19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 MAYIS 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA DİZİ ‘İdentity’ kavramının ‘kimlik’ anlamında siyasallaştırılması 1950’lerin ortalarında aydınlara yönelik saldırılarla başladı 9 Soğuk savaş yıllarında ‘kimlik’ ilindiği gibi, ‘‘kimlik’’ sözcüğü Türkçenin özleştirilmesi sırasında, daha önce kullanılan Arapça ‘‘hüviyyet’’in yerine galiba 1960’larda uydurulmuştur. Ancak, anlamı Osmanlıca sözlüklerde ‘‘asıl, kök’’ veya ‘‘aranılan ya da olunmak iddiasında bulunulan kimse’’ şeklinde verilse de, bu Arapça sözcük dilimizde sanki salt ‘‘nüfus cüzdanı’’ anlamında kullanılmıştır yıllarca. Örneğin ‘‘kişinin adını, soyadını, ana baba adını, doğum yılını, doğum yerini’’ belirten nüfus müdürlüğünce verilmiş belgeye hâlâ ‘‘hüviyet cüzdanı’’ denilmektedir. Bugün bile ‘‘kimlik kontrolü/hüviyet kontrolü’’ deyimi, kişilerin nüfus kâğıtlarının güvenlik güçlerince denetlenmesi anlamına gelmektedir. İlginçtir, Latince ‘‘idem’’ kökünden türetilmiş özdeşlik anlamındaki ‘‘identity’’ (identit´e, identität) sözcüğüne kimlik anlamının yüklenmesi ve ‘‘kimlik’’ kavramına günümüzdeki anlamlarının verilmesi, gördüğümüz kadarıyla Batı’da da ilk kez Freud tarafından 1930 yılında yayımlanan ‘‘Das Unbehagen in der Kultur’’ adlı kitabında ‘‘cinsel kimlik’’ şeklinde kullanmasıyla başlamıştır. Nitekim, yukarıda değindiğimiz gibi İngiliz tarihçi Eric Hobsbawm da, Hasan Bülent Kahraman’ın Ekim 1996 tarihli Varlık dergisindeki yazısında verdiği bilgilere göre ‘‘son yazılarından birinde ilginç bir saptama yaparak ‘kimlik’ türü kavramların siyasal yazın alanına 1960’ların ikinci yarısından sonra girdiğini’’, bu nedenle ‘‘1968 yılında İngiltere’de yayımlanan Toplumsal Bilimler Ansiklopedisi’nde ‘kimlik’ maddesi bulunmadığı gibi, ‘identity’nin de yalnız ruhsaltoplumsal (psychosocial) bir kavram olarak’’ açıklandığını belirtmektedir. Gene Hobsbawm’ın verdiği bilgilere göre, ‘‘1970’lerde yayımlanan Oxford İngilizce sözlükte de ‘etnisite’ sözcüğü için az (nadiren) kullanılan bir kavram’’ denilmektedir. Gerçekten de öğrencilik yıllarımdan kalma İngiltere’de Collins Yayınevi’nce 1930’larda basılmış Prof. Allen Mawer’in hazırladığı ‘‘Collins National Dictionary and Encyclopedia’’ adlı sözlükte ‘‘identity’’ maddesi yoktur. Funk&Wagnalls Company adlı bir İngilizAmerikan ortak yayınevince 1945 yılında New York’ta basılmış James C. Fernald’ın ‘‘The Concise Standard Dictionary Of the English Language’’ adlı sözlükte de ‘‘identity’’nin anlamı sadece özdeşlik olarak verilmektedir. DENTİTY’NİN SİYASALLAŞTIRILMASI ‘İ Kısacası, Prof. Güleç’in yukarıda andığımız çalışma B K imlik tartışması Türkiye’de de 1980’li yıllarda 12 Eylül cuntası aracılığıyla taşınmıştır. Cuntacı generaller acele Türk Tarih Kurumu’nu kapatırken Hasan Bülent Kahraman’ın deyimiyle kimlik ve kamp değiştirmemiş aydın kalmaması için altüst edilmemiş değer yargısı da bırakılmamıştır toplumda. Öyle ki ‘‘alt kimliküst kimlik’’ söylemleriyle laik Cumhuriyetin tartışma gündemine gelmesi sağlanırken azınlık ırkçılığını savunmak solculuk olarak gösterilmiştir. K omünizm düşmanlığının bayraktarı kesilen bir senatör olan McCarthy Amerika’nın neredeyse yarısının komünist olduğunu, çünkü ‘‘Amerika’da 57 milyon 205 bin 81 adet komünist saptadığını’’ öne sürerek 1950 yılında Senato’dan bir yasa çıkartmıştır. ‘‘McCarthy yasası’’ adlı bu yasayla da, istediği kişiyi komünist olmakla suçlayıp yargılayacak, bütün vatandaşlar komünist olduğundan kuşkulandıkları kişilerle kurumları derhal başsavcılığa bildirmekle yükümlendirilmişlerdir. Postmodernizm de çare olmadı B acele yakalanıp sorgulandıklarından, tam bir cadı kazanına ilindiği gibi, Sovyetler Birliği’nin de atom bombasını yapdönmüştür ülke... ması üzerine Amerikan gizli haberalma örgütü FBI 1949 Kuşkusuz, edebiyatçılar da ağızlarının payını almışlardır yılında Senato üyelerine ‘‘solcu aydınların dışişleri bakanlığına kadar sızdığına’’ dair bir rapor dağıtmıştır hemen. bu terörden. Örneğin Arthur Miller o yıllarda yazdığı ‘‘Cadı Kazanı’’ adlı oyunundan dolayı yargılanıp bir yıl hapis Bu rapor üzerine de, McCarthy adında o tarihten itibaren cezasına çarptırılmıştır. John Dos Passos, Upton Sinclair, komünizm düşmanlığının bayraktarı kesilen bir senatör, Erskine Caldwell vb. ünlü solcu yazarlar bile bu terör karşıAmerika’nın neredeyse yarısının komünist sında yılıp tıpkı kimi aydınlarımızın 12 Eylül döneminde olduğunu, çünkü ‘‘Amerika’da 57 milyon 205 bin 81 adet komünist sapyaptığı gibi, acele kimlik ve kamp değiştirerek hemen sermaye çevrelerinin sözcülüğüne soyunmuşlar ve suya sabuna tadığını’’ öne sürerek 1950 yıdokunmayan erotik, psikopatolojik romanlar, öyküler, şiirlında Senato’dan bir yasa çıler yazmaya başlamışlardır. Örneğin, koca Steinbeck, Vietkartmıştır. ‘‘McCarthy yanam Savaşı’nı destekleyen demeçler vermiştir. sası’’ adlı bu yasayla da, istediği kişiyi Bu terörle gerçi bütün aydınlar sindirilmemiş, Amerika’daki sol düşünce gerçekten de prangaya vurulmamış dekomünist olmakla ğildir. suçlayıp yargılayacak ‘‘Amerika YDINLAR ARASINDA KİMLİK TARTIŞMASI Karşıtı Faaliyetleri Soruşturma Komisyonu’’ adlı bir Ne var ki ‘‘kömünizm cehennemi’’ne karşı demokratik kurul oluşturulurken özgürlükler ülkesi bir cennet olarak tanıtılmaya çalışılan bütün vatandaşlar da Amerika imgesi de dünya halklarının gözünde büyük bir komünist yara almıştır bu barbarlıkla. Nitekim 1954 yılında, galiba biraz da aydınların artık iyice sindirilolduğundan kuşkulandıkdiğine kanaat getirilince, Senato kararıyla bu ları kişilerle barbarlığa son verilmiş, McCarthy de cezalandıkurumları derrılmıştır güya. Ama, bu barbarlığın durdurulmahal başsavcılığa sının yaratacağı boşluğu doldurmak için sanki, ertesi yıl Amerikalı psikanalistlerce ne ilginçtir bildirmekle yükümlendirilmişlerdir. ki ‘‘kimlik’’ konusu gündeme getirilmiş ve özelMcCarthy’nin başkanlılikle de önce aydınlar arasında, kişiyi hızla bir ğındaki bu kurul da, toplu‘‘kimlik bunalımı’’na sürükleyecek nitelikte bir ma gözdağı vermek amacıyla ‘‘kimlik tartışması’’ başlatılmıştır hemen. Örneğin, gene Prof. Güleç’in verdiği bilgilere göre, daha 17 Temmuz 1950’de Julius ve Ethel Rosenberg adında genç bir çifti, daha 1955 yılında Amerika’nın ünlü psikanalistNew Mexico’daki araştırma merkezinde lerinden P. Greenacre’ın, kimlik konusunu ayGrass da bir ara çalışan Ethel’in erkek kardeşi David Greengdınların gündemine girdiren ilk çalışma olan Ålman kimliğini lass’tan aldıkları atom bombasının formülü‘‘Early Physical Determinants in the Development reddederek of the Sense of Identity’’ adlı kitabı yayımlanmışnü komünist oldukları için Ruslara ilettikleri Hindistan’a göç suçlamasıyla acele tutuklatıp yargılatmış ve etmiş ancak kısa bir tır. E. H. Erikson’un ‘‘The Problem of Ego Iden1951 yılında elektrikli sandalyede idam ettirsüre sonra ülkesine tity in Identity and the Life Cycle’’ adlı kitabı hemiştir. men ertesi yıl 1956’da New York’ta basılmış, ve kimliğine geri dönmüştür. 1957 yılında da K. R. Eissler’ın ‘‘Problems of URULUN TERÖRÜNE Identity’’ adlı çalışması çıkmıştır. M. S. Mahler’in ‘‘Problems of Identity’’ adlı çalışması ile A.B. WheUĞRAYAN UĞRAYANA elis’ın ‘‘identity’’ kavramını günlük hayattaki birlik bütünlük duygusu anlamında da kullanıldığı ‘‘The Quest for IdenBu tarihten itibaren de, başta Hollywood olmak tity’’ ve H.M. Lynd’in ‘‘On Shame and Search for Identity’’ üzere bütün sinema, tiyatro, edebiyat, basın ve üniversite çevreleri ta 1954 yılına kadar komünist oladlı çalışmaları 1958 yılında yayımlanmıştır. H. Lichtenstein’ın ‘‘Identity and Sexuality’’ adlı çalışması 1961 yılında, dukları veya komünist barındırdıkları suçlama‘‘The Dilemma of Humen Identity’’ adlı çalışması 1963 yısıyla sözcüğün tam anlamıyla hallaç pamuğu lında Amerikalı Psikiyatrlar Birliği’nin yayın organında bagibi atılmıştır bu kurul tarafından. sılmıştır. Gene Erikson’un ‘‘The Problem of Ego Identity’’ Komünist olmadığını tanıtlayan, ama sorguda kimsenin adını vermeyen kişiler de işve ‘‘Identity: Youth and Crisis’’ adlı kitapları 1967 ve 68 yıllarında New York’ta çıkmıştır. Kuşkusuz, bu konudaki siz bırakılarak cezalandırılmışlardır. Örneçalışmalar bunlarla da sınırlı olmasa gerektir elbette... İlğin, 1952 yılında sorgulanan ünlü sinema ginçtir, ‘‘kimlik tartışması’’ Claude L´eviStrauss tarafından oyuncusu John Garfield bu neda 1964 yılında Fransa’ya taşınmış, College de Frandenle Hollywood’da bir daha iş bulamamış, 39 yaşında ce’da ‘‘L ’Identit´e’’ başlığıyla düzenlenen seminere sunulan bildiriler ve tartışmalar 1967 yılında yoksulluk içinde ölmüştür. ‘‘L ’Identit´e’’ adıyla kitap halinde yayımlamıştır. Ünlü rejisör Elia Kazan, kimBu tartışma 1970’lerde de Almanya’ya senin adını vermediği için kataşınmış olsa gerek ki büyük bir olasılıkla bu ra listeye alınmış, işsiz kalatartışmaların yönlendirmesiyle ünlü yazar cağını anlayınca da komisyoGünter Grass da son romanının ‘‘Teneke na mektup yazıp yeniden sorgulanmayı kabul ederek istenilen adları Trampet’’ kadar ilgi görmemesi ve eleştirmenlerce beğenilmemesi üzerine açıklamıştır. Charlie Chaplin 1980’lerin başında halkına küsüp ulusal (Şarlo) sorgulanmamak için kimliğini istenciyle yeniden belirlemeye Amerika’yı terk edip İsviçniyetlenip Alman kimliğini redre’ye yerleşmiştir 1952 yılında. Kurulun yargıladetmiş ve Hintli olmaya kalkışmıştır. Ancak kısa bir süre sonyıp cezalandırdığı komüra yeniden Alman kimliğine nistlerin komşuları da, dönmüştür anımsadığım onları ‘‘ihbar’’ etmekadarıyla... miş oldukları için Rosenberg çifti A sında da belirtildiği gibi, ‘‘identity’’ kavramının ‘‘kimlik’’ anlamında siyasallaştırılması gerçekten de 1950’lerin ortalarında, Soğuk Savaş yıllarında aydınlara yönelik bir saldırı şeklinde başlatılmış olsa gerektir. Oysa, ‘‘kimlik’’ bilinci de galiba tıpkı kişilik gibi insanın toplumsal bir nitelik kazandığı günden beri var olduğu için, bugün kimliksiz ve kişiliksiz insandan söz edebilmek de sanırız olanaksızdır. Ancak, kişiliğin salt kişiye özgü olmasına ve erginleşmeyle oluşmasına karşılık, kimlikler hem doğuştan kazanılmakta hem de toplumsaldır. Yani, kimlikler kesinlikle kişiye özgü değildir. Örneğin, Türk ve Müslüman fakir bir kişi etnik kimliğini Türklerle, dinsel kimliğini Müslümanlarla, sınıfsal kimliğini fakirlerle ortak olduğu gibi, doğuştan kazandığı veya toplumun kendisine verdiği cinsel, etnik, ulusal, ailesel, dinsel, sınıfsal, ekonomik, eğitsel vb. bütün kimliklerini başkalarıyla bölüşmekte, ilginçtir onları istenciyle de kesinlikle ne seçebilmekte, ne de oluşturabilmektedir. Bu yüzden, kişiliksizlik de bir ‘‘kişilik’’tir belki, ama ‘‘kimliksiz’’lik söz konusu dahi değildir kimse için. Yani, ‘‘yersiz yurtsuz’’luk, serserilik de bir kimliktir sonuçta. YDINLARA YÖNELİK SALDIRI A Kimlik tartışmasının Soğuk Savaş’ın daha ilk yılla K rında, özellikle de aydınlara yönelik bir saldırı şeklinde başlatılması da, kimliklerin bu hem çok sayıda oluş, hem de kişilerin istençleriyle kesinlikle belirlenememeleri özelliklerinden mi kaynaklanmıştır acaba, kim bilir? Çünkü, Marx ve Engels’in artıdeğer kuramı ile insanın yalnız Fransız Devrimi’nin siyasal haklarına değil, ekonomik bağımsızlığına da kavuşup sömürünün sona erdirilmesiyle ancak tam anlamıyla özgürleşebileceğinin bilimsel olarak tanıtlanması üzerine, anımsanacağı gibi 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren neredeyse solcu olmayan aydın kalmamış, 20. yüzyılda ise ‘‘solcu’’ olmak ‘‘aydın’’ sayılmanın zorunlu koşulu haline getirilmiştir sanki. Bu nedenle söz konusu yıllarda, neredeyse ta 1970’lere kadar sosyalist olmayan kişi aydın bile sayılmamaktadır dünyada. VE SENDİKALAR HEDEFTE iİŞÇİLER Oysa, sermaye sınıfı ideologları ve politikacıları ta 20. yüzyılın ortalarında bile bütün devrimci girişimlerin işçiler tarafından gerçekleştirildiğinden kesinlikle kuşku duymadıkları için olsa gerek ki sosyalizme karşı savaşımlarında hep işçileri ve sendikaları hedef olarak almış ve öncelikle onlara saldırmışlardır. Örneğin, Amerikalı politikacılar 1947 yıllında bile sosyalizme karşı planladıkları Soğuk Savaşı ‘‘TaftHartley Yasası’’ adıyla, ‘‘devrimcilerin sendika yönetimlerinde görev almalarını yasaklayan, işçi grevlerine yeni yeni sınırlar getiren ve memurların grev hakkını kaldıran’’ bir yasa çıkararak önce sendikalara karşı önlemler almakla başlatmışlardır. Ama, galiba Sovyetler Birliği’nin de atom bombasını yapmasının şokuyla, aslında 1917 Ekim Devrimi’nin bile işçi sınıfı adına düzenlenmiş bir aydın hareketi olduğu gerçeğinin farkına vardıkları için, derhal bu politikayı değiştirip sosyalizme karşı savaşın asıl hedefinin aydınlar olması geretiğinin bilincine vararak ‘‘McCarthy yasası’’nı çıkarmışlardır sanki. Tartışmanın K hedefi laiklik imlik tartışması Türkiye’de de 1980’li yıllarda galiba 12 Eylül cuntası aracılığıyla taşınmıştır, görüldüğü gibi... NATO tarafından planlandığından kesinlikle kuşku duymadığımız 12 Eylül darbesinin gerekçelerinden biri de bu olsa gerek ki, cuntacı generaller acele Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu’nu kapatıp, edebiyatı gazetelerden çıkararak, basını medyalaştırıp holdinglere teslim ederek bu tartışmanın bir an önce başlayabilmesi için gerekli her türlü alan temizliğini gerçekten de başarıyla yerine getirmişlerdir kısa sürede. Doğrusu, 1980’lerin sonlarında başlatılmış bu tartışmalarla aydınlarımızın daha 1990’lı yıllarda bir kimlik bunalımına kapılmalarının sağlandığını yadsıyabilmek de olanaksızdır gördüğümüz kadarıyla. Gerçekten de Hasan Bülent Kahraman’ın deyimiyle kimlik ve kamp değiştirmemiş aydın kalmaması için altüst edilmemiş değer yargısı da bırakılmamıştır toplumda. Öyle ki ‘‘alt kimliküst kimlik’’ söylemleriyle laik Cumhuriyetin tartışma gündemine gelmesi sağlanırken örneğin cinsel kimliğin bile kişinin istenciyle yeniden belirlenebileceği özgürlük adına savunulup eşcinsel ilişkilerin doğal karşılanması çağdaş demokrasi ve özgürlüğün mihenk taşı haline getirilmeye çalışılmıştır. Azınlık ırkçılığını savunmak solculuk olarak gösterilmiştir. Isaac Singer, Saul Bellow ve benzerlerinin Musevi oluşları yüzünden ulusal kimliklerini siyasal nedenlerle değiştirmek zorunda kaldıkları varsayılsa bile, gerçekten Salman Rüşdü, Tahar Ben Jelloun, Adonis, Amin Maalouf gibi Afrika, Asya doğumlu yazarların bugün çağdaş İngiliz ve Fransız edebiyatının temsilciliğini kabul etmelerinde bu kimlik tartışmaları hiç mi rol oynamamıştır acaba? SÜRECEK CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle