19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MAYIS 2006 CUMARTESİ 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB PB PB PB PB PB Y Y Y 16 19 17 19 22 22 23 22 13 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y Y Y Y Y Y Y Y 14 18 18 16 21 18 21 19 22 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB Y Y Y Y Y Y Y Y 26 24 21 22 23 22 18 16 15 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Bütün bölgelerimiz parçalı çok bulutlu, güney ve İç Ege, Ba Akdeniz, İç Anadolu’nun kuzey ve batısı, Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ile Bursa, Bileceğik ve Mersin çevreleri sağanak ve gökk gürültülü sağanak yağışlı geçecek. Hava sıcaklığı yurdun iç ve batı kesimlerinde biraz artacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih PB PB PB Y PB Y Y PB PB 19 13 21 19 23 22 18 22 20 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y Y Y Y Y PB Y PB Y 22 19 23 18 16 16 22 20 19 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Stockholm PB PB B B PB Y PB PB PB 20 29 12 31 24 23 12 37 24 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Yağmurlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada sokakları dolduran çarşaflı kadınları, bir marifetmiş gibi tesettüre giren ya da türban özentisi baş kıyafetleriyle dolaşan, stadyumda toplanan AKP kongresinde ilkokul öğrencilerini ellerinde parti bayraklarıyla gösteren fotoğrafları da.. ziyaretçi defterinin yanına bırakmalıydı. Atatürk’e ancak şöyle seslenebilirdi: Kılık kıyafet devriminden başlayarak hemen her alanda çağdaş, aydınlık dünyaya yönelttiğin Türkiye Cumhuriyeti’ni nereden alıp nereye getirdiğimin belgeleridir bu fotoğraflar diye bir notla birlikte... Takıyye yapmamış, gerçek kimliğini açıkça ifade etmiş olurdu. Yaşlı bir insanın, Atatürk’ün doğduğu evi ziyaret ederken kurduğu Cumhuriyetin ne hallere düştüğünü içi yanarak yazdıklarına tahammül edebilme olgunluğunu gösteremiyor RTE. Ziyaretçi defterlerine ne yazılırsa yazılsın, itina ile korunur ama RTE için her şeyin üstünde partisi ve kendisi geldiği için Atatürk’e şikâyetlerini ve duygularını içeren sayfayı koparıp atıyor. Bu davranış bir ziyaretçi defterinde AKP’ye ve ola ki kendisine doğrultulan eleştirilere bile tahammül edemeyen İslamcılfaşo bir zihniyetin sergilenmesidir. ??? Kimi gelişmeler Atatürkçüleri, laik Cumhuriyeti savunanları cesaretlendiriyor. Dinci bir iktidarın geriye dönüş amacında başarılı olamayacağı umudunu güçlendiriyor. RTE’nin gizli ajandasındaki hedefleri temsil ettiğini bir yazısıyla açığa vuran Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer. Bu müsteşarın ‘‘Cumhuriyet ve laiklik ilkelerinin yerini İslam ile bütünleşmeye terk etmesi.. daha çok katılımcı, daha ademi merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi’’ görüşünü savunan bir başbakan! Yargıtay’ın ‘‘bu görüşlerin TC Anayasası’nda yer alan ‘değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ nitelikleri ile bağdaşmadığına’’ hükmetmesi sadece müsteşarını değil; icraatıyla müsteşarının yazdığı, arkasında durduğunu ifade ettiği dünyaya yaptırımlarıyla hizmet vermekte olan RTE’yi de mahkum etmiyor mu? 15 yeni üniversiteye milli eğitimde olduğu gibi yükseköğrenimde de gizli ajandasındaki hedefler doğrultusunda rektörler atamayı içeren yasayı Anayasa Mahkemesi’nin iptal etmesi, AKP hükümetine ve hükümetin rejimsel sorunlardaki her eyleminin tek sorumlusu olan RTE’ye tek başına iktidar olmanın kendi başına buyruk olmak anlamına gelmediğini bir kez daha anımsattığının bir göstergesi değil mi? Bu iki gelişme RTE’nin düne kadar başarıyla gizlediği amaçlarına yargının karşı çıktığını ve laik Cumhuriyeti korumakta kararlı olduğunu gösteriyor. Anayasa Mahkemesi ve Danıştay başkanlıklarına başı açık, Atatürkçü iki hanımefendi üyenin seçilmesi; türbanlı rejime, gerici eğilimlere, laik Cumhuriyete karşı girişimlere yargının başkaldırışını kanıtlamıyor mu? Hem var, hem yok! Ne var, ne yok! ? Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY mıza düşürürüz diye düşünen varsa ömür boyu aldanıyor. Türban özgürlük falan değildir. Gericiliktir... İktidar dönemleri sırasında en fazla imam hatip lisesini (mevcut 609 imam hatip lisesinin yarıdan fazlası olan 327 okul) açarak, dinci iktidarlara hatırı sayılır bir ‘arka bahçe’ hazırlamış olduğunu göz ardı edebilirsek, Demirel yüzde yüz haklıydı. Buna karşılık Başbakan’ın ‘‘Bu ülkenin evlatlarının adresi Türkiye topraklarıdır. Önce sen Arabistan’a git’’ demesi de fazla haksız sayılmazdı, eğer kendi türbanlı kızlarını ABD’de okumaya göndermemiş olsaydı... Bir Nasrettin Hoca fıkrasında olduğu gibi, herkesin haklı olduğu bu davada son sözü alarak ‘‘Eğer ayıp bir şeyse önce kendi çocuklarınızı Türkiye’de okutun’’ diyen Demirel de sapına kadar haklıydı, eğer İslam dininde kadın din adamı olmadığı halde kız öğrencileri imam hatiplerde okutmaya ilk kalkışan kendisi olmasaydı. Manzaranın güzelliği neden olabilir mi? Anladığıma göre üniversite bahçesine herkes (İstanbul’un en bakımlı yeşil alanı ve en güzel manzaralı gezinti yerlerinden biri olduğu için çevre halkı da) girebiliyor. Ayrıca veliler, lojmanlarda oturan görevlilerin misafirleri, Mezunlar Derneği üyeleri ve yakınları, spor salonunu kullananlar ve diğer faaliyetlere katılanlara yönetimin karışma hakkı, daha doğrusu isteği yok. O yüzden başı örtülü velilere mezuniyet törenlerinde bile rastlanıyor. Ali İzzet Tekcan da bahçede rastladığım öğretim görevlisi gibi üniversitenin bir değiştirme gücü olduğuna inanıyor. Bütün bunlardan benim çıkardığım sonuç şu: En azından ilk sınıflarda türbanlı öğrencilere hoşgörü ile davranılıyor. Ortada bir şikâyet yoksa göz yumulabiliyor.. Tekcan bu fikre de karşı. Şöyle ki: Hoşgörü yok ama dediğim gibi 11.000 öğrenciyi kontrol etmek çok zor. Üniversitemizde 38 öğrenci kulübü var ve bunlar her an bir faaliyet içindeler. Faaliyetlere dışardan katılanlar arasında da türbanlılar olabilir. Durum şimdilik böyle... Son olarak gazeteciyazar Abdurrahman Dilipak’ın kapıya dayanıp, türbanlı öğrencilerin okula alınmamasını protesto etmesini de ekleyen Dekan; Ya buna ne dersiniz, diye bana sordu... Ne diyebilirim? Okulun durumunu gördükten sonra başörtülü öğrenci alınmadığını iddia edebilmek için ya kör olmak gerekiyor ya da Abdurrahman Dilipak... Hangi ülkenin üniversitesi? İşte bu ortamda ülkenin en çağdaş kurumlarından biri olarak bilinen Boğaziçi Üniversitesi, geçenlerde gazetemizde yayımlanan fotoğrafta da görüldüğü gibi bir Arap ülkesi üniversitesine dönmüştü. Öğrencilerin bir kısmı türbanla derslere giriyor, okul içinde açılan bir mescitte de dini görevlerini yerine getiriyorlardı. Üniversite Rektörü Ayşe Soysal Hanım, bu konuyu görüşmek üzere talep ettiğim randevu isteğime ‘işlerinin yoğunluğu nedeniyle’ olumlu yanıt veremiyor ve beni Öğrenci İşleri Dekanı Doç. Dr. Ali İzzet Tekcan’a havale ediyordu. Randevuya bir saat erken giderek bahçede dolaşırken rastladığım tanıdık bir üniversite hocası (adını zinhar vermememi rica ederek) duygu ve düşüncelerini şu şekilde aktardı: Bu çocuklar (türbanlı öğrenciler) okuldan atılsın mı? Okuma olanakları ellerinden alınırsa iyice cahil kalmazlar Gülen’e beraat ? Baştarafı 1. Sayfada Esas hakkındaki görüşünü veren savcı Salim Demirci ise Gülen’in beraat isteminin reddine karar verilmesini talep etmişti. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın dünkü karar duruşmasına, Gülen’in avukatları Abdulkadir Aksoy ile Orhan Erdemli katıldı. Ankara Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci, geçen duruşmada verdiği beraat isteminin reddi yönündeki esas hakkındaki mütalaasını tekrarladı. Gülen’in avukatları da daha önce verdikleri savunmalarını yineledi. Mahkeme Başkanı Mehmet Orhan Karadeniz, Ankara 2 No’lu DGM’nin 10 Mart 2003 tarihli ‘‘kamu davasının kesin hükme bağlanmasının ertelenmesi’’ kararının kaldırılmasına karar verildiğini bildirdi. Karadeniz, Terörle Mücadele Yasası’nda yapılan değişikliğin dikkate alınarak, ‘‘dosya kapsamı ve yapılan yargılama neticesinde sanık Fethullah Gülen’in sübut bulmayan ve unsurları oluşmayan atılı suçtan beraatına oybirliğiyle’’ karar verildiğini açıkladı. sası’nda ‘‘terör ve örgüt’’ tanımı değiştirilmişti. Terör örgütünden söz edilebilmesi için ‘‘cebir ve şiddet’’ koşulu getirilmişti. Avukatları Gülen’in anayasal hakları çerçevesinde yaptığı sosyal faaliyetleriyle, açıkladığı düşünce ve inançlarıyla yasayı ihlal etmediğini savunmuşlardı. mı? 4 yıl boyunca yaşadıkları özgürlük ortamı içinde çocukların fikirleri değişebiliyor. Aralarında türbanlarını kendiliğinden açanlar oluyor. Eğer sınıflara alınmasalar evlerine kapanacaklar ve ömürlerinin sonuna kadar kapalı kalacaklar. Olaya bir de bu açıdan bakmak gerekmez mi? Bunları söyleyen bir üniversite profesörü olunca, ne diyeceğimi bilemedim. Türban konusunda sıradan insanların nasıl ikna edileceği düşünülürken, üniversite hocaları bile daha o noktadan epey uzaktılar. Öğrenci işleri dekanı Ali İz zet Tekcan sorularıma şu yanıtları verdi: Boğaziçi Üniversitesi’nde türbanlı öğrenciler okuyabiliyorlar mı? Tüm üniversitelerde olduğu gibi türban bizim üniversitemizde de yasalara aykırıdır. Kayıt için geldiklerinde kendilerine kılıkkıyafet yönetmeliği açıklanır. Sadece başı açık fotoğraflar kabul edilir. Giriş kapısında ve üniversitenin her yanında kılıkkıyafet yönetmeliğini açıklayan duyurularımız var. Mezuniyet törenlerine de türban veya başörtüsü ile katılabilmeleri mümkün değil. Peki Cumhuriyet’teki fotoğrafta ve okulun bahçesinde görülen türbanlılar kim olabilir? Kapıdaki güvenlik elemanları türbanlı öğrencileri içeri sokmamak üzere uyarılmıştır. Fakat üniversitemiz çok kalabalık (11.000 kişi) olduğu için giriş saatlerindeki yoğunluk yüzünden kontrol aksayabiliyor. İçeri girdikten sonra başlarını örtmeleri de söz konusu olabilir. Gördüklerimizi uyarmaya çalışıyoruz. Derslere girip girmediklerini bilmiyoruz. Hocaları şikâyet ederse elbette işleme koyuyoruz ama pek şikâyet olmuyor. Hocalarınız fazla hoşgörülü olabilirler mi? Olabilir. Boğaziçi Üniversitesi bütün düşüncelerin özgürce ifade edilebildiği bir yerdir ve öyle de olması gerekir zaten, öyle değil mi ? Pazartesi günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin dışişleri bakanları New York’ta bir araya geliyor. Dün de Başbakan Erdoğan’la İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad Baku’da bir saat görüştüler. Bu görüşme trafiği İran’la ilgili gelişmelerin Türkiye’yi de doğrudan ilgilendirdiğini bir kez daha ortaya koyuyor. Önce ABD penceresinden görünenlere bakalım... ABD, ne yapıp edip İran’ı BM’lik hale getirmek istiyordu, başardı. Bush yönetimi buradan kısa sürede karar çıkartamasa bile İran’ı kendisinin güçlü olduğu bir zemine çekmeyi başardı. Kaldı ki gelinen noktada BM’nin açılımına Bushlaşmış Milletler desek, abartma olmaz. BM Genel Sekreteri Kofi Annan bile, kurumunun ciddiye alınmamasından yakınıyor. Bush yönetimi İran konusunda istediği hızda karar çıkaramazsa, BM’ye ‘‘Annan’ı al git’’ demez ama, ne der? ??? Bize öyle geliyor ki, ABD’nin bu tür durumlar için düşündüğü bir kurum daha var: NATO! ABD’nin şu anda Afganistan’da NATO operasyonu çerçevesinde bulunduğu dikkate alınırsa, bu olasılık akla uzak değil. BM Güvenlik Konseyi’nin içinde Rusya ve Çin gibi ABD’nin küresel aktör olmasına doğrudan karşı çıkan ülkeler var. NATO ise Bush yönetiminin daha rahat karar aldırabileceği bir zemin olarak görünüyor. NATO için Amerikan SeNATOsu demek de çok abartma olmaz... Türkiye, İran’la ilgili uluslararası girişimler arttıkça derin bir nefes alıyor. Zira, böyle bir sürecin sonunda nasıl bir karar alınırsa alınsın, Ankara şunu söyleyecek: Ben uluslararası kamuoyunun bir parçasıyım. Üye olduğum ve kararlarını tanıdığım kurumlar var. Oralardan çıkacak kararlara uymak durumundayım! Böyle bir ortamda Tahran’ın Ankara’ya söyleyebileceği fazla bir şey de olmaz! Ancak iş NATO’ya giderse Ankara, BM kadar rahat hareket edemeyebilir. Pazartesi günü Batılı ülkelerin dışişleri bakanları tarafından yeni bir karar tasarısının hazırlanması bekleniyor. Büyük olasılıkla İran’ı, kayıtsız şartsız Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) denetimi altına girmeye çağıracaklar. İran da bu çağrıya yarı uyar yarı alay eder havada yanıt verecek. ??? Ankara’ya dönersek... Laricani’ye verilecek mesajlar yukarıda aktardığımız havanın tamamlayıcısı olarak, şunlar olabilir: 1 Biz her şeyden önce komşuyuz. Başınıza olumsuz bir şey gelsin istemeyiz. Uluslararası kurumlarla işbirliği yapmazsanız bizim sizin için yapabileceğimiz bir şey kalmaz. 2 Kendinize, Rusya ve Çin’e güvenerek dik görüntü veriyorsunuz ama, el desteğiyle ABD’ye kafa tutulmaz. 3 Rusya ve Çin’in ABD ile pek çok konuda ortak çıkarı olduğunu unutmayın. İran’ın yeniden çok konuşulacağı bir döneme girdik. İran gibi ülkeler için en tehlikeli şey, küresel aktörlerin oyuncağı haline gelmektir. İş oraya doğru gidiyor! ankcum?cumhuriyet.com.tr CHP’den Erdoğan’a ‘defter yırtma’ tepkisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evi ziyaretinde, partisi aleyhine ifadeler yer aldığı için anı defterindeki bir sayfayı yırtmasına CHP’den tepki geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, manevi değeri olan tarihi bir mekânda anı defterindeki bir yazıyı beğenmeyip yırtmayı, ‘‘ilkel bir davranış’’ olarak nitelendirdi. Herkesin anı defterine düşüncelerini yazma özgürlüğü bulunduğunu belirten Özyürek, ‘‘İnsanlar ne yazacakları konusunda Başbakan’dan ya da AKP yönetiminden izin mi alacaklar, böyle bir şey şimdiye kadar görülmemiş, duyulmamıştır. Böyle bir tavır, bırakın başbakana normal bir insana yakışmaz’’ diye konuştu. Bu davranışın, Erdoğan’ın tahammülsüzlüğünün ne noktada olduğunu ortaya koyduğunu belirten Özyürek, ‘‘Esas üzerinde durulması gereken ise Başbakan’ın ruh sağlığı ile ilgili bir durumu yansıtmasıdır. Başbakan’ınki sağlıklı bir davranış değildir’’ görüşünü dile getirdi. CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç da Erdoğan’ın tahammülsüzlük gösterdiği birçok olay alt alta konulduğunda, Selanik’te sergilediği tavrın yadsınacak bir yanı olmadığını belirterek ‘‘Çünkü Başbakan hep övülmeye, pohpohlanmaya alışmış. O anı defterine bakarkenki surat ifadesi bütün kişilik çatışmasını, kişiliğini son derece güzel yansıtıyor’’ dedi. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Başkanı Ertuğrul Kazancı da, Erdoğan’ın hareketini kınadıklarını belirterek bunun Ata’nın manevi huzurunda O’nun manevi şahsiyetine yapılmış bir saygısızlık olduğunu söyledi. Kazancı, yurttaşların Atatürk’ün yüksek manevi huzurunda fikirlerini dile getirmesinin doğal olduğunu kaydederek ‘‘Başbakan’ın hareketi, sevimsiz, yakışıksız ve olumsuz. Başbakan olumsuz yapısını bir kez daha sergiledi’’ dedi. Erdoğan’ın yakışıksız ve olumsuz hareketinin neye yönelik olduğunu en azından açıklaması ve özür dilemesi gerektiğinin altını çizen Kazancı, ‘‘Ama Başbakan’ın bu çapta, bu biçimde bir davranışta bulunmasını beklemiyordum’’ diye konuştu. Erdoğan öfkesine yenildi MURAT İLEM Emniyetten yazı Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Fethullah Gülen’e ilişkin 3 Mart 2006 tarihli raporu tartışma yaratmıştı. Raporda, Gülen’in kurduğu ve yönettiği iddia edilen vakıf, dernek ve eğitim kurumlarının Terörle Mücadele Yasası’nın 1. maddesi kapsamında bir örgüt olmadığı; cebir, şiddet kullanarak terör yöntemleriyle anayasal düzeni değiştirmek amacını gerçekleştirmek için bir araya geldiklerine ve eylem yaptıklarına dair bilgi ve belgeye rastlanılmadığı belirtilmişti. Emniyet, tepkiler üzerine raporun Gülen’in avukatlarının Bilgi Edinme Yasası kapsamında isteği üzerine verildiğini açıklamıştı. Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı 2000 yılında, Fethullah Gülen hakkında, ‘‘laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu’’ gerekçesiyle Terörle Mücadele Yasası’nın 7. maddesine göre, 10 yıla kadar ağır hapis cezasına çarptırılması istemiyle dava açmıştı. ‘Anıtkabir’dekini de yırtsın’ ? Baştarafı 1. Sayfada doğan’ın anı defterine yazdığı sayfayı yırttığını öğrendiğinde ağladığını anlattı. Dördüncü, ‘‘Yazdığım yazıda Atam, Osmanlı’nın borçlarını bile ödedi. Halbuki ülke şimdi milyarlarca lira borç altında inliyor dedim. Bunu yazdım. O babam çünkü. Ben kendisine küfür etmedim, kötü bir şey söylemedim. Çok gücüme gitti. Ben Anıtkabir’de de bunları yazdım. Hadi gitsin onları da yırtsın’’ diye konuştu. Dördüncü her yıl Atatürk’ün Selanik’teki evini ziyaret etmeye devam edeceğini dile getirdi. Dördüncü’nün Başbakan Erdoğan ve İBB Başkanı Topbaş’a hakaret suçundan da İstanbul Sulh Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı belirlendi. Dördüncü’nün Erdoğan ve Topbaş’a hakaret suçundan 6 yıla kadar hap Yargıtay yolu açık Orhan Karadeniz başkanlığında Ramazan Aksan, Kadir Kayan’dan oluşan heyetin verdiği beraat kararının Yargıtay yolu açık bulunuyor. Temyiz üzerine dosya Yargıtay tarafından da değerlendirilecek. AKP iktidarı döneminde Terörle Mücadele Ya si isteniyor. Cumhuriyet Savcısı Ali Çelebi tarafından hazırlanan iddianamede, Dördüncü’nün İBB tarafından Göztepe Parkı’na cami yapılmasına ilişkin Topbaş’a mektup yazdığı belirtildi. Posta yoluyla ulaştırılan mektupta ‘‘Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş kalkmış, bayram değil seyran değil, insanların biraz nefes alması için dinlendikleri Göztepe Parkı’na cami yapmaya kalkıyor. Evvela dine saygılı olmayı öğrensin de sonra cami yapsın. Beş on kişi birbirinin g...... koklasın diye cami yapacağına, hastane ve okullar yapsın. Taksim’e cami yaptırma sendromu yaşayan bazı yaratıklar melunluklarını devamlı sürdürüyorlar. Milleti din perdesi altında uyutup keyfinize bakacağınıza evvela dine karşı saygılı olun, öyle hokkabazlıklar la genelev kapatılması için referandum istiyorsun, camiye gelince böyle şey olur mu diyorsun. O ihtiyaç değil mi? Onun için sayenizde Türkiye fahişe pazarı, nataşalar cenneti ve ruhsatlı fuhuş merkezi oldu’’ dediği belirtiliyor. Aynı mektubun içinde Başbakan Erdoğan’a yönelik ifadeler de iddianamede yer aldı. Erdoğan’a hitaben de ‘‘1998 yılında İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında Tayyip Erdoğan da mescitli Ana isimli uçağında işe yaramayan birtakım yalakaları ile dünya seyahatlerine çıkıp düğün davetiyelerini bile kendi eli ile dağıtmaktadır. 1998 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında Tayyip Erdoğan bu şiiri kendi art düşünceli yorumunu katarak ve işini gücünü İstanbul’da bırakıp Siirt’te ortada fol yok yumurta yok iken ‘Muhammet, din elden gidiyor, açın cihat bayrağınızı, tekbir sesleri ile Cumhuriyeti yıkalım, hilafeti getirelim’, demek isteyen bu adam Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlığını yapan bir vatan hainidir. Tayyip inkâr ediyor, ben Türkiyeliyim diyor, ne buyrulur buna. Toplum senin başefendin geliyor. Kendisi Türkiyeliyim dediğine göre nüfus kayıtları da Rize ilinin vakti ile Pontus köyü olan PİLİHOS köyünden olduğuna göre ya Pontuslu bir Rum veya Laz’dır. Hilafeti hortlatmak çabasında bunun için, memleket meseleleri için Amerikaya gidiyor’’ ifadelerini kullandığı iddianamede yer aldı. Dördüncü’nün TCK 125/1, 125/3a maddeleri iki kez uygulanarak 6 aydan 4 yıla kadar hapsi isteniyor. ATİNA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evdeki anı defterinden sayfa çıkartması, Yunan medyasına da yansıdı. Gazeteler, ‘‘Atam’’ başlıklı mektupta AKP hükümetini Başkomutan’a şikâyet eden satırların Erdoğan’ı çok öfkelendirdiğini yazdılar. To Vima ve Etnos gazeteleri, Erdoğan’ın kızgınlığını etrafındakilerden saklama gereği duymadan tepkisini önce diplomatlara, ardından şikâyet satırlarının yer aldığı sayfaya yöneltmesinin şaşkınlık içinde izlendiğini belirttiler. Etnos, ‘‘Hoşuna gitmedi’’ başlığı ile verdiği haberde, Atatürk’ün evinde meydana gelen olay ve Erdoğan’ın tavrının şaşkınlık verici olduğunu yazdı. To Vima ise ‘‘Atatürk’ün evindeki ziyaretçi defterinde patlama’’ başlığı ile verdiği haberde gelişmeleri ayrıntılarıyla aktardı. Başbakan Erdoğan, önceki gün Selanik’te yapılan Balkan zirvesi sırasında Atatürk’ün doğduğu evi ziyaret etmiş, imzalaması için önüne getirilen defterdeki bazı ifadelere çok sinirlenmişti. Öfkesini diplomatlara yönelten Erdoğan, ‘‘Bu ne? Bunları kontrol etmiyor musunuz?’’ şeklinde tepki göstermişti. AKP hükümetini Ata’ya şikâyet eden satırların 75 yaşındaki emekli memur Mehmet Fethi Dördüncü’ye ait olduğu ortaya çıkmıştı. Selanik göçmenlerinden Dördüncü, kendisine yöneltilen sorulara ‘‘Eğer Başbakan yazdığım satırların yer aldığı sayfayı yırttıysa, kendisi hakkında mahkemede dava açacağım’’ diyerek tepkisini dilde getirmişti. Esas No: 2005/465 Davacı Nevin Karasu tarafından davalı Hüseyin Karasu aleyhine açılan alacak davasında, Yapılan araştırmalara rağmen bulunamayan davalı Hüseyin Karasu adına dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiştir. Davacı Nevin Karasu'nun boşanmasına dair davasının Mahkememiz duruşma salonunda 30.05.2006 tarihinde saat 11.25'te yapılacak duruşmada hazır olması veya kendisini vekille temsil ettirmesi (varsa delilerini dosyaya ibraz etmesi), aksi takdirde yokluğunda duruşmaya devam edilip karar verileceği davalı Hüseyin Karasu'ya ilanen tebliğ olunur. 27.04.2006 Basın: 20488 TC. BÜYÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle