19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 MAYIS 2006 CUMA 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y PB Y PB B B Y Y Y 16 17 16 18 23 21 26 23 12 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y Y Y Y Y B Y PB 13 13 15 12 17 17 20 12 25 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB Y Y Y Y Y Y Y 27 24 18 21 15 24 14 12 15 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Tüm yurt çok bulutlu, Marmara’nın doğusu, Güney ve İç Ege, Göller yöresi, İç Anadolu’nun kuzeyi, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile K.Maraş ve Kayseri çevreleri sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı geçecek. Hava sıcaklığı Güneybatı kesimlerde artacak, Güneydoğu kesimlerde azalacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih B PB PB B PB B Y PB PB 18 17 20 20 21 22 22 23 19 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB PB Y PB PB Y B PB Y 23 22 21 20 19 15 23 20 20 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Stockholm PB PB PB PB PB B Y B PB 21 25 14 28 17 24 21 28 28 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Yağmurlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada ler içerdiğine değinen açıklamalar yapıyor ve lakin: Laiklik ilkesine karşı bu iktidarın, RTE ve çevresindeki inançları geriye dönük kadronun kimi zaman sinsi, kimi zaman (AB’yi siper yaparak) açıktan girişimlerine, açığa çıkan heveslerine sessiz kalıyor. Bu tutum, AB’nin de ABD’nin AKP iktidarı ile birlikte ortaya attığı Türkiye’ye ılımlı İslamın yerleşmesini onayladığı veya desteklediği anlamına mı geliyor? Bu iktidarın siyasal bir simge olan türbanı bir özgürlük simgesine dönüştürerek devlete mal etme çabaları, neden laikliğe önem veren AB’nin dikkatini çekmiyor? Acaba neden hükümetin laiklik karşıtı hareketlerine karşı bir açıklama, en azından bir uyarı yapma gereğini duymuyor? ??? Laiklik konusu ve üzerindeki tartışmaları Türkiye’nin iç sorunu diye tanımlıyorlarsa o zaman başka alanlardaki sorunlara karşı alınan önlemlere de ikide bir yerli yersiz müdahale etmemeleri gerekiyor. Örneğin Amerika’nın sözde desteğiyle Türkiye yıllardır terörle mücadele ediyor. Binlerce insan öldürüldü, ulusal konulara ayıracağı milyarlarca doları teröre harcadı, harcamaya devam ediyor. Dağdaki, ovadaki, şehirlerdeki terörü silmenin Türkiye’ye özgü önlemleri bir yasada toplanmaya girişildi mi; Türkiye’de metresi olan olmayan, Türkiye’yi seven sevmeyen, ne kadar resmi adamları varsa buraya akın ediyor. O TV senin bu TV benim geziyor; neredeyse yasanın çıkmasını istemeyen köktendincilerin görüşlerini yansıtan Vakit gibi bu yasanın terörü kışkırtacağını, terörün bu yasayla artacağını söyleyecek düzeyde bir tutum sergiliyorlar. Tabii Vakit’in yanı sıra kimi sivil toplum örgütlerinin, ‘‘her nedenle olursa olsun’’ diye başlayan yani neden terör de olsa bu veya herhangi bir yasanın ‘‘insan hak ve özgürlüklerini sınırlayan düzenlemeleri ve toplumu geriye götüreceğini’’ öne süren TMY’ye karşı açıklamaları da AB’nin dayatmalarını kolaylaştırıyor. ??? Ne yazık ki her konuda (örneğin terörle mücadelede bile) içimizde anlaşamıyor, bir yerde dışarıdan gelecek dayatmaların borazanlığını yapanlara değer veriyoruz. Örneğin, bu yasa özgürlükleri, insan haklarını ya da Vakit’in manşetlerde savunduğu gibi terörü daha da kışkırtacağına inanıyorsanız: Çok laf üreten sivil toplum kuruluşları buyrun terörle mücadelenin olumlu sonuç vermesine önayak olacak bir yasa taslağı hazırlayın, önerin, onu tartışalım. Diyen de yok, diyecek olan da. Terör şiddet alanını genişletti; Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer duyduğu anda olayı lanetleyen bir demeç verdi. Hakkâri’de çocukları okul çıkışında evlerine götüren araca bombalı saldırı düzenlendi. Bu alçakça eylemin insan haklarıyla uzak yakın ilgisi var mı? Bu eylemi gerçekleştirenleri insan yerine koymak olanaklı mı? Ama efendim; teröristler görüldükleri yerde öldürülmeli diyenlere, o eylemleri yapanların da insan olduğunu unutmamak gerek diye mesaj gönderenler; çocuklara bombayla saldıranlara karşı acaba nasıl bir insani davranış tavsiye ediyorlar; doğrusu merak ediyorum. Dışardan içeriye, içerden dışarıya dalgalanmalar... Al birini vur ötekine. Yazık oluyor bu ülkeye! Dinçer’e yargı dersi ? Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY nın iddia ettiği gibi şeyhülislam da olmadığını belirterek fetva vermesinin söz konusu olmadığını ileri sürdü. Dilekçede, Dinçer’in, ‘‘Cumhuriyet devrini tamamlamıştır’’ şeklinde bir ifadeyi hiçbir zaman kullanmadığı savunuldu. Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesi, Dinçer’in ‘‘kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu’’ gerekçesiyle Özbek’in manevi tazminat ödemesine karar verdi. Osman Özbek, kararı temyiz edince dosya Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne geldi. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını oybirliği ile bozdu. Kararda davalı Özbek’in delilleri arasında bulunan ‘‘Bilgi ve Hikmet Dergisi’’nin 1995 yılında basılan 132 sayısında Dinçer’in ‘‘21. yüzyıla girerken Türkiye ve Dünya Gündeminde İslam’’ konulu sempozyumda yaptığı konuşmanın yayımlandığının görüldüğü kaydedildi. Kararda, Dinçer’in bu konuşmasında, ‘‘Yine başlangıçta kurulurken ortaya atılan Cumhuriyet ilkesinin de zayıfladığı ve işlevini kaybettiğini görüyoruz. Halk için ve halk adına yönetim diye tarif edilen Cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mana CHP: DERHAL GÖREVDEN ALINMALI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek, Yargıtay’ın kararının ardından Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’in derhal görevden alınması gerektiğini vurguladı. Temyiz başvurusuyla kararın çıkmasını sağlayan emekli Tümgeneral Osman Özbek ise ‘‘Dinçer’in ya da Başbakan’ın gereğini yapacağını düşünüyorum’’ diye konuştu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Özyürek, yaptığı yazılı açıklamada, ‘‘Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Başbakanlık Müsteşarı Dinçer’in anayasa ile bağdaşmayan görüşler savunduğunu karara bağlamıştır. Karar ile Dinçer’in ifade etmediğini söylememiz de mümkündür... Türkiye’de Cumhuriyet ilkesinin, yerini katılımcı bir yönetime devretmesi gerektiği ve nihayet laiklik ilkesinin yerinin İslam ile bütünleşmesinin gerekli olduğu kanaatini taşıyorum. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin laiklik, cumhuriyet ve milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerine daha çok katılımcı, daha ademi merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi sorumluluğu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum’’ biçiminde açıklamalarda fikirlerinin anayasaya aykırı olduğu ilama bağlandığına göre, Dinçer’in derhal görevinden uzaklaştırılması gerekir’’ dedi. Emekli Tümgeneral Osman Özbek, yargıya her zaman güvendiğinin altını çizerken ‘‘Böyle bir karar çıkacağını bekliyordum. Cumhuriyeti böylesine itham eden, bu tür düşüncelere sahip olan kişilerin yargı tarafından da onaylanmayacağına inanıyordum. Yüce yargının kararı isabetlidir ve yerindedir’’ diye konuştu. Özbek, bu kararın ardından Dinçer’in koltuğunda oturmaması gerektiğini vurgulayarak ‘‘Kendisinin ya da Başbakan’ın gereğini yapacağını düşünüyorum’’ dedi. miş ve davacının şeyhülislam gibi fetvalar verdiğini ileri sürmüştür. Davacı anayasa ile bağdaşmayan görüşler savunduğuna göre eleştirilere de katlanmak durumundadır. Davalının davacıyla ilgili olarak söylediği sözler bu açıdan değerlendirildiğinde eleştiri kapsamında kalmakta olup düşünce açıklaması niteliğindedir. Bu nedenle hukuka aykırılıktan söz edilemez. Bu durumda davanın tümden reddi gerekirken kısmen kabul edilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.’’ Ömer Dinçer, karar düzeltme isteminde bulunabilecek. bulunduğu belirtildi. Dinçer’in 1995 yılında bir sempozyumda yaptığı bu konuşmada, ‘‘Cumhuriyet ve laiklik ilkelerinin yerini İslam ile bütünleşmeye terk etmesi gerektiğini ileri sürdüğü’’ belirtilen kararda, davacının ileri sürdüğü bu görüşlerinin, anayasada yer alan ‘‘değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez’’ nitelikteki hükümleri ile bağdaşmadığı vurgulandı. ‘Eleştirilere katlanmalı’ Kararda, şöyle denildi: ‘‘Davalı da (Özbek) dava konusu konuşmasında davacının (Dinçer) bu fikirlerini eleştir Solcu öğrenciler, baskılara İÜ rektörlüğünün göz yumduğunu ileri sürdü Ülkücü saldırılar artıyor ? Baştarafı 1. Sayfada İstanbul Üniversitesi’nde ülkücü öğrencilerin sol görüşlü öğrencilere yönelik düzenledikleri saldırılar nedeniyle üniversitede gerginlik her geçen gün daha da tırmanıyor. Öğrenciler, ülkücü öğrencilerin yanı sıra, öğrenci olmayan ancak ülkü ocakları üyesi olduklarını bildikleri bazı kişilerin de üniversiteye hiçbir denetime tabi tutulmadan girdiklerini dile getirdiler. du. Çocukları stadyuma doldurup, ellerine AKP bayrakları verip sallatarak, partinin il kongresinde oy kullanacak delegelere büyük moral vermiş olmalılar. Başbakan Erdoğan parti tabanına şu talimatı verdi: ‘‘Her yerde tek liste ile kongre yapılacak... Bu liste, genel merkezin onayladığı liste olacak... Genel başkan birden fazla liste çıkaran yerlerdeki kongrelere gelmeyecek!’’ Erdoğan, bu talimata uyan ilçelerin kongrelerine gitti. Sıra illere geldi. Bazı yerlerde ise genel merkezi dinlemiyorlar ve birden fazla liste çıkarıyorlar. Başbakan da onları cezalandırıyor. Neymiş? Genel başkanın yaptıklarını onaylama makamlarına genel başkanın onayladığı kişilerin getirilmesine parti içi demokrasi denir! ??? Başbakan’ın ya da bakanların AKP kongrelerine ‘‘devleti temsil eden kişilerle’’ birlikte gitmesi neredeyse alışılmış bir durum haline geldi. Öyle ki, kimi yerlerde valiler makam araçlarını kongreye gidecek bakanlara tahsis etmekten çekinmediler! Bazı kongrelerde de ‘‘seçilmiş’’ öğrenciler, ön safları tutup Başbakan’a bağlılıklarını bildiriyorlardı. Adıyaman’da ise demokrasiyi tüm kurum ve kuruluşlarıyla yerleştirdiklerini gördük. Okulda olması gereken çocuklar, partinin kongresinin yapıldığı stadyuma gidiyor. Ellerinde AKP bayrakları, salla babam salla... Tribünlerin bir bölümü de demokrasinin vazgeçilmez unsuru olarak, türban isteyen öğrencilerle dolu. Türbanı kimden istiyorlar? AKP’den... AKP nerede? İktidarda! Çarşafı siyasete dolamak diye buna denir! Asıl güzellik ise çocukların eğitiminden sorumlu okul yöneticilerinde. Sorulunca şunu söylemişler: ‘‘Biz göndermedik, okuldan kaçmışlardır...’’ Demek ki öğrenciler toplu halde o gün okuldan kaçmak istedi. AKP il merkezine gidip bayrakları kapıp kaçtı. Doooğru stadyumun yolunu tuttu! Bu tablonun siyasal karşılığı şudur: Çıkar amaçlı parti kongresi toplamak! ??? AKP’nin içine girmişken bir konuya daha vurgu yapalım. Erdoğan, parti içindeki farklı eğilimlerin ortaya çıkmaması için olağanüstü çaba harcıyor. Bu tür partilerde en güçlü yapıştırıcı şudur: İktidar tutkalı! AKP’de de bu tutkal fazlasıyla güçlü. Adı üstünde, tut ve kal! Böylesine güçlü bir iktidar tutkalı, doğal olarak içerideki eğilimlerin dışarıya sızmasını engelliyor. Ne var ki, bu tür çatlakları gizlemek de çok zordur. Son olarak AKP’nin Güneydoğu illerinden seçilen milletvekillerinin Başbakan’la ayrı bir toplantı yapmak istemesi anlamlıydı. Buna karşılık AKP’nin milliyetçi kanatçık diyebileceğimiz kesimi de gerek bu tür toplantılara gerekse Erdoğan’ın etrafını saran çembere tepkili. Asıl gerilim ise ErdoğanGül çizgisinin temsil ettiği ‘‘yeni Milli Görüş’’ diye özetleyebileceğimiz çizgiyle geleneksel Milli Görüşçüler arasında. Bu farklılıkların AKP kongrelerine yansımaması için büyük çaba harcanıyor. Bu uğurda çocukları bile kullanmaktan çekinmiyorlar. ankcum?cumhuriyet.com.tr Otobüs duraklarında saldırı Gruplar halinde gezen ülkücülerin, öğrenciler üzerinde baskı kurmak amacıyla, otobüs ve tramvay duraklarında kendilerini izlediklerini belirten öğrenciler, her fırsatta bıçak ve satırlarla kendilerine saldıran bu ‘‘ülkücü teröre’’ karşı önlem alınmasını istediler. Sosyal faaliyetlerde bulundukları ÖKM’nin de sık sık takip altında tutulduğunu belirten öğrenciler, eğitim haklarının kısıtlandığını ve tehdit altında bulunduklarını ifade ettiler. Rektörlüğün, can güvenliklerini sağlayacakları sözünün ise gerçeği yansıtmadığını vurgulayan öğrenciler, ‘‘Yönetime geldiğinde ‘Üniversitede siyaseti bitireceğim’ diyen Rektör Parlak, sadece üniversitede sol siyaseti bitirdi. Geçen aylarda olan olaylar göz önüne alınırsa, ülkücülere karşı yine herhangi bir yaptırım uygulanmadı. Geçen aylarda üniversitede çıkan olaylarda, 9 arkadaşımız hakkında okula girmelerini engelleyen ihtiyati tedbir kararı alınırken okul içinde silah ve bıçak kullanan ülkücüler hakkında hiçbir yaptırım uygulanmadı. Üniversitede siyaseti bitirme vaadiyle yönetime gelen rektörümüz ülkücüleri, satırları ve ko TARİHİ BİNANIN TAHSİSİ CHP’DEN YASA TEKLİFİ ‘Din değil, dini inanç özgürlüğü’ İstanbul Haber Servisi Din ve inanç özgürlüğü ile ilgili 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 115. maddesinin birinci fıkrasındaki ‘‘bir kimseyi dini...’’, 125. maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendindeki ‘‘dini...’’ ve 216. maddenin birinci fıkrasında geçen ‘‘din...’’ ibarelerinin ‘‘dini inanç’’ olarak değiştirilmesi için kanun teklifi verildi. CHP Milletvekili Ali Rıza Gülçiçek ve 16 arkadaşı tarafından verilen kanun teklifinin gerekçe yazısında çağdaş insan hakları içinde yer alan din ve inanç özgürlüğü kavramında, inanç özgürlüğünün, din özgürlüğünden önce geldiğine dikkat çekilerek ‘‘İnanma, inanmama ve herhangi bir dine mensup olup olmamanın temel koşulunun inanç olduğu ve her inanç sahibinin bir dini kabul etme zorunluluğunun da bulunmadığı’’ görüşüne yer verildi. Anayasanın 24. maddesinde de ‘‘Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir’’ denildiğine vurgu yapılan kanun teklifinin gerekçe bölümünde şu örneklere yer verildi: ‘‘Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesi’nin 9. maddesinde ‘din ve inanç’ ayrı ayrı koruma altına alınmıştır. Helsinki Sonuç Belgesi’nde; ‘...Düşünce, vicdan, din ve inanç özgürlükleri de dahil olmak üzere saygı’ on temel ilkeden biri olarak sayılmıştır. Değiştirilmesini istediğimiz 3 maddede de tümüyle ‘din’ sözcüğü kullanılmış, ancak hiçbirinde ‘dini/dinsel inanç’ maddelere girmemiştir. Uluslararası belgelerde özellikle vurgulandığı gibi ‘din’, ‘din özgürlüğü’ ile ‘inanç’ ve ‘inanç özgürlüğü’ ayrı kavramlar olup yasanın ilgili maddelerine ‘dini/dinsel inanç, dini/dinsel inanç özgürlüğü’ konmadığında, uygulamada büyük bir haksızlığa neden olacaktır. Bu da anayasanın 10. maddesindeki ‘eşitlik ilkesi’ne aykırıdır.’’ Kuru fasulyeciye ‘kültür’ görevi Sert müdahaleye suç duyurusu İ stanbul Üniversitesi yemekhanesinin özelleştirilmesine karşı eylem yaparken polisin biber gazlı ve coplu müdahalesiyle karşılaşan İÜ’lü öğrenciler, çevik kuvvetin müdahalesine ilişkin suç duyurusunda bulundular. Üniversitenin Beyazıt Yerleşkesi ana giriş kapısı önünde toplanan öğrenciler ‘‘Rektör Parlak, istifa’’,‘‘Polis def ol, üniversiteler bizimdir’’sloganları atarak üniversite yönetimi karşıtı dövizler taşıdılar. Sultanahmet Adliyesi’ne yürüyen öğrenciler, suç duyurusunun ardından dağıldı. (ATAKAN ADALI) ların içinde olduğunu belirten öğrenciler, ‘‘Öğrenci Kültür Merkezi’nden çıkan öğrenciler takip altına alınarak daha sonra bıçaklanması artık sıradan bir olay olarak algılanıyor. Sizce burada bir tuhaflık yok mu?’’ diye sordular. MURAT KIŞLALI rumalarıyla okula alırken solcu öğrencileri üniversiteye almama kararı almakta tereddüt etmemektedir’’ dediler. Daha önce de adı İstanbul Üniversitesi’ndeki olaylara karışan İktisat Fakültesi öğrencisi ülkücü Tanju Mert’in, yine bu olay Anayasa Mahkemesi, hükümetin atama yapmasına olanak veren düzenlemeyi iptal etti Yeni rektörleri YÖK belirleyecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi, yeni kurulan 15 üniversitenin kurucu rektörlerinin 2 yıl için Milli Eğitim Bakanı ve Başbakan’ın önereceği 3 isim arasından Cumhurbaşkanı’nca atanmasını öngören yasa hükmünü iptal etti. Yüksek Mahkeme, iptal edilen düzenlemenin yürütmesini de durdurdu. Bundan sonraki süreçte, YÖK’ün atadığı vekil rektörler, yeni üniversiteleri seçime götürecek. Seçimlerden çıkan 6 adaydan 3’ünün ismi YÖK tarafından Cumhurbaşkanı’na sunulacak. Cumhurbaşkanı da, adaylardan birini rektör olarak atayacak. Böylece hükümet eskiden olduğu gibi rektör atamalarına yine müdahale edemeyecek. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç’ın verdiği bilgiye göre, Anayasa Mahkemesi Heyeti, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, 5467 sayılı ‘‘Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Yasası, Yükseköğretim Yasası, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasası, Telsiz Yasası ile 78 ve 190 sayılı Yasa Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa’’nın geçici birinci maddesinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemini görüştü. Söz konusu birinci madde, oyçokluğu ile iptal edildi ve iptale ilişkin kararın Resmi Gazete’de yayımlanıncaya kadar yürütmesi de durduruldu. 15 yeni üniversite kurulmasına ilişkin yasa, Cumhurbaşkanı Sezer tarafından bir kez daha görüşülmek üzere daha önce gönderildiği TBMM’de aynen kabul edilmişti. Sezer ise ikinci kez kabulü nedeniyle onaylamak zorunda kaldığı yasayı Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştı. Yüksek Mahkeme’nin kararının ardından, gözler YÖK’e çevrildi. Hükümet yeni bir yasa çıkarmazsa, kurul, bundan sonraki süreçte yeni üniversitelere vekil rektör atayacak. Vekil rektörler 6 ay boyunca görev yapabilecek. Bu süre içerisinde üniversitenin akademik kadrosunu oluşturan vekil rektör, daha sonra üniversiteyi seçimlere götürecek. ANKARA Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın, ‘‘halk kültürlerini, mutfağını araştırma, inceleme ve tanıtma’’ amacıyla kamulaştırılan Mustafa Necati Evi’ni, bu kapsama uymadığı gerekçesiyle Türk Tabipleri Birliği’nden (TTB) alarak ‘‘Hüsrev kuru fasulyecisine’’ verdiği ortaya çıktı. İlk Milli Eğitim Bakanlarından Mustafa Necati’ye ait evin, AKP’li Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca Hüsrev kuru fasulyecisine tahsis edilmesi ihalesi, gün geçtikçe daha ilginç bir görüntü kazanıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı, 57. Hükümet döneminde, 23 Ekim 2002 tarihli bir protokol imzalayarak Mustafa Necati Evi’ni ‘‘Türk mutfağının uygulamalı olarak sergilenmesi ve bu yolla Türk mutfağının tanıtılması’’ amacı ve ‘‘Uygulamalı Türk Mutfağı Araştırma Projesi’’ adı ile 25 yıllığına TTB’ye tahsis etti. AKP iktidara gelir gelmez, dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Hüseyin Çelik’in yaptığı ilk uygulamalardan birisi, 27 Aralık 2002 tarihli mektupla bu tahsis protokolünün iptal edildiğini TTB’ye bildirmek oldu. TTB, iptal kararını yargıya götürdü, ancak Ankara 8. İdare Mahkemesi TTB’nin yürütmeyi durdurma ve iptal başvurusunu reddetti. Mahkeme, kararına gerekçe olarak ‘‘Halk Kültürlerini, mutfağını, araştırma, inceleme ve tanıtma görevinin Halk Kültürleri Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü’ne ait olduğunu, kültürel amaçlı olarak kamulaştırılan Mustafa Necati Evi’nin, halk kültürlerini araştırma, inceleme ve yayma gibi amaçlarla kurulmuş tüzelkişiliklere tahsis edilebileceğini’’ gösterdi. Karar Danıştay’a götürüldü Türk Tabipleri Birliği kararı temyiz ederek Danıştay’a götürdü. Kültür ve Turizm Bakanlığı ihaleye çıkarken TTB yetkilileri, Danıştay’da temyiz aşamasında bulunan dava için ek dilekçe vereceklerini belirttiler. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle