19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 MAYIS 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr El konulan kaçak yakıt bir ay içinde satılacak. Paranın dörtte birini ihbarcı alacak 13 NOT DEFTERİ ZEKERİYA TEMİZEL Kaçak yakıtta muhbire ödül ? Mahkeme kararı beklemeden satılacak kaçak akaryakıttan kamu görevlileri de yüzde 25 pay alacak. Geriye kalan yüzde 50’lik pay, akaryakıtın yakalandığı ilin özel idaresine aktarılacak. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, yakalanan kaçak akaryakıtın yargı kararı beklenmeden bir ay içinde satılacağını, elde edilecek gelirin dörtte birinin de kaçağın yakalanmasında payı bulunan ‘‘ihbarcıya’’ verileceğini söyledi. Şener, konuyla ilgili tasarının Bakanlar Kurulu’nda imzalandığını açıkladı. Akaryakıt kaçakçılığına köklü bir çözüm bulamayan hükümet, ihbarcılığa bel bağladı. Devlet Bakanı Şener, yaptığı basın toplantısında 1990 2005 yılları arasında otomobil sayısında 4 milyon 123 bin artış olduğunu, akaryakıt tüketimininse neredeyse sabit kaldığını ve kaçak yüzünden devletin yılda 10.7 milyar YTL’lik vergi kaybına uğradığını belirterek şunları söyledi: Kaçağı önlemek için konuyla ilgili bakanlarla Başbakanlık Müsteşarı’ndan oluşan bir ‘‘komisyon’’, bir de müsteşar yardımcıları düzeyinde koordinasyon kurulu oluşturuldu. Meydana getirilen eylem planı Başbakanlık Genelgesi olarak 1 Mayıs’ta ilgili kurum ve kuruluşlara gönderildi. Tüm bakanların imzaladığı kanun tasarısı ise Meclis’e gönderilecek. Bu tasarıyla, yakalanan akaryakıt bir ay içinde satılacak. Elde edilecek gelirin yüzde 10’u hemen satışın ardından, yüzde 15’i ise yargı süreci tamamlandıktan sonra akaryakıtın yakalanmasında katkısı olan ihbarcılara verilecek. Aynı şekilde yüzde 25’lik bir pay da akaryakıtın yakalanmasında payı bulunan kamu görevlilerine verilecek. Geriye kalan (yüzde 50’lik) pay, akaryakıtın yakalandığı ilin özel idaresine aktarılacak. Kaçakçılık yapanlara satış bedelinin üç katı ceza, akaryakıt istasyonu lisanslarının iptali, bir daha lisans alamama cezası getirilecek. Bu kişiler ifşa edilecek. Dünya Çerkes Birliği Kurultayı Ailemizin erkekleri, dedem ve dört kuzeni, Kurtuluş Savaşı’nda şehit olmuşlar. Babasının kırmızı şeritli İstiklal Madalyası’nı onurla göğsünde taşıyan babam, dedem şehit olduğunda daha yaşına bile basmamış. Bu nedenle aile reisliğini, ailenin büyüğü olan babamım babaannesi üstlenmiş. Büyük babaannem, Çerkeslerin Ruslara yenilmesiyle, 1864 yılından sonra başlayan büyük Çerkes sürgününün son döneminde, genç bir gelin olarak Türkiye’ye gelen, birkaç Çerkes dili yanında Rusçayı da çok iyi konuşan bilge bir kadındı. Yüz yaşını aşkın bir süre yaşadı. Upuzun boyu, incecik gövdesi, rengi yaz kış değişmeyen giysileri ile yılmaz bir yaşam savaşçısı oldu. Bir yurt kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi bilen bu bilge insan, yaşamı boyunca, torunlarına ve tüm yakınlarına yeni yurtlarına sahip çıkma bilincini aşıladı. ??? Bizim köyle birlikte yedi köyün çocuklarının okumaları için, köylerin arasına iki sınıflı ilkokul kurulduğunda ise büyük ablamı okula kaydettirmiş. ‘‘Kız çocuğu her gün kilometrelerce yürüyerek okula mı gidermiş, hadi yazın neyse, kışın havalar erken kararır’’ gibi sözlere hiç kulak asmamış; ‘‘Torunumu her gün ben okula götürüp getireceğim’’ diyerek tartışmaları bitirmiş. Doksanı aşkın yaşına karşın, her gün ablamla birlikte beş kilometreye yakın yolu yürüyerek okula gidip gelmiş. Bir gün, okul dönüşünde ablam; Nına, biz Türk müyüz, Çerkes mi, diye sormuş. Büyük babaanne ikirciksiz; Elbette Türküz yanıtını vermiş. Nasıl Türk oluyoruz, sen Türkçeyi bile doğru dürüst konuşamıyorsun, diyecek olmuş ablam. Büyük babaanne, ablamın önünde diz çökmüş, kollarından kavramış, gözlerini gözlerine dikerek şöyle demiş: Bak küçüğüm, benim tek oğlum, senin deden bu topraklar için şehit oldu. Bu topraklar artık bizim de vatanımız. Burası Türkiye. Sen de Türksün. Ancak unutma sen Çerkes asıllı bir Türksün. Bundan sonra bir Türk olarak kendini bu ülkenin birliği ve dirliğine adayacak, ancak Çerkesliğini unutmayacak, geleneklerini, dilini yaşatacaksın.’’ ??? Çerkesler, ülkelerinden sürüldükten sonra kendilerine kucak açan bu toprakların Çerkes asıllı Türkleri oldu. Bu ülke için canlarını verdiler, çağdaş uygarlıkların üstüne taşımak için de mücadele vermeyi sürdürüyorlar. Sadece Çerkes asıllı Türkler değil, Çerkes asıllı Ürdünlüler de, Kanadalılar da, diğer ülkelerdeki Çerkesler de, ülkelerinde aynı şekilde davrandılar. Gittikleri ülkelerde toplumun dışında kalmadılar, marjinalleşmediler. Bununla birlikte Çerkesliklerini unutmadılar, kültürel varlıklarını korumayı sürdürdüler. Şimdi dünyanın her yanındaki Çerkesler Türkiye’de bir araya geliyorlar. Dünya Çerkes Birliği’nin VII. Olağan Genel Kurulu, ilk kez Rusya dışında ve Türkiye’de toplanıyor. ‘‘Dünya Çerkes Birliği barış, demokrasi, insan hakları gibi evrensel değerleri ve Çerkeslerin yaşadığı ülkelerin yasa ve geleneklerine saygı duymayı temel ilke kabul etmektedir. Tek amaçları Çerkes kültür mirasının yaşatılması, Çerkes toplumlarının barış ve istikrar içinde varlıklarını sürdürmesi, Kafkasya ve Kafkasya dışında yaşayan Çerkesler arasında sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerin kesintiye uğramadan, gelişerek sürmesidir’’. Aslında Çerkesler de yaşadıkları her ülkenin toprak bütünlüğünü savunarak, aşırılığın her türlüsüne karşı çıkarak, dostlukları destekleyerek, yaşadıkları ülkelerde istikrarın güvencesi olmaktadırlar. Bu yaklaşım Çerkeslerin ırkçılığa dayanan milliyetçilik kavramlarına ne kadar uzak olduklarının somut göstergesi. Bu nitelikleriyle de yaşadıkları ülkelerde ırkçı milliyetçilik yerine ‘‘ulusalcılığı ve ulus devleti’’ benimseyebilmektedirler. Ulusalcılıklarıyla da ülkelerinin temel taşlarını oluşturan, ulusun egemenliği, bağımsızlık ve özgürlük, demokrasi, toplumlar arası dayanışma konularında en duyarlı kesimlerden birini oluşturmaktadırlar. Onların ulusalcılığı, toplumun bireylerini muhafazakâr, ülkücü, devrimci demeden tümünü içine alan bir bakış açısı olmaktadır. Bu bakış açısı, dünyada çözülmeye, dağılmaya, ezilmeye, bastırılmaya, sömürülmeye karşı bir güvence oluşturmaktadır. Dünyanın gereksinim duyduğu da bu değil mi? ‘Taksi jet’ geliyor BRÜKSEL (AA) İşadamları için ‘‘taksi’’ olarak nitelendirilen ‘‘Eclipse 500’’ jetleri Türkiye’de de faaliyete geçiyor. ABD’li EAC ve merkezi Hollanda’da bulunan ETIRC şirketleri, Türk işadamları Mevlüt Türksoy ve Ekim Alptekin ile de Türkiye ve Türk cumhuriyetlerinde ortaklığa gittiklerini duyurdular. ETIRC’n mevcut işletme, satış ve destek tesislerinin Rusya, Ukrayna ve Türkiye’de yer alacağı, Türkiye için beklentinin yılda 50 uçak satışı olduğu ifade edildi. ETIRC’n ortağı ve Genel Müdürü Mevlüt Türksoy da ‘‘Çok yakında dünya hava ulaşımında devrim sayılabilecek bir gelişme Türkiye’ye de yansıyacak. Günümüzdeki küçük jetlerin fiyatının üçte biri fiyat ile hava taşıtları üretimi amaçlanıyor’’ dedi. Yapı sektörünün oskarları İSTON ve Kaleseramik’in Ekonomi Servisi 1991 yılından bu yana YapıEndüstri Merkezi tarafından düzenlenen Türkiye’nin yapı malzemesi alanındaki ürün ödülü ‘‘Altın Çekül’’ İSTON İstanbul Beton Elemanları ve Hazır Beton Fabrikaları kazanırken, Teşvik Özendirme Ödülü, ‘‘Kaleseramik Çanakkale Kalebodur Seramik San. AŞ’’ye verildi. Ödüller, Beylikdüzü’ndeki TÜYAP’ta 7 Mayıs’a kadar devam edecek olan 29. Uluslararası Yapı / Turkeybuild 2006 İstanbul Fuarı kapsamında gerçekleşen törende sahiplerini buldu. İSTON’un ‘‘RPC’li Yağmur Suyu Izgaraları ve Bakım Rögar Takımları’’ ürünü; var olan bir problemi saptayıp çözmek için yola çıkılmış olması, problemin tekrarını önleyici tedbirlerin en akılcı çözümler ile giderilmiş olması, üretim ve ArGe sürecinin tamamında yerli kaynakların kullanılması ve dayanıklılığının son derece yüksek olması ile uzun vadede ekonomi sağlaması gibi nedenlerle Altın Çekül’e değer bulundu. 300 yıla kadar dayanıklılık garantisi Japon inşaat devi Kurosawa Const. Co. ile işbirliği içerisinde olan Alacalı İnşaat, binaların depremde yıkılmasını önleyen AlaSawa bina yapım sistemini Yapı İstanbul Fuarı 2006’da anlatıyor. Bu sistem ile yapılan binalara 300 yıla kadar dayanıklılık garantisi veriliyor. Alacalı İnşaat Genel Müdürü A. Fatih Sayan, ‘‘Bugüne kadar Trakya, İstanbul, Van, Ankara ve İzmit gibi bölgelerde bu teknoloji ile binalar yaptık’’ dedi. Şişecam Bosna Hersek’te İSTANBUL (AA) Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları AŞ’ye bağlı kuruluşlardan Soda Sanayi AŞ’nin, Bosna Hersek Federasyonu’ndaki Lukovac Soda Fabrikası’nın (FSL) çoğunluk ortağı olduğu bildirildi. Soda Sanayi ve FSL, yeni bir şirket kuracak ve bu ortak şirkette Soda Sanayi yüzde 80, FSL ise yüzde 20 oranında pay sahibi olacak. SSL’nin, FSL ’nin varlıkları ve yükümlülükleri ni devralacağı, Soda Sanayi’nin, ortak şirkete 26.7 milyon Avro tutarında sermaye katacağı, bunun 24.1 milyon Avro’sunun nakdi sermaye katılımı, 2.6 milyon Avro’sunun ise knowhow katkısı ile ayni sermaye katılımı şeklinde olacağı açıklandı. Ortaklığa ilişkin anlaşma dün Tuzla Kanton hükümetinin bilgi ve onayı çerçevesinde iki şirketin yetkilileri tarafından imzalanarak yürürlüğe girdi. temizel?cumhuriyet.com.tr CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle