belirlenen aylık bağlama oranı üzerinden bağlanıyordu. A) Yaşlılık aylığı: a) Sigortalının kadın ise 50, erkek ise 55 yaşından sonra doldurduğu her tam yaş için ve 5.000 (beş bin) günden fazla ödediği her 240 (iki yüz kırk) günlük malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi için % 60 (altmış) oranı 1’er arttırılarak, b) Sigortalının 5.000 (beş bin) günden eksik ödediği her 240 (iki yüz kırk) günlük malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi için % 60 (altmış) oranı 1’er eksiltilerek” hesaplanmaktaydı. Kamuoyunun, “Süper Emeklilik Yasası” olarak isimlendirdiği, 3395 sayılı Yasa ile var olan gösterge tablosuna “Üst Gösterge Tablosu” adı ile ikinci bir gösterge tablosu eklendi. 1987 yılında yürürlüğe giren bu Üst Gösterge Tablosu ile Alt Gösterge Tablosu, bu kez kamuoyuna “Sosyal Güvenlik Reformu Yasası” olarak sunulan, 4447 sayılı yasa ile 1 Ocak 2000’de kaldırıldı. Yerine TÜFE’ye bağlı yeni ve çok karmaşık bir emeklilik sistemi getirildi. Bu sözde reform ile gelen uygulama ile, gösterge ve katsayı sistemi, SSK Aralık 1999 aylıkları için son kez kullanıldı ve 1 Ocak 2000’de sosyal güvenlik sisteminden kaldırıldı. Ancak, bugünün yaşlılık aylıklarının “temeli”, Aralık 1999 için hesaplanan malullük, yaşlılık, dul ve yetim aylıklarına dayanmaktadır. Ocak 2000’den sonra SSK aylık ve gelirleri için bir ay önceki TÜFE’ye göre hesaplanmaya başlandı. Ve sistem böylece, Aralık 1999 ayına göre hesaplanan aylık ve gelirlerin oluşturduğu “temel” üzerine oturtuldu. 4447 sayılı Sosyal Güvenlik Yasası ile uygulamaya konulan, TÜFE sistemine göre hesaplanan malullük, yaşlılık, dul ve yetim aylıklarının başlangıç noktası, Aralık 1999’da katsayı ve gösterge sistemine göre hesaplanıp ödenen aylık ve gelirlerdir. Bugün ve yarın SSK’nin en az yaşlılık aylığı alan ve alacak olan emeklileri, Alt Gösterge Tablosu’ndan emekli olanlardır. En büyük haksızlığa uğrayan emekliler bu grupta yer alanlardır. Alt Gösterge Tablosu’nun 12. derece 1.kademede yer alan en küçük (taban) göstergesinden 11.000 gün ( 30 yıl 6 ay) prim karşılığı,% 85 oran (en yüksek oran) üzerinden emekli olan bir sigortalı, Temmuz 2006’da 578 YTL ve 04 YKr yaşlılık aylığı almaktadır Buna karşın yaşlılık aylığı alabilmek için gerekli en az prim günü olan 3.600 gün (10 tam yıl) üzerinden ve en düşük ücret tutarından prim ödeyen bir başka sigortalı ise 495 YTL ve 75 YKr “alt sınır aylığı” almaktadır. 20 yıl fazla çalışıp fazla prim ödemenin bedeli böylece ayda 82 YTL ve 29 YKr fazla yaşlılık aylığı almaktır. Bu da her fazla çalışma yılı için 4 (dört) YTL ve 15 YKr fazla aylık alma anlamına gelmektedir. Bize göre, bu uygulamanın “sosyal adalet” ilkesiyle bağdaştırılması olanaksızdır. Sözü, şimdilik sayıların anlatımına bırakıyoruz. ‘‘Sen Büyük Engizisyoncu Olacaksın!’’ Kampanyanın araçsallaştırıldığını, Grass ve Papa Ratzinger karşısında benimsenen tavır farkında da açıkça görüyoruz. Skandala dönüşen anı kitabında Grass, ‘‘yaşıtı’’ olan köktenci Katolik ‘‘Joseph’’le (Ratzinger) SS kampında birlikte kaldıklarını söylüyor. Yazar bu ‘‘ilginç’’ karşılaşmayı, kitabında söyle anlatıyor; ‘‘Ben, gerçekler çeşit çeşittir, derdim. O, gerçek tektir diyordu. Ben, artık hiçbir şeye inanmadığımı söylüyordum. O, dogma üzerine dogma topluyordu. Bir gün kendisine ‘Joseph, sen bir gün mutlaka büyük bir Engizisyoncu olacaksın. Ya da çok daha yükseklere çıkacaksın!’ diye haykırdım. Birlikte zar attığımız günlerde, ‘O’ Saint Augustine’den Latince alıntılar yapıyordu...’’ Başlı başına bu ifşaatlar bile, Günter Grass’ın şimdi minik parçalara ayrılıp, kuşbaşı doğranması için yeterli neden. Ratzinger’in ne işi vardı SS kampında? Niye ordaydı? Bu soruyu; kıyısından köşesinden kurcalayan gazetecilere, Vatikan’ın verdiği yanıt ne biliyor musunuz? ‘‘Bu, yanlız Aziz Peder’in özel yaşamını ilgilendiren bir konudur!’’ Aziz Peder söz konusu olduğunda ‘‘özel yaşam’’; Grass gibi ‘ukala’’ bir sol aydın söz konusu olduğunda ‘‘Nobel’i geri versin!’’... ‘‘Olur. Versin. Versin de Papa da o zaman, unvanından vazgeçsin!’’ şeklinde bir medya kampanyası yürüten var mı? Yok. Bu çifte standart; hangi ‘‘demokratik kriterle’’ açıklanıyor? Bu konulara kimse girmiyor. ‘‘Faşist geçmişle dürüstçe yüzleşme’’ ve ‘‘antifaşizm’’ adı altında yürütülen kampanya; gerçekte yalnız tek yöne, ‘‘solun eleştirel sesine’’ karşı çalışıyor. Günter Grass’ın 17 yaşında ne yaptığından çok daha önemli bu ve de çok daha kaygı verici. HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Ağustos www.mumtazarikan.com 1 Temmuz 2006 31 Aralık 2006 Dönemi SSK Alt Sınır Yaşlılık Aylıkları (En Az Yaşlılık Aylığı) Prim Aylık Aylığa Yaşlılık Katkı Günü Oranı Esas Aylığı Payı 3.600 % 54,00 674,53 364,25 131,50 5.000 % 60,00 674,53 404,72 91,03 6.200 % 65,00 674,53 438,44 57,31 7.400 % 70,00 674,53 472,17 23,58 8.600 % 75,00 674,53 505,90 0,00 9.800 % 80,00 674,53 539,62 0,00 11.000 % 85,00 674,53 573,35 0,00 4 YTL 69 YKr Sosyal Yardım Zammı Aylıkların İçinde Toplam Aylık 495,75 495,75 495,75 495,75 510,59 544,31 578,04 ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NDEN Esas No: 2006/149 Davacı Orion Tanıtım ve Gösteri Sanatları Tic. Ltd. Şti. adına Nesibe Meriç tarafından hasımsız olarak mahkememizde açılan doğrudan iflas davasının yapılan açık yargılamasında verilen ara karar gereğince; Mahkememizde davalı Orion Tanıtım ve Gösteri Sanatları Tic. Ltd. Şti. adına Nesibe Meriç (İstiklal Mahallesi Başan Sok. No: 2/8 Eskişehir) iflas isteği başvurusunun olduğu, davacı şirketten alacaklıların ilan tarihinden itibaren 15 gün içinde davaya müdahale veya itiraz ederek, borçlunun iflas talebini, hakkındaki takipleri ertelemek ve borçlarını ödemeyi geciktirmek için yaptığını ileri sürerek mahkemeden talebini isteyebilecekleri ilan olunur. Basın: 41122 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yurdumu1 zun sulak alanlarında da ya 2 şayan ötücü bir 3 kuş. 2/ Kişinin kendine karşı 4 duyduğu say 5 gı... Cerahat. 3/ Yelkenlere açı 6 lan deliklere 7 ve halat ilmik 8 lerine geçirilen metal halka. 4/ 9 ‘‘Ölümdür yaşanan tek 1 2 3 4 5 6 7 8 9 başına / Aşk kişi1 P E R A P A L A S liktir’’ (Ataol BehraH E N İ moğlu)... Bir meyve. 2 A R U Z 5/ Dağ sırtlarında ge 3 L İ M K İ Z İ R çit veren çukur yer... 4 A N A İ L E Görünüşe göre olaca 5 Ç A R T İ ZM ğı sanılan. 6/ Kemik 6 Ş A R K A S lerin yuvarlak ucu... 7 A K A B E T N T Horoz, hindi gibi hay 8 MÜG E vanların tepesinde bu R O M A 9 F R A N K O F ON lunan kırmızı deri. 7/ Kömür ya da su taşıyan salapurya ya da vagon... Boru sesi. 8/ Satrançta özel bir hareket... Maden eşya üzerine vurulan bir tür cila. 9/ Küçük sel. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ 4 erkek ve 4 kız oyuncudan oluşan sekizer kişilik iki takım arasında oynanan ve basketbol ile hentbolun karışımı olan bir spor dalı. 2/ Valide... İpucu. 3/ Karmaşık, güç, çetin... ‘‘Eğil bir öpeyim / Ay karanlık görmezler’’ (Türkü). 4/ Uzak... Bir işi yapmak, bir eyleme geçmek için duyulan güçlü istek. 5/ Manisa’daki ‘‘Ağlayan Kaya’’nın o olduğuna inanılan, doğurganlığıyla ünlü Frigya kraliçesi. 6/ Kimi bitkilerden sızan ve katılaşarak sarımtırak bir cisim durumuna gelen bir çeşit şekerli özsu... İtalya’nın, Euro’dan önceki para birimi. 7/ Uzaklaşmak, ara açılmak... Bir nota. 8/ Nikel elementinin simgesi... Akıl... Uzaklık işareti. 9/ Tunceli’nin bir ilçesi. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle