25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ 6 HABERLER 33 kişinin yaşamını yitirdiği ‘Sivas Kıyını’nın tanıklarının açıklamaları katliamın organize yapıldığını gösteriyor Adım adım Madımak katliamı... ? 2 Temmuz 1993 Cuma günü Sivas’ta erken saatlerde bir hareketlilik hissediliyordu. Şehir dışından hem otobüslerle hem de arabalarla gelenlerin sayısı artmıştı. Ve ilk işaret öğlen verildi. Cuma namazının ardından bir ya da birkaç grup olayları başlattı. Bundan sonra katliam sistematik bir şekilde gerçekleşti... faiye aracı, merdiveni uzatırlar. İtfaiyenin merdiveninden Aziz Nesin’in indiğini gören Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak çılgına döner. İtfaiyecilerden biri Nesin’i merdivenden aşağı atmak isterken, bir başkası elindeki telsizle vurmaya çalışır. Polis otosuyla hastaneye, oradan havaalanına götürülecektir Aziz Nesin. ‘33 cansız beden’ Beş bin yıllık karanlıktan geldiler Beş bin yıllık ışığı kararttılar Aklın yolunu kararttılar Bilince sızan ışığı Kitaba şavkıyan alazı Şiire inen güvercini Doru at sekişli üç telli sazı Semahın seher yelini İncecik kızların gülüşlerini Hasretin hasretini Kararttılar Işık ol, karanlığı bitir Aklı kölelikten kurtar, özgürleşsin İnsan insanlaşsın Muzaffer İlhan Erdost (10 Temmuz 1993, Cumhuriyet, s.9) Yangın çıkan otele olay günü ne polis ne de itfaiye müdahale ediyordu. Otelde bir polisin mahsur kaldığı sanılarak yanaştırılan itfaiye aracının merdiveninden Aziz Nesin’in indiğini gören Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak çılgına döner. İtfaiyecilerden biri Nesin’i merdivenden aşağı atmak isterken, bir başkası elindeki telsizle vurmaya çalışır. SUNU ‘Hiç ölmedim ben...’ ‘‘Hiç ölmedim ben...’’, 2 Temmuz’da Sivas’ta Madımak Oteli’nde yakılan ve boğulan şair Uğur Kaynar’ın şiirinden bir dize. ‘‘Görenlerin, Yaşayanların Diliyle 2 Temmuz 1993 / Sivas Kıyını (zulmü)’’, yıllardır elimin altında büyüyen, bir türlü yayımlayamadığım Put ve Şeytan’dan taşınmış notlardan oluşuyor. 2 Temmuz kıyını, Paşa Camisi’nden cuma cemaatinin çıkışıyla başlar. Cemaatin çıkışıyla örtüşür de denebilir. Kimi anlatımlara göre cuma namazı kılmayan 810 kişilik bir grup, cemaat dağılırken Paşa Camisi’nin avlusuna doluşur. Bir Amerikan bayrağı çıkarılır ve yakılır. Bir pankart avlunun duvarındadır. Pankartta ‘‘Dünyada Amerika/Türkiye’de PKK’’ yazılıdır. Konuşmalar yapılır. Camiden çıkanlardan katılanlar olur. Dışardan gelenlerle, bir anlatıma göre 2530 kişi, bir başka anlatıma göre 50100 kişi, bir anlatıma gö re de 5001000 kişi, Atatürk Caddesi’nden Vilayet önündeki meydana doğru yürür. ‘Barikat rahat geçilir’ Polisin kurduğu barikatı ‘‘tepeleyerek’’ geçen gruba, Kale Camisi’nden çıkanlar katılır. Vilayet önünde toplanılır. Topluluk Paşa Camisi’ne birkaç kez gidip gelir. Her gidiş gelişte göstericiler çoğalır. Meydandan Buruciye Medresesi önüne, oradan Kültür Merkezi’ne yönelirler. Kültür Merkezi’nde, içerde etkinlikleri izlemeye gelmiş 1500’e yakın çocuk, genç, kadın, yaşlı insan vardır. Binanın önünde kitap stantlarında bulunanlar, üzerlerine gelenlere ve kendi lerine taşlı sopalı saldıranlara karşılık verirken yaralananlar olur, ama onları içeri sokmazlar. Camlar, çerçeveler kırılmıştır. Saldırganlar gider, Hükümet Meydanı’nı, Paşa Camisi’ni dolaşır, yeniden gelirler. Bu kez kavga daha büyük olur. Onların ikinci kez geleceğini anlayan içerdeki gençler, tuvalet kapılarını, masaları, sandalyeleri girişlere yığarak içerdekileri korumaya çalışırlar. Saldırı uzun sürer. Kimileri, Kültür Merkezi’nin önüne yeni konmuş olan ‘‘Ozanlar Anıtı’’nı kırmaya, parçalamaya çalışır. Dağılmaları için konuşmalar yapılır. Belediye Başkanı, Büyük Birlik Partisi İl Başkanı dağılmalarını isterler. Dağılmaya başlayan topluluk yeniden top lanır. Hükümet Meydanı’na, oradan Madımak Oteli’nin önüne gelirler. Bir yandan oteli taş yağmuruna tutarlar, bir yandan poşet ve bidonla benzin taşırlar. Otel önündeki araçları ters çevirir, tutuşturdukları benzinli paçavralarla oteli yakmaya çalışırlar. 13.20’de Paşa Camisi avlusunda başlayan gösteri, 19.50’de otelin yakılmasıyla bir kıyama dönüşür. Otel, kısa sürede alev ve zifiri duman içinde kalır. İtfaiye otele yaklaşmakta ikirciklenir. Yanaşacak olsa, göstericiler önüne yatar. Bir itfaiyeci hortumu takar, öteki keser hortumu. Otelin üst katında pencereden yardım çağıran Lütfi Kaleli’yi polis sanırlar. Polisleri kurtarmak amacıyla yanaşır it Polisler, otelden artık soluk almayan 33 beden taşırlar, yanmış ya da gazdan boğulmuşlardır. Biz bir değişiklik yapalım, ilkin, kardeş olan çocukları anımsayalım: Menekşe ve Koray Kaya’yı, Huriye ve Yeşim Özkan’ı, Yasemin ve Asuman Sivri’yi, Nurcan ve Özlem Şahin’i. Sürdürelim 2 Temmuz’da yaşamdan koparılan canları: Metin Altıok, Muhlis Akarsu, Gülender Akça, Mehmet Atay, Sehergül Ateş, Erdal Ayrancı, Behçet Aysan, Asım Bezirci, Serpil Canik, Belkıs Çakır, Muammer Çiçek, Nesimi Çimen, Serkan Doğan, Hasret Gültekin, Murat Gündüz, Gülsün Karababa, Uğur Kaynar, Asaf Koçak, Handan Metin, Sait Metin, Ahmet Özyurt, Edibe Sulari, İnci Türk. Olaylar, görenlerin, yaşayanların dilinden anlatılıyor. Yorumlardan özellikle kaçınılıyor, 1. Cami, 2. Buruciye Medresesi, 3. Kültür Merkezi, 4. Madımak Oteli Önü, 5. Madımak Oteli İçi, 6. Valilik Önü, 7. Hastane, 8. Morg bölümleri görenlerin, yaşayanların tanıklıklarından oluşuyor. Olayların anlatımında ‘‘tartışmalı’’ olan ‘‘Atatürk’e saygı’’ duruşu; laiklik ve şeriat çatışmasını karşıtlarına dönüştürme ‘‘oyunları’’; Atatürk büstünün tahribi üzerinde spekülasyon, (9) Kemal Atatürk’e ‘‘Saygı’’ya Saygısızlık, (10) Refah Partisi’nin ‘Kale’sinde Bir Cumhuriyet Valisi, (11) Atatürk Büstünün Tahribi ve Kurgusal Komplo başlıkları altında belgelerle açıklanmaya çalışılıyor. Çerçeve yazılardan biri ‘‘Sivas/34 Eylül 1978’’, benim ‘‘Sivas Öncesi Sivas’’ yazımdan alınma. Öteki, ‘‘2 Temmuz Faili Belli/İradesi Meçhul’’ yazımda yer alan ve ‘‘gizli’’ tutulan 101 imzalı bildiriyle ilgili: ‘‘Bir İlan, İki Bildiri’’ başlığını taşıyor. Tanıkların anlatımından başlayalım. Görgü tanıklarının ifadeleri olayların çıkış kaynağını tek bir noktada topluyor İlk kıvılcım Paşa Camisi’nden l. CAMİ Şakir Şeker (ANAP) İl Başkanı): 2 Temmuz günü esasen olayın başladığı nokta Paşa Camisi’dir. ...Paşa Camisi’nden, özellikle bahçe kısmında namaz kılanlar, tam namazı bitirip dağılmaya başladığı anda, caminin içinden de insanlar çıkmaya başladığı anda, 20 veya 25 kişilik, namazla hiç alakası olmayan ve namaz kılmayan, camiden çıkmayan (çıkmamış olan) bir grup süratle o bahçede namaz kılınan yere gelir ve bunlar pankart açarlar, arkasından da bir Amerikan bayrağı, belki benzetme, belki değil, onu ateşe verirler ve sloganlar atılmaya başlanır. O grup caminin arkasından caddeye intikal eder, 60 kişiden fazla değildir. (TBMM Sivas Olaylarını Araştırma Komisyonu Tutanağı, s.l.) Sirer Gündoğan (Hürdoğan Genel Yayın Yönetmeni): Olayı başından sonuna kadar yaşadım. (...) 13.20’de Paşa Camisi’nden çıkan bir grup.. önce bir Amerikan bayrağı yakıldı. Camiden çıktığımda caminin önünde birkaç kişilik grup vardı, şimdi o grup mu, camiden çıkan grup mu, onu tam kesin söyleyemeyeceğim, çünkü ben son anda yetiştim oraya. Bir Amerikan bayrağını çıkarttılar, yaktılar. Başkan: Caminin duvarında bir pankart asılıymış! Sirer Gündoğan: ‘‘Türkiye’de PKK, dünyada Amerika’’ diye bir slogan vardı. ...Paşa Camisi’nde namaz bitmişti, namaz biter bitmez dışarda bir gürültü patırtı oldu, ben de çıktım. Amerikan bayrağının yakılışını bizzat gördüm de. O pankartı cami duvarına asılı olarak da gördüm. Ümit Özşeker (Türkİş 5. Bölge Temsilcisi): Paşa Camisi’nin önüne 6070 kişilik bir grup toplanmıştı. Tabii uğultulu sesler, ne söyledikleri anlaşılmıyordu, Alevilere sistemli saldırılar 3 Eylül 1978. Pazar. Arife. Sivas CHP İl Başkanı’nın, partisinin il başkanları toplantısında verdiği bilgiye göre, Sivas olayları, ‘‘milliyetçi geçinenlerin bir bakkal dükkânında 12 yaşlarında bir kız çocuğunu çırılçıplak soyarak jiletlemesi’’ dolayısıyla başlamıştı. Bir başka anlatıma göre, olaylar ‘‘Yüceyurt Mahallesi’nde, bakkal dükkânında, herkesin gözü önünde, bir kız çocuğuna tecavüze yeltenilmesi’’ (Dev Yol Davası, s. 246) üzerine başlamıştı. Bir başka anlatıma göre, Ahbaba Mahallesi’nde semt pazarı kurulmuştu. Ertesi gün ramazan bayramıydı. Sabah saatlerinde, biri Alevi ve öteki Sünni iki çocuk kavgaya başlamış, yaşlı bir Alevi, çocukları ayırmak istemiş, ama çevresini bir anda 1820 kadar ülkücü komando sarmıştı. Kadınlar da karışmıştı olaya. Adamlarını, çocuklarını komandoların elinden almaya çalışırken, silahlar patlamış, Gülsüm Keklik ve Müslime Gülmez adlı kadınlar orada öldürülmüştü. Pazar dağılmış, Ahbaba Mahallesi kuşatılmış, ellerinde benzin bidonlarıyla mahalleye dalan komandolar evleri ateşe vermişti. ‘‘Kanımız aksa da zafer islamın!’’ diye bağıran ve yüzlerine mendil bağlayan ülkücüler, bir yandan demir çubuk ve sopalarla çarşı içindeki ve caddelerdeki bazı dükkânları ve işyerlerini tahrip ederken, kent merkezinde, çarşı içinde ve çeşitli mahallelerde, ‘‘Alibaba Camisi bombalandı!’’, ‘‘Ölenler var!’’ diyerek çarşı esnafını ve kahvelerde bulunanları harekete geçirmişlerdi. İçerde çalışanların ‘‘solcu, komünist, Alevi’’ olarak nitelendiği belediye binasını taşlamışlar, Alevilere ve CHP’lilere ait işyerlerini yakıp yıkmışlardı; Aydoğan, Çiçekli, Altıntabak, Kılavuz, Gayyurt, Yüceyurt, Yeşilyurt gibi son on yılda kurulan semtler savaş alanına dönmüştü. Polisin müdahalesi yetersiz kalmıştı. Yozgat’tan gelen askeri komando taburu kenti denetimi altına aldığı ve silah sesleri kesildiği zaman, 5 ölü ve 50 kadar da yaralı vardı, ölüler arasında saldırıyı örgütleyen ve başlatan ülkücü komandolar da bulunuyordu. 4 Eylül, Sivas Kongresi’nin 59. yıldönümüdür ve ramazan bayramıdır. Bayram namazında, camilerde, ‘‘Komünistler, kızılbaşlar kardeşlerimizi öldürdü’’ haberiyle birlikte, ‘‘Ümmedi Muhammed’’ savaşa çağrılır. İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı, Jandarma Alay Karargâhı’ndayken, Hacı Zahit Mahallesi’nde çıkan yangını söndürmeye giden itfaiyeci, komandolar tarafından engellenir. Abdülvahabi Mahallesi’nde yangını söndürmeye gelen itfaiye ekibine komandolar saldırır, şoförü yaralarlar. 4 Eylül akşamı 9 ölü, 100 kadar yaralı vardır. 97 ev ve 350 işyeri yakılmış ya da yıkılmıştır. Öncesi de vardır: 1718 Nisan 1978 Malatya. Sonrası ise 2224 Aralık Kahramanmaraş. Bir başka deyişle Sivas olayları, Türkiye ölçeğinde bir tertibin halkalarından biridir. Sivas’ta, il merkezinde olduğu kadar ilçe ve köylerinde de oluşturulmuş ve olgunlaştırılmıştır öldürümler. Bir yıl önce, gene ramazan bayramı arifesinde, Divriği’de, ‘‘Komünistler camiye bomba koydu’’ haberi yayılır. Kavga ve kargaşadan sonra, söylentinin aslı olmadığı anlaşılır, girişim sonuçsuz kalır. Benzer bir söylenti il merkezinde yinelenir, 10 Ağustos 1978’de, kentin en büyük camilerinden Meydan Camisi’nin bombalandığı, imamın dövüldüğü haberi yayılır. İmam bu haberi yalanlar. Ama, 24 Ağustos’ta Eğitim Enstitüsü’nden çıkan ve Alibaba Mahallesi’ne gitmekte olan üç yüz kadar öğrenci, ‘‘ülkücü, milliyetçi, Müslümanlar’’ tarafından silahla taranır. Enstitü öğretmenlerinden Yunus Yıldırım 11 yerinden kurşunla yaralanır. (Zeki Coşkun, Öteki Sivas, s. 191192.) Camilerde, ‘‘Komünistler, solcular ve Aleviler bize Ramazan Bayramı’nı kutlatmadılar!’’, ‘‘Kurban Bayramı’nda koç kanı yerine komünistlerin ve kızılbaşların kanını akıtacağız!’’ ve benzeri konuşmalar, Alevilerin önemli bir kısmının Sivas’tan ayrılmasına neden olur. 22 Eylül 1978’de, ‘‘Müslüman Gençlik’’ imzalı bir bildiri yayımlanır, bir yandan Alevilerin komünizme yaklaştığı ve öte yandan bu olayların ‘‘AleviSünni kavgası’’ değil, ‘‘Komünistlermilliyetçiler’’ kavgası olduğu yinelenir. 34 Eylül 1978 Sivas olaylarıyla ilgili soruşturmayı yürüten Sivas Cumhuriyet Savcısı Tümer Ünver, ön soruşturma raporunda, ‘‘Kanımız aksa da zafer İslamın! Milliyetçi Türkiye! Müslüman Türkiye! Komünistlere ölüm! Sivas kâfirlere mezar olacak!’’ gibi sloganların kullanıldığı olay günü, Sivas’a, çevre illerin plakasını taşıyan çok sayıda aracın geldiği, ‘‘Sünnisağcı topluluk içinde yüzleri maskeli kişilerin de bulunduğu’’, ‘‘Olayların genel karakterinin mezhep ve siyasal görüş ayrılığı nedeniyle hasım tarafın can ve malını hedef alan Sünnisağcıların daha baskın oldukları bir imha hareketi’’ olduğu görüşüne yer verilecektir. Yüreklere Pir Sultan* Eylemleri sözdü Silahları sazdı Ozan olmaktı kiminin de Ozanlar içinde günahı Otelin taşlanmaya başladığı zaman telsiz konuşmalarının kameralara yansıması. ama oradaki grup yürüyerek Madımak Oteli’nin önüne geldi. (...) Bu 6070 kişilik grup da genç, böyle, daha 202219 yaşlarında, daha da küçük, 1513, hatta on yaşında. (TBMM Araştırma Komisyonu Tutanağı, s. 11.) Doğukan Öner (Sivas Emniyet Müdürü): Paşa Camisi, benim oturduğum yere 50 metre mesafededir, tam karşısında. Oradan birtakım sesler duydum, sesleri duyar duymaz oraya fırladım ve fırladığım zaman aşağı yukarı 300400 kişilik bir grubun o avluya doluştuğunu gördüm, hemen içlerine girdik, bunları önce ikaz ettik ve yatıştırmaya başladık. Yalnız biz Atatürk Caddesi’ni, o 50 metrelik yeri geldiğimiz zaman, ben arkamda aşağı yukarı 750 ila 1.000 kişilik bir topluluk gördüm, yani böyle 50 kişiyle, 100 kişiyle başlayan bir topluluk değil efendim. (TBMM Araştırma Komisyonu Tutanağı, s. 17.) Hidayet Karakuş: Halden alacaklarımı alıp çıktığımda Paşa Camisi’nin avlusunda bağırıp çağıran, bayrak yakan kalabalığı gördüm. Oradakiler Amerikan bayrağı dediler. Caddede ‘‘Sivas Aziz’e mezar olacak’’, ‘‘Dinsiz vali, şeytan Aziz’’, ‘‘Muhammed’in ordusu laiklerin korkusu’’, ‘‘Şeriat gelecek laiklik bitecek’’ diye bağırıyorlardı. 7080 kişiydiler başlangıçta. Kimilerinin elinde küçük beyaz kâğıtlara yazılı bildiriler vardı. ‘‘Müslümana’’ baş lığını taşıyordu. (Sivas Kitabı, s. 165, 166.) Salih Akbulut (ANAP İl Örgütünden): Paşa Camisi’ne namaza gittim. İçeride yer yoktu. Dışarıda kıldık. Ben sonra daha arkaya geçtim. Birkaç polis vardı. Onların hemen arkasında da burada ‘‘Cumasızlar Grubu’’ denilen (yani devletin maaşlı memuru olan imamların arkasında namaz kılmayı reddeden) gruptan kişiler vardı. Müezzinin sesi işitilince bu ‘‘cumasızlar’’ arkadan musalla taşının oraya gidip pankart açtılar, pankartta ne yazıldığını görmedim. Sonra Amerikan bayrağını çıkarıp yaktılar. Tekbir getirenler, ‘‘Vali istifa, Aziz Nesin Kuran’a saldırıyor’’ diye bağırdılar. Suçları Pir Sultan’ı anmaktı Cezaları yanmaktı Toplu mezar oldu onlara Alev alev Madımak Orman gibi yanan Otuz yedi can Can verirken o gün Pir Sultan uğruna Büzülüverdi devlet Devlet beşiği Sivas’ta Uykunun kovuğuna Korkudan Uyanır elbette bir sabah Ashabı Keyf uykudan Ölür dirilir yine Yüreklere Pir Sultan Bülent Ecevit * Cumhuriyet, 3 Temmuz 2001. Oktay Akbal’ın yazısından alındı. Başlık tarafımızdan şiire kondu. ‘Dışarıdan geldiler’ Bunların çoğu gençti. O gün camide birçok tanımadığımız sima vardı. Bunlar herhalde olay çıkartmak için dışardan gelen kişilerdi. Sivas’ta ABD bayrağı bulunmaz. Nereden bulmuşlar anlayamadım. Otobüs firmaları bu cuma çeşitli illerden Sivas’a gelen otobüslerin dikkat çekecek biçimde dolu olduğunu söylüyorlar. (Sivas Katliamına İlişkin SHP Heyeti Raporu, Sivas Davası, Cilt 1, s. 155.) Ahmet Karabilgin (Vali): Olaylar Kale Camisi ile Paşa Camisi’nden aynı anda çıkan grup, biri İstasyon Caddesi’nden, diğeri Atatürk Caddesi’nden gelmek suretiyle Hükümet Meydanı’nda buluştu. Camiden çıkıldığındaki sayısının kuşkusuz 5060100 ara sında olması doğaldır. İşte onlar tahrik edici unsurlardır büyük ihtimalle. O aşamasıyla sağlıklı bilgiyi o anda benim haber almam mümkün değil; ama, telsizle bana verilen, ‘‘Camiler dağıldı, herhangi bir olay olmadı’’ biçimindeydi. SÜRECEK CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle