23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 HAZİRAN 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Töre cinayetinde Danimarka mahkemesinin verdiği karar tüm dünyaya örnek teşkil ediyor 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Töreye Kopenhag kriteri MEHMET FARAÇ O Fotoğraf... Rahşan Ecevit, ‘‘arayış’’ için başlattığı girişimi dün de Türkİş ziyareti ile sürdürerek, üstlendiği görevden rahatsızlıklarını ‘‘çık aradan’’ biçimindeki uyarıları ile açıklayan bazı gazetecileri soğukkanlılıkla yanıtladı. Daha açık bir yanıtı da yine dün Fikret Bila’nın köşesinde vardı. ‘‘Bu ziyaretleri yaşam mücadelesi veren eşimin, rahatsızlanmadan önce başlattığı bir projenin tamamlanması için Bülent’e olan sevgim ve saygım nedenleri ile yapıyorum.’’ Türkİş Genel Başkanı, içten ve sıcak karşıladığı Bayan Ecevit’in ziyaretini, ülkede uzlaşma kültürünün ve güven duygusunun oluşmasına katkı sağlama açısından da değerlendiriyor. Keşke, benzer bir ‘‘içten ve sıcak karşılama’’, CHP’nin üçüncü genel başkanının eşine 26 yıl aradan sonra ziyaret ettiği eski partisinin yeni genel merkezinde de yapılmış olsaydı? Deniz Baykal’ın önceki günkü buluşma için tam anlamı ile ‘‘kerhen’’ ev sahipliği yapmış olmasının, CHP’lilerde düş kırıklığı ile karışık tepkilere neden olduğunu ortaya koyan çok sayıda faks, telefon ve eiletisi yağıyor. Bu mesajlarda, CHP Genel Başkanı’nın, taraflarca belirlenmiş görüşme saatini, haftalık grup konuşmasını uzatarak sarkıtmasından başlayarak, konuğuna kendi makam odasının kapı aralığından ‘‘Hoş geldiniz’’ dediğini belgeleyen görüntülerden de söz ediliyor. Danimarka’da bir töre cinayetinin ardından Pakistanlı bir ailenin tamamına tıpkı ‘‘organize örgüt’’lerde olduğu gibi ağır cezalar verilmesi, Türkiye’de benzer olaylara yönelik yargılamalar konusunda kapsamlı bir tartışma açılmasını zorunlu kılıyor. Doğuda töre cinayetleri için kararlar alan, azmettiren ve küçük tetikçileri kullanan aşiret meclisleri, yasal boşluklar ile yargı ve siyaseti çemberine alan feodal ilişkileri nedeniyle kendilerini soruşturmalardan çok kolay soyutluyor. Bir Avrupa ülkesi olan Danimarka ile AB’ye girmek için çırpınan Türkiye arasında bazı töre cinayetleri yargılamaları karşılaştırıldığında, üzerinde düşünülmesi gereken acı sonuçlar ortaya çıkıyor. Şu iki örneğin dikkatle irdelenmesi gerekiyor: 3 Mart 1994 günü Urfa’nın Beykapısı Mahallesi’nde Hacer Felhan adlı bir genç kız, ‘‘adı radyo isteklerinde anons edildiği’’ gerekçesiyle 1981 doğumlu kardeşi Muhammed tarafından domdom kurşunuyla katlediliyor. Küçük tetikçi ifadelerinde, ‘‘Ablamın öldürülmesi için babam, amcalarım Mustafa, İsmail, Adnan, dedem Ömer, akrabalarımız Salih ve Halil Felhan karar verdi’’ diyor. Ancak Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 8 Nisan 1994’te verdiği kararda, Muhammed’in sözünü ettiği 7 sanığı, ‘‘suça iştirak ettiklerine dair mahkumiyetlerine yeterli delil bulunmadığından’’ beraat ettiriyor. Muham Kopenhag Östre Landsret Mahkemesi’nin kararı töre yargılamalarıyla ilgili tüm dünyaya dersler verdi. Karar, Ghazala’yı mezara götüren törenin kara bayrağını Avrupa’nın göbeğinde toprağa gömüyor, çağdışı kararlar alan mekanizmayı da demir parmaklıklar ardında çürümeye gönderiyor... (solda). Urfa’nın Kısas köyünde oturan 25 yaşındaki Rabia’yı öldüren ağabeyi ile 3 akrabası da 12 yıl 6’şar ay hapisle cezalandırılmıştı (üstte). med ise önce 24 yıl, sonra suç tarihinde 15 yaşından küçük olduğu göz önüne alınarak da 12 yıl hapisle cezalandırılıyor. Duruşmalardaki iyi hali nedeniyle cezası 10 yıla indirilen Muhammed, Elazığ’da 4 yıl hapis yattıktan sonra infaz yasası gereği 1998 yılında tahliye ediliyor. Mekanizma görüldü... Urfa’daki bir başka töre cinayetinde ise mahkeme, eylemin arkasındaki aile meclisi mekanizmasını kapsamlı olmasa da görüyor: Urfa’nın Kısas köyünde oturan 25 yaşındaki Rabia Oğuz, 25 Ağustos 1995’te sevdiğine kaçıyor, iki gün son ra ise polise sığınıyor. Genç kız, 29 Ağustos 1995’te köy meydanında üzerinden traktör geçirilerek katlediliyor. Önce ‘‘kaza’’ diye kapatılan olay, ihbar mektuplarının ardından yeniden soruşturuluyor ve olayın bir töre cinayeti olduğu anlaşılıyor. Urfa 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Mustafa Oğuz 4 yıl 2 ay, üç yakını ise 20’şer yıl hapis cezasına çarptırılıyor. Ancak Yargıtay 1. Ceza Dairesi eksik soruşturma yapıldığı gerekçesiyle mahkemenin kararını bozuyor. Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi, 9 Temmuz 1997’deki duruşmada açıkladığı gerekçeli kararında, mağdurenin ağa beyi Mustafa Oğuz ile akrabaları İsmail ve Halil Konak ile İsmail Sevinç’i 12 yıl 6’şar ay hapisle cezalandırıyor. Sanıklar 2001 yılından bu yana özgür yaşıyor. Danimarka’dan ders... Kopenhag Östre Landsret Mahkemesi’nin bir kararı ise töre yargılamalarıyla ilgili aslında tüm dünyaya dersler veriyor. Eylül 2005’te ailesine haber vermeden Emal Khan adlı Afgan gençle evlenen Pakistanlı Ghazala Abbas iki gün sonra ağabeyi Akhtar Abbas tarafından sokak ortasında kurşunlanarak öldürülüyor. Kopenhag polisi olayın ardında azmettirici ler olduğunu saptıyor. Mahkeme ise Abbas’ı aile meclisinin verdiği kararın etkisinde kalarak cinayet işlediği gerekçesiyle 16 yıl hapse mahkum ediyor. Ancak bununla da yetinilmiyor ve yargı bu tür cinayetlerin ardındaki gerçek suçluları deşifre ediyor, aşiret meclisine ağır bir ders veriyor. Tetikçinin babası ömür boyu, uydurma barış randevusu veren yenge ile kardeşi 14’er yıl hapis ve sınır dışı, genç kızın izini bulan amca ile cinayeti planlayan dayı 16’şar yıl hapse çarptırılıyor. Genç kızı takip eden bir aile dostu ile tetikçinin arkadaşına 10’ar yıl, tetikçiyi olay yerine götüren taksiciye bile 8 yıl hapis cezası veriliyor. Kopenhag’daki bu karar, Ghazala’yı mezara götüren törenin kara bayrağını Avrupa’nın göbeğinde toprağa gömüyor, çağdışı kararlar alan mekanizmayı da demir parmaklıklar ardında çürümeye gönderiyor... Aslında Türkiye’deki töre ya da namus cinayetlerinin neredeyse tamamının arkasında böylesine kapsamlı karar meclisleri bulunuyor. Ancak onlar her defasında yargının pençesine aslında törenin mağduru da olan küçük çocukları vererek soruşturma dışı kalmayı başarıyor. Bağnazlığın, gericiliğin ve geri kalmışlığın yasalarına sığınarak genç kızları kendi adaletleriyle ölüme sürükleyen aşiret meclislerinin belki de artık ‘‘çete’’ suçlamasıyla yargılanması gerekiyor. Görülüyor ki, Kopenhag kriterlerinin yanı sıra Avrupa Birliği yolu da bunu zorunlu kılıyor. ‘O fotoğraf’ Bu tepki mektuplarının tümünü bu köşeye sığdırmam mümkün değil. Bu yüzden sadece birisinden alıntı yapmadan önce, okurumun sözünü ettiği ‘‘kapı aralığı’’ karşılamasını belgeleyen ‘‘O fotoğraf’’ı anlatmaya çalışacağım. Akşam gazetesinin ‘‘Rahşan Ecevit tam 26 yıl sonra CHP’de’’ başlığı ile yayımladığı fotoğrafta Baykal, yirmi bilmem kaç katlı yeni genel merkezdeki ofisinin önündeki ‘‘önemli’’ konuğuna, yarısı açılmış kapı aralığından elini uzatmak isterken görülüyor. Vücudunu bile başkanlık odasından çıkartmamaya özen gösteren Deniz Bey, Bayan Ecevit ile el sıkışmasını yakalayamayan gazetecilerin ikinci kez tokalaşma önerisini de ‘‘Rol yapmaya gerek yok’’ diye geri çeviriyor. O sözü söylediği sırada, Ecevitler karşısındaki gerçek Baykal’ın olduğu da, belgelenmiş oluyor. Gelelim, bana ulaştırılan tepki mesajlarından sadece birisinden yapacağım kısa alıntıya.. CHP Gençlik Kolları örgütünde uzun yıllar uğraş verdiğini bildiğim Hasan Belovacıklı’dan gelen bir faks mesajı bu. 12 Eylül darbesinin yapıldığı sırada Belovacıklı, CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı’ydı. Belovacıklı, ‘‘Baykal’ın hem de bir kadına karşı’’ diye vurguladığı davranışı çok kaba ve saygısız bulduğunu söyleme gerekçesinin, ‘‘CHP için kendini kurşunlara ve taşlara siper edenlerin, partinin kapısında bir parti işçisi tarafından karşılanıp uğurlanması’’ndan doğan tepki olduğunu yazıyor. Ve ‘‘..bir söz vardır’’: Geçmişini korumayan, anmayan, saygı duymayanlar gelecekte hiçbir değerin üzerine oturamaz, diye ekliyor. Okurumun geçmişten söz etmiş olması, beni zaman tünelindeki yolculuklarımdan birisine bir kez daha çıkarttı. 60’lı yılların ikinci yarısında, Ankara Bahçelievler Pazar durağındaki iki katlı bir evin giriş katına gelen rahmetli arkadaşım Turan Güneş’in beraberinde getirdiği mahcup konuğunu. O mahcup konuk, SBF’de doçentlik sınavını henüz vermiş olan Deniz Baykal’dan başkası değildi. Rahşan Hanım, konuklarını her zamanki gibi evin dış kapısında karşılamıştı. Baykal, Ecevitler’in en ziyade müsaadeye mazhar, yani başkalarından çok ayrıcalıklı konuklarının başında oldu. Dilediği zamanlar, çat kapı gelen ve buyur edilen bir konuk ilk seçimlerde Antalya listesine tepeden oturacak ve kurulacak hükümete de maliye bakanı olarak getirilecekti. Üç gün önceki iadeyi ziyaretin o fotoğrafında ölümsüzleşen soğuk karşılama ile yetinilmeyerek, yandaş bir gazetecinin köşesinden Rahşan Hanım’a ‘‘aradan çıkın artık..’’ mesajının gönderilmiş olması ise; seçmenlere Baykal hegemonyasındaki yeni CHP’nin, genel başkan tarafından bir ‘‘Nöbetçi Eczane’’ olarak takdim edilme anlayışından doğuyor. Seçmene, elindeki reçetede yazılı olan ilaçları almak için başvuracak bir tek nöbetçi eczane olduğu zaman, uzman hekimlerin önerdiği ilaçları bulundurma zahmetine katlanmayan eczacıdan, ‘‘Aradığın antibiyotiği bulundurmuyoruz. Sen şu aspirin ile idare ediver’’ yanıtını mı almalıdır? 2002 genel seçimlerinde de, böyle bir histeri içine girmiş olsa basınımızın, bugünkü çıkmazdan kurtulabilmesi için topluma olan ödevlerini hatırlaması zamanı hâlâ gelmedi mi? CHP’den soru önergesi El Kadı’nın bağlantıları Meclis’te ? CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, Cüneyd Zapsu’nun Yasin El Kadı ile ilişkisinin boyutlarını sordu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BM’nin küresel terörist listesindeki Suudi işadamı Yasin El Kadı’nın Türkiye’deki bağlantıları TBMM gündemine taşındı. CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç, ‘‘Hikmetyar’dan Yasin El Kadı’ya uzanan karanlık ilişkilere’’ dikkat çekerken, ‘‘Devlet karanlık odakların kuşatması altında. Olayın kahramanları olan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ve Sayın Başdanışman Cüneyd Zapsu konuşmalıdır. Al Baraka Türk Özel Finans Kurumu’nun hesaplarına BDDK derhal el koymalıdır’’ dedi. CHP’nin kara para aklayanlardan hesap sorulması için cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunacağını bildiren Koç, ‘‘tüm yurtsever savcıları’’ da göreve çağırdı. CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde Zapsu’nun El Kadı ile ilişkisinin boyutlarını, savcılığın takipsizlik kararına itiraz edilip edilmediğini ve BDDK’nin Al Baraka Türk hakkında işlem yapıp yapmadığını sordu. CHP’li Koç da, düzenlediği basın toplantısında MASAK’ın El Kadı raporlarıyla ilgili raporları ve sonrasındaki gelişmelere dikkat çekerek ‘‘Ortada Bakanlar Kurulu kararıyla, para, mal ve haklarına tedbir konulan El Kadı’nın Bin Ladin’e ve El Kaide terör örgütüne mali kaynak sağladığı yolunda iddia ve bulgular söz konusudur. Bağlantıların içinde Al Baraka Türk Özel Finans Kurumu vardır. Bulgular idari ve adli süreç içinde sonuçlandırılmalı’’ dedi. Danıştay’a saldırı soruşturmasında tetikçi Arslan ile ilişkisi olduğu belirlenen ‘‘Şeyh Salih Hoca’’ lakaplı Kurter, Arslan’ın arkadaşı avukat Esen ve ‘‘Mardinli Ömer’’ takma isimli Metin tutuklandı. Böylece Danıştay ve gazetemize yönelik saldırılarla ilgili olarak tutuklananların sayısı 8’e yükselmiş oldu. Esen’in gazetemize düzenlenen saldırıda kullanılan el bombalarını Arslan’a temin ettiği belirlenirken Metin de Danıştay saldırısındaki ‘‘Glock’’ marka silahı Arslan’a temin konusunda ‘‘aracılık’’ ettiğini kabul etti. (Fotoğraf: AA) Bombalar Avukat Esen’den İLHAN TAŞCI ANKARA Danıştay’a yönelik silahlı saldırı soruşturması kapsamında tetikçi Alparslan Arslan ile ilişkisi olduğu belirlenen ‘‘Şeyh Salih Hoca’’ lakaplı Salih Kurter, Arslan’ın arkadaşı avukat Süleyman Esen ve ‘‘Mardinli Ömer’’ takma isimli Aykut Metin cezaevine konuldu. Edinilen bilgiye göre, Esen’in gazetemize düzenlenen saldırıda kullanılan el bombalarını Arslan’a temin ettiği belirlenirken Metin’in de Danıştay saldırısındaki ‘‘Glock’’ marka silahı Arslan’a temin konusunda ‘‘aracılık’’ ettiğini kabul ettiği öğrenildi. Kurter’in ise iddiaları reddettiği ve ‘‘Arslan’a akıl hocalığı yapmadım’’ dediği belirtildi. Danıştay saldırısının tutuklu tetikçisi Arslan’ın hafta başında verdiği ek ifade doğrultusunda İstanbul’da gözaltına alınan Kurter, Esen ve Nejat Uysal ile önceki gün Ankara’da yakalanan Metin iki cumhuriyet savcısı tarafından sorgulandı. Anayasal düzeni değiştirmek Uysal serbest bırakılırken diğer üç zanlı ‘‘anayasal düzeni cebren değiştirmeye teşebbüs’’, ‘‘örgüt üyeliği’’ ve ‘‘ateşli silahlar yasasına muhalefet’’ suçlarından tutukladı. Kurter, Esen ve Metin Sincan F Tipi Cezaevi’ne konuldu. Edinilen bilgiye göre, gazetemize yönelik 5, 10 ve 11 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilen saldırılarda kullanılan el bombala rını Esen’in temin ettiği ‘‘kesinleşti.’’ Esen’in ifadesinde gazetemize saldırıları gerçekleştiren Tekin Irşi, İsmail Sağır, Oslan Yıldırım ve Arslan’a bombaları temin ettiği anlaşıldı. ‘‘Şeyh Salih Hoca’’ lakaplı Salih Kurter’in Danıştay’a yönelik saldırı öncesinde tetikçi Arslan ile görüşmelerinin belirlendiği öğrenildi. Kurter’in saldırıyı azmettirdiği iddialarını reddettiği ve ifadesinde ‘‘Arslan’ın akıl hocalığını yapmadım’’ dediği öğrenildi. ‘‘Mardinli Ömer’’ takma isimli Metin de ifadesinde, Arslan’a Danıştay’a yönelik saldırıda kullandığı silah ile Arslan’ın arabasında ele geçirilen silahları temin ettiğini ancak bunun saldırı amacıyla değil yalnızca ‘‘aracılık’’ olarak gerçek leştiğini kabul ettiği öğrenildi. Metin’in Arslan’a Glock marka silahları 4 bin YTL karşılığında sattığını kabul ettiği belirtildi. ‘Akıl hocamdı’ Kurter, Esen ve Metin’in Arslan’ın verdiği ek ifadede nasıl yer aldığı da ortaya çıktı. Arslan’ın ifadesinde Kurter ile ilgili olarak ‘‘Dini konularda akıl hocamdı. Net hedef göstermese de ‘Artık bir şeyler yapmanın zamanı geldi’ diyerek beni teşvik etti. Şehit olmak için Irak’a gidecek, feda eylemi yapacaktım. Türban haberleri ve hocanın sözleri doğrultusunda eylem kararı aldım’’ dediği öğrenildi. Arslan’ın Esen ve Metin’in Danıştay saldırısından haberdar olduğunu söylediği de belirtildi. Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net Hâkim ve savcılara zam ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hâkim ve savcıların maaşlarında yüzde 25 ile yüzde 45 arasında değişen oranlarda artış yapılmasını öngören tasarı dün TBMM’de kabul edildi. Buna göre, 1. sınıf hâkimlerin ücretleri Yargıtay ve Danıştay üyelerinin ücretleri ile eşitlendi. Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Danıştay Başkanı’nın maaşı da Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın maaş düzeyine yükseltildi. Tasarının yasalaşması durumunda yüksek yargı organlarının başkanlarının maaşı 4 bin 848 YTL’ye, birinci sınıf hâkimin maaşı 4 bin 13 YTL’ye, hâkim adaylarının maaşları ise 1772 YTL ’ye çıkacak. Zamlı maaşlar 15 Temmuz’dan itibaren geçerli olacak. ‘Altından Unakıtan mı çıkacak?’ Koç, müfettiş raporları hakkında bilgi verirken ‘‘Maliye Başmüfettişi’nin çalışmaları hükümeti rahatsız etmiş, Unakıtan imzalı olur ile çalışmaların 10 gün içinde bitirilmesi yolunda ‘kanunsuz emir’ niteliğinde talimat verilmiştir’’ diye konuştu. BİM AŞ’nin yönetim kurulunda Zapsu ailesinin bulunduğunun altını çizen Koç, sözlerini şöyle sürdürdü:‘‘Unakıtan ve Zapsu konuşmalı. Zapsu, Erdoğan için ABD’lilere, ‘Bu adamı niye kullanmıyorsunuz’ diye sormuştu. Herhalde karanlık ilişkilerin odağındaki kişi olarak Erdoğan’ı kullanmaktan memnun. Zapsu, El Kadı’nın hesabına niçin para yatırmıştır? Maliye Bakanı, maliye müfettişini hangi gerekçeyle görevden almıştır? Akıllara şu soru gelmektedir: Maliye müfettişinin Al Baraka Türk’ten bilgi istediği dönemin altından yine Unakıtan mı çıkacaktır? Acaba Unakıtan kirli çamaşırlarının ortaya çıkmasından mı korkmaktadır?’’ Koç, ‘‘araştırıldıkça, hükümetin, Unakıtan’ı ve başdanışmanlarını koruduğunun ortaya çıktığını’’ vurguladı. Sarıgül cemevi açacak Haber Merkezi Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Sıvas’ın İmrali ilçesine bağlı Yünören köyünde AleviBektaşi inancında önemli yeri olan Cogi Baba’nın anısına yapılacak cem ve kültür merkezinin açılışını yapacak. Sivil toplum örgütlerinin davetlisi olarak yarın Cogi Baba şenliklerine katılacak olan Sarıgül, ‘‘Tüm ülkemizin renk renk açan çiçek bahçesi olarak barış içinde yaşaması için daha fazla gayret sarf etmeliyiz’’ diye konuştu. Vetolu af aynen kabul edildi ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı’nın, anayasanın eşitlik ilkesine ve yargı kararlarının bağlayıcılığına aykırı olduğu gerekçesiyle TBMM’ye geri gönderdiği ‘‘yurtdışına gönderilen öğrencilerin borçlarına’’ ilişkin yasa aynen kabul edildi. CHP’nin de destek verdiği yasayla, yurtdışına gönderilen ancak daha sonra ilişiği kesilenlerin kredi borçlarına af ve ödeme kolaylıkları getiren yasa, söz konusu kişilere, üniversitelere ve kamu kuruluşlarına dönüş yolunu açıyor. Azin Nesin anılıyor Haber Merkezi Usta yazar Aziz Nesin, ölümünün 11. yılında Çatalca’daki Aziz Nesin Vakfı’nda yarın düzenlenen etkinlikle anılacak. Vakıf Yöneticisi Prof. Dr. Ali Nesin, ‘‘Tüm Aziz Nesin dostlarını, öğle saatlerinde vakıf avlusunda düzenlenen pikniğe bekliyoruz. Sazı olanlar, sazlarını da getirsin’’ dedi. Etkinliğe katılmak isteyenler için yarın saat 12.00’de Taksim Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önünden otobüs kaldırılacak. Çetin’in yerine Everts ? BRÜKSEL NATO’nun Afganistan’daki sivil temsilcisi Hikmet Çetin’in yerine Hollandalı Daan Everts atandı. Brüksel’de NATO tarafından yapılan açıklamada, Büyükelçi Everts’in Afganistan’da NATO’nun sivil temsilciliğine atandığı belirtildi. NATO sözcüsü, yeni temsilcinin ağustosta göreve başlayacağını bildirdi. Hollandalı büyükelçi, 1999’da Kosova’da AGİT misyonuna başkanlık yapmıştı. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle