21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 TEMMUZ 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER UZUN BİR ÖYKÜ 7 Türkiye’de silah karşıtı kampanyalar sonuç vermeye başladı ama... İki ülkeli miras kavgası HİLAL KÖSE Y edi milyon silah var Türkiye’de öldürme ve yaralama olaylarında kullanılan silahların üçte ikisi ruhsatsız. BERİV AN TAPAN GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ İmajımızı Değiştirmezsek... Kesin bir tarih veremiyorum. Zaten toplumları etkileyen, alışkanlıklarından ya da doğru diyebildiklerinden kuşkuya düşüren olumsuzluklar ‘‘pat’’ diye gelip de hükmünü sürmeye pek başlamaz. Ama şunu söylemenin, daha doğrusu geriye gidişin hızlanmasının başlangıcı olarak 1980’li yılları göstermenin yanlış olmadığına inanıyorum. 1970’lerin ortalarında başlayan geriye gidiş girişimleri, 12 Eylül 1980’le birlikte etki alanını alabildiğine genişletti. Başta işçiler ve öğrenciler olmak üzere halkı siyasetten uzaklaştırmak, tepkisiz duruma düşürmek için yapılanlarla devlet yönetimine ayet ve hadislerle açıklık getirme yanlışının ceremesini bir süredir açık biçimde çekiyoruz. Örneğin eskiden ender olaylar ve kişiler için kullanılan ‘‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’’ özdeyişi, bu nedenle kanıksanmış durumda. Artık hemen her gün binlerce kişi (ki çok büyük bölümü iktidar yandaşıdır) nereden aldığının bilinmesi zorlaşan atlarla Üsküdar’ı geçmekle kalmıyor, paşa gönlünün çektiği yerlere kolayca ulaşıyor. Gazeteciliğe başladığımız yıllarda sadece bizler için değil, siyasetçisinden devlet yöneticisine, işadamından sanayicisine, semt bakkalından o günlerin mağazacılarına kadar tüm kesimlerde doğru olarak kabul edilenler aynı zamanda uygulanmakta olanlardı. Başka bir deyişle geçerli olanlar aynı zamanda doğru olanlardı. Ekonomi uzmanlarının döviz paritelerinin belli paralar karşısındaki hareketleri için kullanmayı sevdikleri ‘‘kur makası açılıyor’’ tanımlamasını her alanda söyleme olanağını sonunda yakaladık. ‘‘Doğru ile geçerli arasındaki makas her gün biraz daha açılıyor.’’ Bugünlere gelişimizin nedenlerinden biri de bu başarımız(!) oldu. ??? Ortadoğu’nun görüntüsü kan gölünü de aşarak kan denizi izlenimini vermeye başladı. Terör, ister örgütler, ister devlet eliyle uygulansın, ortalığı kasıp kavuruyor. Türkiye için bakınca, terörist tırmanışını sürdürmeye niyetli PKK örgütüyle karşılaşıyoruz. Bizimkiler Kandil Dağı’nda yuvalanmış militanlara yönelik planlarını açıklıyorlar. Ama kısa bir süre önce imzalanan ortak vizyon belgesinin muhatabı olan Amerika Birleşik Devletleri izin vermiyor. Çünkü amacı, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgede terörü önlemek değil, Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) yaşama geçirmenin koşullarını oluşturmak. Dışişleri Bakanı Rice, bölgede çatışmayı önleme gerekçesi altında yaptığı gezide, ağızlarda gizli tutulmaya çalışılan baklayı ortaya atıyor: ‘‘Yeni bir Ortadoğu’nun zamanı geldi.’’ Türkiye’den, bu yazının yazıldığı saate kadar ‘‘tıs’’ yok. Hani biz Ortadoğu’nun en güçlü, en istikrarlı, en etkili devletiydik? ??? İsrail’in sivil halkı da hedef alan saldırıları sürüyor. Ölenler her geçen saat artıyor. Can derdine düşüp çoluk çocuk, genç yaşlı yollara koyulanların derdi ile ilgilenen bile yok. Ekranlar yola düşenlerin yürekleri parçalayan görüntüsünden geçilmez duruma gelmişken vizyon ortağımız, yaşananları az buluyor olmalı ki ‘‘Ateşkes için daha erken’’ açıklamasını yapabiliyor. İtalya’nın önerisi ve Amerika Birleşik Devletleri’nin desteği ile düzenlenen Roma Konferansı dün yapıldı. Konferansa Türkiye de katıldı. Ama dün Türkiye’de tartışılan en önemli konu, Dışişleri Bakanı’nın nasıl çağrıldığına ilişkindi. Çünkü verilen bilgiye göre, çağrı listesinin ilk şeklinde Türkiye’nin adı yoktu. Sonradan ayıp olmasın diye eklenmişti. Toplantıya yöneticilerimizin aziz dostları olan Hizbullah yöneticileri de çağrılı değildi. Galiba en büyük sorunumuz, Türkiye’nin büyük bir başarıyla oluşturulan yeni imajı... Türkiye’nin bir Arap devleti olmadığını, bir İslam devleti değil, laik bir devlet olduğunu anlatmanın çaresini bulamazsak halimiz daha da haraptır. Hele de ABD’nin oyunculuğu ve Avrupa’nın ikiyüzlülüğü ortadayken... Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerginlik, hukuk davalarına da yansıyor. Türkiyeli Rumların Yunan torunları, İstanbul’da kalan taşınmazlar için yıllarca süren hukuk mücadelesinde mirasçı olduklarını ispatlamaya çalışıyor. Beyoğlu’nda yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Rum Sultanya Rodik, 1962’de dul ve çocuksuz olarak yaşamını yitirdi. Rodik’in Tomtom Mahallesi, Kumbaracı Yokuşu’ndaki binası ise İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile Yunanistan’da yaşayan kardeşleri Elefterios Aleksiadis ile Evdoksiye Naçakis’e kaldı. Aleksiyadis ve Naçakis de aradan geçen on yılda yaşamlarını yitirince, Beyoğlu’ndaki taşınmazın mirasçısı, Naçakis’in oğlu Konstantin oldu. Bu sırada binadaki dairelerin çoğu da bir şekilde elden çıktı. Konstantin de ölünce eşi Vasiliki Naçakis, oğlu Argiros Naçakis ile kızı Evdoksiya Triyandafilu geriye kalan bir daireye ilişkin veraset kararı almak için 2001 yılında, Beyoğlu 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurdular. Hazine de davacıların Yunanistan vatandaşı olmaları nedeniyle davaya müdahil oldu. Resmi makamlardan gelen belgeler ve bilirkişi incelemelerinin ardından mahkeme, davacılar lehine veraset kararı verdi. Hazine ise kararı temyiz etti. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi de veraset kararını bozarak, dosyadaki belgeler arasındaki çelişkiler giderilmeden hüküm kurulamayacağını belirtti.Yargıtay’ın kararına uyan mahkeme yargıcı, Türkiye ile Yunanistan arasında gayrimenkul alımı olup olmadığını sormak üzere dosyayı Dışişleri Bakanlığı’na gönderdi. Bakanlığın 8 ay sonra mahkemeye gönderdiği yazıda, iki ülke arasında karşılıklılık olduğu bildirildi. Duruşma, bakanlıktan gelen yazının değerlendirilmesi amacıyla 28 Eylül’e ertelendi. Vekillerin silah yorumları A Umut Vakfı’nca ‘‘Bireysel Silahlanmaya Hayır’’ kampanyası meyvelerini vermeye başladı. Vakfın silahlanma karşıtı kampanyalarına yurttaşların desteği artarak sürüyor. Vakfın internet sitesinde 20052006 yılı ortalarına dek ziyaretçi sayısı yüzde 60 oranında arttı. Medyanın bunda etkisinin azımsanamayacak ölçülerde olduğu kaydedildi. Suç psikolojisi uzmanı psikiyatr Dr. Ayhan Akcan, silah ruhsatının önceden tüm sağlık kurumlarından, hatta sağlık ocaklarından alınabildiğini, ancak yapılan yeni düzenlemeyle 7 hekimin bulunacağı bir kuruldan alınması şartı getirildiğini anımsatarak ‘‘Silaha hayır, bireysel silahlanmaya hayır gibi kampanyaların silaha talepte yüzde 15 oranında azalma yaşanmasında etkili olduğunu düşünüyorum. Ayrıca ruhsat yenilemek için 500 YTL verilmesi gerekiyor. Bu da silaha olan ilgiyi azalttı’’ dedi. Eski bakanlardan Eyüp Aşık bir kutlamada havaya ataş açarken (Solda). Küçük bir çocuk da büyüklerinden gördüklerini uyguluyor. 5 milyon ruhsatsız silah Türkiye’de 5 milyonu ruhsatsız olmak üzere toplam 7 milyon silah bulunuyor. Bu sayı, silah ruhsatı alma yeterliliğine sahip her 19 kişiden 1’inde ruhsat olduğunu gösteriyor. Ruhsat sayısı sıralamasında Ankara ilk sırada geliyor. Yasal edinilmiş silahlar suçluların eline geçebiliyor, yasal başlayan silah ticaretinin neredeyse yüzde 90’ı yasadışı işler de kullanılıyor. Bu nedenle ruhsatsız silahlara yönelik yapılacak ceza arttırımlarıyla suç oranı azaltılabilir ve kaçakçılığın önüne geçilebilir. Özellikle Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu bölgeleri ile İstanbul’daki kaçakçılık olaylarında ruhsatsız silah kullanılıyor. navatan Partisi milletvekili Turan Tüysüz, CHP kongresinde belindeki silah görüntüsüyle kameralara yakalandıktan sonra yaptığı açıklamada, Meclis’te 3 binin üstünde silah olduğunu söyledi. Buna göre, her vekile 56 silah düşüyor. AKP Erzurum Milletvekili Mustafa Nuri Akbulut ile AKP Kilis Milletvekili Hasan Kara da Türkiye’de toplumun silaha düşkün olduğunu ve insanların suç işlemesini, silahın ruhsatlı olup olmamasının etkilemediğini savundular. AKP’li milletvekilleri, ‘‘Sıkıntılı bir coğrafyada yaşıyoruz. Silahı öcü gibi gösterip toplumdan ayrı tutmanın anlamı yok. Toplumu silahtan soğutmayın’’ uyarısında bulundular. İnternet ortamında yüzlerce silah sitesi mevcut. Birçoğunun ilan sayfalarında silahlar cazip fotoğraflarla satışa sunuluyor. Bu sitelerde silahlarla ilgili danışmanlık genelde silahtan anlayan emekli askerlerce yapılıyor. ‘‘www.silahim.com’’ ile ‘‘www.silahdiyari.com’’ adlı internet sitelerinin ilan sayfalarında silahların sergilendiği fotoğraf galerisi de bulunuyor. İlanlarda, ‘‘Çok temiz birinci el silah’’ gibi ifadeler yer alıyor. TCDD’nin ‘hızlı tren kazası’ kararlarını temyiz etmesi, sürecin sona ermesini engelliyor İki yıldır hak arıyorlar SİBEL BAHÇETEPE Siyasi karar Davacıların avukatı Ali Durbin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin Türkiye ile Yunanistan’ın hukuk ilişkilerini, ülkeler arasındaki siyasi gerginliğe göre değerlendirdiğini iddia etti. Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye ile Yunanistan arasında fiili olarak gayrimenkul alımının yapıldığını söylediğini ifade eden Durbin, ‘‘Yargıtay siyasi karar veriyor. Bu 15 yıldır böyle. Dünyanın neresinde olursa olsun mirasçı mirasçıdır’’ diye konuştu. Durbin, İstanbul’u terk eden Rumlarla ilgili çok sayıda miras davasının olduğunu ifade etti. 100 SORUYA YANIT AKP’den AB kitapçığı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP, ‘‘100 Soruda AB’’ konulu bir kitapçık hazırladı. Türkiye’nin kırmızı çizgilerinin sıralandığı kitapçıkta, müzakere sürecinde Türkiye’yi en çok zorlayacak konuların tarım ve çevre olacağına dikkat çekildi. AKP Genel Merkezi Dış İlişkiler Başkanlığı’nın, AB süreciyle ilgili olarak hazırladığı ‘‘100 Soruda AB’’ konulu kitapçıkta, 100 soru sorularak AB’nin kuruluşu, tarihçesi, amaçları, karar, danışma ve yargı organları, genişleme süreci ve Türkiye ve AB tarama süreciyle ilgili yanıtlar veriliyor. Kitapçığa önsöz yazan Başbakan Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin AB üyeliği hedefinin, Atatürk’ün muasır medeniyetler seviyesine ulaşma projesinin önemli bir parçası olduğunu belirterek 45 yıllık bu süreçte Türkiye’nin perspektifinin her zaman tam üyelik doğrultusunda olduğunu kaydetti. Türkiye’nin kırmızı çizgilerinin sıralandığı kitapçıkta, ‘‘Türkiye, Kıbrıs Rum yönetimini bu haliyle Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında tanıyamaz. Onay aşamasında ‘sözde Ermeni soykırımını’ kabul etme asla bir önkoşul olamaz. Lozan’da dengelerden ve toprak bütünlüğünden asla ödün verilmez’’ görüşü dile getiriliyor. Ulaşım uzmanlarının, mevcut demiryollarının altyapısının uygun olmadığı, bu nedenle ciddi kazalar meydana gelebileceği yönündeki uyarılarına karşın AKP hükümetince hizmete açılan İstanbulAnkara arasında sefer yapan Yakup Kadri Karaosmanoğlu adlı hızlı trenin yaptığı kazanın üzerinden iki yıl geçti. 39 kişinin hayatını kaybettiği kazayla ilgili mağdurlar tarafından açılan davalar ise hâlâ sürüyor. Açılan maddi ve manevi tazminat davalarının bir bölümü sonuçlandı, ancak TCDD tazminat miktarlarını yüksek bulduğu için temyize gittiğinden hukuki süreç tamamlanamıyor. Sakarya’nın Pamukova ilçesinde 22 Temmuz 2004 günü aşırı hızdan dolayı raydan çıktığı öne sürülen trenin yapmış olduğu kaza sonrasında 39 kişi yaşamını yitirmiş, 80’den fazla kişi de yaralanmıştı. Olay sonrası Pamukova Cumhuriyet Savcılığı ve İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) teknik heyetince hazırlanan bilirkişi raporları, kazanın yalnızca yüksek hıza bağlı vagonlarının devril mesinden kaynaklanmadığını, altyapı yetersizliklerinin de olduğunu ortaya koyuyordu. Kazada yaşamını yitiren 24 yaşındaki Candan Sunan’ın annesi Emine Sütken, AKP hükümetinin hızlandırılmış treni oy kaygısı ile yaptığını öne sürerek, ‘‘Amaç ‘hizmet veriyoruz’ demekti. Ama gencecik insanlar bu kazada yaşamını yitirdi. Olay unutturulmaya çalışılıyor’’ dedi. TCDD işlevsizleştiriliyor TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, demiryolu altyapısının teknik gerekliliğe uygun hale getirilmeden, hızlı tren uygulamasına geçilmesinin sorunun ciddiyetinin kavranmadığının bir göstergesi olduğunu söyledi. Türkiye’de demiryolu taşımacılığının bilinçli olarak geriletildiğini öne süren Koramaz, ulaşım master planı oluşturulması ve bu kapsamda demiryolu ağının genişletilmesi gerektiğine işaret etti. Koramaz, ‘‘TCDD’nin parçalanarak işlevsizleştirilmesi ve demiryollarında özelleştirme uygulamalarına son verilmesi’’ gerektiğini söyledi. ‘Örtbas edilmek isteniyor’ K azada annesi Fevziye Yarlıgan’ı kaybeden Burcu Demirkaya, şimdiye dek hiçbir devlet yetkilisinin kendileri ile ilgilenmediğini belirterek ‘‘Açtığımız davalardan herhangi bir sonuç alamadık. Olayı örtbas etme çabaları var. Giderek umudumuz tükeniyor’’ dedi. Demirkaya, Sakarya İdare Mahkemesi’ne açtıkları maddi ve manevi tazminat davası sonucunda kendisine 10 bin YTL ’nin verilmesinin kararlaştırıldığını ve TCDD’nin buna itiraz ederek temyize gittiğini söyledi. Kazada annesi Feriha Doğramacı ile bir ya kınını kaybettiğini ve 7 yaşındaki oğlu Burak Yarlıgan’ın ise yaralı olarak kurtulduğunu anlatan anne Sedef Yarlıgan açtıkları dava sonucunda kişi başına 20 bin YTL tazminat verilmesinin kararlaştırıldığını vurgulayarak şöyle devam etti: ‘‘Devlet Demiryolları tazminat miktarını yüksek bulduğu gerekçesiyle temyize gitti. Kaza sonrası yetkili makamlardan destek görmedik. Oğlumuzu tedavi ettirirken bile kendi imkânlarımızla bunu yaptık. Bu durum, Türkiye’de insana verilen değeri gösteriyor.’’ oerinc?cumhuriyet.com.tr. Aday listelerinde kota bulunmayan Türkiye, AB ülkeleri ve adayları arasında sonuncu Türk siyasetinde kadının adı yok EZGİ HIDIROĞLU 25 günlük bekleyiş sona erdi ? İSTANBUL (AA) Şile’nin Sofular Köyü sahilinde 2 Temmuz’da girdiği denizde kaybolan Muş’un Hevidi aşiretinden Mehmet Yiğit’in cesedinin önceki gün Doğancılı sahilinde kayalara sıkışmış vaziyette bulunmasının ardından ceset, dün iş makinesi yardımıyla denizdeki kayalar oynatılarak sıkıştığı yerden alındı. Yiğit’in cesedi, aşiret mensuplarının oluşturduğu konvoy eşliğinde Şile Devlet Hastanesi morguna götürüldü. Ceset, savcının incelemesinin ardından adli tıp kuruluna gönderildi. Türkiye, dünyada kadınlara seçme ve seçilme hakkını veren ilk ülke olmasına karşın kadınlar, siyasette hâlâ aktif olarak yer alamıyor. Bunun en önemli nedeni de birçok Avrupa ülkesinde uygulanan kota sisteminin henüz Türkiye’de oluşturulmaması. Kadın örgütleri de kadının siyasette yeteri kadar temsil edilememesini ‘‘ülkede egemen olan ataerkil yapıdan kaynaklanan kadının siyasetten soğutulması ve uzaklaştırılması’’na bağlıyor. Kadın Adayları Destekleme ve Eğitim Derneği (KaDer) ‘‘Yarın İçin Bugünden’’ kampanyası kapsamında hazırladığı ‘‘Cinsiyet Eşit ? Siyasette kadın temsili açısından AB’ye üye ve aday ülkeler arasında Türkiye 29. sırada sonuncu. Sondan bir önceki ülke ise yüzde 9.2 kadın temsil oranıyla Malta. liği Yolunda Yerel Politikalar Raporu’’nda, kadınların siyasette aktifliğinin yüzde 30 kota uygulamasından geçtiğine dikkat çekti. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Kadın Fonu, İçişleri Bakanlığı ve bazı yerel yönetimlerin katkılarıyla 2003’te başlatılan kampanyadan elde edilen verilerle hazırlanan rapora göre, dünyada kadın parlamenter oranı yüzde 15 iken, Türkiye’de yüzde 4’te kalıyor. da temsil edilirken 3 bin 234 belediye başkanından yalnızca 18’i kadın. Yerel yönetimlerde cinsiyetler arası ayrımcılığın kadın yaşamını olumsuz etkilediğine de dikkat çekilen raporda, yerel yönetimlere ilişkin yeni yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulduğu, bunun yolunun da kadın ve kadın örgütlerinin işbirliği ile sağlanacağı belirtildi. Aday listelerinde kadın kotası uygulamayan Türkiye, TBMM’de yüzde 4.4, yerel meclislerde yüzde 1 kadın siyasi temsil oranıyla 2004’te 163 ülke arasında 150’nci sırada yer aldı. Dünyada kota uy gulanan 81 ülkenin önemli bir bölümü, Türkiye’den daha düşük ekonomik ve toplumsal gelişme düzeyine sahip. Siyasette kadın temsili açısından AB’ye üye ve aday ülkeler arasında Türkiye 29. sırayla sonuncu. Sondan bir önceki ülke ise yüzde 9.2 kadın temsil oranıyla Malta. Kadınlar karar vermiyor KaDer Genel Sekreteri Aysun Sayın, ‘‘Kadınlar kendi hayatlarıyla ilgili verilen karar mekanizmalarında yoklar. Bizim amacımız 2007 seçimlerinden önce kadın politikaları oluşturmak ve kadınların katılım oranlarını yükseltmek’’ dedi. Sayın, tüm partilere ‘‘en az yüzde 30 kadın kotası zorunluluğu’’nun getirilmesi gerektiğini de vurguladı. 4 kız çocuğu nehirde boğuldu ? BİSMİL (AA) Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde, Şehnaz A. (13), Şilan A.(11) ve Beritan A. (9) kardeşler ile konuk olarak evlerinde bulunan akrabaları Emine B. (10), serinlemek için Dicle Nehri’ne girdiler. Daha önce kepçeyle nehir yatağından kum çıkarıldığı için su derinliğinin arttığı noktada çocuklardan birinin çırpınmaya başlaması üzerine yardım etmek isteyen diğer 3 çocuk da suya kapıldı. 4 çocuk boğularak yaşamını yitirdi. ‘Yasal düzenleme şart’ Belediye ve il genel meclislerinde kadınlar ancak yüzde 2 oranın CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle