25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 2006 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB PB PB PB A A A A Y 28 32 29 32 35 36 38 35 26 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y Y Y PB PB PB PB A 26 26 25 26 30 30 31 30 33 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars A A A A A A A A Y 33 30 38 39 35 37 30 29 26 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey ve doğu kesimleri parçalı çok bulutlu, Batı ve Orta Karadeniz kıyıları, Doğu Karadeniz ile Kars ve Ardahan çevreleri sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Yağışlar Trabzon, Rize ve Hopa çevrelerinden etkili olacak. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik beklenmiyor. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih Y PB PB PB Y Y Y Y PB 17 19 23 25 25 21 20 26 31 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y PB PB PB Y Y B PB Y 32 31 32 30 27 28 31 32 33 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Stockholm Y PB PB PB A PB A A A 28 39 24 40 30 31 35 38 37 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Yağmurlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada riğine gazeteler inanabilseler RTE’nin Çankaya sevdasından vazgeçtiğini manşetlerde ilan ederlerdi. Oysa bütün veriler RTE’nin, Çankaya sorununu kafasında çoktan çözdüğünü gösteriyor. Bu yüce makama Allah’ın kendisini layık gördüğüne inanmış bir kere. Böyle bir problemimiz yok derken benim böyle bir problemim yok demek istiyor. Çankaya’yı ele geçireceğine, AKP’yi yeniden tek başına iktidarda göreceğine inanıyor. Kuşku yok; muhaliflerinin olumlu bir sonuç alamayacaklarına inandığı ‘‘ittifak’’ çabalarını özenle izliyor. ??? Sağda olsun, solda olsun muhalefetteki partilerin AKP’ye karşı ‘‘ittifak’’ kurmaları günün önde giden olayları arasında. Önce solda, sağda ittifakın olasılık derecesine göz atmak gerek. Solda DSP’den SHP’ye ve oradan da CHP’ye uzanan olumlu yaklaşımlarla ittifak oluşturulabilir mi? CHP lideri Deniz Baykal, AKP’ye karşı birlik oluşturma, laik demokratik Cumhuriyeti savunma hareketine elbette olumlu bakıyor. Ne ki, sol partilerin birleşmesindeki zorluğa işaret ediyor ve soruyor: ‘‘Ancak bu işbirliği nasıl olacak? Hukuk sistemimizde seçim işbirliği yok. Ya partilerden biri kendini feshedip öbürüne katılacak ya da partilerden biri seçime girmeyecek, bazı üyelerinin, yöneticilerinin öbür partiden aday olmasını sağlayacak. İyi niyetli temaslar iyi ama bunlar nasıl fiiliyata geçecek?’’ Sonuçta; ‘‘Şu ana kadarki gelişmelere bakılırsa bunlardan bir sonuç çıkmaz’’ diyor. Son genel seçim sonuçlarına göre diğerlerine oranla solun güçlü partisi CHP’ye diğer partiler kendilerini feshederek katılabilir mi? Bu denli bir özveri, zor! Rahşan Ecevit’in, hareketi ‘‘birleşme değil, ittifak çağrısı’’ diye nitelemesi Baykal’ın yargılarını değiştirebilir mi? Zor! ??? Sağa bakalım: DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, ‘‘DYP’nin bir cepheleşmenin içinde olamayacağını’’ söyleyerek ittifak çağrılarına sıcak bakmadığını açıkladı. Kimi açıklamalar kendine güvenen MHP’nin de ittifaka gereksinmediğini gösteriyor. İttifaka açık parti; yüzde 10 barajını geçme olasılığından kaygılı ANAVATAN ve diğerleri. Üstelik unutulmaması zorunlu olan bir gerçek var; solsağ siyasal partilerimiz aralarında ittifak yapmayı kararlaştırsalar bile art arda öyle sorunlar çıkarırlar ki, olgunlaştığı, meyve vereceğini sandığınız gün bakarsınız ittifak dağılmış! Olumsuz verilere karşın iyimserliğimizi bırakmayalım. Laik Cumhuriyeti AKP’ye karşı koruyacak, ne var ki yaşamı boyunca ayrımcılığa oynamış ama şimdi sağın, solun önünde kurtarıcılığa soyunan bir önder bulduk mu, bulduk: Demirel! Gerisi kolayyy. Ufak bir çabaya kaldı. Solda, sağda ittifaka... Ha gayret! RTE’ye; sekizi onu bir araya geldi, AKP ile baş etme iradesini gösteremediler dedirtmesinler de... ‘Yapılan zavallılık’ ? Baştarafı 1. Sayfada iptal edilme şansı varsa ve bunun sonucunda siz elinizdeki gelirden de olup kamu finansman dengelerini daha çok bozacaksanız, o zaman ikna ediciliğiniz kalmaz. Bocaladığınız görülürse tereddütler artar. Güveni çok kolay kaybedersiniz, yeniden inşası uzun zaman alır’’ dedi. ANAP döneminin Maliye Bakanı Sümer Oral da ‘‘Sorunu çözecek tedbirler alınması lazım. Sadece ‘Kamu maliyesi iyi gidiyor’ gibi beyanatlar da önlemez bu gidişi. İş uygulamadadır’’ değerlendirmesinde bulundu. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY cılaşmasından öte sonuç doğurmaz. Biraz parası olan yerli yatırımcılar, menkul kıymetlerini Hollanda gibi ülkeler üzerinden alacaktır. Hükümet de sadece üçbeş kuruş menkul sermaye geliri olan küçük yatırımcıdan vergi keserek olayı telafi etmeye çalışacaktır. Bu tam bir zavallılıktır. Eski Maliye Bakanı Zekeriya Temizel: Yabancıların Türkiye’de elde ettikleri menkul sermaye iratları, yabancı yatırımcının ülkesiyle Türkiye arasında imzalanmış olan çifte vergilemeyi önleme anlaşmalarına göre yapılır. Uluslararası anlaşmalar iç hukukun üstündedir. Dolayısıyla ‘‘Yabancıların elde ettiği faiz ve rant gelirlerini de vergilendiriyoruz’’ diye düzenleme yapmanın hiçbir sonucu yoktur. Bu durum yerlilerin de yaban Eski Devlet Bakanı Hikmet Uluğbay: Türkiye 2002’den bu yana izlediği politikalarda uluslararası likidite bolluğunun yarattığı fırsatlar nedeniyle istikrar programı çerçevesinde alınması gereken ve özellikle kamu finansmanını rahatlatacak önlemleri almakta yavaş davrandı. Bu atmosferin oluşmasında, petrol fiyatının artmasına rağmen, dünyada, belki de bir ilk olarak, ekonomik büyüme ve likidite bolluğunun birlikte yaşandığı ortamın varlığı da etkili oldu. Eğer hâlâ daha Türk ekonomisinin dengelerini yerine koyamadıysanız, Hazine, belediyeler yoğun olarak borçlanmaya devam edecekse, iç tasarrufları da bu boyuta çekemiyorsanız, dışarıdan fonların gelmesi için, dışarıda sizin ekonominize yönelik önlemleri almanız lazım. Alınacak önlemler, söylenecek sözlerden çok, söylenen sözlerin arkasında ne yattığına bağlı. Yani Türkiye’nin kamu finansmanı açığını disiplin altına alacak, vergi yapısını sağlıklı hale getirecek, kamu harcamalarını disiplin altına alacak, cari işlemler dengesini taşınabilecek bir dengeye getirecek önlemleri alıp almadığınıza bağlı. Eski Maliye Bakanı Sümer Oral: Son yaşanan sıkıntılar, dışarıdan kaynaklanan bir gerilimin, dalganın, tansiyonun bizde çok daha büyük düzeylerde gelişmesidir. Bu, bir defa cari açıktaki olumsuz gelişmelerin gereken duyarlılıkla izlenmemesinden kaynaklandı. Borç stokunun çok yüksek, TL’nin aşırı değerli olduğu bir ortamda, dış kaynaklı likiditenin aşırı düzeye ulaştığı bir ülke olarak bizim ekonomi yönetimi, dalgalanmanın tansiyonunun şiddetini azaltacak tedbirlere gitmedi. Tüm ekonomi yönetimi olarak çok önceden tedbirler alınmalıydı. Özyürek, Erdoğan’ın hatalı değerlendirmeleri sonucunda bu noktaya gelindiğini söyledi ‘2001’deki krize benziyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Antalya’da verdiği mesajları değerlendirdi. Erdoğan’ın milletvekillerine moral vermeye çalıştığını vurgulayan Özyürek, ‘‘Ekonomik krizi çok küçülten değerlendirmeler yaptı. Başbakan yaşanan krizi görmezden gelen, küçümseyen bir tavır sergiledi ve geriye dönük enkaz edebiyatı yaptı. Bugün yaşanan krizle 2001 krizinin kıyaslanmasından rahatsız olduğunu söyledi. Oysa herkes biliyor ki, yaşadığımız kriz pek çok noktada 2001 krizine benziyor’’ dedi. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ekonomiyi etkileyen dış etmenler olduğunu söyledi. ‘Ekonomi ihracata dayalı olmalı’ Özyürek, sözlerini şöyle sürdürdü:‘‘Borsa yüzde 30’lara varan düşüş kaydetmiştir, o günkü düşüş yüzde 25’ler civarındaydı. Dolar, Irak savaşı öncesi 1 milyon 700 bin liraydı, dün o noktalara gelmiştir. Faizler yüzde 22’lerin üzerine çıkmıştır ve 2002 yılında hükümetin devraldığı noktadaki faizlere doğru hızla tırmanmaktadır. Bunları hamasetle, basını susturarak ortadan kaldırmak mümkün değildir. Bunun için ciddi ekonomik önlemler gerekir. İthalata, sıcak paraya dayalı ekonomi yerine, sanayileşmeye, ihracata dayalı bir ekonomi politikası uygulanmalıdır. Ama Başbakan böylesine önemli bir dönüşüme açık olmadığını ortaya koymuştur. Kaçmakta olan sıcak parayı tekrar çekebilmek için her türlü tavizin verilebileceği intibaını yaratmıştır. Bu politikanın ülkeyi getirdiği nokta ortadadır.’’ Erdoğan’ın zorunlu tasarruf uygulamalarını çok abarttığını kaydeden Özyürek, ‘‘Oysa zorunlu tasarruf, çalışanların ücretlerinden kesilen, devletin uzun süre üstüne yattığı bir kaynaktı. Borcunu ödemek bu kadar övünülecek bir olay değildir’’ dedi. Özyürek, Erdoğan’ın siyasi gelişmeleri doğru değerlendiremediğini vurgularken ‘‘Gündeminde erken seçim olmadığı anlaşılıyor. Oysa tek yol bir erken seçimdir’’ diye konuştu. Yılmaz’dan yeni müdahale sinyali LONDRA (AA) Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, düzgün işleyen bir piyasa ve finansal istikrarın Merkez Bankası’nın sorumluluğu olduğunu belirterek, ‘‘Piyasa iyi işlemediğinde müdahale ederiz. Bunu geçmişte yaptık, bugün (önceki gün) yaptık, gerekirse yine yaparız’’ dedi. Londra’da Türk Bankacılar Birliği (TBA) tarafından Avrupa Bankası’nda düzenlenen konferansa katılan Yılmaz ekonomiyi etkileyen dış etkenler bulunduğun belirterek ‘‘Piyasalar sakinleşmedikçe onlarda ne olursa bizi etkiler. Bugünkü durum 2001’le karşılaştırılamaz. Bugünkü durumun, ekonominin temel göstergeleriyle ilgisi yok’’ dedi. Yılmaz, banka yasası gereği enflasyondaki artışın sebepleriyle ilgili bir mektup hazırlayacaklarını, bu mektubun bir kopyasının da hükümet tarafından IMF’ye verileceğini belirtti. duktan sonra yerlerini korumaları çok zordur... Bu hükümdarları yerlerinde tutan iki şey, onları oraya getirenlerin iradeleri ve talihleridir. Öyle ki; her ikisi de değişkendir ve süreklilikten yoksundur.’’ Ne zaman Makyavel’in iktidar üzerine değerlendirmelerini okusam iki şey düşünürüm; sanki bugünkü Türkiye’yi de görmüş, yazmış... Bugünkü Türkiye’yi görseydi, iktidara ulaşmak ve orada kalmak üzerine çok daha geniş ve derin kitaplar yazardı! Belki de son değerlendirmelerinden biri şu olurdu: ‘‘Ben Makyavelist değilim... Makyavelizmin kökenleri bendeyse; gövdesi, dalı Türkiye’de!’’ ??? Türkiye’de, iktidara gelenlerin temel özelliğine baktığımızda şöyle bir genelleme yapabiliriz: Kendi başarılarından ve toplumu yönlendirme güçlerinden çok, mevcut iktidarın başarısızlığı ve toplumun buna tepkisi ile hükümet oluyorlar! Bu yolla iktidara gelenler, bu yolla iktidardan gidebileceklerini bildikleri için ilk hedeflerinden biri de şu oluyor: Seçeneklerini yok saymak! Yani; ‘‘En iyi ben yönetirim, ülkeyi geleceğe en iyi ben taşırım’’ değil, ‘‘Bu işi benden başka yapacak kişi yok’’! Toplumda iktidara karşı tepkiler usul usul yükselmeye başlamışsa ve bu muhalefeti taşıyabilecek hareketler filizleniyorsa, iktidarların buna karşı tutumu da ortaktır: ‘‘İstikrarı bozmayın!’’ İktidar giderek, demokrasiyi, rejimi, toplumsal ilerlemeyi, her şeyi kendisinin ayakta kalmasına bağlamaya başlar. Bu ‘bağlama’ aslında ‘çözülme’ demektir! ??? Başlangıçta tarifi yapılan iktidar için demokrasinin tanımı da basit ve nettir: Kendisini iktidara taşıyan ve orada tutan yol! Bu anlamda Türkiye’deki demokrasi tanımı her yeni iktidarla birlikte gelişiyor, zenginleşiyor. Gelişen, zenginleşen demokrasi değil, demokrasinin tanımı! Örneğin bir iktidarın tüm devlet kadrolarını kendi yandaşlarından oluşturması, onun en demokratik hakkı olarak algılanıyor. Bu durumdan zarar görenler de olumsuzluğun giderilmesi için çaba harcamaktan çok, bir sonraki iktidarda bunun acısını çıkarmanın hazırlıklarıyla uğraşıyor. Türkiye’de demokrasinin en geniş tarifi ise hukukta... Bir iktidar, yargı kararlarına karşı nasıl hareket edeceğini tartışmaya açabiliyor. Bu tartışmaya etrafı ve karşıtları da ‘‘demokratik’’ biçimde katılabiliyor. Sanırım hukuka uyup uymamanın demokratik olarak tartışıldığı bir başka ülke yoktur! İktidarlar hukuka böyle bakınca, doğal olarak hukuku uygulayanlar da bundan her anlamda etkileniyor. Türkiye’de demokrasi, devlet kurumlarının ve toplumun gücünden çok, iktidarın ufkundan oluşuyor. Bu yüzden sandıktan birinci parti olarak çıkıp hükümeti kuranlar, her şeyi yapma hakkını demokratik olarak ele geçirmiş olduklarını düşünüyorlar. Belki de demokrasimizin aldığı ışık, sandığın oy atma deliğinden içeri giren ışık kadar! ankcum?cumhuriyet.com.tr AKP’Lİ YARBAY’DAN UYARI IŞIL ÖZGENTÜRK Kör Bir İstikrar ? Baştarafı Arka Sayfada Bunun görülmesi gerek. Bölgeye gerekli yatırımın yapılmadığını söyleyenlerin, bunu Meclis’e girip tersine çevirmeleri gerek. Bölgedeki hayvancılığın, tarımın, eğitimin sağlıklı olması için o yörenin milletvekillerinin kendi partileri aracılığıyla Meclis’te olmaları gerek. Nedeni gayet basit, çünkü başka partilerin içinde yer alan bölgenin milletvekilleri hiçbir sorumluluk duymuyorlar. Nasıl olsa her şeyi üstlenecek bir parti var. Hayal kurmaya devam; seçim barajı yüzde 5’e indiğinde, sol partilere bir heyecan gelecek, çünkü her şey olabilir. Birleşip Meclis’e iki milletvekili göndermeleri bile birçok şeyi değiştirebilir. Meclis televizyonunu takip edenler, hiç duymadıkları sözcüklerle, önerilerle karşılaşabilirler. Bu hiç de azımsanacak bir şey değil. Bu konuda bir örnek vermek isterim... Yıllar önce İnsan Hakları Derneği’ni kurarken, biz kurucu üyeler bile insan haklarının tam anlamıyla neleri kapsadığını bilmiyorduk, ama şimdi hemen herkesin insan hakları konusunda bir fikri var, bu giderek daha çok öğreniliyor. Hiç unutmuyorum, bir orman yangını sırasında bir orman köylüsü, yanan ağacı gözyaşları içinde çaresizce seyredip kendi kendine şöyle mırıldanıyordu: ‘‘O bir canlı, onun da insan hakları var!’’ Hayal kurmaya devam; yüzde 5 her şeyi ayrıştıracak, öyle her kesimden insanın birbiri içinde kendi çıkarlarını düşünmeden oy kullanmasına paydos! Küçük toprak sahipleri ve tarım işçileri bakacaklar, hangi parti kendilerini nasıl temsil edecek, Avrupa Birliği’ne karşı onları nasıl koruyacak; gençler bakacak, eğitim için, istihdam yaratmak için hangi parti ne öneri getiriyor; kadınlar bakacak, kadın hakları, şiddet, töre cinayetlerine karşı partilerin tavrı ne; KOBİ’ler büyük sermayeye karşı kendilerini hangi partinin ne yöntemlerle savunduğunu öğrenecek. Yani her kesim kendi çıkarlarına uyan partiye oy verecek. Kendi temsilcisinin Meclis’e girmesi için mücadele verecek. İşte gerçek istikrar bu, ötesi sadece koca bir yalan. Ama durun! Asıl partiler kendilerine çekidüzen vermeye ve savundukları grupları belirlemeye, ona göre politikalar oluşturmaya mecbur olacaklar. Biraz yorulacaklar, olsun; uzun yıllar sadece kulis yaptıkları için bu onlara da iyi gelebilir. Ne demişler, nerde hareket orda bereket. ‘Kriz daha da büyüyebilir’ ANTALYA (Cumhuriyet) AKP Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay, ekonomideki gelişmeleri değerlendirirken, küresel bir krizin yaşandığını, bunun da Türkiye ekonomisini ciddi şekilde etkilediğini söyledi. Merkez Bankası’nın bu dönemde dövize müdahalesinin başarılı olmadığını anlatan Yarbay, bankanın kaynaklarının krizin önlenmesinde yetersiz kalacağı uyarısı yaptı. Krizin daha da büyüyebileceğine dikkat çeken Yarbay, şu görüşleri dile getirdi:‘‘Merkez Bankası, dövize müdahale etmesin. Çünkü tek başına gücü yetmez. Piyasalar kendiliğinden dengeye oturmalı. IMF, bu konuda Türkiye’ye ciddi katkı vermeli. IMF Türkiye’nin uyguladığı ekonomi politikalarından memnun. Ülke ekonomisi darboğaza giriyor. Bunun önlenmesi için kredi açması lazım. 1020 milyar dolarlık kredi açacağını açıklamalı. Bunu açıklarsa psikolojik olarak etkisi olacaktır. Dolar, ancak IMF sayesinde sakinleşebilir.’’ Maliye Bakanlığı ile Hazine yönetiminin birleştirilmesi gerektiğini de dile getiren Yarbay, ‘‘Hazine yönetimi Maliye Bakanlığı’na bağlanmalı. Ekonomideki çok başlılık aşılmalı. Ekonomi yönetimi dağınık bir görünüm veriyor. Eğer bir elde toplanırsa faiz arttırımı engellenebilir’’ dedi. MERKEZ BANKASI’NDA OLAĞANÜSTÜ TOPLANTI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, bugün ‘‘olağanüstü’’ toplanıyor. Piyasalardaki son gelişmeleri değerlendirecek olan kurulun yeni bir faiz arttırımına gitmesi bekleniyor.Kurul, 7 Haziran’da ‘‘olağanüstü’’ toplanıp faiz arttırım kararı alırken olağan toplantısını 20 Haziran’da yapmıştı. Para Piyasası Kurulu, bugünkü toplantısında piyasalardaki ‘‘son gelişmeleri değerlendirecek ve alınacak önlemleri’’ tartışacak. Kurulun bugün yapacağı toplantıda faiz arttırımına gitmesi bekleniyor. Başbakan Erdoğan ekonomide yaşanan dalgalanmayı hava durumuna benzetti ‘Gemi sağlam, mürettebat tecrübeli’ EMİNE KAPLAN GÜRSU KUNT AKP’li milletvekilleri toplantı öncesinde sabah erken saatlerde denize girip güneşlendiler. (AA) ANTALYA Başbakan Tayyip Erdoğan, mali disiplinden ve para politikalarından asla taviz verilmeyeceğini açıklarken, ‘‘Bu hareketlilik geldiği gibi gidecektir. Gemimiz sağlam, mürettebat tecrübeli. Geminin çürümüş bölümleri yenilenmiş, delikleri tıkanmış, eksiği gediği de giderilmiştir’’ dedi. Erdoğan, partisinin 7. istişare toplantısında, ekonomideki gelişmeleri değerlendirdi. Türkiye ekonomisinin içinden geçtiği değişim sürecini tam olarak algılayamayanların olduğunu belirten Erdoğan, ‘‘ekonomideki dalgalanma’’ konusunda yorumcuları suçladı. ‘‘Dolar yükseldi, borsa düştü’’ gibi günlük hareketliliğe bakarak kaygı havası yaratmaya çalışıldığını ileri süren Erdoğan, ‘‘bazen grafiklerde inişçıkışların yaşanabileceğini’’ belirtti. Ekonomideki dalgalanmayı ‘‘hava durumununa’’ ben zeten Erdoğan, ‘‘Bunlar konjonktürel olarak değişebilir, aynı hava raporu gibi’’ dedi. Medyanın da özel desteğini istediğini söyleyen Erdoğan, “Engellemesini değil, karalama politikalarını değil, eleştirel yaklaşımlar istiyoruz. Bu ülkede geçmişte birçok krizler yaşandı. O ve bu dönemlerin mukayesesine girmek, ‘oraya dönüyoruz’ yakıştırmaları yapmak çok çirkin şeyler’’ diye konuştu. ğan, Yarbay’a, “Toplantıya limon sıkıyorsun” diyerek sert çıktı. Erdoğan basına kapalı bölümde, milletvekillerine cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda tartışmaya girmemeleri ve konuşmamaları talimatı verdi. Erdoğan, ‘‘Cumhurbaşkanlığı seçiminin ne zaman ve nasıl yapılacağı anayasada tarif edilmiştir. Zamanı gelince bu konu konuşulur, tartışılır’’ dedi. Özdemir ağladı İstanbul Milletvekili İnci Özdemir, Batı Trakya’daki Türklerin sorunlarını araştırmak üzere CHP’li milletvekilleriyle Yunanistan’a yaptıkları geziyle ilgili bilgi verdi. Özdemir’in, ‘‘Döndükten sonra CHP bunu özel gündem yapmak istedi.AKP olarak biz bunu reddettik. Bu doğru olmadı’’ demesi üzerine Erdoğan, ‘‘Sizin grubunuz var. Neden başka bir partiyle oraya gidiyorsunuz?’’ diyerek tepki gösterdi. Özdemir’in ağlayarak salondan çıktığı öğrenildi. 2 dakika krizi AKP’nin kampında milletvekillerine yalnızca 2 dakika konuşma süresi verilmesi sıkıntı yarattı. Konuşma süresini yetersiz bulan İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş, ‘‘2 dakikada istişare mi olur?’’ diyerek toplantıyı terk etti. Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay ise ‘‘600 kilometreyi 2 dakika için mi geldik’’ dedi. Uygulamaya tepki gösteren Yarbay’ın konuşması 7 dakika sürdü. Erdo CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle