21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 HAZİRAN 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yaşamını yitiren çocuk sayısı 5’e yükseldi 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Bebek ölümleri bakteriden İstanbul Haber Servisi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde önceki gün 4 bebeğin yaşamını yitirmesinin ardından dün de 1 bebek yaşamını yitirdi. Ölümleri araştırmak üzere İl Sağlık Müdürlüğü’nce görevlendirilen heyetten Prof. Dr. Recep Öztürk, ‘‘Şu anda Pseudomonas Aeuriginosa adlı bakterinin bu salgını yaptığını düşünüyoruz’’ dedi. Hastanenin Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği önünde açıklama yapan Öztürk, elde ettikleri ön bulguların klinik örneklerinin incelenmesi sonucunda hastalarda aynı bakterinin ürediğini saptadıklarını kaydetti. Öztürk, ‘‘Şu anda olası olarak Pseudomonas Aeuriginosa adlı bakterinin bu salgını yaptığını düşünüyoruz. Heyet ve hastane enfeksiyon Solu Yeniden Büyütmek Görevi Işık ve Sabancı üniversitelerinin ortak araştırmasından çıkan en çarpıcı sonuçların başında, Türkiye’de sola yaslanan politikanın giderek küçüldüğü olgusu var. O küçülmenin seçim sandıklarına yansıması, adını ‘‘sağ’’ olarak belirlediğimiz görüşlerin iktidar olmasına yol açıyor. Öyle bir iktidarın yürüttüğü ekonomik politika da, dünkü ‘‘Cumhuriyet’’te belirtildiği gibi, çalışanları daha da yoksullaştırıyor. Devrimci İşçi Sendikaları’na bağlı Genel İş Sendikası’nın, Siyasal Bilgiler Fakültesi Gelişme ve Toplum Araştırması Merkezi’yle birlikte yürüttüğü çalışmanın sonuçları, bu işkoluna bağlı işçilerin yüzde 9.7’sinin asgari ücret aldığını ortaya koymuş. Aynı işkolundaki işçilerin yüzde 17.3’ü ise en fazla 500 YTL ücret alıyormuş. Belediye işçilerinin yüzde 85.8’inin aldığı ücret 1.000 YTL’nin altında. Benzer bir araştırma, başka işkollarında da yapılmış olsa; aynı sonuçların alınacağına kuşku duyulmamalıdır. Özellikle taşeronluk yöntemiyle çalıştırılanların, hele kayıt dışında tutulmayı çaresiz kabul edenlerin durumu daha da vahim tabloları ortaya koyacaktır. ? Bebek ölümlerinin araştırılması için görevlendirilen Prof. Dr. Recep Öztürk, “Pseudomonas Aeuriginosa adlı bakterinin bu salgını yaptığını düşünüyoruz” dedi. Öztürk, kesin bilgilere bugün yapılacak incelemelerden sonra ulaşılabileceğini söyledi. Hastane Başhekimi Doç. Dr. Rafet Yiğitbaşı da 1’i çok ağır, 4’ü de ağır denilebilecek tabloda yoğun bakımda hasta bebek bulunduğunu söyledi. kontrol komitesi olarak bu bakteriyi sorumlu tutuyoruz. Bu bakterinin olası bulaşma kaynaklarını ve olasılık faktörlerini araştırmaya devam edeceğiz’’ diye konuştu. Özel bir araştırmayı geliştirip planladıklarını anlatan Öztürk, bugün akşama doğru kültürdeki üremelerle ilgili daha ileri ve daha kesin bilgilere ulaşılacağını kaydetti. Öztürk, hastane yönetimi, heyet ve enfeksiyon komitesinin büyük bir özveriyle çalışmalarını sürdürdüğünü vurgulayarak, ‘‘Çok kısa sürede bu yeni üretilen bakterinin antibiyotiklere direncine göre yapılacak tedavilerde hemen gerekli değişimler yapılmış, ek ilaveleri de yapılmış ve kontrol önlemleri son noktaya kadar yükseltilmiştir’’ dedi. Hastane Başhekimi Doç. Dr. Rafet Yiğitbaşı da en son ölen bebeğin kan kültür sonuçlarında patojen bakteri üremesinin tespit edilememesini ‘‘ilginç bulduklarını’’ vurguladı. Yiğitbaşı, ‘‘Bundan sonra kaybedebileceğimiz bebekler olabilir. Bunların hepsi mutlaka enfeksiyondan kaybedilmiş anlamında olmamakla birlikte, biz bu bağlamda riskli ölümlermiş gibi değerlendireceğiz’’ dedi. Rafet Yiğitbaşı, ilerleyen dönemlerde araştırmalar netleştikçe ölümlerin bir kısmının enfeksiyondan kaynaklanmadığını net olarak kamuoyuna duyurabileceklerini dile getirdi. 1’i çok ağır, 4’ü de ağır denilebilecek tabloda yoğun bakımda hasta bebek bulunduğunu ifade eden Yiğitbaşı, bunların izlenmeye devam edildiğini bildirdi. Heyet üyelerinin de değerlendirmeleriyle bir bakteri üzerinde yoğunlaşılmaya başlandığına dikkati çeken Yiğitbaşı, ‘‘Durumun etkeni olan bir bakteri tespit edildi diye artık muhtemel bir sonuç olarak hepimiz düşünüyoruz’’ diye konuştu. Ancak bunun kesin olmadığını, çalışmaların devam edeceğini kaydeden Yiğitbaşı, hâlâ beklenen kültür sonuçları olduğunu ve izlenen hastaların seyrinin de kendilerine yol göstereceğini söyledi. Bu arada Yiğitbaşı, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Önder Ergönül’ün de heyete katıldığını, heyet üyesi Prof. Dr. Mustafa Bakır’ın ise bir konferans için yurtdışına gittiğini aktardı. Ve son ekonomik kriz Ortaya çıkmakta olan ekonomik krizin en çok çalışanları etkilediği gerçeği, bu yılın ilk altı ayında kamu emekçilerine yapılan yüzde 2.5 artışı ‘‘görünmez’’ hale getirdi. Mayıs ayı itibarıyla, yüzde 4.53 çıkan enflasyonun altında kalan bu yüzde 2.5’lik artışın, son Merkez Bankası anketinde yüzde 812 olacağı öngörülen 2006 sonu enflasyon beklentisini göğüslemekten çok uzak kalacağı biliniyor. Öylece, İngiliz Financial Times gazetesinin dün de belirttiği gibi, ‘‘Merkez Bankası’nın enflasyon mücadelesindeki başarısızlığı’’ Erdoğan hükümetinin işini zorlaştırıyor. Bu olgu karşısında, en kolay ve kestirme çözümün ücretlere zam olduğunu söyleyenler olacaktır. Nitekim KESK İstanbul platformu, böyle bir öneriyle ilk uyarısını yapmış ve istekleri yerine gelmediği takdirde çalışanları alanlara çıkartacağını söylemiştir. O tür gösteriler muhtemeldir ki, erken seçim beklentilerini de gerçekleştirebilir. Nitekim ana muhalefet partisi genel başkanı Baykal da önceki gün kasım ayında olası bir erken seçim beklentisinden söz etmiştir. Demokratik sol ve sosyal demokrat partilerin, böyle bir beklentiyi, AKP’yi iktidar olmaktan uzaklaştırmak için değerlendirecek çalışmaların ilk sırasını, ‘‘sol’’u yeniden toparlayacak ve büyütecek gerçekçi çözüm reçeteleri ile karşılamaları gerekiyor. Bu doğrultudaki ısrarlı beklentileri her fırsatta tekrarlamak hiç kimseyi gocundurmamalı, ürkütmemelidir. Akıl ihtirasların üstüne çıktığı oranda önem kazanıyor. Kendilerini, toplum karşısında ‘‘lider’’ olarak sunmaktan fazlasıyla hoşlandıkları bilinenlerin, bu sıfatlara gerçekten layık olup olmadıkları, ‘‘taban’’daki yurttaşları ne ölçüde düşündüklerinin somut çözüm seçenekleri anlaşıldığı oranda belgeleniyor. Unutmasınlar! Geniş vatandaş yığınlarının gözleri her zamankinden daha fazlasıyla üzerlerindedir. ANNEBEBEK ÖLÜMLERİ Türkiye’yi utandıran rakamlar ZEYNEP ŞAHİN ‘SALGIN DİYEMEYİZ’ ebek ölümlerinin ardından İl Sağlık Müdürlüğü tarafından görevlendirilen Prof. Dr. Recep Öztürk, hastane önünde basın açıklaması yaptı. Öztürk, “Diğer olgulardan bu mikrop çıkmadıkça, bu salgının tek kaynağı budur, diyemeyiz. Biz ortak bir mikrop ve bir ortak kaynak bulacağız ki buna salgın diyeceğiz” dedi. B ANKARA Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın, doğum kontrolü ve aile planlamasını gereksiz bulmasına karşın, veriler, Türkiye’nin bebek, çocuk ve anne ölümleri oranında ‘‘yüz kızartıcı’’ noktada bulunduğunu gösteriyor. 6 çocuğu bulunan kabinenin en çok çocuklu bakanı Recep Akdağ’ın, ‘‘Türkiye’de doğurganlık yaşındaki bir kadının ortalama doğum sayısının 2.2 civarında olduğu, bu sayı 2.1’in ya da 2’nin altına düştüğünde, toplumların ihtiyarlamaya başladığını söylemesi ve doğum kontrolünün rafa kalktığı’’ yorumunda bulunması; anne, bebek ve çocuk sağlığı konusunda yakalanan standardı tartışmaya açtı. Geçen yıl hastane enfeksiyonlarından onlarca bebeğin yaşamını yitirmesi hafızalardan silinmezken, önceki gün de İstanbul Göztepe Hastanesi Yenidoğan Ünitesi’nde 4 bebek yaşama veda etti. Recep Akdağ’ın “doğurma” çağrısına sağlık çevrelerinden tepki geldi Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net TÜRKİYE’NİN KARNESİ ZAYIF Uzmanlar ise doğan bebeklerin yaşatılamadığına ve anne ölüm oranının yüksek olduğuna dikkat çekerek, Türkiye’nin utanılacak bir durumda bulunduğunun altını çiziyor. Dünya Sağlık Örgütü, Türkiye İstatistik Kurumu, UNICEF ve Sağlık Bakanlığı’nın verileri ise hiç iç açıcı değil. Bakan Akdağ’ın, aile planlamasının rafa kalktığı yorumunu yaptığı ve bakılabilecek kadar çocuk doğurulması telkininde buağlık Baka lunduğu Türkiye’de annı’nın “do ne, bebek ve 5 yaş altı ölüm hızlağurma” çağrısı çocukların rı, nedenleri ve doğum yaptığı Türki kontrol yöntemlerinin ye’de, sağlık hiz kullanım oranları şöyle: metlerinin ye Doğum öncesi ölüm kentte binde 15, kırtersizliği nede hızı salda binde 21. Doğum niyle hâlâ evde sonrası ölüm hızı kentdoğumlar ger te binde 8, kırsalda binde 18. Bebek ölüm hıçekleşiyor. zı kentte binde 23, kırsalda binde 39. 5 yaş altı çocuk ölüm hızı kentte binde 30, kırsalda binde 50. Doğu Anadolu Bölgesi, en çok bebek ve 5 yaş altı çocuk ölümünün yaşandığı yer. Bebek ölüm hızı binde 41, 5 yaş altı ölüm hızı ise binde 49’larda seyrediyor. Annenin doğum sayısı arttıkça bebek ölüm oranı da yükseliyor. Buna göre; 23 doğum yapan annelerin bebeklerinin yüzde 36’sı, 46 doğum yapanların bebeklerinin yüzde 47’si, 7 ve üzeri doğum yapanların bebeklerinin ise yüzde 80’i ölüyor. Anne ölüm oranı yüz bin canlı doğumda 70. Ölüm nedenlerinin başında da kanama geliyor. Kanama en çok 35 yaş grubu annelerde görülüyor. 5 yaş altı çocukların ölüm nedenlerinin başında enfeksiyon geliyor. Diğer nedenler; ‘‘doğumsal olaylar, kazalar, premeturite doğum, solunum sistemi hastalıkları, gastroinstinal sistemi hastalıkları, boşaltım sistemi hastalıkları, dolaşım sistemi hastalıkları, protein enerji dengesizliği ve kanserler’’ şeklinde belirtiliyor. Ülke genelinde, gebeliği önleyici yöntem kullanım eğilimi yüzde 71. Toplumun yüzde 29’luk kısmı herhangi bir önlem almıyor. Modern yöntemler yüzde 42.5 oranında tercih edilirken, geleneksel yöntemlerin kullanım oranı yüzde 28.5. Kentte halen yüzde 14’lük doğum evde yapılırken, kırda bu oran yüzde 35’e çıkıyor. ‘Uhrevi ve ideolojik bakış’ ZEYNEP ŞAHİN ‘Tedbirsizlik sonucu ölüm’ davası S ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Dr. Orhan Odabaşı, hekim olmasına karşın Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın aile planlamasını yanlış anladığını belirterek ‘‘Bireysel tercihlerine saygı duyarız ama toplumu yanlış yönlendirmemeli’’ dedi. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Başkanı Dr. Köksal Aydın, bu açıklamaların ‘‘uhrevi ve ideolojik’’ bakış açışı olduğuna işaret ederken Pratisyen Hekimlik Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Muharrem Baytemür de, ‘‘Kadın üreme makinesi gibi görülmemeli’’ vurgusunu yaptı. Sağlık Bakanı Akdağ’ın, doğum kontrolü, nüfus planlaması ve aile planlaması gibi tabirlerin rafa kalktığı yönündeki değer ? Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın aile planlaması hakkındaki sözlerine tepki gösteren CHP Milletvekili Canan Arıtman, Akdağ’ın 43 yıllık nüfus politikasına darbe vurduğunu söyledi. lendirmeleri, sağlık çevrelerinin tepkisine neden oldu. TTB Genel Sekreteri Odabaşı, Akdağ’ın açıklamalarının 1965’ten bu yana sürdürülen aile planlaması çalışmalarını yanlış anladığını gösterdiğini söyledi. Esas olanın anneçocuk sağlığı ve istenmeyen gebeliklerin önlenmesi olduğunu kaydeden Odabaşı, ‘‘Nüfusun azaltılması gibi bir amaç yoktur’’ dedi. Türkiye’de bebek ölümlerinin ilk bir ay ve ilk bir yılda meydana geldiğine işaret eden Odabaşı, ‘‘Bakanın yoğunlaşması gereken nokta bu. Hekimi bırakın, sağlık çalışanı görmeden doğumların yapıldığı bir ülkede, böyle açıklamalar doğru değil’’ vurgusunu yaptı. SES Genel Başkanı Aydın ise hükümetin sağlık politikasının piyasalaşma ve bilimsellikten uzaklık olarak iki temele dayandığının altını çizerek, ‘‘Bu açıklamalarla uhrevi ve ideolojik bakış açılarını yansıtıyorlar. Aile planlaması son derece çağdaş ve sağlıklı bir yaklaşımdır. Ama bunlar bilimi, çağdaşlığı tamamen reddediyorlar’’ diye konuştu. Pratisyen Hekimlik Derneği Başkan Yardımcısı Baytemür, ‘‘talihsizlik’’ olarak nitelendirirerek ‘‘Anne sütü teşvik edilirken gidip mama fabrikası açan biri olarak kendisine bu açıklamaları çok görmeyebiliriz ama Sağlık Bakanı olarak bu tür ifadelerden kaçınmalı’’ dedi. CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman da devlet politikası olarak 43 yıldır uygulanan nüfus politikalarının sonuçlarının yeni alınmaya başlandığına işaret ederek ‘‘Sayın Bakan ülkenize bu kötülüğü yapmayın’’ diye konuştu. Bakan Akdağ’ın binde 25 olarak açıkladığı bebek ölüm oranının gerçekleri yansıtmadığını da söyleyen Arıtman, ‘‘Tüm AB ülkeleri arasında ve Irak hariç tüm komşularımız arasında en yüksek, en kötü oranlara sahip ülke biziz’’ dedi. Prof. Sönmez beraat etti İstanbul Haber Servisi İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Dahiliye Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Oran’ın (66) ölümüne sebebiyet vermekten yargılanan Prof. Dr. Bingür Sönmez ile 7 doktor beraat etti. Prof. Dr. Mehmet Oran’ın bypass ameliyatı sonrası ‘‘tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölümüne neden oldukları’’ iddiasıyla yargılanan Prof. Dr. Sönmez’in de aralarında bulunduğu 8 doktorun, 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandıkları dava sonuçlandı. Şişli 6. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki oturumda, Cumhuriyet Savcısı Naci Kanık 2005 yılında verilen mütalaayı tekrar ederek, Oran’ın ölümüyle sanıkların eylemleri arasında illiyet bağı bulunduğunu ve cezalandırılmalarını talep etti. Müdahil Umut Oran, Bingür Sönmez’den geçen hafta kendisine gelen faksı okuyarak tehdit edildiğini ileri sürdü. Yargıç Yaşar Yetiş , dosyanın incelendiğini ve duruşmaya son verildiğini açıklayarak, sanıkların beraatlarına karar verdi. Duruşma çıkışında açıklama yapan Umut Oran, babasının ölümünde hatalar zinciri olduğunu belirterek mücadelelerini Yargıtay’da sürdüreceklerini söyledi. Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR İkinci Dünya Savaşı’ndan arda kalan yüz binlerce sakat ve salgınlar yapan çocuk felci (poliomyelit) hastalığı ile ölümü atlatıp kasları güçsüz kalan çok sayıda insan 40’lı yıllarda rehabilitasyon kavramının doğmasına yol açtı. Bu insanların geriye kalan güç ve yeteneklerini geliştirerek topluma kazandırılmaları ve üretime katılmaları amaçlanıyordu. Bunu sağlayabilmek için çeşitli organizasyonlar gerçekleştirildi. Rehabilitasyonu en iyi, en üst düzeyde ve başarılı bir şekilde uygulayan ülkelerin başında Danimarka geliyor. 43 yıl önce bu ülkede 10 ay süren ve (WHO) Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından düzenlenen bir kursa katıldım ve orada pek çok şey öğrendim. Dönüşümde edindiğim deneyimleri ülkemizde yararlı kılabilmek için epey çaba harcadım. O günden bu yana konuya ilgim, engelliler grubunda yer alan kas hastalıkları dolayısıyla süregeldi. Bu defa, iki hafta önce Danimarka’da NöroMüsküler (Kas) Hastalıkları ve Rehabilitasyon konulu bir toplantıya katıldım. Gelişmiş zengin bir ülkede düzenlenen bu kongre, Rehabilitasyon yeniden orada yapılanları gıptayla, kıskançlıkla izlememe yol açtı. Konu çok çeşitleri bulunan ve henüz tedavi edilemeyen kas hastalıkları ve rehabilitasyon idi. Rehabilitasyon koşulları çok üst düzeyde olduğu için destekleyici bazı ilaçlara çok itibar etmemiş Danimarka. Duchenne hastalığında, bizim çok itibar ettiğimiz steroidleri (kortizon) yeni yeni kullanmaya başlıyorlar. Şurası çok dikkat çekici: Toplantıya katılan 18 ülke temsilcileri ile konuştum. Kök hücre ile ilgili bir soruşturma yaptım. Bu 18 ülkenin hiçbirinde doktorlar tarafından tedavi amaçlı kök hücre kullanma girişimi yoktu. Akupunktur için de aynı şeyleri söyleyebilirim. Bu cüretkâr, bu pervasız, bu kural tanımaz meslektaşlar ancak bizim ülkemizde görülüyor. Çoğunluğu genetik kaynaklı kas hastalıkları için dünyanın gelişmiş ülkelerinde büyük çalışma ve araştırmalar var. Ancak tedavi açısından henüz çarpıcı bir gelişme yok. Sadece bazı umut verici ilaç denemeleri (drug trial) söz konusu. Ama asıl beklenti gen tedavileri; yani, kusurlu gen ye rine sağlamını koyabilmek. Bu henüz başarılabilmiş değil. Bir de bizde çok sözü edilen ve gündemde olan kök hücre tedavileri var. Kök hücre çalışmaları laboratuvar ve hayvan deneyleri aşamasında büyük bir hızla süregeliyor. Ancak henüz bu hastalıklarda klinik uygulama aşamasına varılamadı. Gen ve kök hücre tedavileri için sanırım sabırla beklememiz gerekiyor. Yakın bir gelecekte gerçekleşeceğini bekleyemiyoruz. Bu nedenle Danimarka’da yapıldığı gibi bu hastaların insanca, bağımsızca yaşayabilmelerini sağlayacak rehabilitasyon olanaklarını geliştirmeye önem ve öncelik vermek gerekiyor. Danimarka çağdaş bilim ve teknoloji düzeyine ulaşan ve sosyal devlet ilkesinden vazgeçmeyen bir ülke olarak bizim için güzel bir örnek oluşturuyor. Not: 27 Mayıs günü gazetemiz Bilim ve Teknoloji dergisi ekibi tarafından düzenlenen Bilim Toplum konulu toplantı düzeyli ve başarılı geçti. Orhan Bursalı ve yardımcılarını kutluyor, bu tür organizasyonların süregelmesini diliyorum. [email protected] Talasemiler solmayacak İstanbul Haber Servisi Talasemi Federasyonu, talasemili (akdeniz anemisi) hastaların kan ihtiyaçlarının karşılanması için Türkiye Kızılay Derneği ile ‘‘Talasemi Çiçekleri Solmasın’’ adlı bir protokol imzaladı. Kampanyanın geniş kitlelere duyurularak kan bağışının arttırılması, böylece yoksul hastaların da Kızılay’dan kan alımının sağlanması hedefleniyor. Türkiye Kızılay Derneği Genel Merkezi’nde geçen haftalarda imzalanan protokolde konuşan Kızılay Genel Başkanı Tekin Küçükali, Türkiye’de 1.5 milyon ünite kanın kullanıldığını, kanın organ naklinde kullanılan diğer organlar gibi çok önemli bir ürün olduğunu söyledi. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle