25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 2006 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL PENCERE Halk Kazığı Yedi... Seçmen İflah Olur mu?.. Kıyamet kopuyor.. Neymiş?.. Amerikan Doları 1.77 YTL (Yeni Türk Lirası) olmuş... Sakın YTL’ye aldanmayın, Amerikan Doları İkinci Dünya Savaşı ertesinde 120 kuruştu; daha başka deyişle 1 dolar aşağı yukarı 1 liraya yakındı... O günden bu yana doların düştüğü görülmedi. 2000’lerde 650.000 liraya tırmanan Amerikan Doları önce 1.300.000 (yazıyla 1 milyon 300 bin) Türk Lirası oldu, bugün 1.800.000’i zorluyor... Bektaşi’ye demişler ki: Düşmez kalkmaz bir Allah.. Bektaşi de yanıtlamış: Düşmez kalkar bir Amerikan Doları!.. ? Kıyamet kopuyor.. Neden?.. Hani serbest piyasa neylerse güzel eylerdi?.. Gazetelerden televizyonlara dek herkes bağırıp çağırmaya başladı: İmdaaat!.. Ne var?.. Yangın var!.. Tekkede yangın çıkmış, bir köşeye kıvrılmış miskin mürit sürüne sürüne kendini sokağa attıktan sonra dönüp yanan binaya bakmış: Vay be!.. demiş, insan, kuş misali!.. Neredeeen nereyee?.. Tekkecilik, takkecilik, türbancılık, tarikatçılık, cemaatçilik derken ateş bacayı sardı... ? Merkez Bankası’nın başına faizi haram sayan kafayı oturtan AKP iktidarı, şimdi faiz oranlarını yükseltmesin mi!.. Hem de bu dinci kafa dışarıdan Türkiye’ye döviz getirecek olan faizciden vergi almayacak... Maşallah!.. Bektaşi: İmanım, demiş, iktidar ve para için Müslümanlığı haraç mezat tezgâhlayanlar, faizi haram saydıktan sonra faizcilik yapmışlar çok mu?.. ? Serbest piyasayı yere göğe koyamayan nice çok bilmiş, iş sarpa sarınca, SOS işaretleri vermeye başladı; IMF’yi başının tacı yapıp anlaşma evrakını kırmızı mühürlü mumla damgalayıp imzalayanlar neredeler?.. IMF nerede?.. Uçtu uçtu kuş uçtu.. Uçtu uçtu IMF uçtu.. ? Peki, şimdi ne olacak?.. Halkımız iflah olur mu?.. İktidara getirdiği İslamcıdan bunca kazığı yiyen seçmen kesiminde yapılan anketlerde AKP’nin oy oranı yükselirse şaşmam!.. TV’lerde Futbol İzlerken... Benim çocukluğumda, yangın yerleri, cami avlularıydı, top oynama alanları.. Belli aralıklarla iki taş koyar kale yapardık. Kaleciliğe hevesli pek çıkmazdı. Hepimiz “muhacim” olmak isterdik, yani, forvette oynamak, gol atan olmak... Önemli maçlar Taksim’de eski kışlanın avlusunda oynanırdı. Belli takımlar yarışırdı: Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Vefa, Beykoz, Anadolu, Karagümrük, İstanbulspor vb.. İzmir’de de birkaç takım vardı! Altınordu, Karşıyaka vb. Babam beni Karagümrük’teki çukur stada götürürdü. Maçları radyodan dinlerdik.. Mahallece Fenerbahçeli’ydik. Glatasaraylı hiç yok muydu? Beşiktaşlı?. Vefa’ya yakındı evimiz. Bozacısı, lisesiyle ünlü bir semtti. Doğallıkla Vefa takımının yandaşları da çoktu. Şehzadebaşı Camisi’nin avlusunda kuzularını, keçilerini otlatmaya gelenlerle çekişirdik, burası bizim futbol yerimiz diye!.. Ayak yaparak iki takım kurardık. Kimimizin sarı lacivert forması bile vardı! Biz de yeşil beyaz Vafa... Sarı Kırmızılı forma anımsamıyorum. 1930’larda Şehzadebaşı, Fatih yöresinde “Galatasaraylı yok muydu? Belki çekinirlerdi öyle görünmekten!” Benim Galatasaray Lisesi’ne gitmemek için direnişim, nedendi? Fransız ilkokul kapanmıştı. Tek yol, Galatasaray’dı, ama ben Fenerbahçe tutkusu içindeydim. Ağabeylerim gibi, komşu delikanlılar gibi.. Haddime miydi Galatasaraylı olmak, sarı kırmızı kemer ya da bere takmak. Bir kez Laleli’de bizimle maç yapmaya çocuklar gelmişti. Önce bizim cami avlusunda oynadık. İkinci maçı da Laleli Camisi’nin avlusunda yaptık. İkisinde de yenilmiştik! Bir süre kaleci olmuş, iki gol yiyince bizim takımın kaptanı Ahmet beni oyundan atmıştı. Karşımızda sarı kırmızılı bir takımdı bizi yenen!. Bu utanç aylarca çıkmadı içimizden!. O günlerde yensek de yenilsek de kavga çıkmazdı. İtişme kakışma, laf atma, hepsi bu! Radyodan dinlediğimiz, gazete spor sayfalarında okuduğumuz haberlerde de, öyle kavga mavga gibi şeyler yoktu. Fener’in Zeki Rıza’sıyla Galatasaray’ın Aslan Nihat’ı maç boyunca da, maç sonrasında da, dostluklarını sürdürürlerdi. Hiç kavga çıkmaz mıydı, çıksa da tatlıya bağlanırdı. Hele takım tutan seyirciler arasında kavgalı döğüşlü çarpışmalar yaşanmazdı, öyle şeyler akla bile gelmezdi... Geçenlerde Şehzadebaşı’ndan geçtim. Nerde eski Şehzadebaşı, nerde top oynadığımız cami avlusu!.. Bir uzak masala dönmüş her şey!..Avluda top oynayan çocuklar var mı diye baktım, yok! Şimdiki gençler sabahın karanlığında Dolmabahçe’ye, Mecidiyeköy’e koşuyorlar, ceplerinde bıçak sustalı.. “Biz buraya ölmeye geldik” çığlıkları içinizi ürpertmiyor mu sizin? Çocukluğunuzun o güzel günlerini aramıyor musunuz? CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle