23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 TEMMUZ 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Musibet Sezar Şıkım: ‘‘Yüce Mevlam, başımıza saldığı bir musibet ile yaşadığımız döneme en uygun ismi bulmamıza yardımcı oldu: Keneler Devri.’’ Ya ğ m u r E k i m Turizmde hesap tutmuyormuş... ‘‘Faturayı turistlere çıkartsınlar!’’ AKP’Lİ Tuzla Belediyesi’nin yeni evlenenlere hediye ettiği ‘‘aile ilmihali’’ kitabını anımsıyor olmalısınız; kız çocuklarının dokuz yaşında evlenmesini uygun görüyor; bir erkeğin dört kadınla evlenebileceğini anlatıyordu. Çağdaş Tuzla gazetesinin ortaya çıkardığı olay ulusal basına yansımış ve Tuzla Belediye Başkanı Mehmet Demirci hakkında Tuzla Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlatmıştı. Soruşturma sürüyor. Daha da sürer! Ama şimdi sıkı durun... Yeni bir soruşturma gündemde. Tuzla Belediye Başkanı Mehmet Demirci ve Tuzla Belediye Başkanlığı; Çağdaş Tuzla gazetesi hakkında Tuzla Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Başkan ve Başkanlık, haberi yazan gazetecilerin GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Dünya Kupası’nda Brezilya’nın okunuşu: Bi rezil ya! Arıza İstanbul Çeliktepe’deki İSKİ veznesinin bir caminin altındaki pasajda bulunduğunu ve bilgisayar sisteminin cuma namazlarında arızaya geçmesi nedeniyle veznenin ‘‘mecburen’’ kapandığını biliyor musunuz? Türk Ceza Yasası’nın 125. maddesi gereğince yargılanıp cezalandırılmasını, gazetenin ilgili sayısının toplatılmasını ve internet yayıncılığının durdurulmasını istiyor. Niye mi? Gazete, belediyenin dağıttığı kitaptan alıntı yaparken ‘‘Cumhuriyet devrimleri değerler alaborası yaratmıştır’’ ifadesini kullanmış. Kitapta olmayan bu ifade ile gazete, kasıtlı olarak Tuzla Belediye Başkanlığı’nı ve Tuzla Belediye Başkanı’nı rencide etmiş. Peki, Tuzla Belediyesi’nin dağıttığı kitapta yer alan ifadenin aslı neymiş? ‘‘... Türkiye gibi devrim geçirmiş ülkelerde hukuk da, siyaset de, eğitim de toplumu dönüştürmek Tuzluk için bir devrim aracı olarak kullanılır. Toplumda varolanı kazımak, ‘yeni değer’i ikame etmeye çalışmaktır gaye. Türkiye böyle bir değerler alaborası yaşamıştır.’’ Gördünüz mü? Türkiye, cumhuriyet devrimleriyle değerler alaborası yaşamış olabilir ama cumhuriyet devrimleri değerler alaborası yaratmamıştır. Böyle diyorlar... Rencide oluyorlar... Suç duyurusunda bulunuyorlar... Çağdaş Tuzla gazetesinin sahibi ve yazı işleri müdürü Halil Özen ‘‘Yavuz hırsız ev sahibini bastırır desem, suç olur mu’’ diye soruyor. Atı alan Üsküdar’ı0 geçmişse evet suç olur ama yine de bir olasılık Üsküdar’ı geçenin Tuzla’ya varıp varmadığına laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin savcılığı karar verecektir! Solun ‘İntihar Sürücüleri’ Sivas utancının 13. yıldönümünde, o günkü karamsarlığın, dehşetin ne kadar uzağında, ne kadar yakınındayız? Bize hazırlanan korkunç tuzaklara karşı tekvücut olarak tepki verebilir hale geldik mi? ‘‘Sağlı’’ solda(!) ittifak arayışlarının henüz yolun başında tökezlemesi, artık ezberlediğimiz negatif lider (??) mesajları ve ufukta beliren kötü manzaralar, aklıma yine şu soruyu getirdi: Bir insan, gecenin köründe, 40 derece ateşin üzerine bir de ikiüç duble rakı içip bir tekeri patlak ve bakımsız bir arabayla, bir de en keskin virajda sürat yapmaya kalkıp uçurumdan aşağı uçarsa... ve de Tanrı’nın yardımıyla bu kazadan ölmeden sağ çıkarsa... ne beklersiniz? En azından bundan sonra ateşliyken içki içmemeyi, hele trafiğe çıkıp lastiği patlak bir arabayla sürat yapmamayı öğrenmiş olmasını değil mi? Peki bu sorumsuz sürücümüz aynı hatayı bile bile yedi kere yaparsa ne dersiniz? Yani her defasında, geçmiş felaketlerinden hiç ders almadan aynı virajda, aynı alkol oranıyla, frensiz, gaza basıp takla atarsa, kayalara bindirirse, yine uçurumdan uçarsa? İlk defasındaki gibi ‘‘Geçmiş olsun’’ mu dersiniz, yoksa ibretle bu deliliklerin kahramanını süzüp ‘‘Allah akıl fikir versin’’ mi?.. Bitmedi: Düşünün ki sürücümüz, her kaza neticesinde yavaş yavaş çöküyor, kolu, bacağı sakat kalmış, parmakları ezilmiş ve iç kanamalar geçirmiş. Yani her defasında daha kötü ve acınası bir konumda direksiyona oturuyor... Ve alkol ya da uyuşturucu bağımlısı müptelası gibi, kendini durduramadan, çevreden gelen tüm sayısız ikazlara rağmen aynı aymazlıkları ısrarla tekrarlıyorsa, o zaman hangi sözler çıkar ağzınızdan? Bitmedi: Peki bu sorumsuz sürücü, her defasında, daha kocaman bir vasıta kullanarak, bu ölüm yolculuğuna geri dönülmez şekilde sizin ailenizi, torunlarınızı, onların henüz doğmamış çocuklarının geleceğini beraberinde taşıyorsa ve canlardan da sorumlu halde, alkol uykusuzluk intihar sürücülüğü sendromlarını yine göz göre göre size dayatıyorsa, o zaman ne yapacaksınız? ??? Yani sevgili dostlarım, bir adet seçim kazası olabilir, körelme ya da basiret bağlanması yaşanabilir. Ama sol üst üste yedi seçimi aynı inatla ‘‘sorumsuz sürücü’’ hikâyemizin bire bir kopyası bir tavırla kaybettiğine göre, o zaman hangi kafayı hangi taşa vurarak bu mantıksızlığa dur diyebileceğiz? Hangi akıl ve sinir hastalıkları hastanesinin başhekimi derdimize deva bulacak? Dünya tarihi bundan daha saçma, daha absürd bir durum gördü mü? Bu ülkenin tüm aydın ve demokrat insanlarını bu kadar haksızca çaresizliğe mahkum etmek ve bundan bir egoist keyif almak nasıl bir duygudur? ??? Yıllardır 12 Eylül sonrası solu bir araya getirme konusunda abartılı bir hassasiyet gösterip, olmadık uzlaşma arayışları arasında çarmıha gerilmiş bir ‘bedbaht’ olarak yaşadım. Sonuçta bu zaten Cumhuriyet okuyan herkesin ortak büyük derdi değil mi? Belki 1991’den beri benim farkım, bu arzuyu yaşama geçirmek için olmadık oluşumlara, imza kampanyalarına, kulislere bizzat girişip defalarca boyumun ölçüsünü almış olmam... Hem de kimler tarafından biliyor musunuz? Kendi boyunu ölçmekten aciz, siyasette söyledikleri her iddia ters çıkmış, buna rağmen her defasında aynı yüksekten atıp tutmaları çekinmeden tekrarlamış insanlar tarafından! Her seçim öncesi, derdimizi anlatmak istediğimizde bizi Marko Paşa’ya yollayanlardan bahsediyorum! Seçim sonrası bize kalan mazoşist ve anlamsız ödev ise, hep ‘‘Gördünüz mü yine dediğimiz çıktı’’ şeklinde hüzünlü ve maalesef asalaklıktan öteye gidemeyen bir durum tespiti yapmaktan ibaretti. Şimdi aynı rotada seyrettiğimizi görüp yine iç çekmekle mi yetineceğiz? Tabii ki hayır. Çünkü sermaye tükendi! Deniz bitti... email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Ankara Barosu Başkanı Coşar’dan ANKARA Barosu Başkanı avukat Vedat Ahsen Coşar’a yönelik olarak avukat Ceyhan Mumcu’nun eleştirilerine yer vermiştik. Coşar’ın yanıtı şöyle oldu: ‘‘İnsanların siyaset yapma hakkı ve özgürlüğü var. Baroda yapılan da bir siyaset. Bu bağlamda, Baromuz üyesi her avukatın, Baro siyasetine eylemli olarak katılma hakkı ve özgürlüğü var. Ne var ki, Baroda siyaset yapmak dahil, ahlakı kalıbı olmayan hiçbir özgürlüğün, dürüstlük kuralına uygun biçimde kullanılmayan hiçbir hakkın, insanlara güven ve mutluluk Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Sulukule Akif Kökçe: ‘‘Tarihi Sulukule boşaltılıp, yıkılıyor. Operasyon gerçekleşirse bundan böyle Sulukule’de muhafazakâr satıcılarla, muhafazakâr alıcılar karşılıklı göbek atacak demektir!’’ vermesi mümkün değil. Bir siyasi mücadeleyi, dahası bir meslek kuruluşunda yapılan siyaseti, yalana başvurarak, iftiralar atarak, dedikodular yaparak sürdürmek; siyasetle, ahlak ve meslek ilişkisi üstüne bir sorgulamayı gündeme getirir. Yeni değerler yaratamadıkları için, gürültü yapanları iyi tanıyın. İyi tanıyın ki, Atatürkçü, cumhuriyetçi, yurtsever, solcu pozunda olanlar ile, Atatürk’e gerçekten bağlı olanları, gerçek cumhuriyetçileri, gerçek yurtseverleri, gerçek solcuları birbirinden ayırt edebilin.’’ Kuş gribi yüzünden turizmimiz kaz gibi yolunuyor! Onurlu Aydın, Çağdaş Nasreddin Hoca ALPASLAN BERKTAY Aziz Nesin’i yitireli 11 yıl oldu. Onunla ilgili bir toplantıda bana da söz düştü. Adını ilk kez 1946’da, Marko Paşa’yı çıkarmaya başladıklarında duydum. Dergi, toplumda bir bomba gibi patladı, mizahta yepyeni bir çığır açtı. Önceki, havadan sudan salon mizahının yerine toplumcu bir mizah anlayışı ortaya çıktı. Cumartesi günleri Başbakan Recep Peker’in tansiyonunun yükseldiği söyleniyordu. Yazılar Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’dan, karikatürler Mim Uykusuz’dan, başyazı Sabahattin Ali’den... Bir gün ‘‘Kokuyor’’ başlıklı bir başyazı çıktı ve dergi kapatıldı. (Bugünkü kokuların yanında hiçti.) Batıp çıkıyordu. O yıl IMF toplantısı İstanbul’da yapılmıştı ve bu yüzden derginin üzerindeki polis baskıları artmıştı. Dergiyi basacak bir basımevi bulunamayınca, topluiğne ile iliştirilmiş 2 adi kâğıt üzerine teksir makinesi ile basıldı. Tanesi 10 kuruştan, 80 bin adet satıyordu! Baskılar arttıkça artan bir etki.. Bir ihtilal beyannamesi gibiydi. ??? Olay, 2’nci Meşrutiyet dönemindeki başka bir derginin başına gelenlerle benzeşiyordu. İzmir’de, Alman materyalist düşünür Buchner’in ‘‘Madde ve Kuvvet Stuff und Krafft’’ kitabını Türkçeye çeviren materyalist düşünür Baha Tevfik ‘‘Eşek’’ adında bir dergi çıkarmıştı. Üstte de bir eşek resmi.. Mizahı daha da öteye götürüp, İstanbul’da Beşiktaş vapur iskelesinde satıcı çocuğu, vapurdan ilk atlayana, ‘‘İlk çıkan eşek, 10 paraya!’’ diye dergiyi uzattırıyor. ‘‘Eşek’’ten alınması gerekenler, dergiyi kapatmakta gecikmiyor. Bu kez ‘‘El mâlum’’ çıkıyor; yukarıda bir masa, üstünde iki kulak, altında bir kuyruk.. O da kapatılınca, ‘‘Odur o’’ çıkıyor. Sadece bir masa resmi.. Marko Paşa da, Malum Paşa, Merhum Paşa olmuştu. Biri 10 para, öbürü 10 kuruş.. 1947’de, eski bir tüberküloz hastası olup, sıra usulü ile Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde yatmakta olan Rıfat Ilgaz’ı ziyarete gittiğimde, yatağın ayak ucunda ufak tefek iki kişi gördüm. Aziz Nesin ile Mim Uykusuz. Aziz Nesin sürekli olarak anlatıyor ve Rıfat Ilgaz’ı kahkahalarla güldürüyordu. Mizah, onun yaşamının ayrılmaz bir parçasıydı! Bir döneme damgasını vuranlardandı! Akşam’daki (Az Gitmiş, Uz Gitmiş) köşesinde güzel yazıları çıkıyor, Kuran’ın Türkçesi üzerinde yaptığı yorumlarla softaların öfkesini çekiyordu. ‘‘Böyle gelmiş, böyle gitmez’’ sözü, unutulacak gibi değildi. ‘‘Bir Türk aydını, Kuran’ı, Kapital’i, Söylev’i okumalı’’ diyordu. 1961’de Kasım ayında TİP’in ‘‘Faşizme Karşı Açık Oturum 600 Aydına Çağrı’’ toplantısındaydık. İmam Hatip’li faşistler onu feci biçimde dövdüler. İnsan Hakları Derneği ve Vakfı’nın kuruluşunda birlikteydik. Arkadaşlar, bu işin arkasından bir Kürtçülük çıkmasın? dedi. Ve çıktı! Katıldığımız 1363 imzalı Aydınlar Dilekçesi’nde öncülük yapanlar arasındaydı. Evren’in ‘‘Vahdettin de münevverdi, Nâzım Hikmet de münevverdi’’ sözlerine karşılık, onun mahkemede ‘‘Vahdettin münevver değil, devlet başkanıydı’’ deyişi, bomba etkisi yaptı. Bu dilekçenin hazırlanışı sırasında, sudan bahanelerle imzasını çekmek isteyenlere, sonradan ucuz kahramanlık yapmalarını önlemek için, ‘‘Birer dilekçe versinler’’ dedi. Çankaya’ya 2’nci kez çıkılacak oldu. Bana da önerdi. Gelirim, dedim. Gerçekleşmedi. 2’nci bir Aydınlar Dilekçesi için kendisine mektup yazdım. ‘‘Ben artık eski Aziz değilim. Mektubunuzu da çocuklarıma okuttum. Ama ben katılırım’’ dedi. Kenan Evren’e karşı çok özel bir duyarlılığı vardı. Onun adı geçince neşeleniyordu. TV’de, Evren’in Ankara’da bir resim sergisini açışını izlemiştim. ‘‘Ben resimden anlamam ama, Atatürk önem verirmiş. Neyse, hayırlısı!’’ deyip kurdeleyi kesişini anlattım. Pek keyiflendi. ‘‘Böyle mi söyledi?’’ ‘‘Aynen böyle söyledi’’ dedim. ??? Son karşılaşmamız, 2 Temmuz 1995’te Foça’da oldu. Madımak Vahşeti’nin 2’nci yıldönümündeki paneldeydik. Seslendim. ‘‘Kusuru bakmayın, göremiyorum’’ dedi. Sıvas’ta ‘‘Şeytan Aziz’i kaçırmayın!’’ diyen yobazlar onu yakamamışlardı. Ama yakılan 37 güzel insanın acısından, onun saçı sakalı apak oluvermişti. Yüreği bu acıya 2 yıl dayanabildi. Foça’daki karşılaşmamızdan 4 gün sonra Çeşme’den son haberi geldi. Ama gizlendiği gömütünde o yobazlara kemiklerini çiğnetmedi! Başlangıçtaki söz konusu toplantıda, ‘‘Evet, Aziz Nesin’in mizahı, makaleleri için burada söylenenler doğrudur. Ama o, bunların ötesinde, aydın onuru, aydın namusu idi’’ dedim. O, çağının Nasreddin Hoca’sı idi! Oğlu Ali Nesin geldi. ‘‘Sizi öpebilir miyim?’’ dedi. ‘‘Elbet’’ dedim, ‘‘Bizde öpüşmekten bol ne var?’’ ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Temmuz www.mumtazarikan.com Esas No: 2004/6 Mahkememize açılan terekenin teslimi davasının yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararı uyarınca, 17.12.2004 tarihinde Kuşadası ilçesi, Türkmen Mahallesi, BağKur Sokak No:19 adresinde kendi evinde ölü olarak bulunan Çanakkale ili, Gelibolu ilçesi, Süleymaniye Köyü, CN:31, HN:95’te nüfusa kayıtlı bulunan İsa ve Zeliha’dan olma Şumnu, 1922 d.lu müteveffa Rahim Başak’ın tüm araştırmalara rağmen mirasçıları tespit edilememiş, MK.594 maddesi uyarınca murisin mirasçılarına tereke eşyalarını almaları konusunda birer ay ara ile iki kez ilan yapılmasına karar verilmiştir. Murisin mirasçılarının tereke eşyalarını almak üzere son ilan tarihinden itibaren en geç bir yıl içinde mirasçılık sıfatlarını belirleyen belgeleri ile birlikte mahkememize müracaat etmeleri, verilen süre içinde müracaatta bulunulmadığı takdirde tereke eşyalarının hazineye intikal ettirileceği ilan olunur. 01.02.2006 Basın: 26585 KUŞADASI TEREKE HÂKİMLİĞİ’NDEN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Balıkçılıkta yemsiz kulla 1 nılan olta. 2/ 2 Köpek... Yat 3 limanı. 3/ Bir vidada iki diş 4 arasında ka 5 lan çukur bö 6 lüm... Pala7 mut balığının irisi. 4/ Ko 8 runmak için 9 bir yere bıra1 2 3 4 5 6 7 8 9 kılan eşya... Rad1 M U S T A B E Y yum elementinin 2 O L E M İ L A S simgesi. 5/ Deride si3 D A R D A N İ ZM nirler boyunca birtakım ağrılı fiskelerin 4 E M P A T İ M O G A G dökülmesiyle beli 5 R U R İ N U N ren bir hastalık... 6 A V Ş A B A L A İ Akıl. 6/ Bir nota... 7 T İ Güney Afrika Cum 8 O S M A N N E T huriyeti’nin bir eya 9 T E İ R ON İ leti. 7/ Holmiyum elementinin simgesi... Lahos balığına verilen bir başka ad. 8/ Haber toplama ve yayma işiyle uğraşan kuruluş... Mikroskop camı. 9/ Genel binalarda erkeklere ayrılmış tuvaletlere yerleştirilen ve işemeye yarayan yer... Fas’ın plaka imi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kastamonu’ya özgü bir cins bulgur... Küçük yuvarlak biçime getirilmiş ilaç. 2/ Sözcüklerin hem biçimsel hem anlamsal tarihin ele alan dilbilim dalı. 3/ Boru içindeki bir akışkanın akışını durdurmaya ya da serbest bırakmaya yarar aygıt... İskambilde bir kâğıt. 4/ İşaret... Olumsuzluk belirten bir önek... Afrika’da yaşayan bir antilop. 5/ Büyük fare... Kuran’da bir sure. 6/ Yaya kaldırımı. 7/ Rus köylü topluluğuna verilen ad... Biçem, üslup. 8/ Bir tür yabanmersini... İyi yetişmiş, değerli kimse. 9/ Bir toprakta biriken suların çeşitli yollarla boşaltılması. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle