25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 TEMMUZ 2006 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Yaşanmış sarsıcı olaylardan yola çıkılarak yazılacak her belgesel oyun karanlıkta bırakılmak istenen noktaları aydınlığa çıkaracaktır YAZI ODASI SELİM İLERİ Gerçeklerle yüzleşmek... dramaturji ve bilimsel araştırma buluşması, yanıtsız bırakılan, geçiştirilen soruların yanıtlarını arayacaktır. Dar boğazı aşmak Bu açıdan bakıldığında, Sıvas katliamı gibi, Kahramanmaraş olayları gibi olaylar, ülkenin geçilmesi kolay olmayan dar boğazlarıdır. Bunlar elbette unutulmaya terk edilemez. ‘Şimdi Orada mısın ya daHiç Orada Oldun mu?’ sorusunun sürekli sorulması gerekir ki toplumlar kendi gerçeklerinin üzerini örtmek ya da başkaları tarafından örtülmesine izin vermek yerine bu gerçeklerle yüzleşsinler. Geriye dönüp baktığımızda; kısaca değinmek gerekirse, Türkiye’nin belgesel tiyatroyla tanışması 1965’lere dayanır. 1970’lerde ise konularını kendi yakın tarihimizden alan belgesel oyunlar dikkat çeker. Ergin Orbey’in ‘Birinci Kurtuluş’ (AST), Ataol Behramoğlu’nun ‘Lozan’ (Antalya DT) , Güngör Dilmen’in ‘İttihat ve Terraki’si (Gülriz SururiEngin Cezzar Tiyatrosu), Orhan Asena’nın ‘Şili’de Av’ı (Dostlar ), Haşmet Zeybek’in ‘Alpagut Olayı,’ (Dostlar), Macit Koper’in ‘Sabotaj Oyunu’ (Dostlar) ve 1977’de AST tarafından oyunlaştırılan Uğur Mumcu’nun ‘Sakıncalı Piyade’si gibi... Günümüzde belgesel tiyatro farklı biçimsel arayışlara yönelebilir. Yaşanmış ve yaşanmakta olan onca sarsıcı olaydan yola çıkılarak yazılacak her belgesel oyun, yukarıda da belirttiğim gibi, önemli soruları, tartışmaları beraberinde getirecek, karanlıkta bırakılmak istenen noktaların aydınlığa çıkmasına yol açacaktır. Gerilere gitmeye gerek yok, son yıllarda bu topraklarda yaşanan Madımak gibi olaylar ürkütücüdür. Bu olayları belgelere dayanarak irdelemek ve onları tiyatro sanatının sonsuz açılımlar içeren dünyasına taşımak salt geleceğe değil, geçmişe dönük olarak da ciddi hesaplaşmalara, yüzleşmelere zemin hazırlayacaktır... Bu konuda oyun yazarlarımıza çok iş düşüyor... 2 Temmuz 1993’te Sıvas’ta Madımak Oteli’nde 37 insan, ki bunların 35’i yazar, şair, sanatçı, öğrenciydi, gözü dönmüş şeriat yanlıları tarafından vahşice öldürüldüler. Ne acıdır ki bir koca kent halkı seyirci kaldı bu katliama. Seyirci kalan sadece o gün, o saatte orada olan ve ağzından köpükler saçan yobazlar tarafından galeyana getirilen cahiller miydi? Hayır... Bugün ise insana aklını kaybettirecek bir biçimde ‘kebap salonu’ olarak hizmet vermesini düşünmek bile ürkütücü Madımak’ın... Nasıl olabilir bu? Neden olmasın? Sanıkların çoğu salıverilmiş durumda, geri kalanlar da, görünen o ki, ‘topluma kazandırılmış’ kişiler olarak yakında karışacaklar aramıza... Belgesel tiyatro 1970’li yıllarda Eric Bentley ‘Şimdi Orada mısın ya da Hiç Orada Oldun mu?’ adlı bir oyun yazmıştı. Yale Repertuvar Tiyatrosu’nda oynanan bu oyun Amerikan Karşıtı Hareketleri İzleme Komitesi HUAC’ın (19471958) sanat dünyasını nasıl hallaç pamuğu gibi attığı gerçeğini, soruşturma kayıtları, mahkeme ve meclis tutanaklarından yola çıkarak gözler önüne seriyordu. Bu belgesel oyun, 20. yüzyılın yüz kızartıcı olaylarından birini gerçek verilere, kayıtlara dayanarak irdeleyen yoğun bir çalışma ürünüydü. Bildiğim kadarıyla, yapıt Yale dışına çıkmadı/çıkamadı, ama bugün de belgesel tiyatronun önemli köşe taşlarından biridir. Melek Kobra’nın Hatıratı... ...ya da, Gökhan Akçura’ya Teşekkür Yazısı... Cemil Şevket Bey, Aynalı Dolaba İki El Revolver’i yazarken, Muhlis Sabahattin , Ayşe Opereti dolayısıyla romanın yan kişileri arasında yer alacaktı. Muhlis Sabahattin ve Ayşe Opereti hakkında yazık ki çok az bilgi devşirebilmiştim. Ben yaştakilerin anababa kuşağı, Ayşe’nin başarısını, etkisini, tadını tuzunu anlata anlata bitiremezler. Defalarca yeniden sahneye konmuş Ayşe Opereti, o kuşağın kulaklarında yankıyıp durmuştur, Cemil Şevket Bey’se, yaşamını altüst eden bir dansör dolayısıyla Ayşe’den nefret ediyordu. İşte, hangi kaynaktaysa, Muhlis Sabahattin’in çok genç yaştaki kızını, operet yıldızı Melek’i kaybettiğini o günlerde öğrenmiştim. Cemil Şevket Bey, yaşamındaki kederin sebebi Muhlis Sabahattin’mişçesine, bu genç ölümden öç sevinçleri duyuyordu. Araya giren yıllarda Melek’i bir daha düşünmedim. Mayıs 2006’da gazetelerde, dergilerde Hatıratım / Melek Kobra adlı bir kitabın yayımlandığını okudum. Eseri yayına Gökhan Akçura hazırlamıştı. Gökhan Akçura ne yayımlasa ille okumak isterim. Melek Kobra’nın müthiş anılarını birkaç gün önce okudum. Melek Kobra, Muhlis Sabahattin’in kızı. Bu anılara kötücül Cemil Şevket Bey bile gözyaşı dökerdi. ??? Gökhan Akçura’dan öğrendiğimize göre, üç defterlik anılar, birbirinden çarpıcı fotoğraflar kim bilir hangi tarihte sahafta bulunmuş. Bulan, fotoğraf sanatçısı Cengiz Kahraman. Defter başlıkları yeni yazı, defter içleri eski yazı. Çevrimyazıdan sonra Melek Kobra’nın anılarını Everest Yayınları okura sunuyor. Şu duyarlı tutumla: ‘‘Bu kitabın telif gelirleri Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlanmıştır.’’ Hatıratım, bir tek eser kaleme getirmiş unutulmaz yazarlar arasına katıyor Melek Kobra’yı. Dünya edebiyatında öylesi yazarlar okurda hep ürperişler uyandırır. Melek Kobra’nın yazdıklarını ürpermeden okumanız olanaksız. Usta işi bir ‘anıroman’ diyebileceğimiz bu eser 1930’ların sonundaki İstanbul’da, daha çok Yakacık’ta, bazı sayfaları Cerrahpaşa Hastanesi’nde geçiyor. Sahne ve perde sanatçılığının ‘iyi aileler’ce hor görüldüğü bir dönemde. Bohemin arkasındaki faciayı dile getirerek. Türkçedeki ‘verem edebiyatı’nın en acıları arasındaki yerine nihayet kavuşarak... ??? Yaşadıklarını günü gününe yazmak isteyen Melek Kobra’nın üslubu büyüleyici. Otuzların İstanbul’unu bu üsluptan yakalıyoruz. Yazılarıyla kitabı zenginleştiren Serhan Ada’yla İskender Savaşır’ın da belirttikleri gibi, öyle bölümler var ki, ölüm yolunda genç bir kadının çığlığından İstanbul’u yaşamak tutkusuyla yanıp tutuşuyor. Cerrahpaşa Hastanesi’nde yılbaşı gecesi, o satırlar, söylemek istediğime en çarpıcı örnek... Pastoral ve hüzünlü Yakacık, zengin ve hesaplı kitaplı işadamı, arada bir görünen Şevkiye May, Cahide Sonku, Raşit Rıza gibi sahne yıldızları, sonra Melek’in hiç unutamadığı Ferdi Tayfur, cinsel trajedilerle yüklü rüyalar, Hitler Almanyası’ndan kaçan Profesör Nissen, sevici olup olmadığını bilemediğimiz hemşire, binlerce ayrıntı, Melek Kobra’nın anılarını usul usul bir başyapıta dönüştürüyor. Annesi Seniye Hanım’ın ölümden sonra defter sayfalarına düştüğü kısacık notların acısını unutmadım. Bu acı bende hep sürecek. Hatıratım, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nun ruh ikizi. Ne tuhaf, Melek Kobra, ölümü beklerken, Peyami Safa’nın Server Bedi takma adıyla yazdığı Cumbadan Rumbaya’yı okuyor. Diyor ki: ‘‘Hem nasılsa bir tek romanda bir veremin iyi olduğunu okudum. Her muharrir bu zavallı hastaları muhakkak romantik bir şekilde öldürür.’’ İçtenliği uçsuz bucaksız bir eser okumak istiyorsanız, Hatıratım’ı salık veririm. Öneriler: Dergi/Geceyazısı, 9. sayı, Sel Yayıncılık, 2006. arih tiyatro ilişkisi belgesel tiyatroda ‘kolektif şahitlik’ olarak belirginleşir. Belgesel tiyatronun önemi, öncelikle, gerçeklere belli bir uzaklıktan ve belgelere, somut verilere dayanarak bakabilmekte yatıyor. Dramaturji ve bilimsel araştırma buluşması, yanıtsız bırakılan, geçiştirilen soruların yanıtlarını aramıştır, arayacaktır. T Tarihtiyatro ilişkisi belgesel tiyatroda ‘kolektif şahitlik’ olarak belirginleşir. Belgesel tiyatronun önemi, öncelikle gerçeklere belli bir mesafeden ve belgelerle, somut verilerle bakabilmekte yatıyor. Televizyon kanallarında her gün, her gece izlediğimiz savaş ve şiddet sahnelerinden çok farklı bir bakış, çok farklı bir şahitlik süreci kuşkusuz. Son yıllarda savaşları, medeniyetlerin yok edilişini, vahşeti, şiddeti televizyon kanallarından adeta dizi izler gibi izliyoruz. Kimi zaman tepkiliyiz, kimi zaman boş gözlerle bakıyoruz ekrana... Çelişik, duyarsız, acı, yüzeysel ve tek yönlü bilgi bombardımanı altında yaşanan bir hareketsizlik, dumura uğramışlık söz konusu. Daha önce bir yazımda belirttiğim gibi, sanki toprak sürüldü bitti... Ama, sürülmüş toprağı, hele üzerinde bizim gibi belleksiz bir toplumun yaşadığı bu toprağı yeniden havalandırmak gerektiği kesin. Kültürel yaşamdaki bu sıkışmışlıklar bilinçli bir politik sistemin uzantıları. Giderek korkutucu boyutlara ulaşıyor. 1980’lerle birlikte dünyada ve Türkiye’de belgesel tiyatro bir anlamda dinamizmini yitirdi. Ama, FESTİVAL 79 TEMMUZ TARİHLERİNDE EDEBİYAT DERGİSİ: Sarı Yazmalı coşku... K ültür Servisi ‘‘Rıfat Ilgaz denince akla Karadeniz gelir; önce Memişköylü, sonra Cideli oluşum. Cideli olduğumu yapıtlarımda gösterişim; kimilerinin sandığı gibi Cide’ye, memleketime turistik katkıda bulunmak için değil, doğanın güzelliğini, doğainsan ikilemi, değerlendirilmemiş üretimi, sömürüyü, geri kalmışlığı, bulup çıkarabilmek (...) bu gerçekleri yeryüzü insanlarına gösterebilmek. Demek ki amacımın içinde yöresel olmaktan çok evrensel olabilme çabası var’’ diyen Ilgaz, bu yıl da sevgili Cide’sinde, Cideliler ve konuklarınca anılacak. Geleneksel olarak her yıl yazınımızın özel adlarından Rıfat Ilgaz’ın çeşitli kültürel etkinliklerle anıldığı ‘Cide Rıfat Ilgaz Sarı Yazma Kültür ve Sanat Festivali’nin 11’incisi 7 Temmuz 2006 Cuma 15.00’te Rıfat Ilgaz Evi’nin önünde katılımcıların buluşmasıyla başlıyor. Festival yürüyüşü ve 15.30’da Atatürk büstüne çelenk konulmasının ardından konuşmalar ve halk oyunları gösterisi yapılacak. Aynı gün Belediye Meydanı’ndaki ‘Hababam Sınıfı ve Sarı Yazma Resim Sözcükler’in yeni sayısı çıktı ültür Servisi İki aylık edebiyat dergisi Sözcükler’in temmuzağustos tarihli 2. sayısı da ilk sayısı gibi edebiyatımızın her kuşağından seçkin temsilcilerin ürünleriyle yayımlandı. Derginin bu sayısında, Meksikalı ünlü romancı Carlos Fuentes’in 2005 Berlin Kitap Fuarı’nın açış konuşması olan, ‘Romana Övgü’ başlıklı yazısı, Celal Üster’in çevirisiyle sunuluyor. Derginin, ‘Edebiyat Ne İşe Yarar’ soruşturmasını bu ay, İrlandalı yazar John Banville yanıtlamış. Semih Gümüş, ‘Postmoderni Anlamak’ başlıklı yazısında günümüz edebiyatının temel sorunlarından birini gündeme getiriyor. Dergide, Melih Cevdet Anday’ın 1980’lerin başında Abidin Dino’ya yazdığı mektuplar, Ferit Edgü’nün sunumuyla yer alıyor. Emin Özdemir, ‘Yoğunlaştırılmış Karak Sergisi’ ve Cide Atatürkçü Düşünce Derneği’ndeki Kemal Ürgenç karikatür sergisi 21.00’de de kapalı spor salonunda Gürcistan Halk Dansları Gösterisi ile Recai Yılmaz’ın ‘Cide Resimleri’ başlıklı saydam gösterisi izlenebilir. Zuhal Demirtaş’ın resim sergisi, festival boyunca Belediye Sahil Düğün Salonu’nda yer alacak. Festivalin ikinci günü 8 Temmuz 2006 Cumartesi 11.00’de Belediye Sahil Düğün Salonu’ndaki ‘Rıfat Ilgaz’ın Şiiri’ başlıklı panelin konuşmacıları Enver Ercan (Şair Yazar Türk Yazarlar Sendikası Genel Başkanı), Mustafa Köz (Şair) B. Sadık Albayrak (Yazar). 13.30 Emel Dinseven, Belgin Türkyılmaz ile Sadık Albayrak’tan doğaçlama çocuk tiyatrosu ‘Kumdan Betona ve Cideli Çocukların Öyküsü’, Belediye Sahil Düğün Salonu’nda 15.30’da izlenebilir. Aynı yerde ‘İran: Bölgedeki Mayın’ başlıklı söyleşiyi gazetemiz yazarı Mustafa Balbay gerçekleştirecek. Limaniçi’nde 20.30’da Coşkun Sabah ile Nadide Sultan konser verecekler. 9 Temmuz Pazar 11.00’de Belediye Sahil Düğün Salonu’nda şarkı yarışması, 14.00’te bisiklet yarışı yapılacak. K Vizon 2. Fotoğraf Yarışması ‘Kadın ve Renk’ sonuçlandı ültür Servisi Vizon’un ‘Kadın ve Renk’ konulu fotoğraf yarışmasında Metin Çodur, Fikret Özkaplan ve Mehmet Turgut, kurallar çerçevesinde üç birincinin seçildiği yarışmada büyük ödüllerin sahibi oldular. Vizon dergisi tarafından fotoğraf sanatına katkı sağlanması amacıyla düzenlenen yarışmaya bu sene yaklaşık 200 yapıtla katıldı sanatçılar. Ödül ve sergileme kazanan yapıtlar, Ersin Alok, Coşkun Aral, Mehmet Bayhan, Gültekin Çizgen, Kadir Kır, Sıtkı Kösemen, Paul McMillen ve Nazif Topçuoğlu gibi Türk fotoğrafının ustaları ve günümüz fotoğrafının önde gelen isimlerinden kurulu seçici kurul üyelerinin oyla K rıyla belirlendi. Yapıtları sergileme hakkı kazanan fotoğrafçıların isimleri şöyle: Ceylan Atuk, Bahar Aykaç, Mustafa Bakı, Resul Baştuğ, Berker Dalmış, Mustafa Demirbaş, Didem Elif Doğan, Bahattin Erkol, Faruk Ertunç, Özgür Ertunç, Salih Güler, Nilay Kabal, Derya Kılıç, Timurtaş Onan, M. Bülent Pirinçci, Selda Salman Acar, Handegül Toker, Baykal Tülek, Fenay Ulu, Mehtap Us Terzi, Kadir Uğur Varlı, Ömer Yağlıdere ve Bülent Yılmaz Yaltaöz. Birincilik alan fotoğraflarla birlikte 39 yapıtın yer aldığı sergi ise 22 Temmuz’a dek Dirimart Sanat Galerisi’nde görülebilecek. Sergi 424 Kasım tarihleri arasında İFSAK’ta tekrarlanacak. (0 212 272 47 77) ter Çizimleri’ adlı denemesinde, Türk ve dünya edebiyatından ünlü karakterlerin özelliklerini inceliyor. Server Tanilli, ilk önemli kadın romancımız Halide Edip’in yapıtlarındaki feminizm tavrını, Ali Nesin, babası Aziz Nesin’in kişilik özelliklerinden birini konu edinmiş. Hüseyin Erdem, 1950’li yılların Kurtuluş ve Dolapdere semtlerindeki insanların dünyasını ‘Mestan’ adlı anı yazısında anlatıyor. Selim İleri’nin yazmakta olduğu, 1600’lerin İstanbulu’nda geçen yeni romanı ‘Hepsi Alev’den bir bölümün yanı sıra, Sözcükler’in bu sayısında İlhan Berk, Mücap Ofluoğlu, Cevat Çapan, Refik Durbaş, Erdal Alova, Veysel Çolak, Turgay Fişekçi, Ali Asker Barut, Songül Kaya ve Mehmet Çakır’ın şiirleriyle; Nezihe Meriç, Cemil Kavukçu, Oğuzhan Akay ve Deniz Günal’ın öyküleri okunabilir. Bu kez sıra çocuklarda ? Kültür Servisi Kocaeli Şehir Tiyatroları, Delphi Avrupa Kültür Merkezi’nin düzenlediği ‘Birleşmiş Milletler’in 21. Yüzyıldaki Rolü: Amaç, Yapı ve İşlevler’ konulu uluslararası konferansa davet edildi. Konferansın sanat programı kapsamında güzel sanat sergileri, tiyatro temsilleri, dans ve müzik gösterileri yer alacak. Bu kapsamda Şehir Tiyatroları farklı bir çalışmayla etkinliğe katılacak. 612 yaş arası 8 çocukla, Aristofanes’in ‘Kuşlar’ adlı oyununu izleyiciye sunacak. 47 Temmuz tarihlerinde Yunanistan’ın Delphi kentinde ilk kez bir tiyatro oyununu profesyonel şekilde sahnelemeye hazırlanmış 8 çocuk, izleyici oldukları oyunlardan birini bu kez kendileri sahneleyecek. Avrupa ‘nefes’ aldı... Kültür Servisi Doğunun büyüsünü mistik öğeler, elektronik tınılar ve yerel enstrümanlarla birleştiren Mercan Dede’nin son albümü ‘Nefes’ dünya müziği alanında en önemli liste olan Avrupa Dünya Müziği Listesi’nde ilk sıraya yükseldi. Dünya müziği alanında 23 ülkenin radyo temsilcilerinin seçtiği sanatçılardan oluşturulan ve her ay yenilenen listede Mercan Dede’nin ilk sıraya yükselmesinde sanatçının başarılı Avrupa turnelerinin büyük payı var. Fransa’da gerçekleşen St. Denis Festivali’nin özel konuğu olarak 5 konser veren Mercan Dede’ye ‘Liberation’, ‘Le Monde’ gibi önemli gazeteler tam sayfa yer verdi. Bu yaz Almanya’da düzenlenen en önemli festivallerden Stimmen Festivali’ne konuk olacak sanatçı İspanya’da Etnosur’da sahneye çıkacak. Mercan Dede’yi 2006’da Danimarka, İtalya ve Japonya turnesi bekliyor. ‘Nefes’ albümünde çok değerli müzisyenler Mercan Dede’ye konuk oluyor: Dünyada çok az sanatçının çalabildiği hurdy gurdy sazını ‘Nefes’ için Toronto’da kaydeden Ben Grossman, onlarca albüme imzasını atmış ve dünyanın her yerinde konserler veren ünlü keman virtüözü Hugh Marsh, Mercan Dede’ye deniz kabuklarıyla da eşlik eden trombon sanatçısı Steve Turre, klarnet ustası Serkan Çağrı, büyülü sesleriyle Aynur Doğan ve İranlı sanatçı Azam Ali, günümüzün en önemli kanun icracılarından Göksel Baktagir, kemençe üstadı Neva Özgen, yine klarnet ve trompette Aykut Sütoğlu, asma davulda Hüseyin Ceylan ve gitarda Yurdal Tokcan... ‘Nefes’ dünya müziği alanında Avrupa listelerinde ilk sıraya yükseldi ADOB Müdürü görevine atandı ? ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) Viyolonsel sanatçısı Muhsin Erdoğan Davran, Antalya Devlet Opera ve Balesi Müdür ve Sanat Yönetmenliği görevine atandı. 20002002 yıllarında Orkestra Teknik Kurul üyeliği görevini yürüten, 2006 başından bu yana Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestra Müdürlüğü de yapan Davran, Antalya’daki görevine başladı. 198688 yılları arasında Bilkent Oda Orkestrası’nda solo viyolonsel olarak çalışan sanatçı, 1991 2000 yılları arasında Yücelen Dörtlüsü’nde yurtiçi ve yurtdışında birçok konser verdi. 1993 yılında Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Oda Müziği Öğretim Görevlisi olarak çalışmalarına devam eden Davran, 1999 yılından bu yana da viyolonsel ve oda müziği öğretim üyeliği görevini yürüttü. CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle