21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Bankalarda maliyetler ikiye katlandı. Kredi kullanacaklar şimdi ‘kara kara’ düşünüyor 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Bu da ‘dalgalanmanın’ ekstresi ? Yüzde 30 eriyen YTL ve yüzde 23’lere fırlayan faizler, bankaları harekete geçirdi. 2 ay öncesine kadar bankalarda kuyruk oluşturan konutta, kredili tüketimin yıldızı söndü. Ekonomi Servisi Doların bir buçuk ayda yüzde 30 değer kazanmasının mali piyasalarda yarattığı tahribat maliyetlere de yansımaya başladı. Faizlerin yüzde 23’leri bulmasının ardından bilançolarındaki yaralarını sarmak için harekete geçen bankalar birer birer faiz artışına gidiyor. Dalgalanmanın başladığı mayıs ayı başında yüzde 1 civarında seyreden konut kredisi faizleri geçen 50 günlük sürede yüzde 2’ye fırladı. Söz konusu süreçte Merkez Ban Yabancı Sermayeye Hoş Geldin Partisi Yukarıdaki sözler Harvard Üniversitesi profesörlerinden Dani Rodrik’in 2002’de yayımlamış olduğu bir makalede kullanılmaktaydı. Profesör Rodrik, bu sözler ile kalkınma çabalarının artık yabancı sermayeyi her ne pahasına olursa olsun çekmeye dayalı tek bir reçeteye indirgendiğini, oysa gelişmekte olan ülkelerin tarihsel koşullarının bu basit anlayışa indirgenemeyecek kadar karmaşık olduğunu vurgulamaktaydı. Bu bağlamda bizim de Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’den Profesör Irma Adelman ile birlikte kaleme aldığımız ve Structural Change and Economic Dynamics dergisinde 2000 yılında yayımlanan bir makalemizde (Is This the End of Economic Development? Cilt 11 sf 924) finansal sermayenin küreselleşmesiyle birlikte azgelişmiş ülkelerin özgün bir kalkınma stratejisi uygulama olanaklarının giderek güçleşmekte olduğunu açıklamaya çalışmış idik. Günümüzde gelişmekte olan ülkeler, ulusal tasarruflara dayalı, stratejik sanayileşme hedefleri gözeten kalkınma politikaları yerine, finans sermayesinin ve ulusötesi şirketlerin dünya ölçeğinde serbestçe dolaşımını sağlayacak ve sermayenin kârlarını ençoklulaştıracak yapısal düzenlemeleri yerine getirmekle koşullandırılmaktadır. Adına ‘‘Washington mutabakatı’’ denilen ve aslında kolektif emperyalizmin yeni yansımalarını oluşturan bu süreç, bir yandan da ‘‘yönetişim’’, ‘‘yapısal reformlar’’ ve ‘‘katılımcı sivil demokrasi’’ gibi cilalı sözlerle toplumda meşru kılınmaya çalışılmaktadır. Türkiye de 1980’den başlayarak adım adım bu koşullandırmalara tabi kılınmış ve ulusal kalkınma hedeflerini giderek uluslararası finans sermayesinin ve ulusötesi şirketlerin stratejik çıkarlarına terk etmiştir. ??? Hükümetin geçen hafta ilan ettiği ve Türkiye’de yerleşik olmayan ‘‘yatırımcıların’’ (yabancıların) menkul kıymet yatırımlarından elde ettikleri gelirler üzerindeki stopaj ve beyanname verme yükümlülüklerinin kaldırılması kararını bu bağlamda değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de yerleşiklerin ulusal tasarruf mevduatları üzerindeki mevcut yüzde 15 stopaj vergilendirilmesi sürdürülürken, yabancı sermaye için her türlü vergilendirilmenin kaldırılması, işte sözü edilen bu ‘‘hoş geldin partisi’’ anlayışının bir ürünüdür. Hükümet, mayıs ayında başlayan ve giderek derinleşen finansal çözülmenin önüne geçebilmek için panik halinde, akla gelebilecek tüm yöntemleri birbiri ardına ve rasgele biçimlerde uygulamaya koymakta ve yabancı sermaye için Türkiye’yi tekrardan cazip kılmaya çalışmaktadır. Aslında geçen sene vurgulanan ‘‘Biz Türkiye’yi yabancılara pazarlamakla mükellefiz’’ sözleriyle de somutlaştırılan bu politika tercihi, ülkemizde ulusal tasaruflara dayalı kalkınma anlayışının terk edilerek yerine spekülatif nitelikli uluslararası finans sermayesinin hükümranlığının tescili idi. Son iktisadi politika kararları da bu anlayışın sadece yeni bir örneğini sergilemektedir. ??? Ancak yabancı sermaye açısından söz konusu ‘‘hoş geldin partisinin’’ unsurları yalnızca iktisat dünyasının kârzarar teknik kavramlarından ibaret değildir. Uluslararası sermaye ve yerli işbirlikçileri bir yandan kârlarını ençoklulaştıracak tedbirleri arzularken, bir yandan da özelleştirmeler altında ülkemizin stratejik kaynaklarının talan edilmesi; ulusal meclisin bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin üst kurullara dayalı yönetişim ve yerel sivil demokrasi diye adlandırılan yeni siyasi yapılandırmalarla sınırlandırılması (bu arada örneğin, Şeker Kurulu’na ülkemizde henüz izni alınmamış ve yasadışı üretim faaliyetlerinde bulunan Cargill adlı uluslararası tarım tekelinin bir yetkilisinin atanması) gibi siyasihukuki kurumsal koşullandırılmaları da talep etmektedir. ‘‘Bütün dünya bunu yapıyor, biz geri kalamazdık’’, ‘‘IMF ve AB kurumsal çapasına sıkı sıkıya bağlanmak’’ gibi cilalı sözlerle pazarlanan bu politikalar, sadece teknik bir iktisadi tedbirler konusu değil, aslında küresel emperyalizmin ülkemizin bağımsızlığına yönelik tehditler içeren açık saldırısının yansımalarıdır. B D D K B A N K A L A R G Ö R Ü Ş M E S İ H A F TAYA K A L D I ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK), bankacılarla bugün başlamayı planladığı görüşmeler haftaya kaldı. Alınan bilgiye göre, görüşmelerin ertelenmesine gerekçe olarak, 30 Haziran 2006 tarihli kası’nın da yaptığı iki faiz artışıyla kısa vadeli faizlerin yüzde 17.25’e çıkması, özel bankalar başta olmak üzere tüketici kredisi ve mevduat hesaplarına uyguladıkları faiz oranlarında artışa gitti. Tüketici kredisi pazarında önemli bir payı bulunan İş Bankası tüm tüketici kredilerinin faiz oranını arttırırken, konut kredisinin faiz oranını da yüzde 2’ye kadar çıkardı. İş Bankası, 36 aya kadar vadeli olarak kullandırdığı nakit kredilerin aylık bilançoların çıkacak olması ile bazı bankaların hazırlıklarını yetiştirememesi gösteriliyor. Yetkililer, bilançoların çıkması ile birlikte resmin daha net görülebileceğini, bunun için haftaya kadar beklenilmesi kararına varıldığını belirttiler. yüzde 16.50’den yüzde 17’ye çıkarıldı. Banka, dolar cinsinden açılan mevduatın faiz oranı 1 ay vadelilerde yüzde 4.90’dan yüzde 5.10’a, 12 ay vadelide de yüzde 5.20’den yüzde 5.40’a yükseltti. Şekerbank da 1 ay vadede YTL mevduat faiz oranını yüzde 14.25’ten yüzde 16.25’e; 1 yıllık vadede ise yüzde 15.75’ten yüzde 17.75’e yükseltti. faiz oranını yüzde 1.90’dan yüzde 2.45’e kadar çıkardı. Banka 240 aya kadar vadelerle kullandırdığı konut kredisinin faiz oranını yüzde 1.60’dan yüzde 2’ye yükseltti. HSBC Bank, YTL ile döviz cinsinden mevduat hesaplarının faiz oranlarını arttırdı. HSBC Bank’tan yapılan açıklamaya göre, bir ay vadeli YTL mevduatın faiz oranı yüzde 15’ten yüzde 16.25’e, bir yıl vadelinin faizi de MARK MOBİUS: Kısa vadede dalga sürer Ekonomi Servisi Uzun vadeli olarak Türkiye’ye iyimser baktıklarını belirten Templeton Fonu kurucusu Mark Mobius, kısa vadede ise dalgalanmanın devam edeceğini söyledi. CNBCe’nin sorularını yanıtlayan Mobius, Merkez Bankası’nın bundan sonraki faaliyetleri için bir şey söylemenin zor olduğunu kaydederek, piyasaların tek bir yönde giderken merkez bankalarının yapabileceklerinin sınırlı olduğunu vurguladı. Küresel dalgalanmanın Türkiye’de daha çok hissedilmesinin sebeplerine de değinen Mobius, ‘‘Türkiye’de kötüleşen bazı durumlar var ve küresel likidite kurumaya başladı. Likidite yeniden ABD’ye, Avrupa’ya akmaya başladı’’ dedi. Hükümetin ‘İslami gündemi’ zorlamasının endişe kaynağı olmaya devam edeceğini belirten Mobius, ancak Türkiye’ye yatırım yapmak için mali kriterlerin daha önemli olduğunu vurguladı. Çiçek: Gereksiz panik yapıyorsunuz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ekonomide yaşanan çalkantıyla ilgili olarak hükümet, yurttaşları rahatlatacak kapsamlı açıklama yapmak yerine ‘‘gereksiz panik yapıyorsunuz’’ demekle yetindi. Bakanlar Kurulu toplantısından sonra açıklamalarda bulunan Hükümet Sözcüsü ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek, gelişmelerin dış kaynaklı olduğu görüşünü yineleyerek, piyasaların altüst olmasının ‘‘bir yönüyle de psikolojik’’ bir durum olduğunu savundu. Çiçek, ‘‘İnsanlar yersiz bir şekilde kendilerini panik havasına kaptırıyorlar’’ dedi. Yaşananlarla ilgili kapsamlı ve açıklayıcı bir konuşma yerine yurttaşlara ‘‘sakin olmaları’’ çağrısında bulunan Çiçek, ‘‘Hiç kimsenin paniğe kapılmasına, telaş etmesine, kötümser bir havaya kapılmasına bize göre gerek yoktur’’ demekle yetindi. (AA) Bütçe 1.3 milyar YTL açık verdi ? Raporda kur ve faizlerde ortaya çıkan artışın 6.4 milyar YTL ile 7.5 milyar YTL arasında bir ilave harcama artışına neden olacağı vurgulandı. Ekonomi Servisi Türkiye Ekonomik Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) İstikrar Enstitüsü, merkezi yönetim bütçesinin yılın ilk beş aylık döneminde Maliye Bakanlığı’nca açıklandığı gibi 304 milyon YTL fazla değil, 1.39 milyar YTL açık verdiğini açıkladı. Maliye Bakanlığı merkezi yönetim bütçesinin ocakmayıs döneminde 304 milyon YTL fazla verdiğini ve bunun 1984’ten bu yana ilk beş aylık dönemde verilen ilk bütçe fazlası olduğunu belirtmişti. Başekonomisti Hasan Ersel’in olduğu TEPAV İstikrar Enstitüsü tarafından yayımlanan raporda, şu saptamalara yer verildi: Mahalli idareler ve fonlara yapılan gelir transferlerine ilişkin düzeltme dikkate alındığında, bütçe dengesinin ilk beş ay sonunda 1.39 milyar YTL açık verdiği görülmektedir. Prim affı sonucunda elde edilen tahsilatın bütçeden sosyal güvenlik kurumlarına olan transferi azaltmak suretiyle olumlu etkilemesi ile kurdaki dalgalanmadan dolayı ithalden alınan vergi tahsilatındaki artış mayısta bütçe performansının daha olumlu görünmesine yol açtı. YTL, dolar ve Avro karşısında 3 Mayıs’ta açıklanan nisan enflasyonu sonrasında yüzde 30’a yakın değer kaybetti. Referans Hazine kâğıdı bileşik faiz oranında da yüzde 50’ye yakın oranda beklenenin çok üzerinde bir artış görüldü. 2006 yılı için, kur ve faizlerde ortaya çıkan artış 6.4 milyar YTL ile 7.5 milyar YTL arasında bir ilave harcama artışı söz konusu olacağı tahmin ediliyor. BENZİNMOTORİN Pompadan zam akıyor Ekonomi Servisi Akaryakıt ürünlerinden motorinin litre fiyatı, dünden geçerli olmak üzere 57 YKr arttı. Motorinin rafineri çıkış fiyatına dünden geçerli yapılan zammın ardından, pompa fiyatları yüzde 2 civarında yükseldi. Ayarlama sonrası motorinin litre fiyatı Ankara’da 2.39 ile 2.43 YTL, İstanbul’da 2.36 YTL ile 2.41 YTL, İzmir’de de 2.36 YTL ile 2.40 YTL arasında değişen fiyatlarla satılıyor. Kalorifer yakıtının ‘‘vergili’’ rafineri çıkış fiyatı da dünden geçerli yüzde 2.42 arttı. 95 oktan ve 98 oktan kurşunsuz benzinlerin rafineri çıkış fiyatına da, bugünden geçerli olmak üzere zam yapıldı. Zammın, pompa fiyatlarına yüzde 2.242.27 oranında yansıması bekleniyor. Baykal, ‘Hükümet kriz uyarısı yapan IMF raporunu gizledi’ dedi Yabancıya tapan ayakta kalamaz ? Hükümetin Türk vatandaşı olmayı cezalandırdığını belirten CHP lideri Baykal, ‘‘Aynı ekonomik faaliyette yabancılara imtiyaz sağlandığının bir başka örneği yoktur bu dünyada’’ dedi. Baykal, stopajla ilgili tasarının yasalaşması halinde Anayasa Mahkemesi’ne gideceklerini açıkladı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP lideri Deniz Baykal, grup konuşmasında ‘‘krizin göz göre göre geldiğini’’ vurgulayarak ‘‘Yabancı paraya tapan, ödün veren bir ekonominin ayağa kalkması mümkün değildir. Bu yolun sonu ekonomik iflastır, borç batağıdır, faiz batağıdır’’ uyarısında bulundu. ‘‘Çok önemli krizlerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Bu tür dönemlerde siyaset sorumluluk üstlenmek durumundadır’’ diyen CHP lideri Baykal, ‘‘İthal bir krizdir, diyenler var. Elbette krizi tetikleyen evrensel etkiler vardır. Ama sen sağlam duracaksın, gereğini yapacaksın’’ dedi. Merkez Bankası Başkanlığı’na yapılan atamayla ilgili tartışmalara dikkat çeken CHP lideri, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Öyle bir güven noktasına geldiler ki, istediğimizi tereddüt etmeden Merkez Bankası başkanlığına atarız, bunu ekonomiye kabul ettiririz, diye düşünmeye başladılar. Kendi damgamızı taşıyan birini getireceğiz, dediler. Ancak ne Merkez Bankası, ne bu ekonomi yönetimi bu süreçte beklenen etkinliği sergileyebildi, başarılı olabildi. Bir Merkez Bankası başkanı atadınız, Türkiye’nin en zayıf, en tutarsız Merkez Bankası uygulamalarını buna yaptırdınız.’’ CHP lideri, IMF’nin hazırladığı ancak açıklanmayan bir raporu da kürsüden göstererek ‘‘Hükümet Kasım 2005’te hazırlanmış raporun yayımlanmasını engelliyor. Duyurulmasını engellediler, gereğini de yapmadılar. IMF söylemiş. Biz söylüyoruz zaten, IMF de söylüyor, bize inanmıyorsanız ona inanın. Kriz göz göre göre gelmiştir’’ dedi. ‘‘Yabancılara, aman gitmeyin sizden stopaj almayacağız, dendi. Aynı ekonomik faaliyette yabancılara imtiyaz sağlandığının bir başka örneği yoktur bu dünyada. Türk vatandaşı olmayı cezalandıran, yabancı olmayı ödüllendiren bir anlayışla bu krizden çıkar mıyım diye çırpınıyor ülke’’ diyen Baykal, tasarının yasalaştırılması durumunda Anayasa Mahkemesi’ne gideceklerini bildirdi. [email protected] Tüketici dernekleri de tepkili ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Başkanı Ali Çetin, yabancılara sıfır stopaj kararını eleştirerek ‘‘Hükümet, yabancılara sağladığı bu ayrıcalık nedeniyle uğrayacağı vergi kaybını, zamlarla ve yeni dolaylı vergilerle tüketicilere yükleyecek’’ dedi. TÜDEF’in 24 Haziran Cumartesi günü yapılan Genel Kurulu’nda başkanlık görevini Turhan Çakar’dan devralan Ali Çetin, düzenlediği toplantıda, yabancılara ve yerliye farklı vergi uygulamasının vergi adaletine ve vergi ahlakına aykırı olduğunu belirterek hükümetin yasayı Meclis’ten geçirebileceğini, ancak TÜDEF olarak Resmi Gazete’de yayımlandığı gün yasayı iptal ettirmek için dava açacaklarını bildirdi. BORSADAKİ DÜŞÜŞ Baykal Hisseler 2 ayda yarıya düştü MURAT KIŞLALI B İLGİ TOPLUMUNA DOĞRU / ÖZLEM YÜZAK TÜRKİŞ MAYIS RAPORU: ANKARA Türk hisse senetleri, 2006 yılındaki zirve noktasından 28 Haziran 2006’ya kadar yüzde 34 düştü. Hisse senetlerinin, döviz kuru dikkate alındıktan sonra, dolar bazında kaybı ise yüzde 49’a ulaştı. Avro bazındaki kayıp da yüzde 51. Düşüşte en büyük darbeyi, başta bankacılık, sigorta, medya ve çimento olmak üzere iç talebe bağımlılığı yüksek olan şirketler aldı. Ancak satışlar bu şirketlerle de sınırlı kalmayarak, son dönemde mali yapısı güçlü, ihracata dönük şirketlere de sıçradı. Tepe noktalarına göre sanayi şirketleri yüzde 27, mali şirketler yüzde 38, hizmet sektörü şirketleri ise yüzde 18 değer yitirdi. 2002’de Belçikalı Arbed, İspanyol Aceria ve Fransız Usinor’un bir araya gelerek oluşturduğu bir şirket Arcelor. Güçlerin birleşmesi ile dünyanın iki çelik üreticisi haline gelen Arcelor’da 5 aydan beri süregelen ve siyasi boyutlara ulaşan tartışmaya son nokta kondu ve şirket Hintli Mittal ile birleşme kararı verdi. Karar aslında bir anlamda küreselleşmenin bugünü ve geleceği açısından da önemli ipuçlarını beraberinde getiriyor. Bunlar neler? İçlerinden biri, piyasaların her ne olursa olsun siyasetin, milliyetçiliğin çok üzerinde bir ağırlığının olduğu ve bu gerçeğin çok zor değiştiği: Hint kökenli İngiliz vatandaşı Lakshmi Mittal’in şirketinin 18 milyar Avro ile başlayan, zaman içinde 25.6 milyar Avro’ya çıkan teklifi daha ilk andan itibaren hoş karşılanmadı. Mittal ile birleşmek yerine Rus Severstal’in satın alınması gündeme geldi. Merkezi Lüksemburg’da bulunan Arcelor’un Mittal Steel’e satılmaması için çok geniş çaplı kampanyalar başlatıldı, siyasiler devreye girip konuşmalar yaptılar, hatta Arcelor’un Arcelor’un da Ötesinde... yönetim kurulu hissedarlarına yaptığı çağrıda ‘‘birleşme teklifinin reddedilmesi ve Rus Severstal şirketiyle 13 milyar Avro değerindeki birleşme planına destek verilmesi’’ istendi. Ancak yüzde 86’sı halka açık bir şirket olan Arcelor’da hissedarlar tercihlerini tüm ulusalcı karşı çıkmalara karşın Mittal’den yana yaptılar... Küreselleşmeden en fazla nasibini alan sektörlerden biri de çelik sektörü. Şirketler ya yok olup gidiyor ya da birleşerek büyüyor. 2005 yılında çelik üretimi bir önceki yıla oranla yüzde 7 arttı ve 1.1 milyar ton olarak gerçekleşti. Aynı süre içinde küresel arenanın en önemli aktörlerinden biri haline gelen Çin’in üretimi yüzde 25 arttı. Ülkeler açısından bakıldığında Çin bugün çelikte en büyük üretici, toplam üretimin üçte biri Çin’den. Hindistan ise onu takip ediyor. Şirketler açısından bakıldığında ise en büyük 5 üretici firma, toplam çelik piyasasının yüzde 20’sini oluşturuyor. Sektörde ciddi biçimde fiyat istikrarsızlığı yaşanıyor. 19972003 yılları arasında yalnız ABD’de irili ufaklı 50 çelik üreticisi firma iflas etti. Hammaddeye doğrudan ulaşabilmek, ucuz ve kaliteli üretim yapmak artık ayakta kalmaya yetmiyor ve uzmanların değerlendirmelerine göre sektörde daha ciddi biçimde birleşmelerin yaşanması bekleniyor. World Steel Dynamics adlı sektörel araştırma kurumunun tahminlerine göre önümüzdeki 1015 yıl içinde her biri yılda 100 milyon ton ve üzeri kapasiteye sahip 5 şirket oluşacak. Mittal Steel’in izlediği stratejinin küresel bağlamda son derece iyi irdelenmesi gerekiyor. Hindistan’da küçük bir çelik üreticisi iken dünya devi haline gelen Mittal, birçok ülkede çok iyi bir gözlemci. Şirket satın almaları ile büyüyor. Doğu Avrupa, Kuzey Amerika, Kazakistan, Asya ve Afrika’da aktif. Arcelor’a sahip olma konusunda son dere ce ısrarlı oldu; çünkü Arcelor, Mittal’in hiçbir üretiminin olmadığı Batı Avrupa ve Güney Amerika’da üretim yapıyor. Arcelor’u alarak Mittal hem ağlarını tüm dünyaya yaymış oluyor, hem de en büyük üç rakibinden, yani Japon Nippon Steel, JFE ve Güney Koreli Posco’dan 3 misli daha büyümüş oluyor. Söylenti ise Mittal’in Arcelor’dan sonraki avının Nippon Steel olduğu şeklinde. Tüm bu gelişmeler rekabeti nasıl etkileyecek? Bu sorunun yanıtı hâlâ tartışılıyor. Çünkü çelik kullanan endüstriler serbest rekabetin zedeleneceği görüşündeler. Mittal için avantaja dönüşen bu durum, özellikle Avrupalı sanayicileri ciddi biçimde kaygılandırıyor. Şüphesiz rekabetin zedelendiği bir ortamdan Türk şirketlerinin etkilenmemesi mümkün değil. Peki ya Türkiye’nin göz ağrısı Erdemir’in akıbeti ne olacak? Hem Arcelor’un hem de Mittal’in Erdemir’in özelleştirme süreci ile yakından ilgilendikleri malum. Sektörle yakından ilgili olanlara göre Türkiye’de de çelik sektöründe çok yakında yeni gelişmeler ortaya çıkacak... Açlık sınırı 2.37 arttı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkİş, haziran ayı açlık sınırının mayısa göre artış gösterdiğini kaydederek, 4 kişilik bir ailenin aylık gıda harcamasının yüzde 2.37 artarak 571 YTL’ye yükseldiğini açıkladı. Araştırmaya göre ‘‘yoksulluk sınırı’’ olarak nitelendirilen ve dört kişilik bir ailenin aylık zorunlu gıda harcaması yanında ulaşım, kira, giyim, yakacak ve kültür gereksinimleri için gerekli olan tutar ise aynı dönemde 1818 YTL 66 YKr’den 1861 YTL 80 YKr’ye yükseldi. Gıda harcaması tutarındaki 6 aylık artışın yüzde 5.27 olarak gerçekleştiği belirtilirken, geçen yılın aynı döneminde ise bu oranın yüzde 2.50 olduğu bildirildi. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle