17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Kültürel Eser Talanı Prof. Dr. Osman İNCİ ‘‘Anadolu’nun kültürü toprağın altındakiyle üstündekiyle bizimdir’’ leceğe taşımaktaki sorumluluğumuz, görev anlayışımız, aymazlığa varan ihmalimiz gün gibi ortadadır. Kültürel değerlerimizi korumak ve ‘‘kültürel kimliği’’ geliştirmek bağlamında plan ve projeler oluşturma çabaları henüz tartışılma sürecinde iken parlamentodaki yasa taslağı tam bir karabasan olarak ülkemizin üzerine çökecektir. Veto edilen Kamu Yönetimi Reformu Tasarısı’nın bir başlığı yasa taslağı olarak Mec PENCERE siz, bilgisiz, eğitimsiz kişilere teslim edeceğiz. Bu kurumlara şu anda sınavla eleman alınmıyor. Döner Sermaye İşletmesi yoluyla önce sözleşmeli personel olarak alınanlar bir süre sonra kadrolara atanmaktadır. Kültür yereldir, ancak koruma ve geleceğe taşıma ulusaldır. Kültürü evrenselleştiren uluslardır. Kültür olmadan ulus olunmaz. Atatürk öncelikle kültürel değerlerin tespitini, kayıt altına alınmasını, korunmasını düşünmüş ve 1921 Eylül başlarında Yunanlıların Polatlı’daki top sesleri Ankara’da duyulurken, Ankara’da, hükümetin bakanlıkları Kayseri’ye taşıma tartışmaları ciddiyetle sürerken Atatürk, Milli Eğitim Bakanlığı’na bir yazı ile bugün kültür müdürlüğü anlamında ‘‘hars müdürlüğü’’ kurulmasını ister. Bakanlığın toplam 18 personelinden 3’ü bu ‘‘kültür müdürlüğü’’ işinde görevlendirilir. Atatürk ve arkadaşları bilir ki, Kayseri’ye gitseler de Kurtuluş Savaşı’nı kazanacaklar ve Ankara’ya dönecekler. Ancak kültür ve sanat eserleri tespiti ve kayıtlanması, korunması ulusal bilincin vazgeçilmez öğesidir ve Cumhuriyet, kültür üzerinde yükselecektir. Müzeler, tarihsel gelişim süreçlerinde sanat eserleri koleksiyonlarının bulunduğu kamu binaları olmanın yanında bilim insanı ve filozofların devamlı kaldığı bir eğitim ve araştırma ve eğitim merkeziydi. Örneğin İskenderiye Müzesi aynı zamanda İskenderiye Kitaplığı’nı da barındırıyordu. Müzeler bir başka bakışla hükümdarların zenginlik, güç ve kudret sembolüydü. Koleksiyonların kullanılışı, yıkıcı etkenlere karşı korunması, eserlerin eğitici etkilerinden yararlanmak.. işte bu kültür ve sanatın muhteşem eğitici ve sosyal yönü. Ülkemizde müzeciliğin 150 yıllık bir geçmişi olmakla birlikte Anadolu tarihi eser ambarıdır. Tarihi silahların korunması ve sergilenmesi ile 1846’da başlayan koleksiyonculuk 1868’de Müzei Hümayun ile yasallaşır. Cumhuriyetimize kadar kör topal gelir. Cumhuriyetin ulus bilinci ile kültür ve sanat öne çıkar. Yüzyıllarca soyulan, talan edilen ‘‘Anadolu Uygarlıkları’’ Türkiye Cumhuriyeti ile değerini bulur. Ancak son yılları insan düşünmek dahi istemiyor. ? Arkası 8. Sayfada U şak Müzesi’ndeki ‘‘Karun Hazineleri’’ olayının boyutları soyguncuların, ‘‘sahtecilerin dolandırılmaları’’ sonucu ortaya çıkmıştır. Ne yazık ki, kamuoyuna yansıyan bilgiler böylesine bir kara mizahtır. Kültürel değerlere saygımız, korumacılığımız, doğal ve kültürel varlıklarımızı korumak ve ge AÇI MÜMTAZ SOYSAL Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullandığından yazılarına ara vermiştir. lis’te komisyonda bulunuyor. Hazırlanan yasa taslağına göre müzeler, ören yerleri ve kütüphaneler yerel yönetimlere devredilecek. Böylece kitaplar, basılı eserler, müzeler (heykelcikler, takılar, kıymetli madeni eşyalar, sanat eserleri ve yapıtları) kasaba kültürü anlayışı ile korunacak ve saklanacak. Vasat yönetimlerle, liyakatı değil sadakatı esas alan, giderek ‘‘siyasal sadakat’’ anlayışını hâkim kılan, bunu kadrolaşma eylemi ile perçinleyen düşünceye kültür korumacılığı teslim edilecek! Kentlerde yaşanan ‘‘kent kültürü’’ kıyımı somut örnekleri ortadayken şimdi bilgibelge merkezlerini, doğa ve insan emeğini en iyi temsil eden örnekleri koruyan birer eğitim kurumu olan müzeleri bu alanda yeter ‘Vaziyet ve Manzarai Umumiye...’ Beklenmedik bir gelişme olmazsa, en başta RTE olmak üzere AKP’nin geleceğe dönük programı aşağı yukarı bellidir. Meclis’e Kürtçü bir parti girmesin diye konan yüzde 10’luk baraj dincilere yaramış, 4’te 1 seçmen oyuyla AKP Meclis’in yüzde 65’ini ele geçirmiştir. Dinci takımına, hiçbir zaman yakalayamayacağı bir tarihsel fırsat doğmuştur. AKP yöneticileri bu fırsatı değerlendirmek için şimdi Cumhurbaşkanlığı’na yönelmişlerdir... RTE’nin niyeti bellidir, Çankaya’ya oturup hükümetten sonra devleti de ele geçirmek... ? Bu noktaya nasıl ulaşıldı?.. Çok partili rejimden bu yana Türkiye’de hep merkez sağ partiler seçimleri kazanmışlardır... Nasıl kazanmışlardır?.. Dinci siyasal akımlara göz kırparak, ödün vererek, şemsiyelerinin altında koruyarak iktidar olmak merkez sağ politikacılar için sürekli bir strateji sayılmıştır... Ancak merkez sağın şemsiyesi altında gelişip palazlanan İslamcı (dinci, şeriatçı) akımlar uzun yıllar süresinde tarikat ve cemaatler yapısında örgütlenip ekonomik yapılarını da güçlendirdiler; son seçimde toplumdaki merkez sağ güçlerin büyük bölümünü yönetimleri altına aldılar... Yaşanan dönüşüm budur!.. Türkiye’de çok partili rejimden yararlanan karşı devrim artık tek başına iktidardadır. ? Bugün bir seçim yapılsa CHP barajı aşar, ‘merkez sol’ Meclis’e girer, MHP’nin de şansı var; ama, ANAVATAN ve DYP’nin durumları nedir?.. ‘Merkez sağ’ diye adlandırılan bu kesimin oy tabanı takıyyeci AKP’nin şemsiyesi altına kaymıştır. Sorun budur!.. Sol dün tek başına iktidara geçemiyordu.. Bugün de durum değişmiş değildir... Değişiklik sağdadır!.. Merkez sağı şemsiyesi altına çekip denetimi altına alan AKP’nin kolayca iktidardan düşürülebileceğini düşünenler yanılıyorlar. AKP devletin parasal olanaklarını (belediyeler cabası) ele geçirmiştir; İstanbul’un laikliğe yatkın büyük sermayesi topun ağzındadır; İslamcı sermaye en başta Fethullahçılar hızla büyüyor; dincilerin medyadaki payları süratle katlanıyor. Bizim iş dünyasının devletle ‘al gülüm ver gülüm’ü yoğundur. Çok uzun sayılmayacak bir süre sonra İstanbul sermayesinin önde gelen kurumları Ankara’da kendilerine göre ‘muhatap’ bulamayacaklardır. ? Geçmişe dönük deneyimler gösteriyor ki hiçbir politikacı eline geçen fırsatı kullanmaktan vazgeçemiyor; RTE’nin yaşı, başı, çapı da göz önüne alındığında geleceğe dönük dinci hırslarının damarlarında dolaşmasına şaşılmaz... Peki, bu işin dış boyutları da RTE’nin hırslarını destekliyor mu?.. Amerika Anadolu’da ‘Ilımlı İslam Devleti Modeli’ tasarımıyla bu işin içindeydi... Değişen ne?.. RTE’ye karşı güven sarsılmış olabilir; ama, bugün AKP’nin yerine konacak bir parti ortaya çıkamadı. Türkiye’de dinciliğin merkez sağı güdümüne alması çok uzun bir sürecin sonunda gerçekleşmiştir; buna karşı yeni bir oluşumun kısa sürede ortaya çıkması için büyük olayların yaşanması gerek... ? Türkiye’de bugün, sağ ile sol değil, laiklikdincilik çelişkisi mi yaşanıyor?.. Laiklikdincilik çatışması, kökeninde, sağsol çelişkisinden başka bir şey değildir; Avrupa’da tarihe gömülen bu hesaplaşma Türkiye’de güncel mi güncel... Ama, Türkiye’deki solcu işin farkında mı?.. CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle