27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 HAZİRAN 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Atatürk Orman Çiftliği’ndeki bira fabrikası 3 yıllığına, Mey İçki’yi alan Amerikalıların oldu 13 ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK ABD’liler AOÇ’de söz sahibi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası Atatürk Orman Çiftliği’nde (AOÇ) yer alan Mey İçki’ye ait bira fabrikası sayesinde, arazide 3 yıllığına ABD’lilerin de söz sahibi olması gündeme geldi. AOÇ’nin anakent belediyesine devrinin gündeme gelmesiyle iyice alevlenen arazinin kullanım şekline ilişkin tartışmalara, yeni bir boyut daha eklendi. Tekel’in içki kısmının özelleştirilmesi sonrası yapılan devirle, AOÇ arazisinin ortasında yer alan Tekel Bira Fabrikası ve depolar Mey İç CHP’nin Açılımı CHP Genel Başkanı Baykal, bir yıl önce, tüm toplum kesimlerini, ‘‘laik Cumhuriyete’’ sahip çıkmaya çağırmıştı. Son haftalarda bu çağrı çok daha güçlü bir biçimde seslendiriliyor ve kamuoyunda partinin ‘‘sağa açılması’’ olarak yorumlanıyor. ‘‘Laikliğe sahip çıkılmalı’’ çağrısı, hiç kuşkusuz doğrudur. Laikliğin korunmasını ordunun değil, sivil kesimin üstlenmesinin sağlanması, demokrasinin derinleşip güçlenmesi için birinci derecede önceliklidir; bir gerekliliktir. Ancak asıl konu bu doğru çağrının altyapısının oluşturulmasıdır. Altyapı, CHP’nin siyasal ve ekonomik sorunlara, kapsamlı ve tutarlı yaklaşımlarla çözüm üretmesidir. Açılım, sağa değil, halkın sorunlarına çözüm yönünde olmalıdır. Geçmişte, demokrasinin savunucusu olduğu; tarımdan sanayiye sorunlara çözüm getirdiği ve ‘‘ne ezilen ne ezen’’ diyebildiği dönemlerde güçlenen CHP, demokratikleşme ve ekonomik gelişmeyi birlikte ele alan bir anlayışla, ilerici, öncü özelliğini öne çıkarmalı; güçlü bir sol seçenek oluşturmalıdır. ??? CHP , 12 Eylül’ün kalıntılarını ortadan kaldıracak demokratik anayasa, buna bağlı olarak Siyasal Partiler ve Seçim yasalarının daha demokratik olması; siyasete toplumsal katılım, özellikle de, gençlerin ve kadınların daha çok katılımı konularında yeni açılımlara imza atmalıdır. CHP, işsizlik başta olmak üzere, üretimsizlik ve yatırımsızlık gibi toplumu bunaltan ekonomik sorunlara somut çözümler üretmelidir. CHP’nin, ülke tarımının ve sanayiinin yeniden yapılandırılması; özelleştirmelerden sonra izlenecek ekonomik kalkınma stratejisi; stratejik sektörlerde kamu öncülüğü; doğal ve tarihsel çevrenin korunması; yerel yönetimler gibi konularda öneriler geliştirmesi büyük önem taşımaktadır. Ülke eğitimi karanlık bir çöküntüye sürükleniyor; kamu yönetimi ilkel bir kadrolaşmanın kurbanı oluyor; ulaştırmadan iletişime, sağlıktan enerjiye altyapı ve temel kamu hizmeti alanlarında bir dizi önemli sorun çözüm beklemektedir. ??? Yarım yüzyıllık uygulamaları ve özellikle de siyasi ‘‘kadrolarıyla’’ Türkiye sağının, CHP’ye kazandıracağı hiçbir şey yoktur. Geçmişte, laikliğin alttan alta kemirilmesinin öncülüğünü yapan; ekonomiyi batıran yolsuzlukları yaygınlaştıran; 1961 Anayasası’nın sağladığı demokratikleşme sürecini kavrayamayan ve fırsat bulunca demokrasiyi rafa kaldıran; askeri darbelerin gerçek sorumlusu olan; askerler ‘‘baskıcı’’ olduklarında onlarla sarmaş dolaş olmaktan kaçınmayan sağ siyasetin kadroları başarısız olduğu için ülke bugünkü durumdadır. Sağın gizli şeriat yandaşlığı, yerini, günümüzde, AKP ile daha açık şeriat yandaşlığına bırakmıştır. CHP’nin, laikliğin şimdiki ‘‘açık karşıtlarını’’ sandıkta yenmek için geçmişteki ‘‘gizli’’ yandaşlarını bağrına basmaya hakkı da, ihtiyacı da yoktur. Önemli olan sağa oy veren seçmenin oyunu alacak somut politikalar geliştirmektir. AKP, ‘‘niteliği gereği’’, yani, kadına bakışındaki eşitsizlikten başlayan eksikleriyle, esasen ‘‘özgürlükçü’’ olamaz; böyle bir gidişe öncülük edemezdi ve edemiyor. AKP’nin halkın ekonomik sorunlarına yakın duruşunun da ne kadar sahteci olduğu da her geçen gün daha çok açığa çıkıyor. Diğer yönden, günümüzün küreselleşme ortamında da, Latin Amerika’dan Avrupa’nın kimi ülkelerine uzanan sol açılımlar, daha özgürlükçü, eşitlikçi, ilerici ve barışçı bir dünyanın umutlarını içinde taşıyor. Doğru bir tutumla tüm toplum kesimlerini laikliğe ve demokrasiye sahip çıkmaya çağıran CHP, öncelikle, kendisine gönül verenleri, emekçileri, solcuları, şeriatçı kadrolaşmanın baskısı altında inleyen kamu çalışanlarını; aydınları, ilericileri ve demokratları toparlayıcı bir açılım sergilemeli, onların ve kendi organ ve kurullarının da katılımıyla demokratikleşme ve ekonomik gelişme programları üretmelidir. Laikliğin de demokrasinin de güçlenmesi için böyle bir CHP öncülüğüne, toplumun her zamankinden daha çok gereksinimi vardır. yakupkepenek06@hotmail.com ? Atatürk’un mirası olan AOÇ’deki bira fabrikası, Tekel’in devriyle Mey İçki’ye geçmişti. Mey İçki’nin, Texas Pasific Group’a satılmasıyla fabrikanın kullanım hakkı 3 yıllığına Amerikalıların oldu. ki’ye geçmişti. Mey İçki’nin çoğunluk hisselerinin (yüzde 90) geçen hafta içinde Texas Pasific Group tarafından alınmasıyla birlikte, fabrikanın kullanım hakkı da ABD’lilerin oldu. Bu yolla ABD şirketi, üç yıllığına da olsa AOÇ arazisinde varlığını sürdürecek. Alınan bilgiye göre, Tekel İçki’nin devri sırasında, AOÇ arazisinin ortasında yer alan Tekel Bira Fabrikası ile Beykoz’daki içki fabrikası diğerlerinden ayrı tutuldu. AOÇ arazilerinin mülkiyeti devredilemediği için Tekel Bira Fabrikası için alıcı firmaya 5 yıllık kullanım (intifa) hakkı tanındı. Devrin 2004 yılında yapıldığı dikkate alındığında, alıcı firmanın 2009 yılına kadar burayı kullanma hakkı bulunuyor. Şartname gereği bu tarihte fabrikanın boşaltılarak Tekel’e iadesi gerekiyor. Özelleştirme İdaresi yetkilileri, Tekel Sigara İşletmesi’nin satışı sırasında da buranın kapsam dışında bırakılacağını belirtiyor. Mey İçki Üst Yöneticisi Galip Yorgancıoğlu ise AOÇ’deki depoları ve fabrikayı, zamanı geldiğinde devredeceklerini söyledi. Özelleştirme ile birlikte kullanım hakkı kendilerine geçen fabrika konusunda kurallara uygun hareket ettiklerini kaydeden Yorgancıoğlu, 2009 yılında devrin ger çekleştirileceğini açıkladı. CHP’liler karşı çıkmıştı AOÇ, 1925 yılında bizzat Atatürk tarafından ‘‘Gazi Çiftlikleri’’ olarak kuruldu. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, AOÇ Müdürlüğü arazilerinin ‘‘belirli amaçlarla Ankara Anakent Belediyesi’ne tahsis edilmesine’’ olanak sağlayan yasa teklifi de kısa süre önce kabul edilirken milletvekilleri arasında tartışmalar yaşanmıştı. CHP’li vekiller, Atatürk’ün vasiyetine aykırı olduğunu vurgulayarak teklife karşı çıkmıştı. Türkiye İstatistik Kurumu yüzde 5’lik dilimlere göre hesapladı Zenginyoksul farkı 25 kat ? TÜİK daha önce yüzde 20’lik dilimler halinde duyurduğu Türkiye’deki gelir dağılımını yüzde 5’lik gelir dilimlerine göre de açıkladı. Buna göre, en zengin ve en yoksul kesim arasındaki fark 25 kata ulaşıyor. ANKARA(ANKA) Türkiye’de gelirin yüzde 5’lik dilimlere göre dağılımı, en zengin yüzde 5’lik kesimle en yoksul yüzde 5’lik kesim arasında 25 katlık bir fark olduğunu ortaya çıkardı. Yüzde 5’lik en yoksul kesimde 556 YTL olan kişi başına ortalama yıllık gelir, en zengin yüzde 5’lik dilimde 13 bin 444 YTL olarak hesaplandı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) hesaplarına göre, yüzde 20’lik gelir dilimlerine göre 7 kat olan en zengin ve en yoksul kesim arasındaki gelir farkı, yüzde 10’luk dilimlere göre 13.7 kata, yüzde 5’lik dilimlere göreyse 25 kata kadar çıkıyor. 2004 yılı gelir dağılımı araştırmasının sonuçlarına göre Türkiye’deki hane halkı gelirinin yüzde 20.92’sini en zengin yüzde 5’lik kesim alırken en yoksul yüzde 5’lik kesimin payı ise yüzde 0.85 düzeyinde kalıyor. Diğer bir ifadeyle en yoksul yüzde 5’lik kesimin gelirden aldığı pay yüzde 1’i bile bulmuyor. En zengin yüzde 5’lik kesimde 3 milyon 404 bin kişi, en yoksul yüzde 5’lik kesimde ise 3 milyon 340 bin kişi yaşıyor. Gönen Bilgi Teknolojileri Başkanı Nazif Gönen ve GBT Danışmanlık Genel Müdürü A. Turgay Gülay, Almanya ve ABD pazarlarını hedeflediklerini söylediler. Gönen Bilgi Teknolojileri sektöre hızlı girdi İthal ürünlere 5 milyar dolar ödedik Ekonomi Servisi Türkiye’nin mayıs ayı başına kadar oldukça değerli bir konumda seyreden YTL’den kaynaklanan tüketim malı ithalatındaki artış hızı yüzde 32.2’yi buldu. Türkiye dört ayda 5 milyar dolarlık tüketim malı ithal etti. Döviz kurlarının son haftalarda çıktığı yüksek düzeyi sürdürmesi halinde tüketim malı ithalatının büyük ölçüde yavaşlaması bekleniyor. ANKA’nın Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerinden yaptığı belirlemeye göre, bu yıl ocaknisan döneminde Türkiye toplam 4 milyar 970 milyon dolarlık tüketim malı ithal etti. Tüketim malı ithalatındaki bazı kalemler şöyle: ? En hızlı büyüme ise otomobil ve sanayide kullanılan taşıma araçları dışındaki taşıma araçlarının (motosiklet vb.) ithalatında kaydedildi. Söz konusu malların ithalatı yüzde 210.7 artarak 139 milyon dolara çıktı. ? Benzine ödenen para da yüzde 204 artarak 329 milyon dolara yükseldi. ? 1 milyar 156 milyon dolarlık dayanıksız (ilaç, kozmetik vb.), 990 milyon dolarlık yarı dayanıklı (giysi, mutfak eşyası, ayakkabı vb.), 671 millyon dolarlık dayanıklı (televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi vb.) tüketim malı ithalatı yapıldı. Yazılıma 3 milyon dolarlık yatırım YUSUF ÖZKAN DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ Küreselleşme yanlıları, ‘‘küreselleşme’’ dedikleri süreçle, devletlerin kapitalizmin krizine gösterdikleri tepki arasındaki nedensellik ilişkisini göremiyor, küreselleşmenin, kendiliğinden, evrimsel, önünde durulamaz bir gelişme olduğunu savunuyorlardı. Küreselleşme yanlıları bu önünde durulamazlığı teknolojik gelişmelerle özellikle de İnternet’le ilişkilendiriyorlardı. İnternet’i engellenemez, denetlenemez bir değişken olarak gören bir ‘‘teknolojik determinizm’’ söz konusuydu. Örneğin, küreselleşme ‘‘gurusu’’ Thomas Friedman son kitabında ‘‘Teknolojiler herkesi komşu yapıyor; coğrafyaları, mesafeleri ve dilleri öldürüyor’’ diyordu (The Wrold is flat, 2005). İnternet küreselleşmenin sürücü gücüydü; ulus devletler giderek ortadan kalkacak, sanayi devriminden kalma bir yapı olan kentler ve merkezi iktidar ağları dağılacaktı... Jack Goldsmith ve Timothy Wo’nun, Who Controls the Internet (İnternet’i kim denetliyor, Oxford, Mart 2006) başlıklı kitabı tüm bu iddiaları çürütüyor, teknolojik gelişmenin, bağımsız bir değişken olmadığına, doğduğu toplumun sosyoekonomik ve siyasi ilişkilerine göre şekillendiğine ilişkin tezi destekliyor. Yazarlar, İnternet’in devletleri ve sınırları ortadan kaldırmak, kentleri dağılmaya zorlamak yerine, uyum sağladığını, pekiştirdiğini, giderek devletler tarafından denetlendiğini gösteriyorlar. Yahoo’nun ‘U’ dönüşü ‘‘İnternet denetlenemez’’ tezini çürüten ilk örnek, karşımıza, 2000 yılında Fransız devletinin, Yahoo’ya karşı, Fransa’da satılması yasak Nazi eşyalarının bir sitesinde satılmasına izin verdiği için açtığı davayla geliyor. Yahoo, İnternet’in ‘‘özgürlüğünü’’ denetleyemediği için bir şey yapamayacağını, Fransız devletinin de başka bir ülkedeki sitedeki bilgileri denetlemeye hakkı olmadığını savunmuş (Sf: 13). Ancak bu sırada Cyril Houri adlı bir Fransız mühendisi, her İnternet gezgininin, Net’e bağlandıkları coğrafi noktayı yüzde 99 doğrulukla saptayan bir program geliştirmiş. Aslında şirketlere, potansiyel müşterilerini saptamada yardımcı olmak için geliştirilmiş bu program sayesinde, dava konusu sitenin aslında ABD’de değil Avrupa’da olduğu, Yahoo’nun isterse, bu sitenin içeriğinin Fransa’ya ulaşmasını engelleyebileceği ortaya çıkmış. Sonuçta, Fransa devleti davayı kazanıyor ve İnternet ilk kez merkezi denetim altına girmeye başlıyor. İki yıl sonra Yahoo’yu bu kez, yeni duruma uyum / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA mıysa... İnternet merkezi yapıları dağıtmıyor 1990’larda birçok yazar, coğrafyadan kopuk bir sistem olarak gördükleri İnternet’in etkisiyle ‘‘sanayi devriminden arta kalmış bagajlar olan kent yapılarının dağılacağını...’’, kırlara geri dönüleceğini ileri sürüyordu. Ancak zaman gösterdi ki, İnternet de kendisinden önceki iletişim ve ulaşım araçları gibi, öncelikle sermayeyi izliyor, sonra sermaye onu. Böylece en güçlü fiber optik ağlar, en hızlı İnternet önce, en yoğun biçimde büyük şirketlerin merkez bürolarının bulunduğu kentlere döşeniyor; diğer şirketler de bu kentlere yöneliyorlar. İkincisi, İnternet kitapçısı ‘‘Amazon’’ örneğinde olduğu gibi, işini başlangıçta ulusal pazarların varlığını önemsemeden kuran yapılar, kısa sürede, yerel düzeyde hizmet vermek üzere verili siyasi coğrafyalara, ulusal yasalara uygun olarak düzenlenmiş parçalı yapılara dönüşüyorlar (Sf: 5758). Dahası bunlar, örneğin ‘‘ebay’’ gibi İnternet üzerinden ticaret yapan kuruluşlar, mülkiyet haklarını korumak, ağ güvenliği sağlamak için devlete gereksinim duyuyorlar. İnternet, en temelde, kök sunucular (root servers) gibi her bilgisayarın alan adlarının kayıtlı olduğu (128.143.28.135 gibi bir numara, sonu com, org, edu, tr, fr vb.. biten adresler) hiyerarşide en üstteki bir avuç bilgisayardan denetleniyor. İnternet ilk önce ABD’de, savunma amaçlı kurulduğu için, ilk ‘‘root server’’ de orada kurulmuştu, başından beri de Jon Postel adına, bağımsız bir bilim insanı tarafından yönetiliyordu. Ancak sistem küresel bir ağa dönüşünce, ABD devleti ‘‘kök sunucuların’’ kendi mülkiyetine, denetimine ait olduğuna ilişkin bir yasa çıkardı. Postel, bu ‘‘yasal darbeye’’ karşı, arkadaşlarına, tüm diğer ‘‘kök sunucuların’’ kendi bilgisayarını, en üst sunucu olarak tanımalarını istemiş. Böylece, bir anda tüm sistem Postel’in bilgisayarına bağlı hale gelmiş. Postel isterse, İnternet’in istediği bölümünün, örneğin sonu .tr, .fr biten adreslerin Net ile ilişkisini kesebilirdi; amacıysa İnternet’i devlet denetiminin dışında tutmaktı. Ancak Clinton hükümeti Postel’e durumun ciddiyetini ‘‘anlatarak’’ olaya el koydu. Postel de zaten 9 ay sonra kalpten öldü (Sf: 2946). Şimdi İnternet’in tüm root server’ları (13 adet) ABD’nin elinde. Diğer ülkeler bunların BM’ye devredilmesini istiyorlar. Aksi takdirde, Web’ın parçalanabileceğinden korkuluyor. Sermaye ve onun siyasi iktidarları, her teknolojiyi olduğu gibi İnternet’i de siyasi denetim altına alıyorlar. Bunu engellemenin tek yolu da yine siyaset. İnternet ve Devlet sağlamış, büyük bir iç rahatlılığıyla, Çin devletinin İnternet’i sansür etme programını kurarken buluyoruz. Çin pazarını kaybetmemek için, Google, Cisco gibi şirketler de, Yahoo’nun izinden gidiyorlar (Sf: 49, 5862). Bir başka örnek, ABD vatandaşlarının İnternet’te kumar oynamasıyla ilgili. New York Eyalet Savcısı, 2000 yılında, İnternet’te oynanan kumarı önlemeye karar veriyor. İnternet kumarhaneleri Karaib adalarında olduğu için savcı, onların peşine gitmek yerine, kredi kartını kullanarak kumar oynayan ABD vatandaşlarını, haklarında dava açmakla tehdit ediyor. Kısa süre sonra, bu kumarhaneler müşterilerini kaybederek kapanıyorlar (Legal Affaires, Ocak/Şubat 2006). ‘Herkes İngilizce konuşacak(tı)’... 1990’larda, The Economist ve New York Times, İngilizcenin, İnternet sayesinde, evrensel dil olacağını ileri sürmüşlerdi. Hatta Foreign Policy dergisinde ‘‘In Praise of Cultural Imperialism’’ (Kültür emperyalizmine övgü David Rothkoft, yaz, 1997) başlıklı bir yazı da çıkmıştı. O zamanlar, İnternet’teki bilgilerin yüzde 80’i İngilizceydi. Goldsmith ve Wu, bu oranın 2002’de yüzde 50’nin altına, 2005’te de yüzde 25 düzeyine indiğini ve gerilemeye devam ettiğini yazıyorlar (Sf: 51). İzlanda örneği çok ilginç. 500 bin nüfuslu küçük bir ülke olan İzlanda, ulusal dilini, özgün kültürünü korumak için (yaa böyle ülkeler de var) ülkedeki bilgisayarların yazılımlarının İzlandaca olması koşulunu dayatıyor, Microsoft’a da bu koşula uymaktan başka bir seçenek kalmıyor (Sf: 50). Yazarlara göre, aslında bilgi, iddia edildiğinin aksine ‘‘serbestçe dolaşmayı sevmiyor’’, tasnif edilmek, filtre edilmek, anlaşılabilecek dillere çevrilmek istiyor; yoksa kullanılamıyor. İkincisi her ülke halkının farklı dili, kültürü, zevkleri, arzuları var. İnternet bunlara uyum sağlıyor. Daha doğrusu İnternet’e giderek egemen olan sermaye ilişkisi, ekonomik, siyasi nedenlerle bu koşullara uyum sağlıyor. Böylece küresel bir ağ olarak başlayan, bu yönde evrimleşeceği sanılan İnternet, içine doğduğu dünyanın koşullarına uyum sağlayarak, zamanla farklı coğrafyalara göre uzmanlaşan, ama birbirine bağlı bir ağ oluşturan parçaların toplamı haline geliyor (Sf: 149). Nasıl dünya ekonomisi ulus devletlerin altında var olan ekonomik coğrafyaların topla mesini kolaylaştırıyor’’ dedi. Sistemi 7 Haziran’da iş dünyasına taİZMİR Otomotiv ve konut alanın nıtacaklarını belirten Gönen, ‘‘Bu sisdaki yatırımlarıyla dikkat çeken İzmir tem, pazarda bizi bir üst kulvara taşıli Gönen Grubu’nun öncülüğünde ku yacak bir ürün. Çok kolay kullanılabirulan Gönen Bilgi Teknolojileri (GBT) lir bir program hazırlamaya çalıştık. firması, 3 milyon dolarlık yatırımla ya Hedefimiz GBT’yi Türkiye üstü bir şirzılım sektörüne girdi. Gönen Bilgi Tek ket yapmak. Burada üretip dışarıya satnolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Na mak istiyoruz. Yurtdışında önceliğimiz fiz Gönen, TÜBİTAK desteğiyle yak olan ülkeler de Almanya ve ABD’’ dilaşık 3 yıldır işletmelere yönelik ‘‘ku ye konuştu. rumsal kaynak planlama’’ yazılımının GBT Danışmanlık Genel Müdürü A. hazırlıklarını yürüttüklerini belirterek Turgay Gülay da sistemin en önemli ‘‘Hedefimiz burada üreözelliğinin Linux üzetip dışarıya satmak. Yurt ? TÜBİTAK desteğiyle rinden çalışması oldudışında da ilk durağımız ğunu söyledi. yaklaşık 3 yıldır Almanya ve ABD olaGülay, bu durumun işletmelere yönelik cak’’ dedi. kullanım kolaylığının ‘kurumsal kaynak Gönen Bilgi Teknoloyanı sıra fiyat avantaplanlama’ yazılımının jileri’nin İzmir Urla’daki jı da yarattığını belirhazırlıklarını yürütten teknoloji geliştirme bölterek şöyle konuştu: Gönen Bilgi gesinde bulunan tesisle‘‘Bu yazılımın Teknolojileri’nin rinde, özellikle KOBİ’leönemli bir boşluğu re yönelik ‘‘kurumsal geliştirdiği sistem Pardus dolduracağını düşüüzerinden çalışan bir kaynak planlama’’ üzenüyoruz. Diğer sisrine çalıştığı bildirildi. yazılım. temlere göre birçok Gelecek hafta piyasaya avantajı var. En önemçıkacak yazılımın hazırlık sürecinde li özelliği, Windows’a karşı güvenlik geTÜBİTAK’tan destek gördüklerini ve rekçesiyle açık kodla hazırlanan yerli yaklaşık 3 yıldır çalıştıklarını belirten Pardus İşletim Sistemi’yle çalışıyor olGBT Yönetim Kurulu Başkanı Gönen, ması. Rakip sistemlere göre kullanımı ‘‘Sistemimiz, bağımsız bir işletim siste kolay ve yaklaşık 10 katı daha ucuz fimi olan Pardus üzerinden çalışan tek iş yatla pazara giriyoruz. Yıl sonuna dek yazılımı. 50 kullanıcılı bir işyerine 3040 500 bin dolarlık satış hedefi koyduk. bin dolarlık işletme tasarrufu sağlıyor. Ancak son günlerde yaşanan dalgalanHantallığı önlerken bir işyeriyle ilgili malar bu hedefi nasıl etkiler bilmiyoruz. tüm planlamaların tek elden yürütül Bekleyip göreceğiz.’’ CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle