22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 HAZİRAN 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Zindan Bodrum Kalesi’nde zindana giden yoldaki ‘‘Tanrının Bulunmadığı Yer’’ yazısını kimin yazdırdığı araştırılıyormuş. Kenan Evren’e sorsunlar; çünkü 12 Eylül döneminin işkence odalarında ‘‘Burada Allah Yoktur’’ yazıyordu! Ya ğ m u r E k i m Ekonomi yönetimi yetersizmiş... ‘‘Olmayan şey nasıl yönetilir ki!’’ AKP Ankara Milletvekili Salih Kapusuz, ‘‘gelmişgeçmiş’’ belediye başkanlarının harcamalarını ‘‘bu paralar birilerinin keyfi için mi kullanılmış; ihtiyaç sahiplerine verilmiş’’ diyerek kapatma peşine düşünce CHP İzmir Milletvekili Hakkı Ülkü de, AKP’nin bir yasa teklifi ile mevcut belediye başkanlarının, geçmişte belediye başkanlığı yapanların ve üst düzey belediye yöneticilerinin harcadıkları kamu paralarından dolayı affetme girişiminin peşine düştü. Hakkı Ülkü diyor ki: ‘‘Belediye olanaklarını birkaç kişinin ‘ihtiyaç sahibi’ diye tespit ettiği kişilere peşkeş çekmenin Türkçesi ‘oy avcılığı’dır. Bu ‘ihtiyaç sahipleri’nin AKP’yi desteklediği açık şekilde ortadadır. Dün de çeşitli adlar altında bu ek ödemeleri yapanlar affedilmek istenmiştir. Meselenin geçmişe ve geleceğe dönük iki BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Belediyeler boyutu vardır. Mülkiye müfettişlerinden Canan Eren’in Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminde yaptığı çalışma ve işlemler ile ilgili soruşturmasının ardından yargılanması yönünde rapor vermesi üzerine davalar açılmıştır. Davaların bazıları devam ederken bazıları da dokunulmazlık engeline takılmıştır. Fakat Erdoğan’ın belediye başkanlığı yaptığı döneme takılıp kalmamak da gerekmektedir. 28 Mart 2004 yerel seçimlerinden sonra belediyelerin büyük bir çoğunluğu AKP’lilere geçmiştir. İçişleri Bakanı’na ‘yerel seçimlerden bu yana hangi belediye başkanları, hakkında görevi ihmal ABD karşıtlığı tırmanıyormuş. Zapsu düşünsün! Toprak Zehra Top: ‘‘Yabancıya toprak satışını savunanlar ‘Ne olacak ki, ceplerine mi koyup götürecekler’ diyordu. Demek, Hatay’da fazlaca götürmüşler ki satışı durdurdular!’’ veya kötüye kullanma suçlarından dolayı soruşturma açılmıştır, hangi kanununun hangi maddesine aykırı davranmaktan yargıya gidilmiştir’ şeklindeki sorularıma verilen cevap net olmasa da Türkiye’de 3 bin 225 civarında belediye varken belediye başkanları hakkında imar, ihale, personel ve diğer konularla ilgili 4 bine yakın araştırma ve inceleme veya işleme koymama onayı alındığı anlaşılmıştır. Af girişiminin geleceğe dönük hesabı ise genel seçim öncesinde belediye yöneticilerine gerekli zemini hazırlamaktır. Belediye yöneticilerine ‘siz gerekli ödemeleri yapın biz zaten bu konudaki af müessesesini oluşturduk, gerekirse yürürlüğünü ileri alarak sizlerin de idari, mali ya da adli takibata uğramanızı önleriz’ mesajı verilmek istenmektedir.’’ Allah kabul etsin! Hep Aynıyız Hep aynıyız. Biz bize benzeriz. Sağı da bir, solu da. Selçuk Üniversitesi’nin uyanık dekanı, bir kız öğrenciyle bir erkek öğrenci birbirlerine okul kampusunda sarıldılar diye soruşturma başlatmış. Ne kadar sıkıcı, utanç verici bir şeydir iki gencin birbirine sarılmasının ahlaka mugayir bulunması. 12 Eylül’de el ele dolaşmak ahlaka mugayirdi: Parkta oturmak, öpüşmek, el ele dolaşmak. Mübarek cunta, lideri üç kişinin yan yana dolaşmasını da yasaklamıştı. Hızlarını alamayınca el ele dolaşmayı, öpüşmeyi, kol boyunda dolaşmayı yasakladılar. Evren keramet sahibiydi. Kenan’ın kerameti AIDS’i önce görmesiydi. Dolayısıyla Kenan Paşa’yı kutsuyorum. Sözde, karanlık Konya’ya aydınlık saçsın diye kurulan üniversitenin aydın dekanı, ‘‘gitti çocukların eteğine dolaştı’’. Dekanı bunu yapınca, lise mezunu polisin mini etekli kızı dövmesi az bile. Yakında kezzap atarlarsa hiç şaşırmayın. Konya deyince Mevlana, Mevlana deyince insanın aklına hoşgörü gelir. Mısır, Yunan, Anadolu medeniyetleri nasıl göçtü gittiyse, Mevlana da göçüp gitmiş Konya’dan. İlkel kavimler medeniyetleri yıkar: Tarihin şaşmaz kuralıdır. Çünkü ilkelin kuralı yoktur. Yıkma, yakma ve yağma üzerine kurulmuştur. Bu tarihi sosyal yasa Konya’da da işlemiş. Mevlana’nın ruhu Konya’yı çoktan terk etmiş. Bu dekanı kim atadı? Hani bu kafaya karşı AKP ile mücadele ediyorduk? ??? Aydınlanmacı cumhuriyetin öncü kurumlarından ‘‘yiğit YÖK neredesin?’’ Hani, ilkel töre, namus cinayetlerine karşıydın? Kimliğinizi mi unuttunuz? Yoksa tatilde misiniz? 70’li yıllarda gençliğin köylü kabadayılığını solculuk diye yutturmaya çalıştığı dönemlerde el ele dolaşan çocuklar dövülürdü. Gerekçesi de devrimci ahlaka karşı davranışlardı. Bu tarlada bu yetişiyor. Arpa tarlasında kiraz yetişmez. Sağın, solun, şaşmaz tarafı, ortak yanı ‘‘ilkellik, barbarlık’’. Atina medeniyeti bile bu coğrafyayı, barbarlar diye tarif ediyor. Hiç anlamıyordum bunu, şimdi daha iyi anlıyorum. A dekan, a hocaların hocası, a sözde bilim adamı: ‘‘Biz, sizden çocuklarımızın aklıyla ilgilenmenizi beklerken siz, onların apış arası ile ilgileniyorsunuz.’’ Dost başa, düşman ayağa bakar ama Konya’nın uyanık dekanı dikkatli adam olduğu için, kamp komutanı gibi her yere bakar. A Dekan, şimdi o çocukları okuldan at, o da yetmez. Okuldan kapıdan çıkarken linç ettir. Mustafa Kemal hariç bu coğrafyada herkes birbirinin uçkuruyla ilgilendi. Herhalde Mustafa Kemal Türk halkına karşı ilgisiz(!) bir liderdi. Tüm bunların altında aslında ilkel köylülük yatmaktadır. Madem ben yapamıyorum, sana da yasak ula! Şimdi o çocuklar da çeteydi diye açıklama yapılır! [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 SESSİZ SEDASIZ (!) Müzelerde talan, koca bir yalan! BİR anda çorap söküğü gibi müzelerin içler acısı durumu gündeme gelmeye başladı. Son günlerde nereye el atsanız, elinizde kalıyor! Nereye baksanız karşınıza sahtesi çıkıyor... Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki Kaşıkçı Elması’ndan bile kuşkulanır olduk. Fuat Özbey ise ‘‘normal’’ diyor: ‘‘TRT gibi bir kuruma vekaleten de olsa bir imamın yönetici olarak atanması örneği gibi tüm bakanlıklarda akıl almaz ölçüde kadrolaşmalar yaşanıyor. Durum böyle olunca Kültür ve Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Pantolon Akif Kökçe: ‘‘Mehmet Ali Erbil’in televizyonda vatandaşın pantolonunu indirmesine gösterilen tepkinin bir kısmı dünyanın pantolonunu indiren kapitalizme gösterilebilse!’’ Turizm Bakanlığı da boş duracak değil elbet! Fakat müzelerimizdeki tarihi eserlerin sahteleriyle değiştirilmesi basında yer aldığı gibi bir ‘talan’ değildir. Çünkü bir yer talan edilince geride bir şey kalmaz! Bundan dolayı, müzelerimizde talan değil bir tür kadrolaşma yaşanmaktadır. Adamların günahını almayalım; ‘talan’ diye bir durum yoktur. Yolsuzlukla mücadelede göz yaşartan bir kararlılık sergileyen hükümetimizi çekemeyen çevrelerin iftira ve yalanlarına karşı çok uyanık olmalıyız!’’ Yeni sloganımız: Uçtu, uçtu, Abdullah uçtu! Sonunda Kabul Ettiler MERİÇ VELİDEDEOĞLU Kasım 2002 seçimiyle tek başına iktidarı elde eden AKP, Batı’daki gibi ‘‘muhafazakâr’’ bir parti olduğunu ve bu doğrultuda ülkeyi yöneteceğini her fırsatta belirtiyordu. Bu söyleme koşut olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da ‘‘değiştim’’ diyerek kimi din temelli anlayışlarını, yaklaşımlarını geride bıraktığı görünümü veriyordu. Gerek AKP’nin gerek Erdoğan’ın bu söylemlerinin, bu görünümünün, basının çok büyük bir bölümü tarafından ne denli aşırı bir coşkuyla karşılandığı unutulacak gibi değil. Bir süre sonra da, AB sevdasıyla Batı’nın isteklerini Meclis’teki çoğunluğuyla bir bir kabul eden AKP iktidarına dış basından da destek gelmeye başladı. Batı basınının önemli bir bölümü, büyük bir ‘‘reformcu’’ olarak niteledikleri R.T. Erdoğan’ı yere göğe sığdıramıyordu, bu destekten de Erdoğan büyük bir keyifle yararlanıyordu. Oysa bu ‘‘değiştik’’, ‘‘değiştim’’ söylemleri, AKP ve Erdoğan’ın yönetimde kullandıkları bir kuralın sonucu olan göstermelik dışavurumlardı; bu, bilindiği gibi, dinsel gelenekte de yer alan ‘‘takıyye’’ kuralıydı. Cumhuriyet gazetesi, yazarları bunun ayrımındaydı ve baştan beri ‘‘takıyye’’yi de gözler önüne sermek için çaba harcıyordu. Ne var ki, AB’den ‘‘müzakere tarihi’’ alınıp, AB’nin AKP tarafından kullanılma süreci kıvamına erince, ‘‘takıyye’’ az da olsa gevşedi, böylece iktidarın gerçek yüzü belirmeye başladı. Bu durumu görerek silkinip uyanan ya da uyanmak zorunda kalan kimi dış basın: ‘‘Düşlerle geçen o günler artık geride kaldı (...) Her şeyin bir sabun köpüğü olduğu zamanla ortaya çıktı’’ diyebilecekti. Danıştay baskınından sonra ise Batı basını, AKP iktidarıyla Türkiye’de olup bitenleri daha iyi anlamaya, kavramaya başladı, dolayısıyla AKP ‘‘takıyye’’sinin geç de olsa ayrımına vardı. Öyle ki Türkiye’nin geleceğinin ‘‘karanlık’’ olduğunu ileri süren bu dış basın ayrıca şunları da söylüyordu: ‘‘Ülkeyi ayakta tutan güçler, kendilerini Atatürkçü düşüncenin koruyucusu olarak görüyor. Karşıtları ise İslamın baskın çıkıp geri dönmesini bekliyor; modernizmi yenmesini ümit ediyor. Gerçek şu: Türkiye’ye yeni bir Atatürk gerekli. Erdoğan ülkesinin AB’ye giriş beklentilerinden yararlanarak orduyu tasfiye etmeyi deneyen bir popülisti andırıyor. Çünkü ordu kendini laik anayasanın koruyucusu kabul ediyor. Eğer Erdoğan günün birinde ‘ordu’ ile ‘yargı’yı sindirmeyi başarırsa, Avrupa’ya giden yolda yürümekten vazgeçecektir. Çünkü onun için önemli olan Avrupa’nın temel değerleri değildir; Erdoğan Türkiye’de İslamı güçlendirmek istiyor.’’ (*) Hiçbir ekleme, açıklama gerekmeyen bir yorum... Uzak Batı’dan Amerika’dan çıkan sese gelince; ünlü Ortadoğu uzmanlarından Michael Rubin, National Review Online’da şöyle diyor: ‘‘Türiye kaynıyor. Danıştay 2. Dairesi’nin öldürülen üyesinin cenaze töreninde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül yuhalandı. Buna karşılık Cumhurbaşkanı Sezer ve generaller alkışlandı. Durum trajik, ancak kriz uzun bir süredir geliyorum diyordu. İktidar partisi laikliğe saldırıyordu. Tetiği Erdoğan çekmemiş olabilir, ama kesinlikle silahı yağladı.’’ Dünya âlem bilir ki, silahın çalışması için yağlanması baş koşuldur. Anlaşılacağı üzere dış basın da ‘‘takıyye’’yi gördü ve kabul etti. Türkiye’de ise, AKP yanlısı basının ‘‘takıyye’’ye göz yumması olağan karşılanabilir ama, yansız gibi görünenlerin eksilmeyen desteğine ne demeli? (*) A. Zielcke, Stuttgarter Zeitung, Cumhuriyet (29.5.2006) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek?hotmail.com 1998/204 Esas / 1998/934 Karar Davacı Nebiye Yıldız, vekili Av. Erdal Şenay tarafından, davalı Mustafa Yıldız aleyhine açılan boşanma davası sonunda: Balıkesir Merkez Kurtdere köyü, cilt no: 105/01, Sayfa no: 41, Kütük sıra no: 13’te nüfusa kayıtlı Ahmet ve Ferciye kızı 1962 doğumlu Nebiye Yıldız ile Mehmet ve Naile oğlu 1961 doğumlu Mustafa Yıldız’ın boşanmalarına, Peşin harca nazaran başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, Tarafların müşterek çocukları 1989 doğumlu Kadir ile 1981 doğumlu Mualla’nın velayetlerinin davacı annelerine verilmesine, Davalının dilediği takdirde velayetleri davacıya verilen çocuklarını, her 15 günde bir pazr günleri ile dini ve milli bayramların ilk günleri saat 09.00 ile 15.00 arasında ve her sene şubat ayında 15 gün, Temmuz ayında 15 gün süre ile 115 günleri arasında, çocuklarla görüşmesi suretiyle beşeri münasebet tayinine, Tarafların mali ve içtimai durumlarına göre davacı kadın için evvelce takdir edilen aylık 15.000.000 TL tedbir nafakası ile müşterek çocuklar için aylık 10.000.000’er TL. nafakanın, dava tarihinden itibaren davalıdan alınıp, davacı kadına verilmesine, davcı kadın için takdir olunan nafakanın, hükmün kesinleşmesi ile birilkte ortadan kaldırılmasına, çocuklar için takdir olunan nafakanın da hükmün kesinleşmesinden sonra iştirak nafakası olarak aynen devamına, Tarafların mali ve içtimai durumlarına göre davacı kadın lehine 250.000.000 TL manevi tazminat takdiri ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 20.250.000 TL maktu vekalet ücreti ile davacının yaptığı masraflar toplamı 15.298.000 TL’nin davalıdan alınarak, davacı kadına verilmesine, Yasa yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda 17.11.1998 tarihli kararı ile davalı Mustafa Yıldız’ın adresinin meçhul olması nedeniyle, tebligat yapılamadığından, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 28. ve müteakip maddeleri gereğince ilanen tebliği, ilan tarihinden itibaren 15 gün ierisinde yapılmış sayılacağı, 15 gün içerisinde temyiz talebinde bulunmadığı takdirde, kararın kesinleşmiş hususu ilanen tebliğ olunur. (Basın: 29189) BALIKESİR İKİNCİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 16 Haziran www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Artvin yöresine özgü, 1 ‘‘düz horon’’ 2 da denilen bir 3 halk oyunu. 2/ Vücut ısı 4 sı... Antalya 5 ve Fethiye 6 körfezleri 7 arasında yer alan yarıma 8 danın adı. 3/ 9 Osmanlı or1 2 3 4 5 6 7 8 9 dusunda, askerlik görevini bitirdikten 1 K O K A R K Ö Y K A N sonra yedeğe ayrılan 2 A N A N E A S A er... Kimi yiyecek ve 3 R İ Y A 4 A R N E Ş E L İ içecekleri saklamaO R ya yarayan, geniş 5 G O B E N E V E T O karınlı toprak kap. 4/ 6 Ö L E T S İ M B Kuş yuvası... Bir no 7 L O R ta. 5/ Bir yarışı kaza 8 J İ L E E T İ nacağı düşünülen 9 F İ L A T E L İ takım ya da kimse. 6/ Mısır’ın plaka imi... Bir devletin başka bir devlete yaptığı bildiri. 7/ İzmir’in Tire ve Ödemiş ilçelerine özgü bir tür bilye oyunu... Yolun yokuş olan bölümü. 8/ Aynı ahır adına koşan yarış atlarına verilen ad... Bir tür küçük pasta. 9/ Eskrimde kullanılan üç silahtan biri... Damızlık dişi hayvan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir hat üstünde gidip gelen taşıt. 2/ ‘‘ kesilir geçse sabâ gülşenimizden’’ (Yavuz Sultan Selim)... Erkek keçi. 3/ Şiirde, bir uyaktan sonra yinelenen aynı anlamdaki sözcük ya da eklere verilen ad... Bir sayının üçüncü kuvveti. 4/ Tevfik Fikret’in, şimdi müze olarak kullanılan evinin adı... Renyum elementinin simgesi. 5/ Yüzün iki yanında bırakılan sakal demeti. 6/ Bir gıda maddesi... Bir müzik sesini belirtmeye yarayan işaret. 7/ Arnavutluk’un para birimi... Bir geminin, başka bir gemiye ya da iskeleye değecek biçimde yanaşması. 8/ Birbirinden hiç ayrılmayan sıkı arkadaşlar... Hisse. 9/ Hollanda’da bir kent... Bir tür halk türküsü. 2006/67 Davacı Anadolu Makine Endüstri Ticaret AŞ. vekili tarafından Mustafa Celal Koçman’ın gaip olduğuna dair açılan davanın ara kararı gereğince İstanbul ili, Beşiktaş (1183) ilçesi, Vişnezade, cilt no: 20, hane no: 739’da nüfusa kayıtlı Muzaffer ve Sabahat’tan olma 15.02.1950 doğumlu Mustafa Celal Koçman’dan 7.3.2005 tarihinden itibaren hiçbir haber alınamadığını ve o tarihten itibaren de hayatta olduğuna dair bir emare elde edilmediğinden davacı, Mustafa Cemal Koçman hakkında gaiplik kararı verilmesi istenmiş olmakla, MK.’nun 33. maddesi gereğince gaip olduğu iddia edilen Mustafa Celal Koçman’ı bilen, tanıyan ve adresini bilen kimseler varsa, mahkememizin 2006/67 sayılı dosyasına 6 ay içinde bildirmesi ve hayatta ise duruşma günü olan 27.6.2006 günü saat 9.30’da mahkeme salonunda hazır bulunması için ilanen tebliğ olunur. 23.05.2006 Basın: 29274 KADIKÖY 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle